WhatsApp Hukuki Asistan

Yeni

Son Karar yapay zeka destekli hukuk asistanınız artık WhatsApp üzerinden cebinizde. Aşağıdaki hizmetlerden dilediğinizi seçerek WhatsApp asistanınıza soru sorarak hemen kullanmaya başlayabilirsiniz.

Hukuki Destek Alma
Hukuki sorularınız için anında uzman desteği alın
Yargıtay ve BAM Kararı Arama
Emsal kararlar ve içtihatlar için arama yapın
Dava Dilekçesi Hazırlama
Yapay zeka ile hızlı ve profesyonel dilekçeler oluşturun
Sözleşme Hazırlama
Özelleştirilmiş sözleşme şablonları oluşturun
Loading Logo

sonkarar

Sayfa Yükleniyor

ANKARA 5. FIKRI VE SINAİ HAKLAR HUKUK MAHKEMESI

T.C. ANKARA 5. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA

T.C.
ANKARA
5. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
GEREKÇELİ KARAR

ESAS NO : 2022/63 Esas
KARAR NO : 2023/101

DAVA : Marka (Marka İle İlgili Kurum Kararlarının İptali - Markanın Hükümsüzlüğü)
DAVA TARİHİ : 24/02/2022
KARAR TARİHİ : 03/03/2023
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 03/04/2023
Mahkememizde görülmekte bulunan Marka (Marka İle İlgili Kurum Kararlarının İptali - Markanın Hükümsüzlüğü) davasının yapılan açık yargılamasının sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA:
Davacı vekili 24/02/2022 tarihli dava dilekçesinde özetle; Müvekkilinin 1930’lu yıllarda kurulmuş ve yaşlanma karşıtı hücre terapisi alanında öncü şirketlerden olduğunu, “...” markasının dünya çapında müvekkiline ait olduğunu, ayrıca ülkemizde de ... sayılı markaların sahibi olduğunu, davalı yanın ... ve ... sayılı “...” markalarını başvuru konusu ettiğini, anılan markaların müvekkili markaları ile karıştırılabilecek düzeyde benzer olduğunu, ayrıca başvuruların kompozisyonu ile de müvekkili şirketin markalarının kullanıldığı ürünlerin kompozisyonlarının aynı olduğunu, müvekkili markalarının tanınmış olması gözetildiğinde, davalı tarafın bilinçli bir şekilde müvekkili markaları ile karıştırılma ihtimali yaratmayı amaçladığını, davalının kötü niyetli olduğunu, davalı başvurusuna yönelik itirazlarının SMK m. 6/1 uyarınca Kurum tarafından 03. Sınıftaki “sabunlar (ilaç ihtiva eden sabunlar hariç). Parfümeri, kozmetik ürünleri, kişisel kullanım amaçlı koku vericiler (insan ve hayvanlar için deodorantlar dahil; ilaç ihtiva eden kozmetikler hariç)” ve 35. Sınıftaki “müşterilerin malları elverişli bir şekilde görmesi ve satın alması için sabunlar (ilaç ihtiva eden sabunlar hariç). Parfümeri, kozmetik ürünleri, kişisel kullanım amaçlı koku vericiler (insan ve hayvanlar için deodorantlar dahil; ilaç ihtiva eden kozmetikler hariç) mallarının bir araya getirilmesi hizmetleri (belirtilen hizmetler perakende, toptan satış mağazaları, elektronik ortamlar, katalog ve benzeri diğer yöntemler ile sağlanabilir)” açısından kabul edildiğini, kalan mallar yönünden verilen ret kararının hatalı olduğunu, bunun üzerine bir kez daha itiraz ettiklerini, itiraz sonucunda ... sayılı marka başvurusu açısından verilen ... sayılı karar ile ayrıca 03.sınıfta “diş bakımı ürünleri; diş macunları, diş parlatma ve beyazlatma maddeleri, tıbbi amaçlı olmayan ağız gargaraları” ve 35. Sınıftaki “müşterilerin malları elverişli bir şekilde görmesi ve satın alması için diş bakımı ürünleri; diş macunları, diş parlatma ve beyazlatma maddeleri, tıbbi amaçlı olmayan ağız gargaraları. İnsan ve hayvan sağlığı için ilaçlar, tıbbi ve veterinerlik amaçlı kimyasal ürünler, tıbbi ve veterinerlik amaçlı radyoaktif kimyasal maddeler, ilaç ihtiva eden kozmetikler mallarının bir araya getirilmesi hizmetleri (belirtilen hizmetler perakende, toptan satış mağazaları, elektronik ortamlar, katalog ve benzeri diğer yöntemler ile sağlanabilir)” emtiaları bakımından da itirazlarının kabul edildiğini, davalı Kurumun davaya konu ... sayılı marka ile ilgili olarak ise ... sayılı kararı verdiğini, bu kararı iki kere taraflarına tebliğ ettiğini, iki tebliğin içerik olarak farklı olduğunu fark ettiklerini, ilk tebliğde reddedilen emtiaların 03.sınıfta “diş bakımı ürünleri; diş macunları, diş parlatma ve beyazlatma maddeleri, tıbbi amaçlı olmayan ağız gargaraları” ve 35. Sınıftaki “müşterilerin malları elverişli bir şekilde görmesi ve satın alması için diş bakımı ürünleri; diş macunları, diş parlatma ve beyazlatma maddeleri, tıbbi amaçlı olmayan ağız gargaraları. mallarının bir araya getirilmesi hizmetleri (belirtilen hizmetler perakende, toptan satış mağazaları, elektronik ortamlar, katalog ve benzeri diğer yöntemler ile sağlanabilir)” şeklinde olduğunu, ikinci tebliğde ise 03.sınıfta “diş bakımı ürünleri; diş macunları, diş parlatma ve beyazlatma maddeleri, tıbbi amaçlı olmayan ağız gargaraları” ve 35. Sınıftaki “müşterilerin malları elverişli bir şekilde görmesi ve satın alması için diş bakımı ürünleri; diş macunları, diş parlatma ve beyazlatma maddeleri, tıbbi amaçlı olmayan ağız gargaraları. İnsan ve hayvan sağlığı için ilaçlar, tıbbi ve veterinerlik amaçlı kimyasal ürünler, tıbbi ve veterinerlik amaçlı radyoaktif kimyasal maddeler, ilaç ihtiva eden kozmetikler mallarının bir araya getirilmesi hizmetleri (belirtilen hizmetler perakende, toptan satış mağazaları, elektronik ortamlar, katalog ve benzeri diğer yöntemler ile sağlanabilir)” malları bakımından ret kararı verildiğini, dolayısıyla kararların birbirinden farklı olduğunu, dava konusu ... sayılı marka kapsamında 05. Sınıftaki malların perakendeciliği hizmetleri yer almadığı halde, kurum tarafından hatalı karar verildiğini, dikkate alınması gereken kararın sonu 51 evrak numarası ile biten tebligat olması gerektiğini, esasen davadaki taleplerinin davalı markalarının tümden reddi yönünde olduğunu, bunun temelini de kötü niyet iddiasının oluşturduğunu, davalının müvekkili markalarının fiili kullanımlarını birebir taklit etmekte olduğunu, müvekkili markalarında “...” şeklinde kullanım bulunduğunu, dava konusu markanın da aynı doğrultuda tescil edilmek istenildiğini, yine davalının ürün ambalajlarının müvekkili markalarını taşıyan ürünlere benzetilmeye çalışıldığını, davalı yanın ... web sitesinde müvekkili ürünleri ile karıştırılabilecek düzeydeki ürünleri kötü niyetli olarak satışa çıkardığını, davalı yanın “...” markası altında “beyaz havyar kremi” isimli bir ürün satışı kullandığını, müvekkilinin tanınmış markalarının da aynı isimli birçok ürünü bulunduğunu, hatta müvekkilinin ... sayılı markasının “... ...” şeklinde olduğunu, dolayısıyla davalı yanın fiili kullanımlarında, müvekkili markalarını ihlal ettiğini, davalının bilinçli olarak karıştırılma ihtimali yaratmaya çalıştığını, müvekkili şirketin markalarından yararlanmayı hedeflediğini, dava konusu markanın tescili kapsamında yer alan tüm mallar bakımından reddi gerektiğini, taraf markalarının açıkça benzer olduğunu, benzer harf dizilimleri taşıdıklarını, yalnızca “r “ ve “ı” harfleri bakımından markaların farklılaştığını, ancak bu durumun markaların telaffuzlarını birbirlerinden uzaklaştırmadığını, yine markaların ön seslerinin “...” ve “...” şeklinde unsurlar taşıdığını, davalının başvuruda kullandığı harf karakterlerinin dahi müvekkili markaları ile benzer olduğunu, markaların işitsel ve görsel olarak son derece benzer olduklarını, müvekkili şirketin markalarının 03. Sınıfta tescilli olduğunu, temel faaliyet alanının “kozmetik ürünleri”ne yönelik olduğunu, bunların 35. Sınıftaki perakende hizmetleri ile benzer olduğunu, müvekkili markalarının SMK m.6/4 ve 6/5 uyarınca tanınmış markalar olarak kabul edilmesi gerektiğini, ülkemizde birçok sektör dergisinde ürün reklam ve tanıtımlarının yapıldığını, ayrıca yurtdışında da birçok yayında tanıtımı yapıldığını, müvekkili markalarının pek çok kozmetik dükkanı ve lüks giyim mağazalarında satış ve tanıtımlarının yapıldığını iddia ederek; ... ve ... sayılı ... kararlarının iptali ve dava konusu ... ve ... sayılı markaların tescili halinde hükümsüzlüğü talepli işbu davayı ikame ettiği görülmektedir.
CEVAP:
Davalı ... vekili 11/03/2022 tarihli cevap dilekçesinde özetle; Davacı ve davalı markasının “işaret” bağlamında aynı veya benzer olup olmadığı konusunda müvekkili Kurum tarafından varılan sonuç da, davacı vekilinin iddiaları ile kısmen aynı doğrultuda olup, başvuru konusu markalar ile itiraza gerekçe olarak gösterilen .... sayılı markaların benzer olduklarını ve kısmen aynı/aynı tür malları/hizmetleri kapsadıkları tespit edilmiş olduğunu; bir kısım/mal hizmetlerin başvuru konusu markaların eşya listesinden çıkartılmasına karar verilmiş olduğunu, ancak başvuru konusu markaların eşya listesinde kalan mallar ve hizmetler açısından karıştırılma ihtimali oluşmayacağı kanaatine varıldığından tümden ret talebinin yerinde görülmemiş olduğunu, markaların aynı ya da benzer mal/hizmetleri kapsayıp kapsamadıklarını dikkate alarak markaları ele aldığımızda, davacı markalarının koruma kapsamında yer alan hizmetlerle aynı, benzer ve/veya ilişkili türden olan 03 ve 35’inci sınıftaki bir kısım mal/hizmetlerin davacının başvuruya itirazı üzerine davalının mal/hizmet listesinden çıkartıldığını, başvuruda kalan mal/ hizmetlerin davacının itiraz konusu markalarının eşya listesi kapsamında yer almadığını, başvuru kapsamında yer alan mal/hizmetler yönünden markalar arasında iltibas ihtimalinin bulunmadığını, zira davalının ... ve ... sayılı başvuru konusu markaları ile davacıya ait “...” ibareli itiraza mesnet markaların farklı emtia/hizmetler üzerinde tescilli olduğunu, davacı markasına verilecek zararın ya da markasının ününden sağlanacak yararın nelerden oluşacağını ve nasıl ortaya çıkacağını gösterir ve olayların olağan akışı içinde belirtilen durumların gerçekten olası olduğu yönünde bir sonuca varmak için yeterli kanaat oluşturacak deliller, argüman ve savlar sunulmadığından, ...’da da bu yönde bir kanaat oluşmadığından, davaya konu başvuruların 6769 sayılı SMK'nın 6/5 maddesi uyarınca reddini gerektirecek haklı ve geçerli bir sebep bulunmadığı görüşüne varılmış olduğunu, davacı vekilinin aksi yöndeki iddialarının kabulünün mümkün olmadığını, davacı vekilinin, davalı başvurularının, 6769 sayılı SMK’nın 6/9 maddesi anlamında kötü niyetli başvurular olduğu yönündeki iddialarının da hukuka uygun olmadığını, somut olayı ele aldığımızda; başvurunun kötü niyetle yapıldığını gösterir kanıtlar itiraz ekinde sunulmadığından ve Kurul’da başvurunun kötü niyetle yapıldığı yönünde kanaat oluşmadığından kötü niyet iddiasının yerinde görülmediğini, dava konusu marka başvuru kötü niyet açısından irdelendiğinde, markanın yasada öngörülen amacına ve kendisinden beklenen iktisadi işlevlerine aykırı amaçlarla yapılmış bir tescil başvurusu olduğu yönünde yeterli kanaate ulaşılamadığını, davacının sunmuş olduğu deliller; davalının marka ticareti yapmak, yedekleme veya şantaj yahut davacıyı engelleme, pazara girişini güçleştirmek veya davacıya zarar verme kastıyla hareket ettiğini kabule yeterli bulunmamış olup, davacının, davalının başvurusunun 6769 sayılı SMK’nın 6/9 maddesi anlamında kötü niyetli bir başvuru olduğunu ispat edememiş olduğunu beyan ederek; davanın reddini talep etmiştir.
Davalı ..., dava dilekçesinin kendisine tebliğine rağmen cevap dilekçesi ibraz etmediğinden HMK m.128 hükmü gereği dava dilekçesinde ileri sürülen vakıaların tamamını inkâr etmiş sayılmıştır.
UYUŞMAZLIK:
Dava, 5000 sayılı Patent ve Marka Vekilliği ile Bazı Düzenlemeler Hakkında Kanun m.15/C hükmüne göre açılan ... Kararlarının İptali ve 6769 sayılı SMK m.25 hükmüne göre açılan Markaların Hükümsüzlüğü istemine ilişkindir.
Taraflar arasındaki uyuşmazlığın; Hak düşürücü süre noksanlığının bulunup bulunmadığı, davalı kurumun tesis ettiği ... sayılı ... kararının davacının itirazlarının reddine ilişkin kısmının ve ... sayılı ... kararının davacının itirazlarının reddine ilişkin kısmının hukuka uygun olup olmadığı, davalı şirkete ait ... ve ... sayılı marka başvuruları ile davacıya ait itiraza/hükümsüzlüğe mesnet markalar arasında ilişkilendirilme ihtimali dahil karıştırılma tehlikesi bulunup bulunmadığı, davacı markalarının tanınmış olup olmadığı, davalı şirketin marka tescil başvurusunda kötü niyetli olup olmadığı, tescili halinde davalı şirket markalarının hükümsüzlüğünün gerekip gerekmediği hususlarına ilişkin olduğu tespit edilmiştir.
Davanın açılmasını müteakip tarafların dilekçeleri karşılıklı tebliğ olunmuş, sundukları deliller alınmış, marka tescil ve başvuru dosyaları ile alâkalı kayıtları getirtilmiş, dava şartları incelenmiş, ön inceleme duruşması yapılmış, hak düşürücü süre bakımından eksiklik bulunmadığı tespit edilmiş, taraflar sulhe teşvik olunmuş, arabulucuya gitme hakları hatırlatılmış, sonuç alınamaması üzerine uyuşmazlık konuları tespit edilmiş, tahkikat icra olunmasını müteakip, bilirkişi heyetinden maddi vakıalara ilişkin kök ve ek rapor alınmış, 06/08/2015 tarih 29437 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren ... Hizmetlerinin Yürütülmesine Dair Yönetmelik'in 201/2. maddesi hükmü de gözetilerek taraflara tahkikat ve yargılamanın geneliyle ilgili son sözleri de sorulmuş; sözlü iddia ve savunmada bulunma olanağı tanınmıştır.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava konusu markalardan ... sayılı ve "... ..." ibareli başvurunun 03. ve 35. Sınıf mal ve hizmetleri kapsar şekilde 17.12.2019 tarihinde tescil başvurusuna konusu edildiği, yapılan ilk incelemeler sonrasında başvurunun 27.01.2020 tarih ve 341 sayılı bültende ilan olunduğu görülmüştür. Anılan ilana karşı davacı yanın önceki tarihli markalarına dayalı olarak itirazda bulunduğu, ...’nın 26.11.2020 tarihli kararı sonucunda itirazları kısmen haklı bularak başvuru kapsamından 03. Sınıftaki “sabunlar (ilaç ihtiva eden sabunlar hariç). Parfümeri, kozmetik ürünleri, kişisel kullanım amaçlı koku vericiler (insan ve hayvanlar için deodorantlar dahil; ilaç ihtiva eden kozmetikler hariç)” ve 35. Sınıftaki “müşterilerin malları elverişli bir şekilde görmesi ve satın alması için sabunlar (ilaç ihtiva eden sabunlar hariç). Parfümeri, kozmetik ürünleri, kişisel kullanım amaçlı koku vericiler (insan ve hayvanlar için deodorantlar dahil; ilaç ihtiva eden kozmetikler hariç) mallarının bir araya getirilmesi hizmetleri (belirtilen hizmetler perakende, toptan satış mağazaları, elektronik ortamlar, katalog ve benzeri diğer yöntemler ile sağlanabilir)” mal ve hizmetlerinin çıkartıldığı, kalan mal ve hizmetler açısından ise itirazların reddine karar verildiği görülmüştür. Söz konusu karara karşı davacı yanca bir kez daha itiraz edildiği görülmüş olup davacı itirazlarını değerlendiren 23.12.2021 tarih ve ... sayılı ... kararı sonrasında ise başvuru kapsamından 03.sınıfta “diş bakımı ürünleri; diş macunları, diş parlatma ve beyazlatma maddeleri, tıbbi amaçlı olmayan ağız gargaraları” ve 35. Sınıftaki “müşterilerin malları elverişli bir şekilde görmesi ve satın alması için diş bakımı ürünleri; diş macunları, diş parlatma ve beyazlatma maddeleri, tıbbi amaçlı olmayan ağız gargaraları. İnsan ve hayvan sağlığı için ilaçlar, tıbbi ve veterinerlik amaçlı kimyasal ürünler, tıbbi ve veterinerlik amaçlı radyoaktif kimyasal maddeler, ilaç ihtiva eden kozmetikler mallarının bir araya getirilmesi hizmetleri (belirtilen hizmetler perakende, toptan satış mağazaları, elektronik ortamlar, katalog ve benzeri diğer yöntemler ile sağlanabilir)” emtialarının da çıkartılmasına karar verildiği görülmüştür.
Dava konusu markalardan ... sayılı ve "... ..." ibareli başvurunun 03. ve 35. Sınıf mal ve hizmetleri kapsar şekilde 17.12.2019 tarihinde tescil başvurusuna konu edildiği, yapılan ilk incelemeler sonrasında başvurunun 27.01.2020 tarih ve 341 sayılı bültende ilan olunduğu görülmüştür. Anılan ilana karşı davacı yanın önceki tarihli markalarına dayalı olarak itirazda bulunduğu, ...’nın 13.12.2020 tarihli kararı sonucunda itirazları kısmen haklı bularak başvuru kapsamından 03. Sınıftaki “sabunlar (ilaç ihtiva eden sabunlar hariç). Parfümeri, kozmetik ürünleri, kişisel kullanım amaçlı koku vericiler (insan ve hayvanlar için deodorantlar dahil; ilaç ihtiva eden kozmetikler hariç)” ve 35. Sınıftaki “müşterilerin malları elverişli bir şekilde görmesi ve satın alması için sabunlar (ilaç ihtiva eden sabunlar hariç). Parfümeri, kozmetik ürünleri, kişisel kullanım amaçlı koku vericiler (insan ve hayvanlar için deodorantlar dahil; ilaç ihtiva eden kozmetikler hariç) mallarının bir araya getirilmesi hizmetleri (belirtilen hizmetler perakende, toptan satış mağazaları, elektronik ortamlar, katalog ve benzeri diğer yöntemler ile sağlanabilir)” mal ve hizmetlerinin çıkartıldığı, kalan mal ve hizmetler açısından ise itirazların reddine karar verildiği görülmüştür. Söz konusu karara karşı davacı yanca bir kez daha itiraz edildiği görülmüş olup, davacı itirazlarını değerlendiren 30.12.2021 tarih ve ... sayılı ... kararı sonrasında ise başvuru kapsamından 03.sınıfta “diş bakımı ürünleri; diş macunları, diş parlatma ve beyazlatma maddeleri, tıbbi amaçlı olmayan ağız gargaraları” ve 35. Sınıftaki “Müşterilerin malları elverişli bir şekilde görmesi ve satın alması için Diş bakımı ürünleri: diş macunları, diş parlatma ve beyazlatma maddeleri, tıbbi amaçlı olmayan ağız gargaraları mallarının bir araya getirilmesi hizmetleri; (belirtilen hizmetler perakende, toptan satış mağazaları, elektronik ortamlar, katalog ve benzeri diğer yöntemler ile sağlanabilir.)" emtialarının da çıkartılmasına karar verildiği görülmüştür. [Davalı ...'in ... sayılı ... kararına ilişkin olarak; ... numaralı evrakın geçerli olduğu, ... sayılı evrakın sehven gönderildiğine ilişkin 08/09/2022 havale tarihli .... sayılı cevabi yazısı dikkate alınarak, ... sayılı ... kararı bakımından dava konusu olan evrakın ... numaralı evraka ilişkin olduğu tespit edilerek yargılama yürütülmüştür. Zira; ... sayılı evrakın sehven gönderildiği davalı ... tarafından belirtilmiş olup, söz konusu evrakın geri alındığı tespit edilmiştir.]
6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu'nun (SMK) 6.maddesinin 1.fıkrasına göre; Tescil başvurusu yapılan bir markanın, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile aynılığı ya da benzerliği ve kapsadığı mal veya hizmetlerin aynılığı ya da benzerliği nedeniyle, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile halk tarafından ilişkilendirilme ihtimali de dâhil karıştırılma ihtimali varsa itiraz üzerine başvuru reddedilir.
Karıştırma ihtimali, ortalama tüketicilerin, her iki işaret arasında bir şekilde bağlantı kurmasıdır. Bu durum, bir mal veya hizmetin alıcısının bildiği veya duyduğu bir mal veya hizmeti aldığı zannı ile başka bir işletmenin aynı veya benzer malını ya da hizmetini alma ihtimali biçiminde tanımlanmaktadır. Karıştırılma ihtimali, iltibas kavramından daha geniş bir kavram olup, doğrudan ve dolaylı karıştırılma ihtimali olarak ikiye ayrılır. Bu ayrıma göre eğer mal veya hizmetin aynı işletmeden ileri geldiği yönünde bir algılama ortaya çıkıyor, yani bir işletmeye ait mal veya hizmet, başka bir işletmeye ait mal veya hizmet ile karıştırılıyor ve bu nedenle satın alınıyorsa doğrudan karıştırılma ihtimali söz konusudur. Buna karşın, eğer mal veya hizmetin markası birbirinden ayırt ediliyor ancak bunların aynı işletmenin markaları olduğu ya da bu mal veya hizmetin aralarında ekonomik veya idari bağlantı bulunan işletmelerden geldiği biçiminde bir algılama oluşuyor ise bu halde de dolaylı karıştırılma ihtimalinden söz edilir.
Karıştırılma ihtimalinden bahsedilebilmesi için öncelikle önceki ve sonraki markalar arasındaki mal veya hizmet sınıflarının aynı ya da benzer olması gerekir. Mal veya hizmetlerin benzer olup olmadığının belirlenmesinde, karşılaştırılacak mal veya hizmetlerin benzer alıcı çevresine hitap edip etmediği, benzer ihtiyaçları karşılayıp karşılamadığı, aralarında hammadde-yarı mamül-mamül ürün ilişkisi bulunup bulunmadığı, birbirleri yerine ikame ya da tamamlayıcı ürün ya da hizmet olup olmadıkları, dağıtım kanallarının ortak olup olmadığı, marketlerde aynı reyon ya da raflarda satılıp satılmadıkları, aynı toptancılarda satılıp satılmadıkları gibi kriterler göz önünde tutulmalıdır. Sınıfsal benzerlik karşılaştırmasında gerek Nice sınıflandırması gerekse de ... tarafından çıkartılan sınıflandırma tebliğleri mahkemeler bakımından bağlayıcı değildir. Somut olayın özelliklerine göre ... tarafından çıkartılan sınıflandırma tebliğinde farklı sınıflarda yer almalarına rağmen ilgili alıcısı nezdinde karıştırmaya yol açacak nitelikteki ürün ve hizmet markalarının kapsadıkları mal ve hizmet sınıflarının benzer olarak değerlendirilmesi de mümkündür.
Karıştırılma ihtimali bakımından sınıfsal benzerliğin söz konusu olması halinde önceki ve sonraki markanın aynı ya da benzer olup olmadıklarının incelenmesi gerekir. Markaların aynı ya da benzer olup olmadıkları incelenirken markayı oluşturan her bir unsura göre değil, bir bütün olarak karşılaştırılan markaların bıraktığı genel, global izlenim, markaların bütünü ile bıraktığı etki dikkate alınacaktır. Markalarda eğer tanımlayıcı unsurlar var ise bu unsurlar değerlendirme dışı bırakılacaktır. Global değerlendirmeye göre, karşılaştırılan markalar arasında karıştırılma ihtimalinin mevcut olup olmadığı incelenirken, ilgili alıcısı nezdinde bıraktıkları genel intibaya göre markaların benzer olup olmadığı, markalar arasında görsel, işitsel ve kavramsal benzerlik bulunup bulunmadığı, ortalama alıcısının algısının ve satın alma kararı verirken göstereceği özen ve dikkat derecesinin ne olduğu, markalar veya işletmeler arasında bağlantı ihtimalinin söz konusu olup olmadığı gibi hususlar incelenerek değerlendirme yapılmalıdır. Bu şekilde inceleme yapılırken, markanın toplumda ne kadar tanındığı, markaların ayırt edici unsurlarının neler olduğu, markanın hitap ettiği ürün ya da hizmetin tüketici kitlesinin kimler olduğu, bu kitlenin satın alma sürecinde göstermeleri beklenen dikkat ve algılama düzeyinin ne olduğu, mal veya hizmetin niteliğinin ve fiyatının ne olduğu, markanın ne kadar özgün, ayırt edici ya da tanımlayıcı olduğu, seri marka algılamasına yol açıp açmadığı gibi hususlar dikkate alınmalıdır.
Belirtilen açıklamalar ışığında, tarafların iddia ve savunmaları, marka işlem dosyası, itiraza mesnet markalar, hukuki nitelendirme hali hariç olmak üzere maddi vakıalara ilişkin tespitler barındıran bilirkişi kök ve ek raporu ile tüm dosya kapsamına göre;
İlk olarak belirtilmelidir ki; dava konusu ... ve ... sayılı marka başvurularının tescil edilmedikleri anlaşıldığından hükümsüzlük istemleri hakkında karar verilmesine yer olmadığına karar verilmiştir.
Mahkememizce aldırılan bilirkişi kök raporunda tablolaştırıldığı üzere; davacı yana ait önceki tarihli itiraza mesnet markaların genel olarak kişisel kullanıma yönelik ilaçlı/ilaçsız kozmetik ve parfümeri ürünleri, cilt bakım ürünleri vb. nitelikteki ürünler olduğu, dava konusu markalar kapsamında ise ... kararları sonrasında kalan emtialar incelendiğinde, dava konusu ... sayılı marka kapsamında yalnızca genel nitelikteki temizlik ve kişisel kullanıma yönelik olmayan deri, metal, vinil, ahşap gibi ürünlerin bakım kremleri ve cilaları gibi emtialar ile zımpara ürünlerinin ve bu malların satışına özgülenmiş perakendecilik hizmetlerinin kaldığı, 35.01, 35.02, 35.03 ve 35.04 alt grubundaki hizmetlerin ise davacı yanın önceki tarihli markaları kapsamında zaten yer almadığı, dolayısıyla iş bu marka bakımından taraf markaları arasında aynı ya da benzer nitelikte bir mal grubu kalmadığı gibi kalan emtiaların da birbiri ile doğrudan rekabet ilişkisi içerisinde olmadıkları, farklı ihtiyaçlara yönelik, farklı pazarlarda satışı gerçekleştirilen, hedef tüketici grubu birbirinden farklı, birbirlerinin yerine ikame edilebilir olmadıkları gibi çoğu zaman aynı iktisadi kaynaktan tüketicinin temin etmeyi beklemeyeceği nitelikte emtialar oldukları değerlendirilmektedir.
Bununla birlikte ... sayılı dava konusu diğer markada ise; dava konusu diğer markada yer alan mal ve hizmetlerin yanı sıra 35.05 alt grubunda 05. Sınıf malların da satış hizmetlerinin özgülendiği görülmüş olup burada özellikle “Müşterilerin malları elverişli bir şekilde görmesi ve satın alması Dezenfektanlar, antiseptikler (mikrop öldürücüler), ilaçlı sabunlar, dezenfekte edici sabunlar, antibakteriyel el losyonları. mallarının bir araya getirilmesi hizmetleri; (belirtilen hizmetler perakende, toptan satış mağazaları, elektronik ortamlar, katalog ve benzeri diğer yöntemler ile sağlanabilir.)” malları bakımından, taraf markaları arasında bilahare gerçekleştirilecek olan benzerlik ilişkisine de bağlı olarak tüketiciler nezdinde kurulabilecek bir ilişkinin mevcut olduğu, zira davacı yanın önceki markaları kapsamındaki ilaçlı/ilaçsız kozmetik ve parfümeri ürünleri, cilt bakım ürünleri üst başlığında değerlendirilmesi mümkün olan ve özellikle de .... sayılı markalar kapsamındaki “sabunlar, kremler, losyonlar, emülsiyonlar, konsantratlar halinde cilt bakımı tedavisi ve koruması için ilaçsız ve ilaçlı müstahzarlar” emtialarının arasında güçlü bir benzerlik bulunduğu, zira dava konusu markada satışı özgülenen bu ürünlerin, nihai amaçları itibariyle kişisel hijyeni sağlamaya yönelik ürünler oldukları, söz gelimi cilt bakım kremlerinin/losyonlarının özellikle dezenfektan, antiseptik, el sabunu gibi kişisel kullanıma yönelik ürünlerin kullanımının ciltte yarattığı yan etkileri giderme amaçlı kullanımının yaygın olduğu, dolayısıyla iki ürün grubunun esasen birbirini tamamlayıcı nitelikte ürünleri kapsayabilecekleri değerlendirilmiştir.
Bu çerçevede dava konusu markalardan ... sayılı ve "... ..." ibareli başvuru kapsamında kalan emtialar bakımından, taraf markaları arasında bir benzerlik tespit edilmediğinden SMK m. 6/1 kapsamında ilişkilendirilme ihtimali dahil karıştırılma tehlikesinin öncelikli şartının bu marka açısından meydana gelmediği, dolayısıyla bu marka açısından taraf markaları arasında benzerlik ilişkisi bulunup bulunmadığı yönünde bir inceleme yapılmaksızın kalan emtialar bakımından işaretler arasında ilişkilendirilme ihtimali dahil karıştırılma tehlikesinin bulunmadığı kanaatine varılmıştır.
Ancak dava konusu markalardan ... sayılı ve "... ..." ibareli marka açısından benzerliği tespit olunan emtialar arasındaki bu ilişkinin işaretler arasında ilişkilendirilme ihtimali dahil karıştırılma tehlikesi yaratıp yaratmadığı hususunun tespiti için taraf markalarının bütüne hakim unsurları itibariyle benzer olup olmadıklarının değerlendirilmesi gerekmektedir.
Dava konusu markalardan, davacı markaları ile benzer emtia grubunu taşıdığı tespit edilen ... sayılı markanın "... ..." şeklinde olduğu, markanın hakim unsurunun “...” şeklindeki yazımı haiz ibare olduğu, bu ibarenin sağ alt köşesinde oldukça küçük şekilde yazılmış “...” ibaresinin yer aldığı, markanın bütün olarak yabancı sözcüklerden oluştuğu, dolayısıyla ülkemiz tüketicisi nezdinde kavramsal bir algı yaratmayacağı (... sözcüğünün ülke adı olarak algılanacak olduğu şüphesizdir), bununla birlikte markanın genel mizanpajında ... kelimelerden oluştuğu yönünde bir algıyı tüketiciye verdiği, bu haliyle markanın “...” şeklinde telaffuz edileceği değerlendirilmektedir.
Davacı yanın önceki tarihli markalarından dava konusu marka ile benzer emtiaları kapsadığı görülen markaların "... ...", "..." ve "...+... ..." şeklinde oldukları, her üç markada da hakim sözcük unsurunun “...” olduğu, "...+... ..." markasında yine bütüne hakim bir ... unsurunun yer aldığı, “...” ibaresinin dilimizde bir anlamının bulunmadığı, markanın bütün olarak yabancı sözcüklerden oluştuğu, dolayısıyla ülkemiz tüketicisi nezdinde kavramsal bir algı yaratmayacağı, davacı markalarında da sağ alt köşede ve oldukça küçük şekilde yazılmış olan “...” ibaresinin esasen “...”’nin ... karşılığı olduğu, markanın genel mizanpajında ... kelimelerden oluştuğu yönünde bir algıyı tüketiciye verdiği, bu haliyle markaların “...” gibi bir şekilde telaffuz edileceği değerlendirilmektedir.
Taraf markalarının esas unsurlarını oluşturan “...” ve “...” ibarelerinin her ikisinde de “...” ön sesi yer almak ve devamında gelen sözcüklerde “...” harfleri benzer bir harf dizilimi ile yer almaktadır. Taraf markalarındaki harf farklılığı, esasen davacı markalarının 2. ve 4. sıralarındaki “r” ve ”i” harflerinin, dava konusu markada bulunmamasından ibaret olmakla birlikte bu durum her iki markada bütün olarak değerlendirildiğinde (... ön sesiyle birlikte) taraf markalarının işitsel ve görsel anlamda birbirlerinden somut bir biçimde uzaklaşmalarına yol açmadığı gibi kavramsal olarak da markaların karşılaştırılabilir olmaması, bu yönde oluşması muhtemel bir farklılığı ortadan kaldırmaktadır. Hatta tam aksi bir yorumda yukarıda da belirtildiği üzere her iki markanın da ... nitelikte sözcükler oldukları yönünde bir algıyı tüketiciye vermiş olmaları, markaların genel kompozisyonları itibariyle, tüketicilerin söz konusu markalara ilk izlenimlerinde gösterecekleri reaksiyonu da benzer kılmaya uygundur. Bu haliyle daha evvel davacı markalarından yararlanmış olan bir tüketicinin, zihninde somut bir sözcüğe karşılık gelmeyen bu marka ile birebir aynı sesli ve sessiz harfleri benzer yöndeki bir dizilim ile içerir dava konusu markayı gördüğünde, markalardaki tali unsurların da (... – ...) ülke isimlerine işaret eder niteliğinin de etkisiyle markalar arasında hem yanılgı yaşama ihtimali ile karşı karşıya kalabilecek hem de böyle bir ihtimalden kurtulsa dahi bu defa markaları aynı serinin devamı niteliğindeki markalar olarak algılayabilecektir.
Sonuç olarak; ... sayılı dava konusu marka kapsamında yer alan 35.sınıftaki “Müşterilerin malları elverişli bir şekilde görmesi ve satın alması Dezenfektanlar, antiseptikler (mikrop öldürücüler), ilaçlı sabunlar, dezenfekte edici sabunlar, antibakteriyel el losyonları. mallarının bir araya getirilmesi hizmetleri; (belirtilen hizmetler perakende, toptan satış mağazaları, elektronik ortamlar, katalog ve benzeri diğer yöntemler ile sağlanabilir.)” emtiaları bakımından taraf markaları arasında var olduğu değerlendirilen benzerlik ilişkisi ile birlikte yine davacı yanın özellikle "... ..." ve "..." şeklindeki markaları ile dava konusu marka arasındaki görsel, işitsel ve bütünsel mizanpajlar itibariyle var olan benzerlik birlikte değerlendirildiğinde, taraf markaları arasındaki farklılıkların işaretlerin birbirlerinden somut olarak uzaklaşmaları sonucuna yol açmayacağı, nitekim Kurum tarafından verilen kararlarda da taraf markalarının esasen karıştırılabilecek düzeyde benzer olarak görüldüğü, her ne kadar benzerliği tespit olunan emtiaların ilgili tüketici kitleleri ortalamanın daha üstü bir dikkat, özen ve bilgi seviyesine sahip seçici kimseler ise de bu durumun ilgili tüketiciler nezdinde karıştırılma ihtimalini tamamen ortadan kaldırır bir etken olmadığı, anılan tüketici grubunun da daha evvelden davacı markalarından yararlandığı bir durumda, dava konusu marka ile benzer mal veya hizmetlerle karşılaştığında, bu işaretin “...” mi yoksa “...” mi olduğu tereddütünü yaşayabileceği, bu durumun ise işaretler arasında imaj transferine yol açabileceği, bununla birlikte taraf markalarının fiili kullanım biçimlerinin SMK m. 6/1 kapsamında marka sicil örnekleri üzerinden yapılması gereken iltibas değerlendirmesi açısından nihai kanaati etkiler bir sonuç ortaya koymayacağı, neticesinde karıştırılma ihtimalinin temelinde, makul miktarda tüketicilerin, bu iki işaret arasında herhangi bir şekilde, herhangi bir sebeple bir bağlantı kurmasının yeterli olduğu, somut olayda ise bahsi geçen ihtimallere dair koşulların yukarıda belirtilen hizmetler bakımından oluştuğu kanaatine varılmıştır.
SMK m.6/4 hükmüne göre; ... Sözleşmesinin 1 inci mükerrer 6 ncı maddesi bağlamındaki tanınmış markalar ile aynı veya benzer nitelikteki marka başvuruları, aynı veya benzer mal veya hizmetler bakımından itiraz üzerine reddedilir.
SMK m.6/5 hükmüne göre; Tescil edilmiş veya tescil başvurusu daha önceki tarihte yapılmış bir markanın, ...’de ulaştığı tanınmışlık düzeyi nedeniyle haksız bir yararın sağlanabileceği, markanın itibarının zarar görebileceği veya ayırt edici karakterinin zedelenebileceği hâllerde, aynı ya da benzer markanın tescil başvurusu, haklı bir sebebe dayanma hâli saklı kalmak kaydıyla, başvurunun aynı, benzer veya farklı mal veya hizmetlerde yapılmış olmasına bakılmaksızın önceki tarihli marka sahibinin itirazı üzerine reddedilir.
SMK m.6/4 hükmü bağlamında tanınmış marka koruması için; toplumun her kesimince bilinme gerekli olmayıp, toplumun ilgili kesimindeki bilinilirlik düzeyi dikkate alınacaktır. Toplumun ilgili kesimi; markanın tanındığı iddia edilen ve kaynak ülkede markanın tescilli olduğu ve kullanıldığı sektörü ifade eder. (...) Bir markanın ... Sözleşmesi anlamında tanınmış marka olarak kabul edilebilmesi için, bu markanın ...'de tanınmış olmasının ya da kullanılmasının gerekip gerekmediği hususu bakımından; ...'nin 13.02.2019 tarih .... sayılı kararında belirtildiği üzere, ...’de tescilli olmayan markalara tanınmış marka koruması sağlanabilmesi için, söz konusu markanın, itiraza konu marka başvuru tarihinden önce ...’de ilgili sektörde tanınmış marka olduğunun dosyaya sunulan objektif delillerle ispat edilmesi gerekir. (Aynı yönde ....)
SMK m.6/5 hükmü uyarınca; önceki tarihli tescil edilmiş veya tescil başvurusu yapılmış olan bir marka, ...'de ulaştığı tanınmışlık düzeyi sebebiyle, aynı veya benzeri sonraki tarihli marka başvurusunun, aynı veya farklı nitelikteki mal ya da hizmetlere ilişkin tescil talebinin reddini talep edebilir. Bir markanın sadece tanınmış marka niteliğini haiz olması, otomatik olarak o markanın farklı türdeki mal veya hizmetlere ilişkin olarak sonraki tarihli marka başvurusunu engelleme hakkı bahşetmez. Tanınmış marka hakkı sahibinin genişletilmiş korumadan yararlanabilmesi için;
A) Tanınmış markanın itibarından haksız yarar elde edilmesi,
B) Tanınmış markanın itibarına zarar verilmesi,
C) Tanınmış markanın ayırt edici karakterinin zedelenmesi, olasılıklarından en az birinin gerçekleşmesi veya gerçekleşme ihtimalinin bulunması gereklidir. Ayrıca, sonraki tarihli marka başvuru sahibinin, marka başvurusunda haklı bir nedeninin de bulunmaması gerekir.
Tanınmışlık, statik ve dogmatik bir durum değildir. Aksine; sürekli güncellenen, dalgalanabilen, bir çok değişkene bağlı dinamik bir süreci içinde barındırır. Bir markanın tanınmış marka niteliğinde olup olmadığı; a)Toplumun ilgili kesimince markanın tanınma düzeyi, b) Markanın kullanıldığı coğrafi alan, kullanım süresi ve yoğunluğu, c)Marka promosyonlarının ve reklamlarının süresi, yoğunluğu, hedef aldığı alan, d)Markanın tesciller veya tescil başvuruları ile korunduğu coğrafi alanın büyüklüğü, e) Markanın resmi mercilerce tanınmışlığına delalet eden karar ve uygulamaları, f) Markanın ekonomik değeri, g) Markanın hitap ettiği mal veya hizmetlerin pazar payı, gibi tahdidi olmayan kriterler dikkate alınmak suretiyle, yapılacak global bir değerlendirme neticesinde her somut olayda ayrı ayrı değerlendirilmelidir. Hemen belirtilmelidir ki; bir markanın tanınmış marka niteliğini haiz olmasının; yukarıda yer verilen tüm kıstasların sağlanması gerektiğini şart koşmadığı gibi, yukarıda yer verilen kıstaslardan yalnızca birinin gerçekleşmesinin mutlak anlamda ilgili markayı tanınmışlık seviyesine çıkaracağını da göstermez. Burada önemli olan husus; her somut olayda, yukarıda yer verilen kıstaslardan da yararlanarak, global bir değerlendirme yapılması, bunun sonucunda tanınmışlık vasfı ve varsa bu tanınmışlığın etki alanının belirlenmesidir.
Tanınmış markanın itibarından haksız yararlanılmasından söz edilebilmesi için; tanınmış markanın iyi şöhret ve itibar sahibi olması, ilgili tüketici kesimi nezdinde markanın olumlu bir imajının olması gerekir. Bu nedenle imaj transferine konu olabilecek sonraki tarihli marka başvurusunun, tanınmış markanın itibarından haksız yararlanma tehlikesi doğurabileceği söylenebilir. Burada önemli olan, sonraki tarihli markayı gören tüketicinin, önceki tarihli tanınmış markanın kendi zihninde oluşturduğu olumlu imaj ile sonraki tarihli marka arasında bir bağlantı (link) kurması, imaj transferi ihtimalinin bulunması, böylece tanınmış markanın olumlu imajının sağladığı kolaylıktan yararlanarak sonraki tarihli marka başvuru sahibinin ticari avantaj sağlama ihtimalinin bulunmasıdır. Böylece, sonraki tarihli marka başvuru sahibi, tanınmış marka sahibinin uzun uğraşlar sonucu oluşturduğu kalite ve güven birikiminden parazitvari yararlanarak, kendi lehine haksız bir avantaj sağlayacaktır.
Tanınmış markanın itibarına zarar verilebilmesi için; Tanınmış markanın, arzu edilmeyen olumsuz imaj tehlikesine maruz kalacağı bir hal olasılığı içerisinde bulunması gerekmektedir. Tanınmış markanın itibarının zarar görme tehlikesi altında bulunup bulunmadığı incelenirken, tescile konu mal ve hizmetlerin kapsamı dikkate alınmalıdır. Örneğin; tanınmış bir içecek markasının, aynı veya benzerinin tuvalet temizliği emtialarında marka olarak kullanılması halinde, böyle bir olumsuz imaj tehlikesi söz konusu olabilir.
Tanınmış markanın ayırt etme gücünün zedelenmesi için; Sonraki tarihli marka başvurusu nedeniyle, tanınmış markanın ayırt etme gücünün zayıflaması ve bu suretle markanın reklam değerinin düşme ihtimali bulunmalıdır. Tanınmışlık derecesi ve karşılaştırılan markaların hitap ettiği mal veya hizmetlerin birbirleri ile yakınlığı arttıkça, markanın ayırt ediciliğinin zedelenmesi ihtimali de artmaktadır. Bu durumda, markanın muhatap çevresi, sonraki tarihli marka nedeniyle, önceki markanın artık sadece tanınmış marka sahibine ve onun ürünlerine ait olmadığı kanısına varmaktadır.
Somut olayda yapılan değerlendirmede; davacı yanın işlem dosyaları kapsamında tanınmışlık iddialarını desteklemek adına uluslararası marka tescil kayıtlarına yönelik bilgileri, davacı markalarının ülkemizdeki satışlarına yönelik fatura örneklerini, davacı markalarının satışının yapıldığı ..., ..., ..., ... mağazalarına ilişkin görselleri, 2013-2014 yıllarında yabancı yayınlarda ve internet sitelerinde yayınlanmış haber örnekleri, 2013-2014 yıllarında ülkemizde yayınlanan moda dergileri, sektör dergileri ve benzeri mecralarda yayınlanmış haber örnekleri, davacı markaları ile ilgili tanıtım organizasyon görselleri gibi delilleri sunduğu, sunulan bu delillerden davacı markalarının ülkemiz tüketicisi nezdinde tanınmış marka statüsünde kabul edilmesi gerektiği yönünde bir kanaate varılamadığı, ancak davacı markalarının özellikle “kozmetik” ürünleri ile sınırlı olarak belirsiz bir düzeyde bilinirliğinin bulunabileceği söylense de, bu durumun ise taraf markaları arasında halihazırda benzerliği tespit olunan emtialar bakımından karıştırılma ihtimalini pekiştireceği, ancak sair emtialar açısından davacı lehine ek bir koruma sağlamayacağı kanaatine varılmıştır.
SMK m.6/9 hükmüne göre; Kötü niyetle yapılan marka başvuruları itiraz üzerine reddedilir.
Kötü niyetli marka başvurusu; Kişiyi, hukuk düzeninin tescil ile elde edilecek hakları kullanması amacı taşımaksızın, hukuka ve ahlaka aykırı olarak, bu hakların hukuk düzenince tasvip edilemeyecek şekilde başka amaçlarla kullanılması olarak tanımlanabilir. Hangi hallerde kötü niyetli olarak marka başvurusunda bulunulmuş sayılacağına ilişkin bir düzenleme bulunmamakla birlikte, genel olarak markayı kullanmaktan ziyade şantaj veya başkasından haksız para elde etmek veya başkalarının ticaretine engel olmak gibi amaçlarla yapılan marka başvuruları kötü niyetle yapılmış başvuru olarak kabul edilmektedir. Kanunun ayrıca müeyyideye bağladığı hususlar tek başına kötü niyet emaresi olarak kabul edilmez. Zira Kanun tarafından zaten müeyyidesi gösterilmiş marka başvuruları için ayrıca kötü niyeti de sebep göstermek doğru görülmemektedir. (....)
"...." (...) kararında; marka tescil başvuru sahibinin adil rekabete girme amacı taşımaksızın, dürüst ticari uygulamalarla aykırılık oluşturacak şekilde başkalarının menfaatlerini baltalama ya da belirli bir başkasını hedef almaksızın markanın köken göstermeye ilişkin temel fonksiyonundan ziyade başka amaçlar için marka tescilinin sağladığı tekelci yetkileri elde etme amacı taşımasının ilgili ve tutarlı göstergelerden bariz bir şekilde anlaşılması halinde, markanın kötü niyet gerekçesi ile hükümsüz kılınabileceğini belirtmiştir. Mahkeme, marka tescil başvurusu yapan kimsenin niyetinin sübjektif bir olgu olduğunu, ancak buna rağmen, bu olgunun yetkili idari makamlar veya yargı mercilerince nesnel bir şekilde belirlenmesi gerektiğini kabul etmektedir. Dolayısıyla, herhangi bir kötü niyet iddiası, somut olaydaki tüm ilgili nesnel olguların dikkate alınması suretiyle genel bir değerlendirme yapılmasını gerektirir.
...'nun 16.07.2008 tarih ... sayılı kararında; başvuru sahibinin, markanın aynısının veya benzerinin bir başkası tarafından kullanıldığını bilmesi veya bilmesi gerekmesi hali, kötü niyetin varlığı bakımından önemli bir kriter olarak görülmektedir. Karara konu olayda ...; “…Davalının giysi üretiminde bulunan ve tekstil alanında faaliyet gösteren bir kişi olduğu, bu itibarlı müdebbir bir tacir gibi davranmasının gerektiği, kullanacağı işaretin her hangi bir kişiye ait olup, olmadığını araştırmasının gerektiği, ihtilaf konusu ibarenin her hangi bir anlamı olmayan harfler ve rakamlardan oluşması nedeniyle, davacı seçiminin tesadüften ibaret olamayacağı ve bu nedenle iyi niyetli sayılamayacağı, davalının fantezi bir ibare olan ... ibaresini tescil ettirmesinin, faaliyet alanı nedeniyle varlığından haberdar olduğu davacı markasından faydalanma kastını gösterdiği, davacının bu işaret üzerinde öncelikli kullanım hakkına sahip olduğu, bu nedenle davalının kötü niyetli tescilinin hükümsüzlüğüne karar verilmesinin gerektiği…” şeklinde değerlendirmede bulunarak, tescile konu markanın orijinal ve anlamsız bir kelime olup olmaması, başvuru yapan kimsenin ticari hayatta etkinliğinin bulunup bulunmaması, marka olarak seçilen işaret dolayısıyla faydalanma kastı bulunup bulunmadığı gibi hususları da kötü niyetli marka başvuruları bakımından değerlendirme kriteri olarak kabul etmiştir.
Belirtilen açıklamalar ışığında somut olayda yapılan değerlendirmede; davalı yanın, davacı markaları ile yüksek düzeyli iltibasa neden olabilecek düzeyde benzer markaları tescil başvuruna konusu ettiği, bu başvurularda davacı yanın özellikle "... ..." şeklindeki kompozisyonuna hakim unsurlar ile yanaşma içerisinde olduğu görülmekle birlikte bu husus dışında, davalı yanın başvurular aşamasında kötü niyetli olduğu iddiaları ile ilgili sair deliller incelendiğinde; davalı yanın fiili kullanımlarında davacı yana ait “... ...” şeklindeki markasında yer alan “...” ibaresini dahi ürün ambalajlarında kullandığı görülebilmekte ise de davalı yanın bu şekildeki kullanımının başvuru konusu marka görselinde yer almadığı, fiili kullanımlarının kendisinin ise dava konusu markaların başvuru tarihinden önce mi sonra mı olduğu konusunda mutlak bir tespitin yapılamadığı, esasen bu kullanımların başvuru aşamasından önce gerçekleştirildiğinin somut olarak delillendirildiği bir durumda, davalı yanın davacı taraf markaları yanı sıra fiili kullanımlarından da haberdar olduğuna normal şartlarda karine teşkil edebileceği yönünde bir karine oluşturabileceği, taraflar arasında önceye dayalı bir ticari ilişkinin mevcut olduğu yönünde bir kanaate ise varılamadığı, bununla birlikte davalı yanın, dava konusu markalardan başvuru aşamasında çıkartılmasına karar verilen mallar (doğrudan kozmetik sektörüne yönelik olan) ve yine davacı tarafça dosyaya sunulan sair deliller gözetildiğinde, davacı yan ile aynı sektörde faaliyet gösterdiğinin açık olduğu, davacı markalarının çok uzun yıllardır gerek ülkemizde gerekse de birçok ülkede tescilli olduğu, bu nedenle aynı sektörde faaliyet gösteren davalının basiretli tacir gibi davranma yükümlülüğü altında bulunduğu da dikkate alınarak, davacının önceki tescillerini bilme yükümlülüğü altında olduğu veyahut tercih ettiği kompozisyonda, davacı markalarının kompozisyonunu büyük ölçüde taklit etmesinin bilinçli olarak yapılmış ve davacı markalarından yararlanma amacı taşıyan bir eylem olarak değerlendirilebileceği, dolayısıyla; davalı yanın, davaya konu marka tescil başvurularında bulunurken kötü niyetli olduğu kanaatine varılmıştır.
Kötüniyetli tescil hali, mal veya hizmetlerle ilgili olmayıp, markanın tamamı ile ilgili tescil eden kimsenin, tescil müracaatında bulunurken taşıdığı kast ile ilgili bir olgu olduğundan, kötü niyet iddiasına dayalı olarak açılan hükümsüzlük davalarında, kötüniyetin sabit olduğuna kanaat getirildiği takdirde, kötüniyetli markanın kısmen hükümsüzlüğüne değil, talep varsa markanın tamamı ile hükümsüzlüğüne karar verilmelidir. Aslen içte yatan saikten kaynaklanan kötü niyetin bölünmesi mümkün olmamalıdır. ...'nin 02/11/2015 tarih .... sayılı kararı da aynı yöndedir. Eldeki uyuşmazlığa konu ... kararının iptali istemli davalar bakımından ise; davalı şirketin kötü niyetli olduğu dikkate alınarak, ... aşamasında dava konusu marka başvurusu kapsamında yer alan tüm emtialar bakımından davalı şirketin kötü niyetli olduğu şeklinde değerlendirme yapılmıştır.
Yukarıda izah edilen gerekçelerle eldeki uyuşmazlıkta SMK m.6/1 ve m.6/9 hükmü koşulları oluştuğundan davanın kabulüne karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.
HÜKÜM:
1-Davanın KABULÜ ile; ... ve ... sayılı ... kararlarının davacının itirazlarının reddine ilişkin kısımlarının İPTALİNE,
2-Dava konusu ... sayılı marka başvurularının tescil edilmedikleri anlaşıldığından hükümsüzlük istemleri hakkında KARAR VERİLMESİNE YER OLMADIĞINA,
3-Harçlar Kanunu uyarınca alınması gereken 179,90 TL maktu karar ve ilam harcından peşin alınan 80,70 TL'nin düşümü ile bakiye kalan 99,20 TL'nin müteselsilen davalılardan tahsili ile hazineye gelir kaydına,
4-Davacı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar verildiği tarihte yürürlükte bulunan AAÜT m.3 hükmü gereği hesaplanan 15.000,00 TL vekalet ücretinin davalılardan alınarak davacıya verilmesine,
5-Davacı tarafından yapılan 80,70 TL peşin harç, 80,70 TL başvurma harcı, 23,00 TL vekalet harcı, 3.900,00 TL bilirkişi ücreti, 559,00 TL posta-tebligat masrafı olmak üzere toplam 4.643,40 TL yargılama giderinin davalılardan alınarak davacıya verilmesine,
6-HMK m.333 hükmü gereği karar kesinleştiğinde artan avansın yatıran tarafa resen iadesine,
Dair, Davacı vekilinin, Davalı Kurum vekilinin yüzüne karşı, davalı şirketin yokluğunda, HMK m.341 ve m.345 hükümleri gereği kararın taraflara tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde ... Bölge Adliye Mahkemesi ilgili hukuk dairesi nezdinde İSTİNAF yasa yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.03/03/2023

Katip ...
E-imza

Hakim ...
E-imza

UYAP Entegrasyonu