T.C. ANKARA 5. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ Esas-Karar No: 2023/93 Esas - 2023/370
TÜRK MİLLETİ ADINA
T.C.
ANKARA
5. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
GEREKÇELİ KARAR
ESAS NO : 2023/93 Esas
KARAR NO : 2023/370
DAVA : Marka (Marka İle İlgili Kurum Kararlarının İptali - Markanın Hükümsüzlüğü)
DAVA TARİHİ : 22/02/2023
KARAR TARİHİ : 19/07/2023
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 16/08/2023
Mahkememizde görülmekte bulunan Marka (Marka İle İlgili Kurum Kararlarının İptali - Markanın Hükümsüzlüğü) davasının yapılan açık yargılamasının sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA:
Davacı vekili 22/02/2023 tarihli dava dilekçesinde özetle; Davacının terlik ve ayakkabı tasarımı, imalatı, satışı ve dağıtımı işiyle iştigal eden, sektörünün öncü kuruluşlarından biri olduğunu, günümüzde “...” markalı ürünlerinin ...’de 1800 perakende noktasına satıldığını ve dünyanın 50’den fazla ülkesine ihracatlarının yapıldığını, davacının “...” markasının günümüzde tanınmış bir marka olduğunu, hal bu iken davacının tescilli ve tanınmış “...”lı markalarına dayalı olarak davalı şahsın “...” ibareli markasının 24. Sınıfa giren emtialarda tesciline karşı dosyalamış olduğu itirazların diğer davalı ... tarafından nihai olarak reddedilmesinin haksız ve hukuka aykırı bir işlem olduğunu, zira taraf markalarının benzer olduğunun dava konusu edilen ... kararında da kabul edilmiş olduğunu, halbuki davacının tanınmış “...” markasına görsel, işitsel ve kavramsal açılardan yakın derecede benzeyen “...” ibareli markanın 24. Sınıfa giren emtialarda kullanılması halinde dahi tüketicilerin bu markaları karıştırma ihtimalinin yüksek olduğunu, zira “...” markasının davacı tarafından yaratılmış özgün ve ayırt ediciliği yüksek bir marka olup, yıllardır kullanıldığından tüketiciler tarafından iyi bilindiğini, 24. Sınıfa giren tekstil ürünlerinde dava konusu edilen “...” ibaresinin davacı dışında bir kişi/kuruluş tarafından kullanılması halinde bu kişi/kuruluşun davacının tanınmış markasının ününden haksız bir yarar elde etmesi veya davacının markasının itibarına zarar vermesi ihtimallerinin yüksek olduğunun kabulünün gerektiğini, davacı tarafından yaratılmış orijinal “...” markasına bu derecede benzeyen bir markayı tescil ettirmeye çalışan davalı şahsın kötü niyetli olduğunun ve davacı ile haksız rekabet yapmak istediğinin açık olduğunu iddia ederek, ... ...’nın 30.12.2022 tarihli ve ... sayılı kararının 24. Sınıf bakımından reddi kısmı itibariyle iptaline ve ... sayılı markanın tescil edilmesi halinde 24. Sınıfa giren emtialar bakımından hükümsüzlüğüne karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP:
Davalı ... vekili 13/03/2023 tarihli cevap dilekçesinde özetle; Dava konusu edilen marka ile davacının davasına/itirazlarına mesnet aldığı bir kısım markaların benzediğini, bu markalar özelinde dava konusu edilen marka ile karıştırılma ihtimalinin oluştuğu gerekçesiyle dava konusu edilen markanın ... tarafından zaten kısmen reddedilmiş olduğunu, geriye kalan 24. Sınıftaki emtialar yönünden ise davacının markalarının tescilli olmadığını, davacının somut uyuşmazlıkta SMK m. 6/5 hükmünün uygulanmasını gerektirecek şartların oluştuğunu ve dahi davalı şahsın kötü niyetli olduğunu da ispat edilemediğini, bu nedenlerle davadaki taleplerin reddinin gerektiğini savunmuştur.
Davalı ..., dava dilekçesinin kendisine tebliğine rağmen yasal süre içinde cevap dilekçesi ibraz etmediğinden, 6100 sayılı HMK m.128 hükmü uyarınca dava dilekçesinde ileri sürülen vakıaların tamamını inkâr etmiş sayılmıştır.
UYUŞMAZLIK:
Dava, 5000 sayılı Patent ve Marka Vekilliği ile Bazı Düzenlemeler Hakkında Kanun m.15/C hükmüne göre açılan ... Kararının İptali ve 6769 sayılı SMK m.25 hükmüne göre açılan Markanın Hükümsüzlüğü istemine ilişkindir.
Taraflar arasındaki uyuşmazlığın; Davalı kurumun tesis ettiği ... sayılı ... kararının davacının itirazlarının reddine ilişkin kısmının hukuka uygun olup olmadığı, davalı şahsa ait ... sayılı "...+..." ibareli marka başvurusu ile davacıya ait itiraza/hükümsüzlüğe mesnet markalar arasında ilişkilendirilme ihtimali dahil karıştırılma tehlikesi bulunup bulunmadığı, marka işlem dosyasında ileri sürülen kullanmama def'inin yerinde olup olmadığı, davacı markalarının tanınmış olup olmadığı, davalı şahsın kötü niyetli olup olmadığı, tescili halinde dava konusu markanın hükümsüzlüğünün gerekip gerekmediği hususlarına ilişkin olduğu tespit edilmiştir.
Davanın açılmasını müteakip tarafların dilekçeleri karşılıklı tebliğ olunmuş, sundukları deliller alınmış, marka tescil ve başvuru dosyaları ile alâkalı kayıtları getirtilmiş, dava şartları incelenmiş, ön inceleme duruşması yapılmış, hak düşürücü süre bakımından eksiklik bulunmadığı tespit edilmiş, taraflar sulhe teşvik olunmuş, arabulucuya gitme hakları hatırlatılmış, sonuç alınamaması üzerine uyuşmazlık konuları tespit edilmiş, tahkikat icra olunmasını müteakip, bilirkişi heyetinden maddi vakıalara ilişkin rapor alınmış, 06/08/2015 tarih 29437 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren ... Hizmetlerinin Yürütülmesine Dair Yönetmelik'in 201/2. maddesi hükmü de gözetilerek taraflara tahkikat ve yargılamanın geneliyle ilgili son sözleri de sorulmuş; sözlü iddia ve savunmada bulunma olanağı tanınmıştır.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
İşlem dosyasının tetkikinde; Davalı şahsın "...+..." ibareli, 24 ve 35.sınıfta yer alan mal ve hizmetlerin tescili amacıyla 09.12.2021 tarihinde gerçekleştirdiği ... sayılı marka başvurusunun yapılan ilk incelemeler sonrasında 27.12.2021 tarih ve 387 sayılı Bülten’de ilan edildiği, söz konusu ilana karşı davacı yanın ... sayılı markalarını mesnet göstererek 6769 sayılı SMK’nın m.6/1 ve m.6/5 hükümleri kapsamında itirazda bulunduğu, davalı şahsın itiraza karşı görüş bildirme dilekçesi sunduğu, dilekçesinde ... sayılı markalara ilişkin olarak kullanmama def'i ileri sürdüğü, davacının kullanım ispat formu ibraz ettiği, yayına yapılan itirazın ...'nca reddedildiği, bu karara karşı davacı şirket tarafından yeniden itirazda bulunulduğu, davalı şahsın itiraza karşı görüş bildirme dilekçesi ibraz ettiği, yeniden yapılan itirazı değerlendiren ...'nun ... sayılı ... kararı ile; 35.sınıfta yer alan hizmetler bakımından itirazın kabul edilerek bu hizmetlerin başvurudan çıkartılmasına karar verildiği, bu kararın davacı marka vekiline 02.01.2023 tarihinde tebliğ edildiği, iki aylık hak düşürücü süre içinde eldeki davanın açıldığı anlaşılmıştır. Dava konusu marka 26.01.2023 tarihinde tescil edilmiştir.
6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu'nun (SMK) 6.maddesinin 1.fıkrasına göre; Tescil başvurusu yapılan bir markanın, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile aynılığı ya da benzerliği ve kapsadığı mal veya hizmetlerin aynılığı ya da benzerliği nedeniyle, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile halk tarafından ilişkilendirilme ihtimali de dâhil karıştırılma ihtimali varsa itiraz üzerine başvuru reddedilir.
Karıştırma ihtimali, ortalama tüketicilerin, her iki işaret arasında bir şekilde bağlantı kurmasıdır. Bu durum, bir mal veya hizmetin alıcısının bildiği veya duyduğu bir mal veya hizmeti aldığı zannı ile başka bir işletmenin aynı veya benzer malını ya da hizmetini alma ihtimali biçiminde tanımlanmaktadır. Karıştırılma ihtimali, iltibas kavramından daha geniş bir kavram olup, doğrudan ve dolaylı karıştırılma ihtimali olarak ikiye ayrılır. Bu ayrıma göre eğer mal veya hizmetin aynı işletmeden ileri geldiği yönünde bir algılama ortaya çıkıyor, yani bir işletmeye ait mal veya hizmet, başka bir işletmeye ait mal veya hizmet ile karıştırılıyor ve bu nedenle satın alınıyorsa doğrudan karıştırılma ihtimali söz konusudur. Buna karşın, eğer mal veya hizmetin markası birbirinden ayırt ediliyor ancak bunların aynı işletmenin markaları olduğu ya da bu mal veya hizmetin aralarında ekonomik veya idari bağlantı bulunan işletmelerden geldiği biçiminde bir algılama oluşuyor ise bu halde de dolaylı karıştırılma ihtimalinden söz edilir.
Karıştırılma ihtimalinden bahsedilebilmesi için öncelikle önceki ve sonraki markalar arasındaki mal veya hizmet sınıflarının aynı ya da benzer olması gerekir. Mal veya hizmetlerin benzer olup olmadığının belirlenmesinde, karşılaştırılacak mal veya hizmetlerin benzer alıcı çevresine hitap edip etmediği, benzer ihtiyaçları karşılayıp karşılamadığı, aralarında hammadde-yarı mamül-mamül ürün ilişkisi bulunup bulunmadığı, birbirleri yerine ikame ya da tamamlayıcı ürün ya da hizmet olup olmadıkları, dağıtım kanallarının ortak olup olmadığı, marketlerde aynı reyon ya da raflarda satılıp satılmadıkları, aynı toptancılarda satılıp satılmadıkları gibi kriterler göz önünde tutulmalıdır. Sınıfsal benzerlik karşılaştırmasında gerek Nice sınıflandırması gerekse de ... tarafından çıkartılan sınıflandırma tebliğleri mahkemeler bakımından bağlayıcı değildir. Somut olayın özelliklerine göre ... tarafından çıkartılan sınıflandırma tebliğinde farklı sınıflarda yer almalarına rağmen ilgili alıcısı nezdinde karıştırmaya yol açacak nitelikteki ürün ve hizmet markalarının kapsadıkları mal ve hizmet sınıflarının benzer olarak değerlendirilmesi de mümkündür.
Karıştırılma ihtimali bakımından sınıfsal benzerliğin söz konusu olması halinde önceki ve sonraki markanın aynı ya da benzer olup olmadıklarının incelenmesi gerekir. Markaların aynı ya da benzer olup olmadıkları incelenirken markayı oluşturan her bir unsura göre değil, bir bütün olarak karşılaştırılan markaların bıraktığı genel, global izlenim, markaların bütünü ile bıraktığı etki dikkate alınacaktır. Markalarda eğer tanımlayıcı unsurlar var ise bu unsurlar değerlendirme dışı bırakılacaktır. Global değerlendirmeye göre, karşılaştırılan markalar arasında karıştırılma ihtimalinin mevcut olup olmadığı incelenirken, ilgili alıcısı nezdinde bıraktıkları genel intibaya göre markaların benzer olup olmadığı, markalar arasında görsel, işitsel ve kavramsal benzerlik bulunup bulunmadığı, ortalama alıcısının algısının ve satın alma kararı verirken göstereceği özen ve dikkat derecesinin ne olduğu, markalar veya işletmeler arasında bağlantı ihtimalinin söz konusu olup olmadığı gibi hususlar incelenerek değerlendirme yapılmalıdır. Bu şekilde inceleme yapılırken, markanın toplumda ne kadar tanındığı, markaların ayırt edici unsurlarının neler olduğu, markanın hitap ettiği ürün ya da hizmetin tüketici kitlesinin kimler olduğu, bu kitlenin satın alma sürecinde göstermeleri beklenen dikkat ve algılama düzeyinin ne olduğu, mal veya hizmetin niteliğinin ve fiyatının ne olduğu, markanın ne kadar özgün, ayırt edici ya da tanımlayıcı olduğu, seri marka algılamasına yol açıp açmadığı gibi hususlar dikkate alınmalıdır.
Belirtilen açıklamalar ışığında, tarafların iddia ve savunmaları, marka işlem dosyası, itiraza/hükümsüzlüğe mesnet markalar, hukuki nitelendirme hali hariç olmak üzere maddi vakıalara ilişkin tespitler barındıran bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre;
Davalı taraf, ... nezdinde dosyaladığı karşı görüşlerde davacının itirazlarına mesnet aldığı .... sayılı markalarının kullanıldığının ispatlanmasını talep etmiştir.
Davalının kullanmama def’inin dinlenebilmesi için, SMK m.19/2 hükmüne göre, davacının kullanmama def’ine muhatap davacı markalarının, dava konusu edilen markanın başvuru tarihinden önce en az 5 yıl süreyle tescilli olmaları gerekir. Davacının ... sayılı markalarının tescil tarihlerinin, dava konusu edilen markanın başvuru tarihi olan 09.12.2021 tarihinden geriye dönük beş yıl hesaplandığında ulaşılan 09.12.2016 tarihinden önce olduğu tespit edildiğinden, davacının bu markalarının davalının kullanım ispatı talebine muhatap olabileceği değerlendirilmiştir. Bütün bunlara göre;
Somut olayda, incelenmesi gereken hususlar, davacının .... sayılı markalarının;
✓ Davacı tarafından,
✓ Tescilli olduğu emtialarda,
✓ ... sınırları içerisinde,
✓ Ciddi bir şekilde,
✓ Markasal hüviyette,
✓ 09.12.2016-09.12.2021 tarihleri aralığında ve
✓ Tescillerine uygun olarak, kullandığının ispat edilip edilemediği, noktalarında toplanmaktadır. Davacının marka işlem dosyasına sunduğu, 2016-2021 yılları arasında kesilmiş çok sayıdaki faturadan, davacının "...+..." görselli markasını, “terlik” emtiasının satışı hizmetlerinde, yani hizmet markası hüviyetinde kullandığının yeterli nitelikte, nicelikte ve içerikte delil ile tevsik edilebildiği düşünüldüğünden, ... kararının iptali talepli dava yönünden, davacının ... sayılı markalarının, tescilli oldukları emtialarda kullanıldıklarının yeterli nitelikte, nicelikte ve içerikte delil ile ispatlanamadığı değerlendirilmiştir. Zira; söz konusu faturalarda gerçekleşen "...+..." görselli markasal kullanım, davacının sadece ... sayılı ve "..." görselli markasıyla uyuşmaktadır. Ancak; bu markanın da, 25. sınıfa giren “terlikler” emtiasının 35. sınıf altında satışı hizmetleri yönünden tescilli olmadığı görülmektedir. Dolayısıyla; ... kararının iptali talepli dava açısından, davacının, davalının kullanmama def’ine muhatap ... sayılı markalarının SMK m.6/1 hükmü kapsamındaki bir korumadan yararlanamayacağı kanaatine varılmıştır.
Mahkememizce aldırılan bilirkişi raporunda tablolaştırıldığı üzere; davalının markasının kapsamında kalmış olan 24. sınıfa giren emtialar yönünden davacının davasına/itirazlarına mesnet aldığı markalar tescilli değildir. Davacının markalarının tescilli olduğu ve korunduğu; 18, 25 ve 35. Sınıftaki emtialara bakıldığında; bunlardan “giysiler” ile 24. Sınıfa giren “dokunmuş veya dokunmamış kumaşlar”ın, “ev tekstil ürünleri” ile “terlikler”in düşük seviyede de olsa benzer emtialar olarak nitelendirilebileceği değerlendirilmektedir.
Şöyle ki; davacı markalarının kapsamına giren "Dış giysiler, fularlar, şallar, bandanalar, eşarplar." emtiaları ile dava konusu marka kapsamında yer alan "Dokunmuş veya dokunmamış kumaşlar." emtiaları arasında; ham madde-mamul ilişkisi vardır, benzer markaları bu emtialarda gören tüketicilerin markalar arasında veya marka sahibi işletmeler arasında bir bağlantı kurup kurma ihtimali vardır.
Davacı markalarının kapsamına giren "Terlikler" emtiaları ile dava konusu marka kapsamında yer alan "Ev tekstil ürünleri: perdeler, yatak örtüleri, nevresimler, çarşaflar, yastık kılıfları, battaniyeler, yorganlar, havlular." emtialarının; dağıtım kanalları ve satış yerleri aynıdır, kullanım yerleri (ev içi) aynıdır, birbirlerini tamamlayıcı nitelikleri bulunur, benzer markaları bu emtialarda gören tüketicilerin markalar arasında veya marka sahibi işletmeler arasında bir bağlantı kurma ihtimali vardır.
Ayrıca; davacının hem ... kararının iptali, hem de hükümsüzlük talepli davaları kapsamında incelemeye dahil edilebilen ... sayılı markalarının, 24. Sınıfa giren emtialar dahil, 01-34. Sınıflara giren tüm emtiaların satışı hizmetleri yönünden tescilli olduğu ve korunduğu görülmektedir. Bir takım emtiaların toptan/perakende satış hizmetlerine konu olması durumunda bu hizmetlerin aynı emtialar ile bağlantılı ve/veya benzer emtia sayılması gerektiği, doktrinde ve ... içtihatlarında kabul edilmektedir. Bu nedenle; dava konusu marka kapsamında yer alan 24.sınıftaki emtiaların tamamı, davacıya ait ... sayılı markaların kapsamlarında yer alan 35/5(24.sınıf emtiaların mağazacılığı) hizmetleri ile benzerdir. Zira; davacıya ait belirtilen markalar 35.sınıfın son alt grubunda genel olarak düzenlenmemiş, 1'den 34.sınıfa kadar emtialar sayma suretiyle tescil edilmiştir. Bu nedenle bilirkişi raporunda; davacıya ait markaların "Çoğun içinde az da vardır." kuralı ile dava konusu marka kapsamında yer alan emtialar ile benzer olduğunun söylenemeyeceği yönündeki kanaatine itibar edilmemiştir. Zira; ... sayılı müstekar içtihatlarında da belirtildiği üzere; mağazacılık hizmetinin daha önceki tarihte 35.sınıf için bir belirleme yapılmaksızın genel olarak tescil edilmiş bir marka ile aynı ya da benzer tür hizmetler olduklarının kabulü için, tescilli marka sahibinin itiraz ettiği başvuru kapsamında sayılan malların da kendisi tarafından bu hizmet altında satışa sunulmasının kanıtlanması gerektiği, genel perakende satış hizmetleri için tescilli bir markanın koruma kapsamının "Çoğun içinde az da vardır." görüşüyle ticari alandaki tüm sektörler tarafından satışa arz edilen malları kapsayacak şekilde geniş belirlenmesinin markanın tescilli olduğu mal ve hizmetler bakımından korunması ilkesine uygun düşmeyeceği gibi benzer işaretler altında ancak farklı sektörlerde satışa arz edilecek mallar bakımından karıştırılma ihtimaline yol açacağı düşüncesinin de kabul edilemeyeceği, ilkeleri benimsenmiştir.
Halbuki; yukarıda yer verildiği şekli ile davacıya ait itiraza/hükümsüzlüğe mesnet belirtilen markalar 35.sınıfta genel olarak değil, sayma suretiyle tescil edildiklerinden, bilirkişi raporunda yer verilen bu hususa ilişkin kanaatin, yüksek yargı kararlarının yanlış yorumlanması suretiyle ortaya çıktığı tespit edilmiş ve bilirkişi heyetinin bu hususa ilişkin kanaatine itibar edilmemiştir.
Davacının ... sayılı markaları hariç, davasına/itirazlarına mesnet aldığı “...”lı markaları ile dava konusu edilen marka arasındaki harflerin ve dahi dizinlerinin ortaklığının, markalar arasında görsel/fonetik/kavramsal açılardan benzerlik yarattığı değerlendirilmiştir. Dava konusu edilen markada geçen ve “yuva” anlamına gelen “...” ibaresinin dava konusu edilen markaya katkısının, markasal hüviyette olmaktan ziyade, “ev/yuva ile ilintili ürün” algısı yaratmak olduğu, davacının “...” markaları “ev içi” kullanılan terlik ürünlerinin tüketici nezdindeki ayırt ediciliği de gözetildiğinde, taraf markaları arasındaki benzerliğin; potansiyel müşterilerin daha önce denedikleri markaların hafızalarında kalan kısımlarına dayanarak tekrar marka tercihi yaptıkları ve bu nedenle de markalardaki farklı unsurlardan ziyade ortak unsurlara odaklanacakları da göz önüne alındığında, davacının “...”lı markalarını görmüş ve tanımış olan bir tüketicinin, davalının “...”lı markasıyla karşılaştığında bu markaları benzer bulmasının ihtimal dahilinde olduğu değerlendirilmiştir. Bu benzerlikler nedeniyle, davalının markasının, davacının markalarının bir devamı olarak algılanabilecek nitelikte bir türemeye sahip olduğu ve alt marka algısı yaratmaya uygun nitelikte olduğu düşünülmüştür. Diğer taraftan; davacının muhtelif markaları özelinde, davalının markasının kapsamında kalmış olan tüm emtialar yönünden somut uyuşmazlıkta emtia benzerliği şartının da gerçekleştiği tespit edilmiştir. Her ne kadar emtiaların hitap ettiği ortalama tüketici/alıcı kitlesinin bilgi/bilinç/dikkat/özen/algı seviyeleri düşük olmasa da, söz konusu emtialarda “.../...”lı işaretlerin/tanıtma vasıtalarının markasal hüviyette farklı kişi ve kuruluşlar tarafından kullanılması halinde alıcıların/tüketicilerin söz konusu ürünlerin aynı şirketten veya ekonomik olarak bağlantılı şirketlerden geldiği düşüncesine kapılma tehlikesinin ve karıştırma ihtimalinin mevcut olduğu, alıcıların iki farklı marka ile karşı karşıya olduklarını anlamaları halinde bile, her iki markanın sahibi arasında idari/işletmesel bir bağlantı bulunduğunu veya ortak bir çalışma/iş yapıldığını düşünebilecekleri, davalının markasının, kapsamında kalan bu emtialar yönünden, davacının hedef pazarındaki tüketici/müşteri kitlesi nezdinde karışıklık yaratabileceği değerlendirilmiştir.
Sonuç olarak; somut olayda, davaya konu tüm emtialar bakımından SMK m.6/1 hükmü uyarınca ilişkilendirilme ihtimali dahil karıştırılma tehlikesi bulunduğu kanaatine varılmıştır.
SMK m.6/5 hükmüne göre; Tescil edilmiş veya tescil başvurusu daha önceki tarihte yapılmış bir markanın, ...’de ulaştığı tanınmışlık düzeyi nedeniyle haksız bir yararın sağlanabileceği, markanın itibarının zarar görebileceği veya ayırt edici karakterinin zedelenebileceği hâllerde, aynı ya da benzer markanın tescil başvurusu, haklı bir sebebe dayanma hâli saklı kalmak kaydıyla, başvurunun aynı, benzer veya farklı mal veya hizmetlerde yapılmış olmasına bakılmaksızın önceki tarihli marka sahibinin itirazı üzerine reddedilir.
SMK m.6/5 hükmü uyarınca; önceki tarihli tescil edilmiş veya tescil başvurusu yapılmış olan bir marka, ...'de ulaştığı tanınmışlık düzeyi sebebiyle, aynı veya benzeri sonraki tarihli marka başvurusunun, aynı veya farklı nitelikteki mal ya da hizmetlere ilişkin tescil talebinin reddini talep edebilir. Bir markanın sadece tanınmış marka niteliğini haiz olması, otomatik olarak o markanın farklı türdeki mal veya hizmetlere ilişkin olarak sonraki tarihli marka başvurusunu engelleme hakkı bahşetmez. Tanınmış marka hakkı sahibinin genişletilmiş korumadan yararlanabilmesi için;
A) Tanınmış markanın itibarından haksız yarar elde edilmesi,
B) Tanınmış markanın itibarına zarar verilmesi,
C) Tanınmış markanın ayırt edici karakterinin zedelenmesi, olasılıklarından en az birinin gerçekleşmesi veya gerçekleşme ihtimalinin bulunması gereklidir. Ayrıca, sonraki tarihli marka başvuru sahibinin, marka başvurusunda haklı bir nedeninin de bulunmaması gerekir.
Tanınmışlık, statik ve dogmatik bir durum değildir. Aksine; sürekli güncellenen, dalgalanabilen, bir çok değişkene bağlı dinamik bir süreci içinde barındırır. Bir markanın tanınmış marka niteliğinde olup olmadığı; a)Toplumun ilgili kesimince markanın tanınma düzeyi, b) Markanın kullanıldığı coğrafi alan, kullanım süresi ve yoğunluğu, c)Marka promosyonlarının ve reklamlarının süresi, yoğunluğu, hedef aldığı alan, d)Markanın tesciller veya tescil başvuruları ile korunduğu coğrafi alanın büyüklüğü, e) Markanın resmi mercilerce tanınmışlığına delalet eden karar ve uygulamaları, f) Markanın ekonomik değeri, g) Markanın hitap ettiği mal veya hizmetlerin pazar payı, gibi tahdidi olmayan kriterler dikkate alınmak suretiyle, yapılacak global bir değerlendirme neticesinde her somut olayda ayrı ayrı değerlendirilmelidir. Hemen belirtilmelidir ki; bir markanın tanınmış marka niteliğini haiz olmasının; yukarıda yer verilen tüm kıstasların sağlanması gerektiğini şart koşmadığı gibi, yukarıda yer verilen kıstaslardan yalnızca birinin gerçekleşmesinin mutlak anlamda ilgili markayı tanınmışlık seviyesine çıkaracağını da göstermez. Burada önemli olan husus; her somut olayda, yukarıda yer verilen kıstaslardan da yararlanarak, global bir değerlendirme yapılması, bunun sonucunda tanınmışlık vasfı ve varsa bu tanınmışlığın etki alanının belirlenmesidir.
Tanınmış markanın itibarından haksız yararlanılmasından söz edilebilmesi için; tanınmış markanın iyi şöhret ve itibar sahibi olması, ilgili tüketici kesimi nezdinde markanın olumlu bir imajının olması gerekir. Bu nedenle imaj transferine konu olabilecek sonraki tarihli marka başvurusunun, tanınmış markanın itibarından haksız yararlanma tehlikesi doğurabileceği söylenebilir. Burada önemli olan, sonraki tarihli markayı gören tüketicinin, önceki tarihli tanınmış markanın kendi zihninde oluşturduğu olumlu imaj ile sonraki tarihli marka arasında bir bağlantı (link) kurması, imaj transferi ihtimalinin bulunması, böylece tanınmış markanın olumlu imajının sağladığı kolaylıktan yararlanarak sonraki tarihli marka başvuru sahibinin ticari avantaj sağlama ihtimalinin bulunmasıdır. Böylece, sonraki tarihli marka başvuru sahibi, tanınmış marka sahibinin uzun uğraşlar sonucu oluşturduğu kalite ve güven birikiminden parazitvari yararlanarak, kendi lehine haksız bir avantaj sağlayacaktır.
Tanınmış markanın itibarına zarar verilebilmesi için; Tanınmış markanın, arzu edilmeyen olumsuz imaj tehlikesine maruz kalacağı bir hal olasılığı içerisinde bulunması gerekmektedir. Tanınmış markanın itibarının zarar görme tehlikesi altında bulunup bulunmadığı incelenirken, tescile konu mal ve hizmetlerin kapsamı dikkate alınmalıdır. Örneğin; tanınmış bir içecek markasının, aynı veya benzerinin tuvalet temizliği emtialarında marka olarak kullanılması halinde, böyle bir olumsuz imaj tehlikesi söz konusu olabilir.
Tanınmış markanın ayırt etme gücünün zedelenmesi için; Sonraki tarihli marka başvurusu nedeniyle, tanınmış markanın ayırt etme gücünün zayıflaması ve bu suretle markanın reklam değerinin düşme ihtimali bulunmalıdır. Tanınmışlık derecesi ve karşılaştırılan markaların hitap ettiği mal veya hizmetlerin birbirleri ile yakınlığı arttıkça, markanın ayırt ediciliğinin zedelenmesi ihtimali de artmaktadır. Bu durumda, markanın muhatap çevresi, sonraki tarihli marka nedeniyle, önceki markanın artık sadece tanınmış marka sahibine ve onun ürünlerine ait olmadığı kanısına varmaktadır.
Somut olayda yapılan değerlendirmede; her ne kadar davacı taraf tanınmışlık iddialarını, “...” markasının ... tarafından 27.12.2011 tarihli bir karar ile “terlikler” yönünden “tanınmış marka” statüsüne alınmış olmasına dayandırmakta ise de, herhangi bir davada dayanılan markanın tanınmış olduğunun ileri sürülmesi halinde, her bir somut olayda o markanın tanınmış olup olmadığı ve tanınmışlığını sürdürüp sürdürmediğinin münferiden ispatlanması gerektiği kabul edilmektedir. Dolayısıyla; davacının, sadece, on yıldan fazla bir süre önce ... nezdinde dosyalamış olduğu bir tanınmışlık başvurusunun kabul edildiği hususuna dayalı olarak somut uyuşmazlıkta “tanınmış marka” statüsünden yararlanması mümkün görülmemektedir. Davacının dava/marka işlem dosyasına sunmuş olduğu belge ve delillerden, günümüz itibariyle davacının “...” markasına ne kadar yatırım yaptığı, bu markayı ne kadar tanıttığı, tüketiciler nezdinde bu markanın bilinirliği ve diğer sektör markaları arasındaki yeri vs. anlaşılmadığından, davacının “tanınmışlık” iddiasının dava konusu edilen markanın tesciline/hükmüne etkisinin/engelinin olamayacağı değerlendirilmiştir.
SMK m.6/9 hükmüne göre; Kötü niyetle yapılan marka başvuruları itiraz üzerine reddedilir.
Kötü niyetli marka başvurusu; Kişiyi, hukuk düzeninin tescil ile elde edilecek hakları kullanması amacı taşımaksızın, hukuka ve ahlaka aykırı olarak, bu hakların hukuk düzenince tasvip edilemeyecek şekilde başka amaçlarla kullanılması olarak tanımlanabilir. Hangi hallerde kötü niyetli olarak marka başvurusunda bulunulmuş sayılacağına ilişkin bir düzenleme bulunmamakla birlikte, genel olarak markayı kullanmaktan ziyade şantaj veya başkasından haksız para elde etmek veya başkalarının ticaretine engel olmak gibi amaçlarla yapılan marka başvuruları kötü niyetle yapılmış başvuru olarak kabul edilmektedir. Kanunun ayrıca müeyyideye bağladığı hususlar tek başına kötü niyet emaresi olarak kabul edilmez. Zira Kanun tarafından zaten müeyyidesi gösterilmiş marka başvuruları için ayrıca kötü niyeti de sebep göstermek doğru görülmemektedir. (....)
Somut olayda; davaya konu marka ile itiraza/hükümsüzlüğe mesnet muhtelif markaların iltibas tehlikesi oluşturacak derecede benzer olmalarının haricinde davalı şahsın kötü niyetle hareket ettiğini gösterir somut olgu ileri sürülmediğinden kötü niyet iddiasına dayalı istemler yerinde bulunmamıştır.
Yukarıda izah edilen gerekçelerle; davaya konu marka kapsamında yer alan emtiaların tamamı bakımından somut olayda SMK m.6/1 hükmü koşulu oluştuğundan davanın kabulüne karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.
HÜKÜM:
1-Davanın KABULÜ ile; ... sayılı ... kararının davacının itirazlarının reddine ilişkin kısmının İPTALİNE,
2-Dava konusu ... sayılı markanın HÜKÜMSÜZLÜĞÜNE ve SİCİLDEN TERKİNİNE,
3-6769 sayılı SMK m.27/6 hükmü uyarınca hükümsüzlük kararı kesinleştiğinde bir örneğinin re'sen ...'e gönderilmesine,
4-Harçlar Kanunu uyarınca alınması gereken 269,85 TL maktu karar ve ilam harcından peşin alınan 179,90 TL'nin düşümü ile bakiye kalan 89,95 TL'nin davalılardan tahsili ile hazineye gelir kaydına,
5-Davacı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar verildiği tarihte yürürlükte bulunan AAÜT m.3 hükmü gereği hesaplanan 15.000,00 TL vekalet ücretinin davalılardan alınarak davacıya verilmesine,
6-Davacı tarafından yapılan 179,90 TL peşin harç, 179,90 TL başvurma harcı, 51,20 TL vekalet harcı, 3.500,00 TL bilirkişi ücreti, 45,42 TL dosya kapağı masrafı, 180,00 TL posta-tebligat ücreti olmak üzere toplam 4.136,42 TL yargılama giderinin davalılardan alınarak davacıya verilmesine,
7-HMK m.333 hükmü gereği karar kesinleştiğinde artan avansın yatıran tarafa resen iadesine,
Dair, Davacı vekilinin, Davalı Kurum vekilinin yüzüne karşı, davalı ...'ın yokluğunda, HMK m.341 ve m.345 hükümleri gereği kararın taraflara tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde ... Bölge Adliye Mahkemesi ilgili hukuk dairesi nezdinde İSTİNAF yasa yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.19/07/2023
Katip ....
E-imza
Hakim ...
E-imza
Dilekçeniz oluşturuluyor. Bu süreç biraz zaman alabilir, ancak sıkılmamanız için aşağıda dilekçe oluşturulmasını istediğiniz konuda benzer içtihatları listeledik. İncelemek isteyebilir veya bekleyebilirsiniz. Dilekçeniz oluşturulduktan sonra ekranda sizinle paylaşılacaktır. Sabrınız için teşekkür ederiz!