T.C. ANKARA 5. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ Esas-Karar No: 2023/18 Esas - 2023/414
TÜRK MİLLETİ ADINA
T.C.
ANKARA
5. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
GEREKÇELİ KARAR
ESAS NO : 2023/18 Esas
KARAR NO : 2023/414
DAVA : Marka (Marka İle İlgili Kurum Kararlarının İptali - Markanın Hükümsüzlüğü)
DAVA TARİHİ : 12/01/2023
KARAR TARİHİ : 06/10/2023
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 06/10/2023
Mahkememizde görülmekte bulunan Marka (Marka İle İlgili Kurum Kararlarının İptali - Markanın Hükümsüzlüğü) davasının yapılan açık yargılamasının sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA:
Davacı vekili 12/01/2023 tarihli dava dilekçesinde özetle; Davalı yan tarafından tescili talep edilen .... başvuru numaralı markanın incelenmesi ile bu markanın da müvekkili şirket markasının esaslı unsurlarının tamamını ihtiva edecek şekilde "..." olarak oluşturulduğu, müvekkili markasının tüm unsurlarını içerecek şekilde benzer telaffuz ile aynı ve benzer mal/hizmetler yönünden tescil için başvurusunun yapıldığı, bu şekli ile "..." markasının tescil edilmesi durumunda tüketiciler nezdindc bu marka ile müvekkili yan markasının karıştırılmasının, "..." markasının müvekkili markası olduğu izlenimi edinileceğinin kaçınılmaz olduğu, bu hususun da davalı yana müvekkili tanınmışlığından kaynaklı olarak ekstra bir avantaj sağlayacağı, müvekkili yanın tanınmışlığından, şöhretinden, yaygın, pazarlama, dağıtım ağı ile reklam ve tanıtımlarından yararlanılacağı, tercih sebebi haline geleceği, aynı zamanda "..." markası ile kötü verilecek hizmetler ile kötü üretilebilecek ürünler nedeni ile de müvekkili yanın marka ve işletmesinin zarara uğrayacağı, marka değerinin düşebileceği/zayıflayacağı, davalı yanın "...” markası ile müvekkili yanın "..." markasının tescilleri dikkate alındığında seri marka, bu markayı taşıyacak davalı yan ürünlerinin ise piyasalarda tanınan, itibarlı müvekkili şirket malları imajı verecek olup, bu şekli ile tüketiciler ve 3. kişiler nezdinde müvekkili ile bağlantılı olduğu kanaati oluşturmakta olduğu, davaya konu markanın tescil sınıfları incelendiğinde müvekkili adına tescili yapılmış "..." markası ile aynı ve benzer ürün/hizmetlerle bağlantılı ürünler için tescilinin talep edildiği, Kurum kararında her ne kadar kullanım ispatının sağlanamadığı gerekçesiyle davalı markası için yapılan itiraz kısmen kabul edilmiş olsa da hem deliller hem de müvekkilinin tanınmış markasının davalı markasının sicilden tümden terkinini gerektirdiği, itiraz konusu markanın esas unsurunun müvekkili markası ile aynı olduğu, müvekkili markasının olduğu gibi muhafaza edilmiş olduğu, aynı unsurları ihtiva eden iki markanın fonetik açısından da birebir aynı olduğu, aralarında ayırt etmeye yarayacak hiçbir değişiklik yapılmadan oluşturulmuş marka ibarelerinin okunuşlarının da birbiriyle tamamen örtüşeceği, dolayısıyla tüketicinin karıştırmasına sebebiyet vereceği, davalı yanın, müvekkilinin "..." ibareli markalarının imajı, itibarı ve müşteri çevresinin marka hususundaki algısından yaralanma gayreti içinde olduğu, itiraza konu "..." markasının müvekkili markasının olumlu özelliklerinden yararlanması amacı güdüldüğü, bu şekilde hareketin de iyi niyetli olarak yorumlanamayacağı ve kanun tarafından korunmaması gerektiği, hususlarını beyan etmekte, ... ’nun ... sayılı kararının iptaline ve ... başvuru numaralı “...” ibareli markanın sicilden terkinine ve markanın sicil kaydına ihtiyati tedbir konulmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP:
Davalı ... vekili 19/01/2023 tarihli cevap dilekçesinde özetle; Dava konusu "..." ibareli marka başvurusu ile davacıya ait "..." ibareli itiraz markalarının bütünü itibariyle bırakılan izlenim açısından; anılan markalar ve dava konusu başvuru markasının kapsamında yer alan mallar/hizmetlerin niteliği birlikte değerlendirildiğinde, söz konusu markalar arasında karıştırılma ihtimali bulunmadığı, SMK m.6/3 şartlarının oluştuğu itiraz aşamasında ispat edilemediğinden, anılan iddiaya itibar etmenin mümkün olmadığı, dava konusu başvurunun tescilinin 6769 Sayılı SMK'nın 6/5 maddesi hükmünde belirtilen koşulların oluşmasına yol açacağı yönünde de bir kanaat oluşmadığı, SMK md.6/6 gerekçeli itirazın, itiraz aşamasında bu yönden kanaate varmayı sağlayacak yeterlilikte bilgi ve belgeler sunulmadığından, anılan iddiaya da itibar edilmesinin mümkün olmadığı, davacı taraf, kötüniyet iddiasını itiraz aşamasında belgelendirmediğinden, bu husustaki iddiaya itibar edilmemiş olduğu, her somut olayın kendi özellikleri ve somut koşulları çerçevesinde, ayrı olarak incelenmesi gerekliliğinin marka hukukunun temel prensiplerinden birisi olduğu, bu genel ilke çerçevesinde, hele ki marka örnekleri ve/veya mal/hizmet kapsamları iş bu başvurudan farklı olan başvurular için verilmiş olan kararların işbu başvuru için emsal karar teşkil etmesinin de mümkün olmadığı, hususlarını beyan etmekte ve davanın reddini talep etmektedir.
Davalı ..., dava dilekçesinin kendisine tebliğine rağmen yasal süre içinde cevap dilekçesi ibraz etmediğinden, 6100 sayılı HMK m.128 hükmü uyarınca dava dilekçesinde ileri sürülen vakıaların tamamını inkâr etmiş sayılmıştır.
UYUŞMAZLIK:
Dava, 5000 sayılı Patent ve Marka Vekilliği ile Bazı Düzenlemeler Hakkında Kanun m.15/C hükmüne göre açılan ... Kararının İptali ve 6769 sayılı SMK m.25 hükmüne göre açılan Markanın Hükümsüzlüğü istemine ilişkindir.
Taraflar arasındaki uyuşmazlığın; Davalı kurumun tesis ettiği ... sayılı ... kararının hukuka uygun olup olmadığı, davalı şahsa ait ... sayılı "Şekil+..." ibareli marka başvurusu ile davacıya ait itiraza/hükümsüzlüğe mesnet markalar arasında ilişkilendirilme ihtimali dahil karıştırılma tehlikesi bulunup bulunmadığı, davacının gerçek hak sahipliğinin bulunup bulunmadığı, davacı markalarının tanınmış olup olmadığı, SMK m.6/6 hükmü koşulunun somut olayda oluşup oluşmadığı, davalı şahsın kötü niyetli olup olmadığı, tescili halinde dava konusu markanın hükümsüzlüğünün gerekip gerekmediği hususlarına ilişkin olduğu tespit edilmiştir.
Davanın açılmasını müteakip tarafların dilekçeleri karşılıklı tebliğ olunmuş, sundukları deliller alınmış, marka tescil ve başvuru dosyaları ile alâkalı kayıtları getirtilmiş, dava şartları incelenmiş, ön inceleme duruşması yapılmış, hak düşürücü süre bakımından eksiklik bulunmadığı tespit edilmiş, taraflar sulhe teşvik olunmuş, arabulucuya gitme hakları hatırlatılmış, sonuç alınamaması üzerine uyuşmazlık konuları tespit edilmiş, tahkikat icra olunmasını müteakip, özel veya teknik hususlara ilişkin bilirkişi raporu aldırılmış, 06/08/2015 tarih 29437 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren ... Hizmetlerinin Yürütülmesine Dair Yönetmelik'in 201/2. maddesi hükmü de gözetilerek taraflara tahkikat ve yargılamanın geneliyle ilgili son sözleri de sorulmuş; sözlü iddia ve savunmada bulunma olanağı tanınmıştır.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
İşlem dosyasının tetkikinde; Davalı şahsın 07.07.2021 tarihinde "Şekil+..." ibareli ... sayılı marka başvurusunun yapılan ilk incelemeler sonrasında 12.10.2021 tarih ve 382 sayılı Bülten’de ilan edildiği, söz konusu ilana karşı davacı yanın 10.12.2021 tarihinde .... sayılı markaları mesnet göstererek 6769 sayılı SMK’nın m.6/1, m.6/3, m.6/5, m.6/6 ve m.6/9 hükümleri kapsamında itirazda bulunduğu, yayına yapılan itirazın ...'nca reddine karar verildiği, bu karara karşı davacı şirket tarafından yeniden itirazda bulunulduğu, yeniden yapılan itirazı değerlendiren ...'nun ... sayılı ... kararı ile itirazın reddine karar verdiği, bu kararın davacı marka vekiline 14.11.2022 tarihinde tebliğ edildiği, iki aylık hak düşürücü süre içinde eldeki davanın açıldığı anlaşılmıştır. Dava konusu marka başvurusu yargılama safahati içinde tescil edilmemiştir.
İlk olarak belirtilmesi gerekir ki; dava konusu marka başvurusu tescil edilmediğinden hükümsüzlük istemi hakkında karar verilmesine yer olmadığına karar verilmiştir.
... kararının iptali istemi bakımından aşağıdaki şekilde inceleme yapılmıştır.
6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu'nun (SMK) 6.maddesinin 1.fıkrasına göre; Tescil başvurusu yapılan bir markanın, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile aynılığı ya da benzerliği ve kapsadığı mal veya hizmetlerin aynılığı ya da benzerliği nedeniyle, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile halk tarafından ilişkilendirilme ihtimali de dâhil karıştırılma ihtimali varsa itiraz üzerine başvuru reddedilir.
Karıştırma ihtimali, ortalama tüketicilerin, her iki işaret arasında bir şekilde bağlantı kurmasıdır. Bu durum, bir mal veya hizmetin alıcısının bildiği veya duyduğu bir mal veya hizmeti aldığı zannı ile başka bir işletmenin aynı veya benzer malını ya da hizmetini alma ihtimali biçiminde tanımlanmaktadır. Karıştırılma ihtimali, iltibas kavramından daha geniş bir kavram olup, doğrudan ve dolaylı karıştırılma ihtimali olarak ikiye ayrılır. Bu ayrıma göre eğer mal veya hizmetin aynı işletmeden ileri geldiği yönünde bir algılama ortaya çıkıyor, yani bir işletmeye ait mal veya hizmet, başka bir işletmeye ait mal veya hizmet ile karıştırılıyor ve bu nedenle satın alınıyorsa doğrudan karıştırılma ihtimali söz konusudur. Buna karşın, eğer mal veya hizmetin markası birbirinden ayırt ediliyor ancak bunların aynı işletmenin markaları olduğu ya da bu mal veya hizmetin aralarında ekonomik veya idari bağlantı bulunan işletmelerden geldiği biçiminde bir algılama oluşuyor ise bu halde de dolaylı karıştırılma ihtimalinden söz edilir.
Karıştırılma ihtimalinden bahsedilebilmesi için öncelikle önceki ve sonraki markalar arasındaki mal veya hizmet sınıflarının aynı ya da benzer olması gerekir. Mal veya hizmetlerin benzer olup olmadığının belirlenmesinde, karşılaştırılacak mal veya hizmetlerin benzer alıcı çevresine hitap edip etmediği, benzer ihtiyaçları karşılayıp karşılamadığı, aralarında hammadde-yarı mamül-mamül ürün ilişkisi bulunup bulunmadığı, birbirleri yerine ikame ya da tamamlayıcı ürün ya da hizmet olup olmadıkları, dağıtım kanallarının ortak olup olmadığı, marketlerde aynı reyon ya da raflarda satılıp satılmadıkları, aynı toptancılarda satılıp satılmadıkları gibi kriterler göz önünde tutulmalıdır. Sınıfsal benzerlik karşılaştırmasında gerek Nice sınıflandırması gerekse de ... tarafından çıkartılan sınıflandırma tebliğleri mahkemeler bakımından bağlayıcı değildir. Somut olayın özelliklerine göre ... tarafından çıkartılan sınıflandırma tebliğinde farklı sınıflarda yer almalarına rağmen ilgili alıcısı nezdinde karıştırmaya yol açacak nitelikteki ürün ve hizmet markalarının kapsadıkları mal ve hizmet sınıflarının benzer olarak değerlendirilmesi de mümkündür.
Karıştırılma ihtimali bakımından sınıfsal benzerliğin söz konusu olması halinde önceki ve sonraki markanın aynı ya da benzer olup olmadıklarının incelenmesi gerekir. Markaların aynı ya da benzer olup olmadıkları incelenirken markayı oluşturan her bir unsura göre değil, bir bütün olarak karşılaştırılan markaların bıraktığı genel, global izlenim, markaların bütünü ile bıraktığı etki dikkate alınacaktır. Markalarda eğer tanımlayıcı unsurlar var ise bu unsurlar değerlendirme dışı bırakılacaktır. Global değerlendirmeye göre, karşılaştırılan markalar arasında karıştırılma ihtimalinin mevcut olup olmadığı incelenirken, ilgili alıcısı nezdinde bıraktıkları genel intibaya göre markaların benzer olup olmadığı, markalar arasında görsel, işitsel ve kavramsal benzerlik bulunup bulunmadığı, ortalama alıcısının algısının ve satın alma kararı verirken göstereceği özen ve dikkat derecesinin ne olduğu, markalar veya işletmeler arasında bağlantı ihtimalinin söz konusu olup olmadığı gibi hususlar incelenerek değerlendirme yapılmalıdır. Bu şekilde inceleme yapılırken, markanın toplumda ne kadar tanındığı, markaların ayırt edici unsurlarının neler olduğu, markanın hitap ettiği ürün ya da hizmetin tüketici kitlesinin kimler olduğu, bu kitlenin satın alma sürecinde göstermeleri beklenen dikkat ve algılama düzeyinin ne olduğu, mal veya hizmetin niteliğinin ve fiyatının ne olduğu, markanın ne kadar özgün, ayırt edici ya da tanımlayıcı olduğu, seri marka algılamasına yol açıp açmadığı gibi hususlar dikkate alınmalıdır.
Belirtilen açıklamalar ışığında, tarafların iddia ve savunmaları, marka işlem dosyası, itiraza mesnet markalar, hukuki nitelendirme hali hariç olmak üzere maddi vakıalara ilişkin tespitler barındıran bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre;
Mahkememizce aldırılan bilirkişi raporunda tablolaştırıldığı üzere;
25. Sınıfta yer alan malların davacı şirkete ait Tablo.4’te yer alan bir kısım markaların tescil kapsamında 18. sınıfta yer alan “Çantalar, cüzdanlar” malları ile İLİŞKİLİ/BENZER olduğu tespit edilmiştir. Şöyle ki, bu emtiaların dağıtım kanalları aynı veya benzer olup, malların hitap ettikleri ilgili tüketici kesimi de aynıdır. Ortalama tüketicilerin bu emtiaların üreticisi konumundaki kişilerin ya da işletmelerin bu emtiaların hepsini üretip pazarlayabileceğini düşünmeleri ihtimalleri yüksektir.
25. Sınıfta 01. Alt grupta yer alan malların davacı şirkete ait Tablo.4’te yer alan bir kısım markaların tescil kapsamında 09. sınıfta yer alan “Güneş gözlükleri”, 03. sınıfta yer alan “Parfümeri; kozmetik ürünleri, kişisel kullanım amaçlı koku vericiler (insan ve hayvanlar için deodorantlar dahil).” malları ile İLİŞKİLİ/BENZER olduğu tespit edilmiştir. Şöyle ki, her ne kadar kullanım amaçları birbirinden farklılık göstermekte ise de söz konusu mallar aynı satış yerinde sıklıkla satışa sunulabilmekte bu nedenle dağıtım kanalları benzerlik arz etmekte, aynı tüketici kesimine hitap etmekte ve aynı ticari kaynak tarafından üretilebilmektedirler.
35. Sınıfta ilk 4 alt grupta yer alan hizmetlerin davacı şirkete ait Tablo.4’te yer alan bir kısım markaların tescil kapsamında 35. Sınıfta yer alan hizmetler ile; 05. alt grupta yer alan hizmetlerin davacı şirkete ait ... sayılı markanın tescil kapsamında 35. Sınıfta yer alan hizmetler ile AYNI/AYNI TÜR olduğu tespit edilmiştir.
35. sınıfta 05. Alt grupta yer alan hizmetler, davacı şirkete ait Tablo.4’te yer alan bir kısım markaların tescil kapsamındaki “Müşterilerin malları elverişli bir şekilde görmesi ve satın alması için… Çantalar, cüzdanlar.. malların bir araya getirilmesi hizmetleri (belirtilen hizmetler perakende, toptan satış mağazaları, elektronik ortamlar, katalog ve benzeri diğer yöntemler ile sağlanabilir)” hizmetleri ile İLİŞKİLİ/BENZER kabul edilmekte olup, baş giysileri ve ayak giysileri ile çantalar, cüzdanlar malları arasındaki ilişki yukarıda açıklanmıştır.
35. sınıfta 05. Alt grupta yer alan “Müşterilerin malları elverişli bir şekilde görmesi ve satın alması için Koruyucu amaçlı olanlar hariç her türlü malzemeden yapılmış iç-dış giysiler, çoraplar, fularlar, şallar, bandanalar, eşarplar, kemerler mallarının bir araya getirilmesi hizmetleri; (belirtilen hizmetler perakende, toptan satış mağazaları, elektronik ortamlar, katalog ve benzeri diğer yöntemler ile sağlanabilir.)”hizmetleri, davacı şirkete ait Tablo. 4’te gösterilen bir kısım markaların tescil kapsamındaki “Müşterilerin malları elverişli bir şekilde görmesi ve satın alması için… Parfümeri; kozmetik ürünleri, kişisel kullanım amaçlı koku vericiler (insan ve hayvanlar için deodorantlar dahil)... malların bir araya getirilmesi hizmetleri (belirtilen hizmetler perakende, toptan satış mağazaları, elektronik ortamlar, katalog ve benzeri diğer yöntemler ile sağlanabilir)” hizmetleri ile İLİŞKİLİ/BENZER kabul edilmekte olup, giysiler ile parfümler malları arasındaki ilişki yukarıda açıklanmıştır.
Dava konusu markanın kelime ve şekil unsurundan oluştuğu, "..." sözcüğünün üzerinde yer alan kırmızı renkli figürün ilgili tüketici kesimince "logo" olarak algılanacağı, söz görünümden yüksek sesle konuşur ilkesi uyarınca, "..." sözcüğünün, şekil unsuruna göre ön planda olduğu, "..." ibaresinin bilinen anlamının bulunmadığı, "..." sözcüğünün "..." anlamına gelen İngilizce bir sözcük olduğu, markanın genel görünümü dikkate alındığında, marka kapsamında yer alan mal ve hizmetlerin hitap ettiği ilgili tüketici kesiminin markada yer alan "..." sözcüğünü "..." olarak algılayacağı, bu sözcüğün, mal ve hizmetlerin "..." a hitap eden tasviri fonksiyonu nedeniyle dava konusu markanın ayırt edici unsuru olarak "..." sözcüğüne odaklanacakları tespit edilmiştir. Başka bir deyişle; dava konusu markanın umumi intibası dikkate alındığında; markanın "... ..." şeklinde algılanmaya müsait olduğu, bu hali ile söz konusu markanın esas unsurunun "..." sözcüğü olduğu tespit edilmiştir.
Davacıya ait itiraza mesnet markalar incelendiğinde; "...", "..." ibarelerinden oluştuğu, söz konusu markaların esas unsurunun "..." sözcüğü olduğu tespit edilmiştir.
Taraf markaları global olarak karşılaştırıldığında; davaya konu marka kapsamında yer alan mal ve hizmetler ile davacıya ait markaların kapsamında yer alan emtiaların aynı ya da benzer oldukları, gerek davacı markalarının, gerekse davalı markasının esas unsurunun; "..." ibaresinden oluştuğu, renk farklılığının, ek kelime ve şekil unsurlarının markaları birbirinden farklılaştırmadığı, bu nedenle, daha önce davacıya ait markaları gören, işiten, bu markalı mal ve hizmetlerden yararlanan ilgili tüketici kesiminin, daha sonra davalıya ait markayı, davaya konu mal ve hizmetler üzerinde gördüğünde veya işittiğinde, bu mal ve hizmetlerden faydalanmak için ayıracağı sınırlı süre içerisinde, bu markayı davacıya ait markaların serisi zannederek tüketim tercihinde bulunabileceği, bir kısım tüketici kesiminin markaların farklı ticari kökenleri işaret ettiğini algılaması ihtimalinde dahi bu kez marka sahipleri arasında idari veya ekonomik bir bağlantı bulunduğu yönünde kafa karışıklığı yaşayabilecekleri, dolayısıyla karşılaştırılan markalar arasında SMK m.6/1 hükmü uyarınca ilişkilendirilme ihtimali dahil karıştırılma tehlikesi bulunduğu kanaatine varılmıştır.
... Hukuk Genel Kurulu'nun 08/06/2016 tarih .... sayılı kararı uyarınca; iltibas değerlendirmesinin hakimlik mesleğinin gerektirdiği genel hukuki bilgi ile çözümlenmesi mümkün olduğundan, bu yönden dosya içerisinde mevcut bilirkişi raporunun aksi yöndeki hukuki kanaatlerine itibar edilmemiştir.
SMK m.6/3 hükmüne göre; Başvuru tarihinden veya varsa rüçhan tarihinden önce tescilsiz bir marka veya ticaret sırasında kullanılan bir başka işaret için hak elde edilmişse, bu işaret sahibinin itirazı üzerine, marka başvurusu reddedilir.
Marka başvurusunun bu sebeple reddi için marka başvurusundan önce ve markaya konu işaretin aynısı veya benzerinin yoğun ve sıkı kullanımı sonucu işarete belirli bir düzeyde ayırt edicilik kazandırılması gerekir. (...)
Somut olayda yapılan değerlendirmede; Davacı şirket tarafından itiraz aşamasında sunulan deliller incelenmiş, sunulan delillerin davacı şirketin 2015 yılından itibaren “...” markalarını kişisel bakım ve kozmetik market sektöründe etkin şekilde kullanmakta olduğu ve ilgili sektörde belirli düzeyde bir bilinirlik kazanmış olduğu anlaşılmıştır. Bu bağlamda davacı şirketin davaya konu marka başvurusundan önce “...” ibareli markaya bahsi geçen kişisel bakım ve kozmetik ürünlerin perakende satış hizmetleri üzerinde kullanım sonucu ayırt edicilik kazandırmış olduğu kabul edilmekle birlikte, davacı şirketin söz konusu markalarının tescilli olduğu ve dolayısıyla kullanımlarının tescile dayalı gerçekleştiği, bu bağlamda 6769 Sayılı SMK’nın 6/3 maddesi değil, 6/1 maddesi kapsamında koruma talep edilebileceği, buna ilişkin ileri sürülen argümanların da yukarıda değerlendirildiği tespit edilmiştir.
SMK m.6/5 hükmüne göre; Tescil edilmiş veya tescil başvurusu daha önceki tarihte yapılmış bir markanın, Türkiye’de ulaştığı tanınmışlık düzeyi nedeniyle haksız bir yararın sağlanabileceği, markanın itibarının zarar görebileceği veya ayırt edici karakterinin zedelenebileceği hâllerde, aynı ya da benzer markanın tescil başvurusu, haklı bir sebebe dayanma hâli saklı kalmak kaydıyla, başvurunun aynı, benzer veya farklı mal veya hizmetlerde yapılmış olmasına bakılmaksızın önceki tarihli marka sahibinin itirazı üzerine reddedilir.
SMK m.6/5 hükmü uyarınca; önceki tarihli tescil edilmiş veya tescil başvurusu yapılmış olan bir marka, Türkiye'de ulaştığı tanınmışlık düzeyi sebebiyle, aynı veya benzeri sonraki tarihli marka başvurusunun, aynı veya farklı nitelikteki mal ya da hizmetlere ilişkin tescil talebinin reddini talep edebilir. Bir markanın sadece tanınmış marka niteliğini haiz olması, otomatik olarak o markanın farklı türdeki mal veya hizmetlere ilişkin olarak sonraki tarihli marka başvurusunu engelleme hakkı bahşetmez. Tanınmış marka hakkı sahibinin genişletilmiş korumadan yararlanabilmesi için;
A) Tanınmış markanın itibarından haksız yarar elde edilmesi,
B) Tanınmış markanın itibarına zarar verilmesi,
C) Tanınmış markanın ayırt edici karakterinin zedelenmesi, olasılıklarından en az birinin gerçekleşmesi veya gerçekleşme ihtimalinin bulunması gereklidir. Ayrıca, sonraki tarihli marka başvuru sahibinin, marka başvurusunda haklı bir nedeninin de bulunmaması gerekir.
Tanınmışlık, statik ve dogmatik bir durum değildir. Aksine; sürekli güncellenen, dalgalanabilen, bir çok değişkene bağlı dinamik bir süreci içinde barındırır. Bir markanın tanınmış marka niteliğinde olup olmadığı; a)Toplumun ilgili kesimince markanın tanınma düzeyi, b) Markanın kullanıldığı coğrafi alan, kullanım süresi ve yoğunluğu, c)Marka promosyonlarının ve reklamlarının süresi, yoğunluğu, hedef aldığı alan, d)Markanın tesciller veya tescil başvuruları ile korunduğu coğrafi alanın büyüklüğü, e) Markanın resmi mercilerce tanınmışlığına delalet eden karar ve uygulamaları, f) Markanın ekonomik değeri, g) Markanın hitap ettiği mal veya hizmetlerin pazar payı, gibi tahdidi olmayan kriterler dikkate alınmak suretiyle, yapılacak global bir değerlendirme neticesinde her somut olayda ayrı ayrı değerlendirilmelidir. Hemen belirtilmelidir ki; bir markanın tanınmış marka niteliğini haiz olmasının; yukarıda yer verilen tüm kıstasların sağlanması gerektiğini şart koşmadığı gibi, yukarıda yer verilen kıstaslardan yalnızca birinin gerçekleşmesinin mutlak anlamda ilgili markayı tanınmışlık seviyesine çıkaracağını da göstermez. Burada önemli olan husus; her somut olayda, yukarıda yer verilen kıstaslardan da yararlanarak, global bir değerlendirme yapılması, bunun sonucunda tanınmışlık vasfı ve varsa bu tanınmışlığın etki alanının belirlenmesidir.
Tanınmış markanın itibarından haksız yararlanılmasından söz edilebilmesi için; tanınmış markanın iyi şöhret ve itibar sahibi olması, ilgili tüketici kesimi nezdinde markanın olumlu bir imajının olması gerekir. Bu nedenle imaj transferine konu olabilecek sonraki tarihli marka başvurusunun, tanınmış markanın itibarından haksız yararlanma tehlikesi doğurabileceği söylenebilir. Burada önemli olan, sonraki tarihli markayı gören tüketicinin, önceki tarihli tanınmış markanın kendi zihninde oluşturduğu olumlu imaj ile sonraki tarihli marka arasında bir bağlantı (link) kurması, imaj transferi ihtimalinin bulunması, böylece tanınmış markanın olumlu imajının sağladığı kolaylıktan yararlanarak sonraki tarihli marka başvuru sahibinin ticari avantaj sağlama ihtimalinin bulunmasıdır. Böylece, sonraki tarihli marka başvuru sahibi, tanınmış marka sahibinin uzun uğraşlar sonucu oluşturduğu kalite ve güven birikiminden parazitvari yararlanarak, kendi lehine haksız bir avantaj sağlayacaktır.
Tanınmış markanın itibarına zarar verilebilmesi için; Tanınmış markanın, arzu edilmeyen olumsuz imaj tehlikesine maruz kalacağı bir hal olasılığı içerisinde bulunması gerekmektedir. Tanınmış markanın itibarının zarar görme tehlikesi altında bulunup bulunmadığı incelenirken, tescile konu mal ve hizmetlerin kapsamı dikkate alınmalıdır. Örneğin; tanınmış bir içecek markasının, aynı veya benzerinin tuvalet temizliği emtialarında marka olarak kullanılması halinde, böyle bir olumsuz imaj tehlikesi söz konusu olabilir.
Tanınmış markanın ayırt etme gücünün zedelenmesi için; Sonraki tarihli marka başvurusu nedeniyle, tanınmış markanın ayırt etme gücünün zayıflaması ve bu suretle markanın reklam değerinin düşme ihtimali bulunmalıdır. Tanınmışlık derecesi ve karşılaştırılan markaların hitap ettiği mal veya hizmetlerin birbirleri ile yakınlığı arttıkça, markanın ayırt ediciliğinin zedelenmesi ihtimali de artmaktadır. Bu durumda, markanın muhatap çevresi, sonraki tarihli marka nedeniyle, önceki markanın artık sadece tanınmış marka sahibine ve onun ürünlerine ait olmadığı kanısına varmaktadır.
Somut olayda yapılan değerlendirmede; Davacı şirkete ait “...” ibareli markaların tanınmış olduğu iddiasına ilişkin davacı yanın sunmuş olduğu deliller incelenmiştir. Davacı şirket tarafından sunulan dokümanlardan “...” markalarının davaya konu markanın başvuru tarihi itibariyle özellikle kişisel bakım ve kozmetik market sektöründe etkin ve yoğun olarak kullanıldığı ve belirli düzeyde bir bilinirliği bulunduğu kanaatine varılmıştır. Ancak “...” ibareli markanın davacı şirket ile sıkı sıkıya bağlı, toplumun büyük bir kesimi tarafından herhangi bir mal veya hizmet üzerinde farklı kelime veya şekil unsurları ile birlikte görüldüğünde refleks halinde ilişkilendirebilecek düzeyde bir tanınmışlığı olmadığı, bu nedenle tanınmışlık iddiasından kaynaklı nispi tescil engeli koşulunun somut olayda oluşmadığı kanaatine varılmıştır.
SMK’nın 6/6 maddesine göre; “tescil için başvurusu yapılmış markanın, başkasına ait kişi ismini, ticaret unvanını, fotoğrafını, telif hakkını veya herhangi bir fikri mülkiyet hakkını içermesi halinde, hak sahibinin itirazı üzerine tescil başvurusu reddedilir.”
Bu hüküm kapsamına, kişilik haklarından isim hakkı ile fotoğraf üzerindeki hak, FSEK kapsamında telif hakları ve sınaî haklar olan marka, tasarım, patent, faydalı model, coğrafi işaret, ticaret unvanı, işletme adı ve alan adı girer. Bir alan adının SMK m. 6/6 hükmü uyarınca korunmasının istenebilmesi için, o alan adının fiilen kullanıldığı faaliyet konuları kapsamı ile aynı/benzer konularda bir marka kullanımının söz konusu olması gerekir.
Ticaret unvanı, bir tacirin ticari işletmesine ilişkin işlemlerinde kullandığı addır. Markalar, eşya ile işletme arasındaki ilişkiyi kurar ve farklı işletmelerin ürettiği benzer emtiayı birbirinden ayırt etmeye yarar. Buna karşılık, ticaret unvanları ise işletmenin kendisini tanımlar. Şirketlerin ticaret unvanları tescil edilirken, faaliyet alanına her türlü mal ve hizmetin yazılması mümkün olduğundan ve ticaret unvanının bu alanların hepsinde kullanma gibi bir yükümlülük bulunmadığından, ticaret unvanının fiilen kullanıldığı mal ve hizmetler bakımından, 6769 sayılı SMK'nin 6/6 maddesi anlamında sahibine öncelik hakkı sağladığının kabulü gerekmektedir. ... sayılı kararında da, önceki tarihli ticaret unvanı nedeniyle sonraki tarihli aynı/benzer markanın başvurusunun engellenebilmesi için, salt ticaret unvanına ilişkin ticari sicil kayıtlarında yer alan iştigal alanlarına bakılmaması gerektiği, ticaret unvanının fiili olarak kullanıldığı mal ve hizmetler dikkate alınmak suretiyle iltibas değerlendirmesi yapılması gerektiği kabul edilmiştir.
Somut olayda yapılan değerlendirmede; davacı şirketin davalı kurum nezdindeki itirazlarında davaya konu marka başvurusunun ... alan adı ile iltibas yarattığı yönünde iddiası bulunduğu anlaşılmıştır. Söz konusu alan adının ilk kez 05.01.2015 tarihinde tahsis edilmiş olduğu anlaşılmaktadır. ... internet arşiv sitesinde yapılan araştırmada ilk olarak 16.08.2015 yılına ait bilirkişi raporunda yer verilen kayda rastlanmıştır. Söz konusu arşiv kaydında “...” ibareli marka kullanımı bulunmaktadır.
Söz konusu alan adının bağlı olduğu ve 2015 yılından bu yana aktif olarak kullanıldığı tespit edilen internet sitesi incelenmiş, alan adının çeşitli markalara ait makyaj ürünleri, cilt bakım ürünleri, parfüm, deodorant, kişisel bakım ürünleri, yüz temizleme ve masaj aleti, vakumlu siyah nokta temizleme cihazı, epilasyon cihazı, saç kurutma makinesi, çorap, toka, çanta, çikolata, bisküvi, gofret, sakız, şeker, içecek, protein bar, bebek bakım ürünleri, ev temizlik ve bakım ürünleri vb ürünlerin online satış hizmetleri kapsamında kullanıldığı tespit edilmiştir.
Davacı şirketin ... internet sitesi kapsamında kullanılan hizmetler ve satışı yapılan ürünler incelendiğinde davaya konu marka başvurusu kapsamında 25. Sınıfta yer alan malların perakendecilik hizmetleri bakımından ... markasının kullanılmakta olduğu anlaşıldığından, 25.sınıfta yer alan malların perakendeciliği hizmetleri bakımından SMK m.6/6 hükmü koşulunun somut olayda gerçekleştiği kanaatine varılmıştır.
SMK m.6/9 hükmüne göre; Kötü niyetle yapılan marka başvuruları itiraz üzerine reddedilir.
Kötü niyetli marka başvurusu; Kişiyi, hukuk düzeninin tescil ile elde edilecek hakları kullanması amacı taşımaksızın, hukuka ve ahlaka aykırı olarak, bu hakların hukuk düzenince tasvip edilemeyecek şekilde başka amaçlarla kullanılması olarak tanımlanabilir. Hangi hallerde kötü niyetli olarak marka başvurusunda bulunulmuş sayılacağına ilişkin bir düzenleme bulunmamakla birlikte, genel olarak markayı kullanmaktan ziyade şantaj veya başkasından haksız para elde etmek veya başkalarının ticaretine engel olmak gibi amaçlarla yapılan marka başvuruları kötü niyetle yapılmış başvuru olarak kabul edilmektedir. Kanunun ayrıca müeyyideye bağladığı hususlar tek başına kötü niyet emaresi olarak kabul edilmez. Zira Kanun tarafından zaten müeyyidesi gösterilmiş marka başvuruları için ayrıca kötü niyeti de sebep göstermek doğru görülmemektedir. (...)
Somut olayda; davaya konu marka ile itiraza mesnet markaların iltibas tehlikesi oluşturacak derecede benzer olmalarının haricinde davalı şahsın kötü niyetle hareket ettiğini gösterir somut olgu ileri sürülmediğinden kötü niyet iddiasına dayalı istemler yerinde bulunmamıştır.
Yukarıda izah edilen gerekçelerle; ... sayılı ... kararının iptaline karar verilmiştir.
HÜKÜM:
1-Davanın KABULÜ ile; ... sayılı ... kararının İPTALİNE,
2-Dava konusu marka başvurusu tescil edilmediğinden hükümsüzlük istemi hakkında KARAR VERİLMESİNE YER OLMADIĞINA,
3-Harçlar Kanunu uyarınca alınması gereken 269,85 TL maktu karar ve ilam harcından peşin alınan 179,90 TL'nin düşümü ile bakiye kalan 89,95 TL'nin müteselsilen davalılardan tahsili ile hazineye gelir kaydına,
4-Davacı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar verildiği tarihte yürürlükte bulunan AAÜT m.3 hükmü gereği hesaplanan 25.500,00 TL vekalet ücretinin davalılardan alınarak davacıya verilmesine,
5-Davacı tarafından yapılan 179,90 TL peşin harç, 179,90 TL başvurma harcı, 51,20 TL vekalet harcı, 3.500,00 TL bilirkişi ücreti, 45,42 TL dosya kapağı masrafı, 388,25 TL posta-tebligat ücreti olmak üzere toplam 4.344,67 TL yargılama giderinin davalılardan alınarak davacıya verilmesine,
6-HMK m.333 hükmü gereği karar kesinleştiğinde artan avansın yatıran tarafa resen iadesine,
Dair, Davacı vekilinin, Davalı Kurum vekilinin yüzüne karşı, davalı ...'ın yokluğunda, HMK m.341 ve m.345 hükümleri gereği kararın taraflara tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde .... Bölge Adliye Mahkemesi ilgili hukuk dairesi nezdinde İSTİNAF yasa yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.06/10/2023
Katip ....
E-imza
Hakim ...
E-imza
Dilekçeniz oluşturuluyor. Bu süreç biraz zaman alabilir, ancak sıkılmamanız için aşağıda dilekçe oluşturulmasını istediğiniz konuda benzer içtihatları listeledik. İncelemek isteyebilir veya bekleyebilirsiniz. Dilekçeniz oluşturulduktan sonra ekranda sizinle paylaşılacaktır. Sabrınız için teşekkür ederiz!