WhatsApp Hukuki Asistan

Yeni

Son Karar yapay zeka destekli hukuk asistanınız artık WhatsApp üzerinden cebinizde. Aşağıdaki hizmetlerden dilediğinizi seçerek WhatsApp asistanınıza soru sorarak hemen kullanmaya başlayabilirsiniz.

Hukuki Destek Alma
Hukuki sorularınız için anında uzman desteği alın
Yargıtay ve BAM Kararı Arama
Emsal kararlar ve içtihatlar için arama yapın
Dava Dilekçesi Hazırlama
Yapay zeka ile hızlı ve profesyonel dilekçeler oluşturun
Sözleşme Hazırlama
Özelleştirilmiş sözleşme şablonları oluşturun
Loading Logo

sonkarar

Sayfa Yükleniyor

DANIŞTAY 5. DAIRE

Danıştay 5. Daire Başkanlığı         2023/12867 E.  ,  2024/7710 K.
"İçtihat Metni" T.C.
D A N I Ş T A Y
BEŞİNCİ DAİRE
Esas No : 2023/12867
Karar No : 2024/7710

TEMYİZ EDEN (DAVACI) : …
VEKİLİ : Av. …

KARŞI TARAF (DAVALI) : … Bakanlığı / ANKARA
VEKİLİ : Av. …

İSTEMİN KONUSU : .… Bölge İdare Mahkemesi ... İdare Dava Dairesinin .. tarih ve E:…, K:… sayılı kararının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.

YARGILAMA SÜRECİ :
Dava konusu istem: İstanbul İli, Sultangazi İlçesi, ... Aile Sağlığı Merkezi'nde uzman aile hekimi olarak görev yapan davacı tarafından, 375 sayılı KHK'nın Geçici 35. maddesinin (B) fıkrasının 9. bendi uyarınca kamu görevinden çıkarılmasına ilişkin davalı idarenin .. tarih ve … sayılı işleminin iptaline karar verilmesi istenilmiştir.
İlk Derece Mahkemesi kararının özeti: .. İdare Mahkemesinin .. tarih ve E:.., K:… sayılı kararında; davacı hakkında FETÖ/PDY silahlı Terör Örgütü'ne üye olma suçlaması ile ... Ağır Ceza Mahkemesi nezdinde açılan davada .. tarih ve E:.., K:.. sayılı karar ile mahkumiyetine hükmedildiği belirtilerek, dava konusu işleme dayanak alınan davacının FETÖ/PDY terör örgütü ile irtibat ve iltisaklı olduğu yönündeki değerlendirmenin hukuken kabul edilebilir nitelikte ve yeterlilikte tespitler içerdiği sonuç ve kanaatine varılması nedeniyle davacı hakkında tesis edilen kamu görevinden çıkarma işleminde hukuka aykırılık bulunmadığı sonucuna varılmıştır. Belirtilen gerekçelerle davanın reddine karar verilmiştir.
Bölge İdare Mahkemesi kararının özeti: Davacının istinaf başvurusunda bulunması üzerine İstanbul Bölge İdare Mahkemesi 3. İdare Dava Dairesinin 18/05/2023 tarih ve E:2023/215, K:2023/661 sayılı kararıyla; usul ve esas yönünden hukuka uygun olan İdare Mahkemesi kararının kaldırılmasını gerektiren bir neden bulunmadığından istinaf başvurusunun reddine karar verilmiştir.

TEMYİZ EDENİN İDDİALARI : FETÖ/PDY terör örgütü ile bir bağlantısının bulunmadığı, yapılan yargılama sonucu hakkında verilmiş hükmün esastan bozulduğu, ilk derece mahkemesinin kararına gerekçe yaptığı hususun masumiyet karinesinin ihlali niteliğinde olduğu, hakkında delil olarak gösterilen tespitlere ilişkin yargısal denetimin devam ettiği, hakkında kesinleşmiş mahkumiyet kararı bulunmadığı, meslek hayatı boyunca tek bir idari soruşturma geçirmediği, dava konusu işlemin de gerekçesiz olduğu, bu şekilde kamu görevinden çıkarılması ile çalışma hakkının ihlal edildiği, idareye tanınan takdir yetkisinin sınırsız olmadığı, idari işlemlerin tesisinde sebep unsurunun açık olması gerektiği, idarelerin soyut irtibat ve iltisak kavramlarını bu şekilde ortaya koyabileceği, ilk derece mahkemesinin sadece kesinleşmeyen ceza mahkemesi kararına atıf yaparak karar verdiği ileri sürülmektedir.

KARŞI TARAFIN SAVUNMASI: Temyiz isteminin reddi gerektiği savunulmaktadır.

DANIŞTAY TETKİK HÂKİMİ …'İN DÜŞÜNCESİ: Anayasa'nın 36. maddesinde açıkça düzenlenen adil yargılanma hakkı ile Anayasa'nın 141. ve 2577 sayılı Kanun'un 24. maddelerinde güvence altına alınan gerekçeli karar hakkının, idari yargı mercilerince yapılan hukukilik denetiminde yargısal etkinliğin sağlanmasında öncelikle gözetilmesi gerekmektedir. Yargı kararı gerekçesinin davanın muhatapları açısından hukuki temellendirilme vasfı ile açık, net ve davanın tarafları arasındaki uyuşmazlığı çözücü nitelikte olması önemlidir. Bu kapsamda; dava konusu işlemin sebebini oluşturan delil ve tespitlere ilişkin gerekçeye yer verilmeden ve sadece, UYAP kayıtları üzerinden yapılan incelemeden henüz kesinleşmemiş olduğu anlaşılan, davacı hakkında mahkumiyet kararı verildiği belirtilerek dava konusu işlemin hukuka uygun olduğu gerekçesi ile davanın reddi yolunda verilen İdare Mahkemesi kararına karşı yapılan istinaf başvurusunun reddine ilişkin Bölge İdare Mahkemesi kararında hukuka uygunluk bulunmadığından kararın bozulması gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay Beşinci Dairesince, Tetkik Hakiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 334. maddesi uyarınca adli yardım talebi daha önce kabul edilmiş olan davacının, aynı Kanun'un 335. maddesinin 3. fıkrasında yer alan "adli yardım, hükmün kesinleşmesine kadar devam eder." düzenlemesi gereğince temyiz aşamasındaki adli yardım talebi hakkında karar verilmesine yer olmadığına karar verildikten sonra gereği görüşüldü:

İNCELEME VE GEREKÇE:
MADDİ OLAY :
Davacı, İstanbul İli, Sultangazi İlçesi, ... Aile Sağlığı Merkezi'nde uzman aile hekimi olarak görev yapmakta iken, 375 sayılı Kanun Hükmünde Kararname'nin geçici 35/B/9. maddesi uyarınca kamu görevinden çıkarılmıştır.
Bunun üzerine, anılan işlemin iptali istemiyle temyizen incelenen dava açılmıştır.

İLGİLİ MEVZUAT:
Anayasa’nın 36. maddesinin 1. fıkrasında, “Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir.”
; 141. maddesinin 3. fıkrasında, “Bütün mahkemelerin her türlü kararları gerekçeli olarak yazılır.” düzenlemelerine yer verilmiş; 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 24. maddesinin (e) fıkrasında, kararın dayandığı hukuki sebepler ile gerekçe, kararlarda bulunacak hususlar arasında sayılmıştır.
Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin "Adil Yargılanma hakkı" başlıklı 6. maddesinde, herkesin, gerek medeni hak ve yükümlülükleriyle ilgili nizalar, gerek cezai alanda kendisine yöneltilen suçlamalar konusunda karar verecek olan, yasayla kurulmuş bağımsız ve tarafsız bir mahkeme tarafından davasının makul bir süre içinde, hakkaniyete uygun ve açık olarak görülmesini isteme hakkına sahip olduğu belirtilmiş olup, adil yargılanma hakkının düzenlendiği bu maddede, kanun ile kurulmuş bağımsız ve tarafsız bir mahkeme tarafından davanın görülmesi, davanın makul bir süre içinde sonuçlandırılması, hakkaniyete uygun yargılama ve aleni yargılama ilkelerine açıkça yer verildiği görülmektedir. Hakkaniyete uygun yargılama ilkesi, silahların eşitliği, çelişmeli yargılama ve gerekçeli karar hakkı unsurlarının bir arada mevcut olmasını gerektirmektedir.
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararları çerçevesinde, gerekçeli karar hakkı denetiminin, gerekçenin yasal olup olmadığı, yeterli ve makul olup olmadığı, gerekçenin öğrenilip öğrenilmediği, tarafların iddialarının karşılanıp karşılanmadığı, gerekçenin makul sürede yazılıp yazılmadığı ilkeleri açısından yapıldığı görülmektedir.
Bu bağlamda, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi içtihatlarına göre, bir uyuşmazlık ayrıntılı ve yeterli gerekçeye yer verilmeden karara bağlanıyorsa adil ve hakkaniyete uygun yargılama açısından ihlal gerçekleşebilmektedir. Soyut, genel ve belirsiz kavramların veya kanunda yer alan ifadelerin tekrarından ibaret olan, maddi ve hukuki unsurların yüzeysel olarak ele alındığı gerekçelendirme şekli, yetersiz gerekçelendirme olarak ifade edilir. Buna örnek olarak, kararda yalnız yasal ifadelere atıf yapılması, başka bir anlatımla kanunda yer alan terim ve kavramların tekrarlanması hali gösterilebilir. Dolayısıyla, soyut yasal anlatımların tekrarlanması başlı başına yeterli olarak görülmemekte olup, yasadaki soyut kavramların gerekçe aracılığıyla analiz edilerek somutlaştırılması gerekmektedir. Yetersiz gerekçeyle verilmiş bu kararlarda da, aslında gerekçe bulunmakla birlikte, bu gerekçelendirme içerik ve format bakımından tatmin edici düzeyde olmamaktadır. Bu durum ise, tek başına hükmün etkinliğini ve saygınlığını zedelemektedir.
Anayasa Mahkemesi'nin 13/06/2013 tarihli ve Başvuru No: 2013/1235 sayılı kararında da, ilke olarak mahkeme kararlarının gerekçeli olmasının, adil yargılanma hakkının bir gereği olduğu; mahkemelerin dava konusu maddi olay ve olguların kanıtlanmasını, delillerin değerlendirilmesini, hukuk kurallarının yorumlanmasını ve uygulanmasını, uyuşmazlıkla ilgili vardığı sonucu, sonuca varmasında kullandığı takdir yetkisinin sebeplerini makul bir şekilde gerekçelendirmek zorunda olduğu; bu gerekçelerin oluşturulmasında açıkça bir keyfilik görüntüsünün olmaması ve makul bir biçimde gerekçe gösterilmesi halinde adil yargılanma hakkının ihlâlinden söz edilemeyeceği; makul gerekçenin, davaya konu olay ve olguların mahkemece nasıl nitelendirildiğini, kurulan hükmün hangi nedenlere ve hukuki düzenlemelere dayandırıldığını ortaya koyacak, olay ve olgular ile hüküm arasındaki bağlantıyı gösterecek nitelikte olması gerektiği; zira tarafların, o dava yönünden hukuk düzenince hangi nedenle haklı veya haksız görüldüklerini anlayıp değerlendirebilmeleri için ortada usulüne uygun şekilde oluşturulmuş, hükmün hangi nedenle o içerik ve kapsamda verildiğini gösteren, ifadeleri özenle seçilmiş ve kuşkuya yer vermeyecek açıklıktaki bir gerekçe bölümünün ve bununla uyumlu hüküm fıkralarının bulunmasının zorunlu olduğu; bununla birlikte, ilk derece mahkemelerinin, taraflarca ileri sürülen tüm iddialara cevap verme zorunluluğunun bulunmadığı, hükme esas teşkil eden gerekçelerin nelerden ibaret olduğunu ortaya koymasının yeterli olduğu belirtilmiştir.

HUKUKİ DEĞERLENDİRME:
Terör örgütlerine veya Milli Güvenlik Kurulunca Devletin milli güvenliğine karşı faaliyette bulunduğuna karar verilen yapı, oluşum veya gruplarla iltisakı yahut irtibatı olduğu değerlendirilen davacının 375 sayılı Kanun Hükmünde Kararname'nin geçici 35/B/9. maddesi uyarınca tesis edilen idari işlemle kamu görevinden çıkarılmasına karar verilmiştir.
Bununla birlikte kamu görevinden çıkarılma gerekçelerinden olan "üyelik" unsuru, ceza kanunları ile tanımlanmış bir suç olduğundan, idari yargı mercilerinin bu yönde bir inceleme yapmaları ve tespitte bulunmaları mümkün değildir. Zira Anayasa Mahkemesinin 30/06/2022 tarih ve E:2018/137, K:2022/86 sayılı kararıyla, 7145 sayılı Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’un 26. maddesiyle 27/06/1989 tarih ve 375 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’ye eklenen geçici 35. maddenin (B) fıkrasında yer alan "...üyeliği, mensubiyeti veya..." ibaresinin iptaline karar verilmiştir. Bu nedenle idari yargı yerlerince terör örgütleri ile iltisak ve irtibat noktasında değerlendirme yapılması gerekmektedir.
Bu bağlamda; ilgililer hakkında silahlı terör örgütüne üye olmak suçundan Cumhuriyet Savcılıklarınca verilen takipsizlik ya da ceza mahkemelerince verilen beraat kararları, ilgilinin FETÖ/PDY ile iltisak ve irtibatının bulunup bulunmadığı yönünden idari yargı mercilerince farklı bir değerlendirme yapılmasına hukuki engel oluşturmayacağı gibi, ilgili hakkında örgüt üyeliğinden "hükmün açıklanmasının geri bırakılması (HAGB)" ya da kesinleşmiş mahkumiyet kararı bulunması da anılan mahkumiyetin gerekçesi olan maddi tespitlere yönelik olarak ilgili hakkında irtibat ve iltisak kavramları yönünden idari yargı yerlerince ayrıca bir irdeleme yapılması gerekliliğini ortadan kaldırmayacaktır. Şüphesiz terör örgütüne üyelik suçundan kesinleşmiş mahkumiyet kararının bulunması, irtibat ve iltisak değerlendirmesi yönünden önemli bir veri olmakla birlikte, dava konusu işlemin irtibat ve iltisak sebebine dayanması nedeniyle, idari yargı yerlerince işlemin sebep unsuru yönünden ayrıca değerlendirme yapılması zorunludur.
Söz konusu değerlendirmeler ışığında, kanun hükmünde kararnamenin verdiği yetkiye dayanılarak kamu görevinden çıkarılan kişilerin, anılan işlemlerin iptali istemiyle açılan davalarda; idari yargı mercilerince, kişilerin terör örgütleri ile irtibat ve iltisakının bulunup bulunmadığı hususunun, davalı idarelerce dosyaya sunulan tespitler ile davacı hakkında yürütülen ceza soruşturması veya yargılamasında elde edilen maddi delillerin birlikte dikkate alınması suretiyle irdelenmesi gerekmektedir.
Bu durumda, İdare Mahkemesince, davacının kamu görevinden çıkarılmasının sebep unsuru olarak dava dosyasına sunulan delil ve tespitler hakkında iltisak ve irtibat kavramları yönünden irdeleme ve değerlendirme yapılmadan verilen hükmün, Anayasa ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nde güvence altına alınan adil yargılanma hakkının bir unsuru olan gerekçeli karar hakkına aykırı olduğu açıktır.
Bu itibarla, davanın reddi yolunda verilen İdare Mahkemesi kararına karşı yapılan istinaf başvurusunun reddine ilişkin temyize konu Bölge İdare Mahkemesi İdare Dava Dairesi kararında hukuki isabet bulunmamaktadır.

KARAR SONUCU:
Açıklanan nedenlerle;
1. 2577 sayılı Kanun’un 49. maddesine uygun bulunan davacının temyiz isteminin kabulüne;
2. Davanın yukarıda özetlenen gerekçeyle reddine ilişkin İdare Mahkemesi kararına yönelik olarak yapılan istinaf başvurusunun reddi yolundaki temyize konu … Bölge İdare Mahkemesi ... İdare Dava Dairesinin … tarih ve E:.., K:… sayılı kararının BOZULMASINA,
3. Yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın … Bölge İdare Mahkemesi ... İdare Dava Dairesine gönderilmesine, 20/05/2024 tarihinde oybirliğiyle kesin olarak karar verildi.

UYAP Entegrasyonu