WhatsApp Hukuki Asistan

Yeni

Son Karar yapay zeka destekli hukuk asistanınız artık WhatsApp üzerinden cebinizde. Aşağıdaki hizmetlerden dilediğinizi seçerek WhatsApp asistanınıza soru sorarak hemen kullanmaya başlayabilirsiniz.

Hukuki Destek Alma
Hukuki sorularınız için anında uzman desteği alın
Yargıtay ve BAM Kararı Arama
Emsal kararlar ve içtihatlar için arama yapın
Dava Dilekçesi Hazırlama
Yapay zeka ile hızlı ve profesyonel dilekçeler oluşturun
Sözleşme Hazırlama
Özelleştirilmiş sözleşme şablonları oluşturun
Loading Logo

sonkarar

Sayfa Yükleniyor

ANKARA 5. FIKRI VE SINAİ HAKLAR HUKUK MAHKEMESI

T.C. ANKARA 5. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ Esas-Karar No: 2022/367 Esas - 2023/137
TÜRK MİLLETİ ADINA

T.C.
ANKARA
5. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
GEREKÇELİ KARAR

ESAS NO : 2022/367 Esas
KARAR NO : 2023/137

DAVA : Marka (Marka İle İlgili Kurum Kararlarının İptali - Markanın Hükümsüzlüğü)
DAVA TARİHİ : 03/10/2022
KARAR TARİHİ : 24/03/2023
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 24/04/2023
Mahkememizde görülmekte bulunan Marka (Marka İle İlgili Kurum Kararlarının İptali - Markanın Hükümsüzlüğü) davasının yapılan açık yargılamasının sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA:
Davacı vekili 03/10/2022 tarihli dava dilekçesinde özetle; Müvekkili ...’nun .... başta olmak üzere, birçok ulusal gazete, televizyon, dergi ve radyo kanallarını bünyesinde barındıran ...’nin önde gelen medya kuruluşlarından biri olduğu ve davacı müvekkilinin de bu grubun şirketlerinden olduğu, müvekkiline ait markalarda “... ...” kelime grubunun yer almakta olduğu, müvekkilinin “... ...” ibaresi ile düzyazı şeklinde marka tescili aldığı gibi, çocuklara hitap edecek biçimde bir yazı tipi ile mavi, sarı ve turuncu renkleri de kullanmak suretiyle marka tescili almış olduğu, davaya konu markada da “... ...” ibaresinin mavi renk ile tercih edilmiş ve müvekkiline ait tescilli markada kullanılan yazı stilinin çok benzerinin kullanılmış olduğu, müvekkiline ait markanın hitap ettiği tüketici kitlesinin ve davalı şirketin hitap ettiği tüketici kitlesinin çocuklar ve onların ebeveynleri olduğu, çocuklar bakımından dikkat düzeyinin düşük olacağı ve karıştırma ihtimalinin çok daha fazla olacağı, çocukların davaya konu markayı duyduğu veya gördüğü anda ilk kelimenin de “...” ibaresi olması nedeniyle davaya konu markayı müvekkiline ait çizgi filme ilişkin bir marka, hatta müvekkilinin seri bir markası olarak algılayacakları, müvekkilinin çizgi filminde her bölümde bir konuya ilişkin bilgilendirici kesitlerin yayınlanmakta olduğu, çizgi filmde yer alan karakterlerin yeni keşiflerde bulunduğu, örneğin; çizgi filmin bir bölümünün isminin araştırmacı balıklar olduğu, “araştırmacı” ve “...” ibarelerinin anlamsal bakımdan çok yakın olduğu, “... ...” ismi ile 25.01.2020 tarihinde vizyona giren bir filmin de bulunmakta olduğu, bu filmin özetinde müvekkilinin çizgi filminin ana karakteri olan Biba’nın her gün farklı keşifleri olduğunun belirtilmiş olduğu, dolayısıyla “... ...” ibaresinin müvekkilinin çizgi filmindeki karakterler bakımından kullanılabilecek ve kavramsal bakımdan markaları birbirine yakınlaştıran bir unsur olduğu, markaları öğelerine ayırmaya gerek kalmadan bir bütün olarak incelense dahi benzerliğin çok açık olduğu, dolayısıyla davaya konu marka ile müvekkili markalarının işitsel, görsel ve kavramsal açıdan ayırt edilemeyecek derecede benzer olduğu, davalıya ait markada 28. sınıfta bulunan emtiaların yer almakta olduğu, müvekkiline ait tescilli markaların da aynı sınıfta tescil edilmiş olduğu, müvekkiline ait markanın özellikle çizgi film olarak kullanılmakta olduğu, ayrıca müvekkili tarafından bu çizgi filme yönelik çeşitli ürünler ve oyuncakların da tüketicilerin beğenisine sunulmakta olduğu, davaya konu markanın da oyuncak ve puzzle alanında kullanılacak olduğu, müvekkili şirket ile davalı şirketin benzer sektörlerde faaliyet göstermekte olduğu, hitap ettiği tüketici kitlesi de aynı olan markalar bakımından karıştırma ihtimalinin oluşacağı, müvekkiline ait “... ...” ibareli tescilli marka ve markanın üzerinde kullanıldığı çizgi filmin tüm ... nezdinde bilinir ve tanınır durumda olduğu, müvekkiline ait çizgi filmin özellikle çocuklar tarafından çok sevilmekte olduğu, müvekkilinin seri markası zannedilerek tüketici tarafından bu markanın tercih edilmesi halinde müvekkilinden beklenen kalitenin tüketici tarafından bulunamayacağı ve müvekkilinin itibarının tüketici nezdinde zedeleneceği, müvekkiline ait çizgi filmin yayınlandığı günden bugüne dek yüksek izlenme oranlarına sahip olduğu, tüketici nezdinde “... ...” ibaresinin sadece müvekkiline ait markayı akla getirmekte olduğu, bu nedenle müvekkili ile özdeşleşmiş ve tanınmış bir marka haline gelmiş olduğu, SMK 6/5 madde hükmü gereğince ... kararının iptal edilmesinin gerekmekte olduğu, davalı tarafın kötü niyetli olduğu, bilinçli tüketicinin dahi halk nezdinde tanınmış müvekkili markaları ile karşı taraf markasını karıştıracağı, kaldı ki taraf markalarının tüketici kitlesi çocuklar olduğundan bilinç düzeyinin de düşük olduğu, buna rağmen müvekkiline ait “... ...” esas ibareli marka ve bu isimli çizgi filmin varlığına rağmen, benzer ibareler ile davalı tarafından marka tescili alınmak istendiği, oysa ki bir tacirin marka seçerken yeterli araştırmayı yapması ve başka kişi ve kurumların maddi ve gayri maddi unsurlarıyla iltibas meydana getirmekten kaçınması gerekliliğinin bulunduğu, bu durumda davalının mevzubahis ihtimamı göstermediğinin kabul edilmesi gerektiği, başka bir esas unsur kullanma olanağı varken müvekkiline ait tescilli markalarda yer alan şekil unsuru ve esas unsuru aynen almak suretiyle marka tescili alınmış olmasının haksız rekabetin varlığını tevsik etmekte olduğu hususlarını beyan etmekte, ..., ...’nun ... sayılı kararının iptaline ve ... sayılı markanın hükümsüzlüğüne, dava sonuçlanıncaya kadar markanın üçüncü kişilere devrinin önlenmesine ilişkin ihtiyati tedbir konulmasına karar verilmesini talep etmektedir.
CEVAP:
Davalı ... vekili 17/10/2022 tarihli cevap dilekçesinde özetle; Davalı tarafından yapılan “... ...” ibareli marka tescil başvurusu incelendiğinde; markanın kendine özgü ve ayırt edici bir algı oluşturduğu, kullandığı mavi ve beyaz renklerin farklılığı, yazı stilinin farklılığı ve bıraktığı görsel izlenim, bütünsel olarak değerlendirildiğinde davacının itiraza mesnet markalarından tamamen farklı bir marka olduğu, markanın ayırt edici fonksiyonunun yerine getirildiği, markalar arasında karıştırılma ihtimalinin ortaya çıkmayacağı, ihtilaf konusu markalar bu açıdan değerlendirildiğinde, başvuruya konu markanın renk unsuru ile ifade edilmiş bulunan "... ..." ibarelerinden oluşmakta olduğu, itiraza gerekçe olan markaların farklı renk ve yazı karakterlerindeki "... ..." ibarelerinden oluştuğu, markalar arasındaki ihtilaf konusu unsurun "..." kelimesi olmakla birlikte bu kelimenin markalarda münhasır ya da baskın unsur olduğundan bahsetmenin mümkün olmadığı, başvuruya konu markada "..." ve "..." kelimelerinin birlikte bir sıfat tamlaması şeklinde kullanılmış olduğu, bu yönüyle kelimelerin bir anlam bütünlüğü içerisinde birlikte bir bütün oluşturmakta olduğu, orta düzeydeki tüketiciler tarafından birbirinden bağımsız bir marka algılamasına konu olması ihtimalinin bulunmadığı, davalı tarafından oluşturulan marka ibaresinin birbirinden bağımsız iki kelimenin sıfat tamlaması şeklinde yan yana getirilmesi ile oluşturulmuş olduğu, ilgili tüketicinin markalar arasında benzerlik bulunmadığını ve markaların farklı kaynakları gösterme fonksiyonunu yerine getirdiğini tespit edeceği, markaları bütün olarak değerlendiren tüketicinin, iki farklı markanın iki farklı kaynağı işaret ettiğini fark edeceği, tüketicinin malların veya hizmetlerin, aynı işletmeden veya ticari olarak bağlantılı bir işletmeden geldiğine inanması riskinin somut olayda söz konusu olmadığı, objektif bir değerlendirme yapıldığında markaların farklı olduğu ve tüketici algısındaki izlenimlerinin karıştırılmayacağının görüleceği, başvuruya konu "... ..." markasının başvurunun eşya listesinde yer alan mallar veya hizmetler açısından SMK 6/3 bendinde tanımlanan ve reddini gerektirecek düzeyde itiraz sahibi lehine hak sahipliği doğuracak nitelikte tescil başvurusundan önce ...’de markasal olarak aktif ve yoğun kullanımı ispatlanamadığından bu yöndeki iddianın reddinin gerektiği, davacı tarafın SMK 6/5 kapsamındaki tanınmışlık gerekçelerine dayalı itirazının haksız ve hukuki dayanaktan yoksun bir itiraz olduğu, marka tescil başvurusunun tanınmışlık iddiası ile reddedilebilmesi için, tanınmışlık iddiasında bulunan markanın bu iddiasını kanıtlaması ve tanınmışlık düzeyi nedeniyle haksız bir yararın sağlanması, markaya zarar verilmesi veya ayırt edici niteliğinin zedelenmesi hallerinden birinin gerçekleşebileceğini ispatlamasının gerektiği, dolayısıyla tanınmışlık iddiasında bulunan itiraz sahibinin bu iddiasını ispata yeterli ve geçerli deliller ile ortaya koymak zorunda olduğu, davacı tarafın itiraz dilekçesine ek olarak sunduğu bilgi ve belgeler incelendiğinde ise SMK 6/6 maddesi kapsamında "Tescil başvurusu yapılan markanın başkasına ait kişi ismini, ticaret unvanını, fotoğrafını, telif hakkını veya herhangi bir fikri mülkiyet hakkını içermesi halinde hak sahibinin itirazı üzerine başvuru reddedilir. " hükmüne istinaden yapmış olduğu itirazın haksız ve hukuka aykırı olduğu ve davacının bu iddiasını ispat edemediğinin tespit edilmiş olduğu, müvekkili Kurum tarafından verilen kararın hukuka uygun olduğu, davaya konu edilen marka tescil başvurusunun, itiraz eden davacıya ait alan adı veya ticaret unvanını aynen içermediğinden davacı tarafından yapılan bu yöndeki iddiaların da haksız ve hukuki dayanaktan yoksun iddialar olduğu, davacı vekilinin, davalı marka başvurusunun kötü niyetle yapıldığına yönelik iddialarının hukuki dayanaktan yoksun olduğu, itiraz dilekçesinin ekinde başvurunun kötü niyetle yapıldığını gösteren somut ve her türlü şüpheden uzak delil sunulmadığından başvurunun kötü niyetle yapıldığı yönündeki davacı iddiasının kabul edilmesinin mümkün olmadığı, davacı tarafın dava dilekçesinde belirtmiş olduğu diğer markalar değerlendirildiğinde her marka başvurusunun tescil edilen diğer marka başvurularından bağımsız, kendi içerisinde değerlendirilmesi gerekmekte olduğu, Kurum’un sadece kendisine yapılan başvuruyu değerlendirmekle mükellef olduğu, hususlarını beyan etmekte ve davanın reddini talep etmektedir.
Davalı ... Şirketi vekili 27/10/2022 tarihli cevap dilekçesinde özetle; Markalar arasında görsel, işitsel ve kavramsal olarak benzerlik bulunmadığı, davacı markalarının tanınmış olmadığı, davacı yanın kötü niyet iddiasının hukuki dayanaktan yoksun olduğu, ihtiyati tedbirin şartlarının oluşmadığı hususlarını beyan etmekte ve davanın reddi ile ihtiyati tedbir kararının kaldırılmasını talep etmektedir.
UYUŞMAZLIK:
Dava, 5000 sayılı Patent ve Marka Vekilliği ile Bazı Düzenlemeler Hakkında Kanun m.15/C hükmüne göre açılan ... kararının iptali ve 6769 sayılı SMK m.25 hükmüne göre açılan Markanın Hükümsüzlüğü istemine ilişkindir.
Taraflar arasındaki uyuşmazlığın; Davalı kurumun tesis ettiği ... sayılı ... kararının hukuka uygun olup olmadığı, davalı şirkete ait ... sayılı "... ..." ibareli marka başvurusu ile davacıya ait itiraza/hükümsüzlüğe mesnet markalar arasında ilişkilendirilme ihtimali dahil karıştırılma tehlikesi bulunup bulunmadığı, davacı markalarının tanınmış olup olmadığı, davalı şirketin marka tescil başvurusu esnasında kötü niyetli olup olmadığı, tescili halinde davalı şirkete ait markanın hükümsüzlüğünün gerekip gerekmediği hususlarına ilişkin olduğu tespit edilmiştir.

Davanın açılmasını müteakip tarafların dilekçeleri karşılıklı tebliğ olunmuş, sundukları deliller alınmış, marka tescil ve başvuru dosyaları ile alâkalı kayıtları getirtilmiş, dava şartları incelenmiş, ön inceleme duruşması yapılmış, hak düşürücü süre bakımından eksiklik bulunmadığı tespit edilmiş, taraflar sulhe teşvik olunmuş, arabulucuya gitme hakları hatırlatılmış, sonuç alınamaması üzerine uyuşmazlık konuları tespit edilmiş, tahkikat icra olunmasını müteakip, özel veya teknik hususlara ilişkin bilirkişi raporu aldırılmış, 06/08/2015 tarih 29437 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren .... Hizmetlerinin Yürütülmesine Dair Yönetmelik'in 201/2. maddesi hükmü de gözetilerek taraflara tahkikat ve yargılamanın geneliyle ilgili son sözleri de sorulmuş; sözlü iddia ve savunmada bulunma olanağı tanınmıştır.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
İşlem dosyasının tetkikinde; Davalı şirketin 15.04.2021 tarihinde ... sayılı "... ..." ibareli 28.sınıfta bulunan emtialar bakımından tescil başvurusunda bulunduğu, başvurunun 28.06.2021 tarih ve 375 sayılı ...'nde yayımlandığı, davacının 24.08.2021 tarihinde .... sayılı markaları mesnet göstererek yayıma itiraz dilekçesi sunduğu, davalı şirketin 27.10.2021 tarihli itiraza karşı görüş bildirme dilekçesi ibraz ettiği, ...'nca ileri sürülen itirazların haklı bulunmayarak reddine karar verildiği, bu karara karşı davacı şirket tarafından 21.02.2022 tarihinde yeniden itiraz edildiği, itirazı inceleyen ...'nun ... sayılı kararı ile itirazın reddine karar verdiği, verilen kararın davacı marka vekiline 03.08.2022 tarihinde tebliğ edildiği, yasal iki aylık hak düşürücü süre içerisinde eldeki davanın açıldığı anlaşılmıştır. Dava konusu marka başvurusu 06.09.2022 tarihinde tescil edilmiştir.
6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu'nun (SMK) 6.maddesinin 1.fıkrasına göre; Tescil başvurusu yapılan bir markanın, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile aynılığı ya da benzerliği ve kapsadığı mal veya hizmetlerin aynılığı ya da benzerliği nedeniyle, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile halk tarafından ilişkilendirilme ihtimali de dâhil karıştırılma ihtimali varsa itiraz üzerine başvuru reddedilir.
Karıştırma ihtimali, ortalama tüketicilerin, her iki işaret arasında bir şekilde bağlantı kurmasıdır. Bu durum, bir mal veya hizmetin alıcısının bildiği veya duyduğu bir mal veya hizmeti aldığı zannı ile başka bir işletmenin aynı veya benzer malını ya da hizmetini alma ihtimali biçiminde tanımlanmaktadır. Karıştırılma ihtimali, iltibas kavramından daha geniş bir kavram olup, doğrudan ve dolaylı karıştırılma ihtimali olarak ikiye ayrılır. Bu ayrıma göre eğer mal veya hizmetin aynı işletmeden ileri geldiği yönünde bir algılama ortaya çıkıyor, yani bir işletmeye ait mal veya hizmet, başka bir işletmeye ait mal veya hizmet ile karıştırılıyor ve bu nedenle satın alınıyorsa doğrudan karıştırılma ihtimali söz konusudur. Buna karşın, eğer mal veya hizmetin markası birbirinden ayırt ediliyor ancak bunların aynı işletmenin markaları olduğu ya da bu mal veya hizmetin aralarında ekonomik veya idari bağlantı bulunan işletmelerden geldiği biçiminde bir algılama oluşuyor ise bu halde de dolaylı karıştırılma ihtimalinden söz edilir.
Karıştırılma ihtimalinden bahsedilebilmesi için öncelikle önceki ve sonraki markalar arasındaki mal veya hizmet sınıflarının aynı ya da benzer olması gerekir. Mal veya hizmetlerin benzer olup olmadığının belirlenmesinde, karşılaştırılacak mal veya hizmetlerin benzer alıcı çevresine hitap edip etmediği, benzer ihtiyaçları karşılayıp karşılamadığı, aralarında hammadde-yarı mamül-mamül ürün ilişkisi bulunup bulunmadığı, birbirleri yerine ikame ya da tamamlayıcı ürün ya da hizmet olup olmadıkları, dağıtım kanallarının ortak olup olmadığı, marketlerde aynı reyon ya da raflarda satılıp satılmadıkları, aynı toptancılarda satılıp satılmadıkları gibi kriterler göz önünde tutulmalıdır. Sınıfsal benzerlik karşılaştırmasında gerek Nice sınıflandırması gerekse de ... tarafından çıkartılan sınıflandırma tebliğleri mahkemeler bakımından bağlayıcı değildir. Somut olayın özelliklerine göre ... tarafından çıkartılan sınıflandırma tebliğinde farklı sınıflarda yer almalarına rağmen ilgili alıcısı nezdinde karıştırmaya yol açacak nitelikteki ürün ve hizmet markalarının kapsadıkları mal ve hizmet sınıflarının benzer olarak değerlendirilmesi de mümkündür.
Karıştırılma ihtimali bakımından sınıfsal benzerliğin söz konusu olması halinde önceki ve sonraki markanın aynı ya da benzer olup olmadıklarının incelenmesi gerekir. Markaların aynı ya da benzer olup olmadıkları incelenirken markayı oluşturan her bir unsura göre değil, bir bütün olarak karşılaştırılan markaların bıraktığı genel, global izlenim, markaların bütünü ile bıraktığı etki dikkate alınacaktır. Markalarda eğer tanımlayıcı unsurlar var ise bu unsurlar değerlendirme dışı bırakılacaktır. Global değerlendirmeye göre, karşılaştırılan markalar arasında karıştırılma ihtimalinin mevcut olup olmadığı incelenirken, ilgili alıcısı nezdinde bıraktıkları genel intibaya göre markaların benzer olup olmadığı, markalar arasında görsel, işitsel ve kavramsal benzerlik bulunup bulunmadığı, ortalama alıcısının algısının ve satın alma kararı verirken göstereceği özen ve dikkat derecesinin ne olduğu, markalar veya işletmeler arasında bağlantı ihtimalinin söz konusu olup olmadığı gibi hususlar incelenerek değerlendirme yapılmalıdır. Bu şekilde inceleme yapılırken, markanın toplumda ne kadar tanındığı, markaların ayırt edici unsurlarının neler olduğu, markanın hitap ettiği ürün ya da hizmetin tüketici kitlesinin kimler olduğu, bu kitlenin satın alma sürecinde göstermeleri beklenen dikkat ve algılama düzeyinin ne olduğu, mal veya hizmetin niteliğinin ve fiyatının ne olduğu, markanın ne kadar özgün, ayırt edici ya da tanımlayıcı olduğu, seri marka algılamasına yol açıp açmadığı gibi hususlar dikkate alınmalıdır.
Belirtilen açıklamalar ışığında, tarafların iddia ve savunmaları, marka işlem dosyası, itiraza/hükümsüzlüğe mesnet markalar, hukuki nitelendirme hali hariç olmak üzere maddi vakıalara ilişkin tespitler barındıran bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre;
Mahkememizce aldırılan bilirkişi raporunda tablolaştırıldığı üzere; davaya konu marka kapsamında yer alan 28.sınıftaki emtialar ile itiraza/hükümsüzlüğe mesnet ... sayılı markaların kapsamlarında yer alan 28.sınıftaki emtialar aynı veya aynı türdür.
Dava konusu marka; beyaz renkte zemin üzerinde mavi renkte büyük harflerle yukarıya doğru hafif bombeli şekilde yazılmış “...” ibaresinin alt kısmında aynı punto ve renkte aşağı doğru bombeli şekilde yazılmış “...” ibaresinden oluşmaktadır. Söz konusu marka, “... ...” ibaresini bir bütün olarak esas unsur olarak içermekte, markada herhangi bir şekil unsuru bulunmamaktadır.
Davacı şirkete ait davaya gerekçe markalar ise; beyaz zemin üzerinde siyah renkte düz kitap harfleriyle yazılmış “... ...” ibaresinden oluşan markası ile beyaz zemin üzerinde mavi renkte gölgelendirme ile sarı/turuncu renklerde ve orijinal nitelikte karakterize edilerek yazılmış “...” ibaresinin alt kısmında “...” ibaresinden oluşan markasından meydana gelmektedir.
Taraf markaları “...” ibaresini ortak olarak içermekte olduğundan markaların benzer olduğu iddia edilmektedir. Ancak, “...” ve “...” ibarelerinin özellikle oyunlar, çocuk kitapları, çizgi filmler, animasyon filmleri gibi çocuklara hitap eden ürünler üzerinde yaygın kullanımı olan, bu tür ürünler bakımından Kurum nezdinde farklı sahipler tarafından tek başına veya ek ibareler ile birlikte yaygın olarak başvurusu yapılan, bu nedenle de herkesin kullanımına konu olabilecek, tüketicinin sıklıkla karşılaştığı türden bir ibare olması nedeniyle taraf markalarının çakışan 28. Sınıf malları bakımından ayırt ediciliğinin zayıf olduğu düşünülmektedir.
Görsel bakımdan yapılan incelemede; dava konusu markanın esas unsurunun 8’er harften oluşan iki adet kelimeden (... ...), davalı markalarının ise 8 ve 9 harfli iki adet kelimeden (... ...) ibaresinden oluştuğu, davaya konu markanın davacı markalarında yer alan “...” ibaresini aynen içerdiği, ancak devamına “...” ibaresinin eklenmiş olduğu, davacı şirket markalarında ise bu ibarenin devamında “...” ibaresinin yer aldığı görülmektedir. Her ne kadar taraf markalarının ilk kelimeleri ortak olsa da devamına eklenen kelimeler ve oluşturulma şekli bakımından markalar arasında farklılığın bulunduğu, dolayısıyla markaların bir bütün olarak görsel bakımdan benzer olmadığı düşünülmektedir.
İşitsel bakımdan yapılan incelemede; taraf markalarının ilk kelimeleri aynı şekilde telaffuz edilmekte iken, ikinci kelimeler tamamıyla farklı telaffuza sahiptir. Davaya konu markanın ikinci kelimesi “...” şeklinde, davacı şirket markalarınınki ise “...” şeklinde telaffuz edilmektedir. Dolayısıyla iki farklı tamlama şeklinde oluşturulan söz konusu markalar arasında bir bütün olarak işitsel bakımdan benzerlik olmadığı düşünülmektedir.
Kavramsal bakımdan yapılan incelemede; ...’ye göre taraf markalarında ortak olan “...” kelimesi “İlginç ve tehlikeli olayları göze alan, serüvenci, sergüzeştçi, maceraperest”, davaya konu markadaki “...” kelimesi “Var olan ancak bilinmeyen bir şeyi bulan, ortaya çıkaran kimse, bulucu.”, davacı şirket markalarındaki “...” kelimesi “Balıklarda ve yüzen memelilerde karın ve göğüste çift, sırt, kuyruk ve anüste tek olarak bulunan, hareketi ve dengeyi sağlayan organ; halk ağzında Suda iyi yüzen (kimse veya hayvan).” anlamlarına gelmektedir. Taraf markaları sıfat tamlamalarından oluşmakta, davaya konu markadaki “... ...” tamlaması serüvenci, ilginç ve tehlikeli olayları göze alan ve var olan ancak bilinmeyen bir şeyi ortaya çıkaran kimseler anlamında kullanılmakta iken, davacı şirket markalarındaki “... ...” tamlamasındaki “...” ibaresi direkt olarak balıklara atfen kullanıldığından serüvenci, ilginç ve tehlikeli olayları göze alan balıklar anlamına gelmektedir. Dolayısıyla taraf markalarının iki farklı sıfat tamlaması şeklinde oluşturulmuş olduğu ve davaya konu markanın anlam bakımından davacı markalarından uzaklaşmış olduğu düşünülmektedir.
Sonuç olarak; davaya konu marka ile davacıya ait itiraza/hükümsüzlüğe mesnet markalar arasında ilgili tüketici kesimi nezdinde genel izlenim itibariyle ilişkilendirilme ihtimali dahil karıştırılma tehlikesi bulunmadığı kanaatine varılmıştır.
SMK m.6/5 hükmüne göre; Tescil edilmiş veya tescil başvurusu daha önceki tarihte yapılmış bir markanın, ...’de ulaştığı tanınmışlık düzeyi nedeniyle haksız bir yararın sağlanabileceği, markanın itibarının zarar görebileceği veya ayırt edici karakterinin zedelenebileceği hâllerde, aynı ya da benzer markanın tescil başvurusu, haklı bir sebebe dayanma hâli saklı kalmak kaydıyla, başvurunun aynı, benzer veya farklı mal veya hizmetlerde yapılmış olmasına bakılmaksızın önceki tarihli marka sahibinin itirazı üzerine reddedilir.
SMK m.6/5 hükmü uyarınca; önceki tarihli tescil edilmiş veya tescil başvurusu yapılmış olan bir marka, ...'de ulaştığı tanınmışlık düzeyi sebebiyle, aynı veya benzeri sonraki tarihli marka başvurusunun, aynı veya farklı nitelikteki mal ya da hizmetlere ilişkin tescil talebinin reddini talep edebilir. Bir markanın sadece tanınmış marka niteliğini haiz olması, otomatik olarak o markanın farklı türdeki mal veya hizmetlere ilişkin olarak sonraki tarihli marka başvurusunu engelleme hakkı bahşetmez. Tanınmış marka hakkı sahibinin genişletilmiş korumadan yararlanabilmesi için;
A) Tanınmış markanın itibarından haksız yarar elde edilmesi,
B) Tanınmış markanın itibarına zarar verilmesi,
C) Tanınmış markanın ayırt edici karakterinin zedelenmesi, olasılıklarından en az birinin gerçekleşmesi veya gerçekleşme ihtimalinin bulunması gereklidir. Ayrıca, sonraki tarihli marka başvuru sahibinin, marka başvurusunda haklı bir nedeninin de bulunmaması gerekir.
Tanınmışlık, statik ve dogmatik bir durum değildir. Aksine; sürekli güncellenen, dalgalanabilen, bir çok değişkene bağlı dinamik bir süreci içinde barındırır. Bir markanın tanınmış marka niteliğinde olup olmadığı; a)Toplumun ilgili kesimince markanın tanınma düzeyi, b) Markanın kullanıldığı coğrafi alan, kullanım süresi ve yoğunluğu, c)Marka promosyonlarının ve reklamlarının süresi, yoğunluğu, hedef aldığı alan, d)Markanın tesciller veya tescil başvuruları ile korunduğu coğrafi alanın büyüklüğü, e) Markanın resmi mercilerce tanınmışlığına delalet eden karar ve uygulamaları, f) Markanın ekonomik değeri, g) Markanın hitap ettiği mal veya hizmetlerin pazar payı, gibi tahdidi olmayan kriterler dikkate alınmak suretiyle, yapılacak global bir değerlendirme neticesinde her somut olayda ayrı ayrı değerlendirilmelidir. Hemen belirtilmelidir ki; bir markanın tanınmış marka niteliğini haiz olmasının; yukarıda yer verilen tüm kıstasların sağlanması gerektiğini şart koşmadığı gibi, yukarıda yer verilen kıstaslardan yalnızca birinin gerçekleşmesinin mutlak anlamda ilgili markayı tanınmışlık seviyesine çıkaracağını da göstermez. Burada önemli olan husus; her somut olayda, yukarıda yer verilen kıstaslardan da yararlanarak, global bir değerlendirme yapılması, bunun sonucunda tanınmışlık vasfı ve varsa bu tanınmışlığın etki alanının belirlenmesidir.
Tanınmış markanın itibarından haksız yararlanılmasından söz edilebilmesi için; tanınmış markanın iyi şöhret ve itibar sahibi olması, ilgili tüketici kesimi nezdinde markanın olumlu bir imajının olması gerekir. Bu nedenle imaj transferine konu olabilecek sonraki tarihli marka başvurusunun, tanınmış markanın itibarından haksız yararlanma tehlikesi doğurabileceği söylenebilir. Burada önemli olan, sonraki tarihli markayı gören tüketicinin, önceki tarihli tanınmış markanın kendi zihninde oluşturduğu olumlu imaj ile sonraki tarihli marka arasında bir bağlantı (link) kurması, imaj transferi ihtimalinin bulunması, böylece tanınmış markanın olumlu imajının sağladığı kolaylıktan yararlanarak sonraki tarihli marka başvuru sahibinin ticari avantaj sağlama ihtimalinin bulunmasıdır. Böylece, sonraki tarihli marka başvuru sahibi, tanınmış marka sahibinin uzun uğraşlar sonucu oluşturduğu kalite ve güven birikiminden parazitvari yararlanarak, kendi lehine haksız bir avantaj sağlayacaktır.
Tanınmış markanın itibarına zarar verilebilmesi için; Tanınmış markanın, arzu edilmeyen olumsuz imaj tehlikesine maruz kalacağı bir hal olasılığı içerisinde bulunması gerekmektedir. Tanınmış markanın itibarının zarar görme tehlikesi altında bulunup bulunmadığı incelenirken, tescile konu mal ve hizmetlerin kapsamı dikkate alınmalıdır. Örneğin; tanınmış bir içecek markasının, aynı veya benzerinin tuvalet temizliği emtialarında marka olarak kullanılması halinde, böyle bir olumsuz imaj tehlikesi söz konusu olabilir.
Tanınmış markanın ayırt etme gücünün zedelenmesi için; Sonraki tarihli marka başvurusu nedeniyle, tanınmış markanın ayırt etme gücünün zayıflaması ve bu suretle markanın reklam değerinin düşme ihtimali bulunmalıdır. Tanınmışlık derecesi ve karşılaştırılan markaların hitap ettiği mal veya hizmetlerin birbirleri ile yakınlığı arttıkça, markanın ayırt ediciliğinin zedelenmesi ihtimali de artmaktadır. Bu durumda, markanın muhatap çevresi, sonraki tarihli marka nedeniyle, önceki markanın artık sadece tanınmış marka sahibine ve onun ürünlerine ait olmadığı kanısına varmaktadır.
Somut olayda yapılan değerlendirmede; davacı şirket, dava dosyasına “... ...” ibareli markalarının tanınmışlığını destekler yeterli nitelik ve nicelikte delil sunmadığından ve markalar arasında işaret benzerliği bulunmadığından SMK m.6/5 hükmü koşulunun somut olayda oluşmadığı kanaatine varılmıştır.
SMK m.6/9 hükmüne göre; Kötü niyetle yapılan marka başvuruları itiraz üzerine reddedilir.
Kötü niyetli marka başvurusu; Kişiyi, hukuk düzeninin tescil ile elde edilecek hakları kullanması amacı taşımaksızın, hukuka ve ahlaka aykırı olarak, bu hakların hukuk düzenince tasvip edilemeyecek şekilde başka amaçlarla kullanılması olarak tanımlanabilir. Hangi hallerde kötü niyetli olarak marka başvurusunda bulunulmuş sayılacağına ilişkin bir düzenleme bulunmamakla birlikte, genel olarak markayı kullanmaktan ziyade şantaj veya başkasından haksız para elde etmek veya başkalarının ticaretine engel olmak gibi amaçlarla yapılan marka başvuruları kötü niyetle yapılmış başvuru olarak kabul edilmektedir. Kanunun ayrıca müeyyideye bağladığı hususlar tek başına kötü niyet emaresi olarak kabul edilmez. Zira Kanun tarafından zaten müeyyidesi gösterilmiş marka başvuruları için ayrıca kötü niyeti de sebep göstermek doğru görülmemektedir. (...)
Somut olayda; davaya konu marka ile itiraza mesnet markaların iltibas tehlikesi oluşturacak derecede benzer olmadıkları, bunun haricinde davalı şirketin kötü niyetle hareket ettiğini gösterir somut olgu da ileri sürülmediğinden kötü niyet iddiasına dayalı istemler yerinde bulunmamıştır.
Yukarıda izah edilen gerekçelerle davanın reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.
HÜKÜM:
1-Davanın REDDİNE,
2-Harçlar Kanunu uyarınca alınması gereken 179,90 TL maktu karar ve ilam harcından peşin alınan 80,70 TL'nin düşümü ile bakiye kalan 99,20 TL'nin davacıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına,
3-Davalılar kendilerini vekil ile temsil ettirdiğinden karar verildiği tarihte yürürlükte bulunan AAÜT m.3 hükmü gereği hesaplanan 15.000,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalılara verilmesine,
4-Davacı tarafından yapılan 80,70 TL peşin harç, 80,70 TL başvurma harcı, 62,70 TL vekalet harcı, 183,00 TL posta-tebligat masrafı, 3.500,00 TL bilirkişi ücreti olmak üzere toplam 3.907,10 TL yargılama giderinin davacı üzerinde bırakılmasına,
5-Davalı ... Şirketi'nin yapmış olduğu 11,50 TL vekalet harç sarfiyatına ilişkin yargılama giderinin davacıdan alınarak davalı ... Şirketi'ne verilmesine,
6-HMK m.333 hükmü gereği karar kesinleştiğinde artan avansın yatıran tarafa re'sen iadesine,
Dair, Davacı vekilinin, Davalı Kurum vekilinin ve Davalı şirket vekilinin yüzüne karşı, HMK m.341 ve m.345 hükümleri gereği kararın taraflara tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde ... Bölge Adliye Mahkemesi ilgili hukuk dairesi nezdinde İSTİNAF yasa yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.24/03/2023

Katip ...
E-imza

Hakim ...
E-imza

UYAP Entegrasyonu