T.C. ANKARA 3. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA KARAR VERMEYE YETKİLİ
T.C.
ANKARA
3. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
GEREKÇELİ KARAR
ESAS NO : 2023/20
KARAR NO : 2023/73
DAVA : Marka (Marka İle İlgili Kurum Kararlarının İptali)
DAVA TARİHİ : 30/01/2018
KARAR TARİHİ : 23/02/2023
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 23/02/2023
DAVA:
Davacı vekili 30.01.2018 harç tarihli dava dilekçesi ve duruşmadaki beyanlarında özetle; müvekkili şirketin ... sayılı ve "..." ibareli tanınmış markaların sahibi olduğunu, davalının, bu markalar ile karıştırma ihtimali bulunacak derecede benzer nitelikteki “... San.ve Tic.Ltd.Şti.” ibaresini marka olarak tescil ettirmek üzere davalı ...’e başvuruda bulunduğunu, ... kod numarasını alan başvurunun, ... ilanı üzerine müvekkili tarafından ... itirazda bulunulduğunu, ancak itiraz yerinde görülmeyerek reddedildiğini, bu kararın yeniden incelenmesi talebinin de nihai olarak ... tarafından reddedildiğini, oysa müvekkil şirketin dünyanın bir çok ülkesinde yüzlerce marka ile faaliyet yürüten bir dünya şirketi olduğunu, dava konusu markanın tüketici nezdinde tanınmış marka haline getiren, “...” seri markaları üzerinde üstün ve öncellikli hak sahibinin müvekkil şirket olduğunu, 2009 yılından itibaren ... nezdinde tescilli “...” ibareli 4 adet seri markasının mevcut olduğunu, bu seri markalardan 3 adedinin davalı yanın “...” tescili ile hem marka ibaresi hem de 10. Tescil sınıfında birebir çatıştığını, müvekkile ait “...” ibareli markaların aynı zamanda “...” nezdinde tescilli olduğunu, ... dışındaki ülkelerde de tescil edildiğini ve edilmeye devam ettiğini, “...” seri markalarının büyük emek, yatırımlar ve faaliyetler neticesinde toplumda yüksek tanınmışlık seviyesine ulaştığını, davalı şirketin müvekkil markaya iki harf ilave ile aynı sınıflarda aynen tescilinin ve bu tescile itirazın ... tarafından reddinin haksız ve hukuka aykırı olduğunu, davalı tarafın “...” ibaresini müvekkil şirketin “...” seri markaları ile haklı olarak kazandığı tanınmışlıktan yararlanacağı, müvekkil şirketlerden birinin ürünü veya seri markalardan biri olduğu intibaı vereceği, müvekkil şirket ile davalı şirket arasında bağlantı kurulacağının kaçınılmaz olduğunu, bu nedenle davaya konu kararın hukuka aykırı olduğunu belirterek, ... sayılı ... kararının iptaline, tescili halinde markanın hükümsüzlüğüne ve sicilden terkinine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP:
Davalı ... vekili cevap dilekçesinde özetle; davalı markası ile davacının redde mesnet markaları karşılaştırıldığında ortalama tüketici nezdinde markalar arasında görsel, işitsel, kavramsal düzeyde ilişkilendirilme ihtimali de dahil olmak üzere karıştırılmaya yol açabilecek derecede benzer olmadığını, dava konusu “... san. ve tic. ltd. şti.” ibareli marka başvurusunun bir bütün olarak ele alınması gerektiğini, söz konusu ibareden sadece “...” kısmını alarak iltibas ihtimalini ileri sürmenin hukuken kabul edilemeyeceğini, davalının başvurusunun kötü niyetli olduğuna ilişkin davacı tarafından yeterli delil sunulmadığını, savunarak, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı şirketin cevap dilekçeside özetle, müvekkil şirketin 1997 yılında kurulduğunu, kurulduğu günden beri tıbbi ürünler ve tıbbi elektronik cihaz üretimi yaptığını, “...” markasını ilk olarak 13.12.1999 tarihinde .... tescil numarası ile yaptığını, 2011 yılında marka tescil süresinin dolduğunu, tescilin sehven yenilenmediğini, 2016 yılında tescilin yenilenmediği fark edilerek tekrar başvuruda bulunulduğunu, davacının iddiasının aksine yenileme sırasında herhangi bir başka markadan yararlanma amacı güdülmediğini, zaten mevcut şirket adı için tekrar başvuru yapıldığını, müvekkilin faaliyet gösterdiği alan ve ürettiği ürünler ile davacının faaliyet gösterdiği alan ve ürettiği ürünlerin tamamen birbirinden farklı olduğunu savunarak, davanın reddini istemiştir.
.... KARARI:
Mahkememizin 19.07.2018 tarih ve .... sayılı davanın reddine dair verilen kararı, ... 26.12.2019 tarih ve ... sayılı ilamıyla ve özetle
".... Dava, ... marka kararı iptali, hükümsüzlük istemine ilişkindir.
İnceleme, 6100 sayılı HMK'nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
Dosya kapsamı, mevcut delil durumu ve ileri sürülen istinaf sebepleri dikkate alındığında mahkemenin vakıa ve hukuki değerlendirmesinde usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı, davalının “... San. ve Tic. Ltd. Şti.” ibareli başvurusu ile davacının "..." ibareli markaları arasında kullanılacakları mal hizmetler bakımından benzerlik bulunmasına rağmen görsel ve işitsel olarak benzer olmaması nedeniyle, markalar arasında 556 sayılı KHK’nın 8/1-b bendi anlamında iltibas oluşmayacağı anlaşılmakla, davacı vekilinin istinaf başvurusunun esas yönünden reddine dair hüküm kurmak gerekmiştir..."gerekçesi istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiş; davacı vekilinin temyiz başvurusu üzerine;
... BOZMASI:
... 03.02.2021 tarih ve ... sayılı ilamıyla özetle;
"...Dava, ... kararının iptali ile marka hükümsüzlüğü istemine ilişkindir. İlk Derece Mahkemesince, yukarıda yazılı gerekçe ile başvuru markası ile davacı markaları arasında iltibas oluşmayacağından bahisle davanın reddine karar verilmiş, Bölge Adliye Mahkemesince de davacı vekilince yapılan istinaf başvurusu aynı gerekçe ile esastan reddedilmiştir. Ancak, davalı şirketçe yapılan marka başvurusunda esas ve ayırt edici işaret “...” ibaresi olup, başvuru kapsamında yer alan 10. sınıf emtia da nazara alındığında “...” ibaresi tüketici nezdinde “...” ibaresinin kısaltması olarak algılanacaktır. Davacı tarafın itiraza mesnet markalarında da esas ve ayırt edici işaretin “...” ibaresi olması ve markaların 10. sınıf emtiayı kapsamaları da değerlendirildiğinde davacının itiraza mesnet markaları ile davalı başvurusu arasında görsel-sesçil bir benzerliğin varlığı karşında iltibas tehlikesinin oluşacağı nazara alınarak davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken yazılı gerekçeyle davanın reddine karar verilmesi doğru görülmemiş, hükmün davacı yararına bozulmasına karar vermek gerekmiştir..." gerekçesi ile bozulmasına karar verilmiş; gerekçesiyle bozulmuş; mahkememizin .... sayılı kararı ile bozma ilamına uyulmayarak direnilmesine karar verilmiş; bu karar davacı vekilince temyiz edilmiş;
... HUKUK GENEL KURULU
... Hukuk Genel Kurulunun 29/11/2022 tarih ve .... sayılı ilamıyla ve özetle;
"Uyuşmazlığın çözümü için öncelikle konuya ilişkin yasal düzenlemeler ile hukukî kavram ve kurumların ortaya konulmasında yarar vardır.
Bilindiği üzere, Türk Hukuku’nda sağlanan marka koruması tescil yoluyla elde edilir. Dava tarihi itibariyle somut olaya uygulanması gereken 556 sayılı KHK'nın 7. maddesinde bir marka tescil başvurusunun ... ve ... tarafından “mutlak ret nedenleri” kapsamında yapılacak inceleme sonucunda reddedilmesinin koşulları belirlenmiştir. Mutlak ret nedenlerinin ortak özelliği, marka olarak tescili talep olunan işaretin kamuyu ilgilendirmesi veya kamuya mal olmasıdır. Ret nedenlerinin mutlak karakteri icabı, herhangi bir kişinin ileri sürmesine gerek kalmaksızın ... ve ... ve mahkeme tarafından "resen" dikkate alınırlar. Zira mutlak ret nedenleri birer def’î değil, itiraz sebebidir. Mutlak ret nedenlerini, mükellefiyetleri olmamasına rağmen, 556 sayılı KHK’nın 34. maddesi gereği herkes Kurum’un bilgisine arz edebilir ve ilgililer (tescil neticesinde menfaat kaybına uğrayabilecek kişiler) de 556 sayılı KHK’nın 35. maddesi çerçevesinde "itiraz" konusu yapabilirler. İlgililer bu itirazlarından feragat edemezler. İtiraza rağmen ... tarafından verilen kesinleşmiş tescil kararına karşı, 556 sayılı KHK’nın 53. maddesi gereğince iptal davası ikame edilebilir. Bu davalarda, mutlak ret nedenleri mahkemece resen dikkate alınır. ... kararlarının iptali için açılan davalarda mutlak ret nedenleri hakkındaki inceleme ve değerlendirme başvuru tarihindeki koşullara göre yapılır. Mutlak ret nedenlerinden birinin varlığı dolayısıyla tescil olunmaması gerekirken her nasılsa tescil olunan bir markaya karşı 556 sayılı KHK’nın 42/1-a maddesi gereğince hükümsüzlük davası açılabilir. Böyle bir dava sonuçlanmadan tescili yolsuz da olsa bir markanın kullanımı engellenemez (...).
556 sayılı KHK’nin 8. maddesinde ise markanın tescili ile ilgili “nispi ret nedenleri” düzenlenmiştir. Bu nedenlerin ortak özelliği, tescili talep olunan marka üzerinde üçüncü bir kişinin üstün hak iddiasına dayanmasıdır. Mutlak ret nedenlerinden farklı olarak nispi ret nedenlerinin kamu menfaati ile herhangi bir ilgisi bulunmamaktadır. Nispi ret nedenleri, mahkeme veya Kurum tarafından resen dikkate alınmazlar. Bunların mutlaka 556 sayılı KHK’nin 35. maddesi gereğince ilgili kişiler (yani daha önceki bir tarihte tescil edilmiş veya tescil başvurusunda bulunulmuş bir markanın sahibi ile tescilsiz markayı kullanarak bu işaret üzerinde daha eski bir tarihte hak kazanmış olan kişiler) tarafından “itiraz” olarak ileri sürülmesi gerekir. İlgili kişiler, itiraz hakkını kullanmaktan feragat edebilirler. Nispi ret nedenlerinden birinin varlığı dolayısıyla tescil olunmaması gerekirken her nasılsa tescil olunan bir markaya karşı 556 sayılı KHK’nın 47 ilâ 53. maddeleri arasındaki prosedür takip edilerek kesinleşmiş ... kararı aleyhine iptal davası açılabileceği gibi, 556 sayılı KHK’nın 42/1-b maddesindeki şartlar dairesinde hükümsüzlük davası da ikame edilebilir.
Somut olay ile ilgisi bulunması bakımından nispi ret nedenlerinden 556 sayılı KHK’nin 8/1-b maddesi üzerinde durulmasında yarar vardır.
556 sayılı KHK’nın 8/1-a ve b maddesindeki düzenleme; “Tescil edilmiş veya tescil için başvuru yapılmış bir markanın sahibi tarafından itiraz yapılması durumunda aşağıdaki hallerde marka tescil edilemez:
a) Tescil için başvurusu yapılan marka, tescil edilmiş veya tescil için daha önce başvurusu yapılmış bir marka ile aynı ise ve aynı mal veya hizmetleri kapsıyorsa,
b) Tescil için başvurusu yapılan marka, tescil edilmiş veya tescil için daha önce başvurusu yapılmış bir marka ile aynı veya benzer ise ve tescil edilmiş veya tescil için başvurusu yapılmış bir markanın kapsadığı mal veya hizmetlerle aynı veya benzer ise, tescil edilmiş veya tescil için başvurusu yapılmış markanın halk tarafından karıştırılma ihtimali varsa ve bu karıştırılma ihtimali tescil edilmiş veya tescil için başvurusu yapılmış bir marka ile ilişkili olduğu ihtimalini de kapsıyorsa…” hükmünü haizdir. Buna göre anılan madde kapsamında tescil için başvurusu yapılan marka ile tescil edilmiş veya tescil için daha önce başvurusu yapılmış bir marka arasında halk tarafından karıştırılma ihtimalinden (iltibas) bahsetmek için hem karşılaştırmaya konu marka işaretleri arasında hem de işaretlerin tescil edileceği mal ve hizmetler arasında aynılık veya benzerlik olması gerekir.
556 sayılı KHK’nın 8/1-b maddesi kapsamında markalara ait mal ve hizmet listelerinde yer alan mal ve hizmetlerin “aynı veya benzer” olup olmadığının değerlendirmesinde, sınıflandırmaya ilişkin ulusal ve uluslararası düzenlemelerin bağlayıcı kurallar içermediği dikkate alındığında, karşılaştırma konusu mal ve hizmetlerin ait oldukları sınıf numaraları ile bağlı kalınmamalıdır. Karşılaştırmaya konu mal veya hizmet farklı sınıflarda yer almakla birlikte, hammadde-mamul ilişkisi, pazarlama koşulları, amaçları, satış sonrası servis ve onarım süreçlerinde ortaya çıkan müşteri çevresindeki ayniyet, birinin diğeri yerine ikame edilebilmesi gibi birçok açıdan benzerlik içerebilmektedir. Bu itibarla karşılaştırmaya konu mal veya hizmet farklı sınıflarda olsa da “aynı veya benzer” olabilmektedir.
Tescil için başvurusu yapılan marka ile tescil edilmiş veya tescil için daha önce başvurusu yapılmış bir marka arasında halk tarafından karıştırılma ihtimalinden bahsedebilmek için mal ve hizmetin aynı veya benzer olmasının yanında işaretlerin de “aynı veya benzer” olması gerekmektedir. İşaretler arasında benzerlik değerlendirmesi yapılırken işaretler arasında görsel, işitsel ve anlamsal benzerliğin yanında esas olarak halk (tüketici) nezdinde bir bütün olarak uyandırdığı izlenim esas alınmalıdır. Bir işaret, görsel, işitsel, anlamsal veya diğer bir açıdan farklı olsa bile, “bütünsel” bir açıdan kendisine yaklaşıldığında herhangi bir sebeple halk gözünde başka bir marka ile bağlantısı varmış intibaı yaratarak onu çağrıştırıyorsa ve bu yüzden halkın mal veya hizmet tercihinde etkili oluyorsa, marka olarak tescili engellenebilir. Başka bir deyişle müşterilerin ihtiyaçları olan mal veya hizmetleri bunları ayırt etmek maksadıyla kullanılan işaretlerin birbirine yakınlığı dolayısıyla karıştırmaları ihtimal dâhilindeyse bir marka ile diğer bir işaret arasında “benzerlik” vardır (...). Bu itibarla markanın bir bütün olarak algılanmasına etki eden bütün unsurlar her somut olayda ayrı ayrı değerlendirilmeli ve halk tarafından karıştırılma ihtimali buna göre belirlenmelidir. Burada belirtilen halk; işin ilgilisi veya uzmanı olmayan ancak doğrudan muhatabı olan ortalama tüketicidir.
Karıştırılma ihtimalinde önemli olan husus, tüketicilerin bu iki işaret arasında herhangi bir şekilde ve herhangi bir sebeple bağlantı kurma ihtimalidir. Buradaki “ihtimal” kelimesi özenle ve özellikle kullanılmış bir kelime olup, ..., ses, anlam, genel görünüm, çağrışım veya bir seri içinde bulunma izlenimi bu kapsamda değerlendirilmektedir. Hatta markalar arasında birçok noktada fark bulunduğu tespit edilse bile “umumi intiba” bunların karıştırılabileceği yönünde ise iki işaret arasında karıştırma ihtimalinin bulunduğu kabul edilmelidir (... Hukuk Genel Kurulunun 13.06.2012 tarihli ve .... sayılı kararı). Başka bir deyişle karıştırılma ihtimali; görsel, biçimsel, anlamsal, işitsel benzerlikler, çağrıştırma, bir bütün olarak uyandırdığı toplu kanaat, malın veya hizmetin hitap ettiği alıcı grubunun toplumsal düzeyi ve durumu, markayı taşıyan malın değeri ve alıcının bu malı almaya ayırdığı zaman, markanın asıl unsurları ve tamamlayıcı unsurları, telaffuz, anlam veya biçimden, işaretlerin toplu olarak bıraktığı izlenimden, seri içine girmekten veya başka bir çağrışımdan kaynaklanabilir. Yine tüketicilerin, karşılaştırılan işaretler arasında herhangi bir şekilde “bağlantı” kurabilmesi de benzerlik bulunduğunu kabul etmek için yeterli olmaktadır.
Hemen belirtilmelidir ki; işaretlerin benzerliğinde ve karıştırılma ihtimalinde dikkate alınacak önemli bir unsur da, önceki markanın ayırt edici niteliğidir. Önceki markanın ayırt edici niteliği düşük ise küçük farklılıklarla dahi karıştırılma ihtimali ortadan kaldırılabilir. Bu gibi hâllerde önceki marka ile başvuru arasında mevcut farklı unsurların veya ortak unsurlara yapılan ilavelerin ayırt ediciliği ve sonraki başvuruyu yeterince farklılaştırıp farklılaştırmadığı üzerinde durulmalıdır. Nitekim ... de belirtildiği üzere, markalar düşük seviyede ayırt ediciliği olan bir unsuru paylaşıyorsa, karıştırılma ihtimali değerlendirmesinde örtüşmeyen bileşenlerin markaların genel izlenimi üzerindeki etkisine odaklanılacaktır (...). Başka bir deyişle önceki markanın ayırt edici niteliği düşük ise markaların örtüşmeyen bileşenlerinin benzerlikleri/farklılıkları ve ayırt edicilikleri ele alınarak sonuca gidilecektir.
Bununla birlikte 556 sayılı KHK’nın 8/1-b maddesi kapsamında önceki markanın tanınmış olması da işaretler arasında karıştırılma ihtimalini artıran bir unsurdur. Gerçekten de bir işaretle karşılaşan tüketici, bu işaretin tanınmış markanın sadece bir unsurunu içermesi hâlinde dahi bunlar arasında bir bağlantı kurabilmektedir. Zira tanınmış markayı oluşturan ibareler tüketici nezdinde yerleşmiş olduğundan, sonraki işaret görüldüğünde bu işaretteki bazı farklılıklar gözden kaçırılarak tanınmış marka ile bağlantı kurulabilmektedir. Ancak vurgulamak gerekir ki, 556 sayılı KHK’nın 8/1-b maddesi kapsamında, önceki markanın tanınmış olması, tescil edilmek istenen markanın sadece aynı veya benzer mal ve hizmetler yönünden benzerlik değerlendirilmesinde dikkate alınmalıdır. Tanınmış markanın tescil edildiği mal ve hizmetlerden farklı mal ve hizmetlerde korunup korunamayacağına 556 sayılı KHK’nın 8/1-b maddesi kapsamında değil, 556 sayılı KHK’nın 8/4 maddesi kapsamında yapılan değerlendirmeden sonra karar verilmelidir.
556 sayılı KHK’nın 8/4 maddesi; “marka, tescil edilmiş veya tescil için başvurusu daha önce yapılmış bir markanın aynı veya benzeri olmakla birlikte, farklı mallar veya hizmetlerde kullanılabilir. Ancak, tescil edilmiş veya tescil için başvurusu yapılmış markanın, toplumda ulaştığı tanınmışlık düzeyi nedeniyle haksız bir yararın sağlanabileceği, markanın itibarına zarar verebileceği veya tescil için başvurusu yapılmış markanın ayırt edici karakterini zedeleyici sonuçlar doğurabileceği durumda, tescil edilmiş veya tescil için başvurusu daha önce yapılmış bir marka sahibinin itirazı üzerine, farklı mal veya hizmetlerde kullanılacak olsa bile, sonraki markanın tescil başvurusu red edilir.” hükmünü haizdir. Görüldüğü üzere anılan maddede bir markanın tescil edilmiş veya tescil için başvurusu daha önce yapılmış bir marka ile aynı veya benzer olmasına rağmen, farklı mallar veya hizmetlerde kullanılabileceği açıkça vurgulanmış, ancak tescil edilmiş veya tescil için başvurusu yapılmış markanın, toplumda ulaştığı tanınmışlık düzeyi nedeniyle haksız bir yararın sağlanabileceği, markanın itibarına zarar verebileceği veya ayırt edici karakterinin zedelenebileceği hâllerde farklı mal veya hizmetlerde kullanılacak olsa bile, sonraki markanın tescil başvurusu ret edilebilecektir.
Yapılan açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde; davalı şirket tarafından 11.08.2016 tarihinde “... San. ve Tic. Ltd. Şti.” ibaresinin marka olarak tescili istemiyle ...’e başvuruda bulunulduğu, tescil kapsamında 10. sınıf emtialardan bazılarının yer aldığı, başvurunun ilan edilmesi üzerine davacı tarafından “...” ibareli markaları dayanak gösterilerek itirazda bulunulduğu, itirazın ... reddi üzerine yeniden inceleme isteminin de ... tarafından reddedildiği ve başvurunun 05.01.2018 tarihinde tescil edildiği anlaşılmaktadır.
Dosya kapsamından davalı şirket başvurusu kapsamında yer alan emtia listesinin davacı markalarının mal ve hizmetleri ile aynı/benzer olduğu görülmektedir. Bu durumda 556 sayılı KHK'nın 8/1-b maddesi gereğince davacı markaları ile davalı başvurusunun işaret itibariyle iltibas yaratacak kadar benzer olup olmadığının irdelenmesi gerekmektedir.
Davalı şirket başvurusunun, beyaz zemin üzerine “... San. ve Tic. Ltd. Şti.” ibaresinden oluştuğu, “...” ibaresinin mavi harflerle yazıldığı ve öne çıkarıldığı, “... Teknik San. ve Tic. Ltd. Şti.” ibaresinin ise gri harflerle “...” ibaresinin altında çok küçük karakterlerle yazıldığı görülmektedir. Davacı markalarında da beyaz zemin üzerine siyah ve turuncu renkli küçük harflerle yazılmış “...” ibareleri asıl unsur olarak yer almakta ve bu ibarelere muhtelif ... unsurları eklenmek suretiyle seri markalar oluşturulduğu anlaşılmaktadır. Öte yandan davalı başvurusu ile davacının .... sayılı “...+...” ibareli markasındaki “...” ibaresinin aynı yazı karakteriyle yazılmıştır.
Dolayısıyla taraf markalarında “...” ibaresi asıl unsur olarak yer almakta ve davalının “... San. ve Tic. Ltd. Şti.” ibareli başvurusu davacının markalarının asıl unsuru olan “...” ibaresini aynen içermektedir. Davalı şirket başvurusunda bu ibarenin önünde yer alan “...” ibaresi ve diğer eklemeler markaya yeterli düzeyde ayırt edicilik katmamaktadır. Hatta başvuru kapsamında yer alan 10. sınıf emtia da nazara alındığında “...” ibaresi tüketici nezdinde “...” ibaresinin kısaltması olarak algılanacak ve davalı başvurusunun davacı şirketin seri markalarından biri olduğu intibaı uyandıracaktır. Gerçekten de “...” ibaresi ve diğer eklemeler nedeniyle davalı şirket başvurusu ile davacı markaları aynı veya ayırt edilemeyecek derecede benzer sayılmazlar ise de, genel intiba, görünüm, okunuş ve anlam olarak davalı başvurusu ile davacının "..." ibareli markaları ile benzerlik bulunduğu kuşkusuzdur.
O hâlde mahkemece, yukarıda belirtilen hususlar gözetilerek markalar arasında 556 sayılı KHK'nın 8/1-b maddesi anlamında benzerlik bulunduğu kabul edilerek sonucuna göre karar verilmesi gerekmektedir.
Hâl böyle olunca Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uymak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır." gerekçesiyle bozulmuş; özetlenen bozma ilamına mahkememizce HMK 373/6 maddesi uyarınca uyulmuştur.
... Hukuk Genel Kurulu'nun 29/11/2022 tarih ve ... .sayılı bozma ilamına uyularak yargılamaya devam olunmuş, davalı şirket başvurusunun, beyaz zemin üzerine “... San. ve Tic. Ltd. Şti.” ibaresinden oluştuğu, “...” ibaresinin mavi harflerle yazıldığı ve öne çıkarıldığı, “... Teknik San. ve Tic. Ltd. Şti.” ibaresinin ise gri harflerle “...” ibaresinin altında çok küçük karakterlerle yazıldığı, davacı markalarında da beyaz zemin üzerine siyah ve turuncu renkli küçük harflerle yazılmış “...” ibareleri asıl unsur olarak yer almakta ve bu ibarelere muhtelif ... unsurları eklenmek suretiyle seri markalar oluşturulduğu anlaşılmaktadır. Öte yandan davalı başvurusu ile davacının ... sayılı “...+...” ibareli markasındaki “...” ibaresinin aynı yazı karakteriyle yazıldığı görülmektedir. Dolayısıyla taraf markalarında “...” ibaresi asıl unsur olarak yer almakta ve davalının “... San. ve Tic. Ltd. Şti.” ibareli başvurusu davacının markalarının asıl unsuru olan “...” ibaresini aynen içerdiği, davalı şirket başvurusunda bu ibarenin önünde yer alan “...” ibaresi ve diğer eklemeler markaya yeterli düzeyde ayırt edicilik katmadığı, hatta başvuru kapsamında yer alan 10. sınıf emtia da nazara alındığında “...” ibaresi tüketici nezdinde “...” ibaresinin kısaltması olarak algılanacak ve davalı başvurusunun davacı şirketin seri markalarından biri olduğu intibaı uyandıracağı kanaatine varılmıştır. Gerçekten de “...” ibaresi ve diğer eklemeler nedeniyle davalı şirket başvurusu ile davacı markaları aynı veya ayırt edilemeyecek derecede benzer sayılmazlar ise de, genel intiba, görünüm, okunuş ve anlam olarak davalı başvurusu ile davacının "..." ibareli markaları ile benzerlik bulunduğu kanaati oluştuğundan davanın kabulüne, ... ...'nun ... sayılı kararının iptaline, ... sayılı markanın hükümsüzlüğüne ve sicilden terkinine, karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM:
1-Davanın KABULÜNE,
2-... ...'nun ... sayılı kararının iptaline,
3- .... sayılı markanın hükümsüzlüğüne ve sicilden terkinine,
4-Alınması gereken 179,90 TL harçtan peşin alınan 35,90 TL harcın mahsubu ile bakiye 144,00 TL karar harcının davalılardan alınarak Hazineye gelir kaydına,
5-Davacı kendisini vekille temsil ettirdiği için AAÜT uyarınca 15.000,00-TL vekalet ücretinin davalılardan alınarak davacıya verilmesine,
6-Davacı tarafından yapılan aşağıda dökümü gösterilen 2.739,60 TL yargılama giderlerinin davalılardan alınarak davacıya verilmesine,
7-Davalılar tarafından yapılan yargılama giderlerinin üzerilerinde bırakılmasına,
8-Tarafların yatırdıkları gider avanslarından kalan tutarın HMK 333/1 uyarınca karar kesinleştiğinde iade işlemi yapılmak üzere tebliğden itibaren 15 gün içinde, banka hesap numarası bildirildiğinde hesaba aktarılmasına, aksi halde ... aracılığı ile adreste ödemeli olarak gönderilmesine,
Dair verilen karar, taraf vekillerinin yüzüne karşı 6100 sayılı HMK'nun 361. Maddesi uyarınca tebliğinden itibaren 2 haftalık yasal süre içinde...’da temyiz yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup, usulen anlatıldı. 23/02/2023
Katip ...
¸
Hakim ...
¸
¸Bu belge 5070 sayılı Elektronik İmza Kanunu gereğince
DYS üzerinden E-İmza ile imzalanmış olup,
Ayrıca fiziki olarak imzalanmayacaktır.
Davacı Masraf Dökümü:
İlk Masraf 77,00.-TL
Posta Masrafı 625,60.-TL
Bilirkişi Masrafı 1.800,00.-TL
İstinaf Karar Harcı 38,90.-TL
İstinaf Kan. Yolu Baş. Harcı 98,10.-TL
Temyiz Karar Harcı Maktu 100,00.-TL
Toplam 2.739,60.-TL
Dilekçeniz oluşturuluyor. Bu süreç biraz zaman alabilir, ancak sıkılmamanız için aşağıda dilekçe oluşturulmasını istediğiniz konuda benzer içtihatları listeledik. İncelemek isteyebilir veya bekleyebilirsiniz. Dilekçeniz oluşturulduktan sonra ekranda sizinle paylaşılacaktır. Sabrınız için teşekkür ederiz!