T.C. ANKARA 3. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ Esas-Karar No: 2022/181 Esas - 2022/402
TÜRK MİLLETİ ADINA KARAR VERMEYE YETKİLİ
T.C.
ANKARA
3. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
GEREKÇELİ KARAR
ESAS NO : 2022/181
KARAR NO : 2022/402
DAVA : Marka (Marka İle İlgili Kurum Kararlarının İptali, Marka Hükümsüzlüğünden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 13/05/2022
KARAR TARİHİ : 24/11/2022
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 24/11/2022
DAVA:
Davacı vekili 13/06/2022 harç tarihli dava dilekçesi ve duruşmadaki beyanlarında özetle; müvekkili şirketin 2006/34076, 2020/04992, 2006/06931, 169154, 209882 sayılı ve "... ...", "...", "... vitaminleri", "...", "şekil" ibareli tanınmış markalarının sahibi olduğunu, davalının bu markalar ile karıştırma ihtimali bulunacak derecede benzer nitelikteki "..." ibaresini marka olarak tescil ettirmek üzere davalı TÜRKPATENT’e başvuruda bulunduğunu, ... kod numarasını alan başvurunun, Resmi Marka Bülteninde ilanı üzerine müvekkili tarafından Markalar Dairesi Başkanlığına itirazda bulunulduğunu, itirazın reddedildiğini, bu kararın yeniden incelenmesi talebinin nihai olarak YİDK tarafından reddedildiğini, oysa davalı yanın markasının fiili kullanımında, müvekkili ürünlerinin fiili kompozisyonuna yanaşır şekilde faaliyette bulunduğunu, davalı markasına yönelik itirazlarının Kurum tarafından reddolunduğunu, oysaki taraf markalarının benzer olduklarını, müvekkilinin davaya dayanak markalarının yanı sıra 99/003072 sayılı ambalaj marka tescilinin de bulunduğunu ve fiili kullanımlarında bu markanın da “...” markası ile birlikte kullanıldığını, taraf markalarının benzer harf dizilimleri olduğunu, her iki markanın da anlamsal bir karşılığı olmadığını, dolayısıyla tüketicilerin anlamsal olarak bir karşılaştırma yapamayacaklarını, dava konusu markada bulunan “amin” ekinin, “vitamin” kelimesinden türetildiğini, dolayısıyla dikkate çeken unsurunun “...” harfleri olacağını, bu harflerin müvekkili markasında da yer aldığını, yine markalarda ortak olarak “m” harfinin da bulunduğunu, taraf markalarının kapsamlarının da benzer olduğunu, bu haliyle taraf markaları arasında karıştırılma ihtimalinin mevcut olacağını, her iki tarafın da markasını takviye gıda ürünlerinde kullandığını, 05. Sınıf emtiaların yalnızca sağlıkçılara hitap etmediğin, ortalama bir tüketiciye de hitap ettiğini, gıda takviyelerinin reçetesiz olarak satıldığını, dünyada gıda takviyelerine yoğun bir talep olduğunu, bu ürünlerin marketlerden, internetten dahi satın alınabilir olduğunu, davalı başvurusunun kötü niyetle yapılmış bir başvuru olduğunu, davalının ambalajında müvekkili markasını taklit ettiğini, gerek kelime unsuru gerekse de ambalaj açısından müvekkili markasını taklit eden dava konusu markanın tüketiciler nezdinde de karıştırılabilir olduklarını, davalının bu ambalajı kullanımında teknik bir zorunluluk olmadığını, davalının amacının müvekkili markalarının ekonomik değerinden haksız yararlanmak olduğunu, davalı başvurusu kötü niyetle yapıldığından kapsamındaki tüm mal ve hizmetler bakımından reddi gerektiğini belirterek, TÜRKPATENT YİDK'nun ... sayılı kararın iptali ile dava konusu ... başvuru numaralı "..." ibareli markanın hükümsüzlüğüne karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP:
Davalı TÜRKPATENT vekili cevap dilekçesinde özetle; YİDK tarafından alınan kararın usule ve hukuka uygun olduğunu beyan ederek, davanın reddini istemiştir.
Davalı şirket cevap dilekçesinde özetle; Kurum kararının yerinde olduğunu, taraf markalarındaki "..." ibaresinden sonraki "AMIN" ile "UM" arasında herhangi bir çağrışım , ortak benzerlik veya anlam birliği dahi bulunmadığını, 05. Sınıfta yer alan ve hususiyetle ilaç/sağlık sektörüne ilişkin emtialar bakımından alelade bir tüketici kitlesinin ortalama tüketici olarak belirlenemeyeceğini, söz konusu sınıfta yer alan emtiaların, genel olarak, nihai tüketiciye belirli araçlar ile ulaşan, tüketicinin genellikle reçete, rapor gibi belgeler sayesinde alabildiği, bir marketin raflarındaki ürünler ile eşdeğer nitelik göstermeyen emtialar olduğunu, davacı iddialarının aksine “...” ibaresinin yabancı dilde bir kelime olup kelime kökeni “center” ibaresi olduğunu, bu ibarenin kurum kayıtlarında gerek esas unsur gerekse tali unsur olarak 85 adet başvuruya konu edildiğini, müvekkili markasının bütün olarak davacı markasından farklılaştığını, taraf markaları arasında görsel, işitsel ve kavramsal olarak SMK 6/1 anlamında karıştırılma ve iltibas ihtimaline sebebiyet verecek düzeyde benzerlik olmadığını, başvuru kapsamında yer alan emtialardan 05. sınıf emtialar genel anlamda tıbbi ve kimyasal içerikli farmasötik ürünler ve ilaç niteliği göstermeyen nutrasötik olarak tabir edilen ürünler veyahut kişilerin hijyen ve sağlığını doğrudan ilgilendiren, kullanımları esnasında kişinin maksimum ihtimam göstermesi gereken nitelikte mallar olduğunu, örneğin ilacın reçete ile satılması halinde, reçeteyi yazan doktorun yazısının çirkin olması nedeniyle reçeteyi değerlendiren eczacının yazıyı okurken, ilacı başka bir ilaçla karıştırma ihtimalinin bulunduğundan bahsedilmesinin mümkün olmadığını, kaldı ki ilaçtaki sistemin artık elektronik ortama taşındığını, ilaç – kimyasal içerik özelliği gösteren tüm alt gruplar bakımından da yine tüketici kitlesinin dikkat ve özen düzeyi, ortalama bir tüketicinin çok daha üstünde olacağını, aynı değerlendirmenin zayıflama ürünleri açısından da yapılması gerektiğini, davacının “...” şeklindeki markasının görsel ve işitsel açıdan bütün olarak bıraktığı algı itibariyle markamız olan “...” şeklindeki markadan farklı olduğunu, ek başına “...” ibaresinin kavramsal karşılığı gerekse de dava konusu markanın bütün olarak oluşturduğu kavramsal karşılığı itibariyle, ilgili tüketicinin de birbirinden bağımsız kaynaklara ait markalar ile karşı karşıya olduğunu derhal algılayabilecek olduğunu, kötü niyet iddiaların yerinde olmadığını ve ispatlanamadığını beyan ederek davanın reddini istemiştir.
GEREKÇE:
Uyuşmazlıgın Tespiti ve Uygulanacak Hükümler,Delillerin Tartışılması ve Kabul
Dava davalı başvurusu olan ... sayılı marka başvurusu ile ilgili olarak TÜRKPATENT tarafından alınan ... sayılı kararın iptali ve hükümsüzlük istemlerine ilişkindir. İptali istenen YİDK kararının davacıya 14/01/2022 tarihinde tebliğ edildiği, 08/03/2022 tarihinde açılan davanın, 5000 sayılı kanunun 15/c maddesinde belirlenen iki aylık hak düşürücü süre içerisinde olduğu anlaşılmış ve işin esasına geçilmiştir.
Mahkememize uzman bilirkişi heyetinden alınan 04/10/2022 havale tarihli raporda konu ayrıntılı irdelenmiş olup özetle; "...Dava konusu ... sayılı başvuru kapsamında yer alan İnsan ve hayvan sağlığı için ilaçlar, tıbbi ve veterinerlik amaçlı kimyasal ürünler, tıbbi ve veterinerlik amaçlı kimyasal radyoaktif maddeler, ilaç ihtiva eden kozmetikler. Tıbbi ve veterinerlik amaçlı kullanıma uygun diyetetik maddeler;insan ve hayvanlar için diyet takviyeleri, gıda (besin) takviyeleri; zayıflama amaçlı tıbbi müstahzarlar; bebek mamaları; tıbbi amaçlı bitkiler ve tıbbi amaçlı bitkisel içecekler. Diş hekimliği için ürünler (aletler/cihazlar hariç) : diş dolgu maddeleri, diş kalıbı alma maddeleri, protez ve yapay diş yapıştırma ve tamir maddeleri. Hijyen sağlayıcı ürünler: pedler, tamponlar, tıbbi amaçlı yakılar, pansuman malzemeleri, kağıt ve tekstilden mamul çocuklar, yetişkinler ve evcil hayvanlar için bezler. İnsan ve hayvanlar için olanlar hariç deodorantlar, havayı temizleyici ve kötü kokuları giderici maddeler. Dezenfektanlar, antiseptikler (mikrop öldürücüler), tıbbi amaçlı deterjanlar, ilaçlı sabunlar, dezenfekte edici sabunlar, antibakteriyel el losyonları.” Emtiaları bakımından taraf markalarının kapsamlarının aynı ya da benzer olduğu, “Zararlı böcek, zararlı bitki, zararlı mantar ve kemirgenleri yok edici maddeler.” Emtiaları bakımından ise taraf markalarının kapsamları itibariyle bir benzerliğin bulunmadığı, Bununla birlikte taraf markalarını oluşturan işaretler arasında rapor kapsamında ayrıntılı olarak açıklanan nedenlerle ilgili tüketici kitleleri ve taraf markalarını oluşturan kelimelerin bütünsel algıda yarattıkları somut farklık nedeniyle karıştırılma ihtimaline yol açacak bir benzerliğin bulunmadığı, davalı taraf fiili kullanımlarının işbu davanın konusunu teşkil etmediği..." ifade edilmiştir.
6769 sayılı SMK m.6/1 hükmü kısaca, bir marka başvurusunun daha önce yapılmış başvuru veya tescilli bir marka ile “karıştırılma ihtimali” bulunması ve önceki marka ya da başvuru sahibinin itiraz etmesi koşuluyla başvurunun reddini öngörmektedir. Şu halde, iltibas ya da karıştırma riskinin varlığı için, tescil kapsamındaki mal/hizmetlerin ve aynı zamanda başvuru ve markanın (işaretlerin) karıştırma ihtimali bulunacak derecede aynı yada benzer olması gerekir; karıştırma ihtimalinin değerlendirilmesinde somut olayın tüm özellikleri dikkate alınarak bütüncül bir yaklaşımla değerlendirilmelidir. İlke olarak mal ve hizmet benzerliği ile değerlendirmeye başlanır. Mal ve hizmetlerin benzerliği değerlendirilirken de çekişme konusu mal ve hizmetlerin ortalama tüketici kitlesi, doğal yapısı, kullanım amacı, fiyatı, alım sıklığı, üretim dağıtım ve satış kanalları ile yerleri, rekabet, ikame veya tamamlama ilişkisi olup olmadığı gibi bütün faktörler dikkate alınmalıdır.
Buna göre dava konusu başvurunun ... başvuru numaralı "..." ibaresinden oluştuğu, kapsamında 05.sınıftaki "İnsan ve hayvan sağlığı için ilaçlar, tıbbi ve veterinerlik amaçlı kimyasal ürünler, tıbbi ve veterinerlik amaçlı kimyasal radyoaktif maddeler, ilaç ihtiva eden kozmetikler. Tıbbi ve veterinerlik amaçlı kullanıma uygun diyetetik maddeler;insan ve hayvanlar için diyet takviyeleri, gıda (besin) takviyeleri; zayıflama amaçlı tıbbi müstahzarlar; bebek mamaları; tıbbi amaçlı bitkiler ve tıbbi amaçlı bitkisel içecekler. Diş hekimliği için ürünler (aletler/cihazlar hariç) : diş dolgu maddeleri, diş kalıbı alma maddeleri, protez ve yapay diş yapıştırma ve tamir maddeleri. Hijyen sağlayıcı ürünler: pedler, tamponlar, tıbbi amaçlı yakılar, pansuman malzemeleri, kağıt ve tekstilden mamul çocuklar, yetişkinler ve evcil hayvanlar için bezler. Zararlı böcek, zararlı bitki, zararlı mantar ve kemirgenleri yok edici maddeler.İnsan ve hayvanlar için olanlar hariç deodorantlar, havayı temizleyici ve kötü kokuları giderici maddeler. Dezenfektanlar, antiseptikler (mikrop öldürücüler), tıbbi amaçlı deterjanlar, ilaçlı sabunlar, dezenfekte edici sabunlar, antibakteriyel el losyonları." mal ve hizmetlerin bulunduğu, itiraza dayanak markaların ise 2006/34076, 2020/04992, 2006/06931, 169154, 209882 sayılı ve "... ...", "...", "... vitaminleri", "...", "şekil" ibarelerinden meydana geldiği ve koruma kapsamında 05, 09, 10.sınıftaki bir kısım mal ve hizmetlerin yer aldığı, gözlenmektedir.
Buna göre, açıklanan kriterler çerçevesinde yapılan değerlendirmede, somut olayda dava konusu marka başvurusu kapsamında yer alan ve yukarıda koyu renk ile gösterilen emtialar açısından aynı, aynı tür ya da benzer nitelikteki tıbbi, kimyasal, diyetetik ürünler, diş hekimliği ürünleri, hijyenik kağıt/ped ürünleri, dezenfektanlar vb. ürünleri kapsamaktadır. Hal böyleyken başvuru kapsamında yer alan yalnızca koyu renk ile gösterilen mal ve hizmetlerin tamamının benzer ihtiyaçları karşılayan, tüketiciye aynı kanaldan ve aynı tür satış yöntemi ile ulaştırılan, birbirleri ile doğrudan rekabet ilişkisi içerisinde bulunan, hedef tüketici kitleleri benzer olan, birbirlerini tamamlayan ya da birbirleri yerine ikame edilebilirliği bulunan mal ve hizmetler oldukları sonucuna varılmıştır.
İşaretlerin benzerliğine gelince, bu değerlendirmede, önceki markanın ayırt edicilik düzeyi, tescil kapsamındaki mal/hizmetler yönünden tanımlayıcılığı ve bu nedenle zayıflığı ya da kullanımla sonradan yüksek ayırt edicilik veya tanınmışlık kazanıp kazanmadığı önemli bir faktördür. İşaretler de parçalara ayrılmadan ve bütüncül olarak değerlendirmeli, ancak markayı oluşturan dominant yada ayırt edici unsurlar akılda tutulmalıdır. Görsel, sescil ve kavramsal benzerlik ya da farkların, markanın genel izleniminde bıraktığı etki esas alınmalıdır.
Somut olayda çekişmeli başvuru standart karekterle yazılmış "..." ibaresinden oluşurken; itiraza dayanak ve dava dilekçesinde bahsi geçen markaların standart karekterle yazılı "... ...", "...", "... vitaminleri", "...", "şekil" ibarelerinden oluştuğu görülmektedir.
Buna göre işaretler arasında görsel benzerlik karşılaştırması yapılırken markalara konu yazı ve işaretlerin konumlandırılma şekilleri ile harf sırası, yazım karakterleri gibi göze çarpan özellikleri dikkate alınmalıdır. İşitsel benzerlikte esas alınması gereken husus ise markaların ortalama tüketici kitlesi tarafından kendi lisanlarındaki okunuş şekli olup, markaların başlangıç kısımlarının fonetik açıdan benzer sesler çıkarılarak okunup okunmadığı dikkate alınmalıdır. Markaların anlamsal açıdan benzerliklerinin karşılaştırılmasında da, markalara konu sözcüklerin tescil kapsamındaki ortalama tüketici kitlesinin bakış açışı ve o sözcüklere kendi lisanlarında bir anlam verip veremeyecekleri hususu dikkate alınmalıdır.
Bu doğrultuda taraf markaları incelendiğinde, dava konusu "..." ibareli markanın şeklinde hiçbir görsel unsur taşımayan bir sözcük markası olduğu, dokuz harf ve tek kelimeden oluşan markanın bilinen bir kavramsal karşılığı bulunmadığı gibi doğrudan bir etken maddeden türetildiği yönünde de bir algının mevcut olmadığı, davacı yan, davalı taraf fiili kullanımına bağlı olarak “vitamin” kelimesini çağrıştırır bir sesle dava konusu markanın sonlandığını ileri sürmüş ise de dava konusu markanın spesifik olarak vitamin emtialarına sınırlandırılmamış olunması nedeniyle söz konusu algının doğrudan ve tereddütsüz olarak başvuru konusu emtiaların tamamında bu doğrultuda olacağı yönünde bir yorumda bulunulması mümkün görülmemiştir. Bu tespitler çerçevesinde dava konusu markanın esas unsuru, kendisini meydana getiren sözcük unsuru olduğu sonucuna varılmıştır.
Davacı yanın dava konusu marka ile aynı ya da benzer malları kapsayan markaları incelendiğinde ise "..." "... ...", "... vitaminleri" şeklindeki markaların her birinin “...” kelimesini ön ses/münhasır esas unsur olarak taşıdığı, markalardaki “.../vitaminleri” ek sözcüklerinin, uyuşmazlık konusu emtia sınıf gözetildiğinde bütüne katkılarının bulunmadığı, “...” sözcüğünün yedi harften meydana gelen “şehir merkezi, merkez, orta” gibi anlamları olan İngilizce kökenli bir sözcük olduğu, bu anlamının uyuşmazlık konusu emtiaların ilgili tüketicileri tarafından derhal bilinebilir olarak değerlendirilemese kelimenin yaratılmış bir sözcük olarak nitelendirilmemesi gerektiği, bu haliyle davacı markalarının esas unsurunun da “...” sözcüğü olduğu sonucuna varılmıştır.
Taraf markaları bu haliyle karşılaştırıldıklarında dava konusu markanın 9 harften davacı markalarının esas unsurunun ise 7 harften oluştuğu, her iki taraf markasının da “...” harflerinin ortak bir dizilimde, kelimelerin başlangıç seslerini oluşturduğu, bu haliyle markaların “...” şeklinde iki ve üç heceli olarak telaffuzları olacağı gibi bu telaffuzlarında ilk heceden sonra ciddi ve belirgin bir farklılaşmanın mevcut olduğu görülmektedir. Bu farklılaşmanın taraf markalarının özellikle ikinci ve üçüncü hecelerindeki sesli/sessiz harf dizilimlerinde oluşan farklılık ile görsel anlamda da pekiştiği gözlemlenebilmektedir.
Taraf markalarının bütünsel algılarında birbirlerinden somut bir biçimde uzaklaştıkları böylesi durumda, zira işaretler arasındaki belirgin ve bütüne hakim farklılık halinin, bu iki işaretin herhangi bir tüketici grubu nezdinde ilişkilendirilme ihtimali halini dahi ortadan kaldırır düzeyde olması sonucunu doğurduğu değerlendirilmektedir. Zira ortalama bir tüketicinin dahi, taraf markalarının salt birtakım harf dizilimsel benzerlik taşımalarından kaynaklı aralarında bir ilişki kurması mümkün olmadığı gibi “...” şeklinde hiçbir anlamı olmayan bu ortak harf dizilimi üzerinden hafızasında çağrışımsal bir algı edinimi mümkün görülmemektedir. Bu haliyle taraf markaları bir bütün olarak karşılaştırıldıklarında görsel, işitsel ve anlamsal unsurların hiçbiri açısından, tüketicinin, işaretler arasında yanılgı yaşayabileceği mahiyette güçlü bir benzer algı ediniminin mümkün olmadığı kanaatine varılmıştır.
Kaldı ki somut olayda, ilgili tüketici kitlesinin genel olarak dikkatli özenli ve seçici kimselerden oluştuğu gözetildiğinde ilgili tüketici grubunun her iki tarafa ait markalar altında sunulan hizmetleri/malları karıştırmak suretiyle satın alma yahut bu hizmetler/mallardan yararlanma biçiminde bir yanılgıya düşme ihtimallerinin bulunmayacağı, aksinin hayatın olağan akışına ve normal hayat tecrübelerine de aykırı olacağı, esasen gerçekçi bir yaklaşım da olmayacağı, zira bu iki işareti karıştıracak olan kişilerin ortalama zeka ve dikkate seviyesine sahip tüketiciler olarak dahi nazara alınmasının olanaksız olduğu, gerek bütünsel ve gerekse içerisinde bulunan unsurlar itibariyle başvuru konusu işaretin davacı markalarını sunan işletmeyle idarî ve ekonomik anlamda bağlantılı bir işletme tarafından piyasaya sunulduğu biçimde bir algılama oluşturmasının mümkün olmadığı sonucuna varılmıştır.
Neticesinde başvuru kapsamında yer alan emtialar ve bu emtiaların ilgili tüketici kitlelerinin niteliği göz önüne alındığında, taraf markaları arasındaki bir kısım harfler bakımından oluşan benzerliğin markaların bütünsel algılarında oluşan belirgin farklılığın önüne geçmeye yeterli olmadığı, taraf markalarının gerek görünüm gerekse de nihai telaffuz esnasında kulakta yarattığı algı açısından yeterince farklılaşmayı başardığı, hal böyleyken işaretler arasında iltibas ihtimali mevcut olmadığı gibi tespiti yapılan ilgili tüketici nezdinde markaların aynı iktisadi – idari kaynaktan geldiği veya birbirlerinin serisi olarak algılanacağı kanaatine varılmasının da mümkün olmadığı kanaatine varılmıştır.
Bu noktada davacı yanın, davalı tarafın fiili kullanımlarında, müvekkili markalarını taşıyan ürün ambalajlarını görsel kompozisyon itibariyle taklit ettiği hususundaki itirazların, sicil kayıt örnekleri üzerinden yapılması gereken SMK m. 6/1 kapsamında değerlendirmede dikkate alınması mümkün değildir. Başka bir ifadeyle dava konusu markanın tescil başvurusuna konu edilen marka örneğin ile davacı yanın önceki tarihli markaları arasında karıştırılma ihtimaline yol açacak bir benzerlik mevcut olmayıp fiili anlamdaki kullanımlara yönelik iddialar ise işbu aşamada dikkate alınmamıştır.
Hükümsüzlük talebi açısından; taraf markalarının benzer olmaması ve 6769 sayılı SMK’nın 6/1 bendi anlamında iltibas tehlikesinin mevcut olmaması nedeniyle hükümsüzlük şartlarının oluşmadığı kanaatine varılmıştır.
Taraflarca sunulan belgeler ile tüm deliller incelenmiş, alınan rapor ile tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirilmiş olup yukarıda açıklanan gerekçelerle, davanın reddine karar vermek gerekmiş, aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM:
1- Davanın REDDİNE,
2-Alınması gereken 80,70 TL harç peşin alındığından yeniden harç alınmasına yer olmadığına,
3-Davalılar kendilerini vekille temsil ettirdiği için AAÜT uyarınca 15.000,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalılara verilmesine,
4- Davacının yapmış olduğu yargılama giderlerinin üzerlerinde bırakılmasına,
5-Tarafların yatırdıkları gider avanslarından kalan tutarın HMK 333/1 uyarınca karar kesinleştiğinde iade işlemi yapılmak üzere tebliğden itibaren 15 gün içinde, banka hesap numarası bildirildiğinde hesaba aktarılmasına, aksi halde PTT aracılığı ile adreste ödemeli olarak gönderilmesine,
Dair verilen karar, taraf vekillerinin yüzüne karşı 6100 sayılı HMK'nun 341. ile 345. Maddelerine göre tebliğinden itibaren iki haftalık süre içinde Ankara Bölge Adliye Mahkemesine İstinaf Kanun Yoluna dilekçe ile başvurulabileceğine yönelik karar açıkça okunup, usulen anlatıldı. 24/11/2022
Dilekçeniz oluşturuluyor. Bu süreç biraz zaman alabilir, ancak sıkılmamanız için aşağıda dilekçe oluşturulmasını istediğiniz konuda benzer içtihatları listeledik. İncelemek isteyebilir veya bekleyebilirsiniz. Dilekçeniz oluşturulduktan sonra ekranda sizinle paylaşılacaktır. Sabrınız için teşekkür ederiz!