WhatsApp Hukuki Asistan

Yeni

Son Karar yapay zeka destekli hukuk asistanınız artık WhatsApp üzerinden cebinizde. Aşağıdaki hizmetlerden dilediğinizi seçerek WhatsApp asistanınıza soru sorarak hemen kullanmaya başlayabilirsiniz.

Hukuki Destek Alma
Hukuki sorularınız için anında uzman desteği alın
Yargıtay ve BAM Kararı Arama
Emsal kararlar ve içtihatlar için arama yapın
Dava Dilekçesi Hazırlama
Yapay zeka ile hızlı ve profesyonel dilekçeler oluşturun
Sözleşme Hazırlama
Özelleştirilmiş sözleşme şablonları oluşturun
Loading Logo

sonkarar

Sayfa Yükleniyor

ANKARA 5. FIKRI VE SINAİ HAKLAR HUKUK MAHKEMESI

T.C. ANKARA 5. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ Esas-Karar No: 2022/197 Esas - 2023/50
TÜRK MİLLETİ ADINA

T.C.
ANKARA
5. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
GEREKÇELİ KARAR

ESAS NO : 2022/197 Esas
KARAR NO : 2023/50

DAVA : Marka (Marka İle İlgili Kurum Kararlarının İptali - Markanın Hükümsüzlüğü)
DAVA TARİHİ : 01/06/2022
KARAR TARİHİ : 01/02/2023
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 10/04/2023
Mahkememizde görülmekte bulunan Marka (Marka İle İlgili Kurum Kararlarının İptali - Markanın Hükümsüzlüğü) davasının yapılan açık yargılamasının sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA:
Davacı vekili 01/06/2022 tarihli dava ve 21/06/2022 tarihli replik dilekçelerinde özetle; Müvekkili şirketin ...’nin 81 ilinde 8145’i aşan mağaza sayısı ile faaliyette bulunduğunu, tüketici hafızasında tarihçesi olan ve geçmişte ulusal marka niteliğine sahip ..., gibi markalara sahip çıkarak bu değerleri yeniden ekonomiye kazandırdığını, dava konusu ... numaralı “cezvemis” ibareli marka başvurusuna müvekkili şirkete ait .... nolu markalara dayanarak itiraz edildiğini, itirazın ... ... tarafından reddedildiğini, müvekkili şirketin “...” markalarını yoğun bir şekilde kullandığını, çok tanınmış hale gelen “...” markası için oldukça ciddi yatırımlar yaptığını, “...” markasının tüketici nezdinde yüksek bir ayırt edicilik kazandığını, ... tarafından “...” markasının “gıda ürünleri” bakımından tanınmış olduğunun vurgulandığını ve markanın ... nezdinde ...no ile tanınmış markalar siciline kaydedildiğini, davalı markası altında piyasaya sunulan ürünle karşılaşan tüketicinin markayı müvekkili şirket markası ile ilişkilendireceğini, bu durumun müvekkili şirket markasının ayırt ediciliğine ve itibarına zarar verebileceğini, müvekkili markalarının sulandırılmasına yol açacağını, davalının müvekkili şirket markalarının itibarından haksız yararlanacağını, dava konusu markada yer alan “...” ibaresinin cins isim olduğunu ve herkesin kullanımına açık olduğunu, ibarenin markaya ayırt edicilik katmadığını, “...” ibaresinin kahve pişirmek için kullanılması sebebiyle doğrudan tescil edilmek istenen sınıfı çağrıştırdığını, ibarenin benzerlik değerlendirmesinde dikkate alınmasının mümkün olmadığını, aksi kanaatte dahi müvekkili markasının dava konusu marka başvurusunda aynı harf dizilimi ile birebir yer aldığından markalar arasında SMK 6/1 maddesi anlamında ayırt edilemeyecek derecede benzerlik ve karıştırılma ihtimali bulunduğunu, markalar arasında görsel ayniyet bulunduğunu, markaların okunuşları ve kulakta bıraktıkları izin aynı olduğunu, işitsel olarak markaların aynı şekilde telaffuz edildiğini, markaların kavramsal olarak da benzerlik arz ettiklerini, dava konusu marka ile müvekkili markalarının mal ve hizmet benzerliği bulunduğunu, davalı markasının aynı ve bağlantılı sınıflarda tescil edilmek üzere başvuru konusu edildiğini, taraf markalarının aynı ihtiyaçları karşılamaya yönelik olduklarını, aynı dağıtım kanalları ile piyasaya sürüldüklerini, birbirleri yerine ikame edilebilir olduklarını, ortalama tüketicilerin müvekkili markasını tercih ettiği zannı ile davalı şirket markasını satın almasının kuvvetle muhtemel olduğunu, gıda ürünlerinin fiyatlarının düşük olmaları ve ortalama tüketicinin bir kaç saniye içerisinde satın alma kararı verdiği düşünüldüğünde ortalama tüketicinin taraf markalarını karıştıracağını, müvekkili şirketin “...” ibareli seri markaların sahibi olduğunu, başvuru konusu markanın tescili halinde ortalama tüketicinin markayı müvekkili şirketin seri markalarının devamı şeklinde algılayacağını, taraflar arasında ekonomik veya idari birlik olduğunu düşüneceğini veya markanın müvekkili izni ile piyasaya sürüldüğü izlenimine kapılacağını, davalı şirketin marka başvurusunda kötü niyetli olduğunu, davalı marka başvurusunda “...” ibaresinin daha büyük puntolarla yazıldığını ve ön plana çıkarıldığını, dava konusu markada “...” ibaresinin altına çizgi çekilmek suretiyle aynı yazı karakterinde yazılarak müvekkiline ait markaya benzetildiğini, müvekkili şirkete ait “...” markasının ayırt ediciliğinin yüksek olduğunu ve ibarenin müvekkili ile özdeşleştiğini beyanla; ... ...’nın ... sayılı kararının iptaline ve davalı adına ... nezdinde ... başvuru numaralı markanın hükümsüzlüğüne ve sicilden terkinine karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP:
Davalı ... vekili 07/06/2022 tarihli cevap dilekçesinde özetle; Dava konusu markanın kelime, ... ve renk unsurlarından oluşan özgün bir yapıya sahip olduğunu, davalı markasında davacı markalarında olmayan kelime, ..., renk ve kullanımlara esas unsur olarak yer verildiğini, dava konusu markada anlamsal bir bütünsellik kurulduğunu, “...” ibaresinin en üstte olacak şekilde ilk ibare olarak konumlandırıldığını, özgün bir renk ve yazı stiliyle kaleme alındığını, markada ilk okunan kısmın “...” ibaresi olduğunu, taraf markalarında kullanılan esas unsurların farklı olduğunu, markaların tertip tarzlarının farklı olduğunu, taraf markalarının görsel, işitsel ve anlamsal düzeyde birbirinden ayrıldığını, ortalama tüketici kitlesinin markaları karıştırmalarının mümkün olmadığını, davacı markalarının bir kısmında “...” ibaresinin bir kısmında ise “...” ibaresinin yanı sıra başkaca esas ve yan unsurların bulunduğunu, davacı markasında yer alan “...” ibaresinin “güzel” anlamına geldiğini, ibarenin ticari ve günlük hayatta yaygın ve tasviri kullanımı olduğunu, ayırt edici gücünün doğuştan görece düşük olduğunu, markaların birbirinin serisi olarak algılanmayacağını, davalı markasının davacıya ait markalara zarar vermeyeceğini ve sulandırmayacağını, davacının tanınmışlık iddiasına dayalı itirazlarını ispatlar nitelikte bilgi ve belge sunamadığını, davacının kötü niyete ilişkin iddialarının hukuki dayanaktan yoksun olduğunu beyanla; davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı ... Ltd. Şti. , davaya cevap dilekçesi ibraz etmediğinden 6100 sayılı HMK m.128 hükmü gereği, dava dilekçesinde ileri sürülen vakıaların tamamını inkâr etmiş sayılmıştır.
UYUŞMAZLIK:
Dava, 5000 sayılı Patent ve Marka Vekilliği ile Bazı Düzenlemeler Hakkında Kanun m.15/C hükmüne göre açılan ... Kararının İptali ve 6769 sayılı SMK m.25 hükmüne göre açılan Markanın Hükümsüzlüğü istemine ilişkindir.
Taraflar arasındaki uyuşmazlığın; Davalı kurumun tesis ettiği ... sayılı ... kararının hukuka uygun olup olmadığı, davalı şirkete ait ... sayılı "...+... ..." ibareli marka başvurusu ile davacıya ait itiraza/hükümsüzlüğe mesnet markalar arasında ilişkilendirilme ihtimali dahil karıştırılma tehlikesi bulunup bulunmadığı, davacı markalarının tanınmış olup olmadığı, davalı şirketin kötü niyetli olup olmadığı, tescili halinde davalı şirket markasının hükümsüzlüğünün gerekip gerekmediği hususlarına ilişkin olduğu tespit edilmiştir.

Davanın açılmasını müteakip tarafların dilekçeleri karşılıklı tebliğ olunmuş, sundukları deliller alınmış, marka tescil ve başvuru dosyaları ile alâkalı kayıtları getirtilmiş, dava şartları incelenmiş, ön inceleme duruşması yapılmış, hak düşürücü süre bakımından eksiklik bulunmadığı tespit edilmiş, taraflar sulhe teşvik olunmuş, arabulucuya gitme hakları hatırlatılmış, sonuç alınamaması üzerine uyuşmazlık konuları tespit edilmiş, tahkikat icra olunmasını müteakip, bilirkişi heyetinden maddi vakıalara ilişkin rapor alınmış, 06/08/2015 tarih 29437 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren ... Hizmetlerinin Yürütülmesine Dair Yönetmelik'in 201/2. maddesi hükmü de gözetilerek taraflara tahkikat ve yargılamanın geneliyle ilgili son sözleri de sorulmuş; sözlü iddia ve savunmada bulunma olanağı tanınmıştır.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
İşlem dosyasının tetkikinde; Davalı şirketin "...+... ..." ibaresini 11, 30 ve 35. sınıflarda bulunan mal ve hizmetlerin tescili amacıyla 15.06.2020 tarihinde gerçekleştirdiği ... sayılı marka başvurusunun yapılan ilk incelemeler sonrasında 13.07.2020 tarih ve 352 sayılı Bülten’de ilan edildiği, söz konusu ilana karşı davacı yanın 11.09.2020 tarihinde .... sayılı markalarını mesnet göstererek 6769 sayılı SMK’nın m.6/1, m.6/4, m.6/5 ve m.6/9 hükümleri kapsamında itirazda bulunduğu, davalı şahsın 08.10.2020 tarihli yayına itiraza karşı görüş dilekçesi sunduğu, dilekçesinde ... sayılı markalara ilişkin kullanmama def'i ileri sürdüğü, davacının 03.02.2021 tarihli kullanım ispat formu ibraz ettiği, yayına yapılan itirazın ...'nca incelenmesi sonucunda haklı bulunmayarak reddine karar verildiği, bu karara karşı davacı tarafından 14.07.2021 tarihinde yeniden itirazda bulunulduğu, yeniden yapılan itirazı değerlendiren ... 'nun ... sayılı ... kararı ile itirazın reddine karar verdiği, bu kararın davacı marka vekiline 07.04.2022 tarihinde tebliğ edildiği, iki aylık hak düşürücü süre içinde eldeki davanın açıldığı anlaşılmıştır. Dava konusu marka başvurusu yargılama safahati içinde tescil edilmemiştir.
İlk olarak belirtilmesi gerekir ki; dava konusu marka başvurusu tescil edilmediğinden, markanın hükümsüzlüğü istemi hakkında karar verilmesine yer olmadığına karar verilmiştir.
... kararının iptali istemi bakımından ise aşağıdaki şekilde değerlendirme yapılmıştır.
6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu'nun (SMK) 6.maddesinin 1.fıkrasına göre; Tescil başvurusu yapılan bir markanın, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile aynılığı ya da benzerliği ve kapsadığı mal veya hizmetlerin aynılığı ya da benzerliği nedeniyle, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile halk tarafından ilişkilendirilme ihtimali de dâhil karıştırılma ihtimali varsa itiraz üzerine başvuru reddedilir.
Karıştırma ihtimali, ortalama tüketicilerin, her iki işaret arasında bir şekilde bağlantı kurmasıdır. Bu durum, bir mal veya hizmetin alıcısının bildiği veya duyduğu bir mal veya hizmeti aldığı zannı ile başka bir işletmenin aynı veya benzer malını ya da hizmetini alma ihtimali biçiminde tanımlanmaktadır. Karıştırılma ihtimali, iltibas kavramından daha geniş bir kavram olup, doğrudan ve dolaylı karıştırılma ihtimali olarak ikiye ayrılır. Bu ayrıma göre eğer mal veya hizmetin aynı işletmeden ileri geldiği yönünde bir algılama ortaya çıkıyor, yani bir işletmeye ait mal veya hizmet, başka bir işletmeye ait mal veya hizmet ile karıştırılıyor ve bu nedenle satın alınıyorsa doğrudan karıştırılma ihtimali söz konusudur. Buna karşın, eğer mal veya hizmetin markası birbirinden ayırt ediliyor ancak bunların aynı işletmenin markaları olduğu ya da bu mal veya hizmetin aralarında ekonomik veya idari bağlantı bulunan işletmelerden geldiği biçiminde bir algılama oluşuyor ise bu halde de dolaylı karıştırılma ihtimalinden söz edilir.
Karıştırılma ihtimalinden bahsedilebilmesi için öncelikle önceki ve sonraki markalar arasındaki mal veya hizmet sınıflarının aynı ya da benzer olması gerekir. Mal veya hizmetlerin benzer olup olmadığının belirlenmesinde, karşılaştırılacak mal veya hizmetlerin benzer alıcı çevresine hitap edip etmediği, benzer ihtiyaçları karşılayıp karşılamadığı, aralarında hammadde-yarı mamül-mamül ürün ilişkisi bulunup bulunmadığı, birbirleri yerine ikame ya da tamamlayıcı ürün ya da hizmet olup olmadıkları, dağıtım kanallarının ortak olup olmadığı, marketlerde aynı reyon ya da raflarda satılıp satılmadıkları, aynı toptancılarda satılıp satılmadıkları gibi kriterler göz önünde tutulmalıdır. Sınıfsal benzerlik karşılaştırmasında gerek Nice sınıflandırması gerekse de ... tarafından çıkartılan sınıflandırma tebliğleri mahkemeler bakımından bağlayıcı değildir. Somut olayın özelliklerine göre ... tarafından çıkartılan sınıflandırma tebliğinde farklı sınıflarda yer almalarına rağmen ilgili alıcısı nezdinde karıştırmaya yol açacak nitelikteki ürün ve hizmet markalarının kapsadıkları mal ve hizmet sınıflarının benzer olarak değerlendirilmesi de mümkündür.
Karıştırılma ihtimali bakımından sınıfsal benzerliğin söz konusu olması halinde önceki ve sonraki markanın aynı ya da benzer olup olmadıklarının incelenmesi gerekir. Markaların aynı ya da benzer olup olmadıkları incelenirken markayı oluşturan her bir unsura göre değil, bir bütün olarak karşılaştırılan markaların bıraktığı genel, global izlenim, markaların bütünü ile bıraktığı etki dikkate alınacaktır. Markalarda eğer tanımlayıcı unsurlar var ise bu unsurlar değerlendirme dışı bırakılacaktır. Global değerlendirmeye göre, karşılaştırılan markalar arasında karıştırılma ihtimalinin mevcut olup olmadığı incelenirken, ilgili alıcısı nezdinde bıraktıkları genel intibaya göre markaların benzer olup olmadığı, markalar arasında görsel, işitsel ve kavramsal benzerlik bulunup bulunmadığı, ortalama alıcısının algısının ve satın alma kararı verirken göstereceği özen ve dikkat derecesinin ne olduğu, markalar veya işletmeler arasında bağlantı ihtimalinin söz konusu olup olmadığı gibi hususlar incelenerek değerlendirme yapılmalıdır. Bu şekilde inceleme yapılırken, markanın toplumda ne kadar tanındığı, markaların ayırt edici unsurlarının neler olduğu, markanın hitap ettiği ürün ya da hizmetin tüketici kitlesinin kimler olduğu, bu kitlenin satın alma sürecinde göstermeleri beklenen dikkat ve algılama düzeyinin ne olduğu, mal veya hizmetin niteliğinin ve fiyatının ne olduğu, markanın ne kadar özgün, ayırt edici ya da tanımlayıcı olduğu, seri marka algılamasına yol açıp açmadığı gibi hususlar dikkate alınmalıdır.
Belirtilen açıklamalar ışığında, tarafların iddia ve savunmaları, marka işlem dosyası, itiraza mesnet markalar, hukuki nitelendirme hali hariç olmak üzere maddi vakıalara ilişkin tespitler barındıran bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre;
Taraf markaları arasında ilişkilendirilme ihtimali dahil karıştırılma tehlikesi yol açabilecek mahiyette bir benzerliğin bulunup bulunmadığı değerlendirmesine geçmeden önce, “kullanmama def’i” yönünden inceleme yapılacaktır.
Davalı yanın ... nezdinde yapılan işlemler sırasında sunduğu karşı görüş dilekçesinde ... sayılı markalar yönünden, “kullanmama def’i”nde bulunduğu ve iş bu markaların kapsamında yer alan tüm mal ve hizmetlerin kullanımının ispatlanmasını talep ettiği tespit edilmiştir.
Somut olayda davalıya ait dava konusu ... sayılı markanın başvuru tarihi 15.06.2020’dir. Kullanım ispatı talep edilen markaların, dava konusu markanın başvuru tarihinde 5 yılı aşkın süredir tescilli olduğu, bu gerekçe ile davalı şirketin ilgili markalar yönünden “kullanmama def’i” ileri sürebileceği tespit edilmiştir.
Davacı taraf, kullanımının ispatı açısından dosyaya, ...’nun 06.12.2019 tarih ve .... sayılı ... kararını dosyaya sunmuştur. Kararda; ... tescil numaralı markaların “Peynir, süt, dondurma, meyve suyu, tereyağı, yoğurt, puding, ayran” mallarında kullanımının ispatlandığının tespit edildiği yazılı olup, iş bu itiraz bakımından da karar gözetilerek, davacının .... sayılı markaları “Peynir, süt, dondurma, meyve suyu, tereyağı, yoğurt, puding, ayran” mallarında kullandığı kabul edilmiştir. Davacının kullanımının değerlendirilebileceği başka bir evrak dosyada bulunmamaktadır. Fakat, bu karara gerek itiraz sahibi gerekse başvuru sahibi itiraz etmemiştir. Bu nedenle, bu hususun ihtilaf konusu edilmediği gözetilerek, davacı markalarının kullanımı ispatlanan emtiaları baz alınarak, ilişkilendirilme ihtimali dahil karıştırılma tehlikesi incelemesi yapılmıştır.
Mahkememizce aldırılan bilirkişi raporunda tablolaştırıldığı üzere; dava konusu marka başvurusu, 11, 30 ve 35. sınıf mal ve hizmetler bakımından, tescil başvurusuna konu edilmiştir. Davacı taraf, yayıma itiraz aşamasında, dava konusu markanın tümden reddini talep etmişse de, ikinci itirazında, talebini sınırlandırmış ve itiraz konusu markanın sadece 30. sınıf emtialar ile bu emtiaların satışına yönelik 35. sınıf hizmetler yönünden reddini talep etmiştir. İşbu dava, ... kararının iptali davası olduğundan ve ... kararında salt 30 ve 35. sınıf mal ve hizmetler yönünden inceleme yapıldığından, eldeki davada bu mal ve hizmetler dava malzemesi yapılmıştır.
Taraf markalarında, aynı/aynı tür olan emtialar, bilirkişi raporunda oluşturulan tabloda kırmızı renk ile işaretlenmiştir. Buna göre, dava konusu marka başvurusu kapsamında yer alan “Kahve veya kakao esaslı içecekler, çikolata esaslı içecekler. puding” emtiası ile davacı markalarında yer alan ve kullanımı ispatlanan “Çikolatalı süt, kakaolu süt, pudingler” emtiası aynı olup, bu emtiaların bulunduğu alt gruplar açısından (Kahve, kakao; kahve veya kakao esaslı içecekler, çikolata esaslı içecekler. Pastacılık ve fırıncılık mamulleri, tatlılar: Ekmek, simit, poğaça, pide, sandviç, katmer, börek, yaş pasta, baklava, kadayıf, şerbetli tatlılar, puding, muhallebi, kazandibi, sütlaç, keşkül.) taraf markalarının malları aynı/aynı türdür.
Dava konusu marka başvurusu kapsamında yer alan “35. Sınıf: Müşterilerin malları elverişli bir şekilde görmesi ve satın alması için kahve veya kakao esaslı içecekler, çikolata esaslı içecekler. Puding mallarının bir araya getirilmesi hizmetleri; (belirtilen hizmetler perakende, toptan satış mağazaları, elektronik ortamlar, katalog ve benzeri diğer yöntemler ile sağlanabilir.)” hizmetleri ile davacı markalarında yer alan “Çikolatalı süt, kakaolu süt, pudingler” emtiası benzerdir. Zira bir malın üretilmesinin doğal sonucu, o malın pazarlanmasıdır. Dolayısıyla bahsi geçen emtialar ile bunların perakendeciliği hizmetleri arasında tamamlayıcılık ilişkisi söz konusu olup, bu mal ve hizmetler tüketici nezdinde benzerdir. Yine davacı markası kapsamındaki mallarla aynı/aynı tür olan davalı marka başvurusu kapsamındaki malların satış hizmetleri (Müşterilerin malları elverişli bir şekilde görmesi ve satın alması için Kahve, kakao; kahve veya kakao esaslı içecekler, çikolata esaslı içecekler. Pastacılık ve fırıncılık mamulleri, tatlılar: Ekmek, simit, poğaça, pide, sandviç, katmer, börek, yaş pasta, baklava, kadayıf, şerbetli tatlılar, puding, muhallebi, kazandibi, sütlaç, keşkül. mallarının bir araya getirilmesi hizmetleri; (belirtilen hizmetler perakende, toptan satış mağazaları, elektronik ortamlar, katalog ve benzeri diğer yöntemler ile sağlanabilir.)arasında da aynı kanaldan pazara giriş yapmaları/aynı raflarda satışa sunuluyor olmaları/birbirleri ile rekabet altında olmaları gibi etmenlerin etkisiyle benzerlik ilişkisi mevcuttur.
Dava konusu marka başvurusu kapsamında yer alan diğer emtia ve hizmetler, esasen “gıda” maddeleri olmalarına bağlı olarak, taraf markalarının mal ve hizmetleri açısından; emtia bazında düşükten yükseğe değişebilen düzeylerde “benzer” nitelik taşımaktadır ve gıda sektöründe üretilen ürünler olmalarına bağlı olarak aralarında sektörel bazda benzerlik mevcuttur. Bu ürünlerin tamamı, yeme içme (benzer) amaca hizmet eden, aynı dükkanlarda bir arada/yan yana satılan, benzer tüketici kesimine hitap eden, tüketicinin aynı anda karşı karşıya kaldığı emtialardır. Dolayısıyla bu emtialar açısından da derecesi değişmekle birlikte benzerlik ilişkisi mevcuttur.
Dava konusu marka başvurusu, üst satırda “...” alt satırda ise “...” kelimesi bulunan, kelimeleri çevreleyen yarım bir çemberin yer aldığı karma nitelikte bir markadır. “...” ibaresi, “...” ibaresine nazaran daha büyük punto ile yazılmıştır. Kelime ve ... unsurları oluşturulurken, kahve rengi kullanılmıştır. Dava konusunu oluşturan kelimeler ... kelimeler olup, yazıldığı gibi okunmakta ve “...-..." şeklinde telaffuz edilmektedir. “...” ibaresi, ... çevrimiçi sözlüğünde “Kahve pişirmeye yarayan, saplı, küçük kap”, “...” ibaresi ise “güzel” olarak tanımlanmıştır. “...” ibaresi, bir ürünü belirtmekte ise de, dava konusu marka kapsamında, ilgili ürün bulunmamaktadır. Bununla birlikte, gıda ürünleri ile birlikte kullanılan bir ürün olması nedeniyle, “...” ibaresinin, gıda ürünleri bakımından da ayırt edici niteliği düşüktür. “...” ibaresi ise, gıda ürünleri bakımından da sıklıkla kullanılan bir sıfat niteliğindedir. Fakat, dava konusu markada, bir sıfat gibi, ilk kelime olarak kullanılmamıştır. Zira sıfat tamlamalarında sıfat+isim şeklinde sıralama yapılır. Oysa dava konusu marka başvurusunda, “...” kelimesinden sonra kullanılarak ve daha büyük punto ile yazılarak, marka algısı “...” kelimesi üzerine çekilmiştir.
Davacıya ait markalar ise, “...” kelimesinden oluşmakta olup, iki adet marka standart bir yazı karakteri ve siyah renkle yazılmış kelime markaları iken, davacıya ait iki adet marka ise yeşil bir arka plan üzerinde beyaz renk ile yazılmış ... markalarıdır. Davacıya ait bir adet marka ise, bir ambalaj görseli niteliğindedir. Davacıya ait markaların esas unsuru “...” ibaresidir.
Davacının markalarının ikisi “...” ibaresinden oluşan, kapsamında başka hiçbir renk/.../kelime unsuru barındırmayan standart bir yazı karakteri ve siyah renk ile yazılmış kelime markalarıdır. Dolayısıyla, anlamı olan bir kelime olsa dahi, davacı markalarının tek ve esas unsuru “...” ibaresidir. Dolayısıyla, davacının markalarının koruma kapsamı, salt “...” kelimesinden oluşmakta olup, ayırt ediciliği sağladığı kabul edilerek, marka olarak tescil edilmiştir. Dava konusu marka başvurusu ise “... ...” ibaresinden oluşmaktadır. Dava konusu marka başvurusunda yer alan “...” kelimesi, ikinci kelime olarak konumlandırılarak, anlamından uzaklaşılmıştır. Zira bir sıfat olarak “...” kelimesi kullanılmak istense idi, bu kelimenin, nitelediği kelimeden önce konumlandırılması gerekirdi. Oysa, dava konusu marka başvurusunda “...” kelimesinden sonra kullanılmıştır. “...” kelimesi ile birlikte yazıldığında da ortaya anlamlı bir marka çıkmamış, kelimeler bütünleşmemiş, kaynaşmamıştır. Dolayısıyla dava konusu marka başvurusunda yer alan her kelime, ayrı ayrı anlamlarını koruyan, esas unsur olarak nitelendirilebilecek kelimelerdir. “...” ve “...” kelimelerinin ikisi de, anlamı olan kelimeler olmakla birlikte, dava konusu markada “...” kelimesi, daha büyük punto ile yazılarak, ön plana çıkarılmıştır. Dava konusu marka başvurusu, davacıya ait “...” ibareli markayı aynen içermektedir.
“...” ibaresinin ortaklığı, taraf markalarının görsel olarak benzer olmasına yol açmaktadır. Görsel açıdan ortaya çıkan bu benzerlik, duysal/fonetik/işitsel ve anlamsal açılardan bakıldığında da aynı sonucu vermektedir. “... ...” markasında yer alan “...” kelimesi,“...” ibaresinin yaratmış olduğu benzerliği ortadan kaldıracak güçte ve nitelikte bir ibare değildir. Dava konusu markada yer alan “...” kelimesi, markaların esas unsurlarını “birebir aynı” olmaktan çıkarmakta, ancak “markaların benzer olması” durumundan kurtaramamaktadır. Potansiyel müşteriler daha önce denedikleri markaların hafızalarında kalan kısımlarına dayanarak tekrar marka tercihi yapacaklarından markalardaki farklı unsurlardan ziyade ortak unsurlara odaklanacaklardır. Taraf markalarının ortak olarak "..." ibaresini içermelerinden kaynaklı olarak, aralarında görsel, işitsel ve kavramsal olarak benzerlik bulunmaktadır. Tarafların markalarında ortak olan “...” ibaresinin aynı olan okunuşu, karşılaştırılan markaların işitsel açıdan benzer olmalarına sebebiyet vermektedir. Bu nedenle davacı markaları ile dava konusu marka bakımından “markaların aynı ya da benzer olması” şartının sağlandığı kanaatine varılmıştır.
Taraf markaları global olarak karşılaştırıldığında; dava konusu marka başvurusunun davaya konu edilen emtia ve hizmetleri ile davacıya ait markaların kapsamındaki emtiaların, gıda sektörüne ilişkin ürünler olduğu, dolayısıyla davaya konu emtia ve hizmetlerden aynı/aynı tür/benzer/ilişkili olanların varlığında ve taraf markaları arasında görsel, işitsel ve kavramsal olarak benzerlik bulunduğu, “...” ibaresin ayırt edici niteliğinin son derece düşük olduğu ve dava konusu markayı davacı markalarından farklılaştırmaya yetmediği, davacı markalarında başka bir unsur bulunmadığı da gözetildiğinde, taraf markaları arasındaki benzerliğin iltibasa yol açacağı, ilaveten davaya konu emtiaların alımında, ortalama tüketicinin yüksek düzeyli dikkat göstermediği, bununla birlikte önceden bildiği/kullandığı/güvendiği markaya eğilim gösterebileceği hususları da gözetildiğinde, bu tüketicilerin taraf markalarını aynı/aynı tür/benzer/ilişkili ürünler üzerinde gördüğünde ya da işittiğinde, önceden bildiği/tanıdığı/satın almayı tercih ettiği tanınmış/bilinen işareti taşıyan farklı marka ile karşı karşıya olduklarını anlayabilmelerinin mümkün olmadığı, taraf markalarının birbiri ile ilişkilendirme ihtimalinin bulunması nedeniyle, somut olayda dava konusu edilen tüm emtia ve hizmetler bakımından markaların karıştırılması/ilişkilendirilmesi ihtimaline dayalı olan nispi tescil engeline ilişkin şartların oluştuğu kanaatine varılmıştır.
SMK m.6/4 hükmüne göre; ... Sözleşmesinin 1 inci mükerrer 6 ncı maddesi bağlamındaki tanınmış markalar ile aynı veya benzer nitelikteki marka başvuruları, aynı veya benzer mal veya hizmetler bakımından itiraz üzerine reddedilir.
SMK m.6/5 hükmüne göre; Tescil edilmiş veya tescil başvurusu daha önceki tarihte yapılmış bir markanın, ...’de ulaştığı tanınmışlık düzeyi nedeniyle haksız bir yararın sağlanabileceği, markanın itibarının zarar görebileceği veya ayırt edici karakterinin zedelenebileceği hâllerde, aynı ya da benzer markanın tescil başvurusu, haklı bir sebebe dayanma hâli saklı kalmak kaydıyla, başvurunun aynı, benzer veya farklı mal veya hizmetlerde yapılmış olmasına bakılmaksızın önceki tarihli marka sahibinin itirazı üzerine reddedilir.
SMK m.6/4 hükmü bağlamında tanınmış marka koruması için; toplumun her kesimince bilinme gerekli olmayıp, toplumun ilgili kesimindeki bilinilirlik düzeyi dikkate alınacaktır. Toplumun ilgili kesimi; markanın tanındığı iddia edilen ve kaynak ülkede markanın tescilli olduğu ve kullanıldığı sektörü ifade eder. (...) Bir markanın ... Sözleşmesi anlamında tanınmış marka olarak kabul edilebilmesi için, bu markanın ...'de tanınmış olmasının ya da kullanılmasının gerekip gerekmediği hususu bakımından; ...... 'nin 13.02.2019 tarih .... sayılı kararında belirtildiği üzere, ...’de tescilli olmayan markalara tanınmış marka koruması sağlanabilmesi için, söz konusu markanın, itiraza konu marka başvuru tarihinden önce ...’de ilgili sektörde tanınmış marka olduğunun dosyaya sunulan objektif delillerle ispat edilmesi gerekir. (Aynı yönde ...)
SMK m.6/5 hükmü uyarınca; önceki tarihli tescil edilmiş veya tescil başvurusu yapılmış olan bir marka, ...'de ulaştığı tanınmışlık düzeyi sebebiyle, aynı veya benzeri sonraki tarihli marka başvurusunun, aynı veya farklı nitelikteki mal ya da hizmetlere ilişkin tescil talebinin reddini talep edebilir. Bir markanın sadece tanınmış marka niteliğini haiz olması, otomatik olarak o markanın farklı türdeki mal veya hizmetlere ilişkin olarak sonraki tarihli marka başvurusunu engelleme hakkı bahşetmez. Tanınmış marka hakkı sahibinin genişletilmiş korumadan yararlanabilmesi için;
A) Tanınmış markanın itibarından haksız yarar elde edilmesi,
B) Tanınmış markanın itibarına zarar verilmesi,
C) Tanınmış markanın ayırt edici karakterinin zedelenmesi, olasılıklarından en az birinin gerçekleşmesi veya gerçekleşme ihtimalinin bulunması gereklidir. Ayrıca, sonraki tarihli marka başvuru sahibinin, marka başvurusunda haklı bir nedeninin de bulunmaması gerekir.
Tanınmışlık, statik ve dogmatik bir durum değildir. Aksine; sürekli güncellenen, dalgalanabilen, bir çok değişkene bağlı dinamik bir süreci içinde barındırır. Bir markanın tanınmış marka niteliğinde olup olmadığı; a)Toplumun ilgili kesimince markanın tanınma düzeyi, b) Markanın kullanıldığı coğrafi alan, kullanım süresi ve yoğunluğu, c)Marka promosyonlarının ve reklamlarının süresi, yoğunluğu, hedef aldığı alan, d)Markanın tesciller veya tescil başvuruları ile korunduğu coğrafi alanın büyüklüğü, e) Markanın resmi mercilerce tanınmışlığına delalet eden karar ve uygulamaları, f) Markanın ekonomik değeri, g) Markanın hitap ettiği mal veya hizmetlerin pazar payı, gibi tahdidi olmayan kriterler dikkate alınmak suretiyle, yapılacak global bir değerlendirme neticesinde her somut olayda ayrı ayrı değerlendirilmelidir. Hemen belirtilmelidir ki; bir markanın tanınmış marka niteliğini haiz olmasının; yukarıda yer verilen tüm kıstasların sağlanması gerektiğini şart koşmadığı gibi, yukarıda yer verilen kıstaslardan yalnızca birinin gerçekleşmesinin mutlak anlamda ilgili markayı tanınmışlık seviyesine çıkaracağını da göstermez. Burada önemli olan husus; her somut olayda, yukarıda yer verilen kıstaslardan da yararlanarak, global bir değerlendirme yapılması, bunun sonucunda tanınmışlık vasfı ve varsa bu tanınmışlığın etki alanının belirlenmesidir.
Tanınmış markanın itibarından haksız yararlanılmasından söz edilebilmesi için; tanınmış markanın iyi şöhret ve itibar sahibi olması, ilgili tüketici kesimi nezdinde markanın olumlu bir imajının olması gerekir. Bu nedenle imaj transferine konu olabilecek sonraki tarihli marka başvurusunun, tanınmış markanın itibarından haksız yararlanma tehlikesi doğurabileceği söylenebilir. Burada önemli olan, sonraki tarihli markayı gören tüketicinin, önceki tarihli tanınmış markanın kendi zihninde oluşturduğu olumlu imaj ile sonraki tarihli marka arasında bir bağlantı (link) kurması, imaj transferi ihtimalinin bulunması, böylece tanınmış markanın olumlu imajının sağladığı kolaylıktan yararlanarak sonraki tarihli marka başvuru sahibinin ticari avantaj sağlama ihtimalinin bulunmasıdır. Böylece, sonraki tarihli marka başvuru sahibi, tanınmış marka sahibinin uzun uğraşlar sonucu oluşturduğu kalite ve güven birikiminden parazitvari yararlanarak, kendi lehine haksız bir avantaj sağlayacaktır.
Tanınmış markanın itibarına zarar verilebilmesi için; Tanınmış markanın, arzu edilmeyen olumsuz imaj tehlikesine maruz kalacağı bir hal olasılığı içerisinde bulunması gerekmektedir. Tanınmış markanın itibarının zarar görme tehlikesi altında bulunup bulunmadığı incelenirken, tescile konu mal ve hizmetlerin kapsamı dikkate alınmalıdır. Örneğin; tanınmış bir içecek markasının, aynı veya benzerinin tuvalet temizliği emtialarında marka olarak kullanılması halinde, böyle bir olumsuz imaj tehlikesi söz konusu olabilir.
Tanınmış markanın ayırt etme gücünün zedelenmesi için; Sonraki tarihli marka başvurusu nedeniyle, tanınmış markanın ayırt etme gücünün zayıflaması ve bu suretle markanın reklam değerinin düşme ihtimali bulunmalıdır. Tanınmışlık derecesi ve karşılaştırılan markaların hitap ettiği mal veya hizmetlerin birbirleri ile yakınlığı arttıkça, markanın ayırt ediciliğinin zedelenmesi ihtimali de artmaktadır. Bu durumda, markanın muhatap çevresi, sonraki tarihli marka nedeniyle, önceki markanın artık sadece tanınmış marka sahibine ve onun ürünlerine ait olmadığı kanısına varmaktadır.
Somut olayda yapılan değerlendirmede; davacı şirket, fakat ... nezdinde yaptığı itiraz aşamasında “...” markasının tanınmış marka olarak sicile kayıtlı olduğunu ifade etmiş olup, bu kapsamda yapılan araştırmada, “...” ibaresi için ...sayı ile tanınmış marka tescili için 26.09.2014 tarihinde başvuru yapıldığı, bu başvurunun kabul edildiği tespit edilmiştir.
Somut uyuşmazlık bakımından incelendiğinde; davacı tarafça, itiraz aşamasında dosyaya sunulan tanınmış marka kaydına dair tescil bilgisinin başvuru tarihinin 2014 olduğu ve bu talebin kabul edildiği gözetildiğinde ve yine mahkememizce oluşturulan ve içinde sektörden kimsenin de yer aldığı bilirkişi heyetince davacı yana ait “...” ibareli markanın “...” emtiası bakımından tanınmış marka olduğu yönünde kanaat oluştuğu, buna bağlı olarak, tanınmışlığın karıştırma ihtimalini arttıran unsurlardan olduğu, bu hususun da yukarıda yer verilen ilişkilendirilme ihtimali dahil karıştırılma tehlikesi incelemesinde dikkate alındığı, dolayısıyla bu pasajda ayrıca bir inceleme yapılmasına gerek olmadığı kanaatine varılmıştır.
SMK m.6/9 hükmüne göre; Kötü niyetle yapılan marka başvuruları itiraz üzerine reddedilir.
Kötü niyetli marka başvurusu; Kişiyi, hukuk düzeninin tescil ile elde edilecek hakları kullanması amacı taşımaksızın, hukuka ve ahlaka aykırı olarak, bu hakların hukuk düzenince tasvip edilemeyecek şekilde başka amaçlarla kullanılması olarak tanımlanabilir. Hangi hallerde kötü niyetli olarak marka başvurusunda bulunulmuş sayılacağına ilişkin bir düzenleme bulunmamakla birlikte, genel olarak markayı kullanmaktan ziyade şantaj veya başkasından haksız para elde etmek veya başkalarının ticaretine engel olmak gibi amaçlarla yapılan marka başvuruları kötü niyetle yapılmış başvuru olarak kabul edilmektedir. Kanunun ayrıca müeyyideye bağladığı hususlar tek başına kötü niyet emaresi olarak kabul edilmez. Zira Kanun tarafından zaten müeyyidesi gösterilmiş marka başvuruları için ayrıca kötü niyeti de sebep göstermek doğru görülmemektedir. (....)
Somut olayda; davaya konu marka ile itiraza mesnet markaların iltibas tehlikesi oluşturacak derecede benzer oylmalarının haricinde davalı şirketin kötü niyetle hareket ettiğini gösterir somut olgu ileri sürülmediğinden kötü niyet iddiasına dayalı istemler yerinde bulunmamıştır.
Yukarıda izah edilen gerekçelerle; ... sayılı ... kararının iptaline karar verilmiş ve bir bütün olarak aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.
HÜKÜM:
1-Davanın KABULÜ ile; ... sayılı ... kararının İPTALİNE,
2-Dava konusu marka başvurusu tescilli olmadığından markanın hükümsüzlüğü istemi hakkında KARAR VERİLMESİNE YER OLMADIĞINA,
3-Harçlar Kanunu uyarınca alınması gereken 179,90 TL maktu karar ve ilam harcından peşin alınan 80,70 TL'nin düşümü ile bakiye kalan 99,20 TL'nin müteselsilen davalılardan tahsili ile hazineye gelir kaydına,

4-Davacı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar verildiği tarihte yürürlükte bulunan AAÜT m.3 hükmü gereği hesaplanan 15.000,00 TL vekalet ücretinin davalılardan alınarak davacıya verilmesine,
5-Davacı tarafından yapılan 80,70 TL peşin harç, 80,70 TL başvurma harcı, 23,00 TL vekalet harcı, 344,50 TL posta-tebligat masrafı, 2.500,00 TL bilirkişi ücreti olmak üzere toplam 3.028,90 TL yargılama giderinin davalılardan alınarak davacıya verilmesine,
6-HMK m.333 hükmü gereği karar kesinleştiğinde artan avansın yatıran tarafa resen iadesine,
Dair, Davacı vekilinin, Davalı Kurum vekilinin yüzüne karşı, davalı şirketin yokluğunda, HMK m.341 ve m.345 hükümleri gereği kararın taraflara tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde ... Bölge Adliye Mahkemesi ilgili hukuk dairesi nezdinde İSTİNAF yasa yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.01/02/2023

Katip ...
E-imza

Hakim ...
E-imza

UYAP Entegrasyonu