WhatsApp Hukuki Asistan

Yeni

Son Karar yapay zeka destekli hukuk asistanınız artık WhatsApp üzerinden cebinizde. Aşağıdaki hizmetlerden dilediğinizi seçerek WhatsApp asistanınıza soru sorarak hemen kullanmaya başlayabilirsiniz.

Hukuki Destek Alma
Hukuki sorularınız için anında uzman desteği alın
Yargıtay ve BAM Kararı Arama
Emsal kararlar ve içtihatlar için arama yapın
Dava Dilekçesi Hazırlama
Yapay zeka ile hızlı ve profesyonel dilekçeler oluşturun
Sözleşme Hazırlama
Özelleştirilmiş sözleşme şablonları oluşturun
Loading Logo

sonkarar

Sayfa Yükleniyor

ANKARA 3. FIKRI VE SINAİ HAKLAR HUKUK MAHKEMESI

T.C. ANKARA 3. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ Esas-Karar No: 2021/250 Esas - 2022/416
TÜRK MİLLETİ ADINA KARAR VERMEYE YETKİLİ
T.C.
ANKARA
3. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
GEREKÇELİ KARAR

ESAS NO : 2021/250
KARAR NO : 2022/416

DAVA : Marka (Marka İle İlgili Kurum Kararlarının İptali, Marka Hükümsüzlüğü)
DAVA TARİHİ : 27/08/2021
KARAR TARİHİ : 08/12/2022
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 08/12/2022
DAVA:
Davacı vekili 27/08/2021 harç tarihli dava dilekçesi ve duruşmadaki beyanlarında özetle; müvekkili şirketin 2019/93373, 2019/51832, 2018/59334 sayılı ve "...", "...", "..." ibareli tanınmış markalarının sahibi olduğunu, davalının bu markalar ile karıştırma ihtimali bulunacak derecede benzer nitelikteki "..." ibaresini marka olarak tescil ettirmek üzere davalı TÜRKPATENT’e başvuruda bulunduğunu, ... kod numarasını alan başvurunun, Resmi Marka Bülteninde ilanı üzerine müvekkili tarafından Markalar Dairesi Başkanlığına itirazda bulunulduğunu, itirazın reddedildiğini, bu kararın yeniden incelenmesi talebinin nihai olarak YİDK tarafından reddedildiğini, oysa ... Gıda’nın 1961 yılından bu yana faaliyet gösterdiğini, kurulduğu 1961 yılından bugüne kadar özellikle; bisküviler, krakerler, gofretler, pastalar, tartlar, kekler ve sair ürünlerin imali, ithali, ihracı ve ticareti alanında faaliyet gösterdiğini, müvekkile ait "..." markası TPMK nezdinde tanınmış marka olarak tescilli olduğunu,"..." markasının WIPO (Dünya Fikri Mülkiyet Teşkilatı) nezdinde 23.02.2000 tarih ve 738 993 no ile tescil edildiğini, davalı kurumun, davalı yanın “...” ibareli marka başvurusuna karşı gerçekleştirdikleri itirazlari hukuka aykırı biçimde reddettiğini, müvekkili şirketin ürettiği ürünlerin, oluşturduğu markaların tümünde "..." ibaresinin kullanılmakta olduğunu, 1046 adet "..." ibaresini ihtiva eden markalarının mevcut olduğunu, müvekkiline ait ... ibareli markalarına, tasarımlarına ve tanınmış markalarına yer vermiş olup, “...” ibaresini içeren World Intellectual Property Organization nezdinde tescilli 1299 adet müvekkil şirket markasının bulunduğunu, birçok farklı ülkeyi kapsar şekilde “...” markasını tescil eden müvekkili şirketin “...” ibaresini kendisine bağlamakta ve bu markaya global bir koruma sağlamaya çalıştığını, “...” ibaresinin müvekkili veya müvekkili şirket ile idari ekonomik ilişkisi olan birçok şirket tarafından gıda sektörünün dışında birçok sektörde kullanıldığını, müvekkilli şirketin "..." markasının tanınmış marka statüsünde olduğunu gerek TÜRK PATENT'in vermiş olduğu kararlarla gerekse de Yüksek Mahkeme/Yerel Mahkeme kararları ile sabit olduğunu belirtmiş olup, konuya ilişkin Yüksek Mahkeme/Yerel Mahkeme kararlarına yer vermiş olup, "..." markasının tanınmış marka olduğunu, bütün sınıflarda yer alan mal ve hizmetleri kapsar bir şekilde koruma sağlanması gerektiğini, ... markasının tanınmış marka olması sebebiyle iltibas ihtimalini arttırdığını,
Müvekkili şirketin “...” markasının tanınmış marka statüsünde olduğunu, TURQUALİTY kapsamında desteklenen bir marka olup, ilgili marka adı altında satılan ürünlerin 7 kıtaya ihraç edildiğini, dava konusu “...” markasının müvekkili adına tescilli “...” ibareli markalar ile iltibas oluşturacak düzeyde benzer olduğunu, markaların işitsel, kavramsal ve görsel benzer olduğunu, davalı markasının ..., müvekkil markaları ise “...” şeklinde okunduğunu, müvekkili markasının esas unsurunun davaya konu markada en vurgulu şekilde esas unsur olarak yer aldığını, ... ibaresinin Türkçe veya yaygın bilinen herhangi bir yabancı dilde bir anlamı bulunmadığını, "..." markası ile karşılaşan ortalama tüketicinin bu markayı müvekkil şirketin bir markası ya da işletmesi olarak algılayabileceklerini, dava konusu markanın müvekkili şirketin seri markalarinin içine sızacağını ve müvekkili şirketin tanınmış "..." markasının imajına zarar vereceğini, müvekkili şirketin "..." markasının tanınmış marka statüsünde olması sebebiyle bahse konu markaya bütün sınıflarda yen alan mal ve hizmetleri kapsar bir şekilde koruma sağlaması gerektiğini belirterek, TÜRKPATENT YİDK'nun ... sayılı kararın iptali ile dava konusu ... başvuru numaralı "..." ibareli markanın hükümsüzlüğüne karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP:
Davalı TÜRKPATENT vekili cevap dilekçesinde özetle; Taraf markalarının işitsel ve görsel olarak ihtiva ettikleri unsurların tamamı ile birlikte bir bütün olarak değerlendirildiğinde, başvuru ile itiraza gerekçe olarak gösterilen markalar arasında tescili talep edilen hizmetler bakımından ilişkilendirme de dahil iltibas ihtimali bulunmadığını, Dava konusu "..." ibareli marka başvurusunun bir bütün olarak algılandığını, tüketicinin zihninde hiçbir şekilde davacı markaları ile iltibas oluşturacak bir çağrışım yapmadığını, markalar arasında aynılık veya benzerlik bulunmadığından itiraz gerekçesi markanın tanınmışlığı ileri sürülerek SMK m. 6(4) ve 6(5) hükümleri kapsamında yapılan itirazın da reddi gerektiğini, başvuruyu oluşturan işaretle itiraz gerekçesi markaların benzer olduğu iddiası, tek başına, başvurunun kötü niyetle yapıldığı ispatlayan bir husus olarak kabul edilemeyeceğini, davacı markaların benzer olduğu iddiasının ötesinde, kötü niyet hususunu ispatlar nitelikte herhangi bir kanıt sunmaması dikkate alındığında davaya konu marka başvurusun kötü niyetli bir başvuru olarak değerlendirilemeyeceğini, markanın bir bütün olarak algılandığını, tüketicinin zihninde hiçbir şekilde davacı markaları ile iltibas oluşturacak bir çağrışım yapmadığını beyan ederek, davanın reddini istemiştir.
Davalı şirket cevap dilekçesinde özetle; Müvekkili Şirketin 55 yıldır yer döşemesi ile tekstil ürünlerinin laboratuvarlarında kalite testi hizmeti sunduğunu, firmasının ilk olarak 1970 yılında Yer Döşemesi (halı – kilim) Araştırma Enstitüsü olarak faaliyetlerine başladığını, 1978 yılında Avusturya Elyaf (lif) Ürünleri Araştırma Enstitüsü ile birleştiğini ve Avusturya Tekstil Araştırmaları Enstitüsü adıyla anılmaya başladığını, firmanın 2009 yılına kadar enstitü olarak faaliyetlerine devam ettiğini, 2009 yılında ise şirketleşmeye gidildiğini ve anılan yıldan itibaren de faaliyetlerini şirket çatısı altında devam ettiğini, Enstitünün ilk başta isminin kısaltmasını ... olarak kullanmaya başlamışsa da faaliyetlerini dünya çapına genişletmesiyle birlikte “Ö” harfinin her dilde olmaması nedeniyle Almanca telaffuza daha yakın şekilde ... ibaresi kullanılmaya başladığını, müvekkili firmanın alanında dünya çapında tanınan bir kuruluş olduğunu, Tekstil endüstrisi için test makineleri ürettiğini ve kendi üretimi bu test makineleri ile tekstil ve yer döşemesi firmalarına kalite testi ve sertifikasyon hizmeti verdiğini, Müvekkili firmanın birçok Avrupa Birliği kalite sertifikasını düzenlemeye yetkili olduğunu, EN ISO/IEC 17065 kişisel koruma donanım ürünleri sertifikası (Avusturya Bilim Araştırma ve Ekonomi Bakanlığı tarafından onaylı), EN ISO/IEC 17025 kişisel koruyucu ekipman sertifikası, AB Yapı Ürünleri Düzenlemesi 305/2011'e göre yapısal malzemeler için onaylı sertifikası bu sertifikalardan bazıları olduğunu, müvekkili firma Dünya çapında birçok ülkede faaliyet gösterdiğini, Türkiye’de de uzun yıllardır açmış olduğu irtibat bürosu aracılığıyla tanınır hale geldiğini, Müvekkili firmanın müşteri çevresinin tekstil ve yer döşemesi üreticisi olan sanayi ve ihracat firmaları olduğunu, taraf markaları arasında karıştırılma ihtimalinin bulunmadığını,
Müvekkil şirket markasının “...” ile davacı şirket markası “...” markaları olduğunu, markalarda kullanılan harflerden yalnızca ikisinin ortak olduğunu, müvekkili şirket markasının şekil unsuru içermediğini, her iki markada kullanılan renkler ve stillerin farklı olduğunu, markaların anlamsal olarak da farklı olduğunu, davacı şirket markasının “...” herkesçe bilinen ... Uygarlığı’nın bir diğer ismi ve ... Uygarlığı’nın simgesi olan “güneş kursu” şekli ile birlikte tescilli olduğunu, Türkçede ‘O’ ve ‘E’ harfleri ile başlayan bir kelime bulunmadığını, bu yönüyle müvekkili şirket firmasının yabancı bir marka olarak ayırt edilebileceği ve bu ayrımın kelimenin okunuşunu da etkileyeceğini, taraf markalarının tüketici kitlesinin farklı olduğunu, müvekkili firmanın müşteri kitlesinin tekstil ve yer döşemesi alanında faaliyet gösteren sanayi ve ihracat firmaları olduğunu ve yetişkinlere hitap ettiğini, verdiği hizmetin pahada yüksek hizmetler olduğunu, davacı şirket markası ile karıştırılma ihtimali bulunmadığını, müvekkili markasının, uluslararası tescil ile de korunduğunu, birçok ülkede faaliyet gösterdiğini, WIPO ve EUIPO nezdinde uluslararası tescilli markaların sahibi olduğunu, 50 yılı aşkın köklü bir geçmişi olduğunu, müvekkili markasının tanınmış bir marka olması nedeniyle davacının tanınmışlığından yararlanmasının düşünülemeyeceğini, yer döşemesi ile tekstil ürünlerine laboratuvarlarında kalite testi hizmeti sunan, sertifika vermeye yetkili bir araştırma şirketi olan Müvekkilinin gıda sektöründe faaliyet gösteren bir şirket ile anılmasında hiçbir fayda bulunmadığını beyan ederek davanın reddini istemiştir.
GEREKÇE:
Uyuşmazlıgın Tespiti ve Uygulanacak Hükümler,Delillerin Tartışılması ve Kabul
Dava davalı başvurusu olan ... sayılı marka başvurusu ile ilgili olarak TÜRKPATENT tarafından alınan ... sayılı kararın iptali ve hükümsüzlük istemlerine ilişkindir. İptali istenen YİDK kararının davacıya 08/07/2021 tarihinde tebliğ edildiği, 27/08/2021 tarihinde açılan davanın, 5000 sayılı kanunun 15/c maddesinde belirlenen iki aylık hak düşürücü süre içerisinde olduğu anlaşılmış ve işin esasına geçilmiştir.
Mahkememize uzman bilirkişi heyetinden alınan 27/10/2022 havale tarihli raporda konu ayrıntılı irdelenmiş olup özetle; "...Dava konusu ... sayılı başvuru kapsamında yer alan 42. Sınıftaki tüm hizmetler bakımından taraf markalarının aynı, aynı tür ya da benzer mal ve hizmetleri kapsadıkları, Taraf markalarını oluşturan işaretler arasında rapor kapsamında ayrıntılı olarak açıklanan nedenlerle ilgili tüketici kitleleri ve taraf markalarını oluşturan kelimelerin harf dizilimsel, fonetik ve hatta kavramsal açıdan oluşturduğu somut farklılıkların bütünü olan etkileri nedeniyle karıştırılma ihtimaline yol açacak hiçbir benzerliğin bulunmadığı, Somut uyuşmazlıkta 6/4 ve 6/5 maddesi kapsamında aranılan şartların oluşmadığı, Dava konusu başvurunun kötü niyetli olarak tescil başvurusuna konu edildiği iddiasının ispatlanamadığı..." ifade edilmiştir.
6769 sayılı SMK m.6/1 hükmü kısaca, bir marka başvurusunun daha önce yapılmış başvuru veya tescilli bir marka ile “karıştırılma ihtimali” bulunması ve önceki marka ya da başvuru sahibinin itiraz etmesi koşuluyla başvurunun reddini öngörmektedir. Şu halde, iltibas ya da karıştırma riskinin varlığı için, tescil kapsamındaki mal/hizmetlerin ve aynı zamanda başvuru ve markanın (işaretlerin) karıştırma ihtimali bulunacak derecede aynı yada benzer olması gerekir; karıştırma ihtimalinin değerlendirilmesinde somut olayın tüm özellikleri dikkate alınarak bütüncül bir yaklaşımla değerlendirilmelidir. İlke olarak mal ve hizmet benzerliği ile değerlendirmeye başlanır. Mal ve hizmetlerin benzerliği değerlendirilirken de çekişme konusu mal ve hizmetlerin ortalama tüketici kitlesi, doğal yapısı, kullanım amacı, fiyatı, alım sıklığı, üretim dağıtım ve satış kanalları ile yerleri, rekabet, ikame veya tamamlama ilişkisi olup olmadığı gibi bütün faktörler dikkate alınmalıdır.
Buna göre dava konusu başvurunun ... başvuru numaralı "..." ibaresinden oluştuğu, kapsamında 42.sınıftaki "Ürün testi ile ilgili danışmanlık hizmetleri; bileşen testi; malzeme testi ile ilgili danışmanlık hizmetleri; kalite kontrol ile ilgili danışmanlık hizmetleri; bilimsel test hizmetleri; ürün testi; kalite güvencesi için süreç izleme; kalite kontrol; üretilen malların kalite kontrolü; endüstriyel testler; çevresel test ve muayene hizmetleri; sertifika [kalite kontrol]; mühendislik hizmetleri; mühendislik raporlarının hazırlanması; yapıların analizi için mühendislik hizmetleri; anketlerin sağlanması [teknik]; anketlerin sağlanması [bilimsel]; gayrimenkul planlamasına ilişkin raporların hazırlanması; teknik fizibilite çalışmalarının yürütülmesi; ölçüm hizmetleri; hava akışı parçacık sayma hizmetleri; teknik muayene hizmetleri; binalar içindeki çevrenin ölçülmesi; yapı malzemelerinin yapısal davranışlarının analizi; malzeme analizi ile ilgili fizibilite çalışmaları; bina araştırma hizmetleri; iç mekan hava kalitesine ilişkin gayrimenkulün değerlendirilmesi ve test edilmesi; iç hava kalitesine ilişkin tamamlanmış binaların kalite kontrolü; iç hava kalitesine ilişkin yapıların analizi için mühendislik hizmetleri; yapı malzemelerinin emisyon testleri; uygunluk testi hizmetleri; malzeme testi; tekstil testi." mal ve hizmetlerin bulunduğu, itiraza dayanak markaların ise 2019/93373, 2019/51832, 2018/59334 sayılı ve "...", "...", "..." ibarelerinden meydana geldiği ve koruma kapsamında 01-45.sınıftaki bir kısım mal ve hizmetlerin yer aldığı, gözlenmektedir.
Buna göre, açıklanan kriterler çerçevesinde yapılan değerlendirmede, somut olayda dava konusu marka kapsamında yer alan 42.Sınıfın tüm alt gruplarındaki çekişme konusu hizmetler bakımından taraf markalarının emtia listeleri aynı/aynı tür hizmetlerden oluştuğu tespit ve kabul edilmiştir.
İşaretlerin benzerliğine gelince, bu değerlendirmede, önceki markanın ayırt edicilik düzeyi, tescil kapsamındaki mal/hizmetler yönünden tanımlayıcılığı ve bu nedenle zayıflığı ya da kullanımla sonradan yüksek ayırt edicilik veya tanınmışlık kazanıp kazanmadığı önemli bir faktördür. İşaretler de parçalara ayrılmadan ve bütüncül olarak değerlendirmeli, ancak markayı oluşturan dominant yada ayırt edici unsurlar akılda tutulmalıdır. Görsel, sescil ve kavramsal benzerlik ya da farkların, markanın genel izleniminde bıraktığı etki esas alınmalıdır.
Somut olayda çekişmeli başvuru standart karekterle yazılmış "..." ibaresinden oluşurken; itiraza dayanak ve dava dilekçesinde bahsi geçen markaların standart karekterle yazılı "...", "...", "..." ibarelerinden oluştuğu görülmektedir.
Dava konusu ... ibareli markanın beyaz zemin üzerine, siyah renk kullanılarak düz yazı karakteri ve tümü büyük harflerden oluşan ve figüratif hiçbir unsur taşımayan bir sözcük markası olduğu, anılan ibarenin dilimizde bilinen bir anlamının olmadığı, “...” olarak telaffuz edileceği, bununla birlikte markanın bir bütün olarak algılanacağı, başka bir ifadeyle tüketicinin anılan markayı unsurlarına bölerek algılamasına neden hiçbir durumun mevcut olmadığı, markanın esas unsurunun bu ibarenin bütününden oluştuğu davalı markasında münhasıran ve esas unsur olarak yer alan unsur ... ibaresidir.
Davacı yana ait markalara bakıldığında ise, "...", "...", "..." markalarının her birinde ön plandaki tek unsurun “...” kelimesi ve olduğu, ... ibaresi ile bu ibareye eklenmiş “long live earth, yaşasın dünya” gibi ek unsurlarına yer verildiği, markaların genelinin dünya şekli üzerinde ... kelimesi ve şekil unsurunun yer aldığı, alt kısımda ise ek unsurların kullanıldığı, davacının bir diğer markasının ise “...” esas unsurlu olup ilgili markada da ... güneşi şekil unsurunun yer aldığı görülmektedir. Davacı markaların ... kelimesi ile yaratılmış bir seri marka ailesinin mevcut olduğu görülmektedir. ... ibaresi bu markaların tamamında ayırt edici esaslı unsur veya esaslı unsurun bir parçası olarak yer almaktadır. Ayrıca, markalarda yer alan şekil (... Güneşi) unsurunun da ... ibaresi ile özdeşleşmiş ve markada esaslı unsurun bir parçası olarak yer almaktadır.
Taraf markaları arasında tek ortak kelime ... kelimesidir. Karşılaştırılan markalar esaslı unsurları, görsel özellikleri, telaffuzları ve yarattıkları kavramsal çağrışımlar yönünden aynı veya benzer görülmemektedir. Şöyle ki; taraf markaları anlamsal olarak incelendiğinde: Davalı markasındaki, “...” ibaresinin Türkçe’de ve yaygın olarak kullanılan diğer dillerde her hangi bir anlamına rastlanmamıştır. Davacı yanın “... ibaresi “...” anlamına gelmekte olup, ....'da Anadolu coğrafyasında devlet kurmuş önemli uygarlığının bir diğer adı olarak bilinmektedir. Bu itibarla markalar arasında herhangi bir anlamsal benzerlik bulunmadığı kanaatine varılmıştır. Ayrıca, ... ve ... ibareleri arasında işitsel olarak düşük düzeyde benzerlik de bulunmadığı kanaatine varılmıştır.
Davaya konu ... ibareli marka, davacının ... ibareli markalarını akla getirmemektedir. Tütekici davaya konu markayı parçalara ayırarak değil de bir bütün olarak değerlendirecektir. Başka bir anlatımla; taraf markalarında “...” harfleri aynı dizilimle yer almakla birlikte, bu harflerin yazılış, okunuş veya görünüş benzerlikleri iltibasın oluşması için tek başına yeterli görülmemektedir. Davalı başvurusu “...-,” değil, “...” ibaresinden oluşmaktadır. Bu bütünü oluşturan harflerin bir kısmının davacı markaları ile ortak olması benzerlik bulunduğunun kabulü için yeterli değildir. Davacı markalarında esas unsur olan ... ibaresi sadece üç harften oluşan bir kelimedir ve bambaşka kelimelerde bu üç harfin kullanılma ihtimali de oldukça yüksektir.
Özellikle ... gibi az sayıda harften oluşan kelimelerin, bağımsız anlamı olan başka kelimeler içinde yer alma ihtimali yüksektir. Nitekim TÜRKPATENT kayıtları 35194 adet “...” ibaresini içerir kayıtlı marka tespit edilmiştir. Bunların hepsinin bilinen ... markaları ile iltibas oluşturduğu söylenemez (örneğin; etik, etitronad, etisan, etizolam, etiteks, gözetim, marketi, ileti vb…). Zira ortalama bir tüketicinin, taraf markalarının salt birtakım harf dizilimsel benzerlik taşımalarından kaynaklı aralarında bir ilişki kurması mümkün olmadığı gibi “...” şeklinde hiçbir anlam işaret olmayan bu ortak harf dizilimi üzerinden bir algı edinimi mümkün görülmemektedir. Davaya konu ... markasını gören herhangi bir tüketicinin bu markayı ve ürünü doğrudan ya da dolaylı olarak ... markası ile ilişkilendirmesi söz konusu olmadığından davalı tescilinin davacı markasının ayırt edici karakterini zedelemesi de söz konusu olmayacaktır.
Bu haliyle taraf markaları bir bütün olarak karşılaştırıldıklarında görsel, işitsel ve anlamsal unsurların hiçbiri açısından, tüketicinin, işaretler arasında yanılgı yaşayabileceği mahiyette güçlü bir benzer algı ediniminin mümkün olmadığı düşünülmektedir. Nitekim taraf davaya konu markanın ilgili tüketici kitlesi dikkatli özenli ve seçici kimselerden oluştuğu gözetildiğinde ilgili tüketici grubunun davalı tarafa ait marka altında sunulan hizmetleri karıştırmak suretiyle satın alma yahut bu hizmetler yararlanma biçiminde bir yanılgıya düşme ihtimallerinin bulunmayacağı, aksinin hayatın olağan akışına ve normal hayat tecrübelerine de aykırı olacağı, esasen gerçekçi bir yaklaşım da olmayacağı, zira bu iki işareti karıştıracak olan kişilerin ortalama tüketici olarak dahi nazara alınmasının olanaksız olduğu, gerek bütünsel ve gerekse içerisinde bulunan unsurlar itibariyle başvuru konusu işaretin davacı markalarını sunan işletmeyle idarî ve ekonomik anlamda bağlantılı bir işletme tarafından piyasaya sunulduğu biçimde bir algılama oluşturmasının mümkün olmadığı değerlendirilmektedir. Zira 42. Sınıftaki hizmetlerin makul düzeyde bilgili ve dikkatli tüketicilerinin somut olayda farklı markalarla karşı karşıya olduklarını anlamaları neredeyse kaçınılmazdır.
Netice itibariyle başvuru kapsamında yer alan emtialar ve bu emtiaların ilgili tüketici kitlelerinin niteliği göz önüne alındığında, taraf markaları arasındaki bir kısım harfler bakımından oluşan işitsel benzerliğin markaların bütünsel algılarında oluşan belirgin farklılığın önüne geçmeye yeterli olmadığı, taraf markalarının gerek görünüm gerekse de telaffuz esnasında kulakta yarattığı algı açısından yeterince farklılaşmayı başardığı, bu iki ibarenin 42. Sınıflarda benzer görülen hizmetlerin ilgili tüketicileri ve hatta ortalama tüketiciler nezdinde dahi ilişkilendirilme ihtimallerinin bulunmayacağı, hal böyleyken işaretler arasında iltibas ihtimali mevcut olmadığı gibi tespiti yapılan ilgili tüketici nezdinde markaların aynı iktisadi– idari kaynaktan geldiği veya birbirlerinin serisi olarak algılanacağı kanaatine varılmasının da mümkün olmadığı kanaatine varılmıştır.
Tanınmışlık Hususunda Yapılan Değerlendirme
Tescil edilmiş veya tescil için başvurusu yapılmış markanın, toplumda ulaştığı tanınmışlık düzeyi nedeniyle haksız bir yararın sağlanabileceği, markanın itibarına zarar verebileceği veya tescil için başvurusu yapılmış markanın ayırt edici karakterini zedeleyici sonuçlar doğurabileceği durumda, tescil edilmiş veya tescil için başvurusu daha önce yapılmış bir marka sahibinin itirazı üzerine, farklı mal veya hizmetlerde kullanılacak olsa bile, sonraki markanın tescil başvurusu reddedilir denilmektedir. Bu anlamda tanınmışlık için; yukarıda sayılan koşullara ek olarak ulusal tescil şartı, niteliksel tanınmışlık ve markanın ününden haksız yararlanma olguları da aranır.
Bir markanın tanınmışlıktan yararlanması için yukarıda sayılan şartların gerçekleşmiş olması gerektiği, somut olay açısından ise davalının başvurusunun, davacı markaları açısından tanınmışlık düzeyi nedeniyle haksız bir yararın sağlanabileceği, markanın itibarına zarar verebileceği kanaatine varılamadığından, dosya içeriği itibari ile 6769 sayılı SMK’nın 6/5 maddesinde yer alan koşulların oluşmadığı gibi taraf markaları arasında 6769 sayılı SMK’nın 6/1 maddesi anlamında karıştırılma tehlikesi olmadığı ve dolayısıyla tanınmışlığın bu duruma bir etkisinin olmayacağı kanaatine varılmıştır.
Kötü Niyet Hususunda Yapılan Değerlendirme
Somut olayda, davalı şirket tarafından yapılan marka başvurusunun kötü niyetli olduğuna ilişkin somut veriler dosya kapsamında bulunmamakla ve markanın kullanılış amacı ve fonksiyonlarına aykırı bir şekilde, davacı veya iyiniyetli üçüncü kişileri baskı altında tutma, onlara şantaj yapma veya engelleme amacına ilişkin herhangi bir olgu ve olay söz konusu olmadığından, davalı şirketin kötü niyetli olmadığı kanaatine varılmıştır.
Hükümsüzlük talebi açısından; taraf markalarının benzer olmaması ve 6769 sayılı SMK’nın 6/1-5-9 bendi anlamında iltibas tehlikesinin mevcut olmaması nedeniyle hükümsüzlük şartlarının oluşmadığı kanaatine varılmıştır.
Taraflarca sunulan belgeler ile tüm deliller incelenmiş, alınan rapor ile tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirilmiş olup yukarıda açıklanan gerekçelerle, davanın reddine karar vermek gerekmiş, aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM:
1-Davanın REDDİNE,
2-Alınması gereken 80,70 TL harçtan peşin alınan 59,30 TL harcın düşümü ile 21,40 TL bakiye harcın davacıdan tahsili ile Hazine'ye gelir kaydına,
3-Davalılar kendilerini vekille temsil ettirdiği için AAÜT uyarınca 15.000,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalılara verilmesine,
4-Davacının yapmış olduğu yargılama giderlerinin üzerlerinde bırakılmasına,
5-Tarafların yatırdıkları gider avanslarından kalan tutarın HMK 333/1 uyarınca karar kesinleştiğinde iade işlemi yapılmak üzere tebliğden itibaren 15 gün içinde, banka hesap numarası bildirildiğinde hesaba aktarılmasına, aksi halde PTT aracılığı ile adreste ödemeli olarak gönderilmesine,
Dair verilen karar, taraf vekillerinin yüzüne karşı 6100 sayılı HMK'nun 341. ile 345. Maddelerine göre tebliğinden itibaren iki haftalık süre içinde Ankara Bölge Adliye Mahkemesine İstinaf Kanun Yoluna dilekçe ile başvurulabileceğine yönelik karar açıkça okunup, usulen anlatıldı.08/12/2022

UYAP Entegrasyonu