WhatsApp Hukuki Asistan

Yeni

Son Karar yapay zeka destekli hukuk asistanınız artık WhatsApp üzerinden cebinizde. Aşağıdaki hizmetlerden dilediğinizi seçerek WhatsApp asistanınıza soru sorarak hemen kullanmaya başlayabilirsiniz.

Hukuki Destek Alma
Hukuki sorularınız için anında uzman desteği alın
Yargıtay ve BAM Kararı Arama
Emsal kararlar ve içtihatlar için arama yapın
Dava Dilekçesi Hazırlama
Yapay zeka ile hızlı ve profesyonel dilekçeler oluşturun
Sözleşme Hazırlama
Özelleştirilmiş sözleşme şablonları oluşturun
Loading Logo

sonkarar

Sayfa Yükleniyor

DANIŞTAY 4. DAIRE

Danıştay 4. Daire Başkanlığı         2023/11513 E.  ,  2024/2869 K.
"İçtihat Metni"T.C.
D A N I Ş T A Y
DÖRDÜNCÜ DAİRE
Esas No : 2023/11513
Karar No : 2024/2869

DAVACI : … Odası Başkanlığı
VEKİLİ : Av. …

DAVALILAR : 1- … (E-Tebligat)
2- … Bakanlığı (E-Tebligat)
VEKİLLERİ : Hukuk Müşaviri …

DAVANIN KONUSU :05/11/2021 tarih ve 31650 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan, 2872 sayılı Çevre Kanunu'nun 9. maddesi uyarınca bazı alanların Marmara Denizi ve Adalar Özel Çevre Koruma Bölgesi olarak tespit ve ilan edilmesine ilişkin ekli kararın yürürlüğe konulması yolundaki 04/11/2021 tarih ve 4758 sayılı Cumhurbaşkanı Kararının iptali istenilmektedir.

DAVACININ İDDİALARI : Özel Çevre Koruma Bölgelerinin yönetilmesini öngören düzenlemelerde ve bu amaca yönelik görev ve yetkileri kullanacak kurum ve kuruluşların organizasyon yapısında zaman içinde birçok değişikliğin gerçekleştiği, 2872 sayılı Kanunda yer alan Özel Çevre Koruma Bölgesi kavramının varlığını sürdürmesine rağmen bu alanların hangi kıstaslara göre belirleneceği, bu alanlarda yetki kullanımı, koruma kullanmaya dair ilke ve esaslar ile alanın yönetimine dair mevzuatta yapılan değişikliklerin, özel çevre koruma bölgesi ilanını, önemli alanların çevre kirliliğine karşı korunmasına yönelik bir araç olmaktan çıkararak daha çok planlama ve imar uygulamasına dair yetkilerin devrine yarayan bir araç haline dönüştürdüğü, dava konusu işleme konu alanın hangi nitelikleri nedeniyle Özel Çevre Koruma Bölgesi ilan edildiğine dair somut, bilimsel ve nesnel gerekçelerin ortaya konulamadığı, Marmara Denizinde yaşanan müsilaj kirliliği nedeniyle 13/06/2021 tarih ve 31510 sayılı Resmi Gazetede yayınlanan 2021/10 sayılı Cumhurbaşkanlığı Genelgesi ile Çevre ve Şehircilik Bakanı başkanlığında oluşturulan Marmara Denizi Eylem Planı Koordinasyon Kurulunun 15/06/2021 tarih ve 2021/1 sayılı toplantı tutanağının 4 nolu kararında sadece Marmara Denizinin Özel Çevre Koruma Bölgesi ilan edilmesi kararının alındığı ancak Tabiat Varlıklarını Koruma Genel Müdürlüğü koordinasyonunda yapılan çalışmada Marmara Denizinin İstanbul İli, Adalar İlçesi ile birlikte 2021 yılı Temmuz ayı sonuna kadar Özel Çevre Koruma Bölgesi olarak ilan edilmesine yönelik tespitler yapılmasından söz edildiği, nihayet dava konusu Cumhurbaşkanı Kararıyla bu kara alanları daha da genişletilerek Balıkesir İli Marmara ve Edremit İlçelerini de kapsayan Özel Çevre Koruma Bölgesi sınırının belirlendiği, anılan Koordinasyon Kurulu bünyesinde oluşturulan Özel Çevre Koruma Bölgesi Alt Çalışma Grubu tarafından ilk toplantıda Marmara Denizinin Özel Çevre Koruma Bölgesi ilan edilmesinin kararlaştırıldığı, bu doğrultuda tespitler yapılmasının ve iki aylık bir süre içinde Özel Çevre Koruma Bölgesi ilanına dair işlemlerin tamamlanmasının öngörüldüğü, bu kadar kısa süre içinde alanın ülke ve dünya ölçeğinde ekolojik öneme sahip alan olma niteliğini ortaya koyan herhangi bir bilimsel araştırma ve inceleme yapılmasının mümkün olmadığı, alanın Özel Çevre Koruma Bölgesi ilan edilmesine dair yürürlükteki mevzuat hükümlerine uygun bir sürecin izlenmediği, bölgede yaşanan çevre kirliliğinin sebeplerinin ortadan kaldırılmasına yönelik çeşitli araçların mevzuatta zaten mevcut olduğu, dava konusu işlemle ilan edilen Özel çevre Koruma Bölgesi sınırları içinde kalan üç ilçenin imar ve planlamasına yönelik hükümleri ile çevre kirliliğine yönelik tedbirler arasında doğrudan bir sebep sonuç ilişkisi kurmanın mümkün olmadığı, 383 sayılı Kanun Hükmünde Kararnameden kaynaklanan görev ve yetkilerin Tabiat Varlıklarını Koruma Genel Müdürlüğünce kullanılacağına ilişkin olarak Korunan Alanların Tespit, Tescil ve Onayına İlişkin Usul ve Esaslara Dair Yönetmelikte yer alan düzenlemelerin, söz konusu görevleri Çevre Yönetimi Genel Müdürlüğünün görevleri arasında sayan 1 Nolu Cumhurbaşkanlığı Kararnamesinin 103. maddesine aykırı olduğu, dava konusu işlem tesisi edilirken anılan Yönetmeliğin 14., 15. ve 18.maddelerinde düzenlenen usul ve esaslara uyulmadığı, bu kapsamda ardışık dört mevsimi kapsayan ekoloji temelli bilimsel araştırma raporunun hazırlanmamış olduğu, Özel Çevre Koruma Bölgesi ilan edilen alanın sınırlarının ve kapsamının işlemle ulaşılmak istenilen amaca uygun olarak belirlenmediği, İstanbul İli, Adalar İlçesinde orman alanları, kentsel sit, doğal sit, ve arkeolojik sit alanlarının yer aldığı ve bu alanların yer yer birbiriyle çakıştığı, dava konusu işlemin tesisinden kısa bir süre önce Adaların bir kısmının koruma statülerinin yeniden belirlenmesine ilişkin kararlar alındığı, 383 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 19.maddesinin (f) fıkrasında önceki sit kararlarının saklı olduğu düzenlenmiş olmasına rağmen Adaların tamamının Özel Çevre Koruma Bölgesi sınırları içine alınmasının ve plan kararlarının durdurularak hiç bir uygulamaya izin verilmeyeceğinin düzenlenmiş olmasının dava konusu işlemin amaç unsuru yönünden sorgulanmasını gerektirdiği, Adalar İlçesinde, mevcut koruma statüleri itibarıyla tabi olduğu mevzuat gereği hazırlanacak koruma amaçlı imar planları çerçevesinde zaten sınırlı ve kontrollü yapılaşma izninin bulunduğu, Marmara Denizinde oluşan çevresel kirliliğe en az etkisi olan üç ilçenin imar uygulamalarının ve planlama çalışmalarının durdurulmasına yönelik kararların işlemi amaç bakımından sakatladığı, Mekansal Planlar Yapım Yönetmeliğinin 4.maddesinde tanımlanan Bütünleşik Kıyı Alanları Planının davalı idarenin yetkisinde olan bir planlama aracı olduğu, anılan planlama yöntemiyle Özel Çevre Koruma Bölgesine benzer şekilde Marmara Denizinini çevreleyen kıyıların bütünlüklü olarak planlanmasının ve bu planlarda hedef, strateji ve eylem önerilerinin belirlenmesinin mümkün olduğu, kaldı ki davalı idare tarafından, Marmara Denizinin Çanakkale ve Balıkesir illerini kapsayan kısmına ilişkin bir Bütünleşik Kıyı Alanları Planını askıya çıkarmış olduğu, anılan planın Marmara Denizini çevreleyen kıyı alanlarına ilişkin olarak hazırlanması ve bu yolla koruma kullanma dengesinin sağlanması mümkünken bu alandaki üç ilçeyi kapsayan karasal alanlarda planlama yetkilerine etki eden dava konusu işlemin tesis edilmesinin idarenin işlem tesis ederken takdir yetkisini hukuka uygun olarak kullanmadığını gösterdiği ileri sürülmektedir.

DAVALILARIN SAVUNMASI : Usule ilişkin olarak, davacının, dava konusu işlemlerin iptalini istemekte kişisel, güncel ve meşru bir menfaatinin bulunmadığı, davanın ehliyet yönünden reddine karar verilmesi gerektiği ileri sürülmüştür.
Esasa ilişkin olarak, çevrenin, doğal doğal ve kültürel değerlerin korunması amacıyla yapılan çalışmaların sözleşme ve antlaşmalarla hukuki bir zeminde ve bilimsel araştırmaların ışığında yürütüldüğü, biyolojik çeşitliliğin korunması amacıyla ülkemizin de taraf olduğu Bern Sözleşmesi, Barselona Sözleşmesi ve bu sözleşmenin ek protokollerinden biri olan Akdenizde Özel Koruma Alanları Kurulması protokolü neticesinde 383 sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile alanlardaki çevre değerlerini korumak ve ona yönelik tedbirler almak amacıyla Özel Çevre Koruma Bölgeleri tespit ve ilan edilmekte olduğu ve Özel Çevre Koruma Bölgesi olma potansiyeli olan alanlar ile ilgili çalışmalar yürütüldüğü, 1 Nolu Cumhurbaşkanlığı Kararnamesinin 109.maddesinin 1.fıkrasının (b) bendi ile Özel Çevre Koruma Bölgelerinin tespit edilmesi ve ilanına ilişkin usul ve esasları belirleme görevinin Tabiat Varlıklarını Koruma Genel Müdürlüğüne verildiği, Özel Çevre Koruma Bölgelerinin 383 sayılı Kanun Hükmünde Kararname ve 1 Nolu Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi ile Korunan Alanların Tespit, Tescil ve Onayına İlişkin Usul ve Esaslara Dair Yönetmelikte belirtilen ilke ve esaslar doğrultusunda talebe bağlı olarak ya da resen yapıldığı, Cumhurbaşkanı Kararı ile Özel Çevre Bölgesi ilan edilen alanda detaylı bilimsel çalışmalara başlandığı, bu kapsamda alanda daha önce tespiti yapılan endemik, nadir, nesli tehdit altında olan tür ve habitatların sınıflandırılması, haritalandırılması, tehditlerin ve haritalandırılmasına esas verilerin ortaya konulmasına ilişkin bir dizi çalışma yürütülerek sürdürülebilir koruma ve kullanma ilkelerinin belirlendiği, biyolojik çeşitlilik çalışması sonucunda gerek görülmesi halinde sınır revizesi yapıldığı, imar planlama çalışmalarının yerel yönetimlerle birlikte hareket edilerek iş birliği içinde yapıldığı, alana ilişkin mevcut veya hazırlanmış planlar varsa bu planların Bakanlık tarafından değerlendirildiği ve uygun bulunması halinde onaylanarak yürürlüğe girdiği, buğüne kadar Özel Çevre Koruma Bölgesi ilan edilen alanlarda mevcut planlar yok sayılarak sıfırdan plan hazırlanmadığı, İstanbul ve Çanakkale Boğazlarının biyolojik koridor görevi görmeleri nedeniyle Karadeniz, Eğe ve Akdenizin biyoçeşitliliği için büyük önem taşıdıkları, Marmara Denizinin kıyı alanlarından kaynaklanan çevre kirliliği, uluslararası önemli bir geçit olması nedeniyle oluşan gemi trafiği ve gemi kazalarından kaynaklı kirliliklerden olumsuz olarak etkilendiği, Marmara Denizinin müsilaja karşı korunması amacıyla oluşturulan Marmara Denizi Koruma Eylem planında ve anılan eylem planı kapsamında yapılan çalışmalar neticesinde hazırlanan Marmara Denizi Havzası Bütünleşik Stratejik planında Marmara Denizinin Özel Çevre Koruma Bölgesi olarak ilan edilmesinin öngörüldüğü, Ekolojik Temelli Bilimsel Araştırma Raporunun "doğal sit ve tabiat varlıkları" için hazırlanması gerektiği, bugüne kadar ilan edilen hiç bir Özel Çevre Koruma Bölgesi için Ekolojik Temelli Bilimsel Araştırma Raporu hazırlanmadığı, Yönetmeliğin 14. maddesinin 2. fıkrasında belirtildiği üzere tespit fişinin de "doğal sit ve tabiat varlıkları" için hazırlandığı Özel Çevre Koruma Bölgeleri için tespit fişi hazırlanmadığı savunulmaktadır.

DANIŞTAY TETKİK HÂKİMİ : …
DÜŞÜNCESİ : Dava konusu işlemin, Marmara ve Adalar Özel Çevre Koruma Bölgesi sınırlarını belirleyen kıyı kenar çizgisinin kara tarafında kalan kısmı yönünden iptali, kıyı kenar çizgisinin deniz tarafında kalan (Marmara Denizi) kısmı yönünden ise davanın reddi gerektiği düşünülmektedir.

DANIŞTAY SAVCISI : …
DÜŞÜNCESİ : Dava, 05/11/2021 tarih ve 31650 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan, 2872 sayılı Çevre Kanunu'nun 9. maddesi uyarınca bazı alanların Marmara Denizi ve Adalar Özel Çevre Koruma Bölgesi olarak tespit ve ilan edilmesine ilişkin ekli kararın yürürlüğe konulması yolundaki 04/11/2021 tarih ve 4758 sayılı Cumhurbaşkanı Kararının iptali istemiyle açılmıştır.
2872 sayılı Çevre Kanununun 9. maddesinin 1. fıkrasının (d) bendinde; "Ülke ve dünya ölçeğinde ekolojik önemi olan, çevre kirlenmeleri ve bozulmalarına duyarlı toprak ve su alanlarını, biyolojik çeşitliliğin, doğal kaynakların ve bunlarla ilgili kültürel kaynakların gelecek kuşaklara ulaşmasını emniyet altına almak üzere gerekli düzenlemelerin yapılabilmesi amacıyla, Özel Çevre Koruma Bölgesi olarak tespit ve ilan etmeye, bu alanlarda uygulanacak koruma ve kullanma esasları ile plân ve projelerin hangi bakanlıkça hazırlanıp yürütüleceğini belirlemeye Cumhurbaşkanı yetkilidir." hükmüne yer verilmiştir.
19/07/2012 tarih ve 28358 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren Korunan Alanların Tespit, Tescil ve Onayına İlişkin Usul ve Esaslara Dair Yönetmeliğin 4.maddesinin (ö) bendinde, Korunan alan'ın; Biyolojik çeşitliliğin, doğal ve bununla ilişkili kültürel kaynakların korunması ve devamlılığının sağlanması amacıyla ilgili mevzuata göre yönetilen; milli parklar, tabiat parkları, tabiat anıtları, tabiatı koruma alanları, doğal sit alanları, sulak alanlar, özel çevre koruma bölgeleri ve benzeri koruma statüsü bulunan kara, su ya da deniz alanlarını ifade edeceği belirtilmiş, (ş) bendinde, Özel çevre Koruma Bölgesi; "Ülke ve dünya ölçeğinde ekolojik önemi haiz, çevre kirlenmeleri ve bozulmalarına duyarlı, biyolojik çeşitliliğin, doğal kaynakların ve bunlarla ilgili kültürel kaynak değerlerinin korunması ve sürdürülebilirliğinin sağlanması gerekli olan ve (Değişik ibare:RG-16/3/2020-31070) Cumhurbaşkanı Kararı ile ilan edilen kara, su ve deniz alanları" olarak tanımlanmış, aynı Yönetmeliğin "Özel çevre koruma bölgelerinin tespit ilke ve esasları" başlıklı 13. maddesinin 1. fıkrasında özel çevre koruma bölgelerinin ihtiva etmesi gereken özellikler sayılmış ve aynı maddenin 2. fıkrasında Genel Müdürlüğün talebe bağlı olarak veya resen tespit yapabileceği düzenlenmiş, "Tespit aşamasında düzenlenecek belgeler" başlıklı 14. maddesinde; "Tabiat varlığı, doğalsit alanı ve özel çevre koruma bölgelerinin tespiti için hangi niteliği ve özellikleri sebebi ile tespit edileceğini belgeleyen tespit raporu ve tespit fişinin aranacağı kuralına yer verilmiştir.
İptal istemine konu Marmara Denizi ve Adalar Özel Çevre Koruma Bölgesi'nin sınırlarının kıyı kenar çizgisi esas alınarak belirlendiği anlaşılmaktadır.
Yukarıda yer verilen mevzuat hükümlerinin değerlendirilmesinden; bir alanının özel çevre koruma bölgesi ilan edilmeden önce ülke ve dünya ölçeğinde ekolojik önemi olan, çevre kirlenmeleri ve bozulmalarına duyarlı toprak ve su alanı olduğunun ve bu kapsamda Korunan Alanların Tespit, Tescil ve Onayına İlişkin Usul ve Esaslara Dair Yönetmeliğin 13. maddesinin 1. fıkrasında sayılan özelliklere sahip olup olmadığının tespiti yapılarak, bu niteliklere sahip olduğu tespit edilen alan esas alınmak suretiyle özel çevre koruma bölgesinin sınırlarının belirlenmesi gerektiği anlaşılmaktadır.
Bu durumda, yukarıda yer verilen tespitler yapılmadan kıyı kenar çizgisi esas alınmak suretiyle sınırları belirlenen Marmara Denizi ve Adalar Özel Çevre Koruma Bölgesi ilanına ilişkin dava konusu işlemde hukuka uyarlık bulunmadığı anlaşıldığından iptalinin uygun olacağı düşünülmüştür.

TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay Dördüncü Dairesince, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:

İNCELEME VE GEREKÇE :
MADDİ OLAY :
05/11/2021 tarih ve 31650 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan, 2872 sayılı Çevre Kanunu'nun 9. maddesi uyarınca bazı alanların Marmara Denizi ve Adalar Özel Çevre Koruma Bölgesi olarak tespit ve ilan edilmesine ilişkin ekli kararın yürürlüğe konulması yolundaki 04/11/2021 tarih ve 4758 sayılı Cumhurbaşkanı Kararının iptali istemiyle bakılan dava açılmıştır.
İLGİLİ MEVZUAT:
Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nın "Sağlık hizmetleri ve çevrenin korunması" başlıklı 56. maddesinde, "Herkes, sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama hakkına sahiptir. Çevreyi geliştirmek, çevre sağlığını korumak ve çevre kirlenmesini önlemek Devletin ve vatandaşların ödevidir." hükmüne yer verilmiştir.
2872 sayılı Çevre Kanunu'nun 1. maddesinde, Kanun'un amacı, bütün canlıların ortak varlığı olan çevrenin, sürdürülebilir çevre ve sürdürülebilir kalkınma ilkeleri doğrultusunda korunmasını sağlamak olarak kabul edilmiş; 2. maddesinde, sürdürülebilir çevre "Gelecek kuşakların ihtiyaç duyacağı kaynakların varlığını ve kalitesini tehlikeye atmadan, hem bugünün hem de gelecek kuşakların çevresini oluşturan tüm çevresel değerlerin her alanda (sosyal, ekonomik, fiziki vb.) ıslahı, korunması ve geliştirilmesi süreci..." olarak; sürdürülebilir kalkınma ise "Bugünkü ve gelecek kuşakların, sağlıklı bir çevrede yaşamasını güvence altına alan çevresel, ekonomik ve sosyal hedefler arasında denge kurulması esasına dayalı kalkınma ve gelişme" olarak tanımlanmıştır.
Aynı Kanunun "Çevrenin korunması" başlıklı 9. maddesinin (d) bendinde; ''Ülke ve dünya ölçeğinde ekolojik önemi olan, çevre kirlenmeleri ve bozulmalarına duyarlı toprak ve su alanlarını, biyolojik çeşitliliğin, doğal kaynakların ve bunlarla ilgili kültürel kaynakların gelecek kuşaklara ulaşmasını emniyet altına almak üzere gerekli düzenlemelerin yapılabilmesi amacıyla, Özel Çevre Koruma Bölgesi olarak tespit ve ilan etmeye, bu alanlarda uygulanacak koruma ve kullanma esasları ile plân ve projelerin hangi bakanlıkça hazırlanıp yürütüleceğini belirlemeye Cumhurbaşkanı yetkilidir.'' hükmüne, (h) bendinde; "Ülkenin deniz, yeraltı ve yerüstü su kaynaklarının ve su ürünleri istihsal alanlarının korunarak kullanılmasının sağlanması ve kirlenmeye karşı korunması esastır. Atıksu yönetimi ile ilgili politikaların oluşturulması ve koordinasyonunun sağlanması Bakanlığın sorumluluğundadır.(...) Alıcı su ortamlarına atıksu deşarjlarına ilişkin usûl ve esaslar Bakanlıkça çıkarılacak yönetmelikle belirlenir." hükmüne yer verilmiş, 13/11/1989 tarih ve 20341 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan 383 sayılı Özel Çevre Koruma Kurumu Başkanlığı Kurulmasına Dair Kanun Hükmünde Kararnamenin 2. maddesinde ise Bakanlar Kurulunca ilan edilen ve ilan edilecek "Özel Çevre Koruma Bölgeleri" hakkında bu Kanun Hükmünde Kararname hükümlerinin uygulanacağı düzenlenmiştir.
19/07/2012 tarih ve 28358 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan Korunan Alanların Tespit, Tescil ve Onayına İlişkin Usul ve Esaslara Dair Yönetmeliğin 1. maddesinde "Bu Yönetmeliğin amacı; ... özel çevre koruma bölgelerinin tespit, tescil, onay, değişiklik ve ilanına dair usul ve esasların belirlenmesidir." hükmüne yer verilmiş, 4. maddesinin (ö) bendinde "Korunan alan: Biyolojik çeşitliliğin, doğal ve bununla ilişkili kültürel kaynakların korunması ve devamlılığının sağlanması amacıyla ilgili mevzuata göre yönetilen; ... özel çevre koruma bölgeleri ve benzeri koruma statüsü bulunan kara, su ya da deniz alanları" olarak, (ş) bendinde "Özel çevre koruma bölgesi: Ülke ve dünya ölçeğinde ekolojik önemi haiz, çevre kirlenmeleri ve bozulmalarına duyarlı, biyolojik çeşitliliğin, doğal kaynakların ve bunlarla ilgili kültürel kaynak değerlerinin korunması ve sürdürülebilirliğinin sağlanması gerekli olan ve Cumhurbaşkanı Kararı ile ilan edilen kara, su ve deniz alanları" olarak tanımlanmış, 5. maddesinin birinci fıkrasının (b) bendinde; "Herhangi bir korunan alanın güncel durumu tespit edilmeden, o alanın korunan alan statüsü yeniden değerlendirilemez." hükmüne, (c) bendinde; "Korunan alanların güncel durumu; alanın biyolojik çeşitliliği, hidrolojisi ve hidrojeolojisi başta olmak üzere her açıdan durumu hazırlanacak ön değerlendirme raporu sonucuna göre veya gerekli görülmesi durumunda ise en az ardışık dört mevsimi kapsayan ekolojik temelli bilimsel araştırma yapılarak belirlenir." hükmüne yer verilmiştir.

Aynı Yönetmeliğin, Özel Çevre Koruma Bölgelerinin tespit ilke ve esaslarının düzenlendiği "Özel çevre koruma bölgelerinin tespit ilke ve esasları" başlıklı 13. maddesinde " (1) Aşağıdaki özelliklerden bir ya da birkaçını ihtiva eden bölgeler özel çevre koruma bölgeleridir. a) Türkiye ve dünya ölçeğinde nadir biyolojik, ekolojik ve jeomorfolojik özellikleri içeren b) Kara ve su ekosistemi bir bütünlük ve devamlılık gösteren c) Canlı tür ve çeşitleri bakımından endemik, nadir ve nesli tehdit ve tehlike altında olan türleri barındıran ç) Doğal, tarihi, ve kültürel değerler açısından milli ve milletlerarası önemi haiz, ancak kentleşme, ulaşım, turizm, tarım ve sanayi gibi sektörlerin tehdidi ve baskısı altında ekolojik açıdan hassas olan alanları içeren d) Gelişmiş yerleşme bölgeleri dışında kalan, ekolojik değerleri esas alarak korunması ve geliştirilmesi gereken e) Sahip olduğu biyolojik ve ekolojik özelliklerin bozulmadan devamlılığını sağlayacak, çevresindeki mekan ve sektörel ilişkiler itibarıyla bütünlük taşıyan, ekosistem bütünlüğünü sağlayan f) Doğal ya da yarı doğal ekosistemleri temsil eden, önemli ya da tehlike altındaki tür popülasyonlarını içeren g) Doğal ve kültürel etkileşimin ve geleneksel kullanımın devamlılığını sağlayan ğ) Doğal yaşam gerekleri göz önüne alınarak uygun faaliyetlere olanak sağlayan (2) Genel Müdürlük talebe bağlı olarak veya resen tespit yapabilir." hükmüne yer verilmiş, tespit aşamasında düzenlenecek belgelerin düzenlendiği 14. maddesinde hangi özelliği dolayısıyla tespit edileceğini belgeleyen tespit raporu ve tespit fişi ile taşınmazın yerini ve sınırlarını gösterir pafta, ada, parsel numarasını içeren harita ve ülke koordinat sisteminde UTM-GK 3 derecelik ED50 aplikasyon krokisi tespit için asgari bulunması gereken bilgi, belge ve dökümanlar arasında sayılmış, 15. maddesinde 14. maddeye göre hazırlanan bilgi ve belgelerin Genel Müdürlükçe değerlendirileceği düzenlenmiş, 18. maddesinde "13. maddede belirtilen kriterler çerçevesinde tespit edilen alanlar ilgili kurum ve kuruluşların görüşleri ile birlikte Genel Müdürlük tarafından Bakanlık Makamına ve Bakanın teklifi ile de (Değişik ibare:RG-16/3/2020-31070) Cumhurbaşkanına sunulur. Konu hakkındaki (Değişik ibare:RG-16/3/2020-31070) Cumhurbaşkanı kararının Resmî Gazete’de yayımı ile tescil işlemi tamamlanır." hükmüne yer verilmiştir.
Yönetmeliğin Geçici 1. maddesinde; bu Yönetmeliğin yürürlüğe girmesinden önce herhangi bir korunan alan statüsü verilmiş alanların koruma statüsünün, bu Yönetmelik gereğince yeniden değerlendirme yapılıncaya kadar devam ettirileceği, Geçici 2. maddesinde ise korunan alanlar ile ilgili olarak yeniden değerlendirme taleplerinin; bilimsel temelli rapora dayanması ve Bakanlıkça hazırlanacak olan teknik esaslara uygun olması kaydıyla bu Yönetmelik kapsamında değerlendirileceği, koruma amaçlı imar planı bulunan alanlarda 5. maddenin birinci fıkrasının (c) bendinde geçen ekolojik temelli bilimsel araştırma yapılmasına, bilimsel araştırma içeriğine ve süresine bölge komisyonlarınca karar verileceği düzenlenmiştir.
Diğer taraftan, 10/07/2019 tarih ve 30474 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan 1 nolu Cumhurbaşkanlığı Kararnamesinin 109. maddesinin (b) bendinde "Tabiat varlıkları ve doğal sit alanları ile özel çevre koruma bölgelerinin tespit, tescil, onay, değişiklik ve ilanına dair usul ve esasları belirlemek ve bu alanların sınırlarını tespit ve tescil etmek, yönetmek ve yönetilmesini sağlamak", (c) bendinde ise "c) Milli parklar, tabiat parkları, tabiat anıtları, tabiatı koruma alanları, doğal sit alanları, sulak alanlar, özel çevre koruma bölgeleri ve benzeri koruma statüsü bulunan diğer alanların kullanma ve yapılaşmaya yönelik ilke kararlarını belirlemek ve her tür ve ölçekte çevre düzeni, nazım ve uygulama imar planlarını yapmak, yaptırmak, değiştirmek, onaylamak, uygulamak veya uygulanmasını sağlamak, Tabiat Varlıklarını Koruma Genel Müdürlüğünün görev ve yetkileri arasında sayılmıştır.

HUKUKİ DEĞERLENDİRME:
Usul Yönünden:
Davalı idarenin usule ilişkin itirazı yerinde görülmemiştir.
Esas Yönünden:
Dosya, aynı işlemin iptali istemiyle başka davacılar tarafından açılan Dairemizin E:2023/11511, E:2023/11512, E:2023/11514 sayılı dosyaları ile birlikte incelenmiştir.
İnsan faaliyetlerinin doğal ve kültürel kaynaklar ile biyolojik çeşitlilik üzerindeki olumsuz etkisinin hızla artması Dünya genelinde ülkeleri doğal ve kültürel kaynaklar ile biyolojik çeşitliliğin korunarak gelecek kuşaklara aktarılabilmesi amacıyla çeşitli tedbirler almaya yöneltmiş bu amaçla belirlenen alanlar yönetim şekli ve kaynak kullanımı bakımından farklı koruma statüleri ile koruma altına alınmıştır. Aynı zamanda çevre üzerindeki tehditlere karşı ortak tedbirler geliştirilmesi amacıyla uluslarası işbirlikleri gerçekleştirilmiş bu kapsamda 1976 yılında imzalanan Akdenizin Kirlenmeye Karşı Korunmasına İlişkin Sözleşmeye ülkemiz de taraf olmuştur. Anılan sözleşme uyarınca hazırlanan Akdenizde Özel Koruma Alanlarına İlişkin Protokol ile Akdeniz doğal kaynaklarının ve doğal sitlerinin ve bölgedeki kültürel mirasın korunması amacıyla diğer araçların yanında özel koruma alanları kurulması kararlaştırılmıştır. Söz konusu protokol 07/10/1988 tarih ve 88/13151 sayılı Bakanlar Kurulu kararıyla onaylanarak yürürlüğe girmiştir.
13/11/1989 tarih ve 20341 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan 383 sayılı Özel Çevre Koruma Kurumu Kurulmasına Dair Kanun Hükmünde Kararname ile 2872 sayılı Çevre Kanununun 9. maddesi uyarınca ilan edilen veya ilan edilecek olan özel çevre koruma bölgelerinin sahip olduğu çevre değerlerini korumak, mevcut çevre sorunlarının giderilmesi için tüm tedbirleri almak, bu alanların koruma ve kullanma esaslarını belirlemek, imar planlarını yapmak, mevcut her ölçekteki plan ve plan kararlarını revize etmek ve re'sen onaylamak yetki ve görevi Özel Çevre Koruma Kurumuna verilmiştir.
Özel Çevre Koruma Kurumu 17/08/2011 tarih ve 28028 satılı Resmi Gazetede yayımlanan 648 sayılı "Çevre ve Şehircilik Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Hükmünde Kararname" ile kapatılmış, 383 sayılı Kanun Hükmünde Karanamede belirtilen iş ve işlemlerin Bakan tarafından uygun görülen Çevre ve Şehircilik Bakanlığı birimlerinde yürütülmesi öngörülmüştür. Söz konusu iş ve işlemler 10/07/2019 tarih ve 30474 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan 1 nolu Cumhurbaşkanlığı Kararnamesinin 109. maddesi uyarınca halihazırda Çevre ve Şehircilik Balanlığı Tabiat Varlıklarını Koruma Genel Müdürlüğü tarafından yürütülmektedir.
Özel Çevre Koruma Bölgelerinin tanım, tespit, ilanına ilişkin olarak yukarıda yer verilen mevzuat hükümlerinin birlikte değerlendirilmesinden, mevzuatımızda özel koruma bölgesi ilan edilebilecek alanların ihtiva etmesi gereken özelliklerin sayılmak suretiyle genel olarak tarif edildiği, söz konusu alanların özel çevre koruma bölgesi statüsü ile korunmasının amaç ve gerekçesinin ortaya konulduğu, özel çevre koruma bölgesi ilanına ilişkin idari sürecin düzenlendiği ancak alan sınırlarının nasıl belirleneceğine dair uygulamaya dönük usul ve esasların düzenlenmemiş olduğu görülmektedir. Bu kapsamda, özel çevre koruma bölgesi "Ülke ve dünya ölçeğinde ekolojik önemi haiz, çevre kirlenmeleri ve bozulmalarına duyarlı, biyolojik çeşitliliğin, doğal kaynakların ve bunlarla ilgili kültürel kaynak değerlerinin korunması ve sürdürülebilirliğinin sağlanması gerekli" alan olarak tarif edilmiş, Korunan Alanların Tespit, Tescil ve Onayına İlişkin Usul ve Esaslara Dair Yönetmeliğin 13.maddesinde ise bu tanım detaylandırılmıştır. Tanımda aynı zamanda özel çevre koruma bölgesi ilanıyla biyolojik çeşitliliğin, doğal kaynakların ve bunlarla ilgili kültürel kaynak değerlerinin korunmasının ve sürdürülebilirliğinin sağlanmasının hedeflendiği belirtilmiş olup, söz konusu hedefe ulaşılabilmek için özel çevre koruma bölgesi ilan edilen alanı yönetmek, alanın kullanma ve yapılaşmaya ilişkin ilke kararlarını belirlemek, imar planlarını yapmak, değiştirmek, uygulamak, alanda her türlü araştırma ve inceleme yapmak ya da yaptırmak, çevre sorunlarının giderilmesi için tedbir almak gibi yetki ve görevlerin davalı idareye verildiği anlaşılmaktadır.
Milli park, tabiat parkı, tabiat anıtı, tabiatı koruma alanı ve sulak alanların tescil, onay ve ilanı ile tabiat varlığı, doğal sit alanı ve özel çevre koruma bölgelerinin tespit, tescil, onay, değişiklik ve ilanına dair usul ve esasların belirlenmesi amacıyla hazırlanan 19/07/2012 tarih ve 28358 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan Korunan Alanların Tespit, Tescil ve Onayına İlişkin Usul ve Esaslara Dair Yönetmeliğin 4. maddesinde, biyolojik çeşitliliğin, doğal ve bununla ilişkili kültürel kaynakların korunması ve devamlılığının sağlanması amacıyla ilgili mevzuata göre yönetilen koruma statüsü bulunan kara, su ya da deniz alanları olarak tanımlanan korunan alanların belirlenmesine ilişkin genel ilkeleri düzenleyen aynı Yönetmeliğin 5. maddesinde korunan alanların statüsünün belirlenmesi ve değerlendirilebilmesi için zamana bağlı değişimleri ortaya koyan ekolojik süreçlerin tanımlanması, mevcut korunan alanın statüsünün yeniden değerlendirilebilmesi için ise öncelikle korunan alanın güncel durumunun tespit edilmesi gerektiği düzenlenmiş, 13. maddesinde sayılan özelliklerden bir ya da birkaçını ihtiva eden bölgelerin özel çevre koruma niteliğini haiz olduğu kurala bağlanmıştır. Yönetmeliğin anılan 13. maddesi, aynı Yönetmeliğin 4. maddesinin 1. fıkrasının (ş) bendi ve 2872 sayılı Çevre Kanununun 9. maddesinin 1. fıkrasının (d) bendi ile birlikte değerlendirildiğinde; Yönetmeliğin 13. maddesinde sayılan özelliklerden birini dahi ihtiva ettiği tespit edilen bölgelerin "Ülke ve dünya ölçeğinde ekolojik önemi haiz, çevre kirlenmeleri ve bozulmalarına duyarlı, biyolojik çeşitliliğin, doğal kaynakların ve bunlarla ilgili kültürel kaynak değerlerinin korunması ve sürdürülebilirliğinin sağlanması gerekli" alan olduğu kabul edilerek Tabiat Varlıklarını Koruma Genel Müdürlüğü tarafından resen ya da talep üzerine özel çevre koruma bölgesi olarak ilan edilebileceği anlaşılmaktadır.
Özel Çevre Koruma Bölgesi sınırlarının tespiti aşamasında uygulanacak esaslara ilişkin bir düzenleme bulunmadığı gibi yukarıda belirtilen nitelikleri haiz olduğu gerekçelendirilerek Özel Çevre Bölgesi olarak ilan edilen alan sınırlarının, alanda yapılacak biyolojik çeşitlilik araştırma projeleri neticesinde elde edilen verilerin analizi doğrultusunda Özel Çevre Koruma Bölgesi ilanıyla amaçlanan sonuca ulaşılmasına ve bu doğrultuda alana özgü yönetim planının oluşturulmasına imkan sağlayacak şekilde değiştirilmesine engel hukuki bir düzenleme de mevcut değildir. Gelecek nesillere aktarılmak üzere bir an önce koruma altına alınması gerekli görülen alana ilişkin detaylı bilimsel araştırmaların tamamlanmasının ardından Özel Çevre Koruma Bölgesi sınırının koordinatlarıyla belirlenerek ilan edilmesi yönündeki aksi yaklaşım Özel Çevre Koruma Bölgesi ilanının amacıyla bağdaşmayacaktır.
Ülkemizde 1988 yılından bugüne 18 adet Özel Çevre Koruma Bölgesi ilan edilmiş olup uyuşmazlık konusu Cumhurbaşkanı kararıyla ilan edilen Marmara ve Adalar Özel Çevre Koruma Bölgesi ile bu sayı 19'a ulaşmıştır. Söz konusu alanların büyük kısmının turizm faaliyetlerinin yoğun olarak yürütüldüğü denizel alanları da kapsadığı bu alanlardan bazılarının sınırlarının Özel Çevre Koruma Bölgesi ilanından sonraki süreçte tamamlanan biyolojik çeşitlilik araştırma projeleri neticesinde elde edilen verilerin analizi doğrultusunda revize edildiği görülmektedir.
Marmara Denizi ve Adalar Özel Çevre Koruma Bölgesi ilanına dair dava konusu işlemin hukuki denetiminin, Özel Çevre Koruma Bölgesi sınırlarını belirleyen kıyı kenar çizgisinin deniz tarafında kalan kısmı (Marmara Denizi) ile kıyı kenar çizgisinin kara tarafında kalan kısmı yönünden ayrı ayrı yapılması gerekmektedir:
A) Dava konusu Marmara ve Adalar Özel Çevre Koruma Bölgesinin Özel Çevre Koruma Bölgesi sınırlarını belirleyen kıyı kenar çizgisinin deniz tarafında kalan kısmı (Marmara Denizi) yönünden değerlendirilmesi;
Başta İstanbul olmak üzere yoğun nüfus barındıran, sanayi ve tarımsal faaliyetlerin yoğun olarak yürütüldüğü kentlerin kıyıdaş olduğu Marmara Denizinin insan faaliyetlerinden kaynaklanan çevresel kirliliğin baskısı altında olduğu alana ilişkin bilimsel çalışmalarda ifade edilmektedir.
Davalı idare tarafından, dava konusu işlemin tesisinden önceki süreçte hazırlanan Marmara Denizi ve Adalar Özel Çevre Koruma Bölgesi Gerekçe Raporunda; Dünya üzerinde tamamı tek bir ülkenin sınırları içinde yer alan, İstanbul, Bursa, Balıkesir, Çanakkale, Kocaeli, Tekirdağ ve Yalova illerine kıyısı olan yaklaşık 11.350 kilometre kare yüzölçümlü Marmara Denizine ilişkin denizel biyolojik çeşitliliğe ilişkin tespit ve değerlendirmelere yer verildiği, deniz yüzeyinin Ege Denizine doğru akan Karadeniz kökenli, dibinin ise Karadenize doğru akan Akdeniz kökenli tuz, sıcaklık ve oksijen oranı bakımından farklı su kütlelerinden oluştuğu, sahip olduğu farklı ekolojik ve oşinografik özellikleri ile jeomorfolojik yapısıyla özel bir iç deniz olduğu, İstanbul ve Çanakkale boğazları ile Akdeniz ve Karadenizi birbirine bağlayan stratejik öneme sahip bir su yolu olmasının yanında Akdeniz ve Karadeniz kökenli türler için hem bir bariyer hem de ekolojik koridor görevi gördüğü, biyolojik çeşitlilik bakımından iki deniz arasında bir göç yolu oluşturduğu, doğal yapısı, zengin flora-faunası, sosyo kültürel dokusu ile söz konusu sahip olduğu varlıkların bütüncül bir anlayışla değerlendirilerek korunması ve ekosistemle uyumlu sürdürülebilir kulllanımların hedeflenmesinin zorunlu olduğu nadir yerlerden olması nedeniyle Özel Çevre Koruma Bölgesi olmasının gerekliliklerine sahip bulunduğu tespitlerine yer verildiği, öte yandan Marmara Denizi ve Adalar Özel Çevre Koruma Bölgesinde biyolojik çeşitliliğin (flora-fauna) tespiti, endemik, nadir, nesli tehdit ve tehlike altında olan tür ve habitatların sınıflandırılması, bölgelenmesi, tehditlerinin ve korunmasına esas verilerin ortaya konması, koruma ve kullanma ilkelerinin belirlenmesini ve yönetilmesini sağlamak üzere karar vericilere yol göstermesi amacıyla konusunda uzman 37 akademisyenin görev aldığı "Marmara Denizi ve Adalar Özel Çevre Koruma Bölgesi (Kara-Kıyı ve Denizel Alanda) Biyolojik Çeşitlilik Araştırma Projesinin" yürütüldüğünün davalı idare tarafından beyan edildiği görülmektedir.
Bu bağlamda, Marmara Denizinin, Türkiye ve Dünya ölçeğinde nadir biyolojik, ekolojik ve jeomorfolojik özellikleri içeren, canlı tür ve çeşitleri bakımından endemik, nadir ve nesli tehdit ve tehlike altında olan türleri barındıran, çevre kirlenmeleri ve bozulmalarına duyarlı, biyolojik çeşitliliğin, doğal kaynakların ve bunlarla ilgili kültürel kaynak değerlerinin korunması ve sürdürülebilirliğinin sağlanması gerekli olan alan olarak kabulünde duraksama bulunmamaktadır.
Bu durumda, Marmara Denizinin yukarıda belirilen nitelikleri dikkate alınarak, çevre kirlenmesi ve bozulmasına karşı korunması, doğal güzelliklerin gelecek nesillere intikalinin teminat altına alınması amacıyla mevzuata uygun biçimde Özel Çevre Koruma Bölgesi olarak tespit ve ilân edildiği sonucuna varılmıştır.
Öte yandan, kıyıların ve sahil şeritlerinin koruma ve kamu yararına kullanma esasları Kıyı Kanunu ile belirlenmiş, anılan Kanunda kıyı kenar çizgisi, deniz, tabii ve suni göl ve akarsularda, kıyı çizgisinden sonraki kara yönünde su hareketlerinin oluşturduğu kumluk, çakıllık, kayalık, taşlık, sazlık, bataklık ve benzeri alanların doğal sınırı olarak tanımlanmış ve kıyı kenar çizgisinin tespit, onay ve yürürlüğe girme usulü düzenlenmiştir.
Kıyı kenar çizgisinin tespit, onay ve yürürlüğe girme usulüne ilişkin olarak Kıyı Kanununda yer alan düzenlemeler, deniz, tabii ve suni göller ve akarsularda kıyı kenar çizgisinin tespiti, kıyıların kullanılması ve korunması ile kıyılarda, doldurma ve kurutma yoluyla kazanılan alanlarda, deniz ve göllerin kıyılarının devamı niteliğinde olan sahil şeritlerinde planlama ve uygulama esaslarını belirlemek amacıyla 3621 sayılı Kıyı Kanununun 5. ve 16. maddelerine dayanılarak hazırlanan Kıyı Kanununun Uygulanmasına Dair Yönetmelikte anılan Kanuna uygun olarak detaylandırılmış ve bu usule göre belirlenmiş olan kıyı kenar çizgisinin hangi koşullarla değiştirilebileceği tahdidi olarak sayılmıştır.
Artan sanayileşme, nüfus artışı ve kentleşmeden kaynaklanan çevresel kirliliğin yalnızca Marmara Denizinin değil kıyılarının da ekolojik dengesini olumsuz etkilediği, Özel Çevre Koruma Bölgesi ilanıyla hedeflenen amaca ulaşılabilmesi için kıyı ve denizel alanın bütünsel olarak değerlendirilerek koruma kullanma dengesinin belirlenmesi gerektiği, kaldı ki yukarıda belirtildiği üzere Kıyı Kanununda ve Kıyı Kanununun Uygulanmasına Dair Yönetmelikte onaylı kıyı kenar çizgilerinin itiraz üzerine hatalı olduklarının tespiti halinde değiştirilmelerine dair usulün düzenlendiği, ayrıca idarece devam ettiği belirtilen Biyolojik Çeşitlilik Araştırması Projesi kapsamında elde edilecek bilimsel verilerin analizi neticesinde gerekçesi ortaya konularak Özel Çevre Koruma Bölgesi sınırlarının her zaman değiştirilebileceği göz önüne alındığında davacının kıyı kenar çizgisi esas alınarak Özel Çevre Koruma Bölgesi ilanının hukuka aykırı olduğu iddiasına itibar edilmemiştir.
B) Dava konusu Marmara Denizi ve Adalar Özel Çevre Koruma Bölgesinin Özel Çevre Koruma Bölgesi sınırlarını belirleyen kıyı kenar çizgisinin kara tarafında kalan kısmı (Adalar) yönünden değerlendirilmesine gelince;
Dava konusu işlemle ilan edilen Özel Çevre Koruma Bölgesi sınırları içerisinde karasal alan olarak Prens Adaları (Büyükada, Heybeliada, Burgaz Adası, Kınalı Ada, Sedef Adası, Tavşan Adası, Kaşık Adası, Vordonos Kayalıkları, Sivriada, Yassıada), Kapıdağ Yarımadası, Marmara Adası ve Marmara Adalarının (Avşa Adası, Paşalimanı Adası, Ekinlik Adası, Koyun Adası) yer aldığı görülmektedir.
Davalı idare tarafından, dava konusu işlemin tesisinden önceki süreçte hazırlanan Marmara Denizi ve Adalar Özel Çevre Koruma Bölgesi Gerekçe Raporunda; Prens Adaları, Kapıdağ Yarımadası, Marmara Adası ve Marmara Adalarına ilişkin tespit ve değerlendirmelere yer verildiği, bu kapsamda, Prens Adalarının çevresel, jeolojik, biyolojik, tarihi ve arkeolojik özelliklerine ilişkin bilgilere ve alandaki biyoçeşitliliğe ilişkin değerlendirmelere yer verildiği, Kapıdağ Yarımadası ile Marmara Adasının çevresel, jeolojik, biyolojik özelliklerine ilişkin bilgilere yer verildiği, Marmara Adalarına ilişkin olarak ise sadece genel olarak coğrafi, tarihi ve arkeolojik bilgilere yer verilmekle yetinildiği anlaşılmaktadır.
Anılan Gerekçe Raporunda; teklife konu alanın doğal değerler açısından özellikli denizel alan olduğu, Marmara Denizini koruyabilmek için adalarla birlikte planlanarak yönetilmesi gerektiği, bu nedenle alan için en uygun koruma statüsünün "Özel Çevre Koruma Bölgesi" olmasının öngörüldüğü tespitlerine yer verilerek, bu tespitler yukarıda sayılan karasal alanların (adaların) dava konusu Özel çevre Koruma Bölgesi sınırlarına dahil edilmesine gerekçe olarak sunulmuştur.
Öte yandan, davalı idarece, Tabiat Varlıklarını Koruma Genel Müdürlüğü tarafından doğal sit alanlarının yeniden değerlendirilmesi kapsamında 2014 yılında başlatılan Adalar 1., 2. ve 3. Derece Doğal Sit Alanı ve Sürdürülebilir Kontrollü Kullanım Alanı Ekolojik Temelli Bilimsel Araştırma Raporunun 2016 yılında tamamlandığı, elde edilen verilerin değerlendirilmesinden alanın Özel Çevre Koruma Bölgesi olması gerektiğinin anlaşıldığı, Adalar İlçesinin büyük bir kısmının doğal sit alanı olarak tescil edilmiş alanlardan oluştuğu, plan onama yetkisinin zaten idarelerinde olduğu, dava konusu Özel Çevre Koruma Bölgesinde kalan kıyı alanlarında da plan onama yetkisinin Özel Çevre Koruma Bölgesi ilanından önce de idarelerinde bulunduğu, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı tarafından hazırlanan "Marmara Denizi ve Adalar Özel Çevre Koruma Bölgesi, Adalar 1/5000 ölçekli Koruma Amaçlı Nazım İmar Planı" ve Adalar Belediyesinin 03/01/2012 tarihli ve 2012/19 sayılı İller Bankası A.Ş.ye yetki verilmesine dair Meclis kararı kapsamında İller Bankasınca hazırlatılan "Adalar 1/1000 Ölçekli Uygulama İmar Planının" Bakanlık Makamının 12/05/2023 tarihli ve 6419988 sayılı Olur'u İle onaylandığı beyan edilmektedir.
Bu durumda, Marmara Denizinin biyoçeşitliliğinin korunması ve sürdürülebilirliliğinin sağlanarak gelecek kuşaklara aktarılması amacıyla kıyı kenar çizgisi esas alınarak ilan edilen dava konusu özel çevre koruma bölgesine, kıyı kenar çizgisinin kara tarafında kalan diğer karasal alanlardan farklı olarak Adaların (dava konusu Marmara Denizi ve Adalar Özel Çevre Koruma Bölgesinin Özel Çevre Koruma Bölgesi sınırlarını belirleyen kıyı kenar çizgisinin kara tarafında kalan kısmı) dahil edilmesinin, Prens Adalarının büyük kısmının zaten doğal sit alanı olduğu, buralara ilişkin planlama yetkisinin zaten davalı idareye ait olduğu, Kapıdağ Yarımadası, Marmara Adası ve Marmara Adalarına ilişkin olarak ise yeterli bilimsel araştırma ve yerinde yapılan gözlemler sonucunda elde edilen verilere dayanılmadığı göz önünde bulundurulduğunda, işlevsel ve ihtiyaç dahilinde olduğunun davalı idarece ortaya konulamadığı, Prens Adalarının mevcut koruma statüsünde korunmasının yeterli görülmemesinin, alanın daha üst bir koruma statüsünde korunması gerektiğinin nedeninin bilimsel verilere ve objektif kriterlere dayanılarak gerekçelendirilemediği hususları birlikte değerlendirildiğinde, dava konusu Marmara Denizi ve Adalar Özel Çevre Koruma Bölgesi ilanına dair işlemin Özel Çevre Koruma Bölgesi sınırlarını belirleyen kıyı kenar çizgisinin kara tarafında kalan kısmı (Adalar) yönünden hukuka uygunluk bulunmadığı sonucuna ulaşılmıştır.

KARAR SONUCU :
Açıklanan nedenlerle;
1. Dava konusu 05/11/2021 tarih ve 31650 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan, 2872 sayılı Çevre Kanunu'nun 9. maddesi uyarınca bazı alanların Marmara Denizi ve Adalar Özel Çevre Koruma Bölgesi olarak tespit ve ilan edilmesine ilişkin ekli kararın yürürlüğe konulması yolundaki 04/11/2021 tarih ve 4758 sayılı Cumhurbaşkanı Kararının Marmara Denizi ve Adalar Özel Çevre Koruma Bölgesi sınırlarını belirleyen kıyı kenar çizgisinin kara tarafında kalan kısmı (Adalar) yönünden oybirliğiyle İPTALİNE,
2. Dava konusu 05/11/2021 tarih ve 31650 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan, 2872 sayılı Çevre Kanunu'nun 9. maddesi uyarınca bazı alanların Marmara Denizi ve Adalar Özel Çevre Koruma Bölgesi olarak tespit ve ilan edilmesine ilişkin ekli kararın yürürlüğe konulması yolundaki 04/11/2021 tarih ve 4758 sayılı Cumhurbaşkanı Kararının Marmara ve Adalar Özel Çevre Koruma Bölgesi sınırlarını belirleyen kıyı kenar çizgisinin deniz tarafında kalan kısmı (Marmara Denizi) yönünden oyçokluğuyla REDDİNE,
3. Dava kısmen iptal, kısmen retle sonuçlandığından, ayrıntısı aşağıda gösterilen toplam …-TL yargılama giderinin …-TL'sinin davalı idarelerden alınarak davacıya verilmesine, geri kalanın davacı üzerinde bırakılmasına,
4. Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca duruşmasız davalar için belirlenen … TL vekâlet ücretinin davalı idarelerden alınarak davacıya, … TL vekâlet ücretinin ise davacıdan alınarak davalı idarelere verilmesine,
5. Posta giderleri avansından artan tutarın kararın kesinleşmesinden sonra taraflara iadesine,
6. Bu kararın tebliğ tarihini izleyen 30 gün içerisinde Danıştay İdari Dava Daireleri Kuruluna temyiz yolu açık olmak üzere, 09/05/2024 tarihinde karar verildi.

(X) KARŞI OY : :
Dava konusu 05/11/2021 tarih ve 31650 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan, 2872 sayılı Çevre Kanunu'nun 9. maddesi uyarınca bazı alanların Marmara Denizi ve Adalar Özel Çevre Koruma Bölgesi olarak tespit ve ilan edilmesine ilişkin ekli kararın yürürlüğe konulması yolundaki 04/11/2021 tarih ve 4758 sayılı Cumhurbaşkanı Kararının Marmara ve Adalar Özel Çevre Koruma Bölgesi sınırlarını belirleyen kıyı kenar çizgisinin deniz tarafında kalan kısmı (Marmara Denizi) yönünden de dava konusu işlemin iptali gerektiği oyuyla Dairemiz kararına davanın reddine ilişkin kısmı yönünden katılmıyorum.

UYAP Entegrasyonu