Danıştay 6. Daire Başkanlığı 2023/3278 E. , 2024/3025 K.
"İçtihat Metni" T.C.
D A N I Ş T A Y
ALTINCI DAİRE
Esas No : 2023/3278
Karar No : 2024/3025
DAVACILAR : 1- ...
2- …
3- ..
VEKİLLERİ : Av. …
DAVALILAR : 1- … - ..
VEKİLİ : Hukuk Müşaviri Yrd. V. …
Hukuk Müşaviri …
2- … İl Özel İdaresi- …
VEKİLİ : Av. …
DAVANIN KONUSU : Amasya İli, Merzifon İlçesi, ...Köyü, … ada, … parsel sayılı taşınmazın, alanda bulunan jeotermal kaynağın kullanımına yönelik tesislerin yapılabilmesi için Amasya İl Özel İdaresi tarafından 2942 sayılı Kamulaştırma Kanununun 27. maddesi gereğince acele kamulaştırılmasına ilişkin 24/02/2023 tarih ve 32114 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan 23/02/2023 tarih ve 6857 sayılı Cumhurbaşkanı kararının iptali istenilmektedir.
DAVACININ İDDİALARI : Davaya konu acele kamulaştırma işleminin 2942 sayılı Kanun'un 2. maddesinde sayılan haller arasında yer almadığı, üstün kamu yarının söz konusu olmadığı gibi acele kamulaştırmanın yapılmaması halinde kamu zararının da ortaya çıkmayacağı, uyuşmazlıkta ruhsat sahibi tüzel kişinin menfaatinin dikkate alındığı, kamu yararı olmaksızın mülkiyet hakkının kısıtlanmasının Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi, Anayasa ve Kanun'a aykırı olduğu ileri sürmektedir.
DAVALI … SAVUNMASI : Amasya İl Özel İdaresince alınan kamu yararı kararı üzerine acele kamulaştırmaya karar verildiği, 5686 sayılı Kanun hükümlerine göre sınırları belirlenmiş bir alanda jeotermal kaynak arama ve işletme faaliyetlerinin icra edilebilmesi için arama ve işletme ruhsatı verilebileceğinin öngörüldüğü, söz konusu ruhsatların kaynaktan jeotermal, sera, otel, soğuk hava depoları, balık çiftlikleri ve kurutma tesisleri kurma ve yararlanmada da geçerli olduğu, proje sahibinin teklifinin en hızlı ve en fazla yatırımı içermesi sebebiyle acele kamulaştırma yönteminin tercih edildiği, dava konusu işlemde hukuka aykırılık bulunmadığı savunulmaktadır.
DAVALI … İL ÖZEL İDARESİNİN SAVUNMASI : Usule ilişkin olarak; davanın süresinde açılmadığı, esasa ilişkin olarak; işletme ruhsatı sahibi şirketin taşınmaz malikleri ile anlaşmazlık yaşaması nedeniyle talebi üzerine kamu yararı kararı alındığı, 5686 sayılı Kanun hükümlerine göre sınırları belirlenmiş bir alanda jeotermal kaynak arama ve işletme faaliyetlerinin icra edilebilmesi için arama ve işletme ruhsatı verilebileceğinin öngörüldüğü, söz konusu ruhsatların kaynaktan jeotermal, sera, otel, soğuk hava depoları, balık çiftlikleri ve kurutma tesisleri kurma ve yararlanmada da geçerli olduğu, proje sahibinin teklifinin en hızlı ve en fazla yatırımı içermesi sebebiyle acele kamulaştırma yönteminin tercih edildiği, dava konusu işlemde hukuka aykırılık bulunmadığı savunulmaktadır.
DANIŞTAY TETKİK HAKİMİ …NİN DÜŞÜNCESİ : Dava konusu işlemin iptali gerektiği düşünülmektedir.
DANIŞTAY SAVCISI FATMA …'IN DÜŞÜNCESİ : Dava; Amasya İli, Merzifon İlçesi, ...Köyü, … ada, … parsel sayılı taşınmazın, alanda bulunan jeotermal kaynağın kullanımına yönelik tesislerin yapılabilmesi için Amasya İl Özel İdaresi tarafından 2942 sayılı Kamulaştırma Kanununun 27. maddesi gereğince acele kamulaştırılmasına ilişkin 24/02/2023 tarih ve 32114 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan 23/02/2023 tarih ve 6857 sayılı Cumhurbaşkanı kararının iptali istemiyle açılmıştır.
Anayasanın 35. maddesinde: "Herkes, mülkiyet ve miras haklarına sahiptir. Bu haklar, ancak kamu yararı amacıyla, kanunla sınırlanabilir. Mülkiyet hakkının kullanılması toplum yararına aykırı olamaz." hükmü yer almaktadır.
Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin Ek 1 Nolu Protokolünün "Mülkiyetin korunması" başlıklı 1. maddesinde: "Her gerçek ve tüzel kişinin mal ve mülk dokunulmazlığına saygı gösterilmesini isteme hakkı vardır. Herhangi bir kimse, ancak kamu yararı sebebiyle ve yasada öngörülen koşullara ve uluslararası hukukun genel ilkelerine uygun olarak mal ve mülkünden yoksun bırakılabilir. Yukarıdaki hükümler, devletlerin, mülkiyetin kamu yararına uygun olarak kullanılmasını düzenlemek veya vergilerin ya da başka katkıların veya para cezalarının ödenmesini sağlamak için gerekli gördükleri yasaları uygulama konusunda sahip oldukları hakka halel getirmez." hükmüne yer verilmiştir.
2942 sayılı Kamulaştırma Kanununun 3. maddesinde "İdareler, kanunlarla yapmak yükümlülüğünde bulundukları kamu hizmetlerinin veya teşebbüslerinin yürütülmesi için gerekli olan taşınmaz malları, kaynakları ve irtifak haklarını; bedellerini nakden ve peşin olarak veya aşağıda belirtilen hallerde eşit taksitlerle ödemek suretiyle kamulaştırma yapabilirler." hükmüne, aynı Kanunun 5. maddesinde, il özel idaresi yararına kamulaştırmalarda kamulaştırmalarda il daimi encümenince kamu yararı kararı alınacağı düzenlenmiş, 6. maddesinde ise il daimi encümeni tarafından alınmış olan kamu yararı kararının Valinin onayı ile tamamlanacağı kurala bağlanmıştır.
2942 sayılı Kamulaştırma Kanununun 27. maddesinde; 3634 sayılı Milli Müdafaa Mükellefiyeti Kanununun uygulanmasında yurt savunması ihtiyacına veya aceleliğine Cumhurbaşkanınca karar alınacak hallerde veya özel kanunlarla öngörülen olağanüstü durumlarda gerekli olan taşınmaz malların kamulaştırılmasında kıymet takdiri dışındaki işlemler sonradan tamamlanmak üzere ilgili idarenin istemi ile mahkemece yedi gün içinde o taşınmaz malın 10. madde esasları dairesinde ve 15. madde uyarınca seçilecek bilirkişilerce tespit edilecek değeri, idare tarafından mal sahibi adına 10. maddeye göre yapılacak davetiye ve ilanda belirtilen bankaya yatırılarak o taşınmaz mala el konulabileceği, bu Kanunun 3. maddesinin 2. fıkrasında belirtilen hallerde yapılacak kamulaştırmalarda yatırılacak miktar, ödenecek ilk taksit bedeli olduğu düzenlemesine yer verilmiştir.
Anayasa’nın 35. maddesinde mülkiyet hakkının ancak kamu yararı amacıyla kanunla sınırlanabileceği belirtilmek suretiyle mülkiyet hakkına yönelik müdahalelerin kanunda öngörülmesi gereği ifade edilmiştir.
Anayasa ve uluslararası sözleşmelerde mülkiyet hakkını korumaya yönelik düzenlemelere yer verilmiş ve mülkiyet hakkı korunması gereken temel insan hakları arasında sayılmıştır. Mülkiyet hakkına müdahalelerin de olabileceği hükme bağlanarak bu müdahalelerde kamu yararı, kanuni düzenleme ve ölçülülük ya da orantılılık gibi uluslararası hukukun genel ilkelerinin varlığının dikkate alınması gerektiği, aksi durumda müdahalenin mülkiyet hakkının ihlaline neden olacağı kabul edilmiştir. Nitekim Anayasa Mahkemesi kararları ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi içtihatlarıyla da bu hususların açık bir şekilde ortaya konulduğu görülmektedir.
Bu bağlamda idarelerin, kanunlarla ve Cumhurbaşkanlığı kararnameleriyle yapmak yükümlülüğünde bulundukları kamu hizmetlerinin veya teşebbüslerinin yürütülmesi için gerekli olan taşınmaz malları, kaynakları ve irtifak haklarını kamulaştırabileceği 2942 sayılı Kamulaştırma Kanununun 3. maddesinde hükme bağlanmış ve devam eden maddelerinde kamulaştırmanın usul ve şartları düzenlenmiştir.
2942 sayılı Kamulaştırma Kanununda, kamulaştırma işlemleri açısından olağan ve acele kamulaştırma olmak üzere iki ayrı usul düzenlenmiştir.
Olağan kamulaştırma usulünde; kamu yararının gerektirdiği hallerde gerçek ve özel hukuk tüzelkişilerinin mülkiyetinde bulunan taşınmaz mallar kamulaştırılırken, öncelikle yeterli ödenek ayrıldıktan sonra, aynı Kanunun 5. ve 6. maddelerinde belirlenen mercilerce kamu yararı kararı alınır. Kamulaştırmayı gerçekleştirecek idarece, sırasıyla, aynı Kanunun 7. maddesinde ayrıntısı belirlendiği üzere taşınmaza ilişkin ölçekli plan yapılır, taşınmazın maliki belirlenir, vergi beyan ve değeri tespit edilir ve tapuya kamulaştırma şerhi verilmesinin ardından aynı Kanunun 8. maddesine göre idarenin uzlaşma yoluyla satın alma usulünün denenmesi gerekir. Bu yolla anlaşmaya varılamaması halinde, aynı Kanunun 10. maddesine göre idarenin ilgili belgelerle birlikte taşınmazın bulunduğu yer asliye hukuk mahkemesinde kamulaştırma bedelinin tespiti ve taşınmazın idare adına tescilini sağlamak amacıyla dava açması gerekir ve ancak mahkemece tescil kararı verildikten sonra idare, kamulaştırmaya konu taşınmaz üzerinde tasarruf edebilir hale gelir. Diğer bir deyişle, olağan kamulaştırma usulünde, asliye hukuk mahkemesi, idare adına tescil hükmü kurmadığı sürece, idarenin taşınmaza el atma ve taşınmaz üzerinde tasarrufta bulunma yetkisi bulunmamaktadır.
Acele kamulaştırma usulü ise, 2942 sayılı Kanunun 27. maddesinde belirlenen “3634 sayılı Milli Müdafaa Mükellefiyeti Kanununun uygulanmasında yurt savunması ihtiyacında” veya “aceleliğine Cumhurbaşkanınca karar alınacak hallerde” veya “özel kanunlarla öngörülen olağanüstü durumlarda” başvurulabilen, olağan kamulaştırma usulünden farklı olarak, idare tarafından kamulaştırma işlemlerine ilişkin prosedürün sonuçlanmasını beklemeden, kıymet takdiri dışındaki işlemler sonradan tamamlanmak üzere, yapılacak başvuru üzerine, mahkemece, yedi gün içinde o taşınmaz malın Kanun'da belirtilen usule göre bilirkişilerce tespit edilecek değerinin, mal sahibi adına bankaya yatırılması şartıyla, taşınmaz mala el koyma imkanı tanıyan ayrı bir istisnai usul olarak öngörülmüştür. Diğer bir deyişle, Cumhurbaşkanlığınca acele kamulaştırma kararı alındıktan sonra makul süre içerisinde taşınmaza el konulması amacıyla Asliye Hukuk Mahkemesince ilgili idarenin başvurusu üzerine verilecek el koyma kararı ile, tapuda mülkiyetin el değiştirmesi beklenilmeden el konulan taşınmazdan yararlanma imkanı doğmaktadır.
Dolayısıyla, el koyma kararından sonra, idarenin taşınmazın mülkiyetinin devrini sağlayabilmesi için, kamulaştırma sürecinin diğer aşamalarını, yani olağan kamulaştırma prosedürünün gereklerini yerine getirme zorunluluğu bulunmaktadır. Şöyle ki; taşınmazın uzlaşma yoluyla satın alınmasının denenmesi, uzlaşma sağlanamazsa, idare tarafından 2942 sayılı Kanunun 10. maddesi uyarınca “kamulaştırma bedelinin tespiti ve tescil” davası açılması gerekmekte olup, anılan davada, Mahkemece 30 gün içerisinde idari yargıda dava açılabileceği ihtarını içeren meşruhatlı tebligat üzerine, kamulaştırma ve/veya kamu yararı kararının iptali istemiyle görevli ve yetkili İdare Mahkemesinde dava açılabileceği; söz konusu davada, kamulaştırma ve/veya kamu yararı kararının hukuka uygunluk denetiminin yapılacağı ve ilgili taşınmaz malikinin iddialarının anılan davada incelenebileceği açıktır.
Bu anlamda, acele kamulaştırma ile olağan kamulaştırma usulü arasındaki temel fark, olağan kamulaştırmada ancak süreç sonunda mahkemece tescil hükmünün kurulmasıyla idarece kullanılabilir hale gelen taşınmazın, acele kamulaştırma usulünde, kıymet takdiri dışındaki işlemler sonradan tamamlanmak üzere, sürecin en başında idarece kullanılabilir hale gelmesinden kaynaklanmaktadır.
Görüldüğü üzere, acele kamulaştırma usulü, idareye taşınmazlara olağan kamulaştırma usulüne göre daha hızlı ve kolay biçimde el konulmasını sağladığından, bireyin mülkiyet hakkının korunması bakımından da temel hak ve hürriyetlerin sınırlandırılmasına ilişkin anayasal ilkelere uygun işlem tesis edilmesi gerekmektedir. İdarelerin kamusal bir hizmetin görülmesinde gecikme yaşanması halinde daha fazla kayba uğramasının önüne geçilebilmesi amacıyla bu istisnai yola başvurması sonucunda, taşınmaz malikinin mülkiyet hakkından yoksun kalmasına yol açılacağından, hizmetin gerçekleştirilmesinde amaçlanan kamu yararı ile bireyin hakları arasında adil dengenin bozulmamasına özen gösterilmesi gerekmektedir.
Acele kamulaştırma işleminin mülkiyet hakkından yoksun bırakma sonucunu doğuracak olması nedeniyle kesin, açık, öngörülebilir, belirli koşullar altında usulüne uygun olarak tesis edilmesi gerekmekte olup, olağan kamulaştırma usulünün malike sağladığı tüm güvenceleri ortadan kaldırmadığı da gözden uzak tutulmamalıdır. (AYM, Ali Ekber Akyol ve diğerleri, B. No: 2015/17451, 16/2/2017)
Acele kamulaştırmaya ilişkin Cumhurbaşkanlığı kararının kamu yararı amacına ve hukuka uygun olup olmadığına yönelik hukuki denetiminin diğer idari işlemler gibi yetki, şekil, sebep, konu ve maksat yönlerinden incelenerek yapılması gerektiği de açıktır.
Bu kapsamda, acele kamulaştırma kararına yönelik yapılacak incelemede, nihai olarak taşınmazın kamuya devrinin gerçekleşmesi planlandığından, öncelikle acele kamulaştırma yoluyla el konulmak istenilen taşınmazın kamusal bir amaca -plan, proje ve bu konuda yetkili makamlarca alınan kamu yararı kararı gibi- özgülendiğinin ortaya konulması gerekmektedir. Burada acele kamulaştırma işleminin kurucu unsuru olan kamu yararının bulunup bulunmadığı hususu ile sınırlı olarak inceleme yapılacak olup, kamu yararının hukuka uygun olup olmadığına ilişkin incelemenin ise, olağan kamulaştırma sürecine ilişkin işlemlere -kamu yararı/kamulaştırma kararı, proje vb.- karşı ilk derece yargı yeri olarak İdare Mahkemesinde açılacak davalarda yapılacağı tabiidir.
Diğer taraftan, acelilik halinin varlığının ortaya konulması, işlemin temel dayanağını teşkil etmektedir. Acelelik halinin varlığından söz edilebilmesi için, idarenin acele kamulaştırmaya konu taşınmaza bir an önce fiilen müdahalede bulunması için olağan usulden ayrılmasının bir zorunluluktan kaynaklandığının, diğer bir ifadeyle gecikmesinde sakınca bulunan bir faaliyetin gerçekleştirilmesinde üstün kamu yararı bulunduğunun ortaya konulması gerekmektedir.
Acelelik halinin ve olağan kamulaştırma usulünden ayrılmasını gerektiren nedenlerin, kamu yararı ile özel mülkiyet hakkı arasındaki denge gözetilerek gerçekleşip gerçekleşmediğinin her somut olayda, projenin ve hizmetin niteliği, mahalli veya ulusal ihtiyacın ivedilikle karşılanması gerekliliği gibi hususlar da göz önünde bulundurularak yargı yerince değerlendirileceği açıktır.
Dosyanın incelenmesinden, uyuşmazlığa konu taşınmaz üzerinde bulunan jeotermal kaynakları kullanarak jeotermal sera, otel, soğuk hava depoları, balık çiftlikleri ve kurutma tesisleri yapılmasının planlandığından bahisle Amasya İl Encümenince … tarih ve … sayılı kamu yararı kararı alındığı, davalı idarelerin savunma dilekçelerinde, proje sahibinin teklifinin en hızlı ve en fazla yatırımı içermesi sebebiyle acele kamulaştırma yönteminin tercih edildiği ifadelerine yer verildiği, Dairenin 24/05/2023 ve 17/10/2023 tarihli ara kararları ile acele kamulaştırma işleminin dayanağı olan onaylı projenin dosyaya sunulması istenildiği halde buna ilişkin bilgi ve belgenin de dosyaya ibraz edilmediği anlaşılmaktadır.
Uyuşmazlıkta, her ne kadar kamu yararının varlığından bahsedilebilir ise de, acelelik halinin ve olağan kamulaştırma usulünden ayrılmasını zorunlu kılan nedenlerin açıkça ve acele kamulaştırmaya başvurmayı haklı kılacak objektif kriterler gözetilerek ortaya konulmadığı görülmüştür.
Bu durumda, 2942 sayılı Kanun'un 27. maddesi uyarınca acele kamulaştırma yapılabilmesi için gerekli olan "acelelik hali" gerçekleşmediğinden, acele kamulaştırmaya yönelik Cumhurbaşkanlığı kararının uyuşmazlığa konusu taşınmaza yönelik kısmında hukuka uyarlık bulunmamaktadır.
Açıklanan nedenlerle dava konusu işlemin iptali gerektiği düşünülmektedir.
TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay Altıncı Dairesince duruşma için taraflara önceden bildirilen 15/05/2024 tarihinde, davacı … ve davacılar vekili Av. … ve davalı Cumhurbaşkanlığını temsilen Hukuk Müşaviri …'ün geldiği, davalı Amasya İl Özel İdaresi vekilinin gelmediği, Danıştay Savcısının hazır olduğu görülmekle, açık duruşmaya başlandı. Taraflara usulüne uygun olarak söz verilerek dinlendikten ve Danıştay Savcısının düşüncesi alındıktan sonra taraflara son kez söz verilip, duruşma tamamlandı. Tetkik Hakiminin açıklamaları dinlendikten sonra ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra 2577 sayılı Yasanın 20/A maddesi uyarınca işin gereği görüşüldü:
İNCELEME VE GEREKÇE :
MADDİ OLAY :
Uyuşmazlığa konu taşınmaz, Amasya ili, Merzifon ilçesi, ...Köyü sınırları içerisinde kalmaktadır.
Söz konusu taşınmazda jeotermal kaynak işletme ruhsatına sahip şirket tarafından, taşınmazın maliki davacılar ile taşınmazın bedeli hususunda yaşanan anlaşmazlık nedeniyle yapılan başvuru üzerine, taşınmaz üzerinde bulunan jeotermal kaynakları kullanarak jeotermal sera, otel, soğuk hava depoları, balık çiftlikleri ve kurutma tesisleri yapılmasının planlandığından bahisle Amasya İl Özel İdaresi Encümeninin … tarih ve … sayılı kararıyla, kamu yararı kararı alınarak taşınmazın kamulaştırılmasının uygun olduğuna karar verilmiştir.
Amasya İl Encümeninin … tarih ve … sayılı kararıyla da; uyuşmazlık konusu taşınmaz hakkında acele kamulaştırma kararı alınmasının uygun olduğuna karar verilmiştir.
Dava konusu 23/02/2023 tarih ve 6857 sayılı Cumhurbaşkanı kararı ile; Amasya ili, Merzifon ilçesi, ...Köyü sınırları içerisinde bulunan .. ada, … parsel sayılı taşınmazın, söz konusu alanda bulunan jeotermal kaynağın kullanımına yönelik çeşitli tesislerin yapılabilmesi için Amasya İl Özel İdaresi tarafından, 2942 sayılı Kamulaştırma Kanununun 27. maddesi gereğince acele kamulaştırılmasına karar verilmiştir.
Bunun üzerine, anılan Cumhurbaşkanı kararının iptali istemiyle bakılan dava açılmıştır.
İLGİLİ MEVZUAT:
Anayasanın 35. maddesinde: "Herkes, mülkiyet ve miras haklarına sahiptir. Bu haklar, ancak kamu yararı amacıyla, kanunla sınırlanabilir. Mülkiyet hakkının kullanılması toplum yararına aykırı olamaz." hükmü yer almaktadır.
Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin Ek 1 Nolu Protokolünün "Mülkiyetin korunması" başlıklı 1. maddesinde: "Her gerçek ve tüzel kişinin mal ve mülk dokunulmazlığına saygı gösterilmesini isteme hakkı vardır. Herhangi bir kimse, ancak kamu yararı sebebiyle ve yasada öngörülen koşullara ve uluslararası hukukun genel ilkelerine uygun olarak mal ve mülkünden yoksun bırakılabilir. Yukarıdaki hükümler, devletlerin, mülkiyetin kamu yararına uygun olarak kullanılmasını düzenlemek veya vergilerin ya da başka katkıların veya para cezalarının ödenmesini sağlamak için gerekli gördükleri yasaları uygulama konusunda sahip oldukları hakka halel getirmez." hükmüne yer verilmiştir.
2942 sayılı Kamulaştırma Kanununun 3. maddesinde "İdareler, kanunlarla yapmak yükümlülüğünde bulundukları kamu hizmetlerinin veya teşebbüslerinin yürütülmesi için gerekli olan taşınmaz malları, kaynakları ve irtifak haklarını; bedellerini nakden ve peşin olarak veya aşağıda belirtilen hallerde eşit taksitlerle ödemek suretiyle kamulaştırma yapabilirler." hükmüne, aynı Kanunun 5. maddesinde, il özel idaresi yararına kamulaştırmalarda kamulaştırmalarda il daimi encümenince kamu yararı kararı alınacağı düzenlenmiş, 6. maddesinde ise il daimi encümeni tarafından alınmış olan kamu yararı kararının Valinin onayı ile tamamlanacağı kurala bağlanmıştır.
2942 sayılı Kamulaştırma Kanununun 27. maddesinde; 3634 sayılı Milli Müdafaa Mükellefiyeti Kanununun uygulanmasında yurt savunması ihtiyacına veya aceleliğine Cumhurbaşkanınca karar alınacak hallerde veya özel kanunlarla öngörülen olağanüstü durumlarda gerekli olan taşınmaz malların kamulaştırılmasında kıymet takdiri dışındaki işlemler sonradan tamamlanmak üzere ilgili idarenin istemi ile mahkemece yedi gün içinde o taşınmaz malın 10. madde esasları dairesinde ve 15. madde uyarınca seçilecek bilirkişilerce tespit edilecek değeri, idare tarafından mal sahibi adına 10. maddeye göre yapılacak davetiye ve ilanda belirtilen bankaya yatırılarak o taşınmaz mala el konulabileceği, bu Kanunun 3. maddesinin 2. fıkrasında belirtilen hallerde yapılacak kamulaştırmalarda yatırılacak miktar, ödenecek ilk taksit bedeli olduğu düzenlemesine yer verilmiştir.
HUKUKİ DEĞERLENDİRME:
Usul Yönünden:
Davanın süresinde açılmadığı iddiası yönünden;
Acele kamulaştırmaya ilişkin Cumhurbaşkanı kararının Resmi Gazete'de yayımlanması ilgililere tebliğ hükmünde olmadığından acele kamulaştırmaya ilişkin işlemlerin Anayasada yer alan bir temel hak ve özgürlük olan mülkiyet hakkını kısıtlayıcı nitelikte bireysel işlem olması karşısında otuz gün içinde dava açılacak idarenin gösterilmesi suretiyle ilgiliye tebliğ edilmesi, Anayasada güvence altına alınmış olan hak arama özgürlüğünün de gereğidir.
Uyuşmazlıkta, dava konusu Cumhurbaşkanılığı kararının davacıya tebliğ edildiğine dair belgenin dosyaya sunulmadığı ve davacı tarafından, 07/03/2023 tarihinde ... Asliye Hukuk Mahkemesinin … Esas sayılı dosyasında açılan Acele El Koyma davasında yapılan tebligatların 31/03/2023 ve 03/04/2023 tarihlerinde tebliğ edilmesi akabinde, davanın 28/04/2023 tarihinde açıldığı anlaşılmış olup, davalı Amasya İl Özel İdaresinin davada süre aşımı bulunduğu yönündeki itirazı yerinde görülmemiştir.
Esas Yönünden:
Anayasa’nın 35. maddesinde mülkiyet hakkının ancak kamu yararı amacıyla kanunla sınırlanabileceği belirtilmek suretiyle mülkiyet hakkına yönelik müdahalelerin kanunda öngörülmesi gereği ifade edilmiştir.
Anayasa ve uluslararası sözleşmelerde mülkiyet hakkını korumaya yönelik düzenlemelere yer verilmiş ve mülkiyet hakkı korunması gereken temel insan hakları arasında sayılmıştır. Mülkiyet hakkına müdahalelerin de olabileceği hükme bağlanarak bu müdahalelerde kamu yararı, kanuni düzenleme ve ölçülülük ya da orantılılık gibi uluslararası hukukun genel ilkelerinin varlığının dikkate alınması gerektiği, aksi durumda müdahalenin mülkiyet hakkının ihlaline neden olacağı kabul edilmiştir. Nitekim Anayasa Mahkemesi kararları ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi içtihatlarıyla da bu hususların açık bir şekilde ortaya konulduğu görülmektedir.
Bu bağlamda idarelerin, kanunlarla ve Cumhurbaşkanlığı kararnameleriyle yapmak yükümlülüğünde bulundukları kamu hizmetlerinin veya teşebbüslerinin yürütülmesi için gerekli olan taşınmaz malları, kaynakları ve irtifak haklarını kamulaştırabileceği 2942 sayılı Kamulaştırma Kanununun 3. maddesinde hükme bağlanmış ve devam eden maddelerinde kamulaştırmanın usul ve şartları düzenlenmiştir.
2942 sayılı Kamulaştırma Kanununda, kamulaştırma işlemleri açısından olağan ve acele kamulaştırma olmak üzere iki ayrı usul düzenlenmiştir.
Olağan kamulaştırma usulünde; kamu yararının gerektirdiği hallerde gerçek ve özel hukuk tüzelkişilerinin mülkiyetinde bulunan taşınmaz mallar kamulaştırılırken, öncelikle yeterli ödenek ayrıldıktan sonra, aynı Kanunun 5. ve 6. maddelerinde belirlenen mercilerce kamu yararı kararı alınır. Kamulaştırmayı gerçekleştirecek idarece, sırasıyla, aynı Kanunun 7. maddesinde ayrıntısı belirlendiği üzere taşınmaza ilişkin ölçekli plan yapılır, taşınmazın maliki belirlenir, vergi beyan ve değeri tespit edilir ve tapuya kamulaştırma şerhi verilmesinin ardından aynı Kanunun 8. maddesine göre idarenin uzlaşma yoluyla satın alma usulünün denenmesi gerekir. Bu yolla anlaşmaya varılamaması halinde, aynı Kanunun 10. maddesine göre idarenin ilgili belgelerle birlikte taşınmazın bulunduğu yer asliye hukuk mahkemesinde kamulaştırma bedelinin tespiti ve taşınmazın idare adına tescilini sağlamak amacıyla dava açması gerekir ve ancak mahkemece tescil kararı verildikten sonra idare, kamulaştırmaya konu taşınmaz üzerinde tasarruf edebilir hale gelir. Diğer bir deyişle, olağan kamulaştırma usulünde, asliye hukuk mahkemesi, idare adına tescil hükmü kurmadığı sürece, idarenin taşınmaza el atma ve taşınmaz üzerinde tasarrufta bulunma yetkisi bulunmamaktadır.
Acele kamulaştırma usulü ise, 2942 sayılı Kanunun 27. maddesinde belirlenen “3634 sayılı Milli Müdafaa Mükellefiyeti Kanununun uygulanmasında yurt savunması ihtiyacında” veya “aceleliğine Cumhurbaşkanınca karar alınacak hallerde” veya “özel kanunlarla öngörülen olağanüstü durumlarda” başvurulabilen, olağan kamulaştırma usulünden farklı olarak, idare tarafından kamulaştırma işlemlerine ilişkin prosedürün sonuçlanmasını beklemeden, kıymet takdiri dışındaki işlemler sonradan tamamlanmak üzere, yapılacak başvuru üzerine, mahkemece, yedi gün içinde o taşınmaz malın Kanun'da belirtilen usule göre bilirkişilerce tespit edilecek değerinin, mal sahibi adına bankaya yatırılması şartıyla, taşınmaz mala el koyma imkanı tanıyan ayrı bir istisnai usul olarak öngörülmüştür. Diğer bir deyişle, Cumhurbaşkanlığınca acele kamulaştırma kararı alındıktan sonra makul süre içerisinde taşınmaza el konulması amacıyla Asliye Hukuk Mahkemesince ilgili idarenin başvurusu üzerine verilecek el koyma kararı ile, tapuda mülkiyetin el değiştirmesi beklenilmeden el konulan taşınmazdan yararlanma imkanı doğmaktadır.
Dolayısıyla, el koyma kararından sonra, idarenin taşınmazın mülkiyetinin devrini sağlayabilmesi için, kamulaştırma sürecinin diğer aşamalarını, yani olağan kamulaştırma prosedürünün gereklerini yerine getirme zorunluluğu bulunmaktadır. Şöyle ki; taşınmazın uzlaşma yoluyla satın alınmasının denenmesi, uzlaşma sağlanamazsa, idare tarafından 2942 sayılı Kanunun 10. maddesi uyarınca “kamulaştırma bedelinin tespiti ve tescil” davası açılması gerekmekte olup, anılan davada, Mahkemece 30 gün içerisinde idari yargıda dava açılabileceği ihtarını içeren meşruhatlı tebligat üzerine, kamulaştırma ve/veya kamu yararı kararının iptali istemiyle görevli ve yetkili İdare Mahkemesinde dava açılabileceği; söz konusu davada, kamulaştırma ve/veya kamu yararı kararının hukuka uygunluk denetiminin yapılacağı ve ilgili taşınmaz malikinin iddialarının anılan davada incelenebileceği açıktır.
Bu anlamda, acele kamulaştırma ile olağan kamulaştırma usulü arasındaki temel fark, olağan kamulaştırmada ancak süreç sonunda mahkemece tescil hükmünün kurulmasıyla idarece kullanılabilir hale gelen taşınmazın, acele kamulaştırma usulünde, kıymet takdiri dışındaki işlemler sonradan tamamlanmak üzere, sürecin en başında idarece kullanılabilir hale gelmesinden kaynaklanmaktadır.
Görüldüğü üzere, acele kamulaştırma usulü, idareye taşınmazlara olağan kamulaştırma usulüne göre daha hızlı ve kolay biçimde el konulmasını sağladığından, bireyin mülkiyet hakkının korunması bakımından da temel hak ve hürriyetlerin sınırlandırılmasına ilişkin anayasal ilkelere uygun işlem tesis edilmesi gerekmektedir. İdarelerin kamusal bir hizmetin görülmesinde gecikme yaşanması halinde daha fazla kayba uğramasının önüne geçilebilmesi amacıyla bu istisnai yola başvurması sonucunda, taşınmaz malikinin mülkiyet hakkından yoksun kalmasına yol açılacağından, hizmetin gerçekleştirilmesinde amaçlanan kamu yararı ile bireyin hakları arasında adil dengenin bozulmamasına özen gösterilmesi gerekmektedir.
Acele kamulaştırma işleminin mülkiyet hakkından yoksun bırakma sonucunu doğuracak olması nedeniyle kesin, açık, öngörülebilir, belirli koşullar altında usulüne uygun olarak tesis edilmesi gerekmekte olup, olağan kamulaştırma usulünün malike sağladığı tüm güvenceleri ortadan kaldırmadığı da gözden uzak tutulmamalıdır. (AYM, Ali Ekber Akyol ve diğerleri, B. No: 2015/17451, 16/2/2017)
Acele kamulaştırmaya ilişkin Cumhurbaşkanlığı kararının kamu yararı amacına ve hukuka uygun olup olmadığına yönelik hukuki denetiminin diğer idari işlemler gibi yetki, şekil, sebep, konu ve maksat yönlerinden incelenerek yapılması gerektiği de açıktır.
Bu kapsamda, acele kamulaştırma kararına yönelik yapılacak incelemede, nihai olarak taşınmazın kamuya devrinin gerçekleşmesi planlandığından, öncelikle acele kamulaştırma yoluyla el konulmak istenilen taşınmazın kamusal bir amaca -plan, proje ve bu konuda yetkili makamlarca alınan kamu yararı kararı gibi- özgülendiğinin ortaya konulması gerekmektedir. Burada acele kamulaştırma işleminin kurucu unsuru olan kamu yararının bulunup bulunmadığı hususu ile sınırlı olarak inceleme yapılacak olup, kamu yararının hukuka uygun olup olmadığına ilişkin incelemenin ise, olağan kamulaştırma sürecine ilişkin işlemlere -kamu yararı/kamulaştırma kararı, proje vb.- karşı ilk derece yargı yeri olarak İdare Mahkemesinde açılacak davalarda yapılacağı tabiidir.
Diğer taraftan, acelilik halinin varlığının ortaya konulması, işlemin temel dayanağını teşkil etmektedir. Acelelik halinin varlığından söz edilebilmesi için, idarenin acele kamulaştırmaya konu taşınmaza bir an önce fiilen müdahalede bulunması için olağan usulden ayrılmasının bir zorunluluktan kaynaklandığının, diğer bir ifadeyle gecikmesinde sakınca bulunan bir faaliyetin gerçekleştirilmesinde üstün kamu yararı bulunduğunun ortaya konulması gerekmektedir.
Acelelik halinin ve olağan kamulaştırma usulünden ayrılmasını gerektiren nedenlerin, kamu yararı ile özel mülkiyet hakkı arasındaki denge gözetilerek gerçekleşip gerçekleşmediğinin her somut olayda, projenin ve hizmetin niteliği, mahalli veya ulusal ihtiyacın ivedilikle karşılanması gerekliliği gibi hususlar da göz önünde bulundurularak yargı yerince değerlendirileceği açıktır.
Dosyanın incelenmesinden, uyuşmazlığa konu taşınmaz üzerinde bulunan jeotermal kaynakları kullanarak jeotermal sera, otel, soğuk hava depoları, balık çiftlikleri ve kurutma tesisleri yapılmasının planlandığından bahisle Amasya İl Encümenince … tarih ve … sayılı kamu yararı kararı alındığı, davalı idarelerin savunma dilekçelerinde, proje sahibinin teklifinin en hızlı ve en fazla yatırımı içermesi sebebiyle acele kamulaştırma yönteminin tercih edildiği ifadelerine yer verildiği, Dairemizin 24/05/2023 ve 17/10/2023 tarihli ara kararları ile acele kamulaştırma işleminin dayanağı olan onaylı projenin dosyaya sunulması istenildiği halde buna ilişkin bilgi ve belgenin de dosyaya ibraz edilmediği anlaşılmaktadır.
Uyuşmazlıkta, her ne kadar kamu yararının varlığından bahsedilebilir ise de, acelelik halinin ve olağan kamulaştırma usulünden ayrılmasını zorunlu kılan nedenlerin açıkça ve acele kamulaştırmaya başvurmayı haklı kılacak objektif kriterler gözetilerek ortaya konulmadığı görülmüştür.
Bu durumda, 2942 sayılı Kanun'un 27. maddesi uyarınca acele kamulaştırma yapılabilmesi için gerekli olan "acelelik hali" gerçekleşmediğinden, acele kamulaştırmaya yönelik Cumhurbaşkanlığı kararının uyuşmazlığa konusu taşınmaza yönelik kısmında hukuka uyarlık bulunmamaktadır.
KARAR SONUCU:
Açıklanan nedenlerle;
1. Dava konusu acele kamulaştırma kararının uyuşmazlığa konu parsele ilişkin kısmının İPTALİNE,
2. Ayrıntısı aşağıda gösterilen toplam …-TL yargılama giderinin davalı idarelerden alınarak davacılara verilmesine,
4. Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca duruşmalı işler için belirlenen …-TL vekâlet ücretinin davalı idarelerden alınarak davacılara verilmesine,
4. Varsa posta giderleri avansından artan tutarın kararın kesinleşmesinden sonra davacılara iadesine,
5. 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 20/A-2-(g) maddesi uyarınca, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içerisinde Danıştay İdari Dava Daireleri Kuruluna temyiz yolu açık olmak üzere, 15/05/2024 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
Dilekçeniz oluşturuluyor. Bu süreç biraz zaman alabilir, ancak sıkılmamanız için aşağıda dilekçe oluşturulmasını istediğiniz konuda benzer içtihatları listeledik. İncelemek isteyebilir veya bekleyebilirsiniz. Dilekçeniz oluşturulduktan sonra ekranda sizinle paylaşılacaktır. Sabrınız için teşekkür ederiz!