T.C. ANKARA 5. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA
T.C.
ANKARA
5. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
GEREKÇELİ KARAR
ESAS NO : 2022/283 Esas
KARAR NO : 2023/168
DAVA : Marka (Marka İle İlgili Kurum Kararlarının İptali - Markanın Hükümsüzlüğü)
DAVA TARİHİ : 02/08/2022
KARAR TARİHİ : 05/04/2023
YAZIM TARİHİ : 05/05/2023
Mahkememizde görülmekte bulunan Marka (Marka İle İlgili Kurum Kararlarının İptali - Markanın Hükümsüzlüğü) davasının yapılan açık yargılamasının sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA:
Davacı vekili 02/08/2022 tarihli dava dilekçesinde özetle; “...” markasının davacı adına ... sayılar ile tescilli olarak yıllardır kullanıldığını, davalı şahıs tarafından yapılan ... başvuru numaralı "..." ibareli marka başvurusuna davacının bu markalarına dayalı olarak dosyaladığı itirazların diğer davalı ... tarafından dava konusu edilen ... kararı ile reddedilmesinin haksız ve hukuka aykırı bir işlem olduğunu, zira taraf markalarının görsel, işitsel ve kavramsal açılardan yakın benzer olduğunu, karşılaştırılan markalar arasında sadece tek bir harf farklılığının olduğunu, bu harfin de davalının markasına ayırt edici nitelik katmadığı, karşılaştırılan markaların kapsadıkları emtiaların hitap ettiği alıcı kesiminin bilinç/dikkat seviyelerinin yüksek olmadığını, ortalama tüketicinin algısı ve markaları değerlendirme imkanı göz önünde bulundurulduğunda, davaya konu marka ile davacının markaları arasında karıştırılma ihtimalinin yüksek olduğunun görüleceğini, davacının “...”li markalarının tanınmış ve seri markalar olduğunu, davalının markasının da bu seri markaların bir devamı olarak algılanma ihtimalinin yüksek olduğunu, bu nedenle dava konusu edilen markanın ortalama tüketici nezdinde davacının seri ve tanınmış markalarının sulandırılmasına yol açacak nitelikte olduğunu, davalının markasının tescili halinde davalının davacının tanınmış markasının ayırt ediciliğinden haksız bir yarar sağlayacağını ve bu tanınmış markanın itibarının zedeleneceğini, bu markanın tescili halinde davalı tarafça haksız bir şekilde davacı şirketin ticari itibarından yararlanılmış olacağını, bu nedenle davalının marka başvurusunun kötü niyetli yapılmış olduğunun da kabulünün gerektiğini ileri sürerek, ... ...’nın dava konusu edilen 01.06.2022 tarihli ve ... sayılı kararının iptaline ve davalı adına tescili talep edilen ... sayılı markanın hükümsüzlüğüne ve sicilden terkinine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP:
Davalı ... 12/08/2022 tarihli cevap dilekçesinde özetle; Somut olayda karşılaştırılan markaların görsel, işitsel ve kavramsal açılardan benzer olmadığını, zira markaların bütünsel açıdan ele alındığında birbirlerinden çok farklı unsurlar ihtiva ettiklerini, bu yüzden ortalama tüketici nezdinde çekişme konusu emtialar açısından markalar arasında bir iltibas tehlikesinin bulunmadığını, diğer taraftan somut olayda davacının SMK m.6/3, m.6/5 ve m.6/9 hükümlerinin uygulanması koşullarının oluştuğunu da ispat edemediğini, bu nedenlerle davadaki taleplerin reddinin gerektiğini savunmuştur.
Davalı ... vekili 20/09/2022 tarihli cevap dilekçesinde özetle; Taraf markalarının bir takım ortak harfler içermeleri dışında görsel, işitsel ve kavramsal açılardan tamamen farklı olduklarını, kelimelerde vurgunun başta olması ve taraf markalarında ortak olduğu iddia edilen kelimelerin baş harflerinin farklı olması açısından markaların halk nezdinde karıştırılma ihtimalinin bulunmadığını, ayrıca işaretlerin bütün olarak oluşturdukları izlenimin de son derece farklı olduğunu, davacının markalarında geçen “...” kelimesinin ... kökenli bir kelime olup, kemikle oynanan bir oyunun adı olduğunu, davalının markasında geçen “...” kelimesinin ise İspanyol/Katalanca kökenli bir sözcük olup, ...’de “kanatlı” anlamına geldiğini, davalının marka ürün grubu olarak “kanatlı” anlamını taşıyan bir markayı tescil ettirmek istemesinin son derece doğal olduğunu, davacının "..." markasının halihazırda kullanılan ve tüketici tarafından bilinirliği olan bir marka olmadığını, somut uyuşmazlıkta davacının markasının ciddi bir biçimde kullanıldığını ispat etmesi gerektiğini, halbuki davacının davasına/itirazlarına mesnet aldığı markalarını 5 yıldan uzun süredir hiç kullanılmadığını, davacının davalının marka tescilinin kötü niyetle yapıldığı yönündeki iddialarını da somut delillerle ispat edemediğini, bu nedenlerle davadaki taleplerin reddinin gerektiğini savunmuştur.
UYUŞMAZLIK:
Dava, 5000 sayılı Patent ve Marka Vekilliği ile Bazı Düzenlemeler Hakkında Kanun m.15/C hükmüne göre açılan ... Kararının İptali ve 6769 sayılı SMK m.25 hükmüne göre açılan Markanın Hükümsüzlüğü istemine ilişkindir.
Taraflar arasındaki uyuşmazlığın; Davalı kurumun tesis ettiği ... sayılı ... kararının hukuka uygun olup olmadığı, davalı şahsa ait ... sayılı "..." ibareli marka başvurusu ile davacıya ait itiraza/hükümsüzlüğe mesnet markalar arasında ayırt edilemeyecek derecede benzerlik, ilişkilendirilme ihtimali dahil karıştırılma tehlikesi bulunup bulunmadığı, dava aşamasında ileri sürülen kullanmama def'inin yerinde olup olmadığı, davacının gerçek hak sahipliğinin bulunup bulunmadığı, davacı markalarının tanınmış olup olmadığı, davalı şahsın kötü niyetli olup olmadığı, tescili halinde davalı şahsa ait markanın hükümsüzlüğünün gerekip gerekmediği hususlarına ilişkin olduğu tespit edilmiştir.
Davanın açılmasını müteakip tarafların dilekçeleri karşılıklı tebliğ olunmuş, sundukları deliller alınmış, marka tescil ve başvuru dosyaları ile alâkalı kayıtları getirtilmiş, dava şartları incelenmiş, ön inceleme duruşması yapılmış, hak düşürücü süre bakımından eksiklik bulunmadığı tespit edilmiş, taraflar sulhe teşvik olunmuş, arabulucuya gitme hakları hatırlatılmış, sonuç alınamaması üzerine uyuşmazlık konuları tespit edilmiş, tahkikat icra olunmasını müteakip, bilirkişi heyetinden maddi vakıalara ilişkin rapor alınmış, 06/08/2015 tarih 29437 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren ... Hizmetlerinin Yürütülmesine Dair Yönetmelik'in 201/2. maddesi hükmü de gözetilerek taraflara tahkikat ve yargılamanın geneliyle ilgili son sözleri de sorulmuş; sözlü iddia ve savunmada bulunma olanağı tanınmıştır.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
İşlem dosyasının tetkikinde; Davalı şahsın "..." ibareli, 29, 30 ve 35.sınıfta yer alan emtiaların tescili amacıyla 31.08.2020 tarihinde gerçekleştirdiği ... sayılı marka başvurusunun yapılan ilk incelemeler sonrasında 28.12.2020 tarih ve 363 sayılı Bülten’de ilan edildiği, söz konusu ilana karşı davacı yanın 01.03.2021 tarihinde ... sayılı markaları mesnet göstererek 6769 sayılı SMK’nın m.6/1, m.6/3 ve m.6/6 hükümleri kapsamında itirazda bulunduğu, yayına yapılan itirazın ...'nca reddine karar verildiği, bu karara karşı davacı şirket tarafından 21.12.2021 tarihinde yeniden itirazda bulunulduğu, yeniden yapılan itirazı değerlendiren ...'nun ... sayılı ... kararı ile itirazın reddine karar verdiği, bu kararın davacı marka vekiline 03.06.2022 tarihinde tebliğ edildiği, iki aylık hak düşürücü süre içinde eldeki davanın açıldığı anlaşılmıştır. Dava konusu marka başvurusu yargılama safahati içinde tescil edilmemiştir.
İlk olarak belirtilmesi gerekir ki; dava konusu marka başvurusu tescil edilmediğinden markanın hükümsüzlüğü istemi hakkında karar verilmesine yer olmadığına karar verilmiştir.
... kararının iptali istemi bakımından ise marka işlem dosyasında itiraz sebebi yapılan ve dava aşamasında değinilen argümanlar dikkate alınarak ve marka işlem dosyası ile sınırlı olarak aşağıdaki şekilde inceleme yapılmıştır:
6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu'nun (SMK) 6.maddesinin 1.fıkrasına göre; Tescil başvurusu yapılan bir markanın, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile aynılığı ya da benzerliği ve kapsadığı mal veya hizmetlerin aynılığı ya da benzerliği nedeniyle, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile halk tarafından ilişkilendirilme ihtimali de dâhil karıştırılma ihtimali varsa itiraz üzerine başvuru reddedilir.
Karıştırma ihtimali, ortalama tüketicilerin, her iki işaret arasında bir şekilde bağlantı kurmasıdır. Bu durum, bir mal veya hizmetin alıcısının bildiği veya duyduğu bir mal veya hizmeti aldığı zannı ile başka bir işletmenin aynı veya benzer malını ya da hizmetini alma ihtimali biçiminde tanımlanmaktadır. Karıştırılma ihtimali, iltibas kavramından daha geniş bir kavram olup, doğrudan ve dolaylı karıştırılma ihtimali olarak ikiye ayrılır. Bu ayrıma göre eğer mal veya hizmetin aynı işletmeden ileri geldiği yönünde bir algılama ortaya çıkıyor, yani bir işletmeye ait mal veya hizmet, başka bir işletmeye ait mal veya hizmet ile karıştırılıyor ve bu nedenle satın alınıyorsa doğrudan karıştırılma ihtimali söz konusudur. Buna karşın, eğer mal veya hizmetin markası birbirinden ayırt ediliyor ancak bunların aynı işletmenin markaları olduğu ya da bu mal veya hizmetin aralarında ekonomik veya idari bağlantı bulunan işletmelerden geldiği biçiminde bir algılama oluşuyor ise bu halde de dolaylı karıştırılma ihtimalinden söz edilir.
Karıştırılma ihtimalinden bahsedilebilmesi için öncelikle önceki ve sonraki markalar arasındaki mal veya hizmet sınıflarının aynı ya da benzer olması gerekir. Mal veya hizmetlerin benzer olup olmadığının belirlenmesinde, karşılaştırılacak mal veya hizmetlerin benzer alıcı çevresine hitap edip etmediği, benzer ihtiyaçları karşılayıp karşılamadığı, aralarında hammadde-yarı mamül-mamül ürün ilişkisi bulunup bulunmadığı, birbirleri yerine ikame ya da tamamlayıcı ürün ya da hizmet olup olmadıkları, dağıtım kanallarının ortak olup olmadığı, marketlerde aynı reyon ya da raflarda satılıp satılmadıkları, aynı toptancılarda satılıp satılmadıkları gibi kriterler göz önünde tutulmalıdır. Sınıfsal benzerlik karşılaştırmasında gerek Nice sınıflandırması gerekse de ... tarafından çıkartılan sınıflandırma tebliğleri mahkemeler bakımından bağlayıcı değildir. Somut olayın özelliklerine göre ... tarafından çıkartılan sınıflandırma tebliğinde farklı sınıflarda yer almalarına rağmen ilgili alıcısı nezdinde karıştırmaya yol açacak nitelikteki ürün ve hizmet markalarının kapsadıkları mal ve hizmet sınıflarının benzer olarak değerlendirilmesi de mümkündür.
Karıştırılma ihtimali bakımından sınıfsal benzerliğin söz konusu olması halinde önceki ve sonraki markanın aynı ya da benzer olup olmadıklarının incelenmesi gerekir. Markaların aynı ya da benzer olup olmadıkları incelenirken markayı oluşturan her bir unsura göre değil, bir bütün olarak karşılaştırılan markaların bıraktığı genel, global izlenim, markaların bütünü ile bıraktığı etki dikkate alınacaktır. Markalarda eğer tanımlayıcı unsurlar var ise bu unsurlar değerlendirme dışı bırakılacaktır. Global değerlendirmeye göre, karşılaştırılan markalar arasında karıştırılma ihtimalinin mevcut olup olmadığı incelenirken, ilgili alıcısı nezdinde bıraktıkları genel intibaya göre markaların benzer olup olmadığı, markalar arasında görsel, işitsel ve kavramsal benzerlik bulunup bulunmadığı, ortalama alıcısının algısının ve satın alma kararı verirken göstereceği özen ve dikkat derecesinin ne olduğu, markalar veya işletmeler arasında bağlantı ihtimalinin söz konusu olup olmadığı gibi hususlar incelenerek değerlendirme yapılmalıdır. Bu şekilde inceleme yapılırken, markanın toplumda ne kadar tanındığı, markaların ayırt edici unsurlarının neler olduğu, markanın hitap ettiği ürün ya da hizmetin tüketici kitlesinin kimler olduğu, bu kitlenin satın alma sürecinde göstermeleri beklenen dikkat ve algılama düzeyinin ne olduğu, mal veya hizmetin niteliğinin ve fiyatının ne olduğu, markanın ne kadar özgün, ayırt edici ya da tanımlayıcı olduğu, seri marka algılamasına yol açıp açmadığı gibi hususlar dikkate alınmalıdır.
Belirtilen açıklamalar ışığında, tarafların iddia ve savunmaları, marka işlem dosyası, itiraza mesnet markalar, hukuki nitelendirme hali hariç olmak üzere maddi vakıalara ilişkin tespitler barındıran bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre;
Hemen belirtmek gerekir ki; davacıya ait ... ibareli markalar ile dava konusu ... ibareli marka başvurusu arasında 6769 sayılı SMK m.5/1-ç hükmü uyarınca ayırt edilemeyecek derecede benzerlik bulunmamaktadır.
6769 sayılı SMK m.6/1 hükmü bağlamında yapılan değerlendirmede ise;
Davacının .... sayılı markaları, dava konusu edilen markanın kapsamına alınmak istenilen 29. sınıftaki emtiaların tamamı yönünden tescillidir. Ayrıca davacının itirazlarına mesnet aldığı diğer markaları da, dava konusu edilen markanın kapsamına alınmak istenilen; “Et, balık, kümes ve av hayvanlarının etleri ile her nevi işlenmiş et ürünleri. Hazır çorbalar, bulyonlar. Yumurtalar, yumurta tozları.” ile benzer/türdeş emtialar olan “tavuk ürünleri, işlenmiş et ürünleri, hazır yemekler, yumurtalar” olarak özetlenebilecek gıda ürünleri yönünden tescillidir. Bu emtialar benzer alıcı kitlesine hitap ettiğinden, benzer ihtiyaçları giderdiğinden, aynı yerlerde/reyonlarda satıldığından, dağıtım kanalları aynı olduğundan, birbirleri yerine ikame imkanları ve birbirlerini tamamlayıcı nitelikleri bulunduğundan, aralarında ham madde/yarı mamul/mamul ilişkisi bulunduğundan, benzer/türdeş emtialar olarak nitelendirilmiştir.
Ayrıca, her ne kadar davacının markalarının kapsamında 35. Sınıfa giren hizmetler yer almıyor ise de, davacının markalarının tescilli olduğu 29 ve 31. sınıftaki emtiaların 35. Sınıf altında satışı hizmetleri yönünden de somut uyuşmazlıkta emtia benzerliği şartının gerçekleştiği söylenebilecektir, zira; bir takım emtiaların toptan/perakende satış hizmetlerine konu olması durumunda bu hizmetlerin aynı emtialar ile bağlantılı/ benzer/ilintili emtialar olduğu, doktrinde ve ... içtihatlarında kabul edilmektedir. Zira; “...” kararında da belirtildiği üzere, “somut bir malı satmak için verilen bu hizmet tabiatıyla bu mal olmadan bir mana ifade etmeyecektir.” Dolayısıyla, dava konusu edilen markanın kapsamına alınmak istenilen, 35. Sınıf altında 29 ila 31. Sınıflara giren emtiaların satışı/mağazacılığı hizmetleri yönünden de, somut uyuşmazlıkta emtia benzerliği/türdeşliği şartının gerçekleştiği söylenebilecektir.
Ancak; dava konusu edilen markanın kapsamına alınmak istenilen 30. Sınıftaki gıda ürünlerine bakıldığında; 29. Sınıfa giren bütün gıda ürünleri ile 30. Sınıfa giren gıda ürünlerinin benzer emtialar olduğunun söylenmesi mümkün değildir. Zira; bunların benzer ihtiyaçları giderdiği, dağıtım kanalları ve satış yerlerinin aynı olduğu, satış yerlerinde yanyana raflarda sergilendikleri, birbirlerini tamamlayıcı ve birbirleri yerine ikame edilebilir nitelikleri olduğu ve aralarında ham madde/yarı mamül/mamül ürün ilişkisi bulunduğu, son olarak da bu emtialar üzerinde aynı/benzer markayı gören tüketicilerin markalar ve işletmeler arasında bağlantı kurabileceği düşünülemez. Dolayısıyla, ortalama bir gıda tüketicisinin, 29. Sınıfa giren gıda maddeleri ile 30. Sınıfa giren gıda maddeleri üzerinde kullanılmış benzer markaları görünce bunları karıştırması, örneğin önceden gördüğü, tükettiği ve beğendiği bir “kek” ile benzer bir markayı taşıyan bir “zeytin”i karıştırma/ilişkilendirme ihtimali çok düşüktür. Dolayısıyla; 29 ila 30. Sınıflara giren emtiaların, “aynı tür” emtia olarak nitelendirilmesi mümkün görülmemektedir; bunların bir kısmı arasında, düşük düzeyli de olsa bir ilişkilendirilme ihtimalinin varlığından bahsedilebilecek olsa da, bu ihtimal söz konuau emtiaların “türdeş” olarak nitelendirilmesi için yeterli değildir.
Son olarak davacının markalarının tescilli olduğu 29 ila 31. Sınıftaki emtialar ile, dava konusu markanın kapsamına alınmak istenilen, 29 ila 31. Sınıfa giren emtiaların satışı hizmetleri dışında kalan 35. Sınıftaki hizmetlerin benzer/türdeş olarak nitelendirilmesi; bu mal ve hizmetlerin çok farklı alıcı çevrelerine hitap etmeleri, benzer ihtiyaçları gidermemeleri, son kullanıcılarının ve hedeflenen tüketici profillerinin, dağıtım kanallarının ve satış yerlerinin farklı olması, birbirleri yerine ikame imkânları ve birbirlerini tamamlayan nitelikleri olmaması nedeniyle, mümkün görülmemektedir.
Bu nedenlerle de; karşılaştırılan markalar arasında, davalının markasının kapsamına giren, 29. Sınıftaki emtiaların tamamı ile 35. Sınıf altında 29 ila 31. Sınıflara giren emtiaların satışı hizmetleri açısından SMK m.6/1 hükmünde aranan “aynı veya benzer türdeki mal ve hizmetler için tescil edilmiş olma” şartının gerçekleştiği değerlendirilmiştir.
Dava konusu edilen marka başvurusu; renk ve şekil unsurlarından yoksun bir kelime markasıdır. İşarette “...” ibaresi, düz yazım karakterindeki siyah renkli kalın ve büyük harflerle yazılmıştır ve bir bütün olarak markanın esas/tek unsuru olduğu hususunda herhangi bir tereddüt yoktur. Davacının markalarında ise; “...” ibaresi, ya tek başına, ya baskın şekil unsurlarından yoksun olarak, ya da karikatürize edilmiş bir tavuk figürüyle ve dahi “...!” şeklinde bir sloganla birlikte kullanılmıştır. Öncelikle; davacının tavuk figürünü de haiz markalarının tümüne hakim olan görünüşler ve ayırt edici imajları içerisinde, karikatürize edilmiş ve işarette kelime unsurlarına nispeten büyük yer kaplayan tavuk figürlerinin baskınlığı itibariyle, bu markaların dava konusu edilen kelime markasından görsel açıdan yeterli derecede farklılaşmış olduğu düşünülmektedir. Davacının diğer markalarında kullanılmış olan zemin şekli ve kelime unsularını çerçeve içerisine alan kompozisyonların ise; davacının bahsi geçen markalarından farklı olarak, bu şekil/çizim unsurlarını baskın bir hüviyette taşımadıkları ve bu unsurların işaretlerin markasal hüviyette ayırt ediciliğine katkısının düşük olduğu değerlendirilmektedir. Zira; böyle, basit şekil unsuru yanında büyük puntolarla/baskın özelliklerde yazılmış ve konuşlandırılmış kelime unsurlarını haiz markalarda, "söz görünümden daha yüksek sesle konuşur." Ayrıca; potansiyel müşteriler somut olaydaki gibi kelime, renk ve şekil içeren karma markalarda kelime unsuruna diğer unsurlara göre daha fazla önem vereceklerdir. Davacının "... ..." görselli markası özelinde de, işarette kullanılmış olan “...” ibaresinin bir cins isim, yani tanımlayıcı bir ibare olması nedeniyle, işarete markasal hüviyette bir ayırt edicilik katmadığı hususu sabittir. Dolayısıyla; davacının .... sayılı markalarında esas unsurun “...” ibaresi olduğu değerlendirilmiştir.
Taraf markaları global olarak karşılaştırıldığında; davacının ... sayılı markaları özelinde, markaların esas unsuru konumunda kullanılmış olan “...” ibaresi ile dava konusu edilen markada esas unsur hüviyetinde kullanılmış olan “...” ibaresi arasında, birebir aynı olan harfler ve dizinleri itibariyle görsel ve işitsel yönlerden benzerlik olduğu değerlendirilmiştir. Bu benzerliğin; potansiyel müşterilerin daha önce denedikleri markaların hafızalarında kalan kısımlarına dayanarak tekrar marka tercihi yaptıkları ve bu nedenle de markalardaki farklı unsurlardan ziyade ortak unsurlara odaklanacakları gerçeği de gözetildiğinde, davacının “...”li markalarını görmüş ve tanımış olan bir tüketicinin, davalının “...”li markasıyla karşılaştığında bu markaları benzer bulması ihtimalini doğurduğu kanaatine varılmıştır. Ayrıca, davalının markasının kapsamına giren 29. Sınıftaki emtiaların tamamı ile 35. Sınıf altında 29 ila 31. Sınıflara giren emtiaların satışı hizmetlerinin, davacının yukarıda sayılan markalarının kapsadığı emtialar ile aynı/benzer/türdeş emtialar olduğu, bu emtiaların hitap ettiği ortalama tüketici/alıcı kitlesinin bilgi/bilinç/dikkat/özen/algı seviyelerinin de yüksek olmadığı göz önüne alındığında, söz konusu emtialarda ve satış hizmetlerinde “.../...” ibarelerinin baskın unsur olarak yer aldığı işaretlerin/tanıtma vasıtalarının markasal hüviyette farklı kişi ve kuruluşlar tarafından kullanılması halinde alıcıların/tüketicilerin söz konusu ürünlerin aynı şirketten veya ekonomik olarak bağlantılı şirketlerden geldiği düşüncesine kapılma tehlikesinin ve karıştırma ihtimalinin mevcut olduğu, alıcıların iki farklı marka ile karşı karşıya olduklarını anlamaları halinde bile, her iki markanın sahibi arasında idari/işletmesel bir bağlantı bulunduğunu veya ortak bir çalışma/iş yapıldığını düşünebilecekleri, davalının markasının, bu emtialar özelinde, davacının hedef pazarındaki tüketici/müşteri kitlesi nezdinde karışıklık yaratabileceği değerlendirilmiştir.
SMK m.6/3 hükmüne göre; Başvuru tarihinden veya varsa rüçhan tarihinden önce tescilsiz bir marka veya ticaret sırasında kullanılan bir başka işaret için hak elde edilmişse, bu işaret sahibinin itirazı üzerine, marka başvurusu reddedilir.
Marka başvurusunun bu sebeple reddi için marka başvurusundan önce ve markaya konu işaretin aynısı veya benzerinin yoğun ve sıkı kullanımı sonucu işarete belirli bir düzeyde ayırt edicilik kazandırılması gerekir. (...)
Somut olayda yapılan değerlendirmede; davacı taraf, dava konusu edilen “...” ibaresinin, davalının markasının tescili kapsamına alınmak istenilen 29, 30 ve 35. Sınıflara giren mal ve hizmetlerde, kendisi tarafından uzun yıllardır ciddi ve yoğun bir biçimde, Türkiye genelinde kullanıldığını ve bu şekilde gerçek hak sahipliğinin doğduğunu tevsik eden herhangi bir delili, dava/marka işlem dosyasına sunmuş değildir. Bu nedenle de; somut olayda, davacının önceki kullanıma dayalı gerçek hak sahipliği iddiasının, davalının markasının kapsamına alınmak istenilen mal ve hizmetlerde tesciline/hükmüne bir engelinin/etkisinin olamayacağı kanaatine varılmıştır.
SMK m.6/9 hükmüne göre; Kötü niyetle yapılan marka başvuruları itiraz üzerine reddedilir.
Kötü niyetli marka başvurusu; Kişiyi, hukuk düzeninin tescil ile elde edilecek hakları kullanması amacı taşımaksızın, hukuka ve ahlaka aykırı olarak, bu hakların hukuk düzenince tasvip edilemeyecek şekilde başka amaçlarla kullanılması olarak tanımlanabilir. Hangi hallerde kötü niyetli olarak marka başvurusunda bulunulmuş sayılacağına ilişkin bir düzenleme bulunmamakla birlikte, genel olarak markayı kullanmaktan ziyade şantaj veya başkasından haksız para elde etmek veya başkalarının ticaretine engel olmak gibi amaçlarla yapılan marka başvuruları kötü niyetle yapılmış başvuru olarak kabul edilmektedir. Kanunun ayrıca müeyyideye bağladığı hususlar tek başına kötü niyet emaresi olarak kabul edilmez. Zira Kanun tarafından zaten müeyyidesi gösterilmiş marka başvuruları için ayrıca kötü niyeti de sebep göstermek doğru görülmemektedir. (...)
Somut olayda; davaya konu marka ile itiraza mesnet markaların iltibas tehlikesi oluşturacak derecede benzer olmadıkları, bunun haricinde davalı şahsın kötü niyetle hareket ettiğini gösterir somut olgu da ileri sürülmediğinden kötü niyet iddiasına dayalı istemler yerinde bulunmamıştır.
Yukarıda izah edilen gerekçelerle; davanın kısmen kabulü ile; "29.SINIF: Et, balık, kümes ve av hayvanlarının etleri ile her nevi işlenmiş et ürünleri. Kuru bakliyat. Hazır çorbalar, bulyonlar. Zeytin, zeytin ezmeleri. Hayvansal kaynaklı sütler; bitkisel kaynaklı sütler; süt ürünleri (tereyağı dahil). Yenilebilir bitkisel yağlar. Kurutulmuş, konservelenmiş, dondurulmuş, pişirilmiş, tütsülenmiş, salamura edilmiş her türlü meyve ve sebzeler, salçalar. Kuru yemişler. Fındık ve fıstık ezmeleri, tahin. Yumurtalar, yumurta tozları. Patates cipsleri. 35.SINIF: Müşterilerin malları elverişli bir şekilde görmesi ve satın alması için Et, balık, kümes ve av hayvanlarının etleri ile her nevi işlenmiş et ürünleri. Kuru bakliyat. Hazır çorbalar, bulyonlar. Zeytin, zeytin ezmeleri. Hayvansal kaynaklı sütler; bitkisel kaynaklı sütler; süt ürünleri (tereyağı dahil). Yenilebilir bitkisel yağlar. Kur utulmuş, konservelenmiş, dondurulmuş, pişirilmiş, tütsülenmiş, salamura edilmiş her türlü meyve ve sebzeler, salçalar. Kuru yemişler. Fındık ve fıstık ezmeleri, tahin. Yumurtalar, yumurta tozları. Patates cipsleri. İşlenmemiş tarım ve bahçecilik ürünleri, tohumlar. Ormancılık ürünleri. Canlı hayvanlar (kuluçkalık yumurtalar, döllenmiş yumurtalar dahil). Canlı ve kurutulmuş bitkiler ve otlar. Hayvan yemleri. Malt (insan tüketimi için olmayan). mallarının bir araya getirilmesi hizmetleri; (belirtilen hizmetler perakende, toptan satış mağazaları, elektronik ortamlar, katalog ve benzeri diğer yöntemler ile sağlanabilir.)" mal ve hizmetleri bakımından ... sayılı ... kararının iptaline, fazlaya ilişkin istemin reddine karar verilmiştir.
HÜKÜM:
1-Davanın KISMEN KABULÜ ile; "29.SINIF: Et, balık, kümes ve av hayvanlarının etleri ile her nevi işlenmiş et ürünleri. Kuru bakliyat. Hazır çorbalar, bulyonlar. Zeytin, zeytin ezmeleri. Hayvansal kaynaklı sütler; bitkisel kaynaklı sütler; süt ürünleri (tereyağı dahil). Yenilebilir bitkisel yağlar. Kurutulmuş, konservelenmiş, dondurulmuş, pişirilmiş, tütsülenmiş, salamura edilmiş her türlü meyve ve sebzeler, salçalar. Kuru yemişler. Fındık ve fıstık ezmeleri, tahin. Yumurtalar, yumurta tozları. Patates cipsleri. 35.SINIF: Müşterilerin malları elverişli bir şekilde görmesi ve satın alması için Et, balık, kümes ve av hayvanlarının etleri ile her nevi işlenmiş et ürünleri. Kuru bakliyat. Hazır çorbalar, bulyonlar. Zeytin, zeytin ezmeleri. Hayvansal kaynaklı sütler; bitkisel kaynaklı sütler; süt ürünleri (tereyağı dahil). Yenilebilir bitkisel yağlar. Kur utulmuş, konservelenmiş, dondurulmuş, pişirilmiş, tütsülenmiş, salamura edilmiş her türlü meyve ve sebzeler, salçalar. Kuru yemişler. Fındık ve fıstık ezmeleri, tahin. Yumurtalar, yumurta tozları. Patates cipsleri. İşlenmemiş tarım ve bahçecilik ürünleri, tohumlar. Ormancılık ürünleri. Canlı hayvanlar (kuluçkalık yumurtalar, döllenmiş yumurtalar dahil). Canlı ve kurutulmuş bitkiler ve otlar. Hayvan yemleri. Malt (insan tüketimi için olmayan). mallarının bir araya getirilmesi hizmetleri; (belirtilen hizmetler perakende, toptan satış mağazaları, elektronik ortamlar, katalog ve benzeri diğer yöntemler ile sağlanabilir.)" mal ve hizmetleri bakımından ... sayılı ... kararının İPTALİNE, fazlaya ilişkin istemin REDDİNE,
2-Dava konusu marka başvurusu tescil edilmediğinden hükümsüzlük istemi hakkında KARAR VERİLMESİNE YER OLMADIĞINA,
3-Harçlar Kanunu uyarınca alınması gereken 179,90 TL maktu karar ve ilam harcından peşin alınan 80,70 TL'nin düşümü ile bakiye kalan 99,20 TL'nin davalılardan tahsili ile hazineye gelir kaydına,
4-Davacı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar verildiği tarihte yürürlükte bulunan AAÜT m.3 hükmü gereği hesaplanan 15.000,00 TL vekalet ücretinin davalılardan alınarak davacıya verilmesine,
5-Davanın kısmen reddolunması ve davalıların kendilerini vekil ile temsil ettirmeleri sebebiyle AAÜT m.3 hükmü gereği hesaplanan 15.000,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalılara verilmesine,
6-Davanın kabul ret oranının takdiren 1/2 olarak kabulüne,
7-Karar ve ilam harcının davanın yalnızca kabul edilen kesimi üzerinden alınması sebebi ile davacının peşin yatırdığı 80,70 TL peşin karar ve ilam harcının davalılardan alınarak davacıya verilmesine,
8-Davacı tarafından yapılan 80,70 TL başvurma harcı, 11,50 TL vekalet harcı, 3.500,00 TL bilirkişi ücreti, 45,42 TL dosya kapağı masrafı, 275,42 TL posta ve tebligat masrafı olmak üzere toplam 3.913,04 TL yargılama giderinin 1/2'si olan 1.956,52 TL'nin davalılardan alınarak davacıya verilmesine, kalan 1.956,52 TL yargılama giderinin davacı üzerinde bırakılmasına,
9-Davalı ... tarafından yapılan 11,50 TL vekalet harç sarfiyatına ilişkin yargılama giderinin 1/2'si olan 5,75 TL'nin davacıdan alınarak davalı ...'ye verilmesine, bakiye 5,75 TL yargılama giderinin davalı ... üzerinde bırakılmasına,
10-HMK m.333 hükmü gereği karar kesinleştiğinde artan avansın yatıran tarafa re'sen iade edilmesine,
Dair, Davacı vekilinin, Davalı Kurum vekilinin ve Davalı şahıs vekilinin yüzüne karşı, HMK m.341 ve m.345 hükümleri gereği kararın taraflara tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde ... Bölge Adliye Mahkemesi ilgili hukuk dairesi nezdinde İSTİNAF yasa yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.05/04/2023
Katip ...
E-imza
Hakim ...
E-imza
Dilekçeniz oluşturuluyor. Bu süreç biraz zaman alabilir, ancak sıkılmamanız için aşağıda dilekçe oluşturulmasını istediğiniz konuda benzer içtihatları listeledik. İncelemek isteyebilir veya bekleyebilirsiniz. Dilekçeniz oluşturulduktan sonra ekranda sizinle paylaşılacaktır. Sabrınız için teşekkür ederiz!