T.C. ANKARA 3. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ Esas-Karar No: 2022/382 Esas - 2023/114
TÜRK MİLLETİ ADINA KARAR VERMEYE YETKİLİ
T.C.
ANKARA
3. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
GEREKÇELİ KARAR
ESAS NO : 2022/382
KARAR NO : 2023/114
DAVA : Marka (Marka İle İlgili Kurum Kararlarının İptali), Marka (Marka Hükümsüzlüğünden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 20/09/2022
KARAR TARİHİ : 23/03/2023
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 23/03/2023
DAVA:
Davacı vekili 20/09/2022 harç tarihli dava dilekçesi ve duruşmadaki beyanlarıyla özetle; müvekkili şirketin .... sayılı "...." ibareli tanınmış markaların sahibi olduğunu, davalı şirketin, bu marka ile karıştırma ihtimali bulunacak derecede benzer nitelikteki "..." ibaresini marka olarak tescil ettirmek üzere davalı ...’e başvuruda bulunduğunu, ... kod numarasını alan başvurunun, ... ilanı üzerine müvekkili tarafından ... itirazda bulunulduğunu, ancak itiraz yerinde görülmeyerek reddedildiğini, bu kararın yeniden incelenmesi talebinin de nihai olarak ... tarafından reddine karar verildiğini, oysa davacının 2000 yılından bugüne kadar ... içinde kullanılan her türlü eşyanın satışı hizmetleri ile iştigal etmekte olduğunu, kurulduğu günden bugüne “... ...” unvanı- tanıtma vasıtası-hizmet markası ile ticari faaliyetini sürdürdüğünü, “...” ibaresinin 2000 yılından beri davacı adına tescilli marka olarak da korunduğunu, davacının ... ve ... başta olmak üzere ...’nin farklı il ve ilçelerinde toplamda 34 adet mağazaya sahip olduğunu, ayrıca ... uzantılı web sitesi altında da ürün satışlarını gerçekleştirdiğini, hal bu iken davalı firmanın “...” ibareli markanın 35. Sınıfa giren hizmetlerde tescili için diğer davalı ... nezdinde dosyaladığı ... başvuru sayılı markanın ilanına davacının yapmış olduğu itirazların ... tarafından nihai olarak ve bütünüyle reddedilmesinin haksız ve hukuka aykırı bir işlem olduğunu, zira davacının itirazlarına/davasına mesnet aldığı markalarının esas unsuru olan “...” ibaresinin davalının “...” esas unsurlu markasının içerisinde aynen yer aldığını, davalının markasının davacının markalarından tek farkının baş kısımına eklenmiş olan “...” hecesi olduğunu, dolayısıyla dava konusu edilen markanın ortalama bir tüketicide bıraktığı izlenimin davacının markalarıyla karıştırılabilecek kadar benzediğini, bir markanın görünüş ve telafuz itibariyle kimi küçük ilavelerle eşinin ya da benzerinin kullanılması halinde bu kullanımının aynen kullanma olacağının ve iltibasa yol açacağının ...'ın yerleşik içtihatlarında kabul edildiğini, davacının markasının “...” ve “...” gibi biri ... diğeri ... olan iki kelimenin bir araya getirilmesi suretiyle oluşturulmuş orijinal bir marka olduğunu ve markasal hüviyette ayırt ediciliğinin yüksek olduğunu, zaten de davacının bu markayı 22 yıldan fazla süredir mağazacılık hizmetlerinde yoğun ve ciddi bir biçimde kullanması neticesinde markanın ayırt edicilik kazanmış olduğunun kabulünün gerektiğini, ayrıca davacının “...” markasının tanınmış marka da olduğunu, davacının bu markanın tanıtımına uzun yıllardır ciddi bir emek ve sermaye harcadığını, taraf markalarının birebir aynı hizmetlerde kullanılacak olmasının da markaların karıştırılma ihtmalini arttırdığını, “...” ibaresinin davacının ticaret unvanının ayırıcı unsuru olması ve .... alan adında da geçmesi nedeniyle de davacı adına korunması gerektiğini, dava dışı bir kuruluşun ... sayılı “...” ibareli markasının tescilinin konu edildiği bir davada ... . sayılı dosyası tahtında yürütülen yargılama sonucunda taraf markalarının benzer bulunduğunu, bu kararın ... incelemesinden de geçtiğini ve somut uyuşmazlığa emsal nitelikte bir karar olduğunu, davalı firmanın davacının tanınmış markasına benzer bir ibareyi kendisine marka olarak seçmesinin davalının kötü niyetinin açık bir tezahürü olduğunu belirterek, ... ve ....’nun ... sayılı kararının iptaline ve ... sayılı "..." ibareli markanın tescil edilmi olması halinde hükümsüzlüğü ile sicilden terkinine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP:
Davalı ... vekili cevap dilekçesinde özetle; somut olayda karşılaştırılan markalar arasında ayırt edilemeyecek derecede benzerlik bulunması gerektiğine ilişkin koşulun sağlanmadığını, markaların görsel, işitsel, kavramsal açılardan ve bıraktıkları toplu intiba yönünden farklı olduklarını, dava konusu edilen markanın “...”, “...” ve “...” kelimelerinin bir araya getirilmesi suretiyle oluşturulmuş olduğunu ve ortalama tüketicilerin bu ibareyi yapay parçalara bölerek içinden sadece “...” ya da “...” ibaresini seçmesinin, ön plana çıkartmasının makul ve beklenebilir olmadığını, bu nedenlerle ortalama tüketici nezdinde çekişme konusu hizmetler açısından markalar arasında bir iltibas tehlikesinin bulunmadığını, diğer taraftan somut olayda davacının SMK m. 6/3, m. 6/5, m. 6/6 ve m. 6/9 hükümlerinin uygulanması koşullarının oluştuğunu ispat edemediğini belirterek, davanın reddini istemiştir.
Diğer davalı vekili cevap dilekçesinde özetle, davalının köklü ve alanında bilinirliği yüksek bir şirket olduğunu, “...” ibaresinin davalı adına önceki tarihlerden beri ... sayılar ile tescilli olduğunu, somut uyuşmazlıkta davalının bu markalarından kaynaklanan müktesep bir hakkının bulunduğunu, davalının halihazırda tescilli bulunan “...” markasına “...” ibaresini ekleyerek marka tescil başvurusunda bulunmasının, davalının seri markalarına bir yenisinin eklenmesinden ibaret olduğunu, davacının davalıya ait marka tescillerine yıllardır sessiz kalmış olmasından dolayı hak kaybına uğramış olduğunun kabulünün gerektiğini, zaten de somut uyuşmazlıkta karşılaştırılan markaların görsel, işitsel ve kavramsal açılardan birbirlerine benzemediğini, taraf markalarının başlangıç kısımlarının tamamen farklı olduğunu, halbuki tüketici nezdinde ilk olarak göze çarpacak olan kısmın markanın başlangıç kısmı olduğunu, davacının “...”lı markalarının tanınmış veya seri marka olarak kabul edilemeyeceğini, zaten de bu markalarda geçen “...” ve “...” ibarelerinin herkesçe bilinen/kullanılan anlamları nedeniyle markasal hüviyette ayırt ediciliklerinin zayıf olduğunu, markaların ortak olarak içerdikleri unsurun ayırt edici niteliğinin düşük olması halinde, karıştırılma olasılığı değerlendirmesinin, ortak olmayan unsurların markanın bütünsel olarak oluşturduğu izlenime etkisi hususuna odaklanması gerektiğini, somut uyuşmazlıkta da, her ne kadar karşılaştırılan markalar arasında “...” ibaresi ortak ise de, ...’de “mağaza” anlamına gelen bu ibarenin uyuşmazlık konusu olan 35. Sınıftaki mağazacılık hizmetleri yönünden markasal hüviyette ayırt ediciliğinin bulunmadığını, davacının iddialarına mesnet aldığı .... ’nin kararının da, marka hukukunda benzerlik değerlendirmesinin her bir somut olay için ayrı ayrı yapılması gerektiğinden, somut uyuşmazlığa emsal nitelikte bir karar sayılamayacağını, davacının SMK m. 6/3, m. 6/5, m. 6/6 ve m. 6/9 hükümlerine dayalı iddialarının da somut delillerle ispat edilemediğini, zaten de davalının sınai mülkiyet haklarına saygılı, basiretli ve etik ilkelere bağlı bir tacir olduğunu belirterek, davanın reddini istemiştir.
GEREKÇE:
Uyuşmazlıgın Tespiti ve Uygulanacak Hükümler, Delillerin Tartışılması ve Kabul
Dava davalı başvurusu olan ... sayılı marka başvurusu ile ilgili olarak ... tarafından alınan ... sayılı kararın iptali ve hükümsüzlük istemlerine ilişkindir. İptali istenen ... kararının davacıya 23.11.2020 tarihinde tebliğ edildiği, 21.01.2021 tarihinde açılan davanın, 5000 sayılı kanunun 15/c maddesinde belirlenen iki aylık hak düşürücü süre içerisinde olduğu anlaşılmış ve işin esasına geçilmiştir.
Mahkememize uzman bilirkişi heyetinden alınan 20/03/2023 raporda konu ayrıntılı irdelenmiş olup özetle; "...1) Davacının ... ve ... sayılı kelime markaları özelinde, karşılaştırılan işaretlerin görsel, işitsel ve kavramsal açılardan benzer olduğu, 2) Davalının markasının kapsamına giren tüm hizmetler yönünden emtia ayniyeti/benzerliği/türdeşliği şartının gerçekleştiği, 3) (2) nolu bentteki değerlendirmeye rağmen, dava konusu edilen markanın kapsamına giren ve davacının genel mağazacılık hizmetlerinde tescilli olan markalarını fiilen kullandığını ispat edemediği 03, 05, 10 ve 16. Sınıflardaki emtiaların satışı hizmetleri yönünden markalarının SMK m. 6/1 hükmü açısından korunmasını talep edemeyeceği, 4) Davalının markasının kapsamına giren hizmetlerin hitap ettiği alıcı kesiminin bilgi/bilinç/dikkat/özen/algı seviyelerinin düşük olmadığı, satış hizmetleri hususunda ise bir genelleme yapılamayacağı, 5) Yukarıda (1), (2) ve (3) nolu bentlerde yer alan değerlendirmelerden dolayı, (4) nolu bentteki tespite rağmen, (1) nolu bentte sayılan davacı markaları özelinde, karşılaştırılan markalar arasında, satış hizmetleri haricinde kalan hizmetler yönünden karıştırılma ihtimalinin/iltibas tehlikesinin kısmen bulunduğu, 6) Davacının “gerçek hak sahipliği” ve “tanınmışlık” iddialarının davalının markasının tesciline/hükmüne bir engelinin/etkisinin olamayacağı, 7) Davalının markasının kapsamına giren; 35. Sınıf altındaki; “Müşterilerin malları elverişli bir şekilde görmesi ve satın alması için (03, 05, 10 ve 16. Sınıflara giren) malların bir araya getirilmesi hizmetleri; (belirtilen hizmetler perakende, toptan satış mağazaları, elektronik ortamlar, katalog ve benzeri diğer yöntemler ile sağlanabilir.)’ hizmetler özelinde, davacının ticaret unvanından ve alan adından kaynaklanan haklarının korunmasını talep edebileceği, 8) Davacının “kötü niyet” iddiasının değerlendirmesinin hukuki niteliği yüksek olduğundan Sayın Mahkeme tarafından yapılması gerektiği, 9) Davalının önceki tarihlerde tescilli markalarından kaynaklanan ve korunması gereken müktesep (kazanılmış) bir hakkının bulunmadığı, 10) Dava konusu edilen 16.08.2022 tarihli ve ... sayılı ... kararının, (5) ve (7) nolu bentlerdeki değerlendirmeler ile uyumlu olmadığı, 11) Davacının markanın hükümsüzlüğü talebinin, (5) ve (7) nolu bentlerdeki değerlendirme ile uyumlu olduğu..." ifade edilmiştir.
6769 sayılı SMK m.6/1 hükmü kısaca, bir marka başvurusunun daha önce yapılmış başvuru veya tescilli bir marka ile “karıştırılma ihtimali” bulunması ve önceki marka ya da başvuru sahibinin itiraz etmesi koşuluyla başvurunun reddini öngörmektedir. Şu halde, iltibas ya da karıştırma riskinin varlığı için, tescil kapsamındaki mal/hizmetlerin ve aynı zamanda başvuru ve markanın (işaretlerin) karıştırma ihtimali bulunacak derecede aynı yada benzer olması gerekir; karıştırma ihtimalinin değerlendirilmesinde somut olayın tüm özellikleri dikkate alınarak bütüncül bir yaklaşımla değerlendirilmelidir. İlke olarak mal ve hizmet benzerliği ile değerlendirmeye başlanır. Mal ve hizmetlerin benzerliği değerlendirilirken de çekişme konusu mal ve hizmetlerin ortalama tüketici kitlesi, doğal yapısı, kullanım amacı, fiyatı, alım sıklığı, üretim dağıtım ve satış kanalları ile yerleri, rekabet, ikame veya tamamlama ilişkisi olup olmadığı gibi bütün faktörler dikkate alınmalıdır.
Buna göre dava konusu başvurunun "..." ibaresinden oluştuğu, kapsamında 35.sınıftaki "35 Reklamcılık, pazarlama ve halkla ilişkiler ile ilgili hizmetler, ticari ve reklam amaçlı sergi ve fuarların organizasyonu hizmetleri, reklam amaçlı tasarım hizmetleri; alıcı ve satıcılar için online pazaryeri (internet sitesi) sağlama hizmetleri. Büro hizmetleri; sekreterlik hizmetleri, gazete aboneliği düzenleme hizmetleri, istatistiklerin derlenmesi, büro makinelerinin kiralanması hizmetleri, bilgisayar veri tabanlarındaki bilginin sistematik hale getirilmesi, telefon cevaplama hizmetleri. İş yönetimi, idaresi ve bu konular ile ilgili danışmanlık, muhasebe ve mali müşavirlik hizmetleri, personel işe yerleştirme, işe alma, personel seçimi, personel temini hizmetleri, ithalat-ihracat acente hizmetleri, geçici personel görevlendirme (başkası adına fatura yatırma, vergi yatırma, trafik işlemleri gibi iş takibi) hizmetleri. Açık artırmaların düzenlenmesi ve gerçekleştirilmesi hizmetleri. Müşterilerin malları elverişli bir şekilde görmesi ve satın alması için (Beyazlatma ve temizlik amaçlı maddeler: deterjanlar, çamaşır suları, çamaşır yumuşatıcıları, leke çıkarıcılar, bulaşık yıkama maddeleri. Parfümeri; kozmetik ürünleri, kişisel kullanım amaçlı koku vericiler (insan ve hayvanlar için deodorantlar dahil;ilaç ihtiva eden kozmetikler hariç). Sabunlar (ilaç ihtiva eden sabunlar hariç). Diş bakımı ürünleri: diş macunları, diş parlatma ve beyazlatma maddeleri, tıbbi amaçlı olmayan ağız gargaraları. Aşındırıcı ürünler: zımpara bezleri, zımpara kağıtları, ponza taşları, aşındırıcı pastalar. Deri, vinil, metal ve ahşap için parlatma ve bakım ürünleri: cilalar, bakım kremleri, cilalama amaçlı vaks. İnsan ve hayvan sağlığı için ilaçlar, tıbbi ve veterinerlik amaçlı kimyasal ürünler, tıbbi ve veterinerlik amaçlı kimyasal radyoaktif maddeler, ilaç ihtiva eden kozmetikler. Tıbbi ve veterinerlik amaçlı kullanıma uygun diyetetik maddeler;insan ve hayvanlar için diyet takviyeleri, gıda (besin) takviyeleri; zayıflama amaçlı tıbbi müstahzarlar; bebek mamaları; tıbbi amaçlı bitkiler ve tıbbi amaçlı bitkisel içecekler. Diş hekimliği için ürünler (aletler/cihazlar hariç) : diş dolgu maddeleri, diş kalıbı alma maddeleri, protez ve yapay diş yapıştırma ve tamir maddeleri. Hijyen sağlayıcı ürünler: pedler, tamponlar, tıbbi amaçlı yakılar, pansuman malzemeleri, kağıt ve tekstilden mamul çocuklar, yetişkinler ve evcil hayvanlar için bezler. Zararlı böcek, zararlı bitki, zararlı mantar ve kemirgenleri yok edici maddeler. İnsan ve hayvanlar için olanlar hariç deodorantlar, havayı temizleyici ve kötü kokuları giderici maddeler. Dezenfektanlar, antiseptikler (mikrop öldürücüler), tıbbi amaçlı deterjanlar, ilaçlı sabunlar, dezenfekte edici sabunlar, antibakteriyel el losyonları. Cerrahi, tıbbi, diş hekimliği ve veterinerlik için alet, cihaz ve mobilyalar. Yapay organlar ve protezler. Tıbbi ortopedik malzemeler: tıbbi korseler, ortopedik ayakkabılar, elastiki ve destekleyici bandajlar. Ameliyathane giysileri ve steril örtüler. Cinsel amaçlı aletler ve malzemeler. Prezervatifler (kondom/kaput). Biberonlar, biberon emzikleri, emzikler, bebekler için diş kaşıyıcılar. Tıbbi amaçlı bilezikler ve yüzükler, romatizma önleyici bileklikler ve yüzükler. Kağıt, karton (mukavva); kağıt veya karton malzemeden mamul ambalajlama ve sarma malzemeleri, karton kutular; kağıttan yapılmış tek seferlik kullanıma mahsus ürünler (kırtasiye amaçlı ürünler hariç): kağıt havlular, tuvalet kağıtları, kağıt peçeteler. Plastik malzemeden mamul ambalajlama ve sarma malzemeleri. Matbaa ve ciltleme malzemeleri. Basılı yayınlar, basılı evrak: kitaplar, dergiler, gazeteler, faturalar, irsaliyeler, gelir makbuzları, takvimler, posterler, fotoğraflar, afişler, tablolar, çıkartmalar, pullar. Kırtasiye, büro, eğitimöğretim, yazım, çizim, resim ve sanatçılar için malzemeler (mobilyalar ve cihazlar hariç): kırtasiye tipi kağıt ürünler, yapıştırıcılar, kalemler, silgiler, kırtasiye tipi bantlar, el işi için karton, yazı kağıtları, kopyalama kağıtları, yazarkasa kağıt ruloları, çizim aletleri, kara tahtalar, resim boyaları. Büro makineleri. Badana ve boya işleri için fırçalar ve rulolar” mallarının bir araya getirilmesi hizmetleri; (belirtilen hizmetler perakende, toptan satış mağazaları, elektronik ortamlar, katalog ve benzeri diğer yöntemler ile sağlanabilir.)" hizmetlerinin bulunduğu, itiraza dayanak markaların ise ..., ..., ... sayılı "... ... ...", "...", "..." ibarelerinden meydana geldiği ve koruma kapsamlarında 03, 05, 35.sınıflardaki mal ve hizmetlerin yer aldığı gözlenmektedir.
Buna göre, açıklanan kriterler çerçevesinde yapılan değerlendirmede, dava konusu marka ile davacının itiraza mesnet markaları arasında emtia ayniyeti/benzerliği/türdeşliği şartının gerçekleşmiş olduğu olduğu tespit ve kabul edilmiştir
İşaretlerin benzerliğine gelince, bu değerlendirmede, önceki markanın ayırt edicilik düzeyi, tescil kapsamındaki mal/hizmetler yönünden tanımlayıcılığı ve bu nedenle zayıflığı ya da kullanımla sonradan yüksek ayırt edicilik veya tanınmışlık kazanıp kazanmadığı önemli bir faktördür. İşaretler de parçalara ayrılmadan ve bütüncül olarak değerlendirmeli, ancak markayı oluşturan dominant yada ayırt edici unsurlar akılda tutulmalıdır. Görsel, sescil ve kavramsal benzerlik ya da farkların, markanın genel izleniminde bıraktığı etki esas alınmalıdır.
Somut olayda çekişmeli başvuru standart karekterle yazılmış "..." ibaresinden oluşurken; itiraza dayanak markaların standart karekterle yazılı "... ... ...", "...", "..." ibarelerinden oluştuğu görülmektedir.
Davacının "... ... ..." görselli markası, renk, şekil ve kelime unsurlarını bir arada ihtiva eden karma bir markadır; işarette büyük bir yer kaplayan basit ... çiziminin sağ altı köşesine çok küçük puntolarla yazılmış olan “... ...” kelime unsurunun, işarette kapladığı yer ve küçük puntoları itibariyle işaretin genel görünümü itibariyle baskın olmayan bir ayrıntı olarak kaldığı ve, her ne kadar potansiyel müşteriler somut olaydaki gibi kelime, renk ve şekil içeren karma markalarda kelime unsuruna diğer unsurlara göre daha fazla önem verecek iseler de işaretin tertip tarzı itibariyle şekil unsurunun göz ardı edilemeyecek derecede baskın ve ön planda olduğu sonucuna varılmıştır.
Sonuçta; davacının "... ... ..." görselli markası özelinde, uyuşmazlık konusu olan “...” ibaresinin esas unsur olmadığı kanaatine varılmıştır. Davacının diğer iki markasının ise kelime markaları olduğu görülmektedir; işaretlerin bir tanesinde “...” ibaresi, düz yazım karakterindeki siyah renkli, kalın ve büyük harflerle birleşik olarak yazılmıştır ve markanın esas/ tek unsuru olduğu hususunda herhangi bir tereddüt yoktur. Diğerinde ise “...” ibaresi, düz yazım karakterindeki kırmızı renkli büyük harflerle ayrı olacak biçimde yazılmış ve nispeten çok daha küçük puntolarla siyah renkli harflerle yazılmış “...” sloganının/kelime öbeğinin üst kısmına konuşlandırılmıştır. İşarette geçen bu sloganın da, gerek yazım tertibi/puntosu itibariyle, gerekse de herkes tarafından kullanılabilecek, basit bir pazarlama sloganı olması/anlamı itibariyle, görsel ve anlamsal açılardan geri planda olduğu ve işarete markasal hüviyette kattığı ayırt ediciliğin düşük olduğu, dolayısıyla bu işarette de, uyuşmazlık konusu olan “...” ibaresinin markanın esas unsuru olduğu sonucuna varılmıştır.
Dava konusu edilen marka da renk ve şekil unsurlarından yoksun bir kelime markasıdır; işarette “...” ibaresi, düz yazım karakterindeki siyah renkli büyük harflerle, birleşik olarak yazılmıştır ve bütünleşik olarak markanın esas/tek unsurudur. Dolayısıyla somut uyuşmazlık; davacının kelime markaları ile dava konusu edilen markada geçen/esas unsur hüviyetinde kullanılmış olan “...” ve “...” ibarelerindeki harf ortaklıklarının, karşılaştırılan markaları görsel, işitsel ve kavramsal açılardan benzer kılmaya yetip yetmediğidir. Zira; “...” ibaresi, “...” ibaresinin içerisinde aynen yer almaktadır, diğer bir ifadeyle; karşılaştırılan kelimelerin son kısımlarında yer alan altı harf, dizinleri de dahil olmak üzere aynıdır. İbareler arasındaki tek fark, davalının markasının esas/tek unsurunun baş tarafına eklenmiş “...” hecesidir. Aralarında bir/birkaç harf değişikliği olan sözcüklerin esas unsur olarak kullanıldığı markalar arasında benzerlik olduğu hususunda ...’ın artık iyice yerleşmiş bir içtihatı vardır. Her ne kadar; ortalama bir tüketici, dilbilgisi kurallarından kaynaklı olarak markaların başlangıç seslerini oluşturan ibarelere normal şartlarda daha fazla dikkat etmekte ise, yani tüketiciler markaların başlangıçlarında yer alan ilk unsurlara, soldan sağa okuma alışkanlığı nedeniyle, daha fazla odaklanmakta ise de; davacının kelime markalarının esas/tek unsurunun davalının markasının esas/tek unsurunda aynen yer alıyor olmasının, ibarelerin başlangıç kısımlarının farklı olmasının yarattığı etkiyie bertaraf etmeye yettiği, davalının “...” markasının davacının “...”lu markalarının serisinin bir devamı olarak algılanabilecek nitelikte bir türemeye sahip olduğu ve alt marka algısı yaratmaya uygun nitelikte olduğu değerlendirilmiştir. Bu benzerliğin; potansiyel müşterilerin daha önce denedikleri markaların hafızalarında kalan kısımlarına dayanarak tekrar marka tercihi yaptıkları ve bu nedenle de markalardaki farklı unsurlardan ziyade ortak unsurlara odaklanacakları gerçeği gözetildiğinde, davacının “...” ibaresini esas/tek unsur olarak ihtiva eden kelime markalarını görmüş ve tanımış olan bir tüketicinin, davalının “...” ibareli markasıyla karşılaştığında bu markaları benzer bulmasının ihtimal dahilinde olduğu sonucuna varılmıştır.
Bunlara göre markaların işitsel olarak karşılaştırılmasında, taraf markasında ortak olan ve aynı biçimde okunan “...” ibaresinin varlığının, markaları kulakta bıraktıkları “tını” itibariyle işitsel açıdan da bir derecede yakınlaştırdığı kanaatine varılmıştır.
Taraf markalarının anlamsal açıdan karşılaştırılmasına geçildiğinde; öncelikle, taraf markalarında ortak olan “...” ve “...” ibarelerininin, ülkemizde yaygın olarak bilinen/bilinebilecek ve ticari alanda herkes tarafından kullanılan/ kullanılabilecek birer cins isim olması itibariyle, somut uyuşmazlığın taraf markalarında ortak olan “...” ibaesinin markasal hüviyette ayırt ediciliğinin derecesi yönünden de değerlendirilmesi gerekmektedir. Her ne kadar, bu ortak kelime unsurunu oluşturan kelimeler bahsedilen özellikleri haiz birer cins isim ise ve bu yüzden de markasal hüviyette soyut/somut ayırt ediciliklerinin düşük olduğu ileri sürülebilecek ise de; bu ibarelerin, herhangi bir “dilbilgisi” zorunluluğu yokken, birebir aynı kompozisyonla, yani yerleşik anlamı haiz kelimelerin/cins isimlerin dilbilgisi kuralları dışına çıkılarak birleşik yazılması şeklinde tasarlanmış bir kompozisyonla yazılmış/kurgulanmış olmalarının, karşılaştırılan işaretleri kavramsal açıdan da benzer kıldığı değerlendirilmektedir. Zira; biri ... biri ... olan iki kelimenin, teknik/dilbilgisinden kaynaklanan hiçbir zorunluluk yokken bir araya getirilerek birleşik şekilde yazılmasının/kurgulanmasının, markasal hüviyette ayırt ediciliği yüksek olan bir kelime yarattığı düşünülmektedir. Zaten de potansiyel müşteriler daha önce denedikleri markaların hafızalarında kalan kısımlarına dayanarak (...) tekrar marka tercihi yapacaklarından markalardaki farklı unsurlardan ziyade ortak unsurlara odaklanacaklardır. Davacının “...” markasını görmüş ve tanımış olan bir tüketicinin, davalının “...”lı markasıyla karşılaştığında zihninde oluşan ilk algının farklı olmaması ve bu markaları “benzer bulması ve karıştırması” ihtimal dahilindedir.
Sonuçta; somut olayda, davacının ... sayılı "..." görselli ve ... sayılı ve "..." görselli markaları özelinde, karşılaştırılan işaretlerin görsel, işitsel ve anlamsal açılardan benzer olduğu kanaatine varılmıştır.
Her ne kadar bilirkişi heyeti satış hizmetleri haricinde kalan hizmetler yönünden karıştırılma ihtimalinin/iltibas tehlikesinin kısmen bulunduğunu belirtmiş ise de; .... sayılı kararı uyarınca iltibas değerlendirmesi hakimlik mesleğinin gerektirdiği hukuki bilgi ile çözümlenmesi gerekli olduğundan, raporun aksi yönde taraf markaları arasında görsel, işitsel, kavramsal açıdan ve dahi genel görünümleri itibariyle benzerlik bulunduğu, karıştırılma ve ilişkilendirilme ihtimali koşullarının somut olayda oluştuğu kanaatine varılmıştır.
Davacının Önceki Kullanıma Dayalı Gerçek Hak Sahipliği İddiasının Davalının ... Başvuru Sayılı Markasının Tesciline/Hükmüne Engeli/ Etkisi Yönünden Değerlendirme:
6769 sayılı SMK’nın “marka tescilinde nispi ret nedenleri”nin düzenlendiği 6. maddesinin 3. fıkrasında; “Başvuru tarihinden veya varsa rüçhan tarihinden önce tescilsiz bir marka veya ticaret sırasında kullanılan bir başka işaret için hak elde edilmişse, bu işaret sahibinin itirazı üzerine, marka başvurusu reddedilir.” denilmektedir.
Bu hüküm markanın gerçek sahibinin eskiye dayalı kullanımını tescilden üstün tutarak gerçek hak sahibinin korunmasını sağlamaktadır. Bu madde hükmünde yer alan itirazın kabul edilebilmesi için itiraz sahibinin o işaret üzerinde başvuru tarihinden önce hak sahibi olması veya rüçhan hakkını elde etmesi ve bunları ispat etmesi gerekmektedir.
Tescil, bir markanın daha özel hükümlerle korunmasını sağlar. SMK, istisnai olarak, marka hakkının tescile dayanmadan ilk kullanım yoluyla da elde edilebileceğini ve korunabileceğini de kabul etmiştir. Ancak, bu hakkın ne zaman ve nasıl oluşabileceğinin kriterlerini düzenlememiştir. 6769 sayılı SMK’nın “Marka Tescilinde Nispi Ret Nedenleri” başlıklı 6. maddesinde, marka olarak tescil ettirilmek istenen işaret üzerinde tescil başvurusundan önce hak kazanmış kişilerin hukukunu korumaya yönelik hükümler bulunmaktadır. Söz konusu maddenin 3. fıkrasına göre bir işaret üzerinde, bu işaretin –üçüncü bir kişi tarafından-marka olarak tescili amacıyla başvurusu yapılan tarihten veya başvuru tarihinde belirtilen rüçhan tarihinden önce, bir hak elde edilmiş ise, bu hakka sahip kişi, söz konusu işaretin tesciline itirazda bulunabilir. Bu hüküm, işaret üzerinde ilk kullanma yoluyla haksız rekabet hükümlerine göre kazanılan hakkı üstün tutmayı amaçlamıştır. Bu bağlamda hak sahibinin işaretin sonradan bir başkası tarafından kullanılmasını yasaklaması TTK 57/5 ve 58/I, b’den kaynaklanmaktadır.
İtiraz hakkının varlığı tescilsiz işaretin ticaret sırasında kullanılmış olmasını (SMK 6/3) gerekli kılar. “Ticaret sırasında kullanma” ile marka hukukuna özgü kullanma kastedilmektedir.Markasal kullanım, öğretide işareti taşıyan mal ve/veya hizmetlerin köken itibariyle diğer mal ve/veya hizmetlerden ayırt edilmesini sağlamaya yönelik olduğunun alıcılar tarafından anlaşılmasını mümkün kılacak şekilde kullanılması biçiminde tanımlanmaktadır. Ancak markaların kaynak gösterme fonksiyonu dışında reklam, iletişim, kalite, yatırım ve garanti fonksiyonlarının da bulunduğu göz ardı edilmemelidir. Madde metninde bahsedilen tescil edilmeden kullanılan bir marka veya ticarette kullanılan ticaret unvanı, işletme adı, alan adı gibi işaretlerdir. İtiraz veya dava hakkının varlığı tescilsiz işaretin ticaret sırasında kullanılmış olmasıdır. Ticaret sırasında kullanma ile marka hukukuna özgü kullanma kastedilmektedir. Ancak SMK’da “piyasada maruf hale getirme” şartından söz edilmese de bu şartın “zımnen” 6/3 maddesi hükmünde yer aldığını kabul etmek gerekir. Buna göre tescilsiz bir işaret üzerinde bir hakkın doğması ve korunması için, o işarete kullanım yoluyla hukuken korunması gereken bir ekonomik değer kazandırmak gerekir. Bu ise işaretin “asgari bilinirlik düzeyi”ne ulaşması ile mümkündür. Asgari bilinirlikten anlaşılması gereken, işaretin kullanım sonucunda belirli bir yer, bölge veya piyasada bilinir hale gelmesidir. Aksinin kabulü, piyasada işareti “ilk” kullanan kişiye korunma sağlanacağı anlamına gelir ki, bu “SMK hükümleri uyarınca sağlanan korunmanın tescil ile elde edileceği” ilkesini anlamsız hale getireceği gibi hakkaniyet ile de bağdaşmaz.
Bu açıklamalar doğrultusunda davacı taraf; dava konusu edilen “...” ibaresinin, davalının markasının tescili kapsamına alınmak istenilen hizmetlerde, kendisi tarafından uzun yıllardır ciddi ve yoğun bir biçimde, ... genelinde tescilsiz olarak markasal hüviyette kullanıldığını ve bu şekilde gerçek hak sahipliğinin doğduğunu tevsik eden herhangi bir delili, dava/marka işlem dosyasına sunmuş değildir. Bu nedenle de; somut olayda, davacının önceki kullanıma dayalı gerçek hak sahipliği iddiasının, davalının markasının kapsamına alınmak istenilen hizmetlerde tesciline/hükmüne bir engelinin/etkisinin olamayacağı sonuç ve kanaatine varılmıştır
Davacının Ticaret Unvanına ve Alan Adına Dayalı Hak İddialarının Davalının ... Başvuru Sayılı Markasının Tesciline/Hükmüne Engeli/Etkisi Hususunda Değerlendirme:
6769 sayılı SMK’nın 6/6 maddesine göre; “tescil için başvurusu yapılmış markanın, başkasına ait kişi ismini, ticaret unvanını, fotoğrafını, telif hakkını veya herhangi bir fikri mülkiyet hakkını içermesi halinde, hak sahibinin itirazı üzerine tescil başvurusu reddedilir.”
Bu hüküm kapsamına, kişilik haklarından isim hakkı ile fotoğraf üzerindeki hak, ... kapsamında telif hakları ve sınaî haklar olan marka, tasarım, patent, faydalı model, coğrafi işaret, ticaret unvanı, işletme adı ve alan adı girer.
... emsal kararlarında da açıkça dile getirildiği üzere KHK 8/3 (SMK 6/3) maddesinde yer alan "ticaret sırasında kullanılan işaret" ifadesinin kapsamı içerisine ticaret unvanları, işletme adları, isim, fotoğraf, telif hakkı vs. sokulabilir. Aynı maddenin 5. fıkrasına (SMK 6/6) göre de, tescil için başvurusu yapılmış markanın, başkasına ait kişi ismi, ticaret unvanı, fotoğrafı veya herhangi bir fikri mülkiyet hakkını kapsaması halinde, hak sahibinin itirazı üzerine tescil başvurusunun reddedileceği belirtilmiştir.
SMK md. 6/6 uyarınca ticaret unvanlarına ve alan adlarına tanınan koruma, fiilen kullanıldıkları faaliyet konularını kapsamakta olup, fiilen kullanılmayan konularda koruma sağlanırsa ticaret unvanları/alan adları markalara karşı gereğinden fazla korunmuş olur. Ayrıca, bu işaretin ticaret unvanı/alan adı kullanımından öte ayırt edici özellik kazanacak şekilde tek başına veya baskın unsur olarak aynı tür mal ve hizmetler bakımından markasal kullanımının ispatı da gerekir.
Somut olayımızda; dava konusu edilen “...” ibaresi, davacının tescilli kelime markalarının esas/tek unsuru olan “...” ibaresini aynen içermektedir. Aynı ibare, davacının ticaret unvanının ve alan adının da ayırıcı unsurudur. Yani; dava konusu edilen marka, davacının ticaret unvanının/alan adının ayırıcı unsurunu aynen içermektedir. Bu durumda; davacının ticaret unvanının ve alan adının, fiilen kullanıldıkları alanlarda, SMK m. 6/6 hükmü kapsamında korunmasını talep edebileceği düşünülmektedir. Davacının ticaret unvanından ve .... uzantılı web sitesinden, davacının “...” ibaresini muhtelif emtiaların satışı/perakendecilik/mağazacılık hizmetlerinde fiilen kullanmakta olduğu görüldüğünden, davacının bu hizmetlerde fiilen kullanılan bir ticaret unvanının/alan adının ayırıcı unsurunun birebir aynısını içeren bir markanın, davacının faaliyet alanına giren sektörde yürütülen ticari faaliyetler açısından himaye edilmesini talep edebileceği değerlendirilmektedir. Bu nedenlerle; davalının markasının kapsamına giren; 35. Sınıf altındaki; “Müşterilerin malları elverişli bir şekilde görmesi ve satın alması için (03, 05, 10 ve 16. Sınıflara giren) malların bir araya getirilmesi hizmetleri; (belirtilen hizmetler perakende, toptan satış mağazaları, elektronik ortamlar, katalog ve benzeri diğer yöntemler ile sağlanabilir.)’ hizmetler özelinde, somut olayda, davacının ticaret unvanından ve alan adından kaynaklanan haklarının korunmasını talep edebileceği kanaatine varılmıştır.
Tanınmışlık Hususunda Yapılan Değerlendirme
Tescil edilmiş veya tescil için başvurusu yapılmış markanın, toplumda ulaştığı tanınmışlık düzeyi nedeniyle haksız bir yararın sağlanabileceği, markanın itibarına zarar verebileceği veya tescil için başvurusu yapılmış markanın ayırt edici karakterini zedeleyici sonuçlar doğurabileceği durumda, tescil edilmiş veya tescil için başvurusu daha önce yapılmış bir marka sahibinin itirazı üzerine, farklı mal veya hizmetlerde kullanılacak olsa bile, sonraki markanın tescil başvurusu reddedilir denilmektedir. Bu anlamda tanınmışlık için; yukarıda sayılan koşullara ek olarak ulusal tescil şartı, niteliksel tanınmışlık ve markanın ününden haksız yararlanma olguları da aranır.
Bir markanın tanınmışlıktan yararlanması için yukarıda sayılan şartların gerçekleşmiş olması gerektiği, somut olayda davacı taraf, “...”lu markaların davacı tarafından yoğun, istikrarlı ve ciddi biçimde kullanıldığına ve bu markalara ciddi yatırımlar yapıldığına, bu markaların uzun yıllardır ilgili sektörde tanıtıldığına ve dahi tanındığına dair dava/marka işlem dosyasına hiçbir delil sunmadığından, bu markaların “tanınmış” olduğunun söylenmesi de mümkün görülmemektedir. Ayrıca da; davacı bu yöndeki “tanınmışlık” iddialarını ispat edebilse bile, somut olayda SMK m. 6/5 hükmü gereğince tanınmış marka korumasından yararlanılabilmesi için, davalının davaya konu markasının, davacının markalarının bu tanınmışlığından haksız yarar sağlaması, tanınmış markanın itibarına zarar vermesi ve ayırt ediciliğini zedelemesi durumlarından birinin oluşmuş/oluşmasının muhtemel olması gerekir. Davacının SMK 6/5 maddesi hükmünde sayılan şartların gerçekleştiğine/gerçekleşme ihtimalinin mevcut olduğuna dair dava dosyasına herhangi bir delil sunmamış olduğu gözetildiğinde, somut olayda, SMK m. 6/5 hükmünün uygulanması şartlarının oluştuğu söylenemeyecektir. Sonuç olarak; somut olayda, davacının tanınmışlıkla ilgili iddiasının, dava konusu markanın tesciline/hükmüne bir etkisinin/engelinin olamayacağı sonuç ve kanaatine varılmıştır.
Kötü Niyet Hususunda Yapılan Değerlendirme
Somut olayda, davalı şirket tarafından yapılan marka başvurusunun kötü niyetli olduğuna ilişkin somut veriler dosya kapsamında bulunmamakla ve markanın kullanılış amacı ve fonksiyonlarına aykırı bir şekilde, davacı veya iyiniyetli üçüncü kişileri baskı altında tutma, onlara şantaj yapma veya engelleme amacına ilişkin herhangi bir olgu ve olay söz konusu olmadığından, davalı şirketin kötü niyetli olmadığı kanaatine varılmıştır.
Taraflarca sunulan belgeler ile tüm deliller incelenmiş, alınan rapor ile tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirilmiş olup yukarıda açıklanan gerekçelerle, davanın kabulüne, ... ...'nun ... sayılı kararının iptaline, ... sayılı markanın hükümsüzlüğüne ve sicilden terkinine karar vermek gerekmiş, aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM:
1-Davanın KABULÜNE,
2-... ...'nun ... sayılı kararının iptaline,
3-... sayılı markanın hükümsüzlüğüne ve sicilden terkinine,
4-Alınması gereken 179,90 TL harçtan peşin alınan 80,70 TL harcın düşümü ile 99,20 TL bakiye karar harcın davalılardan tahsili ile Hazine'ye gelir kaydına,
5-Davacı kendisini vekille temsil ettirdiği için AAÜT uyarınca 15.000,00-TL vekalet ücretinin davalılardan alınarak davacıya verilmesine,
6-Davacı tarafından yapılan aşağıda dökümü gösterilen 3.157,90 TL yargılama giderlerinin davalılardan alınarak davacıya verilmesine,
7-Tarafların yatırdıkları gider avanslarından kalan tutarın HMK 333/1 uyarınca karar kesinleştiğinde iade işlemi yapılmak üzere tebliğden itibaren 15 gün içinde, banka hesap numarası bildirildiğinde hesaba aktarılmasına, aksi halde ... aracılığı ile adreste ödemeli olarak gönderilmesine,
Dair verilen karar, taraf vekillerinin yüzüne karşı 6100 sayılı HMK'nun 341. ile 345. Maddelerine göre tebliğinden itibaren iki haftalık süre içinde ... Bölge Adliye Mahkemesine İstinaf Kanun Yoluna dilekçe ile başvurulabileceğine yönelik karar açıkça okunup, usulen anlatıldı. 23/03/2023
Katip ...
¸
Hakim ...
¸
¸Bu belge 5070 sayılı Elektronik İmza Kanunu gereğince
DYS üzerinden E-İmza ile imzalanmış olup,
Ayrıca fiziki olarak imzalanmayacaktır.
Davacı Masraf Dökümü:
İlk Masraf 172,90.-TL
Posta Masrafı 185,00.-TL
Bilirkişi Ücreti 2.800,00.-TL
Toplam 3.157,90-TL
Dilekçeniz oluşturuluyor. Bu süreç biraz zaman alabilir, ancak sıkılmamanız için aşağıda dilekçe oluşturulmasını istediğiniz konuda benzer içtihatları listeledik. İncelemek isteyebilir veya bekleyebilirsiniz. Dilekçeniz oluşturulduktan sonra ekranda sizinle paylaşılacaktır. Sabrınız için teşekkür ederiz!