T.C. ANKARA 5. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ Esas-Karar No: 2023/24 Esas - 2023/418
TÜRK MİLLETİ ADINA
T.C.
ANKARA
5. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
GEREKÇELİ KARAR
ESAS NO : 2023/24 Esas
KARAR NO : 2023/418
DAVA : Marka (Marka İle İlgili Kurum Kararının İptali - Markanın Hükümsüzlüğü)
DAVA TARİHİ : 17/01/2023
KARAR TARİHİ : 06/10/2023
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 06/10/2023
Mahkememizde görülmekte bulunan Marka (Marka İle İlgili Kurum Kararının İptali - Markanın Hükümsüzlüğü) davasının yapılan açık yargılamasının sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA:
Davacı vekili dava ve replik dilekçelerinde özetle; Müvekkili şirketin 1995 yılında kurulduğunu, ...’nin ... arasında olduğunu, müvekkili şirketin tanınmış “...” markasının sahibi olduğunu, davalı şirketin ... sayılı “... ...” ibareli marka başvurusuna müvekkili şirkete ait .... sayılı markalar gerekçe gösterilerek 6769 sayılı SMK’nın 6/1, 6/5 ve 6/9 maddeleri uyarınca itiraz edildiğini, itirazlarının nihai olarak ... sayılı ... kararı ile reddedildiğini, kararın hatalı olduğunu, itiraz dilekçesine ek olarak dava konusu markanın SMK’nın 6/3 maddesi uyarınca da reddi gerektiğini, dava konusu markanın müvekkili markasıyla birebir aynı sınıflarda aynı mal ve hizmetler için tescil edilmek istendiğini, dava konusu markadaki “Vejetaryen, vejetalyen, vegan, pesketaryen ve fleksitaryenler için” sınırlandırılmış malların da müvekkili markasının kapsamındaki mallar arasında yer aldığını, taraf markalarının birbirinin serisi olarak algılanabileceğini ve markaların sahipleri arasında ilişki kurulabileceğini, dava konusu markanın müvekkili markası ile aynı harfleri içerdiğini ve aynı şekilde konumlandırıldığını, davalının yayına itiraza karşı görüşlerinin çelişkili olduğunu, dava konusu marka başvurusunun kötü niyetli olduğunu, davalı şirketin aynı mal ve hizmetler için tescilli “...” ibareli markası varken dava konusu markayı tescil ettirmek isteğinin “...” ibaresini tescil amacı taşıdığını, davalı şirketin dava konusu markanın fiili kullanımında müvekkili markasına yaklaşacak şekilde benzetme çabasında olduğunu, müvekkilinin önceye dayalı kullanımı ve kazanılmış hakkı bulunduğunu, davalının kazanılmış hak iddiasının hatalı olduğunu, davalı şirketin SMK 6/3 uyarınca hakkı olduğu iddiasının da hatalı olduğunu beyanla; ... ...’nın ... sayılı kararının iptaline, ... sayılı markanın tescili halinde hükümsüzlüğüne karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP:
Davalı ... vekili cevap dilekçesinde özetle; Taraf markalarının benzer olmadıklarını, ilgili tüketicilerin markaları bütüncül algı çerçevesinde farklı ticari kaynaklardan gelen birbirinden farklı markalar olarak algılayacağını, başvuru markasının davacıya ait seri marka olarak algılanmasının söz konusu olmadığını, taraf markalarının ilişkilendirilme ihtimali dahil olmak üzere karıştırmaya yol açabilecek derecede benzer olmadığını, davacının SMK 6/5 maddesine dayalı iddialarını ispatlayacak delil sunmadığını, başvurunun kötü niyetle yapıldığı yönündeki iddianın da somut delillerle ispatlanmadığını, ... kararının hukuka uygun olduğunu beyanla; davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı ... A.Ş. vekili cevap ve düplik dilekçelerinde özetle; Müvekkili şirketin ...’nin önde gelen sanayi ve ticaret toplulukları arasında yer aldığını, müvekkili şirketin dava konusu “...” ibaresi ile seri marka yaratma amacı taşıdığını, daha önce ... sayılı “...” ibareli, ... sayılı “...” ibareli ve 29, 30, 35. sınıflarda tescilli markaları bulunduğunu, müvekkili şirketin markalarını tescil edildikleri tüm sınıflarda kesintisiz ve fasılasız olarak kullandığını, toplum nezdinde “...” ibareli markaların müvekkili şirket kullanımları sayesinde ayırt edici nitelik kazandığını, dava konusu markanın esas unsurunun “...” ibaresi olduğunu, “...” ibaresinin markada tali unsur olarak kullanıldığını, davacının itiraza mesnet markasının esas unsurunun ise “...” ibaresi olduğunu, müvekkili şirketin “...” ibaresi yönünden müktesep hakkı bulunduğunu, davacı şirketin müktesep hak olarak ileri sürdüğü markaların hiçbirinin “... ...” ibaresini taşımadığını ve “...” esas unsurunu tek başına ihtiva eden markası bulunmadığını, “...” kelimesinin ayırt edici niteliğe sahip olmadığını, davacının itiraza mesnet markalarının tanınmış olduğu iddiasını ispatlayacak herhangi bir delil sunulmadığını, müvekkili şirketin “...” ibareli markasının birçok ülkede tescilli olduğunu, davacının kötü niyet iddiasının hukuki dayanaktan yoksun olduğunu, davacı markaları ile müvekkili markasının tescil edilmek istendiği sınıfların karıştırılmasının mümkün olmadığını, müvekkili markasının hitap ettiği grubun vejetaryenler olduğunu, ilgili tüketicilerin son derece dikkatli ve seçici olduğunu, ... kararının hukuka uygun olduğunu beyanla; davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
UYUŞMAZLIK:
Dava, 5000 sayılı Patent ve Marka Vekilliği ile Bazı Düzenlemeler Hakkında Kanun m.15/C hükmüne göre açılan ... Kararının İptali ve 6769 sayılı SMK m.25 hükmüne göre açılan Markanın Hükümsüzlüğü istemine ilişkindir.
Taraflar arasındaki uyuşmazlığın; Davalı kurumun tesis ettiği ... sayılı ... kararının hukuka uygun olup olmadığı, davalı şirkete ait ... sayılı "... ..." ibareli marka başvurusu ile davacıya ait ... sayılı "... ..." ibareli marka arasında ilişkilendirilme ihtimali dahil karıştırılma tehlikesi bulunup bulunmadığı, davalı şirketin müktesep hakkının bulunup bulunmadığı, davacının gerçek hak sahipliğinin bulunup bulunmadığı, davacının ... sayılı "..." markasının tanınmış olup olmadığı, dava konusu marka başvurusunun, davacının iddia edilen tanınmışlığından haksız avantaj sağlama, onun itibarını lekeleme veya ayırt ediciliğini zedeleme riski taşıyıp taşımadığı, davalı şirketin kötü niyetli olup olmadığı, tescili halinde dava konusu markanın hükümsüzlüğünün gerekip gerekmediği hususlarına ilişkin olduğu tespit edilmiştir.
Davanın açılmasını müteakip tarafların dilekçeleri karşılıklı tebliğ olunmuş, sundukları deliller alınmış, marka tescil ve başvuru dosyaları ile alâkalı kayıtları getirtilmiş, dava şartları incelenmiş, ön inceleme duruşması yapılmış, hak düşürücü süre bakımından eksiklik bulunmadığı tespit edilmiş, taraflar sulhe teşvik olunmuş, arabulucuya gitme hakları hatırlatılmış, sonuç alınamaması üzerine uyuşmazlık konuları tespit edilmiş, tahkikat icra olunmasını müteakip, bilirkişi heyetinden özel veya teknik hususlara ilişkin rapor alınmış, 06/08/2015 tarih 29437 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren .... Hizmetlerinin Yürütülmesine Dair Yönetmelik'in 201/2. maddesi hükmü de gözetilerek taraflara tahkikat ve yargılamanın geneliyle ilgili son sözleri de sorulmuş; sözlü iddia ve savunmada bulunma olanağı tanınmıştır.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
İşlem dosyasının tetkikinde; Davalı şirketin "... ..." ibareli 05.10.2021 tarihinde gerçekleştirdiği ... sayılı marka başvurusunun yapılan ilk incelemeler sonrasında 13.12.2021 tarih ve 386 sayılı Bülten’de ilan edildiği, söz konusu ilana karşı davacı yanın 04.02.2022 tarihinde ... ve ... sayılı markalarını mesnet göstererek 6769 sayılı SMK’nın m.6/1, m.6/5 ve m.6/9 hükümleri kapsamında itirazda bulunduğu, davalı şirketin 11.05.2022 tarihli itiraza karşı görüş ibraz ettiği, yayına yapılan itirazın ...'nca reddine karar verildiği, bu karara karşı davacı şirket tarafından 05.08.2022 tarihinde yeniden itirazda bulunulduğu, yeniden yapılan itirazı değerlendiren ... sayılı ... kararı ile itirazın reddine karar verdiği, bu kararın davacı marka vekiline 17.11.2022 tarihinde tebliğ edildiği, iki aylık hak düşürücü süre içinde eldeki davanın açıldığı anlaşılmıştır. Dava konusu marka başvurusu 06.06.2023 tarihinde tescil edilmiştir.
6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu'nun (SMK) 6.maddesinin 1.fıkrasına göre; Tescil başvurusu yapılan bir markanın, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile aynılığı ya da benzerliği ve kapsadığı mal veya hizmetlerin aynılığı ya da benzerliği nedeniyle, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile halk tarafından ilişkilendirilme ihtimali de dâhil karıştırılma ihtimali varsa itiraz üzerine başvuru reddedilir.
Karıştırma ihtimali, ortalama tüketicilerin, her iki işaret arasında bir şekilde bağlantı kurmasıdır. Bu durum, bir mal veya hizmetin alıcısının bildiği veya duyduğu bir mal veya hizmeti aldığı zannı ile başka bir işletmenin aynı veya benzer malını ya da hizmetini alma ihtimali biçiminde tanımlanmaktadır. Karıştırılma ihtimali, iltibas kavramından daha geniş bir kavram olup, doğrudan ve dolaylı karıştırılma ihtimali olarak ikiye ayrılır. Bu ayrıma göre eğer mal veya hizmetin aynı işletmeden ileri geldiği yönünde bir algılama ortaya çıkıyor, yani bir işletmeye ait mal veya hizmet, başka bir işletmeye ait mal veya hizmet ile karıştırılıyor ve bu nedenle satın alınıyorsa doğrudan karıştırılma ihtimali söz konusudur. Buna karşın, eğer mal veya hizmetin markası birbirinden ayırt ediliyor ancak bunların aynı işletmenin markaları olduğu ya da bu mal veya hizmetin aralarında ekonomik veya idari bağlantı bulunan işletmelerden geldiği biçiminde bir algılama oluşuyor ise bu halde de dolaylı karıştırılma ihtimalinden söz edilir.
Karıştırılma ihtimalinden bahsedilebilmesi için öncelikle önceki ve sonraki markalar arasındaki mal veya hizmet sınıflarının aynı ya da benzer olması gerekir. Mal veya hizmetlerin benzer olup olmadığının belirlenmesinde, karşılaştırılacak mal veya hizmetlerin benzer alıcı çevresine hitap edip etmediği, benzer ihtiyaçları karşılayıp karşılamadığı, aralarında hammadde-yarı mamül-mamül ürün ilişkisi bulunup bulunmadığı, birbirleri yerine ikame ya da tamamlayıcı ürün ya da hizmet olup olmadıkları, dağıtım kanallarının ortak olup olmadığı, marketlerde aynı reyon ya da raflarda satılıp satılmadıkları, aynı toptancılarda satılıp satılmadıkları gibi kriterler göz önünde tutulmalıdır. Sınıfsal benzerlik karşılaştırmasında gerek Nice sınıflandırması gerekse de ... tarafından çıkartılan sınıflandırma tebliğleri mahkemeler bakımından bağlayıcı değildir. Somut olayın özelliklerine göre ... tarafından çıkartılan sınıflandırma tebliğinde farklı sınıflarda yer almalarına rağmen ilgili alıcısı nezdinde karıştırmaya yol açacak nitelikteki ürün ve hizmet markalarının kapsadıkları mal ve hizmet sınıflarının benzer olarak değerlendirilmesi de mümkündür.
Karıştırılma ihtimali bakımından sınıfsal benzerliğin söz konusu olması halinde önceki ve sonraki markanın aynı ya da benzer olup olmadıklarının incelenmesi gerekir. Markaların aynı ya da benzer olup olmadıkları incelenirken markayı oluşturan her bir unsura göre değil, bir bütün olarak karşılaştırılan markaların bıraktığı genel, global izlenim, markaların bütünü ile bıraktığı etki dikkate alınacaktır. Markalarda eğer tanımlayıcı unsurlar var ise bu unsurlar değerlendirme dışı bırakılacaktır. Global değerlendirmeye göre, karşılaştırılan markalar arasında karıştırılma ihtimalinin mevcut olup olmadığı incelenirken, ilgili alıcısı nezdinde bıraktıkları genel intibaya göre markaların benzer olup olmadığı, markalar arasında görsel, işitsel ve kavramsal benzerlik bulunup bulunmadığı, ortalama alıcısının algısının ve satın alma kararı verirken göstereceği özen ve dikkat derecesinin ne olduğu, markalar veya işletmeler arasında bağlantı ihtimalinin söz konusu olup olmadığı gibi hususlar incelenerek değerlendirme yapılmalıdır. Bu şekilde inceleme yapılırken, markanın toplumda ne kadar tanındığı, markaların ayırt edici unsurlarının neler olduğu, markanın hitap ettiği ürün ya da hizmetin tüketici kitlesinin kimler olduğu, bu kitlenin satın alma sürecinde göstermeleri beklenen dikkat ve algılama düzeyinin ne olduğu, mal veya hizmetin niteliğinin ve fiyatının ne olduğu, markanın ne kadar özgün, ayırt edici ya da tanımlayıcı olduğu, seri marka algılamasına yol açıp açmadığı gibi hususlar dikkate alınmalıdır.
Belirtilen açıklamalar ışığında, tarafların iddia ve savunmaları, marka işlem dosyası, itiraza/hükümsüzlüğe mesnet marka, hukuki nitelendirme hali hariç olmak üzere maddi vakıalara ilişkin tespitler barındıran bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre;
Mahkememizce aldırılan bilirkişi raporunda tablolaştırıldığı üzere; dava konusu marka başvurusu, 29, 30 ve 35. Sınıf mal ve hizmetler bakımından tescil edilmek üzere başvuruya konu edilmiştir. Davacıya ait marka, hali hazırda 29, 30 ve 35. Sınıf mal ve hizmetlerde tescillidir. Bilirkişi raporunda yer verilen tabloda kırmızı renk ile işaretli mal ve hizmetler, taraf markalarında aynı/aynı tür emtiayı göstermektedir. Dava konusu marka başvurusu kapsamında yer alan emtialar; “Vejetaryen, vejetalyen, vegan, pesketaryen ve fleksitaryenler için;” şeklinde bir ayrıma tabi tutulmuş ve bu tip ürünler gıda reyonunun ayrılmış bir bölümünde/yerinde satılıyor olsa da davacıya ait marka, herhangi bir ayrım olmaksızın ilgili ürünleri kapsamaktadır. Dolayısıyla, davacı markasının, davalıya ait marka kapsamındaki ürünleri kapsadığı kabul edilmelidir. Ayrıntılı olarak ifade etmek gerekirse; dava konusu marka kapsamında yer alan tüm emtialar, davacının gerekçe olarak gösterdiği markada aynen yer almaktadır.
Sonuç olarak, dava konusu marka kapsamında yer alan tüm emtialar bakımından taraf markaları arasında “emtiaların aynı veya benzer olması” şartının sağlandığı kanaatine varılmıştır.
Davaya konu marka başvurusu; standart bir yazı karakteri ile siyah renkle yazılmış, bir kelime markası olup, “... ...” ibaresinden oluşmaktadır. “...” ibaresi, ... “bitki” anlamı taşımakta olup, "...” kelimesinin de “...” ibaresinden türetildiği anlaşılmaktadır. “...” ibaresi de ... bir kelime olup, “yetki, güç, kuvvet, enerji” anlamı taşımaktadır. Dava konusu marka başvurusu, bir bütün olarak “... ...” ibaresinden oluşmakta olup, herhangi bir kelime ön plana çıkarılmamış, kelimelerin tamamı aynı satırda aynı punto ile yazılmıştır. Bu nedenle, dava konusu markanın esas unsuru bir bütün olarak “... ...” ibaresidir.
Davacıya ait marka ise; “... ...” ibaresinden oluşmakta olup, “...” ibaresi, davacının aynı zamanda ticaret unvanının ayırt edici unsuru ve tanınmış markasıdır. Davacı markasının yazımında, yeşil renk kullanılmış ve “...” ibaresinin “...” harfi stilize bir şekilde yazılmıştır.
Davacıya ait markada yer alan “...” ibaresinin, davacının çatı/şemsiye markası olduğu değerlendirmesi yapıldığında, davacıya ait markanın esas unsurunun “...” ibaresi olduğu değerlendirmesi yapılabilir.
Davacıya ait markanın esas unsurunu oluşturan “...” ibaresi iken, dava konusu marka bir bütün olarak “... ...” ibaresinden oluşmakta ve bu kelime “bitki gücü/kuvveti, bitkisel güç, bitkiden gelen güç” algısı yaratmaktadır. Dolayısıyla, dava konusu markada esas unsur “...” ibaresi değildir.
Taraf markaları ortak olarak “...” kelimesini ortak olarak içermekte, uyuşmazlık bu ibarenin ortaklığından kaynaklanmaktadır.
“...” kelimesi ... bir kelime olup, “yetki, güç, kuvvet, enerji” anlamını taşımaktadır. Davalıya ait marka kapsamında yer alan emtialar yönünden herhangi bir tanımlayıcılığı bulunmamakla birlikte, “...” kelimesi genel olarak ayırt ediciliği düşük bir ibaredir. Zira ... nezdinde başvurusu halinde/tescilli, sadece 29 ve 30. sınıfta “...” ibaresini barındıran 700’den fazla marka mevcuttur. Tüm sınıflar nezdinde araştırma yapıldığında, bu sayı 6500’den fazladır. Dolayısıyla “...” ibaresinin, sıklıkla kullanılan, tüketicilerin aşina olduğu, ayırt edici gücünün düşük ibarelerden olduğunun kabulü gerekmektedir.
Taraf markaları global olarak karşılaştırıldığında; davalıya ait dava konusu “... ...” ibareli marka ile davacıya ait “...” esas unsurlu markanın karşılaştırılması neticesinde, markaların “...” ibaresini ortak olarak içermelerinden kaynaklı olarak aralarından düşük seviyede görsel ve işitsel benzerlik bulunduğu, davanın konusunu oluşturan “... ...” ibaresi ile davacıya ait “...” markası arasında kavramsal bir benzerlik bulunmadığı, “...” ibaresinin varlığı ile markanın “...” kelimesinin anlamından uzaklaştığı, dava konusu markada “...” ve “...” ibarelerinin bir araya getiriliş şeklinin orijinal olması, taraf markalarının aynı/aynı tür mal ve hizmetleri içerdiği ve fakat bu mal ve hizmetlerin ilgili tüketicisinin ortalama düzeyde bilgi ve dikkate sahip olduğu, taraf markalarında ortak olarak bulunan “...” ibaresinin ayırt edici niteliği düşük bir ibare olduğu, davacı markası “...” kelimesini içermekte ise de, bu ibare haricinde dava konusu markada farklı kelime unsurlarının bulunduğu, dava konusu markada “...” kelimesinin ön plana çıkarılmadığı, dolayısıyla dava konusu markanın bir bütün olarak değerlendirilmesi gerektiği, bütün olarak bakıldığında dava konusu markanın davacının markasından uzaklaştığı, markaların bütünsel olarak ilişkilendirilebilir olmadığı, “...” ibaresi gibi ayırt edici niteliği düşük bir ibareyi ortak olarak içeren taraf markalarının tüketici nezdinde ilişkilendirilme ihtimali dahil karıştırılma tehlikesi bulunmadığı, ilgili tüketicinin taraf markalarını aynı/aynı tür emtialar üzerinde gördüğünde ya da işittiğinde farklı marka ile karşı karşıya olduklarını anlayabilmelerinin mümkün olduğu, ilgili tüketicinin marka sahipleri arasında idari veya ekonomik bir bağlantı kurmayacağı, dolayısıyla; karşılaştırılan markalar arasında ilişkilendirilme ihtimali dahil karıştırılma tehlikesi bulunmadığı kanaatine varılmıştır.
Yargılamanın sonucuna etki etmemekle birlikte; eksiklik bulunmaması adına, davalı şirketin ileri sürdüğü müktesep hak iddiası aşağıdaki şekilde incelenmiştir:
.... sayılı “...” kararında kazanılmış hak teşkil eden önceki markaların tespiti yönünden bazı kıstaslar getirmiştir.
... Sayılı kararına göre; Bir işletme tarafından uzunca süredir kullanılan markanın asli unsuru muhafaza edilerek ve markanın bu işletme ile bağlantısı ve tüketici nezdinde yarattığı izlenim korunmak suretiyle, önceki markanın kapsadığı ürünlerin veya bir ürün çeşidinin tüketiciye yenilenmiş bir marka imajı ile sunulması ve bu yolla marka sahibi işletmenin piyasaya arz ettiği ürünlerinin de işletmesel köken olarak öncekilerle bağlantılı olduğu mesajını veren yeni markalar yaratmak amacıyla önceki markada yer alan asıl unsurun yanına başkaca asli ve/veya tali unsurlar ekleyerek oluşturduğu markaların seri marka olarak kabulü olanaklıdır. Bu tür markalar niteliği itibariyle 556 sayılı KHK'nın 55. maddesinde tanımlanan ortak markalara benzemekle birlikte; seri markalar, ortak markalarda mevcut olan bir grupta yer alan işletmelerin mal veya hizmetlerini diğer işletmelerden ayırt edilmesi fonksiyonu, teknik yönetmelik gibi özelliklere sahip olması gerekmeyen ve esasen ortak asli unsuru taşımakla birlikte her biri diğerinden bağımsız nitelikteki ticaret ve hizmet markalarıdır.
Bu karar içeriğinden de anlaşılabileceği üzere müktesep hakkın kabulü üç koşula bağlanmıştır. Bunlar:
• müktesep hak iddia edilen marka ile davaya konu markadaki asli unsurların muhafaza edilmiş olması ve eski markaya karşı hükümsüzlük davası açılacak sürenin dolmuş olması ve bu markanın çekişmesiz şekilde kullanılması,
• markalar arasında işletme ile bağlantısı ve tüketici nezdinde yaratılan izlenimin korunması,
• dava konusu markada, müktesep hak iddia edilen markaya nazaran kapsamın genişletilmemiş olması.
Bu üç şartın gerçekleştiği durumlarda marka sahibi kazanılmış hak elde eder.
Bu üç şartın gerçekleştiği durumlarda marka sahibi kazanılmış hak elde eder. Hemen belirtmek gerekir ki; yukarıdaki şartlar sağlansa bile, sonraki tarihli marka başvurusu, itiraza mesnet markaya yakınlaşma ve bu yolla haksız yararlanma tehlikesi oluşturmamalıdır. Burada irdelenmesi gereken husus; marka olarak seçilen işaretin önceki tarihli kök seri markaların yenilenmesi suretiyle mi oluşturulduğu, yoksa itiraza mesnet markalar ile yakınlaşarak onunla iltibas tehlikesi doğurma tehlikesi oluşturacak şekilde mi mizanpajının yapıldığıdır. Daha ilk bakışta başvurunun kök markanın değil de, itiraza mesnet markanın yeni düzenlenmiş bir versiyonu olduğu yönünde ortalama tüketici nezdinde izlenim doğuyorsa, önceki kök markalardan kaynaklı müktesep hak şartlarının doğduğundan söz edilemez. Bu itibarla seri marka olarak tescili talep edilen işaret, kök markadan esaslı farklılıklar göstermemeli ve seri marka seçilirken itiraza mesnet markaya yakınlaşacak font, renk, mizanpaj değişikliklerinden kaçınılmalıdır. (....)
Müktesep hak iddiası bakımından hemen belirtmek gerekir ki; önceki tarihli markanın çekişme konusu olmaktan çıkması hali tek başına müktesep hak şartlarının doğumunu sağlamaz. Önceki tarihli markanın başvuruya konu emtialar bakımından aynı zamanda fiili olarak kullanıldığının da ispatlanması gerekir. Zira, müktesep hak müessesesinin kabul edilmesinin amacı, önceki tarihli markanın uzunca süredir kullanımı nedeniyle ilgili tüketici kesiminde oluşan imajın, sonraki tarihli marka başvurusuna sirayet etmesini sağlamaktır. Bu nedenledir ki, fiilen kullanılmayan önceki tarihli markanın ilgili tüketici kesiminde bir imaj duygusu oluşturduğundan söz edilemez. Olmayan imajın yenilenen yeni bir marka başvurusuna aktarımı da dolayısıyla söz konusu olamaz. Müktesep hak şartları bakımından yukarıda ifade ettiğimiz görüşü destekler nitelikte, .... sayılı kararında, önceki markanın fiilen kullanılmasını, müktesep hakkın doğumu bakımından gerekli görmüştür.
Somut olayda yapılan incelemede; Davalı tarafa ait önceki tarihli markalar incelendiğinde, dava konusu edilen marka tescil başvuru tarihi itibariyle henüz 5 yıldır tescilli olmadıkları, dolayısıyla, potansiyel hükümsüzlük tehdidi altında bulundukları, bu nedenle başkaca bir inceleme yapılmasına gerek kalmaksızın, iş bu davaya konu marka bakımından müktesep hak iddiasına mesnet olamayacakları kanaatine varılmıştır.
SMK m.6/3 hükmüne göre; Başvuru tarihinden veya varsa rüçhan tarihinden önce tescilsiz bir marka veya ticaret sırasında kullanılan bir başka işaret için hak elde edilmişse, bu işaret sahibinin itirazı üzerine, marka başvurusu reddedilir.
Marka başvurusunun bu sebeple reddi için marka başvurusundan önce ve markaya konu işaretin aynısı veya benzerinin yoğun ve sıkı kullanımı sonucu işarete belirli bir düzeyde ayırt edicilik kazandırılması gerekir. (...)
Somut olayda yapılan değerlendirmede; davacı tarafça ...’de kullanıma ilişkin olarak herhangi bir belge sunulmadığı, dosya kapsamında 6769 sayılı SMK madde 6/3 anlamında davacı şirketin ...’de önceki tarihli, markasal ve ciddi kullanımını ispatlar nitelikte bir bilgi/belge bulunmadığı, bu nedenle davacının gerçek hak sahipliği iddiasının ispatlanamadığı kanaatine varılmıştır.
SMK m.6/5 hükmüne göre; Tescil edilmiş veya tescil başvurusu daha önceki tarihte yapılmış bir markanın, ...’de ulaştığı tanınmışlık düzeyi nedeniyle haksız bir yararın sağlanabileceği, markanın itibarının zarar görebileceği veya ayırt edici karakterinin zedelenebileceği hâllerde, aynı ya da benzer markanın tescil başvurusu, haklı bir sebebe dayanma hâli saklı kalmak kaydıyla, başvurunun aynı, benzer veya farklı mal veya hizmetlerde yapılmış olmasına bakılmaksızın önceki tarihli marka sahibinin itirazı üzerine reddedilir.
SMK m.6/5 hükmü uyarınca; önceki tarihli tescil edilmiş veya tescil başvurusu yapılmış olan bir marka, ...'de ulaştığı tanınmışlık düzeyi sebebiyle, aynı veya benzeri sonraki tarihli marka başvurusunun, aynı veya farklı nitelikteki mal ya da hizmetlere ilişkin tescil talebinin reddini talep edebilir. Bir markanın sadece tanınmış marka niteliğini haiz olması, otomatik olarak o markanın farklı türdeki mal veya hizmetlere ilişkin olarak sonraki tarihli marka başvurusunu engelleme hakkı bahşetmez. Tanınmış marka hakkı sahibinin genişletilmiş korumadan yararlanabilmesi için;
A) Tanınmış markanın itibarından haksız yarar elde edilmesi,
B) Tanınmış markanın itibarına zarar verilmesi,
C) Tanınmış markanın ayırt edici karakterinin zedelenmesi, olasılıklarından en az birinin gerçekleşmesi veya gerçekleşme ihtimalinin bulunması gereklidir. Ayrıca, sonraki tarihli marka başvuru sahibinin, marka başvurusunda haklı bir nedeninin de bulunmaması gerekir.
Tanınmışlık, statik ve dogmatik bir durum değildir. Aksine; sürekli güncellenen, dalgalanabilen, bir çok değişkene bağlı dinamik bir süreci içinde barındırır. Bir markanın tanınmış marka niteliğinde olup olmadığı; a)Toplumun ilgili kesimince markanın tanınma düzeyi, b) Markanın kullanıldığı coğrafi alan, kullanım süresi ve yoğunluğu, c)Marka promosyonlarının ve reklamlarının süresi, yoğunluğu, hedef aldığı alan, d)Markanın tesciller veya tescil başvuruları ile korunduğu coğrafi alanın büyüklüğü, e) Markanın resmi mercilerce tanınmışlığına delalet eden karar ve uygulamaları, f) Markanın ekonomik değeri, g) Markanın hitap ettiği mal veya hizmetlerin pazar payı, gibi tahdidi olmayan kriterler dikkate alınmak suretiyle, yapılacak global bir değerlendirme neticesinde her somut olayda ayrı ayrı değerlendirilmelidir. Hemen belirtilmelidir ki; bir markanın tanınmış marka niteliğini haiz olmasının; yukarıda yer verilen tüm kıstasların sağlanması gerektiğini şart koşmadığı gibi, yukarıda yer verilen kıstaslardan yalnızca birinin gerçekleşmesinin mutlak anlamda ilgili markayı tanınmışlık seviyesine çıkaracağını da göstermez. Burada önemli olan husus; her somut olayda, yukarıda yer verilen kıstaslardan da yararlanarak, global bir değerlendirme yapılması, bunun sonucunda tanınmışlık vasfı ve varsa bu tanınmışlığın etki alanının belirlenmesidir.
Tanınmış markanın itibarından haksız yararlanılmasından söz edilebilmesi için; tanınmış markanın iyi şöhret ve itibar sahibi olması, ilgili tüketici kesimi nezdinde markanın olumlu bir imajının olması gerekir. Bu nedenle imaj transferine konu olabilecek sonraki tarihli marka başvurusunun, tanınmış markanın itibarından haksız yararlanma tehlikesi doğurabileceği söylenebilir. Burada önemli olan, sonraki tarihli markayı gören tüketicinin, önceki tarihli tanınmış markanın kendi zihninde oluşturduğu olumlu imaj ile sonraki tarihli marka arasında bir bağlantı (link) kurması, imaj transferi ihtimalinin bulunması, böylece tanınmış markanın olumlu imajının sağladığı kolaylıktan yararlanarak sonraki tarihli marka başvuru sahibinin ticari avantaj sağlama ihtimalinin bulunmasıdır. Böylece, sonraki tarihli marka başvuru sahibi, tanınmış marka sahibinin uzun uğraşlar sonucu oluşturduğu kalite ve güven birikiminden parazitvari yararlanarak, kendi lehine haksız bir avantaj sağlayacaktır.
Tanınmış markanın itibarına zarar verilebilmesi için; Tanınmış markanın, arzu edilmeyen olumsuz imaj tehlikesine maruz kalacağı bir hal olasılığı içerisinde bulunması gerekmektedir. Tanınmış markanın itibarının zarar görme tehlikesi altında bulunup bulunmadığı incelenirken, tescile konu mal ve hizmetlerin kapsamı dikkate alınmalıdır. Örneğin; tanınmış bir içecek markasının, aynı veya benzerinin tuvalet temizliği emtialarında marka olarak kullanılması halinde, böyle bir olumsuz imaj tehlikesi söz konusu olabilir.
Tanınmış markanın ayırt etme gücünün zedelenmesi için; Sonraki tarihli marka başvurusu nedeniyle, tanınmış markanın ayırt etme gücünün zayıflaması ve bu suretle markanın reklam değerinin düşme ihtimali bulunmalıdır. Tanınmışlık derecesi ve karşılaştırılan markaların hitap ettiği mal veya hizmetlerin birbirleri ile yakınlığı arttıkça, markanın ayırt ediciliğinin zedelenmesi ihtimali de artmaktadır. Bu durumda, markanın muhatap çevresi, sonraki tarihli marka nedeniyle, önceki markanın artık sadece tanınmış marka sahibine ve onun ürünlerine ait olmadığı kanısına varmaktadır.
Somut olayda yapılan değerlendirmede; Davacı şirket, ... nezdinde yaptığı itiraz aşamasında ve dava dosyasında yer alan beyanlarında, “...” markasının tanınmış marka olarak sicile kaydedildiğini ifade etmiş olup, bu kapsamda yapılan araştırmada, “Şekil+...” ibaresi için ... sayı ile tanınmış marka tescili için başvuru yaptığı, bu başvurunun kabul edildiği tespit edilmiştir. Fakat, dosya kapsamında, taraflar arasında uyuşmazlık konusu olan “...” ibaresinin tanınmış olduğunu gösterir herhangi bir bilgi/belge bulunmamaktadır. Davacıya ait “...” markasının tanınmış olduğu, fakat bu tanınmışlığın “...” ibaresine sirayet etmediği, her markanın tanınmışlığının ayrı ayrı ispatlanması gerektiği, sonuç olarak sunulan belgelerin “...” ibresinin tanınmışlığını ispatlamaya yeter nitelikte olmadığı, bu nedenle iddia edilen tanınmışlığın ispatlanamadığı kanaatine varılmıştır.
SMK m.6/9 hükmüne göre; Kötü niyetle yapılan marka başvuruları itiraz üzerine reddedilir.
Kötü niyetli marka başvurusu; Kişiyi, hukuk düzeninin tescil ile elde edilecek hakları kullanması amacı taşımaksızın, hukuka ve ahlaka aykırı olarak, bu hakların hukuk düzenince tasvip edilemeyecek şekilde başka amaçlarla kullanılması olarak tanımlanabilir. Hangi hallerde kötü niyetli olarak marka başvurusunda bulunulmuş sayılacağına ilişkin bir düzenleme bulunmamakla birlikte, genel olarak markayı kullanmaktan ziyade şantaj veya başkasından haksız para elde etmek veya başkalarının ticaretine engel olmak gibi amaçlarla yapılan marka başvuruları kötü niyetle yapılmış başvuru olarak kabul edilmektedir. Kanunun ayrıca müeyyideye bağladığı hususlar tek başına kötü niyet emaresi olarak kabul edilmez. Zira Kanun tarafından zaten müeyyidesi gösterilmiş marka başvuruları için ayrıca kötü niyeti de sebep göstermek doğru görülmemektedir. (....)
Somut olayda; davaya konu marka ile itiraza/hükümsüzlüğe mesnet markanın iltibas tehlikesi oluşturacak derecede benzer olmadıkları, bunun haricinde davalı şirketin kötü niyetle hareket ettiğini gösterir somut olgu da ileri sürülmediğinden kötü niyet iddiasına dayalı istemler yerinde bulunmamıştır.
Yukarıda izah edilen gerekçelerle davanın reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.
HÜKÜM:
1-Davanın REDDİNE,
2-Harçlar Kanunu uyarınca alınması gereken 269,85 TL maktu karar ve ilam harcından peşin alınan 179,90 TL'nin düşümü ile bakiye kalan 89,95 TL'nin davacıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına,
3-Davalılar kendilerini vekil ile temsil ettirdiklerinden karar verildiği tarihte yürürlükte bulunan AAÜT m.3 hükmü gereği hesaplanan 25,500,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalılara verilmesine,
4-Davacı tarafından yapılan 179,90 TL peşin harç, 179,90 TL başvurma harcı, 51,20 TL vekalet harcı, 254,00 TL posta-tebligat masrafı, 45,42 TL dosya kapağı masrafı, 3.500,00 TL bilirkişi ücreti olmak üzere toplam 4.210,42 TL yargılama giderinin davacı üzerinde bırakılmasına,
5-Davalı ... A.Ş. tarafından yapılan 25,60 TL vekalet harç sarfiyatına ilişkin yargılama giderinin davacıdan alınarak davalı ... A.Ş.'ye verilmesine,
6-HMK m.333 hükmü gereği karar kesinleştiğinde artan avansın yatıran tarafa re'sen iadesine,
Dair, Davacı vekilinin, Davalı Kurum vekilinin ve Davalı şirket vekilinin yüzüne karşı, HMK m.341 ve m.345 hükümleri gereği kararın taraflara tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde .... Bölge Adliye Mahkemesi ilgili hukuk dairesi nezdinde İSTİNAF yasa yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.06/10/2023
Katip ....
E-imza
Hakim ....
E-imza
Dilekçeniz oluşturuluyor. Bu süreç biraz zaman alabilir, ancak sıkılmamanız için aşağıda dilekçe oluşturulmasını istediğiniz konuda benzer içtihatları listeledik. İncelemek isteyebilir veya bekleyebilirsiniz. Dilekçeniz oluşturulduktan sonra ekranda sizinle paylaşılacaktır. Sabrınız için teşekkür ederiz!