WhatsApp Hukuki Asistan

Yeni

Son Karar yapay zeka destekli hukuk asistanınız artık WhatsApp üzerinden cebinizde. Aşağıdaki hizmetlerden dilediğinizi seçerek WhatsApp asistanınıza soru sorarak hemen kullanmaya başlayabilirsiniz.

Hukuki Destek Alma
Hukuki sorularınız için anında uzman desteği alın
Yargıtay ve BAM Kararı Arama
Emsal kararlar ve içtihatlar için arama yapın
Dava Dilekçesi Hazırlama
Yapay zeka ile hızlı ve profesyonel dilekçeler oluşturun
Sözleşme Hazırlama
Özelleştirilmiş sözleşme şablonları oluşturun
Loading Logo

sonkarar

Sayfa Yükleniyor

ANKARA 5. FIKRI VE SINAİ HAKLAR HUKUK MAHKEMESI

T.C. ANKARA 5. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ Esas-Karar No: 2022/236 Esas - 2023/78
TÜRK MİLLETİ ADINA

T.C.
ANKARA
5. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
GEREKÇELİ KARAR

ESAS NO : 2022/236 Esas
KARAR NO : 2023/78

DAVA : Marka (Marka İle İlgili Kurum Kararlarının İptali - Markanın Hükümsüzülüğü)
DAVA TARİHİ : 29/06/2022
KARAR TARİHİ : 17/02/2023
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 17/03/2023
Mahkememizde görülmekte bulunan Marka (Marka İle İlgili Kurum Kararlarının İptali - Markanın Hükümsüzülüğü) davasının yapılan açık yargılamasının sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA:
Davacı vekili 29/06/2022 tarihli dava dilekçesinde özetle; Davacı şirketin ... pazarındaki kişisel bakım ve temizlik ürünleri kategorisinin öncülerinden ve pazar liderlerinden olduğunu, tüketiciler nezdinde tanınmış olduğunu, davacı şirketin "..." kök markasını "..." gibi sayısız markanın tescili ile "..." seri markası oluşturulduğunu, dava konusu "..." markasının davacının "..." kök unsurlu markalarının birebir aynısı olduğunu, zira dava konusu markanın "..." ve "..." ibarelerinden oluştuğunu, "..." ibaresinin yardımcı unsur olduğunu, tüketicinin algıladığı ve aklında kalan kısmın ve dava konusu esaslı unsurunun “...” ibaresi olduğunu, benzer bir sistematikte (... + ...) yaratılan dava konusu markanın seri içerisine girmek suretiyle davacı şirkete ait işletmenin ürünü olduğu biçiminde bir intiba yaratabileceğini, davacının “...” markalarının tanınmış olduğunu, dava konusu "..." ibareli marka başvurusunun 16., 21. ve 35. Sınıflar bakımından yapıldığını, davacı şirkete ait itiraza konu seri markaların kök markası niteliğinde olan "..." markasının da özellikle 16., 21. ve 35. sınıflar bakımından tescilli olduğunu, taraf markaları arasında sınıfsal benzerlik olduğunu, müvekkili markalarının tanınmış olduğunu öne sürerek, ... 'nun 27.04.2022 tarih ve ... sayılı ... kararının iptaline, ... sayılı markanın hükümsüzlüğü ile sicilden terkinine karar verilmesi talebinde bulunmuştur.
CEVAP:
Davalı ... vekili 07/07/2022 tarihli cevap dilekçesinde özetle; Davalı şirketin “...” ibareli başvurusu ile davacı şirkete ait itiraz konusu markaların kavramsal, görsel bakımdan ve bıraktıkları toplu intiba yönünden birbirlerinden farklı markalar olduğunu, SMK 6/5 şartlarının gerçekleşmediğini öne sürerek ... kararının usule ve hukuka uygun olduğunu belirterek, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı ... İth. İhr. San. Ve Tic. Ltd. Şti. vekili 02/08/2022 tarihli cevap dilekçesinde özetle; Davalı marka başvurusu “...” ibaresi ile davacı adına tescilli markaları oluşturan “...” ibaresi arasında ayniyet veya ayırt edilemeyecek derecede bir benzerlik bulunmadığını, davalı adına tescili talep edilen ibarenin bölünerek kullanılmak suretiyle kelimenin yarısı ön plana çıkarılacak şekilde bir farklılaşmaya gidilmediğini, "..." ibaresinin ayırt edici vasfının bulunmadığını, ... ibaresinin evrensel bir kelime olduğunu, gündelik hayatın bir çok alanında kısaltma olarak da kullanıldığını, markaların şekil unsurlarının da birbirinden farklı olduğunu, davalı markasının bir bütün olarak "..." şeklinde telaffuz edildiğini ve taraf markalarının bu açıdan da farklılaştığını, markalar arasında iltibas ihtimalinin olmayacağını, taraf şirketlerin iştigal alanlarının birbirinden farklı olduğunu öne sürerek ... kararının usule ve hukuka uygun olduğunu belirterek, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
UYUŞMAZLIK:
Dava, 5000 sayılı Patent ve Marka Vekilliği ile Bazı Düzenlemeler Hakkında Kanun m.15/C hükmüne göre açılan ... Kararının İptali ve 6769 sayılı SMK m.25 hükmüne göre açılan Markanın Hükümsüzlüğü istemine ilişkindir.
Taraflar arasındaki uyuşmazlığın;
I-... Kararının İptali İstemi Bakımından; Davalı kurumun tesis ettiği ... sayılı ... kararının hukuka uygun olup olmadığı, davalı şirkete ait ... sayılı "..." ibareli marka başvurusu ile itiraza mesnet ... markalar arasında 6769 sayılı SMK m.6/1 hükmü uyarınca ilişkilendirilme ihtimali dahil karıştırılma tehlikesi bulunup bulunmadığı,
II-Markanın Hükümsüzlüğü İstemi Bakımından; Davalı şirkete ait ... sayılı "..." ibareli marka ile davacıya ait hükümsüzlüğe mesnet markalar arasında 6769 sayılı SMK m.6/1 hükmü uyarınca ilişkilendirilme ihtimali dahil karıştırılma tehlikesi bulunup bulunmadığı, davacı markalarının tanınmış olup olmadığı, SMK m.6/5 hükmü koşulunun oluşup oluşmadığı, tescili halinde davalı şirkete ait markanın hükümsüzlüğünün gerekip gerekmediği hususlarına ilişkin olduğu tespit edilmiştir.

Davanın açılmasını müteakip tarafların dilekçeleri karşılıklı tebliğ olunmuş, sundukları deliller alınmış, marka tescil ve başvuru dosyaları ile alâkalı kayıtları getirtilmiş, dava şartları incelenmiş, ön inceleme duruşması yapılmış, hak düşürücü süre bakımından eksiklik bulunmadığı tespit edilmiş, taraflar sulhe teşvik olunmuş, arabulucuya gitme hakları hatırlatılmış, sonuç alınamaması üzerine uyuşmazlık konuları tespit edilmiş, tahkikat icra olunmasını müteakip, bilirkişi heyetinden maddi vakıalara ilişkin rapor alınmış, 06/08/2015 tarih 29437 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren ... Hizmetlerinin Yürütülmesine Dair Yönetmelik'in 201/2. maddesi hükmü de gözetilerek taraflara tahkikat ve yargılamanın geneliyle ilgili son sözleri de sorulmuş; sözlü iddia ve savunmada bulunma olanağı tanınmıştır.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
İşlem dosyasının tetkikinde; Davalı şirketin "..." ibaresini 16, 21 ve 35.sınıfta bulunan mal ve hizmetlerin tescili amacıyla 26.06.2020 tarihinde gerçekleştirdiği ... sayılı marka başvurusunun yapılan ilk incelemeler sonrasında ...'nca 27.08.2020 tarih ve 355 sayılı ...'nde ilan edildiği, söz konusu ilana karşı davacı yanın 23.10.2020 tarihinde "..." ibareli 56 adet markasını mesnet göstererek 6769 sayılı SMK’nın m.6/1 hükmü kapsamında itirazda bulunduğu, davalı şirketin 01.12.2020 tarihinde itiraza karşı görüş sunduğu, dilekçesinde ... sayılı markalara ilişkin olarak kullanmama def'i ileri sürdüğü, davacı şirketin 03.03.2021 tarihli kullanım ispat formu ibraz ettiği, yayına yapılan itirazın ...'nca incelenmesi sonucunda marka tescil başvurusunun reddine karar verildiği, redde mesnet olarak kullanmama def'ine tabi olmayan markaların gösterildiği, davalı şirketin 14.07.2021 tarihli karara itiraz dilekçesi ibraz ettiği, yapılan itirazı değerlendiren ...'nun ... sayılı ... kararı ile; itirazın kabulüne ve başvuru hakkındaki ret kararının kaldırılmasına karar verdiği, bu kararın davacı marka vekiline 02.05.2022 tarihinde tebliğ edildiği, iki aylık hak düşürücü süre içinde eldeki davanın açıldığı anlaşılmıştır. Dava konusu marka 01.08.2022 tarihinde tescil edilmiştir.
6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu'nun (SMK) 6.maddesinin 1.fıkrasına göre; Tescil başvurusu yapılan bir markanın, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile aynılığı ya da benzerliği ve kapsadığı mal veya hizmetlerin aynılığı ya da benzerliği nedeniyle, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile halk tarafından ilişkilendirilme ihtimali de dâhil karıştırılma ihtimali varsa itiraz üzerine başvuru reddedilir.
Karıştırma ihtimali, ortalama tüketicilerin, her iki işaret arasında bir şekilde bağlantı kurmasıdır. Bu durum, bir mal veya hizmetin alıcısının bildiği veya duyduğu bir mal veya hizmeti aldığı zannı ile başka bir işletmenin aynı veya benzer malını ya da hizmetini alma ihtimali biçiminde tanımlanmaktadır. Karıştırılma ihtimali, iltibas kavramından daha geniş bir kavram olup, doğrudan ve dolaylı karıştırılma ihtimali olarak ikiye ayrılır. Bu ayrıma göre eğer mal veya hizmetin aynı işletmeden ileri geldiği yönünde bir algılama ortaya çıkıyor, yani bir işletmeye ait mal veya hizmet, başka bir işletmeye ait mal veya hizmet ile karıştırılıyor ve bu nedenle satın alınıyorsa doğrudan karıştırılma ihtimali söz konusudur. Buna karşın, eğer mal veya hizmetin markası birbirinden ayırt ediliyor ancak bunların aynı işletmenin markaları olduğu ya da bu mal veya hizmetin aralarında ekonomik veya idari bağlantı bulunan işletmelerden geldiği biçiminde bir algılama oluşuyor ise bu halde de dolaylı karıştırılma ihtimalinden söz edilir.
Karıştırılma ihtimalinden bahsedilebilmesi için öncelikle önceki ve sonraki markalar arasındaki mal veya hizmet sınıflarının aynı ya da benzer olması gerekir. Mal veya hizmetlerin benzer olup olmadığının belirlenmesinde, karşılaştırılacak mal veya hizmetlerin benzer alıcı çevresine hitap edip etmediği, benzer ihtiyaçları karşılayıp karşılamadığı, aralarında hammadde-yarı mamül-mamül ürün ilişkisi bulunup bulunmadığı, birbirleri yerine ikame ya da tamamlayıcı ürün ya da hizmet olup olmadıkları, dağıtım kanallarının ortak olup olmadığı, marketlerde aynı reyon ya da raflarda satılıp satılmadıkları, aynı toptancılarda satılıp satılmadıkları gibi kriterler göz önünde tutulmalıdır. Sınıfsal benzerlik karşılaştırmasında gerek Nice sınıflandırması gerekse de ... tarafından çıkartılan sınıflandırma tebliğleri mahkemeler bakımından bağlayıcı değildir. Somut olayın özelliklerine göre ... tarafından çıkartılan sınıflandırma tebliğinde farklı sınıflarda yer almalarına rağmen ilgili alıcısı nezdinde karıştırmaya yol açacak nitelikteki ürün ve hizmet markalarının kapsadıkları mal ve hizmet sınıflarının benzer olarak değerlendirilmesi de mümkündür.
Karıştırılma ihtimali bakımından sınıfsal benzerliğin söz konusu olması halinde önceki ve sonraki markanın aynı ya da benzer olup olmadıklarının incelenmesi gerekir. Markaların aynı ya da benzer olup olmadıkları incelenirken markayı oluşturan her bir unsura göre değil, bir bütün olarak karşılaştırılan markaların bıraktığı genel, global izlenim, markaların bütünü ile bıraktığı etki dikkate alınacaktır. Markalarda eğer tanımlayıcı unsurlar var ise bu unsurlar değerlendirme dışı bırakılacaktır. Global değerlendirmeye göre, karşılaştırılan markalar arasında karıştırılma ihtimalinin mevcut olup olmadığı incelenirken, ilgili alıcısı nezdinde bıraktıkları genel intibaya göre markaların benzer olup olmadığı, markalar arasında görsel, işitsel ve kavramsal benzerlik bulunup bulunmadığı, ortalama alıcısının algısının ve satın alma kararı verirken göstereceği özen ve dikkat derecesinin ne olduğu, markalar veya işletmeler arasında bağlantı ihtimalinin söz konusu olup olmadığı gibi hususlar incelenerek değerlendirme yapılmalıdır. Bu şekilde inceleme yapılırken, markanın toplumda ne kadar tanındığı, markaların ayırt edici unsurlarının neler olduğu, markanın hitap ettiği ürün ya da hizmetin tüketici kitlesinin kimler olduğu, bu kitlenin satın alma sürecinde göstermeleri beklenen dikkat ve algılama düzeyinin ne olduğu, mal veya hizmetin niteliğinin ve fiyatının ne olduğu, markanın ne kadar özgün, ayırt edici ya da tanımlayıcı olduğu, seri marka algılamasına yol açıp açmadığı gibi hususlar dikkate alınmalıdır.
Belirtilen açıklamalar ışığında, tarafların iddia ve savunmaları, marka işlem dosyası, itiraza/hükümsüzlüğe mesnet markalar, hukuki nitelendirme hali hariç olmak üzere maddi vakıalara ilişkin tespitler barındıran bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre;
Davacı vekilinin dava dilekçesi ekinde sunmuş olduğu marka listesinde yayıma itiraz aşamasında öne sürmediği ... sayılı markalara da dayanmış ise de bu markaların başvuru tarihi dava konusu marka başvuru tarihi olan 27.08.2020’den sonra olması sebebiyle değerlendirmeye alınmamıştır.
Mahkememizce aldırılan bilirkişi raporunda tablolaştırıldığı üzere; dava konusu markanın kapsamında yer alan 16, 21, 35. sınıftaki mal ve hizmetlerin tamamı, davacının önceki tarihli ve tescilli markaları kapsamı ile aynı/aynı tür ya da benzer bulunmuştur.
Davacı markalarının bir kısmının tek başına “...” ibaresinden ibaret olduğu, bir kısmının “...” şeklinde, “...” kelimesinin sonuna eklenmiş ve genel anlamda ticaret hayatında da yaygın kullanılan, markasal niteliği bulunmayan tali ibareler ile birlikte oluşturulan markalar olduğu, ancak bu markaların da esas unsurlarının “...” ibaresi olduğu, bir kısmının ise bir bütün olarak “...” şeklinde “...” ibaresi kelime kökü olarak korunan ve bu kökten türetilen markalar olduğu ve bu markaların da baskın unsurlarının “...” ibaresi olduğu görülmektedir. Bu bağlamda davacı yanın “...” ibaresinin sabit kılmak koşuluyla yarattığı birden fazla markasının, uyuşmazlık konusu emtialarda uzun yıllardır tescilli olduğu ve bu sayede oluşturulmuş bir seri marka ailesinin mevcut olduğu, davacı markalarında yer alan “...” ibaresinin marka kapsamında yer alan mal ve hizmetler bakımından ayırt edici niteliği olan bir ibare olduğu, davacı markalarının genel bir görsel mizanpajı var ise de düz sözcük markaları şeklinde de tescillerinin bulunduğu değerlendirilmektedir.
Dava konusu marka ise, mavi zemin üzerine tamamı büyük beyaz harflerle yazılmış “...” ibaresinden oluştuğu, başkaca ilave şekil unsuru içermediği görülmektedir.
Taraf markaları global olarak karşılaştırıldığında; davacı yana ait “...” ibaresinin sabit kılmak koşuluyla yarattığı seri marka ailesi ile dava konusu “...” markasının benzer olarak atfedilebileceği, markalardaki ek sözcük ve şekil unsurlarının bu algıyı ortadan kaldırmayacağı, zira davalı markasında davacı yana ait “...” markasının aynı şekilde ön ses ve ayırt edici unsur olarak yer aldığı, devamında yer alan “...” ibaresinin yaygın kullanımı (maksimum sözcüğünün kısaltması olarak “...” şeklindeki jenerik kullanıma işaret eden) olan bir ibare olduğu ve markaya belirgin bir ayırt edici nitelik katmayacağı, aksine davacı seri markalarının kompoze edilme şekli göz önüne alındığında bu haliyle davacı markalarının bir serisi, devamı ya da versiyonu olarak algılanması ihtimali olabileceği, ortalama zeka düzeyindeki tüketicilerin algısında baskın kısmın soldan sağa okunan sözcük markalarında ilk harf ve hece olduğu, markanın soldan sağa okunması ilkesi uyarınca tüketici tarafından öncelikli olarak algılanacak olan ibarenin “...” ibaresi olacağı, dava konusu markanın tümleşik yazımının anılan ibareye farklı bir anlam, farklı bir fonetik ya da görsel algı katmadığı, taraf markalarının bütünsel anlamda yarattıkları nihai algılarda aralarında karışıklığa neden olacak düzeyde benzerlik taşıdıkları, dolayısıyla işaretlerin bütünsel algı itibariyle birbirleri ile ilişkilendirilebilirliği karşısında üst düzey dikkate ve özene sahip tüketicilerin de yanılgı yaşamalarının mümkün olacağı, tüketicinin taraf markalarını aynı/aynı tür ya da benzer ürünler üzerinde gördüğünde ya da işittiğinde, farklı marka ile karşı karşıya olduklarını anlayabilmelerinin mümkün olmadığı, bir kısım tüketici kesiminin markaların farklı ticari kökeni işaret ettiğini algılaması ihtimalinde dahi bu kez marka sahipleri arasında idari veya ekonomik bir bağlantı bulunduğu yönünde yanılsamaya düşebileceği, dolayısıyla karşılaştırılan markalar arasında ilişkilendirilme ihtimali dahil karıştırılma tehlikesi bulunduğu kanaatine varılmıştır.
Davacı yanın hükümsüzlük iddiası bakımından ileri sürdüğü tanınmışlık iddiası aşağıdaki şekilde incelenmiştir:
SMK m.6/5 hükmüne göre; Tescil edilmiş veya tescil başvurusu daha önceki tarihte yapılmış bir markanın, ...’de ulaştığı tanınmışlık düzeyi nedeniyle haksız bir yararın sağlanabileceği, markanın itibarının zarar görebileceği veya ayırt edici karakterinin zedelenebileceği hâllerde, aynı ya da benzer markanın tescil başvurusu, haklı bir sebebe dayanma hâli saklı kalmak kaydıyla, başvurunun aynı, benzer veya farklı mal veya hizmetlerde yapılmış olmasına bakılmaksızın önceki tarihli marka sahibinin itirazı üzerine reddedilir.
SMK m.6/5 hükmü uyarınca; önceki tarihli tescil edilmiş veya tescil başvurusu yapılmış olan bir marka, ...'de ulaştığı tanınmışlık düzeyi sebebiyle, aynı veya benzeri sonraki tarihli marka başvurusunun, aynı veya farklı nitelikteki mal ya da hizmetlere ilişkin tescil talebinin reddini talep edebilir. Bir markanın sadece tanınmış marka niteliğini haiz olması, otomatik olarak o markanın farklı türdeki mal veya hizmetlere ilişkin olarak sonraki tarihli marka başvurusunu engelleme hakkı bahşetmez. Tanınmış marka hakkı sahibinin genişletilmiş korumadan yararlanabilmesi için;
A) Tanınmış markanın itibarından haksız yarar elde edilmesi,
B) Tanınmış markanın itibarına zarar verilmesi,
C) Tanınmış markanın ayırt edici karakterinin zedelenmesi, olasılıklarından en az birinin gerçekleşmesi veya gerçekleşme ihtimalinin bulunması gereklidir. Ayrıca, sonraki tarihli marka başvuru sahibinin, marka başvurusunda haklı bir nedeninin de bulunmaması gerekir.
Tanınmışlık, statik ve dogmatik bir durum değildir. Aksine; sürekli güncellenen, dalgalanabilen, bir çok değişkene bağlı dinamik bir süreci içinde barındırır. Bir markanın tanınmış marka niteliğinde olup olmadığı; a)Toplumun ilgili kesimince markanın tanınma düzeyi, b) Markanın kullanıldığı coğrafi alan, kullanım süresi ve yoğunluğu, c)Marka promosyonlarının ve reklamlarının süresi, yoğunluğu, hedef aldığı alan, d)Markanın tesciller veya tescil başvuruları ile korunduğu coğrafi alanın büyüklüğü, e) Markanın resmi mercilerce tanınmışlığına delalet eden karar ve uygulamaları, f) Markanın ekonomik değeri, g) Markanın hitap ettiği mal veya hizmetlerin pazar payı, gibi tahdidi olmayan kriterler dikkate alınmak suretiyle, yapılacak global bir değerlendirme neticesinde her somut olayda ayrı ayrı değerlendirilmelidir. Hemen belirtilmelidir ki; bir markanın tanınmış marka niteliğini haiz olmasının; yukarıda yer verilen tüm kıstasların sağlanması gerektiğini şart koşmadığı gibi, yukarıda yer verilen kıstaslardan yalnızca birinin gerçekleşmesinin mutlak anlamda ilgili markayı tanınmışlık seviyesine çıkaracağını da göstermez. Burada önemli olan husus; her somut olayda, yukarıda yer verilen kıstaslardan da yararlanarak, global bir değerlendirme yapılması, bunun sonucunda tanınmışlık vasfı ve varsa bu tanınmışlığın etki alanının belirlenmesidir.
Tanınmış markanın itibarından haksız yararlanılmasından söz edilebilmesi için; tanınmış markanın iyi şöhret ve itibar sahibi olması, ilgili tüketici kesimi nezdinde markanın olumlu bir imajının olması gerekir. Bu nedenle imaj transferine konu olabilecek sonraki tarihli marka başvurusunun, tanınmış markanın itibarından haksız yararlanma tehlikesi doğurabileceği söylenebilir. Burada önemli olan, sonraki tarihli markayı gören tüketicinin, önceki tarihli tanınmış markanın kendi zihninde oluşturduğu olumlu imaj ile sonraki tarihli marka arasında bir bağlantı (link) kurması, imaj transferi ihtimalinin bulunması, böylece tanınmış markanın olumlu imajının sağladığı kolaylıktan yararlanarak sonraki tarihli marka başvuru sahibinin ticari avantaj sağlama ihtimalinin bulunmasıdır. Böylece, sonraki tarihli marka başvuru sahibi, tanınmış marka sahibinin uzun uğraşlar sonucu oluşturduğu kalite ve güven birikiminden parazitvari yararlanarak, kendi lehine haksız bir avantaj sağlayacaktır.
Tanınmış markanın itibarına zarar verilebilmesi için; Tanınmış markanın, arzu edilmeyen olumsuz imaj tehlikesine maruz kalacağı bir hal olasılığı içerisinde bulunması gerekmektedir. Tanınmış markanın itibarının zarar görme tehlikesi altında bulunup bulunmadığı incelenirken, tescile konu mal ve hizmetlerin kapsamı dikkate alınmalıdır. Örneğin; tanınmış bir içecek markasının, aynı veya benzerinin tuvalet temizliği emtialarında marka olarak kullanılması halinde, böyle bir olumsuz imaj tehlikesi söz konusu olabilir.
Tanınmış markanın ayırt etme gücünün zedelenmesi için; Sonraki tarihli marka başvurusu nedeniyle, tanınmış markanın ayırt etme gücünün zayıflaması ve bu suretle markanın reklam değerinin düşme ihtimali bulunmalıdır. Tanınmışlık derecesi ve karşılaştırılan markaların hitap ettiği mal veya hizmetlerin birbirleri ile yakınlığı arttıkça, markanın ayırt ediciliğinin zedelenmesi ihtimali de artmaktadır. Bu durumda, markanın muhatap çevresi, sonraki tarihli marka nedeniyle, önceki markanın artık sadece tanınmış marka sahibine ve onun ürünlerine ait olmadığı kanısına varmaktadır.
Somut olayda yapılan değerlendirmede; davacı yan tarafından işlem dosyasına ve dava dosyasına sunulan deliller incelendiğinde; “...” ibaresine ilişkin ulusal ve uluslararası tescil bilgileri yer alan tablo, birtakım haber görselleri, davacı şirket tarafından yaptırılan araştırmaya dair bilgi ve görseller, bebek ıslak mendili kullanım çalışması, Google arama görseli, 2020 yılına ait ciro payı görseli, ürün katalog ve görselleri, web sitesi görselleri, “...” ibaresinin standart kullanımını gösterir fatura deliline (2014-2020 tarihlerine ilişkin) yer verdiği görülmektedir. Sunulan bu deliller bir bütün olarak incelendiğinde, tanınmışlık iddialarını somutlaştırır yeterlilikte deliller olarak değerlendirilemeyeceği, bu nedenle sunulan bu delillerin davacı yanın yalnızca “...” markalarının tanınmışlığı ispat bakımından yeterli deliller olarak değerlendirilemeyeceği, kaldı ki somut uyuşmazlıkta dava konusu markanın tescilinin, davacı markalarının ayırt edici karakterine zarar vermesi, itibarına zarar vermesi, ayırt edici gücü ve etkileme alanının zayıflaması, tanınmışlığından haksız yarar sağlaması gibi sonuçlara yol açacağını ispatlayacak dosyada başkaca delilin de bulunmadığı, tüm bu nedenlerle kanunun 6/5 düzenlemesindeki koşulların somut olayda meydana gelmeyeceği kanaatine varılmıştır.
Yukarıda izah edilen gerekçelerle; SMK m.6/1 hükmü koşulunun somut olayda oluştuğu anlaşıldığından, davanın kabulü ile; ... sayılı ... kararının iptaline, dava konusu ... sayılı markanın hükümsüzlüğüne ve sicilden terkinine karar verilmiştir.
HÜKÜM:
1-Davanın KABULÜ ile; ... sayılı ... kararının İPTALİNE,
2-Dava konusu ... sayılı markanın HÜKÜMSÜZLÜĞÜNE ve SİCİLDEN TERKİNİNE,
3-6769 sayılı SMK m.27/6 hükmü gereği hükümsüzlük kararı kesinleştiğinde bir örneğinin re'sen ...'e gönderilmesine,

4-Harçlar Kanunu uyarınca alınması gereken 179,90 TL maktu karar ve ilam harcından peşin alınan 80,70 TL'nin düşümü ile bakiye kalan 99,20 TL'nin müteselsilen davalılardan tahsili ile hazineye gelir kaydına,
5-Davacı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar verildiği tarihte yürürlükte bulunan AAÜT m.3 hükmü gereği hesaplanan 15.000,00 TL vekalet ücretinin davalılardan alınarak davacıya verilmesine,
6-Davacı tarafından yapılan 80,70 TL peşin harç, 80,70 TL başvurma harcı, 48,60 TL vekalet harcı, 2.500,00 TL bilirkişi ücreti, 200,00 TL posta-tebligat masrafına esas olmak üzere toplam 2.910,00 TL yargılama giderinin davalılardan alınarak davacıya verilmesine,
7-Davalı ... İth. İhr. San. Ve Tic. Ltd. Şti. tarafından yapılan 11,50 TL vekalet harç sarfiyatına ilişkin yargılama giderinin kendi üzerinde bırakılmasına,
8-HMK m.333 hükmü gereği karar kesinleştiğinde artan avansın yatıran tarafa resen iadesine,
Dair, Davacı vekilinin, Davalı Kurum vekilinin ve Davalı şirket vekilinin yüzüne karşı, HMK m.341 ve m.345 hükümleri gereği kararın taraflara tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde ... Bölge Adliye Mahkemesi ilgili hukuk dairesi nezdinde İSTİNAF yasa yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.17/02/2023

Katip ...
E-imza

Hakim ...
E-imza

UYAP Entegrasyonu