WhatsApp Hukuki Asistan

Yeni

Son Karar yapay zeka destekli hukuk asistanınız artık WhatsApp üzerinden cebinizde. Aşağıdaki hizmetlerden dilediğinizi seçerek WhatsApp asistanınıza soru sorarak hemen kullanmaya başlayabilirsiniz.

Hukuki Destek Alma
Hukuki sorularınız için anında uzman desteği alın
Yargıtay ve BAM Kararı Arama
Emsal kararlar ve içtihatlar için arama yapın
Dava Dilekçesi Hazırlama
Yapay zeka ile hızlı ve profesyonel dilekçeler oluşturun
Sözleşme Hazırlama
Özelleştirilmiş sözleşme şablonları oluşturun
Loading Logo

sonkarar

Sayfa Yükleniyor

ANKARA 5. FIKRI VE SINAİ HAKLAR HUKUK MAHKEMESI

T.C. ANKARA 5. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA

T.C.
ANKARA
5. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
GEREKÇELİ KARAR

ESAS NO : 2022/41 Esas
KARAR NO : 2022/276
DAVA : Marka (Marka İle İlgili Kurum Kararlarının İptali - Markanın Hükümsüzlüğü)
DAVA TARİHİ : 04/02/2022
KARAR TARİHİ : 02/11/2022
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 02/12/2022
Mahkememizde görülmekte bulunan Marka (Marka İle İlgili Kurum Kararlarının İptali - Markanın Hükümsüzlüğü) davasının yapılan açık yargılamasının sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA:
Davacı vekili 04/02/2022 tarihli dava dilekçesinde özetle; Müvekkili şirketin 1970 yılından bu yana sektörde faaliyet gösterdiğini, günümüzde 52 ülkede ürünlerini tüketicilere ulaştırdığını, Türkiye’de 43 mağazası ile 6 bin noktada tüketiciyle buluştuğunu, müvekkili şirketin Türkiye Futbol Milli Takımlar ana sponsoru olduğunu, ... yemek takımlarının yanı sıra, ... obje ve sofra tasarım aksesuarları da ürettiğini, davalı şahsın ... başvuru numaralı “...” ibareli marka başvurusuna müvekkili şirket tarafından yapılan itirazların davalı Kurum tarafından reddedildiğini, dava konusu marka başvurusunun müvekkili şirket adına tescilli “...” ibareli marka ile tüketici nezdinde iltibasa sebebiyet vereceğini, müvekkili şirketin 2010 yılından bu yana 35. sınıfta tescilli olarak kullandığı 2010/18385 numaralı “...” ibaresinin sektörde meşhur ve maruf hale getirildiğini, dava konusu markanın müvekkili şirket markasıyla iltibas yaratacağını ve ayniyet derecesinde benzer olduğunu, her iki markada da “...” ibaresinin ortak olduğunu, “sepet” ve “shop” kelimelerinin anlamlarının ise ... ürünlerinin bir arada satıldığı ve tüketiciye arz edildiği yönünde algı oluşturduğunu, “shop” ibaresinin Türkçedeki yaygın karşılığının “mağaza, dükkan” olduğunu, Türkçede yaygın olarak kullanıldığını, “shop” ibaresinin markaya herhangi bir ayırt edicilik katmadığını, taraf markalarının kapsadığı emtianın da aynı ve benzer olduğunu, taraf markalarının görsel ve işitsel benzerliği yanında kavramsal olarak da birebir ilişkilendirilebileceğini, taraf markalarının ayırt edici ve esas unsurunun “...” ibaresi olduğunu, dava konusu marka başvurusunun kötü niyetli olduğunu, davalı yanca TÜRKPATENT internet sitesinde/sicil kaydında yer alan görsellere rağmen dava dilekçesinde markaları aynı yazı karakteri ve puntolarla yazılmak suretiyle suni bir benzerlik oluşturma çabasına girildiği iddiasının açıkça kötü niyetli olduğunu beyanla Türk Patent ve Marka Kurumu YİDK’nın ... sayılı kararının iptaline, davalıya ait ... sayılı markanın tescili halinde hükümsüzlüğü ve sicilden terkinine karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP:
Davalı TÜRKPATENT vekili 09/02/2022 tarihli cevap dilekçesinde özetle; Dava konusu ... kod numaralı markanın “...” unsurundan oluştuğunu, markanın on iki harf ve dört heceden oluşan tek bir kelimeden ibaret olduğunu, bütün harflerin aynı yazı stiliyle, aynı büyüklükte ve birleşik yazıldığını, vurgunun ibarenin tamamı üzerinde olduğunu, bir bütün olarak okunup algılanacak davalı markasında yer alan esas unsurun davacı markalarında yer alan esas unsurdan farklı olduğunu, bu durumun markaları görsel, işitsel ve anlamsal düzeyde birbirinden ayırdığını, ortalama tüketicinin taraf markalarını karıştırmasının mümkün olmadığını, davacı markasının “...” ibaresinden oluştuğunu, davacı markasının on beş harf ve altı heceden oluşan farklı bir ibare olduğunu, farklı bir tertip tarzı içerisinde tüketiciye sunulduğunu, tüketicilerin iki farklı marka karşısında olduklarının farkına varabileceklerini, taraflar arasında idari veya ekonomik bir bağ kurmayacaklarını, markaların birbirinin serisi olarak algılanmayacağını, davalı markasının davacı markalarına zarar vermeyeceği ve sulandırmayacağını, “...” kelimesinin yaygın kullanımı olan, herkesçe anlamı bilinen ve ayırt ediciliği görece doğuştan düşük bir kelime olduğunu, davalının “...” markasında “...” ibaresinin bütünün parçası olarak, sıfat niteliğindeki tasviri ve gerçek anlamıyla kullanıldığını, farklı bir bütünsellik yaratılarak tüketiciye sunulduğunu, davacı markasının tanınmış olmadığını, davacının kötü niyete ilişkin iddialarının hukuki dayanaktan yoksun olduğunu beyanla davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı ... vekili 28/02/2022 tarihli cevap dilekçesinde özetle; Davacının “...” kelimesini ayırarak iltibas oluştuğu iddiasının mesnetsiz olduğunu, “...” ibaresinin ticari hayatta yaygın kullanımı, anlamı, içeriği ve tasviri niteliği dikkate alındığında tek başına ayırt ediciliğinin düşük olduğunu, davacı markası ile müvekkiline ait markanın yazı stili, bütünselliği, oluşturdukları algı ve imaj, bıraktıkları intiba ile tüketici nezdinde tamamen farklı markalar olduğunu, karıştırılacak derecede benzerlik bulunmadığını, davacı tarafın dava dilekçesinde kasıtlı olarak markaları aynı yazı karakteri ve puntolarla yazarak suni bir benzerlik oluşturma çabasına giriştiğini, taraf markalarının aynı firmanın markası gibi algılanmayacağını, markaların karıştırılma ihtimalleri olmadığını, davacı tarafın kötü niyet iddiasını itiraz aşamasında belgelendirmediğinden bu iddiaya itibar edilemeyeceğini, dava konusu YİDK kararının usul ve hukuka uygun olduğunu beyanla davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
UYUŞMAZLIK:
Dava, 5000 sayılı Patent ve Marka Vekilliği ile Bazı Düzenlemeler Hakkında Kanun m.15/C hükmüne göre açılan YİDK Kararının İptali ve 6769 sayılı SMK m.25 hükmüne göre açılan Markanın Hükümsüzlüğü istemine ilişkindir.
Taraflar arasındaki uyuşmazlığın; Davalı kurumun tesis ettiği ... sayılı YİDK kararının hukuka uygun olup olmadığı, davalı şahsa ait ... sayılı "..." ibareli marka başvurusu ile davacıya ait itiraza/hükümsüzlüğe mesnet marka arasında SMK m.6/1 hükmü uyarınca ilişkilendirilme ihtimali dahil karıştırılma tehlikesi bulunup bulunmadığı, marka işlem dosyasında davalı şahıs tarafından ileri sürülen kullanmama def'inin yerinde olup olmadığı, davacının gerçek hak sahibi olup olmadığı, davacı markasının tanınmış olup olmadığı, davalı şahsın kötü niyetli olup olmadığı, tescili halinde davalı şahsa ait markanın hükümsüzlüğünün gerekip gerekmediği hususlarına ilişkin olduğu tespit edilmiştir.
Davanın açılmasını müteakip tarafların dilekçeleri karşılıklı tebliğ olunmuş, sundukları deliller alınmış, marka tescil ve başvuru dosyaları ile alâkalı kayıtları getirtilmiş, dava şartları incelenmiş, ön inceleme duruşması yapılmış, hak düşürücü süre bakımından eksiklik bulunmadığı tespit edilmiş, taraflar sulhe teşvik olunmuş, arabulucuya gitme hakları hatırlatılmış, sonuç alınamaması üzerine uyuşmazlık konuları tespit edilmiş, tahkikat icra olunmasını müteakip, bilirkişi heyetinden maddi vakıalara ilişkin rapor alınmış, 06/08/2015 tarih 29437 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren Bölge Adliye ve Adli Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Cumhuriyet Başsavcılıkları İdari ve Yazı İşleri Hizmetlerinin Yürütülmesine Dair Yönetmelik'in 201/2. maddesi hükmü de gözetilerek taraflara tahkikat ve yargılamanın geneliyle ilgili son sözleri de sorulmuş; sözlü iddia ve savunmada bulunma olanağı tanınmıştır.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
İşlem dosyasının tetkikinde; Davalı şahsın "..." ibareli, 21. Sınıfta yer alan emtiaların tescili amacıyla 30.04.2020 tarihinde gerçekleştirdiği ... sayılı marka başvurusunun yapılan ilk incelemeler sonrasında SMK m.5/1-b ve m.5/1-c hükümleri gereğince marka tescil başvurusundan "Camdan, porselenden, seramikten, kilden süs ve dekorasyon eşyaları: heykeller, biblolar, vazolar ve bu malzemelerden mamul müsabakalarda verilen kupalar." emtialarının çıkarılmasına karar verildiği, kalan mallar için başvurunun 13.07.2020 tarih ve 352 sayılı Bülten’de ilan edildiği, söz konusu ilana karşı davacı yanın 09.09.2020 tarihinde 2010/18385 sayılı markayı mesnet göstererek 6769 sayılı SMK’nın m.6/1, m.6/3, m.6/5 ve m.6/9 hükümleri kapsamında itirazda bulunduğu, davalı şahsın 09.10.2020 tarihinde itiraza karşı görüş bildirme dilekçesi sunduğu, dilekçesinde 2010/18385 sayılı markaya ilişkin olarak tüm mal ve hizmetler yönünden kullanmama def'i ileri sürdüğü, davacı yanın 05.02.2021 tarihli kullanım ispat formu ibraz ettiği, yayına yapılan itirazın Markalar Dairesi Başkanlığı'nca reddedildiği, bu karara karşı davacı şirket tarafından 16.06.2021 tarihinde yeniden itirazda bulunulduğu, yeniden yapılan itirazı değerlendiren Türk Patent ve Marka Kurumu Yeniden İnceleme ve Değerlendirme Kurulu'nun ... sayılı YİDK kararı ile itirazın reddine karar verdiği, bu kararın davacı marka vekiline 21.12.2021 tarihinde tebliğ edildiği, iki aylık hak düşürücü süre içinde eldeki davanın açıldığı anlaşılmıştır. Dava konusu marka 20.09.2022 tarihinde tescil edilmiştir.
6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu'nun (SMK) 6.maddesinin 1.fıkrasına göre; Tescil başvurusu yapılan bir markanın, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile aynılığı ya da benzerliği ve kapsadığı mal veya hizmetlerin aynılığı ya da benzerliği nedeniyle, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile halk tarafından ilişkilendirilme ihtimali de dâhil karıştırılma ihtimali varsa itiraz üzerine başvuru reddedilir.
Karıştırma ihtimali, ortalama tüketicilerin, her iki işaret arasında bir şekilde bağlantı kurmasıdır. Bu durum, bir mal veya hizmetin alıcısının bildiği veya duyduğu bir mal veya hizmeti aldığı zannı ile başka bir işletmenin aynı veya benzer malını ya da hizmetini alma ihtimali biçiminde tanımlanmaktadır. Karıştırılma ihtimali, iltibas kavramından daha geniş bir kavram olup, doğrudan ve dolaylı karıştırılma ihtimali olarak ikiye ayrılır. Bu ayrıma göre eğer mal veya hizmetin aynı işletmeden ileri geldiği yönünde bir algılama ortaya çıkıyor, yani bir işletmeye ait mal veya hizmet, başka bir işletmeye ait mal veya hizmet ile karıştırılıyor ve bu nedenle satın alınıyorsa doğrudan karıştırılma ihtimali söz konusudur. Buna karşın, eğer mal veya hizmetin markası birbirinden ayırt ediliyor ancak bunların aynı işletmenin markaları olduğu ya da bu mal veya hizmetin aralarında ekonomik veya idari bağlantı bulunan işletmelerden geldiği biçiminde bir algılama oluşuyor ise bu halde de dolaylı karıştırılma ihtimalinden söz edilir.
Karıştırılma ihtimalinden bahsedilebilmesi için öncelikle önceki ve sonraki markalar arasındaki mal veya hizmet sınıflarının aynı ya da benzer olması gerekir. Mal veya hizmetlerin benzer olup olmadığının belirlenmesinde, karşılaştırılacak mal veya hizmetlerin benzer alıcı çevresine hitap edip etmediği, benzer ihtiyaçları karşılayıp karşılamadığı, aralarında hammadde-yarı mamül-mamül ürün ilişkisi bulunup bulunmadığı, birbirleri yerine ikame ya da tamamlayıcı ürün ya da hizmet olup olmadıkları, dağıtım kanallarının ortak olup olmadığı, marketlerde aynı reyon ya da raflarda satılıp satılmadıkları, aynı toptancılarda satılıp satılmadıkları gibi kriterler göz önünde tutulmalıdır. Sınıfsal benzerlik karşılaştırmasında gerek Nice sınıflandırması gerekse de TÜRKPATENT tarafından çıkartılan sınıflandırma tebliğleri mahkemeler bakımından bağlayıcı değildir. Somut olayın özelliklerine göre TÜRKPATENT tarafından çıkartılan sınıflandırma tebliğinde farklı sınıflarda yer almalarına rağmen ilgili alıcısı nezdinde karıştırmaya yol açacak nitelikteki ürün ve hizmet markalarının kapsadıkları mal ve hizmet sınıflarının benzer olarak değerlendirilmesi de mümkündür.
Karıştırılma ihtimali bakımından sınıfsal benzerliğin söz konusu olması halinde önceki ve sonraki markanın aynı ya da benzer olup olmadıklarının incelenmesi gerekir. Markaların aynı ya da benzer olup olmadıkları incelenirken markayı oluşturan her bir unsura göre değil, bir bütün olarak karşılaştırılan markaların bıraktığı genel, global izlenim, markaların bütünü ile bıraktığı etki dikkate alınacaktır. Markalarda eğer tanımlayıcı unsurlar var ise bu unsurlar değerlendirme dışı bırakılacaktır. Global değerlendirmeye göre, karşılaştırılan markalar arasında karıştırılma ihtimalinin mevcut olup olmadığı incelenirken, ilgili alıcısı nezdinde bıraktıkları genel intibaya göre markaların benzer olup olmadığı, markalar arasında görsel, işitsel ve kavramsal benzerlik bulunup bulunmadığı, ortalama alıcısının algısının ve satın alma kararı verirken göstereceği özen ve dikkat derecesinin ne olduğu, markalar veya işletmeler arasında bağlantı ihtimalinin söz konusu olup olmadığı gibi hususlar incelenerek değerlendirme yapılmalıdır. Bu şekilde inceleme yapılırken, markanın toplumda ne kadar tanındığı, markaların ayırt edici unsurlarının neler olduğu, markanın hitap ettiği ürün ya da hizmetin tüketici kitlesinin kimler olduğu, bu kitlenin satın alma sürecinde göstermeleri beklenen dikkat ve algılama düzeyinin ne olduğu, mal veya hizmetin niteliğinin ve fiyatının ne olduğu, markanın ne kadar özgün, ayırt edici ya da tanımlayıcı olduğu, seri marka algılamasına yol açıp açmadığı gibi hususlar dikkate alınmalıdır.
Belirtilen açıklamalar ışığında, tarafların iddia ve savunmaları, marka işlem dosyası, itiraza/hükümsüzlüğe mesnet marka, hukuki nitelendirme hali hariç olmak üzere maddi vakıalara ilişkin tespitler barındıran bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre;
İlk olarak; YİDK kararının iptali istemi bakımından, marka işlem dosyasında ileri sürülen ve davalı kurumca gerek görülmediği için değerlendirilmeyen kullanmama def'i hususu incelenmiştir. Zira; 6769 sayılı SMK m.19/2 hükmü uyarınca kullanımı ispat edilemeyen itiraza mesnet markanın SMK m.6/1 hükmü uyarınca ilişkilendirilme ihtimali dahil karıştırılma tehlikesi değerlendirmesinde dikkate alınması mümkün değildir.
Somut olayda davalıya ait dava konusu ... sayılı markanın başvuru tarihi 30.04.2020’dir. Davacının gerekçe olarak sunduğu markanın tescil tarihi ise 13.06.2011’dir.
Davacıya ait markanın tescil tarihi gözetildiğinde, davacıya ait markanın, itiraza konu başvurunun başvuru tarihinde 5 yılı aşkın süredir tescilli olduğu, bu gerekçe ile davalının “kullanmama def’i” ileri sürebileceği tespit edilmiştir.
Davacı taraf, kullanımı ispatlamak için aşağıda belgeleri, marka işlem dosyasına ibraz etmiştir:
• ... SEPETİ A.Ş. tarafından düzenlenen 04.01.2016 tarihli 223,90 TL tutarlı fatura: Faturanın sol üst kısmında ... sepeti.com ibaresi yer almakta olup, satışa konu edilen ürün “kahve fincanı”dır.
• ... SEPETİ A.Ş. tarafından düzenlenen 04.01.2016 tarihli 95,95 TL tutarlı fatura: Faturanın sol üst kısmında ... sepeti.com ibaresi yer almakta olup, satışa konu edilen ürün “yemek takımı”dır.
• ... ... AŞ.’ne düzenlenen “30 Ağustos ilan, gazete abonelik, gazete bedeli, ilan tam sayfa, 29 Ekim ilan, reklam bedeli” gibi açıklamaları olan 26 adet fatura: Faturalardan davacıya ait marka bulunmadığı gibi, faturaların tamamı, dava konusu markanın başvuru tarihinden sonra düzenlenmiştir.
İtiraz sahibi tarafından sunulan delillerin itiraza konu markanın tescilli olduğu mal veya hizmetler bakımından kullanımın niteliği, yeri, zamanı, kapsamı ve markanın kullanım şekli hususlarına dair yeterli bilgiyi içermesi gerekir.
Sunulan deliller incelendiğinde; belgelerden sadece 2 adet gazete ilanı ile iki adet faturanın, tarih bakımından kabul edilebilirliği bulunduğu, 2 adet faturanın çok düşük tutarlı faturalar olduğu, satışa konu sadece iki adet ürün bulunduğu, sunulan belgelerin kullanımı göstermek için yeterli olmadığı, markayı taşıyan ürünün ciddi satış tutarını gösterir fatura sunulmadığı, davacı markasının ciddi ve pazar payı yaratmaya elverişli kullanımını ispata yarayan delilin dosyada bulunmadığı anlaşılmıştır. Bu nedenle itiraza mesnet 2010/18385 sayılı markanın tescilli olduğu emtialar bakımından kullanımının ispatlanamadığı, dolayısıyla söz konusu markanın SMK m.6/1 hükmü uyarınca ilişkilendirilme ihtimali dahil karıştırılma tehlikesi değerlendirmesine mesnet alınamayacağı kanaatine varılmıştır. Marka işlem dosyasında her ne kadar ileri sürülen kullanmama def'i değerlendirilmeden ilişkilendirilme ihtimali dahil karıştırılma tehlikesi değerlendirmesi yapılmışsa da, metod bakımından hatalı olmakla birlikte, sonuç olarak itiraza mesnet markanın dava konusu marka başvurusunun tescilini engelleyemeyeceğine yönelik nihai kararın yerinde olduğu kanaatine varılmıştır.
Markanın hükümsüzlüğü istemi bakımından dava aşamasında kullanmama def'i ileri sürülmediğinden, markanın hükümsüzlüğü istemi bakımından, mesnet gösterilen 2010/18385 sayılı markanın tescili kapsamındaki emtialar bakımından kullanıldığı ispatı aranmaksızın SMK m.6/1 hükmü uyarınca ilişkilendirilme ihtimali dahil karıştırılma tehlikesi değerlendirmesi aşağıdaki şekilde yapılmıştır:
Dava konusu marka, 21. Sınıfta tescil edilmek istenmektedir. Davacıya ait hükümsüzlüğe mesnet gösterilen marka ise 35. Sınıfta tescillidir. Davacı markasında yer alan 35. Sınıf 01-05 alt sınıflarında yer alan hizmetler ile dava konusu marka başvurusunda yer alan 21. Sınıf emtia, ilişkilendirilemeyecek derecede farklı mal ve hizmetlerdir. Bu mal ve hizmetler arasında, aynılık/benzerlik bulunmamaktadır. Bununla birlikte, davacı markasında yer alan 35/06 alt sınıfı “Müşterilerin malları elverişli bir şekilde görmesi ve satın alması için çeşitli malların bir araya getirilmesi hizmetleri (belirtilen hizmetler perakende, toptan satış mağazaları, elektronik ortamlar, katalog ve benzeri diğer yöntemler ile sağlanabilir)” hizmetini içermektedir. Davacıya ait marka 35/06 hizmet bakımından satışa sunulacak mallar belirtilmeksizin, genel başlık altında mağazacılık hizmetlerini kapsayacak şekilde tescil edilmiştir. Mahkememizin 20.05.2022 tarihli duruşma tutanağının 5 numaralı ara kararı ile davacı tarafa “Yargıtay 11.Hukuk Dairesi'nin 2016/8877 E 2018/171 K, 2015/8504 E 2016/3492 K, 2015/12715 E 2017/1112 K, 2011/15502 E 2013/461 K, 2017/3588 E 2019/642 K sayılı müstekar içtihatları uyarınca; davacı vekiline önceki tarihli hükümsüzlüğe mesnet gösterdiği 2010/18385 sayılı "..." ibareli markasını tescilli olduğu 35. sınıfta genel olarak düzenlenmiş mağazacılık hizmetleri kapsamında hangi malların satışına ilişkin olarak fiili şekilde ve marka fonksiyonlarını icra edecek biçimde kullandığına ilişkin varsa kullanım ispatına yarayacak belgeleri ibraz etmek üzere 1 ay kesin süre verilmesine, bu süre içerisinde belirtilen markanın tescilli olduğu mağazacılık hizmetleri üzerinde kullanıldığının ispatlanmasına ilişkin belge/belgelerin ibraz edilmemesi halinde HMK m.94 hükmü uyarınca davacı şirketin önceki tarihli bu markasını 35.sınıfta yer alan mağazacılık hizmetlerinde kullanmadığının kabulü ile yargılamaya devam edileceği hususunun duruşmada hazır davacı vekiline İHTARINA” karar verilmiştir.
Davacı taraf, işbu ihtar üzerine, marka işlem dosyasına “kullanım ispatı” için sunduğu belgeleri bir kez daha dosyaya sunmuştur. Bu belgeler, yukarıda “kullanım ispatı”nın incelendiği bölümde ayrıntılı olarak listelenmiştir. Davacının sunduğu bu belgelerin büyük bir çoğunluğu, dava konusu markanın başvuru tarihinden sonraya ilişkindir. Kullanım olarak değerlendirilebilecek 2 adet fatura bulunmaktadır;
• ... SEPETİ A.Ş. tarafından düzenlenen 04.01.2016 tarihli 223,90 TL tutarlı fatura: Faturanın sol üst kısmında ... sepeti.com ibaresi yer almakta olup, satışa konu edilen ürün “kahve fincanı”dır.
• ... SEPETİ A.Ş. tarafından düzenlenen 04.01.2016 tarihli 95,95 TL tutarlı fatura: Faturanın sol üst kısmında ... sepeti.com ibaresi yer almakta olup, satışa konu edilen ürün “yemek takımı”dır.
Yukarıda detayları verilen 2 adet fatura, “yemek takımı” ve “kahve fincanı” ürünlerinin satışına ilişkin olup, bu faturalar, dava dışı ... SEPETİ A.Ş. tarafından düzenlenmiştir. Dava dışı bir şirket tarafından düzenlenen bu faturaların, davacı şirket lehine marka kullanımını gösterdiği kabul edilemeyeceği değerlendirilmekle birlikte, 2 adet faturanın bir markanın kullanımını göstermek için yeterli de olmadığı değerlendirilmiştir. Ayrıca “yemek takımı, kahve fincanı” emtiasının satışına özgülenen 35/6 sınıf ile dava konusu marka kapsamında yer alan emtia, benzer de değildir. Bu mal ve hizmetler arasında, ilişki bulunmamaktadır. Karşılaştırmaya konu mal ve hizmetler, kullanım amacı ve doğası farklı, rekabet halinde olmayan emtialar olup, aynı işletme tarafından üretilmesi/sunulması beklenen mallar/hizmetler değildir.
Sonuç olarak, dava konusu marka kapsamında yer alan emtia bakımından taraf markaları arasında “emtiaların aynı veya benzer olması” şartının sağlanamadığı kanaatine varılmıştır.
Dava konusu marka, standart bir yazı karakteri ile siyah renk ile yazılmış “...” ibaresinden oluşmaktadır. Marka kapsamında herhangi bir kelime ya da şekil unsuru bulunmamaktadır. Kelime birleşik yazılmışsa da, esasen “...” ve “shop” olmak üzere iki kelimeden oluşmaktadır. “...” ibaresi, Türk Dil Kurumu online sözlüğünde “Kaolinden yapılma, beyaz, sert ve yarı saydam çömlek hamuru. Bu hamurdan yapılmış (tabak vb.)” olarak tanımlanmıştır. “Shop” ibaresi ise İngilizce bir kelime olup, “dükkan, mağaza” anlamını taşımaktadır. Dava konusu marka başvurusu “por-se-len-şop” şeklinde telaffuz edilmektedir. “Shop” ibaresi de, “...” ibaresi de, anlamı olan kelimeler olup, orijinal ibareler değildir. Bununla birlikte, bu kelimeler, dava konusu marka kapsamında yer alan emtia bakımından, tanımlayıcı değildir. Ayırt edici niteliği düşük iki ibare bir araya getirilmiş olup, bir ibare diğerine nazaran ön plana çıkarılmamıştır. Bu nedenle, dava konusu markanın esas unsurunun bir bütün olarak “...” ibaresi olduğu değerlendirilmiştir.
Davacıya ait marka da bir kelime markası olup, “...” ibaresinden oluşmaktadır. Marka, standart bir yazı karakteri ve siyah renk ile yazılmıştır. “...” ve “sepeti” ibaresi, birleşik yazılmışsa da, “...” ve “sepeti” ibareleri, anlamlarını korumaya devam etmektedir. Ortaya yeni bir kelime çıkmamıştır. “...” ibaresinin anlamı, bir önceki paragrafta bulunmaktadır. “sepet” ibaresi ise, Türk Dil Kurumu online sözlüğünde “Saz, kamış, ince dal veya tellerden hasır biçiminde örülerek yapılan, genellikle sapı olan, yiyecek ve eşya taşımak için kullanılan kap.” olarak tanımlanmıştır. “...” ve “sepeti” kelimeleri birlikte, bir isim tamlaması oluşturmuştur. Davacıya ait markanın esas unsuru, bir bütün halinde “... sepeti” ibaresidir.
Taraf markaları global olarak karşılaştırıldığında; dava konusu marka kapsamında yer alan emtia bakımından taraf markaları arasında benzerlik bulunmadığı gibi, markaların görsel, işitsel ve kavramsal olarak da benzer olmadığı, markalar arasındaki ortak olarak işaretlenen “...” ibaresinin marka vasfı ve ayırt edici niteliği zayıf bir ibare olması, diğer unsurlar nazarında hiçbir ortak unsur bulunmaması, taraf markalarında “...” kelimesinin esas unsur olmaması, markaların bütünsel olarak ilişkilendirilebilir olmaması, tüketicinin taraf markalarını aynı/aynı tür ya da benzer ürünler üzerinde gördüğünde ya da işittiğinde, farklı marka ile karşı karşıya olduklarını anlayabilmelerinin mümkün olması, taraf markalarının birbiri ile ilişkilendirme ihtimalinin bulunmaması nedeniyle, somut olay bakımından markaların karıştırılması/ilişkilendirilmesi ihtimaline dayalı olan nispi tescil engeline ilişkin şartların oluşmadığı kanaatine varılmıştır.
SMK m.6/3 hükmüne göre; Başvuru tarihinden veya varsa rüçhan tarihinden önce tescilsiz bir marka veya ticaret sırasında kullanılan bir başka işaret için hak elde edilmişse, bu işaret sahibinin itirazı üzerine, marka başvurusu reddedilir.
Marka başvurusunun bu sebeple reddi için marka başvurusundan önce ve markaya konu işaretin aynısı veya benzerinin yoğun ve sıkı kullanımı sonucu işarete belirli bir düzeyde ayırt edicilik kazandırılması gerekir. (Y11HD; 08.10.2019 tarih, 2018/4855 E 2019/6316 K)
Somut olayda yapılan değerlendirmede; Davacı tarafın dosyaya sunduğu belgeler, “kullanım ispatı” incelemesi yaparken listelenmiştir. Sunulan belgeler, davacı tarafın, markasını, yaygın olarak, sürekli ve uzun süredir kullandığını göstermek için yeterli değildir. Bu nedenle, somut olayda davacının önceki kullanıma dayalı gerçek hak sahipliği iddiasının dava konusu markanın tescili bakımından bir engel teşkil etmeyeceği kanaatine varılmıştır.
SMK m.6/5 hükmüne göre; Tescil edilmiş veya tescil başvurusu daha önceki tarihte yapılmış bir markanın, Türkiye’de ulaştığı tanınmışlık düzeyi nedeniyle haksız bir yararın sağlanabileceği, markanın itibarının zarar görebileceği veya ayırt edici karakterinin zedelenebileceği hâllerde, aynı ya da benzer markanın tescil başvurusu, haklı bir sebebe dayanma hâli saklı kalmak kaydıyla, başvurunun aynı, benzer veya farklı mal veya hizmetlerde yapılmış olmasına bakılmaksızın önceki tarihli marka sahibinin itirazı üzerine reddedilir.
SMK m.6/5 hükmü uyarınca; önceki tarihli tescil edilmiş veya tescil başvurusu yapılmış olan bir marka, Türkiye'de ulaştığı tanınmışlık düzeyi sebebiyle, aynı veya benzeri sonraki tarihli marka başvurusunun, aynı veya farklı nitelikteki mal ya da hizmetlere ilişkin tescil talebinin reddini talep edebilir. Bir markanın sadece tanınmış marka niteliğini haiz olması, otomatik olarak o markanın farklı türdeki mal veya hizmetlere ilişkin olarak sonraki tarihli marka başvurusunu engelleme hakkı bahşetmez. Tanınmış marka hakkı sahibinin genişletilmiş korumadan yararlanabilmesi için;
A) Tanınmış markanın itibarından haksız yarar elde edilmesi,
B) Tanınmış markanın itibarına zarar verilmesi,
C) Tanınmış markanın ayırt edici karakterinin zedelenmesi, olasılıklarından en az birinin gerçekleşmesi veya gerçekleşme ihtimalinin bulunması gereklidir. Ayrıca, sonraki tarihli marka başvuru sahibinin, marka başvurusunda haklı bir nedeninin de bulunmaması gerekir.
Tanınmışlık, statik ve dogmatik bir durum değildir. Aksine; sürekli güncellenen, dalgalanabilen, bir çok değişkene bağlı dinamik bir süreci içinde barındırır. Bir markanın tanınmış marka niteliğinde olup olmadığı; a)Toplumun ilgili kesimince markanın tanınma düzeyi, b) Markanın kullanıldığı coğrafi alan, kullanım süresi ve yoğunluğu, c)Marka promosyonlarının ve reklamlarının süresi, yoğunluğu, hedef aldığı alan, d)Markanın tesciller veya tescil başvuruları ile korunduğu coğrafi alanın büyüklüğü, e) Markanın resmi mercilerce tanınmışlığına delalet eden karar ve uygulamaları, f) Markanın ekonomik değeri, g) Markanın hitap ettiği mal veya hizmetlerin pazar payı, gibi tahdidi olmayan kriterler dikkate alınmak suretiyle, yapılacak global bir değerlendirme neticesinde her somut olayda ayrı ayrı değerlendirilmelidir. Hemen belirtilmelidir ki; bir markanın tanınmış marka niteliğini haiz olmasının; yukarıda yer verilen tüm kıstasların sağlanması gerektiğini şart koşmadığı gibi, yukarıda yer verilen kıstaslardan yalnızca birinin gerçekleşmesinin mutlak anlamda ilgili markayı tanınmışlık seviyesine çıkaracağını da göstermez. Burada önemli olan husus; her somut olayda, yukarıda yer verilen kıstaslardan da yararlanarak, global bir değerlendirme yapılması, bunun sonucunda tanınmışlık vasfı ve varsa bu tanınmışlığın etki alanının belirlenmesidir.
Tanınmış markanın itibarından haksız yararlanılmasından söz edilebilmesi için; tanınmış markanın iyi şöhret ve itibar sahibi olması, ilgili tüketici kesimi nezdinde markanın olumlu bir imajının olması gerekir. Bu nedenle imaj transferine konu olabilecek sonraki tarihli marka başvurusunun, tanınmış markanın itibarından haksız yararlanma tehlikesi doğurabileceği söylenebilir. Burada önemli olan, sonraki tarihli markayı gören tüketicinin, önceki tarihli tanınmış markanın kendi zihninde oluşturduğu olumlu imaj ile sonraki tarihli marka arasında bir bağlantı (link) kurması, imaj transferi ihtimalinin bulunması, böylece tanınmış markanın olumlu imajının sağladığı kolaylıktan yararlanarak sonraki tarihli marka başvuru sahibinin ticari avantaj sağlama ihtimalinin bulunmasıdır. Böylece, sonraki tarihli marka başvuru sahibi, tanınmış marka sahibinin uzun uğraşlar sonucu oluşturduğu kalite ve güven birikiminden parazitvari yararlanarak, kendi lehine haksız bir avantaj sağlayacaktır.
Tanınmış markanın itibarına zarar verilebilmesi için; Tanınmış markanın, arzu edilmeyen olumsuz imaj tehlikesine maruz kalacağı bir hal olasılığı içerisinde bulunması gerekmektedir. Tanınmış markanın itibarının zarar görme tehlikesi altında bulunup bulunmadığı incelenirken, tescile konu mal ve hizmetlerin kapsamı dikkate alınmalıdır. Örneğin; tanınmış bir içecek markasının, aynı veya benzerinin tuvalet temizliği emtialarında marka olarak kullanılması halinde, böyle bir olumsuz imaj tehlikesi söz konusu olabilir.
Tanınmış markanın ayırt etme gücünün zedelenmesi için; Sonraki tarihli marka başvurusu nedeniyle, tanınmış markanın ayırt etme gücünün zayıflaması ve bu suretle markanın reklam değerinin düşme ihtimali bulunmalıdır. Tanınmışlık derecesi ve karşılaştırılan markaların hitap ettiği mal veya hizmetlerin birbirleri ile yakınlığı arttıkça, markanın ayırt ediciliğinin zedelenmesi ihtimali de artmaktadır. Bu durumda, markanın muhatap çevresi, sonraki tarihli marka nedeniyle, önceki markanın artık sadece tanınmış marka sahibine ve onun ürünlerine ait olmadığı kanısına varmaktadır.
Somut olayda yapılan değerlendirmede; Davacı taraf itiraz aşamasında, dosyaya markasının kullanımını ispatlamak amacıyla bir kısım belgeler sunmuş olup, bu belgeler “kullanım ispatı”nın incelendiği bölümde ayrıntılı olarak listelenmiştir. Sunulan delillerin büyük bir çoğunluğu, dava konusu markanın başvuru tarihinden sonraya ilişkindir. Tarih bakımından değerlendirmeye alınması mümkün olan belgeler ise, davacı markasının tanınmışlığının ispatı için yeterli değildir. Somut uyuşmazlık bakımından incelendiğinde, davacı tarafça “... SEPETİ” markasının tanınmışlığın ispatına yönelik Türkiye’de gerçekleşen tanıtım faaliyetlerine ilişkin gerek itiraz aşamasında gerek dava aşamasında dosyaya yeterli derecede belge, ilan, reklam harcaması, haber, dergi vb. tanıtım malzemesi sunulmadığı, tanınmışlığın değerlendirilebileceği yeterli belgenin dosya kapsamında bulunmadığı, bu nedenle iddia edilen tanınmışlığın ispatlanamadığı, mahkememizce oluşturulan bilirkişi heyetinin de bilgi ve tecrübeleri kapsamında, davacı markasının tanınmış olarak değerlendirilemeyeceğinin ifade edildiği, bu nedenle davacı markasının tanınmış olduğunun ispatlanamadığı kanaatine varılmıştır.
SMK m.6/9 hükmüne göre; Kötü niyetle yapılan marka başvuruları itiraz üzerine reddedilir.
Kötü niyetli marka başvurusu; Kişiyi, hukuk düzeninin tescil ile elde edilecek hakları kullanması amacı taşımaksızın, hukuka ve ahlaka aykırı olarak, bu hakların hukuk düzenince tasvip edilemeyecek şekilde başka amaçlarla kullanılması olarak tanımlanabilir. Hangi hallerde kötü niyetli olarak marka başvurusunda bulunulmuş sayılacağına ilişkin bir düzenleme bulunmamakla birlikte, genel olarak markayı kullanmaktan ziyade şantaj veya başkasından haksız para elde etmek veya başkalarının ticaretine engel olmak gibi amaçlarla yapılan marka başvuruları kötü niyetle yapılmış başvuru olarak kabul edilmektedir. Kanunun ayrıca müeyyideye bağladığı hususlar tek başına kötü niyet emaresi olarak kabul edilmez. Zira Kanun tarafından zaten müeyyidesi gösterilmiş marka başvuruları için ayrıca kötü niyeti de sebep göstermek doğru görülmemektedir. (Yargıtay 11.Hukuk Dairesi, 12.06.2019, E:2018/2285 K:2019/4361)
Somut olayda; davaya konu marka ile itiraza/hükümsüzlüğe mesnet markanın iltibas tehlikesi oluşturacak derecede benzer olmadığı, bunun haricinde davalı şahsın kötü niyetle hareket ettiğini gösterir somut olgu da ileri sürülmediğinden kötü niyet iddiasına dayalı istemler yerinde bulunmamıştır.
Yukarıda izah edilen gerekçelerle davanın reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.
HÜKÜM:
1-Davanın REDDİNE,
2-Harçlar Kanunu uyarınca alınması gereken 80,70 TL maktu karar ve ilam harcı peşin alındığından bu hususta ayrıca harç tahsiline yer olmadığına,
3-Davalılar kendilerini vekil ile temsil ettirdiğinden karar verildiği tarihte yürürlükte bulunan AAÜT m.3 hükmü gereği hesaplanan 15.000,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalılara verilmesine,
4-Davacı tarafından yapılan 80,70 TL peşin harç, 80,70 TL başvurma harcı, 23,00 TL vekalet harcı, 2.000,00 TL bilirkişi ücreti, 139,50 TL posta, tebligat masrafı olmak üzere toplam 2.323,90 TL yargılama giderinin kendi üzerinde bırakılmasına,
5-Davalı ... tarafından yapılan 11,50 TL vekalet harç sarfiyatına ilişkin yargılama giderinin davacıdan alınarak davalı ...'e verilmesine,
6-HMK m.333 hükmü gereği karar kesinleştiğinde artan avansın yatıran tarafa re'sen iadesine,
Dair, davacı vekili, davalı kurum vekilinin yüzüne karşı, davalı şahıs vekilinin yokluğunda, HMK m. 341 hükmü gereği kararın taraflara tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde Ankara Bölge Adliye Mahkemesi ilgili hukuk Dairesi nezdinde İstinaf Kanun yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. 02/11/2022

Katip ...
E-imza

Hakim ...
E-imza

UYAP Entegrasyonu