T.C. ... 2. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ Esas-Karar No: 2022/167 Esas - 2023/52
T.C.
...
2. FİKRÎ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
KARAR TÜRK MİLLETİ ADINA
Esas No : 2022/167
Karar No : 2023/52
Hakim : ...
Katip : ...
Davacı :...
Vekili : ...
Davalılar : 1-...
Vekili : ...
2-...
Vekili : ...
Dava : Marka İle İlgili ... Kararının İptali, Marka Hükümsüzlüğü İle Sicilden Terkin
Dava Tarihi : 30/04/2022
Karar Tarihi : 16/02/2023
Gerekçeli Kararın
Yazıldığı Tarih : 16/02/2023
Davacı vekili tarafından davalılar aleyhine açılan Marka İle İlgili ... Kararının İptali, Marka Hükümsüzlüğü İle Sicilden Terkin istemli davanın mahkememizde yapılan açık yargılaması sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :
DAVA :
Davacı vekili dilekçelerinde özetle; davalı yanın ... sayısı ve “...’’ şeklindeki başvurusunun ... Sınıf mal ve hizmetlerde gerçekleştirildiğini, müvekkilinin anılan markaya yönelik itirazlarının kısmen kabul edildiğini ve başvuru kapsamından “SINIF KODU: .. Müşterilerin malları elverişli bir şekilde görmesi ve satın alması için Alkollü içecekler (biralar hariç): Şaraplar, rakılar, viskiler, likörler, alkol içeren kokteyller.bir araya getirilmesi hizmetleri (belirtilen hizmetler perakende, toptan satış mağazaları, elektronik ortamlar, katalog ve benzeri diğer yöntemler ile sağlanabilir)” emtialarının çıkartıldığını, kalan emtialar bakımından verilen ret kararının hatalı olduğunu, bu nedenle ... sayılı ... kararının iptalinin gerektiğini, müvekkilinin tanınmış “...” markasının sahibi olduğunu, ayrıca “...” tanınmış markalarının da müvekkilinin olduğunu, bu tanınmışlığın “perakende satış hizmetleri”nde Kurum tarafından da tescil edildiğini, müvekkilinin ““...” şeklinde markaların sahibi olduğunu, bu markaların müvekkilinin tanınmış ... markasını taşıyan mağazalar zincirinde satışa konu edildiğini, dolayısıyla tanınırlık ve bilinirlik kazandığını, itiraza konu marka ile müvekkili markasının ayırt edilemeyecek kadar benzer olduğunu, her iki markanın da bütünsel algısının neredeyse aynı olduğunu, görsel ve işitsel olarak güçlü benzerlik taşıdıklarını, müvekkili markasının “...” olarak telaffuz edildiğini, itiraza konu markanın ise “...” şeklinde telaffuz edileceğini, müvekkilinin markasının ... Sınıflarda tescilli olduğunu, bu haliyle taraf markalarının kapsamları itibariyle, farklı sınıfları kapsasalar dahi, benzer olarak kabul edilmeleri gerektiğini, taraf markaları arasında iltibas ihtimali bulunduğunu, davalı başvurusunun kötü niyetle yapılmış bir başvuru olduğunu ifade ederek, ... ...’nın 04/03/2022 tarih ve ... sayılı kararının iptaline, ... sayılı "..." ibareli markanın tescil edilmesi halinde hükümsüzlüğü ile sicilden terkinine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP :
Davalı ... vekili cevaplarında özetle; kurum kararının yerinde olduğunu ve bu nedenle davanın reddine karar verilmesi gerektiğini ifade ederek, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı şirket vekili cevaplarında özetle; taraf markalarında yer alan emtiaların birbirinden farklı olduğunu, davacının dayanaksız olarak iddia ettiğinin aksine, davacı markası ile müvekkili markasının herhangi bir şekilde karıştırılması ve tüketici nezdinde iltibas durumunun mümkün olmadığını, tarafların faaliyet alanlarının da yine birbirinden farklı olduğunu, sonuç olarak taraf markaları arasında karıştırılma ihtimalinin ortaya çıkmayacağını ifade ederek, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davanın açılmasını müteakip yargılamaya katılımı olan tarafların dava, cevap, cevaba cevap, ikinci cevap dilekçeleri karşılıklı tebliğ olunmuş, sundukları deliller alınmış, marka tescil ve başvuru dosyaları ile alâkalı kayıtları getirtilmiş, dava şartları incelenmiş, ön inceleme duruşması yapılmış, taraflar sulhe teşvik olunmuş, arabulucuya gitme hakları hatırlatılmış, sonuç alınamaması üzerine uyuşmazlık konuları tespit edilmiş, tahkikat icra olunmasını müteakip, Hukuk Muhakemeleri Kanunu Yazı İşleri Yönetmeliği'nin 41/2. maddesi hükmü de gözetilerek taraf vekillerine tahkikat ve yargılamanın geneliyle ilgili son sözleri de sorulmuş; sözlü iddia ve savunmada bulunma olanağı tanınmıştır.
GEREKÇE :
Dosya uyuşmazlık konuları hakkında rapor tanzimi için bilirkişi heyetine tevdi edilmiş ve rapor tanzim ettirilmiştir.
Davacı ve davalılar arasındaki uyuşmazlık, başvuru markası ve mal/hizmetler ile itiraza mesnet markalar ve mal/hizmetler arasında benzerlik olup olmadığı, karıştırılma ihtimalinin olup olmadığı, ... kararlarının yerinde olup olmadığı, hükümsüzlük ile terkin şartlarının oluşup oluşmadığı, davacının tanınmışlık ve kötü niyet itirazının yerinde olup olmadığı, davalının yetki ve zamanaşımı itirazının yerinde olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.
Celp olunan tescil dosyaları kapsamından davalının ... sayılı "..." ibareli marka başvuru sahibi olduğu beyan, tevsik ve müşahede olunmaktadır.
Dava konusu davalının ... sayılı ve "..." ibareli markalar için 09/10/2020 tarihinde ... Sınıf mal/hizmetleri kaplayacak şekilde tescili için başvuruda bulunduğu, başvurunun yayımlanmasına karar verildiği, ilana karşı davacının .... "..." ibareli birtakım markalarına dayanarak itirazda bulunulduğu, itirazların ... Sınıf: "Müşterilerin malları elverişli bir şekilde görmesi ve satın alması için Alkollü içecekler (biralar hariç): Şaraplar, rakılar, viskiler, likörler, alkol içeren kokteyller.bir araya getirilmesi hizmetleri (belirtilen hizmetler perakende, toptan satış mağazaları, elektronik ortamlar, katalog ve benzeri diğer yöntemler ile sağlanabilir)" bakımından kısmen kabulüne karar verildiği, kısmi red kararına karşı davacının tekrar itirazda bulunduğu, ... ...’nın 04/03/2022 tarih ve ... sayılı kararıları ile itirazın reddine karar verildiği ve bunun üzerine işbu davanın süresinde açıldığı anlaşılmıştır.
Toplanan delillere, benimsenen bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre;
Dava konusu markanın ... sicil kaydından 28.04.2022 tarihinde hak sahibine yapılan noksan bildirimine rağmen mevzuatta öngörülen 2 aylık sürede tescil ücretinin yatırılmadığı, dolayısıyla markanın tescil işlemlerinin tamamlanmadığı anlaşılmıştır.
Dava konusu marka kapsamında ... kararı sonrasında kalan mal ve hizmetler ile, davacı yanın önceki tarihli markaları kapsamında yer alan mal ve hizmetler, farklı sınıf/alt sınıfları taşımaktadır. Her ne kadar sınıflandırma tebliğinde göre yapılan bu düzenleme, karşılaştırılan mal ve hizmetlerin değerlendirmesinde mutlak bir kriter değil ise de taraf markalarında kalan mal ve hizmetlere bakıldığında, gerçekten de birbirleri ile doğrudan benzerlik taşımayan, farklı tüketici gruplarına hitap eden, birbirleri yerine ikame edilebilirliği bulunmayan, birbirleri ile doğrudan rekabet ilişkisi içerisinde olmayan, satış, sunum ve pazarlama yöntemli farklı mahiyette mal ve hizmetler oldukları anlaşılmıştır.
Karıştırılma ihtimalinin öncelikli şartı taraf markaları kapsamındaki mal ve hizmetler bakımından aynı veya benzerlik düzeyinde bir ilişki bulunmasıdır. Somut olayda ise bu şart meydana gelmediğinden, karıştırılma ihtimali açısından bakıldığında gereken ikincil kriter olan işaretlerin, ilgili tüketiciler nezdinde birbirleri ile ilişkilendirilebilir bir benzerlik hali taşıyıp taşımadıklarının bakılmaksızın SMK m. 6/1 düzenlemesinde yer alan şartların somut uyuşmazlık açısından meydana gelmediği kanaatlerine varılmıştır.
Mevzuatımızda yer alan düzenleme uyarınca tescil edilmiş veya tescil başvurusu daha önceki tarihte yapılmış bir markanın, Türkiye’de ulaştığı tanınmışlık düzeyi nedeniyle haksız bir yararın sağlanabileceği, markanın itibarının zarar görebileceği veya ayırt edici karakterinin zedelenebileceği hâllerde, aynı ya da benzer markanın tescil başvurusu, haklı bir sebebe dayanma hâli saklı kalmak kaydıyla, başvurunun aynı, benzer veya farklı mal veya hizmetlerde yapılmış olmasına bakılmaksızın önceki tarihli marka sahibinin itirazı üzerine reddedilir. Görülebileceği üzere tanınmışlık kapsamında koruma elde edilebilmesi için önceki tarihli markanın tanınmış olması, önceki tarihli marka ile sonraki tarihli başvurunun aynı veya benzer olması ve uygulamada/doktrinde öngörülen üç şarttan birinin gerçekleşmesi gerekmektedir. Bu nedenle, markanın tanınmışlığı ve anılan şartlardan en az birinin varlığı söz konusu tescil engelinin ortaya çıkması açısından bir zorunluluktur.
Markanın tanınmışlığı nedeniyle haksız yarar sağlanmasının esasen, tanınmış markanın sahip olduğu imajın devri suretiyle gerçekleşebileceği kabul edilmektedir. Bu şekilde imaj devrinden söz edilebilmesi için haksız yarar sağladığı iddia edilen marka ile tanınmış markanın tescil edildiği mal veya hizmetler arasında bir bağlantı kurulması ihtimali aranmaktadır. Markanın itibarına zarar verilmesi kavramı markanın tanınmışlığından haksız yararlanılması kavramı ile yakın bağlantılı olup bu iki şartın çoğu kez örtüştüğü kabul edilmektedir. Genel ayrım olarak, tanınmış markadan haksız yararlanmanın, kullanan açısından ekonomik açıdan bir artışı ifade etmesine rağmen, itibarına zarar vermenin marka sahibinin ekonomik açıdan zarar görmesini ifade ettiği hususu vurgulanmaktadır. Markanın itibarına zarar verilmesi genellikle tanınmış markanın olumsuz imaj yükletilmesi tehlikesiyle karşılaştığı durumlara ilişkin olup bu hususun tanınmış marka sahibi tarafından ispatlanması gerekir. Markanın ayırt edici karakterinin zedelenmesinin (sulandırılma) tanınmış markanın aynısının veya benzerinin kullanıldığı her durumda söz konusu olacağı sonucuna varılması söz konusu değildir. Ayırt edici karakterin zedelenmesinin, sonraki tarihli marka ile tanınmış marka arasında düşünsel bir bağın mevcut olması ve bu durumun tanınmış markanın marka değerini tehlikeye düşürmesi halinde söz konusu olabileceği kabul edilmektedir. Ayrıca markaların ilgili olduğu mal ve hizmetler birbirine ne kadar yakınsa ayırt edici karakterin zedelenmesinin de o kadar olası olduğu vurgulanmaktadır. Tanınmış markanın aynısının veya ayırt edilemeyecek kadar benzerinin kullanılması halinde markanın ayırt edici karakterinin zarar görmesi olasılığı artmakta, markalar arasındaki benzerlik azaldıkça, bu tehlike de azalmaktadır.
Yukarıda da belirtildiği üzere bu hallerden her birisinin aynı anda mevcudiyeti mecbur olmayıp bunlardan herhangi birisinin varlığının maddenin uygulanabilirliği açısından yeterli olduğu kabul edilmektedir.
Bununla birlikte toplumda tanınmışlık düzeyine erişmiş tescilli bir markanın aynısını ya da benzerini, benzer ya da farklı bir mal veya hizmette tescil ettirmek isteyen kişinin tescil başvurusu, ancak "tescil ettirmek istediği markanın toplumda ulaştığı tanınmışlık düzeyi nedeniyle kendisine haksız bir yarar sağlayabilecek markanın itibarına bir zarar verebilecek veya ayırt edici karakterini zedeleyebilecek” ise engellenebilir. Zira bir markanın tescili ile maksat, bir başka markanın şöhretini sömürmek veya en azından yararlanmak ise ya da böyle bir tescil o markanın reklam gücünü veya işletme ile olan bağlılığını zayıflatacak mahiyette ise, tescilinin engellenmesi mümkündür. Ancak Yüksek Mahkemenin de birçok içtihatında belirttiği üzere tanınmış bir markanın, farklı sektörlere ilişkin mal veya hizmetlerde de korunabilmesi için, birçok durumda, sonraki işaret ile tanınmış marka arasındaki ilişkinin benzerlikten öte ayniyet düzeyinde olması aranmaktadır.
Keza yine tanınmış marka korumasının temeli iltibas ihtimaline dayalı olmadığı gibi her durumda emtialar arasındaki ilişkinin varlığına da bağlı değildir. Zira tanınmış markalara sağlanan koruma önlemleri, sonraki markanın tescili yoluyla marka sahibinin, tanınmış markanın itibarına ve ayırt edicilik düzeyine zarar verme, bu markadan imaj transfer etme ve böylelikle haksız yarar sağlama çabalarının önüne geçilmesi için getirilmiş önlemler olup bu durum markanın sulandırılması olarak öğretide tanımlanmaktadır.
Başka bir ifadeyle tanınmış marka görüldüğünde, tüketicilerin aklına eskiden refleks halinde tek bir işletme gelirken, bu markanın farklı mal ya da hizmetlerde tescili suretiyle markanın zaman içerisinde sulandırılması söz konusu olacak, böylelikle ayırt edicilik karakterine ve tanınmışlığına zarar verilecek, yeni durum sebebiyle eskiden olduğu gibi kişilerin aklına sadece tek bir ticari işletme gelmeyecektir. Böylesi bir durumda ise, büyük emek, çaba, zaman ve masrafla tanınmış hale getirilen markanın işlevleri (ayırt edicilik, garanti, reklam, iletişim) zaafa uğratılmış olacaktır.
Somut olayda davacı yanın işlem dosyasına dayanak yaptığı markaların tanınırlığı iddiasını destekler deliller sunmadığı, hükümsüzlük talepli dava dosyası ekinde yer alan bir klasör delilin ise dava konusu markanın tescil süreci tamamlanmış ve tescil edilmemiş olduğu, kaldı ki anılan deliller de esasen “...” markasının tanınırlığı iddialarına yönelik deliller olduklarının görüldüğü, bu halde davacı taraf markalarının tanınırlığı konusunda bir kanaate varılmasının mümkün olmadığı anlaşılmıştır.
Her ne kadar dava konusu "..." markasını oluşturan işaret ile davacı yanın "..." ve "...+..." markaları, markaları meydana getiren sözcük unsurlarının harf dizilimleri açısından son derece yüksek bir benzerlik taşımakta oldukları, dava konusu markanın, davacı markalarının orta kısmından “...” işareti kullanılmaksızın tamamen düz yazı şeklinde yazılmış bir versiyonu olduğu algısını yarattığı, buna bağlı olarak tüketicinin taraf markaları ile aynı ya da benzer emtialarda karşı karşıya kalması halidne anılan markalardan hangisinin kime ait olduğu, hangisinin daha evvelden deneyimlediği marka olduğunu ilk bakışta anlaması ihtimalinin son derece düşük olduğu, bu durumun normal şartlarda karıştırılma ihtimalini de beraberinde getireceği, nitekim Kurum tarafından da taraf markaları arasındaki bu benzerliğin, ... Sınıftaki bir kısım hizmetler bakımından iltibasa yol açacağı kabul edilmiş olmakla birlikte mevcut durumda, davacı markalarının tanınırlığı hususunda bir kanaate varılması mümkün olmadığından, benzer olarak görülmeyen mal ve hizmet sınıflarda, davacı markasının ek bir korumadan yararlanma ihtimalinin de bulunmayacağı kanaatine varılmıştır.
Türk hukukunda kötü niyet; “bilerek ve haksız bir avantaj kazanmak veya başkalarına zarar vermek amacıyla genel olarak kabul edilmiş ahlaki davranışların ve dürüst ticaret ilkelerinin dışında davranmak” olarak tanımlanmıştır. Buna göre bir hakkın açıkça kötüye kullanılmasını hukuk düzeni korumamaktadır.
Nitekim sınai mülkiyet haklarına özgü yürürlükte düzenleme uyarınca da kötü niyetle yapılan marka başvuruları da itiraz üzerine reddedilebileceği gibi tescilli bir markanın da kötü niyetli tescil iddiasına dayalı hükümsüzlüğü talep olunabilecektir.
Buna göre bir marka başvurusunun kötü niyetli bir başvuru olarak değerlendirebilmesi için, başvuru anında, markanın amacı ve temel işlevi dışında bir amaçla kullanılmak istenildiğinin ispatlanması gerekmektedir. Dolayısıyla kötü niyetin kabulü için, marka için başvuruda bulunan kişi, markanın temel işlevleri olan ürünün işletmeye aidiyetini sağlama ve diğer ürünler karşısında ayırt edicilik sağlama fonksiyonu dışında bir amaçla veya marka üzerindeki gerçek hak sahibinin markadan yararlanmasını engellemek veya markanın ün ve şöhretinden yararlanmak suretiyle haksız çıkar edinme gibi bir amaçla hareket etmelidir.
Somut uyuşmazlıkta ise davacı yanın kötü niyet iddialarını temel olarak iltibas ihtimali değerlendirmesine ve tanınmışlık iddialarına dayandırdığı, açıklanan nedenlerle davacının kötü niyet iddialarının ispatlanamadığı kanaatlerine varılmıştır.
Neticede; dosya incelendiğinde, bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamından;
Dava konusu davalının ... sayılı marka başvurusu kapsamında ... kararı sonrasında kalan mal ve hizmetlerin, davacı yanın önceki tarihli dayanak markaları kapsamındaki mal ve hizmetler ile aynı ya da benzer olmadığı, bu nedenle iltibas ihtimaline yönelik ilk şart meydana gelmediğinden, işaretler arasında görsel, işitsel veya kavramsal bir benzerliğinde bulunmadığı, davacı tarafa ait önceki tarihli markaların tanınırlığı iddiasına dayanak delillerin işlem dosyasında mevcut olmadığı, SMK m. 6/5 koşullarının somut olayda oluşma riski bulunduğu konusunda bir kanaate varılamadığı, kötü niyet iddialarının ispatlanamadığı, ... kararlarının yerinde olduğu ve iptali koşullarının oluşmadığı, hükümsüzlük ile terkin koşullarının oluşmadığı, bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamından anlaşıldığından, davanın reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M :
Davanın Reddine,
Alınması gereken 179,90.-TL harçtan, peşin alınan 80,70.-TL harcın mahsubuyla, eksik kalan 99,20.-TL harcın davacıdan alınarak hazineye irad kaydına,
Davacının yapmış olduğu yargılama giderlerinin kendisi üzerinde bırakılmasına,
Davalı kurum ve davalı şirket kendilerini vekille temsil ettirdiklerinden Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince hesap olunan takdiren 15.000,00.-TL maktu ücreti vekaletin davacıdan alınarak davalılara verilmesine,
Davalıların yapmış olduğu bir gider olmadığından bu konuda bir karar verilmesine yer olmadığına,
Yatırılan ve kullanılmayan gider avansının, hükmün kesinleşmesini müteakip re'sen yatıran tarafa iadesine,
Dair, taraf vekillerinin yüzlerine karşı, tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içinde ... Bölge Adliye Mahkemesi'ne İstinaf yolu açık olmak üzere verilen karar, açıkça okunup usulen anlatıldı.16.02.2023
Kâtip Hâkim ...
✍e-imzalıdır ✍e-imzalıdır
Dilekçeniz oluşturuluyor. Bu süreç biraz zaman alabilir, ancak sıkılmamanız için aşağıda dilekçe oluşturulmasını istediğiniz konuda benzer içtihatları listeledik. İncelemek isteyebilir veya bekleyebilirsiniz. Dilekçeniz oluşturulduktan sonra ekranda sizinle paylaşılacaktır. Sabrınız için teşekkür ederiz!