T.C. ANKARA 5. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA
T.C.
ANKARA
5. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
GEREKÇELİ KARAR
ESAS NO : 2022/334 Esas
KARAR NO : 2023/411
DAVA : Marka (Marka İle İlgili Kurum Kararlarının İptali)
DAVA TARİHİ : 06/09/2022
KARAR TARİHİ : 04/10/2023
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 06/10/2023
Mahkememizde görülmekte bulunan Marka (Marka İle İlgili Kurum Kararlarının İptali) davasının yapılan açık yargılamasının sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA:
Davacı vekili 06/09/2022 tarihli dava dilekçesinde özetle; Müvekkilinin ... ürünleri sektöründe faaliyet gösterdiğini, birçok tanınmış markası bulunduğunu, bu markalardan birinin de “...” markası olduğunu, anılan markanın ... numarası ile tanınmış markalar sicilinde de kaydı bulunduğunu, müvekkili markalarının 1927 yılından beri tescilli olduğunu, yine uluslararası birçok ofiste ve ... nezdinde de tescillerinin olduğunu, davalı yanın ... sayı ve “...” ibaresi ile gerçekleştirdiği marka başvurusunun 16., 21. ve 35. Sınıf mal ve hizmetleri kapsadığı, başvuruya yönelik itirazlarının Kurum tarafından ... sayılı karar neticesinde reddedildiğini, verilen kararın hatalı olduğunu, dava konusu başvuruda 35. Sınıf altında 34. Sınıf malların tamamının satışının konu edildiğini, müvekkili markalarının tanınırlığının bulunduğu 34. Sınıftaki malların da yine bu kapsamda başvuruda yer aldığını, dava konusu markanın müvekkilinin tanınmış “...” markasından tek bir harf farkı taşıdığını, her iki markanın da bu haliyle ayırt edilemeyecek kadar benzer olduğunu, kelimeler arasında gerek işitsel gerekse de görsel algı itibariyle yüksek düzeyde benzerlik bulunduğunu, kelimelerin telaffuzlarının da benzer olduğunu, “..." şeklindeki telaffuzların ayniyet düzeyinde benzer olduklarını, perakendecilik hizmetleri kapsamında tescili talep edilen 34. Sınıftaki emtialar bakımından müvekkilinin markaları ile davaya konu marka arasında sınıfsal ayniyet, perakendecilik hizmetleri kapsamındaki diğer emtialar bakımından ise yüksek sınıfsal benzerlik olduğunu, dava konusu markanın tesciline izin verilmesi halinde davalı yanın bu markayı birçok yerde kullanabileceğini, kaldı ki sigaralar karton paketler içerisinde satılmakta olduğundan ve bu karton paketlerin üzerinde de sigaraların markaları yer aldığından, dava konusu markanın 16. Sınıfta da tescil edilemeyeceğini, "..." markasının, mümkün olan en yüksek ayırt ediciliğe haiz olduğunu, tanınmış markaların korumalarının geniş olduğunu, müvekkili markasının da küresel bir marka olduğunu .... El Kitabında da müvekkili markasının “... sektöründe “...” markası (eşit derecede meşhur ... ... markasıyla birlikte)” şeklinde, tanınmış marka olarak verilen örnekler arasında gösterildiğini, “...” markasının tanınmış marka niteliğini haiz olduğunu belirtir pek çok kurum ve yargı kararı bulunduğunu, müvekkili markasının ... Sözleşmesi kapsamında da tanınmış olduğunu, dava konusu markanın bu tanınmışlıklar nedeniyle de reddi gerektiğini, SMK 6/5 maddesi uyarınca sınıfsal benzerlik kriterinin aranmadığını, dava konusu markanın tescilinin müvekkili markalarının ayırt ediciliğini sulandıracak olduğunu, başvurunun kötü niyetle yapılmış bir başvuru olduğunu iddia ederek ... sayılı ... kararının iptali talepli davayı ikame ettiği görülmektedir.
CEVAP:
Davalı ... vekili 13/09/2022 tarihli cevap dilekçesinde özetle; Davalının markası ile davacının itiraza mesnet markalarının ortalama tüketici nezdinde görsel, işitsel, kavramsal düzeyde ilişkilendirilme ihtimali de dâhil olmak üzere karıştırmaya yol açabilecek derecede benzerlik bulunmadığını, ilgili tüketicilerin başvuruya konu "..." bareli marka ile itiraza gerekçe olarak gösterilen markaları bütüncül algı çerçevesinde farklı ticari kaynaklardan gelen birbirinden farklı markalar olarak algılayabileceğinin açıkça görülmekte olduğunu, başvuru ile itiraza gerekçe olarak gösterilen ... sayılı markaların benzerlik düzeyi ve markalar kapsamında yer alan mallar/hizmetlerin benzerlik durumu birlikte değerlendirildiğinde, başvuru ile itiraza gerekçe olarak gösterilen markalar arasında 6769 s. SMK'nın 6/1 maddesi hükmü anlamında ilişkilendirilme/karıştırılma ihtimalinin bulunmadığını beyanla; davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı ... vekili 04/10/2022 tarihli cevap dilekçesinde özetle; Müvekkilinin 1958 yılında kurulmuş bir aile şirketi olduğunu, özel baskılı kürdan paketleme ve kağıt poşet imalatı ve satışı başta olmak üzere ambalaj sektörünün pek çok alanında hizmet gösterdiğini, müvekkilinin tescilden önce de uzunca bir süre markasını kullandığını, davacı markaları ile müvekkili markaları arasında bir benzerliğin mevcut olmadığını, müvekkiline ait marka ile davacı şirkete ait markayı okuyan veya gören ortalama dikkate sahip ve işaretleri yan yana karşılaştırma imkanı olmayan kişinin zihnindeki intibaın, davacıya ait markaların bıraktığı intiba ile aynı olmayacağını, müvekkili markasının iki ailenin soy isimlerinin birleşimi ile oluşturulduğunu, bu nedenle müvekkili markasının kötü niyetli bir başvuru olarak görülmesinin isabetli olmayacağını savunarak davanın reddini talep ettiği görülmektedir.
UYUŞMAZLIK:
Dava, 5000 sayılı Patent ve Marka Vekilliği ile Bazı Düzenlemeler Hakkında Kanun m.15/C hükmüne göre açılan ... Kararının İptali istemine ilişkindir.
Taraflar arasındaki uyuşmazlığın; Davalı kurumun tesis ettiği ... sayılı ... kararının davacının itirazlarının reddine ilişkin kısmının hukuka uygun olup olmadığı, davalı şirkete ait ... sayılı "..." ibareli marka başvurusu ile davacıya ait itiraza mesnet markalar arasında ilişkilendirilme ihtimali dahil karıştırılma tehlikesi bulunup bulunmadığı, davacı markalarının tanınmış olup olmadığı, davalı şirketin kötü niyetli olup olmadığı hususlarına ilişkin olduğu tespit edilmiştir.
Davanın açılmasını müteakip tarafların dilekçeleri karşılıklı tebliğ olunmuş, sundukları deliller alınmış, marka tescil ve başvuru dosyaları ile alâkalı kayıtları getirtilmiş, dava şartları incelenmiş, ön inceleme duruşması yapılmış, hak düşürücü süre bakımından eksiklik bulunmadığı tespit edilmiş, taraflar sulhe teşvik olunmuş, arabulucuya gitme hakları hatırlatılmış, sonuç alınamaması üzerine uyuşmazlık konuları tespit edilmiş, tahkikat icra olunmasını müteakip, özel ve teknik hususlara ilişkin bilirkişi incelemesi yapılmış, 06/08/2015 tarih 29437 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren ... Hizmetlerinin Yürütülmesine Dair Yönetmelik'in 201/2. maddesi hükmü de gözetilerek taraflara tahkikat ve yargılamanın geneliyle ilgili son sözleri de sorulmuş; sözlü iddia ve savunmada bulunma olanağı tanınmıştır.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
İşlem dosyasının tetkikinde; Davalı şirketin "..." ibareli 19.03.2021 tarihinde gerçekleştirdiği ... sayılı marka başvurusunun yapılan ilk incelemeler sonrasında 28.06.2021 tarih ve 375 sayılı Bülten’de ilan edildiği, söz konusu ilana karşı davacı yanın 31.08.2021 tarihinde .... sayılı markalarını mesnet göstererek 6769 sayılı SMK’nın m.6/1, m.6/4, m.6/5 ve m.6/9 hükümleri kapsamında itirazda bulunduğu, davalı şirketin 24.09.2021 tarihli itiraza karşı görüş dilekçesi ibraz ettiği, yayına yapılan itirazın ...'nca reddine karar verildiği, bu karara karşı davacı şirket tarafından 14.02.2022 tarihinde yeniden itirazda bulunulduğu, davalı şirketin 11.03.2022 tarihli karşı görüş dilekçesi sunduğu, yeniden yapılan itirazı değerlendiren .... 'nun ... sayılı ... kararı ile itirazın reddine karar verdiği, bu kararın davacı marka vekiline 06.07.2022 tarihinde tebliğ edildiği, iki aylık hak düşürücü süre içinde eldeki davanın açıldığı anlaşılmıştır.
6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu'nun (SMK) 6.maddesinin 1.fıkrasına göre; Tescil başvurusu yapılan bir markanın, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile aynılığı ya da benzerliği ve kapsadığı mal veya hizmetlerin aynılığı ya da benzerliği nedeniyle, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile halk tarafından ilişkilendirilme ihtimali de dâhil karıştırılma ihtimali varsa itiraz üzerine başvuru reddedilir.
Karıştırma ihtimali, ortalama tüketicilerin, her iki işaret arasında bir şekilde bağlantı kurmasıdır. Bu durum, bir mal veya hizmetin alıcısının bildiği veya duyduğu bir mal veya hizmeti aldığı zannı ile başka bir işletmenin aynı veya benzer malını ya da hizmetini alma ihtimali biçiminde tanımlanmaktadır. Karıştırılma ihtimali, iltibas kavramından daha geniş bir kavram olup, doğrudan ve dolaylı karıştırılma ihtimali olarak ikiye ayrılır. Bu ayrıma göre eğer mal veya hizmetin aynı işletmeden ileri geldiği yönünde bir algılama ortaya çıkıyor, yani bir işletmeye ait mal veya hizmet, başka bir işletmeye ait mal veya hizmet ile karıştırılıyor ve bu nedenle satın alınıyorsa doğrudan karıştırılma ihtimali söz konusudur. Buna karşın, eğer mal veya hizmetin markası birbirinden ayırt ediliyor ancak bunların aynı işletmenin markaları olduğu ya da bu mal veya hizmetin aralarında ekonomik veya idari bağlantı bulunan işletmelerden geldiği biçiminde bir algılama oluşuyor ise bu halde de dolaylı karıştırılma ihtimalinden söz edilir.
Karıştırılma ihtimalinden bahsedilebilmesi için öncelikle önceki ve sonraki markalar arasındaki mal veya hizmet sınıflarının aynı ya da benzer olması gerekir. Mal veya hizmetlerin benzer olup olmadığının belirlenmesinde, karşılaştırılacak mal veya hizmetlerin benzer alıcı çevresine hitap edip etmediği, benzer ihtiyaçları karşılayıp karşılamadığı, aralarında hammadde-yarı mamül-mamül ürün ilişkisi bulunup bulunmadığı, birbirleri yerine ikame ya da tamamlayıcı ürün ya da hizmet olup olmadıkları, dağıtım kanallarının ortak olup olmadığı, marketlerde aynı reyon ya da raflarda satılıp satılmadıkları, aynı toptancılarda satılıp satılmadıkları gibi kriterler göz önünde tutulmalıdır. Sınıfsal benzerlik karşılaştırmasında gerek Nice sınıflandırması gerekse de ... tarafından çıkartılan sınıflandırma tebliğleri mahkemeler bakımından bağlayıcı değildir. Somut olayın özelliklerine göre ... tarafından çıkartılan sınıflandırma tebliğinde farklı sınıflarda yer almalarına rağmen ilgili alıcısı nezdinde karıştırmaya yol açacak nitelikteki ürün ve hizmet markalarının kapsadıkları mal ve hizmet sınıflarının benzer olarak değerlendirilmesi de mümkündür.
Karıştırılma ihtimali bakımından sınıfsal benzerliğin söz konusu olması halinde önceki ve sonraki markanın aynı ya da benzer olup olmadıklarının incelenmesi gerekir. Markaların aynı ya da benzer olup olmadıkları incelenirken markayı oluşturan her bir unsura göre değil, bir bütün olarak karşılaştırılan markaların bıraktığı genel, global izlenim, markaların bütünü ile bıraktığı etki dikkate alınacaktır. Markalarda eğer tanımlayıcı unsurlar var ise bu unsurlar değerlendirme dışı bırakılacaktır. Global değerlendirmeye göre, karşılaştırılan markalar arasında karıştırılma ihtimalinin mevcut olup olmadığı incelenirken, ilgili alıcısı nezdinde bıraktıkları genel intibaya göre markaların benzer olup olmadığı, markalar arasında görsel, işitsel ve kavramsal benzerlik bulunup bulunmadığı, ortalama alıcısının algısının ve satın alma kararı verirken göstereceği özen ve dikkat derecesinin ne olduğu, markalar veya işletmeler arasında bağlantı ihtimalinin söz konusu olup olmadığı gibi hususlar incelenerek değerlendirme yapılmalıdır. Bu şekilde inceleme yapılırken, markanın toplumda ne kadar tanındığı, markaların ayırt edici unsurlarının neler olduğu, markanın hitap ettiği ürün ya da hizmetin tüketici kitlesinin kimler olduğu, bu kitlenin satın alma sürecinde göstermeleri beklenen dikkat ve algılama düzeyinin ne olduğu, mal veya hizmetin niteliğinin ve fiyatının ne olduğu, markanın ne kadar özgün, ayırt edici ya da tanımlayıcı olduğu, seri marka algılamasına yol açıp açmadığı gibi hususlar dikkate alınmalıdır.
Belirtilen açıklamalar ışığında, tarafların iddia ve savunmaları, marka işlem dosyası, itiraza mesnet markalar, hukuki nitelendirme hali hariç olmak üzere maddi vakıalara ilişkin tespitler barındıran bilirkişi kök ve ek raporu ile tüm dosya kapsamına göre;
Mahkememizce aldırılan bilirkişi kök raporunda tablolaştırıldığı üzere; davacı yanın önceki tarihli markalarının tamamı yalnızca 34. Sınıftaki “... ve ... mamulleri” emtialarını kapsamakta olup, dava konusu marka ise 16 ve 21. Sınıf mallar ile 35. Sınıf içerisinde satış hizmetleri ve sair alt grupları kapsamaktadır. Davacı yanın markaları ile 16 ve 21. sınıf mallar ve ayrıca 35.01-04 alt gruplarında yer alan hizmetler tamamen bağımsız nitelikteki sektörlere yönelik mal ve hizmetleri içermekte olup bahsi geçen mal ve hizmetler bakımından taraf markaları arasında herhangi bir benzerlik bulunmadığı, markaların bağımsız ihtiyaçlara yönelik farklı tüketici gruplarına hitap ettiği, birbiri ile doğrudan rekabet ilişkisi içerisinde yer almadığı, sunum, satış ve dağıtım kanallarının farklı olduğu, hatta davacı yan markaları kapsamındaki ... ve ... ürünlerinin ülkemizdeki yasal düzenlemeler çerçevesinde satış ve sunum biçimlerinde dahi belli kısıtlamalar olmasının yanı sıra 18 yaşından büyük tüketicilerin kanunen satın alabileceği ürünler olmalarından kaynaklı her iki markanın birbirinden tamamen bağımsız ürünler ihtiva ettikleri değerlendirilmektedir.
Davacı yanın özellikle 16. Sınıf mallar bakımından ileri sürdüğü tamamlayıcılık ilişkisine mahkememizce iştirak edilmemiştir. Zira “Tamamlayıcı" kavramı; herhangi iki mal ve/veya hizmetin birlikte kullanılması anlamında genişletilebilecek bir kavram olmayıp yaygın teamüllerde de tüketicinin iki ürün arasında bu yönde doğrudan bir algısının mevcut olup olmadığının gözetilmesi gerekmektedir. Söz konusu mal ve hizmetler arasında son derece yakın bir ilişki gerektirmekte olup ilişki öyle olmalıdır ki birinin kullanımı diğeri için zorunlu ya da belli bir ihtiyaçtan kaynaklı olmalıdır. Başka bir deyişle söz gelimi kahve – ... mamulü arasındaki ilişki çoğu zaman tüketicilerin bireysel alışkanlıklarından kaynaklı bir birliktelik içermekte ise de gerek ürün kategorisi olarak, gerek satış noktaları açısından, gerek karşıladıkları ihtiyaç bakımından, gerek ilgili tüketici kitleleri bakımından (... mamullerinin yalnızca 18 yaşından büyük tüketicilerin satın alabilmesi gibi) birbirleri ile doğrudan bir benzerlik taşımamaktadır. Keza yine örneğin ... mamulleri ile sakız emtiası arasında, ... mamulü tüketicilerinin sigarayı bırakma sürecinde veya doğrudan sigara tüketimi esnasında sakız çiğnemeleri nedeniyle bir ilişki var ise de bu iki farklı mal grubunun benzer bir ihtiyaca yönelik kullanımını gösterir bu durum söz konusu iki mal grubunu birbiri ile benzer kılmamaktadır. Somut olayda da 16. Sınıftaki “...” malzemelerinin, ... mamullerinin paketlenmesinde kullanılan ürünler olmaları, tek başına bu iki ürün grubu arasında bir bağlantı kurulması açısından yeterli bir kriter olarak görülmemiş olup tüketici algısında bu iki mal grubu arasında işletmesel bir bağlantı kurulması olağan şartlarda mümkün değildir.
07.01.2011 tarih ve 27808 sayılı Resmi Gazetede yayınlanan "... Mamulleri ve Alkollü İçkilerin Satışına ve Sunumuna İlişkin Usul ve Esaslar Hakkında Yönetmelik" kapsamında; ... mamullerinin perakende satışını yapabilmek için, ... mamulü perakende satış belgesi almak, ... mamullerinin satışını, işyerinin dışarıdan görünmeyen ayrı bir bölümünde, on sekiz yaşını doldurmamış kişilerin doğrudan ulaşamaması için tedbir alınmak suretiyle, çalışanların gözetim ve denetimi altında bulundurarak yapabilmek, satış ünitelerini, ... mamullerini işyeri dışından görülmeyecek şekilde konumlandırmak, işyerinin fiziki koşulları sebebiyle, satış ünitesinin içerisinde bulunan ... mamullerinin dışarıdan görünmesinin engellenemediği durumlarda, işyerine yerleştirilen satış ünitesinin, içi görünmeyecek şekilde üretilmiş olması gerekmek, herhangi bir satış ünitesinin bulunmadığı ya da satış ünitesinin sığamayacağı kadar küçük alanlarda satış yapan perakende satıcılar, ... mamullerini görünür yüzü şeffaf olmayan dolaplarda bulundurmak gibi kurallar getirilmiştir.
Bu haliyle taraf markalarının kapsamlarının dağıtım kanallarının ortak olması ve marketlerde aynı reyonda ya da rafta, aynı toptancıda satışı söz konusu dahi olmamaktadır.
Ayrıca, 4207 sayılı ... Ürünlerinin Zararlarının Önlenmesi ve Kontrolü Hakkında Kanunun 3'üncü maddesinin on beşinci fıkrası; “... ürünleri üretici, ithalatçı ve dağıtıcı firmaları ile ... ürünlerinin isim, marka, amblem, logo veya bunları doğrudan çağrıştıran diğer isim ve alametler, ... ürünleri harici mal ve hizmet sektörlerindeki firma veya ürünlerle ilişkilendirilemez ve ... ürünüyle diğer ürün veya hizmetin birbiriyle ilişkili olduğu izlenimi verecek biçimde kullanılamaz. ... ürünleri harici mal ve hizmet sektörlerindeki firma ve ürünlerin isim, marka, amblem, logo veya bunları doğrudan çağrıştıran diğer isim ve alametler de, ... ürünleriyle veya firmalarıyla ilişkilendirilemez ve ürün veya hizmetin ... ürünüyle ilişkili olduğu izlenimi verecek biçimde kullanılamaz, hiçbir ürünün üzerinde ... ürünlerini çağrıştıran herhangi bir işaret ve renk bulunamaz. Bu fıkranın uygulanmasına ilişkin usul ve esaslar Sağlık Bakanlığının uygun görüşü alınarak ... tarafından belirlenir.” şeklindedir.
Bu nedenlerle aslında doğrudan rekabet içerisinde olmayan, aynı satış – sunum kanallarına dahi sahip olmayan (söz gelimi gıda ürünleri ile ... mamulleri marketlerde bir arada satılsalar dahi ... mamulleri marketlerde genel olarak özel standlar/raflar üzerinde, reklamına ve piyasaya arzına ilişkin sınırlandırmalara tabi olacak şekilde ve marka adı dahi derhal fark edilemeyecek şekilde sergilenmektedir), doğaları gereği birbirlerinden farklı mahiyetteki mal ve hizmetlerin birbiri ile ilişkilendirilmesi kabul edilebilir değildir.
Davacı yanın; ... mamulleri ile 33. Sınıftaki alkollü içecekler, 32. Sınıftaki biralar, 30. Sınıftaki çaylar, 04. Sınıftaki kömür ve sair yakıtlar, 16. Sınıftaki kartonlar gibi ürünlerin perakendeciliği hizmetleri arasında doğal bir benzerlik bulunduğu ve buna bağlı olarak da aralarındaki mal ve hizmet benzerliğinin kabul edilmesi gerektiği yönündeki itiraz, mahkememizce gerçekçi bir yaklaşım çerçevesinde değerlendirilebilir görülmemiştir. Bu tür bir ilişkinin ancak ve ancak davacı yanın markasının kurumsal kimliğini işaret eden ek unsurların varlığı halinde (örneğin ...+... görseli gibi) dikkate alınması mümkündür. Halbuki somut olayda böyle bir durumdan bahsedilmesi mümkün olmadığı gibi “...” kelimesinin de yaratım, uydurulmuş, eşi benzeri olmayan bir sözcük olarak değerlendirilmesi de mümkün değildir. Nitekim ... sicil kayıtlarında da muhtelif sınıflarda anılan ibarenin marka başvurusuna konu edilmiş olunması da bu hususu somutlaştıran bir olgudur.
Davacı vekilinin 20/06/2023 tarihli itiraz dilekçesi ekinde sunduğu mahkeme kararında; "nargile kömürü" ve türevleri emtiaları ile "..." emtiaları arasında benzerlik bulunduğu belirtilmişse de, dava konusu marka başvurusu kapsamında; "nargile kömürü" veya "..." emtiasının bulunmadığı, dava konusu marka başvurusunda 35.sınıfta kömür emtialarının pazarlanması hizmetinin bulunduğu, pazarlama hizmeti ile pazarlamaya konu emtianın imalinin aynı mal ve hizmet olmadığı, dolayısıyla davacı yan tarafından ibraz edilen mahkeme kararı ile mahkememizce aldırılan bilirkişi kök ve ek raporları arasında çelişki bulunmadığı tespit edilmiştir.
Bununla birlikte dava konusu marka kapsamında 35.05 alt grubundaki satış hizmetlerinde 1-34 malların tamamının satışa konu edildiği, 34. Sınıfta “..., çiğneme tütünleri, sigaralar, purolar. Değerli metalden olanlar da dahil olmak üzere, ... içenlere mahsus malzemeler: pipolar, puro ve sigara ağızlıkları, küllükler, ... kutuları, sigara sarmak için aletleri, sigara kağıtları, nargileler, çakmaktaşları, çakmaklar, elektronik sigaralar ve bunlarla kullanılan kartuşlar. Kibritler” emtialarının yer aldığı, bu emtiaların satışına özgülenmiş satış hizmetleri ile davacı yanın 34. Sınıftaki malları arasında benzerlik düzeyinde bir ilişkinin mevcut olduğu değerlendirilmektedir. Zira her ne kadar davacı yanın önceki tarihli markaları kapsamında 35. Sınıf 05. Alt grubundaki satış hizmetleri mevcut değil ise de uygulamada da kabul gördüğü üzere mal üreten işletmenin karineten üreteceği malı da ticari mevkie çıkartmak suretiyle fiziki olarak veyahut e-ticaret siteleri üzerinden/online satış yöntemi ile satış işlemine konu edeceği kabul edilmektedir. Bu halde bir ürünün marka sahibinin ürün satışı ile bu ürünle ilgili olarak mağazacılık hizmeti sunan kişiler, arzlarını aynı satış yerlerinde gerçekleştirmektedir. Aynı ürüne ilişkin olarak, ürün ve ürünün satışının gerçekleştiği hizmet arasındaki yakın bağlantı, bunların tamamlayıcı mal/hizmet olduğunu göstermektedir. Zira mağazacılık hizmeti ticaret markalı ürünlerin varlığı hâlinde söz konusudur. Bu itibarla her ne kadar ürün ile ürünün satış hizmeti aynı amaca hizmet etmese, aynı türde olmasa da bunlar tamamlayıcı oldukları için aralarında karıştırılma ihtimalinin bulunduğu kabul edilir. Bu husus özellikle ticaret markasının kapsadığı ürünlerin, satış mağazalarında satılan ürünlerle ayniyet/benzerlik gösterdiği durumlarda söz konusu olur.
Hal böyleyken başvuru kapsamında yer alan 35.sınıftaki “Müşterilerin malları elverişli bir şekilde görmesi ve satın alması için ..., çiğneme tütünleri, sigaralar, purolar. Değerli metalden olanlar da dahil olmak üzere, ... içenlere mahsus malzemeler: pipolar, puro ve sigara ağızlıkları, küllükler, ... kutuları, sigara sarmak için aletleri, sigara kağıtları, nargileler, çakmaktaşları, çakmaklar, elektronik sigaralar ve bunlarla kullanılan kartuşlar. Kibritler mallarının bir araya getirilmesi hizmetleri; (belirtilen hizmetler perakende, toptan satış mağazaları, elektronik ortamlar, katalog ve benzeri diğer yöntemler ile sağlanabilir.)” hizmetlerinin tamamı açısından taraf markalarının benzer ihtiyaçları karşılayan, tüketiciye aynı kanaldan ve aynı tür satış yöntemi ile ulaştırılan, birbirleri ile doğrudan rekabet ilişkisi içerisinde bulunan, hedef tüketici kitleleri benzer olan, birbirlerini tamamlayan mal ve aynı malların satışına yönelik hizmetleri kapsadıkları değerlendirilmiştir.
Dava konusu markanın "..." şeklinde hiçbir figüratif unsur taşımayan bir kelime markası olduğu, markanın lacivert renkte ve olağan harf karakterleri ile yazıldığı, “...” ibaresinin dilimizde bir anlamı olmadığı gibi yabancı dilde bir sözcük de olmadığı, davalı taraf beyanlarından yaratılmış/uydurulmuş bir kelime olduğu, kelimenin yazımına uygun olarak “...” şeklinde telaffuz edileceği değerlendirilmektedir.
Davacı yanın bilirkişi kök raporunda yer verilen tabloda yer alan önceki markalarının tamamının esas unsuru ise “...” kelimesinden oluşmakta olup davacının kimi markasında "...+..." şeklinde bir “...” figürünün kullanıldığı, kimi markalarında sair ek sözcük unsurlarının yer aldığı, bununla birlikte hiçbir ibarenin markanın asli unsurundaki algıyı değiştirmediği, bu kelimenin ... “...” anlamına gelen bir sözcük olduğu, bu anlamının temel ... eğitimi almış olağan bir tüketici tarafından bilinemeyebileceği, kelimenin yazımına uygun şekilde “...” ya da ... bilen tüketiciler açısından “...” olarak telaffuz edilecek olduğu değerlendirilmektedir.
Taraf markaları esas unsurları itibariyle karşılaştırıldıklarında; dava konusu markanın herhangi bir figüratif unsur taşımaması nedeniyle markaların şekli unsurları açısından karşılaştırılmaları isabetli olmayacağı gibi yine kavramsal olarak da markaların karşılaştırılmaları mümkün görülmemektedir. Bununla birlikte markaların asli unsurlarını oluşturan sözcük unsurlarının her ikisi de beş harften oluşmakta olup kelimeler arasındaki yegane fark markaların 3. harflerindeki “...” harflerinden ibaret farktır. Normal şartlarda dahi bu iki harf fonetik olarak birbirine yakınlaşan, birbiri yerine anlaşılabilen harflerken, markalardaki diğer dört harfin de birebir aynı dizilim içerisinde yer alıyor oluşu, kelimelerin görsel ve işitsel açıdan son derece yüksek bir benzerlik ilişkisi içerisinde olmaları sonucunu beraberinde getirmiştir. Bu halde taraf markalarının münhasıran tek bir ayırt edici sözcük unsuru taşıdıkları, bunun dışında ek sözcük unsurlarının dava konusu markada yer almadığı gibi davacı markalarında da seri marka yaratım amaçlı olarak kullanılan tali ibarelerden oluştuğu, markaların asli unsurları arasında yalnızca tek bir harf farkı bulunduğu, bu farklılığın işaretler arasında belirgin bir fark yaratmadığı gibi tüketicinin taraf markaları ile aynı ya da benzer mal ve hizmetlerde karşılaştığında, markalara erişiminde yanılgı yaşamasını sonucunu doğurabilecek sonuçları beraberinde getirebileceği, tüketicinin hangi markadan yararlandığı, hangi markayı daha önce deneyimlediği konusunda algısal bir karışıklık yaşayabileceği, nitekim tüketicinin her koşulda markaları yan yana karşılaştırma ihtimalinin bulunmadığı bir durumda süsleme niteliğindeki görsel unsurları hafızasında hatırlayamayabileceği, özellikle işitsel açısından markalar arasındaki benzerliğin de markalara yönelik tecrübelerin üçüncü kişilere aktarımı esnasında kelimelerin net bir şekilde ayırt edilebilirliğini de mümkün kılmayacağı, bu halde işaretlerin bütünsel algılarda yeterli ek ve ayırt edici unsurlar taşımadıkları tespit edildiğinden, uyuşmazlık konusu mal ve hizmetlerin tüketicileri nezdinde benzer oldukları tespit edilmiştir.
Sonuç olarak; dava konusu başvuru kapsamında 35.05 alt grubunda “Müşterilerin malları elverişli bir şekilde görmesi ve satın alması için ..., çiğneme tütünleri, sigaralar, purolar. Değerli metalden olanlar da dahil olmak üzere, ... içenlere mahsus malzemeler: pipolar, puro ve sigara ağızlıkları, küllükler, ... kutuları, sigara sarmak için aletleri, sigara kağıtları, nargileler, çakmaktaşları, çakmaklar, elektronik sigaralar ve bunlarla kullanılan kartuşlar. Kibritler mallarının bir araya getirilmesi hizmetleri; (belirtilen hizmetler perakende, toptan satış mağazaları, elektronik ortamlar, katalog ve benzeri diğer yöntemler ile sağlanabilir.)” şeklinde tanımlanan hizmetler ile davacı yanın önceki tarihli markaları 34. Sınıfta yer alan mallar arasındaki benzerlik düzeyinin, işaretler arasındaki yüksek düzeyli benzerlik ilişkisi ve yine 34. Sınıfa özgülenen pazarın, davacı yanın markalarının yüksek tanınırlığı bulunan emtiaları içermesi nedeniyle, tüketicinin dava konusu markayı, davacı markaları zannederek tercih etme ihtimalinin yüksek olacağı bu durumun ise mutlak bir şekilde karıştırılma ihtimalini beraberinde getireceği, dolayısıyla yukarıda yer verilen hizmetler bakımından, markalar arasında SMK m.6/1 hükmü uyarınca ilişkilendirilme ihtimali dahil karıştırılma tehlikesi koşulunun oluştuğu kanaatine varılmıştır.
SMK m.6/4 hükmüne göre; ... Sözleşmesinin 1 inci mükerrer 6 ncı maddesi bağlamındaki tanınmış markalar ile aynı veya benzer nitelikteki marka başvuruları, aynı veya benzer mal veya hizmetler bakımından itiraz üzerine reddedilir.
SMK m.6/4 hükmü bağlamında tanınmış marka koruması için; toplumun her kesimince bilinme gerekli olmayıp, toplumun ilgili kesimindeki bilinilirlik düzeyi dikkate alınacaktır. Toplumun ilgili kesimi; markanın tanındığı iddia edilen ve kaynak ülkede markanın tescilli olduğu ve kullanıldığı sektörü ifade eder. (....) Bir markanın ... Sözleşmesi anlamında tanınmış marka olarak kabul edilebilmesi için, bu markanın ...'de tanınmış olmasının ya da kullanılmasının gerekip gerekmediği hususu bakımından; .... sayılı kararında belirtildiği üzere, ...’de tescilli olmayan markalara tanınmış marka koruması sağlanabilmesi için, söz konusu markanın, itiraza konu marka başvuru tarihinden önce ...’de ilgili sektörde tanınmış marka olduğunun dosyaya sunulan objektif delillerle ispat edilmesi gerekir. (Aynı yönde ....)
SMK m.6/5 hükmüne göre; Tescil edilmiş veya tescil başvurusu daha önceki tarihte yapılmış bir markanın, ...’de ulaştığı tanınmışlık düzeyi nedeniyle haksız bir yararın sağlanabileceği, markanın itibarının zarar görebileceği veya ayırt edici karakterinin zedelenebileceği hâllerde, aynı ya da benzer markanın tescil başvurusu, haklı bir sebebe dayanma hâli saklı kalmak kaydıyla, başvurunun aynı, benzer veya farklı mal veya hizmetlerde yapılmış olmasına bakılmaksızın önceki tarihli marka sahibinin itirazı üzerine reddedilir.
SMK m.6/5 hükmü uyarınca; önceki tarihli tescil edilmiş veya tescil başvurusu yapılmış olan bir marka, ...'de ulaştığı tanınmışlık düzeyi sebebiyle, aynı veya benzeri sonraki tarihli marka başvurusunun, aynı veya farklı nitelikteki mal ya da hizmetlere ilişkin tescil talebinin reddini talep edebilir. Bir markanın sadece tanınmış marka niteliğini haiz olması, otomatik olarak o markanın farklı türdeki mal veya hizmetlere ilişkin olarak sonraki tarihli marka başvurusunu engelleme hakkı bahşetmez. Tanınmış marka hakkı sahibinin genişletilmiş korumadan yararlanabilmesi için;
A) Tanınmış markanın itibarından haksız yarar elde edilmesi,
B) Tanınmış markanın itibarına zarar verilmesi,
C) Tanınmış markanın ayırt edici karakterinin zedelenmesi, olasılıklarından en az birinin gerçekleşmesi veya gerçekleşme ihtimalinin bulunması gereklidir. Ayrıca, sonraki tarihli marka başvuru sahibinin, marka başvurusunda haklı bir nedeninin de bulunmaması gerekir.
Tanınmışlık, statik ve dogmatik bir durum değildir. Aksine; sürekli güncellenen, dalgalanabilen, bir çok değişkene bağlı dinamik bir süreci içinde barındırır. Bir markanın tanınmış marka niteliğinde olup olmadığı; a)Toplumun ilgili kesimince markanın tanınma düzeyi, b) Markanın kullanıldığı coğrafi alan, kullanım süresi ve yoğunluğu, c)Marka promosyonlarının ve reklamlarının süresi, yoğunluğu, hedef aldığı alan, d)Markanın tesciller veya tescil başvuruları ile korunduğu coğrafi alanın büyüklüğü, e) Markanın resmi mercilerce tanınmışlığına delalet eden karar ve uygulamaları, f) Markanın ekonomik değeri, g) Markanın hitap ettiği mal veya hizmetlerin pazar payı, gibi tahdidi olmayan kriterler dikkate alınmak suretiyle, yapılacak global bir değerlendirme neticesinde her somut olayda ayrı ayrı değerlendirilmelidir. Hemen belirtilmelidir ki; bir markanın tanınmış marka niteliğini haiz olmasının; yukarıda yer verilen tüm kıstasların sağlanması gerektiğini şart koşmadığı gibi, yukarıda yer verilen kıstaslardan yalnızca birinin gerçekleşmesinin mutlak anlamda ilgili markayı tanınmışlık seviyesine çıkaracağını da göstermez. Burada önemli olan husus; her somut olayda, yukarıda yer verilen kıstaslardan da yararlanarak, global bir değerlendirme yapılması, bunun sonucunda tanınmışlık vasfı ve varsa bu tanınmışlığın etki alanının belirlenmesidir.
Tanınmış markanın itibarından haksız yararlanılmasından söz edilebilmesi için; tanınmış markanın iyi şöhret ve itibar sahibi olması, ilgili tüketici kesimi nezdinde markanın olumlu bir imajının olması gerekir. Bu nedenle imaj transferine konu olabilecek sonraki tarihli marka başvurusunun, tanınmış markanın itibarından haksız yararlanma tehlikesi doğurabileceği söylenebilir. Burada önemli olan, sonraki tarihli markayı gören tüketicinin, önceki tarihli tanınmış markanın kendi zihninde oluşturduğu olumlu imaj ile sonraki tarihli marka arasında bir bağlantı (link) kurması, imaj transferi ihtimalinin bulunması, böylece tanınmış markanın olumlu imajının sağladığı kolaylıktan yararlanarak sonraki tarihli marka başvuru sahibinin ticari avantaj sağlama ihtimalinin bulunmasıdır. Böylece, sonraki tarihli marka başvuru sahibi, tanınmış marka sahibinin uzun uğraşlar sonucu oluşturduğu kalite ve güven birikiminden parazitvari yararlanarak, kendi lehine haksız bir avantaj sağlayacaktır.
Tanınmış markanın itibarına zarar verilebilmesi için; Tanınmış markanın, arzu edilmeyen olumsuz imaj tehlikesine maruz kalacağı bir hal olasılığı içerisinde bulunması gerekmektedir. Tanınmış markanın itibarının zarar görme tehlikesi altında bulunup bulunmadığı incelenirken, tescile konu mal ve hizmetlerin kapsamı dikkate alınmalıdır. Örneğin; tanınmış bir içecek markasının, aynı veya benzerinin tuvalet temizliği emtialarında marka olarak kullanılması halinde, böyle bir olumsuz imaj tehlikesi söz konusu olabilir.
Tanınmış markanın ayırt etme gücünün zedelenmesi için; Sonraki tarihli marka başvurusu nedeniyle, tanınmış markanın ayırt etme gücünün zayıflaması ve bu suretle markanın reklam değerinin düşme ihtimali bulunmalıdır. Tanınmışlık derecesi ve karşılaştırılan markaların hitap ettiği mal veya hizmetlerin birbirleri ile yakınlığı arttıkça, markanın ayırt ediciliğinin zedelenmesi ihtimali de artmaktadır. Bu durumda, markanın muhatap çevresi, sonraki tarihli marka nedeniyle, önceki markanın artık sadece tanınmış marka sahibine ve onun ürünlerine ait olmadığı kanısına varmaktadır.
Somut olayda yapılan değerlendirmede; Davacı yanın markalarının dosya kapsamına sunulan delillerden de görülebileceği üzere tanınmış, dünyaca bilinen ve ülkemizde de aynı doğrultuda imaja sahip markalardan olduğu noktasında bir tereddüt bulunmamaktadır. Tanınmış markaların aynı ya da benzerlerinin tesciline izin verilmesinin zaman içerisinde orijinal markanın ayırt ediciliğinin giderek zayıflaması, benzer ticari isimler taşıyan çok sayıda markanın aynı piyasada var olması sonucunu meydana getirebileceği, bu durumun ise zaman içerisinde tanınmış markanın sulanmasına neden olabileceği açıktır. Bununla birlikte tanınmış markaların, tanınırlığının bulunduğu mal ve hizmet sınıflarından farklı mal ve hizmetlerde daha geniş bir korumadan yararlanabilmesi için kimi durumlarda işaretler arasındaki benzerlik halinin çok daha yüksek olması ya da farklı mal ve hizmetlerin, tanınırlığın bulunduğu sektör ile ilişkili olması gerekmektedir.
Somut olay açısından da dava konusu markanın tescil edilmek istendiği 16 ve 21.sınıf emtialar ile 35. Sınıftaki sair hizmetler, davacı yanın fiili anlamda tanınmışlığı bulunan sektör ile herhangi bir şekilde ilişkilendirilmesi mümkün olmayan mahiyetteki emtialara yönelik olup, tüketicinin anılan mallar üzerinde dava konusu marka ile karşı karşıya kaldığında, zihninde, davacı yanın ilgili sektörde faaliyet göstermeye başladığı yönünde bir algı edinmesi mümkün görülmemiştir. Zira ortalama zeka düzeyindeki bir tüketicinin, dava konusu markanın asli ve esasen yasal düzenlemeler çerçevesinde tek faaliyet alanı olan ... ve ... mamulleri haricinde, "..." şeklindeki dava konusu markayı gördüğünde, bu ibareyi alelade bir sözcük markası gibi algılayarak ne “...” kelime unsurunu ne de "...+..." şeklindeki görsel unsuru ihtiva eden davacı markalarını zihninde çağrıştırmayacaktır. Böylesi bir durumda, dava konusu markanın tescilinin, davacı markasının tanınırlığı ve ayırt ediciliğine zarar verme ihtimali, davacı markalarının itibarından yararlanma olasılığı ya da kendi lehine haksız menfaat temini sonuçlarını doğurmayacağı düşünülmekte ve değerlendirilmektedir. Dolayısıyla somut olayda davacı yan markasının tanınmışlığı bulunan “... mamulleri” sektörü ile bağlantılı 35.05 satış hizmetlerinde SMK m.6/1 kapsamında benzer görülen emtialar bakımından davacı yanın SMK m.6/5 korumasından yararlanması mümkün ise de davacı tarafça yaratılmamış, ... somut anlama haiz bir kelimenin, birebir aynı şekilde üçüncü kişilerce dahi farklı mal ve hizmetlerde tercih edilebilirliği bulunmaktayken, dava konusu markada birebir nitelikte bir kullanımın da mevcut olmadığı, tanınmış marka korumasının temeli iltibas ihtimaline dayalı değil ise de nihayetinde iltibas tehlikesi bakımından örtüşmeyen mal ve hizmet sınıflarında, davacı markasının tanınmışlık temelli ek bir korumadan yararlanması için burada tüketici algısında davacı markalarını çağrıştıracak ek unsurların varlığının mutlaka gözetilmesi gerektiği, somut uyuşmazlık konusu markanın tescili kapsamında olup, yukarıda belirtilen iltibas tehlikesi dışında kalan mal ve hizmetlerde, tüketicinin “...” şeklinde bir marka ile karşı karşıya kalması halinde herhangi bir şekilde davacı markalarının zihninde çağrışmayacağı, dolayısı ile tanınmışlık temelli bir tescil engelinin somut olayda mevcut olmadığı kanaatine varılmıştır.
SMK m.6/9 hükmüne göre; Kötü niyetle yapılan marka başvuruları itiraz üzerine reddedilir.
Kötü niyetli marka başvurusu; Kişiyi, hukuk düzeninin tescil ile elde edilecek hakları kullanması amacı taşımaksızın, hukuka ve ahlaka aykırı olarak, bu hakların hukuk düzenince tasvip edilemeyecek şekilde başka amaçlarla kullanılması olarak tanımlanabilir. Hangi hallerde kötü niyetli olarak marka başvurusunda bulunulmuş sayılacağına ilişkin bir düzenleme bulunmamakla birlikte, genel olarak markayı kullanmaktan ziyade şantaj veya başkasından haksız para elde etmek veya başkalarının ticaretine engel olmak gibi amaçlarla yapılan marka başvuruları kötü niyetle yapılmış başvuru olarak kabul edilmektedir. Kanunun ayrıca müeyyideye bağladığı hususlar tek başına kötü niyet emaresi olarak kabul edilmez. Zira Kanun tarafından zaten müeyyidesi gösterilmiş marka başvuruları için ayrıca kötü niyeti de sebep göstermek doğru görülmemektedir. (...)
Somut olayda; davaya konu marka ile itiraza mesnet markaların bir kısım hizmetler bakımından iltibas tehlikesi oluşturacak derecede benzer olmalarının haricinde davalı şirketin kötü niyetle hareket ettiğini gösterir somut olgu ileri sürülmediğinden kötü niyet iddiasına dayalı istemler yerinde bulunmamıştır.
Yukarıda izah edilen gerekçelerle; SMK m.6/1 hükmü koşulunun davaya konu marka kapsamında yer alan bir kısım hizmetler bakımından oluştuğu tespit edildiğinden, davanın kısmen kabulüne karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.
HÜKÜM:
1-Davanın KISMEN KABULÜ ile; "Müşterilerin malları elverişli bir şekilde görmesi ve satın alması için ..., çiğneme tütünleri, sigaralar, purolar. Değerli metalden olanlar da dahil olmak üzere, ... içenlere mahsus malzemeler: pipolar, puro ve sigara ağızlıkları, küllükler, ... kutuları, sigara sarmak için aletleri, sigara kağıtları, nargileler, çakmaktaşları, çakmaklar, elektronik sigaralar ve bunlarla kullanılan kartuşlar. Kibritler mallarının bir araya getirilmesi hizmetleri; (belirtilen hizmetler perakende, toptan satış mağazaları, elektronik ortamlar, katalog ve benzeri diğer yöntemler ile sağlanabilir.)" hizmetleri bakımından ... sayılı ... kararının davacının itirazlarının reddine ilişkin kısmının İPTALİNE, fazlaya ilişkin istemin REDDİNE,
2-Harçlar Kanunu uyarınca alınması gereken 269,85 TL maktu karar ve ilam harcından peşin alınan 80,70 TL'nin düşümü ile bakiye kalan 189,15 TL'nin müteselsilen davalılardan tahsili ile hazineye gelir kaydına,
3-Davacı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar verildiği tarihte yürürlükte bulunan AAÜT m.3 hükmü gereği hesaplanan 25.500,00 TL vekalet ücretinin davalılardan alınarak davacıya verilmesine,
4-Davanın kısmen reddolunması ve davalıların kendilerini vekil ile temsil ettirmeleri sebebiyle AAÜT m.3 hükmü gereği hesaplanan 25.500,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalılara verilmesine,
5-Davanın kabul ret oranının takdiren 1/2 olarak kabulüne,
6-Karar ve ilam harcının davanın yalnızca kabul edilen kesimi üzerinden alınması sebebi ile davacının peşin yatırdığı 80,70 TL peşin karar ve ilam harcının davalılardan alınarak davacıya verilmesine,
7-Davacı tarafından yapılan 80,70 TL başvurma harcı, 37,10 TL vekalet harcı, 3.500,00 TL bilirkişi ücreti, 45,42 TL dosya kapağı masrafı, 600,00 TL posta ve tebligat masrafı olmak üzere toplam 4.263,22 TL yargılama giderinin 1/2'si olan 2.131,61 TL'nin davalılardan alınarak davacıya verilmesine, kalan 2.131,61 TL yargılama giderinin davacı üzerinde bırakılmasına,
8-Davalı ... tarafından yapılan 62,70 TL vekalet harç sarfiyatına ilişkin yargılama giderinin 1/2'si olan 31,35 TL'nin davacıdan alınarak davalı ...'ne verilmesine, bakiye 31,35 TL yargılama giderinin davalı ... üzerinde bırakılmasına,
9-HMK m.333 hükmü gereği karar kesinleştiğinde artan avansın yatıran tarafa re'sen iade edilmesine,
Dair, davacı vekili, davalı kurum vekili, davalı şirket vekilinin yüzüne karşı HMK m. 341 hükmü gereği kararın taraflara tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde .... Bölge Adliye Mahkemesi ilgili hukuk Dairesi nezdinde İstinaf Kanun yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.04/10/2023
Katip ...
E-imza
Hakim ...
E-imza
Dilekçeniz oluşturuluyor. Bu süreç biraz zaman alabilir, ancak sıkılmamanız için aşağıda dilekçe oluşturulmasını istediğiniz konuda benzer içtihatları listeledik. İncelemek isteyebilir veya bekleyebilirsiniz. Dilekçeniz oluşturulduktan sonra ekranda sizinle paylaşılacaktır. Sabrınız için teşekkür ederiz!