T.C. ANKARA 3. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ Esas-Karar No: 2022/232 Esas - 2023/41
TÜRK MİLLETİ ADINA KARAR VERMEYE YETKİLİ
T.C.
ANKARA
3. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
GEREKÇELİ KARAR
ESAS NO : 2022/232
KARAR NO : 2023/41
DAVA : Marka (Marka İle İlgili Kurum Kararlarının İptali)
DAVA TARİHİ : 13/06/2022
KARAR TARİHİ : 02/02/2023
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 02/02/2023
DAVA:
Davacı vekili 13/06/2022 harç tarihli dava dilekçesi ve duruşmadaki beyanlarıyla, müvekkilinin ...nezdinde ... sayılı "... ..." ibareli marka başvurusunda bulunduğunu, başvurunun ...resmi markalar bülteninde yayınlandığını; davalı şirketin ... sayılı ve "..." ibareleri markalarını gerekçe göstererek yaptığı itirazın kabulüne karar verilerek başvurunun reddedildiğini, bu ret kararına karşı müvekkilin yeniden inceleme taleplerinin bu kez ...... sayılı ... kararı ile nihai olarak reddine karar verilerek başvurunun reddine karar verildiği, oysa taraf markalarının görsel, işitsel ve kavramsal açılardan benzemediğini, dava konusu edilen markada esas unsurun “... ...” ibaresi, davalının markalarında ise “...” ibareleri olduğunu, davacının markasının “...” ile başlamasının taraf markalarının okunuşlarını farklı kıldığını, karşılaştırılan markalarda kullanılmış olan şekil unsurlarının da farklı olduğunu ve işaretlerin genel görünümleri itibariyle göz ardı edilemeyecek derecede baskın unsurlardan oluştuğunu, taraf markalarında ortak olan “...” ibaresinin gıda emtiaları ve baklavacılık sektörleri yönünden markasal hüviyette ayırt ediciliği zayıf bir ibare olduğunu, “...” denince akla “...” geldiğini, bu hususun ...’nın coğrafi işaret belgesinde “baklavanın antep fıstığından yapıldığı” vurgusu ile tescillenmiş olduğunu, zaten de ...nezdinde içinde “...” ibaresi geçen 11 adet, “...” ibaresi geçen 121 adet tescilli marka bulunduğunu ve bunların çoğunluğunun .../tatlı markası olduğunu, böyle zayıf ibareleri ihtiva eden markalara geniş bir koruma sağlanamayacağı hususunun ... içtihatları ile sabit olduğunu, somut uyuşmazlıkta karşılaştırılan markalarda kullanılmış olan yeşil rengin de tatlı emtiaları açısından zayıf ve tanımlayıcı vasıfta bir renk olduğunu, dava konusu edilen markanın kullanım sonucu tüketiciler nezdinde bilinir hale geldiğini ve bu yüzden de tescil talebinin kabul edilmesi gerektiğini, zira davacının dava konusu işareti uzunca bir süredir markasal hüviyette kullandığını ve tanıttığını, bunun için sarf ettiği zaman, emek ve para nazara alındığında bu markayı kullanmaktan kaçınmasının beklenemeyeceğini belirterek, ...’nun ... sayılı kararının iptale karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP:
Davalı ...vekili cevap dilekçesinde özetle; taraf markalarının görsel, işitsel ve kavramsal düzeyde birbirleriyle karıştırılma ihtimali doğuracak derecede benzer olduğunu, davacının marka başvurusunun reddedildiği emtialar açısından, taraf markalarının aynı veya ilişkili emtialarda kullanılacağını, her marka özgünlük derecesi, tasarımı, tescile konu mallar/hizmetlerin ve bu mal ve hizmetlerin tüketici grubununun özellikleri, markanın tescili kapsamındaki mal/hizmetler üzerindeki ayırt edici niteliği gibi unsurlar açısından kendine özgü özellikler taşıdığından ve ancak tüm bu unsurların birlikte değerlendirilmesi sonunda tescil başvurusuna ilişkin karar oluşturulabildiğinden davacının dava dilekçesinde başka marka başvurularına ilişkin verilen kararların itirazının değerlendirilmesinde dayanak gösterilmesinin mümkün olmadığını, somut olayda markaların genel görünüm itibariyle de yakın benzer olduğunu beyan ederek, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı şirket vekili cevap dilekçesinde özetle; taraf markalarının birbirleriyle iltibas yaratacak şekilde benzediğini ve aynı/aynı tür emtialarda kullanılacağını, dava konusu edilen markada asli unsur olarak “...” ibaresinin öne çıktığını, davalının markalarının da esas unsurunun “...” ibaresi olduğunu, yani taraf markalarının esas unsurlarının ayniyete varacak düzeyde benzerlik gösterdiğini, markaların bir bütün olarak değerlendirilmesi halinde de bu sonucun değişmediğini belirterek davanın reddini istemiştir.
YARGILAMA VE DELİLLER :
Mahkememizce tarafların sav ve savunmaları dinlenmiş, davaya konu ......’nun ... sayılı kararı ile davacıya ait marka başvuru dosyası ve davalı şirkete ait marka tescil belgeleri getirtilmiş, taraflarca sunulan belgeler ile tüm deliller incelenmiş, çözümü teknik ve özel bilgiyi gerektirdiği düşünülen konularda bilirkişi incelemesi yaptırılmış, alınan rapor dosyadaki kanıtlarla tutarlı, delillerin değerlendirilmesi aracı olarak denetim ve hüküm kurmaya elverişli kabul edilmiştir.
GEREKÇE:
Uyuşmazlıgın Tespiti ve Uygulanacak Hükümler, Delillerin Tartışılması ve Kabul
Dava, davacı başvurusu olan ... sayılı marka başvurusu ile ilgili olarak ...tarafından alınan ... sayılı kararının iptali ile marka başvurusunun tescili istemine ilişkindir. ... kararının davacı başvuru sahibine 15/04/2022 tarihinde tebliğ edildiği, 13/06/2022 tarihinde açılan davanın, 5000 sayılı kanunun 15/c maddesinde belirlenen iki aylık hak düşürücü süre içerisinde olduğu anlaşılmış ve işin esasına geçilmiştir.
Mahkememize uzman bilirkişi heyetinden alınan 09/121/2022 havale tarihli raporda konu ayrıntılı irdelenmiş olup özetle; "...1) Karşılaştırılan markaların/işaretlerin görsel, işitsel ve kavramsal açılardan benzer olduğu, 2) Davacının markasının kapsamına alınmak istenilen/markanın reddedildiği tüm emtialar açısından emtia ayniyeti/benzerliği/türdeşliği şartının gerçekleştiği, 3) Davacının markasının kapsamına alınmak istenilen emtiaların hitap ettiği ortalama alıcı kitlesinin bilgi/bilinç/dikkat/özen/algı seviyelerinin yüksek olmadığı, 4) (1), (2) ve (3) nolu bentlerde yer alan sebeplerden dolayı, karşılaştırılan markalar arasında, karıştırılma/iltibas ihtimalinin bulunduğu, 5) Dava konusu edilen 14.04.2022 tarihli ve ... sayılı ... kararının, bu değerlendirmeler ile çelişmediği/uyumlu olduğu..." ifade edilmiştir.
6769 sayılı SMK m.6/1 hükmü kısaca, bir marka başvurusunun daha önce yapılmış başvuru veya tescilli bir marka ile “karıştırılma ihtimali” bulunması ve önceki marka ya da başvuru sahibinin itiraz etmesi koşuluyla başvurunun reddini öngörmektedir. Şu halde, iltibas ya da karıştırma riskinin varlığı için, tescil kapsamındaki mal/hizmetlerin ve aynı zamanda başvuru ve markanın (işaretlerin) karıştırma ihtimali bulunacak derecede aynı yada benzer olması gerekir; Karıştırma ihtimalinin değerlendirilmesinde somut olayın tüm özellikleri dikkate alınarak bütüncül bir yaklaşımla değerlendirilmelidir. İlke olarak mal ve hizmet benzerliği ile değerlendirmeye başlanır. Mal ve hizmetlerin benzerliği değerlendirilirken de çekişme konusu mal ve hizmetlerin ortalama tüketici kitlesi, doğal yapısı, kullanım amacı, fiyatı, alım sıklığı, üretim dağıtım ve satış kanalları ile yerleri, rekabet, ikame veya tamamlama ilişkisi olup olmadığı gibi bütün faktörler dikkate alınmalıdır.
Buna göre dava konusu başvurunun "... ..." ibaresinden oluştuğu, kapsamında 30.sınıftaki "30 Kahve, kakao; kahve veya kakao esaslı içecekler, çikolata esaslı içecekler. Makarnalar, mantılar, erişteler. Pastacılık ve fırıncılık mamulleri, tatlılar: Ekmek, simit, poğaça, pide, sandviç, katmer, börek, yaş pasta, ..., kadayıf, şerbetli tatlılar, puding, muhallebi, kazandibi, sütlaç, keşkül. Bal, arı sütü, propolis. Yiyecekler için çeşni/lezzet vericiler, vanilya, baharatlar, domates sosları dahil olmak üzere soslar. Mayalar, kabartma tozları. Her türlü un, irmikler, nişastalar. Toz şeker, kesme şeker, pudra şekeri. Çaylar, buzlu çaylar. Şekerlemeler, çikolatalar, bisküviler, krakerler, gofretler. Sakızlar. Dondurmalar, yenilebilir buzlar. Tuz. Hububattan (tahıl) imal edilmiş çerezler, patlamış mısır, yulaf ezmeleri, mısır cipsleri, kahvaltılık hububat ürünleri, işlemden geçirilmiş buğday, arpa, yulaf, çavdar, pirinç. Pekmez." mal ve hizmetlerden oluştuğu, itiraza mesnet markaların "..." ibaresinden meydana geldiği ve koruma kapsamlarında 29, 30, 35.sınıflardaki bir kısım mal ve hizmetlerin yer aldığı, gözlenmektedir.
Buna göre, açıklanan kriterler çerçevesinde yapılan değerlendirmede, redde mesnet her iki marka açısından da, davacının markasının reddedildiği tüm emtialar yönünden emtia ayniyeti/benzerliği/türdeşliği şartının gerçekleştiği tespit edilmiştir.
İşaretlerin benzerliğine gelince, bu değerlendirmede, önceki markanın ayırt edicilik düzeyi, tescil kapsamındaki mal/hizmetler yönünden tanımlayıcılığı ve bu nedenle zayıflığı ya da kullanımla sonradan yüksek ayırt edicilik veya tanınmışlık kazanıp kazanmadığı önemli bir faktördür. İşaretler de parçalara ayrılmadan ve bütüncül olarak değerlendirmeli, ancak markayı oluşturan dominant yada ayırt edici unsurlar akılda tutulmalıdır. Görsel, sescil ve kavramsal benzerlik ya da farkların, markanın genel izleniminde bıraktığı etki esas alınmalıdır.
Somut olayda çekişmeli başvuru standart karekterle yazılmış "... ..." ibaresinden oluşurken; itiraza dayanak markaların standart karekterle yazılı "baklavacı ...& sini f şekil", "baklavacı ...& sini" ibarelerinden oluştuğu görülmektedir.
Taraf markaları, kelime markası hüviyetleri ağır basan, ancak renk unsurlarının ve basit birer tasarımın/figüratif unsurun da kullanıldığı işaretlerdir. Davacının markasında “...” kelime öbeği, koyu renkli dikdörtgen bir zemin üzerine yeşil renkli harflerle, aynı puntolarda olacak şekilde alt alta yazılmış ve işaretin sol baş tarafına da, beyaz zeminli bir daire içerisine “...” işareti konuşlandırılmıştır. “...” kelime öbeğinde yer alan ibarelerin aynı yazım özellikleri itibariyle bütünleşik olarak algılandığı, bilhassa da işarette kapladığı yerin genişliği yani tertip tarzı itibariyle, işaretin baş tarafındaki basit figüratif unsurdan ziyade, ilk planda/baskın unsur olarak algılandığı sonucuna varılmıştır. Zira; böyle basit şekil unsurları yanında baskın kelime unsurları ihtiva eden markalarda “söz görünümden daha yüksek sesle konuşur”. Ayrıca; potansiyel müşteriler somut olaydaki gibi kelime ve şekil içeren karma markalarda kelime unsuruna diğer unsurlara göre daha fazla önem vereceklerdir. Diğer taraftan; bütünleşik algılanan “...” kelime öbeği/isim tamlaması içerisinde yer alan “baklavaları” ibaresinin bir cins isim olduğu ve “tatlı” emtiaları açısından markasal hüviyette somut ayırt ediciliğinin bulunmadığı, dolayısıyla dava konusu edilen işarete markasal hüviette ayırt edicilik katan esas unsurun “...” ibaresi olduğu sonucuna varılmıştır.
Davalının birebir aynı görseli haiz markaları da açık renkli dikdörtgen bir zemin üzerine yeşil renkli büyük harflerle iki ayrı satır halinde ve aynı puntolarla yazılmış “...” kelime öbeği ve bunun üstüne konuşlandırılmış, elips şeklindeki kırmızı bir zemin üzerine yazılmış “f” harfinden müteşekkildir. Davalının markalarında da alelade figüratif bir unsur halinde kullanılmış “f” harfinin, işaretteki kelime öbeğinden “daha yüksek sesle konuştuğu” ve işarete kelime öbeklerine nispeten daha ön planda bir ayırt edicilik kattığı değerlendirilmiştir. “...” kelime öbeğinde de, yine davacının markasında olduğu gibi, tasviri/tanımlayıcı birer cins isim olmaları itibariyle “tatlı” emtiaları yönünden markasal hüviyette somut ayırt ediciliği bulunmayan, “baklavacı” ve “sini” ibareleriyle birlikte kullanılmış olduğu gerçeği gözetildiğinde, “...” ibaresinin davalının markalarında esas unsur hüviyetinde olduğu sonucuna varılmıştır.
Dolayısıyla, somut uyuşmazlık, taraf markalarında esas unsur olarak kullanılmış olan “...” kelimesinin ortaklığının, markaları birbirleriye benzer kılmaya yetip yetmediği ve bu ibarenin anlamından dolayı bir markada esas unsur olarak himaye görüp göremeyeceği hususlarında toplanmaktadır. Zira; bu kelimenin türetilmiş olduğu “...” ibaresi de bir cins isimdir ve Antep fıstığı, çam fıstığı veya yer fıstığı denilen yemişlerin genel adıdır. Bu anlamı itibariyle “...” ibaresi, somut uyuşmazlığa konu bilhassa ... tatlıları yönünden, ürünün malzemelerinden biri olması itibariyle, markasal hüviyette somut ayırt edici olmayan bir ibaredir. Böyle ayırt edici niteliği zayıf olan ibareleri marka olarak seçen kişilerin bunun sonuçlarına katlanmak yani o tanıtma işaretinin bazı tedbirler alınmak ve ilaveler yapılmak suretiyle hafifçe değiştirilmiş şeklinin başkaları tarafından kullanılmasına tahammül etmek zorunda olduğu, böyle ibareleri içeren markalarda ayırt ediciliği düşük olan örtüşen bileşenlerden ziyade diğer unsurlara yönelmek gerektiği yönünde doktrinde ve ... Kararları’nda yerleşmiş bir görüş bulunmaktadır. Bununla birlikte; zayıf/ayırt edici niteliği düşük ibareleri ihtiva eden markaların da, zamanla reklam ve yaygın kullanım yoluyla daha yüksek bir ayırt ediciliğe ulaşabileceği, hem öğreti hem ... tarafından kabul edilmektedir. Buna özellikle zayıf unsurlardan oluşan markaların seri marka olarak ve yaygın şekilde kullanıldığı durumlarda rastlanmaktadır. Böyle durumlarda her ne kadar marka zayıf bir unsur içermekteyse de, herhangi bir zayıf markanın aksine koruma kapsamının genişlediği kabul edilmektedir.
Somut uyuşmazlıkta ise davalı firma, dava/marka işlem dosyasına markalarının kullanımı ve bilinirliğine dair hiçbir delil sunmamıştır. Ancak; taraf markalarında ortak olan unsur “...” değil, bu ibareden türetilmiş ve türemiş haliyle bir cins isimden ziyade, bir soyadı hüviyetini kazanmış “...” ibaresidir. Zira; ülkemizde “-oğlu” ile biten soyadları sıklıkla kullanılmaktadır ve “...” ibaresinin de tüketici zihninde uyandırdığı ilk algı, “...” cins ismiyle bağlantısından ziyade, “soyadı” hüviyetidir. Dolayısıyla; karşılaştırılan markalarda ortak olan “...” ibaresinin, kökeninin “...” olması nedeniyle markasal hüviyette ayırt ediciliğinin düşüklüğünden bahsetmenin mümkün olmayacağı sonucuna varılmıştır.
Sonuç olarak; taraf markalarındın esas unsurlarında kullanılmış olan “...” ibaresinin mevcuiyetinin, taraf markalarında geçen diğer unsurların ayırt ediciliğinin düşük olması ve işaretlerde kullanılan basit şekillerin tertip tarzının da aynı olmasının, markaları görsel açıdan benzer kıldığı kanaati oluşmuştur.
Taraf markalarında geçen şekil ve yan kelime unsurlarının varlığının, bu benzerliğin aşılması için yeterli bir farklılık/ayırt edici nitelik olarak değerlendirilmesi mümkün görülmemektedir. Ayrıca; potansiyel müşteriler daha önce denedikleri markaların hafızalarında kalan kısımlarına dayanarak (imperfect collection) tekrar marka tercihi yapacaklarından markalardaki farklı unsurlardan ziyade ortak unsurlara odaklanacaklardır. Davalının “...”lu markasını görmüş ve tanımış olan bir tüketicinin, davacının “...”lu markasıyla karşılaştığında bu markaları “görsel açıdan benzer bulması ve karıştırması” ihtimal dahilindedir.
Buna göre; markaların işitsel olarak karşılaştırılmasında, taraf markalarında ortak olan “...” ibaresinin varlığının, markaları kulakta bıraktıkları “tını” itibariyle işitsel açıdan da yakınlaştırdığı kanaati oluşmuştur. Taraf markalarında geçen bu ibarenin, yukarıda değinilen “soyadı” imajının da, markaların tüketici zihninde yarattığı algıyı benzer kıldığı kanaati oluşmuştur.
Bütün bunlara göre; somut olayda, davacının markası ile red kararına mesnet alınan davalı markaları arasında görsel, duyusal ve anlamsal açılardan benzerlik olduğu sonuç ve kanaati oluşmuştur.
Karıştırılma ihtimalinin ortaya çıkışında mal ve hizmetler arasındaki daha az bir benzerliğin markalar arasındaki daha yüksek bir benzerlik düzeyi ile dengelenebileceği kabul edilmektedir. Somut olay açısından bakıldığında; taraf markalarının esas unsurlarında “...” ibaresinin ortak olarak geçmesi, işaretlerde kullanılmış olan basit şekilllerin, elips/daire zemini üzerine tek bir harf veya tek bir harfle rakam yerleştirilmesi şeklindeki genel tertibi ve dahi işaretlerde ortak olan “...” ibaresinin, türemiş haliyle bir soyadını çağrıştıran, markasal hüviyette ayırt ediciliği yüksek algısının, markaları görsel, işitsel ve anlamsal açılardan benzer kıldığı, işaretlerin genel görünümündeki renk ve tasarım farklılıklarının bu benzerliği ortadan kaldırabilecek baskınlıkta olmadığı sonucuna varılmıştır. Bu sebeplerle, dava konusu edilen markanın, davalının markalarının bir devamı olarak algılanabilecek nitelikte bir türemeye sahip olduğu düşünülmüştür. İşaretler arasındaki bu benzerliğin; potansiyel müşterilerin daha önce denedikleri markaların hafızalarında kalan kısımlarına dayanarak tekrar marka tercihi yaptıkları ve bu nedenle de markalardaki farklı unsurlardan ziyade ortak unsurlara odaklanacakları gerçeği gözetildiğinde, davalının “...”lu markalarını görmüş ve tanımış olan bir tüketicinin, davacının birebir aynı “...” ibaresini içeren markasıyla karşılaştığında bu markaları “benzer bulması” ihtimalini doğuracağı değerlendirilmiştir. Buna ilaveten; davacının markasının reddedildiği emtialar ile davalının markalarının tescilli olduğu emtialar aynı/benzer/türdeş olduğundan ve bu emtiaların hitap ettiği ortalama tüketici/alıcı kitlesinin bilgi/bilinç/dikkat/özen/algı seviyeleri de yüksek olmadığından, bu emtialarda “...” ibaresinin markasal hüviyette farklı firmalar/ tacirler tarafından kullanılması halinde alıcıların söz konusu emtiaların aynı şirketten veya ekonomik olarak bağlantılı şirketlerden/işletmelerden geldiği düşüncesine kapılma tehlikesinin ve karıştırma ihtimalini yarattığı, alıcıların iki farklı marka ile karşı karşıya olduklarını anlamaları halinde bile, her iki markanın sahibi arasında idari/işletmesel bir bağlantı bulunduğunu, ortak bir çalışma kapsamında iş yapıldığını düşünebilecekleri, davacının markasının, davalının hedef pazarındaki tüketici/müşteri kitlesi nezdinde karışıklık yaratabileceği kanaati oluşmuştur.
Sonuç olarak; taraf markaları arasında görsel, işitsel, ve anlamsal açılardan benzerlik bulunduğundan ve markaların kapsamına giren/alınmak istenilen emtialar da aynı/benzer/türdeş olduğundan, davacının markasının reddedildiği tüm emtialar yönünden, markaların karıştırılma ihtimalinin somut olayda bulunduğu, kanaatine varılmıştır.
Taraflarca sunulan belgeler ile tüm deliller incelenmiş, alınan rapor ile tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirilmiş olup yukarıda açıklanan gerekçelerle, davanın reddine karar vermek gerekmiş, aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM:
1- Davanın REDDİNE,
2-Alınması gereken 179,90 TL harçtan peşin alınan 80,70 TL harcın mahsubu ile 99,20 TL bakiye karar harcın davacıdan alınarak Hazineye gelir kaydına,
3-Davalılar kendilerini vekille temsil ettirdikleri için AAÜT uyarınca 15.000,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalılara verilmesine,
4-Davacının yapmış olduğu yargılama giderlerinin üzerlerinde bırakılmasına,
5-Tarafların yatırdıkları gider avanslarından kalan tutarın HMK 333/1 uyarınca karar kesinleştiğinde iade işlemi yapılmak üzere tebliğden itibaren 15 gün içinde, banka hesap numarası bildirildiğinde hesaba aktarılmasına, aksi halde ... aracılığı ile adreste ödemeli olarak gönderilmesine,
Dair verilen karar, taraf vekillerinin yüzüne karşı 6100 sayılı HMK'nun 341. ile 345. Maddelerine göre tebliğinden itibaren iki haftalık süre içinde ... Bölge Adliye Mahkemesine İstinaf Kanun Yoluna dilekçe ile başvurulabileceğine yönelik karar açıkça okunup, usulen anlatıldı. 02/02/2023
Katip ...
¸
Hakim ...
¸
¸Bu belge 5070 sayılı Elektronik İmza Kanunu gereğince
DYS üzerinden E-İmza ile imzalanmış olup,
Ayrıca fiziki olarak imzalanmayacaktır.
Dilekçeniz oluşturuluyor. Bu süreç biraz zaman alabilir, ancak sıkılmamanız için aşağıda dilekçe oluşturulmasını istediğiniz konuda benzer içtihatları listeledik. İncelemek isteyebilir veya bekleyebilirsiniz. Dilekçeniz oluşturulduktan sonra ekranda sizinle paylaşılacaktır. Sabrınız için teşekkür ederiz!