T.C. ANKARA 5. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA
T.C.
ANKARA
5. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
GEREKÇELİ KARAR
ESAS NO : 2022/252 Esas
KARAR NO : 2023/195
DAVA : Marka (Marka İle İlgili Kurum Kararlarının İptali - Markanın Hükümsüzlüğü)
DAVA TARİHİ : 08/07/2022
KARAR TARİHİ : 14/04/2023
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 02/05/2023
Mahkememizde görülmekte bulunan Marka (Marka İle İlgili Kurum Kararlarının İptali - Markanın Hükümsüzlüğü) davasının yapılan açık yargılamasının sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA:
Davacı vekili 08/07/2022 tarihli dava, 12/09/2022 ve 14/11/2022 tarihli replik dilekçelerinde özetle; Davalı şahıslar ve şirketin ... sayılı “... ...” ibareli marka başvurusunun yayınına müvekkili şirket tarafından itiraz edildiğini, müvekkili şirket itirazlarının ...’nın ... sayılı kararı ile reddedildiğini, müvekkili şirket kurucularının 1994 yılında "...” markasını yarattıklarını, müvekkili şirketin yaklaşık 30 yıldır faal olduğunu, günümüzde ...’de 1800 perakende noktasında satış ve dünyanın 50’den fazla ülkesine ihracat yaptığını, ...’nin öncü markalarından biri olmanın yanı sıra ... ve dünyanın en büyük ayakkabı üreticilerinden biri olduğunu, müvekkili şirketin “...” ibareli marka serisi ile uzun yıllardır yüksek derecede tanınmışlık elde ettiğini, müvekkili markasının yurt dışında da bir çok ülkede uzun yıllardır tescilli olduğunu, “...” ibaresinin müvekkili tarafından yaratılmış özgün ve ayırt ediciliği yüksek bir ibare olduğunu, dava konusu “... ...” ibareli markanın müvekkili şirkete ait tanınmış marka ile işitsel açıdan ayniyet gösterdiğini, görsel açıdan ise dava konusu markanın farklılık yaratacak derecede özgün olmadığını, markalar arasında yüksek oranda görsel ve işitsel benzerlik bulunduğunu, dava konusu markanın 44. sınıf için tescil edilmek istendiğini, müvekkili şirkete ait markanın 18, 25, 35. sınıflarda tescilli olduğunu ve ayrıca ... sayı ile tanınmış markalar siciline kayıtlı bir marka olduğunu, dava konusu markanın tüketiciler nezdinde yanıltıcı olacağını, “...” denilince tüketicinin zihnine refleks olarak müvekkili şirketin geleceğini, “... ...” ibaresinin müvekkili şirket öncülüğünde kurulan bir ... şirketi aklına getireceğini, davalı şirketin birbirinden tamamen bağımsız bir çok sektörde ticari faaliyet yürütme hazırlığı içinde olduğunu, bu durumun tüketicinin yanılma ihtimalini yükselteceğini, dava konusu markanın müvekkiline ait tanınmış markanın itibarına zarar verebileceğini, davalıların haksız kazanç elde etme ihtimali yaratacağını, dava konusu marka başvurusunun haksız rekabet teşkil ettiğini, müvekkilinin “...” ibaresini içeren çok sayıda markayı ilk defa 1996 yılında kendi adına tescil ettirdiğini, dava konusu marka ile müvekkili markasının kapsadığı ürünlerin birebir aynı olduğunu, dava konusu markanın kapsadığı ürünlerin genel ihtiyaçları kapsamasından dolayı geniş kitlelere hitap ettiğini, ortalama tüketicilerin markalar arasında organik veya ekonomik bir bağın olduğu sonucuna varabileceğini, müvekkiline ait ticaret unvanı ile dava konusu marka arasında itibas tehlikesi bulunduğunu, davalı şahıslar ve şirketin kötü niyetli olduğunu beyanla; ... ...’nın ... sayılı kararının iptaline ve ... sayılı markanın hükümsüzlüğüne karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP:
Davalı ... vekili 24/08/2022 tarihli cevap dilekçesinde özetle; Başvuru markası ile davacının itiraza mesnet markalarının işaret anlamında benzer olmadıklarını, başvuru markası kapsamında yer alan 44. sınıftaki “Tarım, bahçecilik ve ormancılıkla ile ilgili hizmetler; peyzaj tasarımı hizmetleri”nin davacının itiraza mesnet markaları kapsamında yer almadığını, davacı markasının “...-ayakkabı-terlik” emtiasında bilinir olduğunu, dava konusu marka ile bu emtianın oldukça farklı olduğunu, ortalama tüketici nezdinde çekişme konusu hizmetler açısından iltibas tehlikesi doğmayacağını, başvuru markasının oldukça farklı bir sektörde çok farklı hizmetler için tescil başvurusu yapıldığı göz önüne alındığında davacının itibarından haksız yararlanma ya da davacı şirket çıkarlarına zarar verme ihtimali bulunmadığını, ... kararının usul ve yasaya uygun olduğunu beyanla; davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Diğer Davalılar vekili 25/10/2022 tarihli cevap ve 04/12/2022 tarihli düplik dilekçelerinde özetle; Davacı şirketin “...” ibareli markasının 18, 25 ve 35. sınıflarda tescilli olduğunu, ... kayıtlarında davacının meslek grubunun “ayakkabı ve ayakkabı yan sanayi” olduğunun belirtildiğini, müvekkillerinin “... ...” ibareli markasının 44. sınıf için tescilinin talep edildiğini, mevcut durumda faaliyetlerinin gıda sektöründe yoğunlaştığını, tarafların farklı mal ve hizmet sınıflarında faaliyet gösterdiğini, markalar arasında sınıfsal bakımdan doğrudan bir iltibasın söz konusu olmadığını, taraf markaları arasında benzerlik bulunmadığını, markaların hitap ettikleri kitlenin de farklı olması nedeniyle karıştırılma ihtimali bulunmadığını, davacının tanınmışlık iddiasının kendi mal ve hizmet sınıfına ilişkin olduğunu, bu durumun müvekkillerinin markasının tesciline engel olmadığını, davacı markasının tanınmış marka olarak değerlendirilemeyeceğini, markaların logo ve tasarımlarının farklı ..., yazı, renk, biçimlendirme, yazı stili ile oluşturulduğunu, davacı tarafından müvekkilleri hakkında açılan markaya tecavüzün tespiti, men’i, unvan terkini talepli ... sayılı davanın reddedildiğini, anılan kararda tanınmışlığın yalnızca 25. Sınıfta olması ve emtiaların/faaliyet alanlarının benzer olmaması nedeniyle fiili durumda davalının, davacının markasının tanınmışlığından haksız yarar sağlamasının söz konusu olmadığının ifade edildiğini, “... ...” ibareli markanın müvekkili şahısların adlarının ilk iki harflerinin bir araya getirilmesi ile oluşturulduğunu, dava konusu markada “...” ibaresinin eklenmesi suretiyle farklılık oluştuğunu beyanla; davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
UYUŞMAZLIK:
Dava, 5000 sayılı Patent ve Marka Vekilliği ile Bazı Düzenlemeler Hakkında Kanun m.15/C hükmüne göre açılan ... Kararının İptali ve 6769 sayılı SMK m.25 hükmüne göre açılan Markanın Hükümsüzlüğü istemine ilişkindir.
Taraflar arasındaki uyuşmazlığın; Davalı kurumun tesis ettiği ... sayılı ... kararının hukuka uygun olup olmadığı, davalı şahıslar ve şirkete ait ... sayılı "...+... ..." ibareli marka başvurusu ile davacıya ait itiraza/hükümsüzlüğe mesnet markalar arasında ilişkinlendirilme ihtimali dahil karıştırılma tehlikesi bulunup bulunmadığı, marka işlem dosyasında ileri sürülen kullanmama def'inin yerinde olup olmadığı, davacı markalarının tanınmış olup olmadığı, davacıya ait ticaret unvanı ile davalılar markası arasında iltibas tehlikesi bulunup bulunmadığı, davalı şahıslar ve şirketin marka tescil başvurusu esnasında kötü niyetli olup olmadıkları hususlarına ilişkin olduğu tespit edilmiştir.
Davanın açılmasını müteakip tarafların dilekçeleri karşılıklı tebliğ olunmuş, sundukları deliller alınmış, marka tescil ve başvuru dosyaları ile alâkalı kayıtları getirtilmiş, davacıya ait ticari sicil kayıt bilgileri celp edilmiş, dava şartları incelenmiş, ön inceleme duruşması yapılmış, hak düşürücü süre bakımından eksiklik bulunmadığı tespit edilmiş, taraflar sulhe teşvik olunmuş, arabulucuya gitme hakları hatırlatılmış, sonuç alınamaması üzerine uyuşmazlık konuları tespit edilmiş, tahkikat icra olunmasını müteakip, bilirkişi heyetinden maddi vakıalara ilişkin rapor alınmış, 06/08/2015 tarih 29437 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren .... Hizmetlerinin Yürütülmesine Dair Yönetmelik'in 201/2. maddesi hükmü de gözetilerek taraflara tahkikat ve yargılamanın geneliyle ilgili son sözleri de sorulmuş; sözlü iddia ve savunmada bulunma olanağı tanınmıştır.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
İşlem dosyasının tetkikinde; Davalı şahıslar ve şirkete ait "...+... ..." ibaresinin 44.sınıfta yer alan "Tarım, bahçecilik ve ormancılıkla ile ilgili hizmetler; peyzaj tasarımı hizmetleri"nin tescili amacıyla 04.03.2021 tarihinde gerçekleştirdiği ... sayılı marka başvurusunun yapılan ilk incelemeler sonrasında 12.04.2021 tarih ve 370 sayılı Bülten’de ilan edildiği, söz konusu ilana karşı davacı yanın 07.05.2021 tarihinde ... sayılı markaları mesnet göstererek yayıma itirazda bulunduğu, davalıların 21.05.2021 tarihli itiraza karşı görüş ibraz ettiği, davacı yanın 09.06.2021 tarihli yayına itiraz dilekçesi sunduğu, davalıların 18.06.2021 tarihli itiraza karşı görüş ibraz ettiği, dilekçesinde kullanmama def'i ileri sürdüğü, davacı yanın 21.06.2021 tarihli kullanım ispat formu ibraz ettiği, yayıma yapılan itirazın ...'nca reddedildiği, bu karara karşı davacı şirket tarafından 15.03.2022 tarihinde yeniden itirazda bulunulduğu, davalıların 06.04.2022 tarihli itiraza karşı görüş ibraz ettiği, yeniden yapılan itirazı değerlendiren ... .... sayılı ... kararı ile itirazın reddine karar verdiği, bu kararın davacı marka vekiline 29.06.2022 tarihinde tebliğ edildiği, iki aylık hak düşürücü süre içinde eldeki davanın açıldığı anlaşılmıştır. Dava konusu marka başvurusu 03.10.2022 tarihinde tescil edilmiştir.
6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu'nun (SMK) 6.maddesinin 1.fıkrasına göre; Tescil başvurusu yapılan bir markanın, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile aynılığı ya da benzerliği ve kapsadığı mal veya hizmetlerin aynılığı ya da benzerliği nedeniyle, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile halk tarafından ilişkilendirilme ihtimali de dâhil karıştırılma ihtimali varsa itiraz üzerine başvuru reddedilir.
Karıştırma ihtimali, ortalama tüketicilerin, her iki işaret arasında bir şekilde bağlantı kurmasıdır. Bu durum, bir mal veya hizmetin alıcısının bildiği veya duyduğu bir mal veya hizmeti aldığı zannı ile başka bir işletmenin aynı veya benzer malını ya da hizmetini alma ihtimali biçiminde tanımlanmaktadır. Karıştırılma ihtimali, iltibas kavramından daha geniş bir kavram olup, doğrudan ve dolaylı karıştırılma ihtimali olarak ikiye ayrılır. Bu ayrıma göre eğer mal veya hizmetin aynı işletmeden ileri geldiği yönünde bir algılama ortaya çıkıyor, yani bir işletmeye ait mal veya hizmet, başka bir işletmeye ait mal veya hizmet ile karıştırılıyor ve bu nedenle satın alınıyorsa doğrudan karıştırılma ihtimali söz konusudur. Buna karşın, eğer mal veya hizmetin markası birbirinden ayırt ediliyor ancak bunların aynı işletmenin markaları olduğu ya da bu mal veya hizmetin aralarında ekonomik veya idari bağlantı bulunan işletmelerden geldiği biçiminde bir algılama oluşuyor ise bu halde de dolaylı karıştırılma ihtimalinden söz edilir.
Karıştırılma ihtimalinden bahsedilebilmesi için öncelikle önceki ve sonraki markalar arasındaki mal veya hizmet sınıflarının aynı ya da benzer olması gerekir. Mal veya hizmetlerin benzer olup olmadığının belirlenmesinde, karşılaştırılacak mal veya hizmetlerin benzer alıcı çevresine hitap edip etmediği, benzer ihtiyaçları karşılayıp karşılamadığı, aralarında hammadde-yarı mamül-mamül ürün ilişkisi bulunup bulunmadığı, birbirleri yerine ikame ya da tamamlayıcı ürün ya da hizmet olup olmadıkları, dağıtım kanallarının ortak olup olmadığı, marketlerde aynı reyon ya da raflarda satılıp satılmadıkları, aynı toptancılarda satılıp satılmadıkları gibi kriterler göz önünde tutulmalıdır. Sınıfsal benzerlik karşılaştırmasında gerek Nice sınıflandırması gerekse de ... tarafından çıkartılan sınıflandırma tebliğleri mahkemeler bakımından bağlayıcı değildir. Somut olayın özelliklerine göre ... tarafından çıkartılan sınıflandırma tebliğinde farklı sınıflarda yer almalarına rağmen ilgili alıcısı nezdinde karıştırmaya yol açacak nitelikteki ürün ve hizmet markalarının kapsadıkları mal ve hizmet sınıflarının benzer olarak değerlendirilmesi de mümkündür.
Karıştırılma ihtimali bakımından sınıfsal benzerliğin söz konusu olması halinde önceki ve sonraki markanın aynı ya da benzer olup olmadıklarının incelenmesi gerekir. Markaların aynı ya da benzer olup olmadıkları incelenirken markayı oluşturan her bir unsura göre değil, bir bütün olarak karşılaştırılan markaların bıraktığı genel, global izlenim, markaların bütünü ile bıraktığı etki dikkate alınacaktır. Markalarda eğer tanımlayıcı unsurlar var ise bu unsurlar değerlendirme dışı bırakılacaktır. Global değerlendirmeye göre, karşılaştırılan markalar arasında karıştırılma ihtimalinin mevcut olup olmadığı incelenirken, ilgili alıcısı nezdinde bıraktıkları genel intibaya göre markaların benzer olup olmadığı, markalar arasında görsel, işitsel ve kavramsal benzerlik bulunup bulunmadığı, ortalama alıcısının algısının ve satın alma kararı verirken göstereceği özen ve dikkat derecesinin ne olduğu, markalar veya işletmeler arasında bağlantı ihtimalinin söz konusu olup olmadığı gibi hususlar incelenerek değerlendirme yapılmalıdır. Bu şekilde inceleme yapılırken, markanın toplumda ne kadar tanındığı, markaların ayırt edici unsurlarının neler olduğu, markanın hitap ettiği ürün ya da hizmetin tüketici kitlesinin kimler olduğu, bu kitlenin satın alma sürecinde göstermeleri beklenen dikkat ve algılama düzeyinin ne olduğu, mal veya hizmetin niteliğinin ve fiyatının ne olduğu, markanın ne kadar özgün, ayırt edici ya da tanımlayıcı olduğu, seri marka algılamasına yol açıp açmadığı gibi hususlar dikkate alınmalıdır.
Belirtilen açıklamalar ışığında, tarafların iddia ve savunmaları, marka işlem dosyası, itiraza/hükümsüzlüğe mesnet markalar, hukuki nitelendirme hali hariç olmak üzere maddi vakıalara ilişkin tespitler barındıran bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre;
Davalı yanın ... nezdinde yapılan işlemler sırasında sunduğu karşı görüş dilekçesinde .... sayılı markaların “Pastacılık ve fırıncılık mamulleri, tatlılar: ekmek, simiti, poğaça, pide, sandviç, katmer, börek, yaş pasta, baklava, kadayıf, şerbetli tatlılar, Tarım, bahçecilik ve ormancılıkla ilgili hizmetler.” yönünden “kullanmama def’i”nde bulunduğu tespit edilmiştir. Davacının markaları incelendiğinde, markalar kapsamında “Pastacılık ve fırıncılık mamulleri, tatlılar: ekmek, simiti, poğaça, pide, sandviç, katmer, börek, yaş pasta, baklava, kadayıf, şerbetli tatlılar, Tarım, bahçecilik ve ormancılıkla ilgili hizmetler.” bulunmadığı, dolayısıyla davacının, markaları kapsamında yer almayan bu mal ve hizmetler yönünden herhangi bir kullanma yükümlülüğü altında olmadığı değerlendirilmiştir.
Açıklanan nedenler çerçevesinde, davacıya ait markaların, kapsamında yer alan tüm mal ve hizmetler bakımından benzerlik değerlendirmesinde dikkate alınması gerektiği değerlendirilmiştir.
Davacı tarafından mesnet gösterilen ... sayılı marka tescilli olmadığından ve ... sayılı marka, dava konusu markadan sonraki tarihte başvuruya konu edildiğinden incelemede dikkate alınmamıştır.
Dava konusu marka kapsamında 44. Sınıfta yer alan “Tarım, bahçecilik ve ormancılıkla ile ilgili hizmetler; peyzaj tasarımı hizmetleri.” bulunmaktadır. Davacıya ait markalar ise 18, 25 ve 35. Sınıf mal ve hizmetlerde tescillidir.
Taraf markalarında yer alan mal ve hizmetler aynı/aynı tür emtia bulundurmamaktadır. Sınıflandırma tebliği idari amaçlı olduğundan, farklı sınıflarda yer alan mal ve/veya hizmetlerin benzer olmadığı doğrudan söylenemez. Benzerliğin kabulü için, mal ve/veya hizmetin doğası, kullanım amacı, satış ve dağıtım kanalları, tüketici kitlesi gibi birçok ayrıntının göz önünde bulundurulması gerekir.
Davacı markaları kapsamında yer alan emtialar, genel olarak tekstil, ayak giysisi sektörüne ilişkin ürünlerdir. Dava konusu marka kapsamında ise, tarım, bahçecilik ve ormancılıkla ile ilgili hizmetler; peyzaj tasarımı hizmetleri bulunmaktadır. Dava konusu marka kapsamında yer alan bu hizmetler, özel bir sektöre hitap eden hizmetlerdir. Davacı ve davalı markaları kapsamında yer alan bu mal ve hizmetler, aynı mağazalarda birlikte satışa sunulan/tüketiciye birlikte sunulan mal ve hizmetler olmadığı gibi, bu mal ve hizmetlerin ilgili tüketicisi birbirinden farklıdır.
Taraf markaları kapsamındaki mal ve hizmetler, kullanım amacı ve doğası farklı, rekabet halinde olmayan mal ve hizmetler olup, aynı işletme tarafından üretilmesi beklenen, birlikte satışa sunulan, tüketicinin birlikte aldığı mal ve hizmetler değildir. Dolayısıyla; dava konusu marka kapsamında yer alan hizmetler ile davacıya ait itiraza/hükümsüzlüğe mesnet markaların kapsamlarında yer alan mal ve hizmetlerin aynı ya da benzer olmadığı kanaatine varılmıştır.
Dava konusu marka başvurusu; “... ...” ibaresi ile bu ibarenin üzerinde konumlandırılmış “...” harflerinden oluşmaktadır. “...” harfleri, özel bir yazı karakteri ile yazılmış ve ... unsuru vasfı kazanmıştır. Dava konusu markada yer alan “...” ibaresi, “küme, ortak özellikleri bulunan varlıklar” anlamı taşıyan, marka vasfı bulunmayan bir ibaredir. Dava konusu markanın esas unsuru “...” ibaresidir. “...” kelimesi anlamlı bir kelime olmayıp, ayırt edici niteliği yüksektir. “...” şeklinde telaffuz edilmektedir.
Davacıya ait markalar ise bir kısmı kelime markası iken, bir kısmı kelime ve ... unsurlarından oluşan karma nitelikte markalardır. Davacı markalarının ortak unsuru “...” ibaresi olup, bu ibare, davacı markalarının esas unsurudur. Zira davacı markalarında yer alan diğer kelime unsurları “....” gibi, ... kelimesine nazaran arka planda kalan, bir kısmı tanımlayıcı nitelikte olan kelimelerdir.
Davacıya ait iki adet marka ise, “...." esas unsurları yer almakta ve aynı zamanda bu markalarda, baskın bir ... unsuru bulunmaktadır. Davacının, “...” ve “..." markaları ile dava konusu markanın benzer markalar olmadığı değerlendirilmiştir.
Dava konusu marka başvurusu ile davacıya ait “...” esas unsurlu markalar ise, sadece renk ve şekiller konusunda farklılık taşımakta olup, esas unsur olarak ayniyet taşımaktadır. Markaların esas unsurunun ayniyet taşıdığı gözetildiğinde, markalar arasında görsel, işitsel ve kavramsal olarak benzerlik bulunduğu değerlendirilmiştir. Sonuç olarak, somut olay bakımından taraf markaları arasında “markaların aynı ya da benzer olması” şartının sağlandığı kanaatine varılmıştır.
Taraf markalarının esas unsurlar bakımından görsel ve işitsel olarak yüksek seviyede benzerlik taşıdığı ve fakat taraf markalarında yer alan mal ve hizmetlerin birbiri ile benzer/ilişkilendirilebilir nitelikte olmaması nedeniyle, somut olayda dava konusu marka ile itiraza/hükümsüzlüğe mesnet markalar arasında SMK m.6/1 hükmü uyarınca ilişkilendirilme ihtimali dahil karıştırılma tehlikesi bulunmadığı kanaatine varılmıştır.
SMK m.6/5 hükmüne göre; Tescil edilmiş veya tescil başvurusu daha önceki tarihte yapılmış bir markanın, ...’de ulaştığı tanınmışlık düzeyi nedeniyle haksız bir yararın sağlanabileceği, markanın itibarının zarar görebileceği veya ayırt edici karakterinin zedelenebileceği hâllerde, aynı ya da benzer markanın tescil başvurusu, haklı bir sebebe dayanma hâli saklı kalmak kaydıyla, başvurunun aynı, benzer veya farklı mal veya hizmetlerde yapılmış olmasına bakılmaksızın önceki tarihli marka sahibinin itirazı üzerine reddedilir.
SMK m.6/5 hükmü uyarınca; önceki tarihli tescil edilmiş veya tescil başvurusu yapılmış olan bir marka, ...'de ulaştığı tanınmışlık düzeyi sebebiyle, aynı veya benzeri sonraki tarihli marka başvurusunun, aynı veya farklı nitelikteki mal ya da hizmetlere ilişkin tescil talebinin reddini talep edebilir. Bir markanın sadece tanınmış marka niteliğini haiz olması, otomatik olarak o markanın farklı türdeki mal veya hizmetlere ilişkin olarak sonraki tarihli marka başvurusunu engelleme hakkı bahşetmez. Tanınmış marka hakkı sahibinin genişletilmiş korumadan yararlanabilmesi için;
A) Tanınmış markanın itibarından haksız yarar elde edilmesi,
B) Tanınmış markanın itibarına zarar verilmesi,
C) Tanınmış markanın ayırt edici karakterinin zedelenmesi, olasılıklarından en az birinin gerçekleşmesi veya gerçekleşme ihtimalinin bulunması gereklidir. Ayrıca, sonraki tarihli marka başvuru sahibinin, marka başvurusunda haklı bir nedeninin de bulunmaması gerekir.
Tanınmışlık, statik ve dogmatik bir durum değildir. Aksine; sürekli güncellenen, dalgalanabilen, bir çok değişkene bağlı dinamik bir süreci içinde barındırır. Bir markanın tanınmış marka niteliğinde olup olmadığı; a)Toplumun ilgili kesimince markanın tanınma düzeyi, b) Markanın kullanıldığı coğrafi alan, kullanım süresi ve yoğunluğu, c)Marka promosyonlarının ve reklamlarının süresi, yoğunluğu, hedef aldığı alan, d)Markanın tesciller veya tescil başvuruları ile korunduğu coğrafi alanın büyüklüğü, e) Markanın resmi mercilerce tanınmışlığına delalet eden karar ve uygulamaları, f) Markanın ekonomik değeri, g) Markanın hitap ettiği mal veya hizmetlerin pazar payı, gibi tahdidi olmayan kriterler dikkate alınmak suretiyle, yapılacak global bir değerlendirme neticesinde her somut olayda ayrı ayrı değerlendirilmelidir. Hemen belirtilmelidir ki; bir markanın tanınmış marka niteliğini haiz olmasının; yukarıda yer verilen tüm kıstasların sağlanması gerektiğini şart koşmadığı gibi, yukarıda yer verilen kıstaslardan yalnızca birinin gerçekleşmesinin mutlak anlamda ilgili markayı tanınmışlık seviyesine çıkaracağını da göstermez. Burada önemli olan husus; her somut olayda, yukarıda yer verilen kıstaslardan da yararlanarak, global bir değerlendirme yapılması, bunun sonucunda tanınmışlık vasfı ve varsa bu tanınmışlığın etki alanının belirlenmesidir.
Tanınmış markanın itibarından haksız yararlanılmasından söz edilebilmesi için; tanınmış markanın iyi şöhret ve itibar sahibi olması, ilgili tüketici kesimi nezdinde markanın olumlu bir imajının olması gerekir. Bu nedenle imaj transferine konu olabilecek sonraki tarihli marka başvurusunun, tanınmış markanın itibarından haksız yararlanma tehlikesi doğurabileceği söylenebilir. Burada önemli olan, sonraki tarihli markayı gören tüketicinin, önceki tarihli tanınmış markanın kendi zihninde oluşturduğu olumlu imaj ile sonraki tarihli marka arasında bir bağlantı (link) kurması, imaj transferi ihtimalinin bulunması, böylece tanınmış markanın olumlu imajının sağladığı kolaylıktan yararlanarak sonraki tarihli marka başvuru sahibinin ticari avantaj sağlama ihtimalinin bulunmasıdır. Böylece, sonraki tarihli marka başvuru sahibi, tanınmış marka sahibinin uzun uğraşlar sonucu oluşturduğu kalite ve güven birikiminden parazitvari yararlanarak, kendi lehine haksız bir avantaj sağlayacaktır.
Tanınmış markanın itibarına zarar verilebilmesi için; Tanınmış markanın, arzu edilmeyen olumsuz imaj tehlikesine maruz kalacağı bir hal olasılığı içerisinde bulunması gerekmektedir. Tanınmış markanın itibarının zarar görme tehlikesi altında bulunup bulunmadığı incelenirken, tescile konu mal ve hizmetlerin kapsamı dikkate alınmalıdır. Örneğin; tanınmış bir içecek markasının, aynı veya benzerinin tuvalet temizliği emtialarında marka olarak kullanılması halinde, böyle bir olumsuz imaj tehlikesi söz konusu olabilir.
Tanınmış markanın ayırt etme gücünün zedelenmesi için; Sonraki tarihli marka başvurusu nedeniyle, tanınmış markanın ayırt etme gücünün zayıflaması ve bu suretle markanın reklam değerinin düşme ihtimali bulunmalıdır. Tanınmışlık derecesi ve karşılaştırılan markaların hitap ettiği mal veya hizmetlerin birbirleri ile yakınlığı arttıkça, markanın ayırt ediciliğinin zedelenmesi ihtimali de artmaktadır. Bu durumda, markanın muhatap çevresi, sonraki tarihli marka nedeniyle, önceki markanın artık sadece tanınmış marka sahibine ve onun ürünlerine ait olmadığı kanısına varmaktadır.
Somut olayda yapılan değerlendirmede; Davacı şirket, ... nezdinde yaptığı itiraz aşamasında dosyaya herhangi bir delil sunmamış, fakat ... nezdinde yaptığı itiraz aşamasında “...” markasının tanınmış marka olarak sicile kayıtlı olduğunu ifade etmiş olup, bu kapsamda yapılan araştırmada, “...” ibaresi için... sayı ile tanınmış marka tescili için 21.01.2011 tarihinde başvuru yapıldığı, bu başvurunun kabul edildiği tespit edilmiştir.
Somut uyuşmazlık bakımından incelendiğinde davacı tarafça, itiraz aşamasında dosyaya sunulan tanınmış marka kaydına dair tescil bilgisinin başvuru tarihinin 2011 olduğu ve bu talebin kabul edildiği gözetildiğinde ve yine mahkememizce oluşturulan bilirkişi heyetinin davacı yana ait “...” ibareli markanın “...” emtiası bakımından tanınmış marka olduğu yönünde görüş bildirdiği, fakat davacı markasının tanınmış olduğu kabul edilse dahi davacının markasını tanıttığı “...” sektörü ile davalının markası kapsamında yer alan “Tarım, bahçecilik ve ormancılıkla ile ilgili hizmetler; peyzaj tasarımı hizmetleri”nin birbiri ile ilişkilendirilemeyecek derecede farklı olduğu, bu nedenle, davalıya ait markanın, davacıya ait “..." ibareli tanınmış markanın ayırt edicilik karakterine ve itibarına zarar vermesi ve tanınmışlığından haksız yarar sağlanması ihtimallerinin somut olay bakımından mevcut olmadığı kanaatine varılmıştır.
SMK’nın 6/6 maddesine göre; “tescil için başvurusu yapılmış markanın, başkasına ait kişi ismini, ticaret unvanını, fotoğrafını, telif hakkını veya herhangi bir fikri mülkiyet hakkını içermesi halinde, hak sahibinin itirazı üzerine tescil başvurusu reddedilir.”
Bu hüküm kapsamına, kişilik haklarından isim hakkı ile fotoğraf üzerindeki hak, FSEK kapsamında telif hakları ve sınaî haklar olan marka, tasarım, patent, faydalı model, coğrafi işaret, ticaret unvanı, işletme adı ve alan adı girer. Bir alan adının SMK m. 6/6 hükmü uyarınca korunmasının istenebilmesi için, o alan adının fiilen kullanıldığı faaliyet konuları kapsamı ile aynı/benzer konularda bir marka kullanımının söz konusu olması gerekir.
Ticaret unvanı, bir tacirin ticari işletmesine ilişkin işlemlerinde kullandığı addır. Markalar, eşya ile işletme arasındaki ilişkiyi kurar ve farklı işletmelerin ürettiği benzer emtiayı birbirinden ayırt etmeye yarar. Buna karşılık, ticaret unvanları ise işletmenin kendisini tanımlar. Şirketlerin ticaret unvanları tescil edilirken, faaliyet alanına her türlü mal ve hizmetin yazılması mümkün olduğundan ve ticaret unvanının bu alanların hepsinde kullanma gibi bir yükümlülük bulunmadığından, ticaret unvanının fiilen kullanıldığı mal ve hizmetler bakımından, 6769 sayılı SMK'nin 6/6 maddesi anlamında sahibine öncelik hakkı sağladığının kabulü gerekmektedir. .... sayılı kararında da, önceki tarihli ticaret unvanı nedeniyle sonraki tarihli aynı/benzer markanın başvurusunun engellenebilmesi için, salt ticaret unvanına ilişkin ticari sicil kayıtlarında yer alan iştigal alanlarına bakılmaması gerektiği, ticaret unvanının fiili olarak kullanıldığı mal ve hizmetler dikkate alınmak suretiyle iltibas değerlendirmesi yapılması gerektiği kabul edilmiştir.
Somut olayda yapılan değerlendirmede; Davacının ticaret unvanının "ek” unsuru “...” ibaresidir. Dava konusu marka başvurusunun esas unsuru da “...” ibaresidir. Dava konusu marka başvurusu ile davacıya ait ticaret unvanının ayırt edicilik sağlaması gereken kısmı “...” ibaresinden oluşmaktadır. Taraf unvan ve markasının, ayırt edici/esas unsurunun aynı olduğunun tespiti akabinde, tarafların faaliyet alanlarının aynı veya benzer olup olmadığının araştırılması gerekmektedir.
Davacı taraf, kullanım ispatı bakımından dosyaya bir kısım belge sunmuşsa da, bu belgeler incelendiğinde, davacının ticaret unvanını kullanarak “...” emtiasına yönelik faaliyet gösterdiği, fakat bu emtiaların, davalının dava konusu markası kapsamında yer alan “Tarım, bahçecilik ve ormancılıkla ile ilgili hizmetler; peyzaj tasarımı hizmetleri” ile ilişkilendirilebilirliğinin bulunmadığı, bu mal ve hizmetlerin ilişki kurulamayacak derecede farklı olduğu, bu nedenle somut olayda ticaret unvanına dayalı olarak marka başvurusunun reddedilemeyeceği kanaatine varılmıştır.
SMK m.6/9 hükmüne göre; Kötü niyetle yapılan marka başvuruları itiraz üzerine reddedilir.
Kötü niyetli marka başvurusu; Kişiyi, hukuk düzeninin tescil ile elde edilecek hakları kullanması amacı taşımaksızın, hukuka ve ahlaka aykırı olarak, bu hakların hukuk düzenince tasvip edilemeyecek şekilde başka amaçlarla kullanılması olarak tanımlanabilir. Hangi hallerde kötü niyetli olarak marka başvurusunda bulunulmuş sayılacağına ilişkin bir düzenleme bulunmamakla birlikte, genel olarak markayı kullanmaktan ziyade şantaj veya başkasından haksız para elde etmek veya başkalarının ticaretine engel olmak gibi amaçlarla yapılan marka başvuruları kötü niyetle yapılmış başvuru olarak kabul edilmektedir. Kanunun ayrıca müeyyideye bağladığı hususlar tek başına kötü niyet emaresi olarak kabul edilmez. Zira Kanun tarafından zaten müeyyidesi gösterilmiş marka başvuruları için ayrıca kötü niyeti de sebep göstermek doğru görülmemektedir. (....)
Somut olayda; davaya konu marka ile itiraza/hükümsüzlüğe mesnet markaların iltibas tehlikesi oluşturacak derecede benzer olmadıkları, bunun haricinde davalıların kötü niyetle hareket ettiğini gösterir somut olgu da ileri sürülmediğinden kötü niyet iddiasına dayalı istemler yerinde bulunmamıştır.
Yukarıda izah edilen gerekçelerle; davanın reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.
HÜKÜM:
1-Davanın REDDİNE,
2-Harçlar Kanunu uyarınca alınması gereken 179,90 TL maktu karar ve ilam harcından peşin alınan 80,70 TL'nin düşümü ile bakiye kalan 99,20 TL'nin davacıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına,
3-Davalılar kendilerini vekil ile temsil ettirdiklerinden karar verildiği tarihte yürürlükte bulunan AAÜT m.3 hükmü gereği hesaplanan 15.000,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalılara verilmesine,
4-Davacı tarafından yapılan 80,70 TL başvurma harcı, 80,70 TL peşin harç, 37,10 TL vekalet harcı, 3.500,00 TL bilirkişi ücreti, 45,42 TL dosya kapağı masrafı, 376,00 TL posta-tebligat ücreti olmak üzere toplam 4.119,92 TL yargılama giderinin davacı üzerinde bırakılmasına,
5-Davalılar ..., ... ve ...'ın yapmış olduğu 48,60 TL vekalet harç sarfiyatına ilişkin yargılama giderinin davacıdan alınarak bu davalılara verilmesine,
6-HMK m.333 hükmü gereği karar kesinleştiğinde artan avansın yatıran tarafa re'sen iadesine,
Dair, Davacı vekilinin, Davalı Kurum vekilinin ve Davalı şahıslar ve şirket vekilinin yüzüne karşı, HMK m.341 ve m.345 hükümleri gereği kararın taraflara tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde .... Bölge Adliye Mahkemesi ilgili hukuk dairesi nezdinde İSTİNAF yasa yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.14/04/2023
Katip ...
E-imza
Hakim ...
E-imza
Dilekçeniz oluşturuluyor. Bu süreç biraz zaman alabilir, ancak sıkılmamanız için aşağıda dilekçe oluşturulmasını istediğiniz konuda benzer içtihatları listeledik. İncelemek isteyebilir veya bekleyebilirsiniz. Dilekçeniz oluşturulduktan sonra ekranda sizinle paylaşılacaktır. Sabrınız için teşekkür ederiz!