T.C. ANKARA 5. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA
T.C.
ANKARA
5. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
GEREKÇELİ KARAR
ESAS NO : 2022/206 Esas
KARAR NO : 2023/155
DAVA : Marka (Marka İle İlgili Kurum Kararlarının İptali)
DAVA TARİHİ : 07/06/2022
KARAR TARİHİ : 31/03/2023
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 31/04/2023
Mahkememizde görülmekte bulunan Marka (Marka İle İlgili Kurum Kararlarının İptali) davasının yapılan açık yargılamasının sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA:
Davacı vekili 07/06/2022 tarihli dava dilekçesinde özetle; Müvekkilinin “...” markasını ...’dan devir yoluyla aldığını, “... ” markasını kendisi adına tescil ettirdiğini, ayrıca önceki tarihli “...” markasını devraldıktan sonra çok fazla yatırımda bulunduğunu, dünyanın birçok ülkesinde “...” markasını tescil ettirdiğini, “...” üzerinde kazanılmış hakkı olduğunu, buna rağmen "..." isimli marka başvurusunun davalı tarafından SMK m.5 hükmü uyarınca reddedildiğini belirterek; .... 'nun 06.04.2022 tarih .... sayılı ... kararının iptaline karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP:
Davalı vekili 18/10/2022 tarihli cevap dilekçesinde özetle; Dava konusu markanın SMK m. 5/1-b gereği herhangi bir ayırt edici niteliğe sahip olmayan işaretlerin markaların kaynak gösterme fonksiyonunu yerine getirmediğini, tescili talep edilen işaretin anlamının ilgili mal ve hizmete yabancı olması ya da çağrıştıran bir ilgisinin olmaması gerektiğini, ayrıca SMK m. 5/1-c bakımından tanımlayıcı olduğunu, “...” kelimesinin yakın geçmiş akımlarını, modalarını türeten veya taklit eden tarzı anlamına geldiğini, kazanılmış hakların mutlak ret nedenleri bakımından ileri sürülemeyeceğini ifade ederek davanın reddini talep etmiştir.
UYUŞMAZLIK:
Dava, 5000 sayılı Patent ve Marka Vekilliği ile Bazı Düzenlemeler Hakkında Kanun m.15/C hükmüne göre açılan ... kararının iptali istemine ilişkindir.
Taraflar arasındaki uyuşmazlığın; Davalı kurumun tesis ettiği ... sayılı ... kararının hukuka uygun olup olmadığı, davacıya ait ...sayılı "..." ibareli marka başvurusunun SMK m.5/1-b hükmü uyarınca somut ayırt edici olup olmadığı, SMK m.5/1-c hükmü uyarınca tasviri nitelikte olup olmadığı, SMK m.5/2 hükmü koşunun somut olay olayda mevcut olup olmadığı, davacının önceki tarihli markalarından kaynaklı müktesep hak iddiasında bulunup bulunamayacağı hususlarına ilişkin olduğu tespit edilmiştir.
Davanın açılmasını müteakip tarafların dilekçeleri karşılıklı tebliğ olunmuş, sundukları deliller alınmış, marka tescil ve başvuru dosyaları ile alâkalı kayıtları getirtilmiş, dava şartları incelenmiş, ön inceleme duruşması yapılmış, hak düşürücü süre bakımından eksiklik bulunmadığı tespit edilmiş, taraflar sulhe teşvik olunmuş, arabulucuya gitme hakları hatırlatılmış, sonuç alınamaması üzerine uyuşmazlık konuları tespit edilmiş, tahkikat icra olunmasını müteakip, bilirkişi raporu aldırılmış, 06/08/2015 tarih 29437 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren ... Hizmetlerinin Yürütülmesine Dair Yönetmelik'in 201/2. maddesi hükmü de gözetilerek taraflara tahkikat ve yargılamanın geneliyle ilgili son sözleri de sorulmuş; sözlü iddia ve savunmada bulunma olanağı tanınmıştır.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
İşlem dosyasının tetkikinde; Davacının 03.08.2021 tarihinde ...sayılı "..." ibareli, 09.sınıfta bulunan emtialar için tescil başvurusunda bulunduğu, ...'nca marka tescil başvurusunun SMK m.5/1-b ve m.5/1-c hükümleri gereği reddedildiğini, davacının 09.11.2021 tarihinde karara itiraz dilekçesi sunduğu, itirazı değerlendiren ... sayılı ... kararı ile itirazın ve başvurunun reddine karar verdiği, kararın davacı marka vekiline 08.04.2022 tarihinde tebliğ edildiği, iki aylık hak düşürücü süre içinde eldeki davanın açıldığı anlaşılmıştır.
6769 sayılı Kanun m.4 hükmüne göre; Marka, bir teşebbüsün mallarının veya hizmetlerinin diğer teşebbüslerin mallarından veya hizmetlerinden ayırt edilmesini sağlaması ve marka sahibine sağlanan korumanın konusunun açık ve kesin olarak anlaşılmasını sağlayabilecek şekilde sicilde gösterilebilir olması şartıyla kişi adları dâhil sözcükler, şekiller, renkler, harfler, sayılar, sesler ve malların veya ambalajlarının biçimi olmak üzere her tür işaretten oluşabilir.
Markanın; ayırt etme, mal veya hizmetin işletmesel kökenini gösterme, mal veya hizmetin niteliklerini garanti etme, reklam, tekelleştirme ve koruma işlevleri bulunduğu kabul edilir. (...) Ayırt etme işlevi, marka kavramına dahil olan, piyasada bir mal ya da hizmeti diğerlerinden farklılaştırmaya hizmet eden, mal ya da hizmete adeta kişilik kazandıran, o mal ya da hizmete bir ad veren temel unsuru ifade eder. Köken işlevi, malın ya da hizmetin hangi işletmeye ait olduğunun marka ile gösterildiği anlamına gelip, bu işlevin bugün anlamını yitirdiği, globalleşen ekonomi ve piyasada bulunan aktörlerin ve ürünlerin çeşitliliği ile dinamizmi karşısında alıcılardan pek azının piyasadaki mal ya da hizmetlerin hangi işletmeye ait olduğunu markadan anladıkları söylenebilir. Garanti işlevi, bir marka altında pazarlanan mal ya hizmetin kalitesi ile ilgili olup, bu işlev sayesinde alıcı, piyasada bulunan ve deneyimlediği mal ya da hizmetleri nitelik olarak değerlendirme imkanına sahip olmakta, buna bağlı olarak bazı mal ya da hizmetlerin imajında değer artışı, bazılarında ise değer azalışı meydana gelebilmektedir. Reklam işlevi, markanın, ait olduğu mal ya da hizmetin ayırt ediciliğini sağlayan işaret olduğuna göre, bu işaretin mal ya da emek sarfedilerek geniş halk kitlesine ulaştırılmasını, böylece ilgili markaya konu mal ya da hizmetin pazar payının arttırılmasını ifade eder. Bununla bağlantılı olarak ilgili mal ya da hizmetin piyasada gördüğü rağbetin hakim duruma gelmesi söz konusu olabilecek, bu da markanın tekelleştirme işlevine hizmet edecektir.
Markanın en önemli fonksiyonu ayırt edici bir işaret olmasıdır. Markaya bu fonksiyonu kazandıran, soyut ayırt ediciliğidir. Soyut ayırt edicilik; bir işaretin, bir teşebbüsün mal ve hizmetlerini, bir başka teşebbüsün mal ve hizmetlerinden ayırt etmeye elverişli olması halidir. Bir işaret soyut ayırt edici niteliğe sahip değilse, ayırt edicilik fonksiyonuna da sahip olmayacaktır. Marka, ayırt edicilik fonksiyonunun gereği olarak, mal ve hizmetleri ferdileştirmekte ve bunları tüketiciler için piyasada teşhis edilebilir hale getirmektedir. Bu yolla tüketiciler, almak istedikleri mal ve hizmetleri başka teşebbüslerin mal ve hizmetlerinden ayırt edebilmektedirler. Ayrıca, mal ve hizmetlerin piyasada teşhis edilebilir hale getirilmesi ile, farklı teşebbüslerin mal ve hizmetleri için piyasa şeffaflığı sağlanmaktadır. Piyasa şeffaflığının yerine getirilebilmesi, markanın iletişim fonksiyonu ile kolaylaşır. Markanın iletişim fonksiyonu, piyasada mal ve hizmet arz edenlerle talep edenlerin aralarında iletişim kurmalarını sağlamaktadır. Bu yolla marka, teşebbüslerin mal ve hizmetlerini kolayca pazarlamalarına, tüketicilerin malın imajı hakkında bilgilendirilmelerine hizmet etmektedir. Markanın çok fonksiyonluluğu, marka hukukuna ilişkin düzenlemelerin uygulama alanının tayininde ve problemlerin çözümünde büyük önem arz etmekte ve dikkate alınması gerekmektedir. Bu nedenle, bir işaretin soyut ayırt ediciliğe sahip olup olmadığının belirlenmesinde markanın belirtilen bu fonksiyonlarının göz önünde bulundurulması gerekir. (...)
Soyut ayırt ediciliğin bulunup bulunmadığının tespiti ile tescil kapsamında bulunan mal ve hizmetler bakımından ayırt ediciliğin bulunup bulunmadığının bir ilgisi yoktur; bu ayırt edicilik türünde marka olacak işaretin bütünlük arz etmesi, kolayca algılanabilir ve sınırlarının tespit edilebilir olması, ayırt edicilik fonksiyonunu haiz olması aranır.
6769 sayılı Kanun m.5/1-b bendinde belirtilen "Herhangi bir ayırt edici niteliğe sahip olmayan işaretler" somut ayırt edici güçten yoksun işaretlerdir. Bu işaretler, hiçbir ayırt ediciliğe sahip olmayan, dolayısıyla ilgili tüketici kesimi tarafından marka olarak algılanmayacak işaretler olarak madde gerekçesinde açıklanmıştır.
Somut ayırt edicilik, marka olarak tescili talep edilen işaretin, tescile konu mal veya hizmetleri diğer teşebbüslerin mal veya hizmetlerinden ayırt etmeye elverişli olması halidir. Soyut ayırt edici gücü haiz bir işaretin somut ayırt edici güce sahip olup olmadığının tespitinde, işaretin tescil başvurusuna konu olan mal veya hizmetler bakımından ayırt edicilik fonksiyonuna sahip olup olmadığının dikkate alınması gerekmektedir. İşaretin, somut ayırt edici güce sahip olup olmadığı, piyasada oluşan kanaate göre tespit edilmektedir. Bu kanaatin oluşmasında değişik faktörler etkili olmaktadır. İşaretin orijinalliği, tanınmışlığı, piyasada genel olarak kullanılırlığı, kullanımın süresi ve yoğunluğu gibi kıstaslar, bu ayırt ediciliğin bulunup bulunmadığının belirlenmesinde dikkate alınmalıdır. Eğer bir işaret, piyasada oluşan kanaate göre tescili talep edilen mal veya hizmetler bakımından ayırt edicilik fonksiyonuna sahipse, kullanım sonucu ayırt edici güç kazanmasına gerek kalmaksızın marka olarak tescil edilebilecektir. O an için işaretin ayırt ediciliğinin bulunmadığı kabul ediliyorsa, işaret ancak kullanım neticesi bu gücü kazanabilir veya zaman içerisinde piyasadaki kanaatin değişmesi neticesi bu güç kazanılabilir.
6769 sayılı SMK m.5/1-c bendinde; Ticaret alanında cins, çeşit, vasıf, kalite, miktar, amaç, değer, coğrafi kaynak belirten veya malların üretildiği, hizmetlerin sunulduğu zamanı gösteren veya malların ya da hizmetlerin diğer özelliklerini belirten işaret veya adlandırmaları münhasıran ya da esas unsur olarak içeren işaretlerin marka olarak tescil edilemeyeceği düzenlenmiştir.
Hüküm uyarınca, ticaret alanında cins, çeşit, vasıf, kalite, miktar, amaç, değer, coğrafi kaynak belirten, üretim hizmetlerinin yapıldığı zamanı gösteren, malların ve hizmetlerin diğer karakteristik özelliklerini ifade eden sözcükleri münhasıran veya esas unsur olarak içeren işaretler marka olarak alınamazlar. Bu mutlak red nedeninin kabulünün birinci sebebi; marka olarak tescili istenen işaretin, ilgili mal veya hizmetin kendisini veya onun bazı karakteristik özelliklerini belirten ad veya işaretlerden oluşması halinde, sözkonusu işaretin o mal ve hizmetin karşılığı olan kavram ile özdeşleşecek olması, bu sebeple mezkûr işaretin ayırt edici nitelik unsurundan yoksun bulunmasıdır. İkinci sebep ise; malın ve hizmetin kendisini veya onun bazı karakteristik özelliklerini ifade eden bir işaretin marka olarak tescili suretiyle, herkesin kullandığı bir işareti bir şahsın inhisarına vermemek düşüncesidir.(...)
6769 sayılı SMK m.5/2 hükmüne göre; Bir marka, başvuru tarihinden önce kullanılmış ve başvuruya konu mal veya hizmetler bakımından bu kullanım sonucu ayırt edici nitelik kazanmışsa bu markanın tescili birinci fıkranın (b), (c) ve (d) bentlerine göre reddedilemez.
Hükme göre ayırt edici olmayan bir markanın kullanım yoluyla ayırt edici hale gelebilmesi için kullanım, tanıtım ve reklam harcamaları o kadar yoğun olmalıdır ki, artık o marka veya işaret söz konusu olduğunda bir ürünün veya hizmetin adı ya da ticarette herkesin kullandığı, malların karakteristik özelliklerini, cins veya çeşidini gösteren işaretler değil, bir firmanın mal veya hizmeti olduğu algılaması ortaya çıksın. Bu halde marka sözcük anlamından uzaklaşarak ondan bağımsızlaşmakta, ikinci bir anlam kazanmaktadır. (...)
Tarafların iddia ve savunmaları, marka işlem dosyası, bilirkişi raporunda tespit edilen maddi vakıalar ve tüm dosya kapsamına göre;
Dava konusu marka kapsamında yer alan emtialar; "9.SINIF: Gözlükler, güneş gözlükleri, lensler ve bunların kutuları, kılıfları, parçaları ve aksesuarları." şeklindedir.
Somut olayda dava konusu marka başvurusunun; basit, yaygın, günlük kullanımda sık karşılaşılan “...” ve “...” ibaresinden oluştuğu görülmektedir. "..." sözcüğü ...’de "geriye doğru" anlamına gelen ... ön ekinden gelmektedir. ... kelimesinin sözlük anlamı “bilinçli olarak yakın geçmişin akımlarını, modalarını türeten veya taklit eden tarz”dır. Bu doğrultuda, ...’de “gözlük” anlamına gelen “...” yan unsuruyla bir arada kullanılmasıyla birlikte gözlüklerin SMK m.5/1-c anlamında tanımlayıcılık vasfını ortaya çıkaran bir sözcük olduğu değerlendirilmektedir.
Ayrıca dava konusu pazarlama iletişimi bağlamında değerlendirildiğinde ise; satın alma davranışlarımızı belirleyen trend ve moda kavramlarımız arasında "..." kavramı bir çok sektörde kullanılan efektif bir kavramdır. Otomotiv sektöründe bir jantın ... olarak pazarlanmasından, 70’lerin ikonik bir pantolonun pazarlanmasından bahsedebileceğimiz gibi; 80’lerin ikonik bir sanatçısının kullandığı gözlüğü de yeniden pazarlamanın konusu olarak görebiliyoruz. ...’nun geçmişe özlem/günün modasının dışına çıkma/farklı bir tarz yaratma olgusu pazarlama ve pazarlama iletişimde her dönem görülen bir olgudur. Bu bağlamda ... kavramının genelleştirici etkisi de bulunmaktadır.
Yukarıdaki ifadeler doğrultusunda dava konusu marka başvurusu kapsamında yer alan emtialar bakımından “...” ibaresinin somut ayırt edici niteliğinin bulunmadığı ve tanımlayıcı olduğu ve bu ürünlerin karakteristik özelliklerini birebir anlatan bir ibare olduğu görülmektedir.
SMK m.5/1-b ve m.5/1-c bendi bağlamındaki mutlak tescil engelleri bağlamında, önceki tarihli tescilli markalardan kaynaklı müktesep hak iddiasının bu sebeplere bağlı mutlak tescil engellerini bertaraf etme kabiliyetinin bulunmadığı, dava konusu marka başvurusunun sıkı ve yoğun kullanım ile tanımlayıcı olduğu mal ve hizmetler bakımından ayırt edicilik kazandığının ispatlanması gerektiği, ... ve 28/11/2017 tarih ... sayılı kararlarında da tasviri ve tanımlayıcı işaretlerin ancak kullanım yolu ile ayırt edicilik kazandıklarının ispatlanması halinde mutlak tescil engeline takılı kalmayacaklarının belirtildiği, bu hale göre somut olayda, davacı yanın iddiasına göre; dava konusu "..." ibaresinin, markasal bir işaret olarak, kullanım sonucunda ayırt edicilik kazandığı ve davacı yan ile özdeşleştiğini gösterir nitelikteki delillere yer verilmediği, yalnızca "..." ibareli seri markaların tescil belgelerinin belirtildiği, bu delillerin dava konusu başvurunun kullanım sonucunda ayırt edicilik kazandığını göstermeye elverişli olmadığı, bu nedenle kullanım yolu ile dava konusu markanın, tescil başvuru tarihi itibari ile davaya konu mal ve hizmetler bakımından ayırt edici nitelik kazanmadığı tespit edilmiştir.
Yukarıda izah edilen gerekçelerle davanın reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.
HÜKÜM:
1-Davanın REDDİNE,
2-Harçlar Kanunu uyarınca alınması gereken 179,90 TL maktu karar ve ilam harcından peşin alınan 80,70 TL'nin mahsubu ile alınması gereken 99,20 TL'nin davacıdan alınarak hazineye gelir kaydına,
3-Davalı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar verildiği tarihte yürürlükte bulunan AAÜT m.3 hükmü gereği hesaplanan 15.000,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
4-Davacı tarafından yapılan 80,70 TL peşin harç, 80,70 TL başvurma harcı, 48,60 TL vekalet harcı, 2.300,00 TL bilirkişi ücreti, 45,42 TL dosya kapağı masrafı, 145,50 TL posta-tebligat ücreti olmak üzere toplam 2.700,92 TL yargılama giderinin kendi üzerinde bırakılmasına,
5- HMK m.333 hükmü gereği karar kesinleştiğinde artan avansın yatıran tarafa re'sen iadesine,
Dair, Davacı vekilinin ve Davalı Kurum vekilinin yüzüne karşı, HMK m.341 ve m.345 hükümleri gereği kararın taraflara tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde .... Bölge Adliye Mahkemesi ilgili hukuk dairesi nezdinde İSTİNAF yasa yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.31/03/2023
Katip ...
E-imza
Hakim ...
E-imza
Dilekçeniz oluşturuluyor. Bu süreç biraz zaman alabilir, ancak sıkılmamanız için aşağıda dilekçe oluşturulmasını istediğiniz konuda benzer içtihatları listeledik. İncelemek isteyebilir veya bekleyebilirsiniz. Dilekçeniz oluşturulduktan sonra ekranda sizinle paylaşılacaktır. Sabrınız için teşekkür ederiz!