T.C. ANKARA 1. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ Esas-Karar No: 2022/288 Esas - 2022/350
T.C.
ANKARA
1. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA
GEREKÇELİ KARAR
ESAS NO : 2022/288
KARAR NO : 2022/350
DAVA : Marka İle İlgili Kurum Kararının İptali, Marka Hükümsüzlüğü
DAVA TARİHİ : 02/01/2018
KARAR TARİHİ : 08/11/2022
Mahkememizde görülmekte olan marka ile ilgili kurum kararının iptali, marka hükümsüzlüğü davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
DAVA:
Davacı vekili dava dilekçesiyle; müvekkili şirketin 2002 yılında kurduğu ... okulları adı altında eğitim sektöründe faaliyet gösterdiğini, müvekkilinin “...” ibareli çok sayıda tescilli markasının bulunduğunu, davaya konu markanın tescili halinde müvekkili markaları ile iltibas doğuracağını, davaya konu marka ile müvekkili markalarının benzerlik teşkil ettiğini, davaya konu markaya esas unsurun “...” ibaresi olduğunu, yine yeşil renk, ağaç ve çiçek unsurlarını ihtiva ettiğini, dava konusu markada, davalı şirketin sınırsız sayıda seçenek özgürlüğü olduğu halde, müvekkilinin tanınmış markaları ile özdeşleşen yeşil, beyaz ve şekil unsuru kombinasyonunu markasında kullanmasının müvekkiline ait markalar ile benzeştirme amacı taşıdığını, davalı şirkete ait davaya konu markanın, imaj transferinin tamamen müvekkili şirkete ait markalara benzediğini, taraf markalarının 29. Sınıfta benzer olduklarını, 29 sınıfa ilişkin malların bir kısmı çıkartılırken, diğer kısmının çıkarılmamasının yerinde olmadığını, müvekkilinin 2010/28470, 2010/29056 ve 2010/30364 sayılı markalarının 29. Sınıfta tescilli olduğunu, davalı yana ait markada yer alan “et, balık, kümes ve av hayvanlarının etleri ile her nevi işlenmiş et ürünleri. Hazır çorbalar, bulyonlar. Süt ve süt ürünleri (tereyağı dahil)” emtialarının müvekkiline ait 2010/29056 ve 2010/30364 sayılı markalarda açıkça yer aldığını, ancak YİDK kararında bu markaların değerlendirme kapsamına alınmadığını, 29. Sınıftaki emtiaların birbiri yerine ikame edilebilir olduklarını, örneğin fındık ve fıstık ezmeleri ile tahinler emtialarının aynı yerde yan yana satıldığını, mezkur markalar birbirine benzediğinden, aynı sınıfta ve bağlantılı benzer mallar için iltibasın kaçınılmaz olacağını, müvekkilinin ... markalarının aynı zamanda T/02430 sayısı ile tanınmış marka statüsünde tescilli olduğunu, tanınmış markaların farklı mal ve hizmetler yönünden yapılan başvuruları da engelleyebileceğini, dolayısıyla tanınmış markanın benzeri olan bir işaretin tescilinin talep edilmesi halinde, başvurunun sırf tanınmışlıktan ötürü dahi reddedilmesi gerektiğini, davaya konu başvurunun kötüniyetli olduğunu belirterek Yeniden İnceleme ve Değerlendirme, Kurulu’nun 01.11.2017 tarih ve 2017-M-9482 sayılı kararının iptaline, dava konusu marka tescil edildiği takdirde hükümsüzlüğüne karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP:
Davalı Şirket vekili cevap dilekçesiyle; müvekkili şirketin uzun yıllardır tarım ve hayvancılık sektöründe faaliyet gösterdiğini, dava konusu edilen markanın, müvekkili şirket adına tescilli olup müvekkili şirket ile grup şirketi ve kardeş şirketi olan ... ... Gıda Tarım ve Hayvancılık Ürünleri San. Ve Tic. A.Ş. tarafından aralarındaki anlaşma gereği kullanıldığını, “...” ibaresinin davacının tekeline bırakılmasının kabul edilebilir olmadığını, müvekkili şirketin ticaret unvanını yıllardan beri kullandığını, bu durumun davacı markalarına tecavüz olarak adlandırılmasının kötü niyetli olduğunu, müvekkilinin çok sayıda tescilli markasının bulunduğunu, bu markaların “...” ve “...” esas unsurlarına sahip olduğunu, dava konusu markadaki logonun müvekkili şirket tarafından uzun yıllardır kullanıldığını, müvekkil sadece söz konusu ibareye eklemeler yaparak markalarını genişlettiğini, müvekkili şirketin zaten 5 yılı aşkın süredir dava konusu ibareyi kullanmakta olduğunu, davacının da bu zamana kadar müvekkili kullanımlarına karşı bir itirazının bulunmadığını, davacının 29. Maddede tescilli olduğunu ileri sürdüğü markaların, markaların asıl sahibi olan ... Şirketler Grubu Holding A.Ş.’den devir suretiyle alınmış olduğunu, zaten müvekkilinin de markalarının aynı şirketten devraldığını, müvekkilinin zaten 29. Sınıfta “... süt” markalarının bulunduğunu, davacı yanın iddialarının aksine “...” ibaresini 29. Sınıfta yıllardan beri kullanmadığını, müvekkili markalarının sadece “...” ibaresinden oluşmadığını, gerek tescil edilen marka şekil gerek ayırt edici unsurlar gerekse tescilli olduğu sınıf bakımından farklı olduğunu, markanın bütün olarak şekil ve sözcük unsurundan oluştuğunu, şekil unsurunun ayırt edici olması halinde markanın da bütün olarak ayırt edicilik kazanabileceğini, markaların parçalara ayrılarak karşılaştırılmalarının doğru olmayacağını, taraf markalarının hitap ettikleri tüketici kitlesinin tamamen bilinçli tüketicilerden oluştuğunu, taraf markaları arasında markasal veya işletmesel bağlantı kurulmasına neden olacak bir karıştırılma ihtimalinin bulunmadığını, müvekkilinin tamamen kendi özgü unsurları ile ayırt edici niteliğe sahip markasının, ilgili sektörde de yoğun kullanım sonucu tanınır hale geldiğini, ... ibaresinin pek çok firma tarafından marka olarak ya da ticaret unvanı olarak kullanıldığını, hal böyleyken gerçekleştirilen itirazların yerinde olmadığını, taraf markalarının kolaylıkla ayırt edilebilir olduklarını, belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı Türk Patent vekili cevap dilekçesiyle; açılan davanın yerinde olmadığını, YİDK kararının usul ve yasaya uygun bulunduğunu belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
YARGILAMA:
Mahkememizce, 21/12/2021 tarih 2021/215 E. 2021/431 K. sayılı karar ile; iddia, savunma ve tüm dosya kapsamına göre, 556 sayılı KHK’nın 8/1-b maddesi anlamında iltibas ihtimalinin ilk şartı olan emtiaların benzerliği kriterinin somut uyuşmazlık açısından sağlanmış olduğu, başvuru konusu marka incelendiğinde, ... Yıldız Peyniri+şekil ibareli markada, markanın bütüne hakim ve ön plana çıkacak bir şekilde yazılmış “...” ibaresi, bu ibarenin hemen alt kısmında “yıldız peyniri” şeklinde peynirin cinsini ifade eder tanımlayıcı bir ibareye, “...” ibaresinin üstünde ise oldukça küçük bir şekilde yazılmış ve tüketicinin ilk bakışta fark etse dahi algısında geri planda kalacak “...” ibarelerine yer verildiği, bunun dışında markanın genel anlamda yeşilin tonlarında kompoze edildiği, “ğ” hafinin şapkasının yaprak şeklinde stilize edildiği ve yine markada bütüne etkisi oldukça zayıf sair bir kısım grafik etkilerine yer verildiği, her ne kadar taraf markalarının sahip oldukları bütünsel görünümlerde, farklı birtakım sözcük ve figür unsurları bulunmakta ise de tüketicinin taraf markalarının tamamında derhal algılayacağı ilk ibarenin “...” sözcüğünün kendisi olması nedeniyle taraf markaları arasında görsel anlamda bir benzerliğin bulunduğu, bu benzerliğin yine markalar hakim renk unsurunun da “yeşil” olması nedeniyle pekişeceği, markalar kapsamındaki benzer görülen emtiaların bir markette, bakkalda ya da bu tür perakende gıda ürünlerinin satıldığı herhangi bir yerde bir arada ve “gıda ürünleri” reyonlarında tüketiciye ulaştırıldığı göz önüne alındığında, tüketicinin benzer mahiyetteki bu emtialarda ortak “...” ibaresini görmesi halinde bir an için iki farklı marka karşısında olduğunu belli bir inceleme süreci sonunda anlasa dahi iki marka arasında iktisadi ya da idari bir bağlantı olduğu yanılgısına düşebileceği, dava konusu markanın tescili kapsamında kalan emtia yönünden de 556 s. KHK 8/1-b maddesi uyarınca iltibas ihtimalinin oluştuğu düşünüldüğünden bu emtia yönünden de YİDK kararının iptali ve dava konusu markanın hükümsüzlüğü koşullarının oluştuğu, davacı yan markalarının tanınmışlığının uyuşmazlık konusu 29. Sınıftaki emtialara sirayet etmeyeceği, kötüniyet iddiası ispat edilemediği, davalının, müktesep hak iddiasının temelindeki markalar ise 2012/56941, 2012/56931, 2012/56927 şeklindeki “... SÜT” ibareli olup her üç markanın da ortak olarak “...” ibaresi içermekle birlikte dava konusu markadan tamamen farklı görsel mizanpajlara sahip olduğu görüldüğünden ve ayrıca yine anılan markaların tescil tarihleri göz önünde bulundurulduğunda başvuru tarihi itibariyle uzun süreli birlikte eş zamanlı kullanımın ispatlanmadığı gibi çekişmesiz hale gelmediği ve müktesep hakka konu olamayacağı, müktesep hak iddialarının yerinde olmadığı gerekçesi ile davanın kabulü ile YİDK'nın 08/12/2016 tarih 2016-M-12146 sayılı kararının iptaline karar verilmiştir.
Karara karşı taraf vekilleri ayrı ayrı istinaf kanun yoluna başvurmuştur.
Ankara BAM 20. HD'nin 30/06/2022 tarih 2022/854 E. 2022/996 K. sayılı ilamıyla;
'' 1-Dava, marka ile ilgili Kurum kararlarının iptali istemine ilişkindir. İnceleme, 6100 sayılı HMK'nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır. 6100 sayılı HMK’nın 294. maddesi gereğince mahkeme, yargılamanın sona erdiği duruşmada hükmü vererek tefhim eder. Hükmün tefhimi, her halde hüküm sonucunun duruşma tutanağına geçirilerek okunması suretiyle olur. Zorunlu nedenlerle sadece hüküm sonucunun tefhim edildiği hallerde, gerekçeli kararın tefhim tarihinden başlayarak bir ay içinde yazılması gerekir. HMK.’nın 297/2. maddesi gereğince, hükmün sonuç kısmında, gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, taleplerden her biri hakkında verilen hükümle taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, sıra numarası altında, açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gerekir. Yine HMK.’nın 298/2. maddesi gereğince de gerekçeli karar, tefhim edilen hüküm sonucuna aykırı olamaz. Kararın gerekçesi ile hükmün birbirine uyumlu olması gerekir. Öte yandan, kısa kararla gerekçeli kararın çelişkili olması, yargılamanın aleniyetine ve kararların alenen tefhim edilmesine ilişkin Anayasa’nın 141. maddesine de aykırı bir durum yaratır. Ayrıca anılan husus kamu düzeni ile ilgili olup, gözetilmesi yasa ile hakime yükletilmiş bir ödevdir. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun 2009/19-109 Esas ve 2009/123 Karar sayılı ilamında değinildiği üzere, 10.04.1992 tarih, 1991-7 Esas 1992-4 Karar sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı, hâkimin tefhim etmiş olduğu kısa kararla gerekçeli kararın uyum içinde olması gerektiğini öngörmektedir. Yargı erkinin görev ve yetkisi, Anayasa ile yasaları amaçlarına uygun olarak yorumlayıp uygulamak, keza İçtihadı Birleştirme Kararlarının bağlayıcılığını gözetmekten ibarettir. Kısa kararla gerekçeli karar ve hüküm arasındaki çelişkiye cevaz verilmemesinin amacı, kamunun mahkemelere olan güveninin sarsılmamasına yöneliktir. Tefhim edilen hüküm başka, gerekçeli karardaki hüküm veya gerekçe başka ise bu durumun, mahkemelere olan güveni sarsacağı tartışmasızdır. İçtihadı Birleştirme Kararında bu konuya çok büyük bir önem verilmiş, çelişkinin varlığı tespit edildiği takdirde, başka hiçbir incelemeye gerek görülmeksizin ve tarafların bu konuyu temyiz sebebi yapıp yapmadıklarına bakılmaksızın, kararın salt bu nedenle bozulması gerektiğine işaret edilmiştir. Somut uyuşmazlıkta da, davacı tarafça 2017-M-9482 sayılı YİDK kararının iptali ve 2016/72141 sayılı markanın hükümsüzlüğü talep edilmiş olup, mahkemece de bu YİDK kararının inceleme konusu yapıldığı, gerekçe kısmında YİDK kararının ve markanın hükümsüzlüğü koşullarının oluştuğunun kabul edildiği anlaşılmaktadır. Ancak mahkemece bu YİDK kararı uyarınca inceleme yapılmış olmasına ve gerekçede YİDK kararının iptali ve marka hükümsüzlüğü koşullarının oluştuğunun belirlenmesine rağmen, kısa kararda ve gerekçeli kararın hüküm kısmında, davanın kabulüne karar verilip, dava konusu 2017-M-9482 sayılı YİDK kararı ile 2016/72141 sayılı markanın hükümsüzlüğüne dair bir karar verilmemiş, dosya ile hiç ilgisi bulunmayan başka bir YİDK kararı olan 2016-M-12146 sayılı YİDK kararının iptaline karar verilmiştir. Bu husus, az yukarıda açıklanan kısa karar ile gerekçeli kararın birbirine uygun olması gerektiğine ilişkin ilke ve yasa hükümlerine aykırıdır. O halde anılan İçtihadı Birleştirme Kararı gereğince, çelişki giderilecek şekilde yeniden bir karar verilmesi zorunlu olduğundan, usul ve yasaya aykırı olan hükmün kaldırılması gereklidir. Her ne kadar bölge adliye mahkemeleri, hukuki denetimin yanında aynı zamanda maddi vakıa incelemesi de yaparak, tahkikat sonucuna göre yeniden esas hakkında hüküm kurabilir ya da yargılamada eksiklik bulunmamakla beraber, kanunun olaya uygulanmasında hata edilip de yeniden yargılama yapılmasına ihtiyaç duyulmadığı takdirde, veyahut kararın gerekçesinde hata edilmiş ise düzelterek yeniden esas hakkında karar verebilirse de somut olayda, kısa karar ile gerekçeli kararın hüküm fıkrası çelişkili olduğundan, ortada hukuki ve maddi vakıa denetimine elverişli bir hüküm bulunmamaktadır. Bu nedenle HMK'nın 353/1-a-6. maddesi uyarınca, davanın yeniden görülüp yeni bir karar verilmesi için ilk derece mahkemesine ait kararın esası incelenmeden kaldırılmasına ve dosyanın ilk derece mahkemesine gönderilmesine karar vermek gerekmiş, aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir. 2-İstinaf kararının neden ve şekline göre, taraf vekillerinin diğer istinaf itirazlarının incelenmesine şimdilik gerek görülmemiştir.'' gerekçesiyle ''HMK'nın 353/1-a-6 maddesi gereğince taraf vekillerinin istinaf itirazların kabulü ile, Ankara 1. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesince verilen 21/12/2021 tarih ve 2021/215 E. - 2021/431 K. sayılı kararının KALDIRILMASINA; dosyanın, davanın yeniden görülmesi için mahkemesine İADESİNE, taraf vekillerinin diğer istinaf itirazlarının bu aşamada incelenmesine yer olmadığına...'' şeklinde karar verilmiş dava mahkememizin 2022/288 E. sırasına kaydedilmiştir.
GEREKÇE:
Toplanan delillere, alınan bilirkişi raporuna ve tüm dosya kapsamına göre;
Türk Patent'den celbedilen işlem dosyasının tetkikinden; dava konusu 2016/72141 sayılı markanın 06.09.2016 tarihinde 29. ve 35. Sınıf mal ve hizmet gruplarında “... ŞİRKETLER GRUBU HOLDİNG A.Ş.” adına tescil başvurusuna konu edildiği, başvurunun yapılan ilk incelemelerin ardından 27.10.2016 tarih ve 263 sayılı bültende ilanına karar verildiği, davacı yanın söz konusu yayına karşı önceki tarihli “...” esas unsurlu bir kısım önceki tarihli markalarına dayalı olarak itirazlarda bulunduğu, yapılan bu itirazların Markalar Dairesi Başkanlığı’nın 26.05.2017 tarihli kararı neticesinde, davacının 2010/28470 ve 2013/32176 sayılı markaları gerekçe gösterilmek suretiyle kısmen kabul edilerek başvuru kapsamından 35. Sınıf hizmetlerin tamamı, 29. Sınıfta ise “kuru bakliyat. Zeytin, zeytin ezmeleri.yenilebilir bitkisel yağlar.yumurtalar, yumurta tozları.patates cipsleri” emtialarının çıkartıldığı, başvuru kapsamında kalan 29. Sınıftaki “Et, balık, kümes ve av hayvanlarının etleri ile her nevi işlenmiş et ürünleri. Hazır çorbalar, bulyonlar. Süt ve süt ürünleri (tereyağı dahil). Kurutulmuş, konservelenmiş, dondurulmuş, pişirilmiş, tütsülenmiş, salamura edilmiş her türlü meyve ve sebzeler, salçalar. Kuru yemişler. Fındık ve fıstık ezmeleri, tahin.”Emtiaları yönünden ise yapılan itirazların reddine karar verildiği, davacı yanın verilen bu karara karşı, marka başvurusu kapsamında kalan sair emtialar yönünden de markanın reddi gerektiği gerekçesiyle bir kez daha itirazda bulunduğu, yapılan itiraz neticesinde Yeniden İnceleme ve Değerlendirme, Kurulu’nun 01.11.2017 tarih ve 2017-M-9482 sayılı kararı neticesinde özetle; “2016/72141 sayılı başvurunun 2010/284701ve 2013/32176 sayılı markalara dayanılarak 556 s. KHK’nın 8. Maddesi çerçevesinde kısmen reddi kararına karşı başvuru sahibinin ret kararının kaldırılması talebiyle 2002/32050, 2004/29747, 2005/07283, 2010/28470, 2011/43027, 2011/43030, 2011/56894, 2011/73094, 2012/06122, 2012/06143, 2012/08290, 2012/08300, 2012/107426, 2013/27954, 2013/27968, 2013/27974, 2013/27979, 2013/27983, 2013/27985, 2013/27986, 2013/27993, 2013/27996, 2013/27998, 2013/28001, 2013/28002, 2013/28006, 2013/28012, 2013/28014, 2013/28034, 2013/28038, 2013/28042, 2013/32176, 2013/32181, 2013/50304, 2013/55900, 2014/107174, 2014/110099, 2014/110105, 2014/110114, 2014/110121, 2014/110124, 2014/110161, 2014/110145, 2014/110142, 2014/110137, 2014/110130, 2014/110273, 2014/110278, 2014/24693, 2014/24697, 2014/24708, 2014/24716, 2014/24721, 2014/24729, 2014/24733, 2014/24738, 2014/24745, 2014/24761, 2014/24771, 2014/24774, 2014/29544, 2014/31520, 2014/32176, 2015/09117, 2015/111419, 2015/111435, 2015/69580, 2016/48918 ve 2016/76847 sayılı markalara dayanılarak başvurunun tümüyle reddin talep ederek yaptığı itirazlar incelenmiştir. Yapılan inceleme sonucunda, başvuru ile kısmi redde dayanak gösterilen 2010/28470 ve 2013/32176 sayılı markaların, itiraz üzerine çıkartılan aynı/aynı tür mal ve hizmetler üzerinde bağlantı kurulması ihtimali dahil karıştırılma ihtimaline yol açabilecek derecede benzer olduğu belirlenmiştir. Diğer taraftan, 556 sayılı KHK 8. Maddesi kapsamında verilen kısmi ret kararı sonrasında başvuru kapsamında kalan 29. Sınıf “Et, balık, kümes ve av hayvanlarının etleri ile her nevi işlenmiş et ürünleri. Hazır çorbalar, bulyonlar. Süt ve süt ürünleri (tereyağı dahil). Kurutulmuş, konservelenmiş, dondurulmuş, pişirilmiş, tütsülenmiş, salamura edilmiş her türlü meyve ve sebzeler, salçalar. Kuru yemişler. Fındık ve fıstık ezmeleri, tahin.” Malları ile aynı veya aynı tür malların itiraz gerekçesi markaların kapsamında bulunmaması hususu, başvuru ile itiraz gerekçesi markaların yüksek derecede benzer olmamaları; ihtilaflı “...” ibaresi esas unsur konumunda bulunuyor olsa da marka örneğinde birçok tali ve stilize başka unsurlar bulunduğu hususu ile birlikte ele alındığında, başvuru ile itiraz gerekçesi markalar arasında kısmi ret kararı sonrası başvuru kapsamında kalan mallar bakımından karıştırılma veya ilişkilendirilme ihtimallerinin ortaya çıkmayacağı sonucuna ulaşılmıştır. Son olarak, itiraza dayanak gösterilen “...” ibaresini içeren markaların işbu başvurunun tescile konu malların ait olduğu alanda bilinir olduğu yönünde herhangi bir bilgi ya da belgenin bulunmadığı göz önüne alındığında eşya listesinde kalan mallar üzerinde 556 s. KHK’nın 8/4 maddesine belirtilen durumların ortaya çıkmayacağı düşünülmüştür. …Öte yandan, kurul, başvuru sahibinin müktesep hakkının bulunduğuna ilişkin iddiayı incelemiş; inceleme sonucunda, başvuru sahibinin kurum kayıtlarında tescilli markalarının bulunduğu ancak işbu markaların başvurudan farklı unsurlar ihtiva ediyor olması sebebiyle, başvuru için müktesep hak teşkil etmeyeceği saptanmıştır.” gerekçeleriyle itirazların reddine karar verildiği, başvurunun bilahare 06.11.2017 tarihli marka devir sözleşmesi ile ... Şirketler Grubu Holding A.Ş.’den işbu dosyada davalı sıfatında bulunan Özel ... Eğitim Kurumları Tarım ve Hayvancılık İşletmeleri Sanayi ve Ticaret A.Ş.’ye devredildiği, devir kaydının 07.11.2017 tarihinde kurum kayıtlarına işlendiği, YİDK kararının davacı şirkete 03/11/2017 tarihinde tebliğ edildiği, eldeki davanın iki aylık yasal süre içerisinde 02/01/2018 tarihinde açıldığı anlaşılmıştır.
Taraflar arasındaki uyuşmazlığın; davalı başvurusuna davacı tarafından 556 sayılı KHK 8/1-b, 8/4 ve 35 maddeleri kapsamında yapılan itirazın reddiyle ilgili verilen YİDK kararının yerinde olup olmadığı iptal şartlarının oluşup oluşmadığı ve marka tescil edilmiş ise hükümsüzlük şartlarının oluşup oluşmadığı, davalının müktesep hakkının bulunup bulunmadığı noktalarında toplandığı anlaşılmıştır.
556 sayılı KHK.’nın 8/1-b maddesinde; “Tescil için başvurusu yapılan marka, tescil edilmiş ….bir marka ile aynı veya benzer ise ve tescil edilmiş …markanın kapsadığı mal veya hizmetlerle aynı veya benzer ise,…halk tarafından karıştırılma ihtimali varsa ve bu karıştırılma ihtimali tescil edilmiş……marka ile ilişkili olduğunu ihtimalini de kapsıyorsa tescil edilmez” ifadelerine yer verilmiştir.
Madde metninde benzerlik, iltibas ve iltibas tehlikesi kavramları açıklanmamıştır. Ancak iltibas olgusu kaynak AB ülkelerindeki marka mevzuatları arasındaki uyumun sağlanmasıyla ilgili 1989/104 nolu direktifle uyumlu olarak iltibas tehlikesini de içine alacak derecede genişletilmiştir.
Uygulamada ve doktrinde benzerlik, iltibas ve iltibas tehlikesinin belirlenmesinde bazı kriterlerden hareket edilmesi önerilmektedir. Bunlardan birincisi görsel, biçimsel, anlamsal ve sescil benzerlik, ikincisi tescili istenilen işaret ile buna engel olduğu düşünülen marka veya işaretin bütünsel anlamda potansiyel tüketiciler üzerinde bıraktığı genel intiba, üçüncüsü tescili istenilen işaretin bir diğer marka veya işareti andırıp andırmadığı, dördüncüsü markanın kullanılacağı ürün veya hizmetin ekonomik değeri ile bunların hitap ettiği alıcı grubunun sosyal ve ekonomik düzeyi, nihayet beşincisi alıcı grubunun markanın kullanılacağı ürün veya hizmetleri aldıkları sırada gösterecekleri muhtemel dikkat, ihtimam ve özenin derecesidir. Esasen tüm bu unsurların belli bir olayda hep birlikte ve aynı anda mevcut olması da şart değildir. Bunlardan biri veya bir kaçının bulunması hallerinde, somut olayın özelliklerine göre markalar arasında KHK’nın 8/1-b maddesi anlamında bir iltibas veya iltibas tehlikesine neden olabilecek bir benzerlikten bahsetmek mümkün olabilecektir.
Başvuru ve önceki markaların benzerlik karşılaştırılmasında, doktrin ve Yüksek Yargı uygulamaları ile belirlenen kriterler, işaretler arasında işitsel, görsel ve kavramsal olarak benzerlik olup olmadığı ile itiraza mesnet markanın doğasından gelen veya sonradan kazanılmış ayırt edeciliği bulunup bulunmadığıdır. İlke olarak benzerlikte, markaların tüketici üzerinde bıraktığı genel izlenim veya akılda kalan kaba görünüm dikkate alınmalıdır. Zira tüketici karşılaştırılan markaları genellikle yan yana koyarak inceleme imkanına sahip olamaz. Karşılaştırmada esas itibariyle markaların ayırt edici yada baskın (asıl) unsurları göz önüne alınmalıdır. Markaların ayırt edicilik sağlamayan yada herkesin kullanımına açık tali unsurları değerlendirme dışı bırakılır.
Olayın özelliklerine göre, yapılan karşılaştırmada, işitsel, görsel veya kavramsal benzerliklerden bir yada birkaçının önemi ön plana çıkabilir. Şekil markalarında doğal olarak görsel benzerlik önem taşır. Şekil ve sözcük bileşimi ile oluşturulan markalar da ise, ‘söz görünümden daha yüksek sesle konuşur’ ilkesi gereği genellikle sözcük baskın ve ayırt edici unsurdur.(B.............7-818) Marka kapsamındaki mal veya hizmetin türü de bu konuda ağırlık kazanabilir. Buna göre giyim ürünlerinde görünüm, lokanta hizmetlerinde işitsel benzerlik daha önemli role sahiptir. Yine özellikle, sözcüğün önceki markadan kısmen veya önemli bir bölümü itibariyle alınması yada değiştirilmesi suretiyle kullanılması durumlarında, sadece işitsel benzerlik karıştırılma ihtimalini için yeterli olabilir. Sözcük markalarında vurgunun hangi hece yada birden fazla sözcük olması halinde hangi sözcükte olduğu değerlendirilmelidir. Bu husus sözcüğün hangi dilde olduğuna göre de değişebilir. Görsel işitsel ve kavramsal benzerlik karşılaştırmasında özellikle önceki markanın tercih edilmesinin arkasında yatan fikrin gözden uzak tutulmamasında yarar vardır. Aynı düşünce başvuruya konu markanın seçilmesinde de etkili ise, bu durum vurgunun yada baskın unsurun görsel veya işitsel öğelerden birinde hatta bir sözcüğün tek bir hece veya harf gurubunda ortaya çıkmasını sağlayabilir.
Yargıtay karıştırılma ihtimalinin tespitinde mal veya hizmetin hitap ettiği orta seviyedeki tüketicinin dikkatini esas almaktadır. Yargıtay 11. HD’nin 13.11.2003 tarih ve 2003/4003E., 2003/10839 K. sayılı kararında halk tarafından karıştırılma ihtimalinden anlaşılması gerekenin ne olduğunu şöyle açıklamıştır:“Halk tarafından karıştırılma ihtimalinde ölçü ise bu işin ilgilisi veya uzmanı değil tüketici olan halkın olduğu göz önünde tutulacaktır. Karıştırılma ihtimalinde önemli olan husus halkın bu iki işaret arasında herhangi bir şekilde herhangi bir sebeple bağlantı kurmasıdır. Burada işitsel veya görsel bir benzerlik ve hatta genel görünüş açısından umumi intiba olmasa bile halk tarafından iki marka arasında bir bağlantı kurulması ve hatta çağrıştırması dahi karıştırılma ihtimali için yeterli bir ölçü olarak kabul edilmelidir.”
KHK’nin 8/4 hükmü, bir markanın (veya başvurunun) aynı veya benzerinin, farklı mal ve hizmetlerde kullanılabileceği ilkesini açıkça ifade eder. Ancak hüküm bu ilkeye bir istisna getirmiş bulunmaktadır. Buna göre, toplumda tanınmışlık düzeyine ulaşmış olması koşuluyla, tescilli bir marka veya başvurunun, aynı veya benzerinin, farklı mal ve hizmetlerde kullanılması amacıyla yapılan marka başvurusu, tanınmışlığından haksız yarar sağlanabileceği, itibarına zarar verebileceği veya ayırt edici karakterini zedeleyici sonuçlar doğurabileceği durumlarda, itiraz üzerine ret edilir. Kuşkusuz bir markanın toplumda tanınmışlık düzeyine ulaşması, tek başına KHK 8/4 hükmü anlamında davalı şirket başvurusunun reddi için yeterli değildir. Ayrıca başvuruya konu işaret ile davacının tanınmış markasının aynı veya benzer bulunması ve anılan maddede sayılan üç halden en az birinin birleşmesi gerekir. Bu haller, davacının markalarının tanınmışlığından haksız yarar sağlanabilmesi (şöhretini sömürmesi), itibarına zarar verebilmesi, ayırt edici karakterini zedeleyici sonuçlar doğurabilmesi(sulandırabilmesi)dir.
556 sayılı KHK'nin 35/1. maddesi uyarınca, başvurunun kötü niyetle yapıldığına ilişkin itirazları Türk Patent Enstitüsü'nce nihai olarak reddedilen kişilerin aynı KHK'nin 53. maddesine göre kesinleşen kararın bildirim tarihinden itibaren iki aylık süre içerisinde yetkili mahkemede dava açma hakları bulunmaktadır. 556 sayılı KHK'nin açıklanan hükümleri itibariyle tescil başvurusunun kötü niyetle yapıldığını iddia eden ilgili kişilerin itiraz yoluyla Enstitü nezdinde, itirazın reddi halinde ise yetkili mahkemede marka başvurusunun reddedilmesini istemek hakları bulunmasına karşın, aynı KHK'nin 42. maddesinde markanın hükümsüzlük sebepleri sınırlı olarak sayılırken KHK'nin 35/1. fıkrasında itiraz sebebi olarak belirtilen "başvurunun kötü niyetle yapıldığı" iddiasına yer verilmemiştir.
MK’nın 2. maddesi uyarınca hukuk düzeninin kötü niyeti koruması mümkün olmayıp, bu durumun KHK'nin 42. maddesinde sayılmamış olması halinde dahi kötüniyetin bir tescil engeli oluşturduğu hususunun göz önüne alınması zorunludur. Nitekim, bu benimseme aynı zamanda 556 sayılı KHK'nın marka hakkının korunmasına ilişkin genel sistematiğine de uygun düşmektedir.
Tescil başvurusunun kötü niyetle yapılmış olması halinin 556 sayılı KHK'nin 42. maddesinde düzenlenmemiş olmasına karşın başlı başına bir hükümsüzlük nedeni sayılması hususunda öğretide de görüş birliği mevcuttur. ( Bkz. Sabih Arkan, Marka Hukuku, Cilt II, s.158, Ankara 1998, Ünal Tekinalp, Fikri Mülkiyet Hukuku, s.452, Dördüncü Bası, İstanbul 2005, Hamdi Yasaman ve ark. Marka Hukuku, Cilt II. s.878-879, İstanbul 2004 ).
556 sayılı KHK'nin 35/1. maddesi uyarınca tescil başvurusu sırasında kötü niyetin başlı başına bir itiraz sebebi olarak öne sürülebilmesi mümkün olduğu gibi, sonradan aynı nedenle hükümsüzlük davasının açılabilmesi de KHK'nin amacına uygundur. Çünkü, KHK'nin 35/1. ve 42/1-a maddelerindeki düzenlemeler de, esasen, MK’nın 2. maddesinin özel bir uygulamasından ibarettir. Bu bakımdan her somut olayın özellikleri göz önüne alınarak açıkça kötü niyetle gerçekleştirildiği belirlenen marka tescilinin hükümsüzlüğüne karar verilebilmelidir. Bu husus 556 sayılı KHK'nin 42. maddesinde başlı başına bir hükümsüzlük nedeni olarak düzenlenmemiş olsa dahi, genel hüküm ve temel prensip niteliğindeki MK’nın 2. maddesi uyarınca kötü niyetin korunması söz konusu olamayacağından dolayı aynı sonuca ulaşılması KHK'nin ruhuna da uygundur.
Yargıtay “... Lady / ... Toff ve “... DONUT” kararlarında kazanılmış hak sağlayan önceki markaların belirlenmesi yönünden bazı ölçütler getirilmiştir. Buna göre Yüksek Mahkemenin söz konusu içtihatlar ile getirdiği kriterler şu şekilde sıralanabilir;
Öncelikle kazanılmış hak sağlayan markanın tescilli olarak uzun süre kullanılması, bir başka deyişle kullanım ve tescilinin taraflar arasında artık çekişme konusu olmaktan çıkmış olması, kabullenilmesi gerekir.
İkinci olarak bu markaya dayalı olarak yapılan başvurunun da kazanılmış hak sağlayan markanın asli unsuru muhafaza edilerek, işletme ile bağlantısı ve tüketici nezdinde yarattığı izlenim korunmak suretiyle oluşturulması aranacaktır. Zira önceki markanın asli unsuru dahi değişmiş ise bu artık yeni bir marka başvurusu olacağından önceki markanın zaman içindeki değişikliklere uyarlanması için yapılmış bir başvuru olduğu kabul edilemez.
Son olarak sonraki başvurunun, önceki markanın kapsadığı mal/hizmet ile aynı veya aynı tür emtiaları içermesi, kapsamını genişletme yoluna gitmemesi zorunludur.
Söz konusu Yargıtay kararlarından da görülebileceği üzere bir marka üzerinde kazanılmış hak sahipliğinin iddia olunabilmesi için önceki markanın tescil edilmiş olması, markanın tescilli bir şekilde çekişmesiz olarak uzunca bir süredir kullanılıyor olması, markaların esas unsurlarının aynı olması ve son olarak mal ve hizmetlerinin aynı olması gerekmektedir. Buradaki uzunca bir süre kavramının, en azından Yüksek Yargı kararları neticesinde kabul gören hükümsüzlük davalarının açılması için öngörülen 5 yıllık hak düşürücü süre kabul edilmesi gerekir.
Tüm dosya kapsamına göre;
Dava konusu 2016/72141 kod numaralı ... Yıldız Peyniri ibareli marka başvuru kapsamında kalan dava konusu malların: 29. Sınıftaki “Et, balık, kümes ve av hayvanlarının etleri ile her nevi işlenmiş et ürünleri. Hazır çorbalar, bulyonlar. Süt ve süt ürünleri (tereyağı dahil). Kurutulmuş, konservelenmiş, dondurulmuş, pişirilmiş, tütsülenmiş, salamura edilmiş her türlü meyve ve sebzeler, salçalar. Kuru yemişler. Fındık ve fıstık ezmeleri, tahin.” olduğu anlaşılmıştır.
Davacı yanın iddialarına dayanak olan 29. ve 35. Sınıf emtiaları içerir markalarının:
2010/28470 kod numaralı ... koleji bir ... nesli yetişiyor BAŞARI=... ibareli markasının tescil kapsamının 01 / 02 / 03 / 04 / 05 / 06 / 07 / 08 / 09 / 10 / 11 / 12 / 13 / 14 / 15 / 16 / 17 / 18 / 19 / 20 / 21 / 22 / 23 / 24 / 25 / 26 / 27 / 28 / 29 / 30 / 31 / 32 / 33 / 34 / 35 / 36 / 37 / 38 / 39 / 40 / 41 / 42 / 43 / 44 / 45 mallar ve hizmetler,
2010/29056 kod numaralı d şekil süt ... süt ürünleri ibareli markasının tescil kapsamının 29 / 31 sınıf mallar,
2010/30364 kod numaralı d.s.ü şekil ... süt ürünleri ibareli markasının tescil kapsamının 29 / 31 sınıf mallar,
2013/32176 kod numaralı ... tv ibareli markasının tescil kapsamının 16/35/38/41 sınıf mallar ve hizmetler
olduğu tetkik edilmiştir.
Dava konusu marka kapsamında 29. Sınıfta yer alan emtialar ile davacı yanın önceki tarihli markaları kapsamında öncelikle 29. Sınıf içerir markalara ve sair markalarından birkaçına temsilen yer verilerek emtiaları karşılaştırılmıştır. Zira davacının, önceki markalarının genelinde 29. sınıf emtialar yer almadığı görülmektedir. Bununla birlikte davacı yanın işbu davaya dayanak yapmakla birlikte işlem dosyasına dayanak yapmadığı ve fakat 29. Sınıf emtiaları içerir markalara da yer verilmiştir.
Buna göre;
Dava konusu 2016/72141 sayılı ... Yıldız Peyniri ibareli marka kapsamında bulunan 29. Sınıf: “Et, balık, kümes ve av hayvanlarının etleri ile her nevi işlenmiş et ürünleri. Süt ve süt ürünleri (tereyağı dahil). Malları ile 2010/29056 sayılı sadece hükümsüzlük talebine dayanak marka ve 2010/30364 sayılı sadece hükümsüzlük talebine dayanak marka kapsamında yer alan 29.sınıf: Et, balık, kümes ve av hayvanlarının etleri ile her nevi işlenmiş et ürünleri. Süt ve süt ürünleri (tereyağı dahil). Mallarının birebir ayniyet ilişkisi içinde olduğu; dava konusu 2016/72141 sayılı ... Yıldız Peyniri ibareli marka kapsamında bulunan 29. Sınıf: ''Hazır çorbalar, bulyonlar.Kurutulmuş, konservelenmiş, dondurulmuş, pişirilmiş, tütsülenmiş, salamura edilmiş her türlü meyve ve sebzeler, salçalar. Kuru yemişler. Fındık ve fıstık ezmeleri, tahin.” malları ile 2010/28470 sayılı dayanak markanın kapsamında yer alan 29.sınıfta: Kuru bakliyat. Zeytin, zeytin ezmeleri. Yenilebilir bitkisel yağlar. Yumurtalar, yumurta tozları. Tıbbi amaçlı olmayan ve tamamlayıcı gıda maddeleri (polen, proteinler, karbonhidratlar dahil). Patates cipsleri. 30.sınıf: Kahve, kakao; kahve veya kakao esaslı içecekler, çikolata esaslı içecekler. Makarnalar, mantılar, erişteler. Her türlü un, irmikler, nişastalar. Toz şeker, kesme şeker, pudra şekeri. Çaylar, buzlu çaylar. Tuz. 43. sınıf: Yiyecek ve içecek sağlanması hizmetleri.; 2010/29056 sayılı sadece hükümsüzlük talebine dayanak marka ve 2010/30364 sayılı sadece hükümsüzlük talebine dayanak marka kapsamında bulunan 31.sınıf: bahçecilik ürünleri ; 2013/27968 sayılı işlem dosyasına dayanak marka, 2013/28034 sayılı işlem dosyasına dayanak marka, 2014/110273 sayılıişlem dosyasına dayanak marka kapsamlarında bulunan ''43.Sınıf: Yiyecek ve içecek sağlanması hizmetleri.'' doğrudan ya da dolaylı benzerlik ilişkisi içinde olduğu anlaşılmıştır.
Ancak davacının bu emtiaları içerir her iki markası da (2010/29056 ve 2010/30364) işlem dosyasına dayanak tutulmamıştır. İşlem dosyasına dayanak sadece 2010/28470 sayılı marka gösterilmiş olup anılan marka ise 29 ve 31. Sınıflarda tescillidir. Söz konusu marka kapsamında tescilli emtialardan 29. Sınıfın tamamı dava konusu marka ile benzer ilişki içindedir. Örneğin davalının 29. Sınıfında bulunan “Et, balık, kümes ve av hayvanlarının etleri ile her nevi işlenmiş et ürünleri.” Ile davacının emtialarından “Yumurtalar, yumurta tozları” emtiaları benzerdir. Bu emtia ikilileri aynı üretici tarafından üretilmesi beklenen, benzer satış yerleri bulunan, benzer dağıtım kanalına sahip emtialardır. Dolayısıyla her iki taraf markasında da yer alan emtiaların genel anlamda gıda ürünlerine ilişkin olduğu görüldüğünden, tüketicinin bu emtialar arasında ilişki kurmasının kaçınılmazdır. (Yargıtay 11. Hukuk Dairesi 2017/1691 E., 2018/7164 K.)
Bununla birlikte 31. Sınıfta bulunan emtialardan ise “bahçecilik ürünleri” ise davaya konu marka başvurusunda bulunan emtialardan “Kurutulmuş, konservelenmiş, dondurulmuş, pişirilmiş, tütsülenmiş, salamura edilmiş her türlü meyve ve sebzeler, salçalar. Kuru yemişler.” ile düşük derecede benzer görülmüştür. Zira Kurutulmuş meyve ve sebzeler ile kuruyemişler, bahçecilik ürünlerinin kapsamında olan taze meyve ve sebzelerin basit işlemlerden geçirilerek aynı üreticiler tarafından yan yana satışa sunulabileceğinden dolayı aralarında düşük nitelikli benzerlik bulunmaktadır.
Keza yine davacı yanın yukarıda örneğine yer verilen bir kısım tescilli markaları kapsamında 43. Sınıfta “Yiyecek ve içecek sağlanması hizmetleri.” nin bulunduğu, bu hizmetlerin, günümüzde yiyecek ve içecek hizmeti sunan kafe, restaurant, bar, lokanta gibi faaliyetler ile ilgili olduğu görülmektedir. Davacı yanın tescilli markalarından 43. Sınıfta yer alan bu hizmetler yönünden de davaya konu marka başvurusunda tescil kapsamında 29. Sınıfta yer alan malların benzer olduğu düşünülmektedir. Zira davacının tescilinde bulunan 43. Sınıf “Yiyecek ve içecek sağlanması hizmetleri.” içerisinde davaya konu ürünlerin sağlanması, sunulması ve hizmeti de yer aldığından, aralarında benzerlik ilişkisi bulunmaktadır. Yukarıdaki emtia karşılaştırmasında da 43. Sınıfta tescilli davacı markalarından temsilen seçilen markalara yer verilmiş olup davacının gösterilmeyen 43. Sınıfı kapsayan “...” esas unsurlu diğer markaları da bulunmaktadır. Uygulamada muhtelif yüksek mahkeme kararlarında da 29- 30. Sınıflar ile 43. Sınıf arasındaki bu ilişki kabul edilmektedir.
Hal böyleyken 8/1-b maddesi anlamında iltibas ihtimalinin ilk şartı olan emtiaların benzerliği kriterinin somut uyuşmazlık açısından sağlanmış olduğu görülmektedir.
Başvuru konusu marka incelendiğinde, ... Yıldız Peyniri+şekil ibareli markada, markanın bütüne hakim ve ön plana çıkacak bir şekilde yazılmış “...” ibaresi, bu ibarenin hemen alt kısmında “yıldız peyniri” şeklinde peynirin cinsini ifade eder tanımlayıcı bir ibareye, “...” ibaresinin üstünde ise oldukça küçük bir şekilde yazılmış ve tüketicinin ilk bakışta fark etse dahi algısında geri planda kalacak “...” ibarelerine yer verildiği, bunun dışında markanın genel anlamda yeşilin tonlarında kompoze edildiği, “ğ” hafinin şapkasının yaprak şeklinde stilize edildiği ve yine markada bütüne etkisi oldukça zayıf sair bir kısım grafik etkilerine yer verildiği görülmektedir.
Davacı yanın markalarına bakıldığında ise 2010/28470 sayılı işlem dosyasına dayanak markasının ''... KOLEJİ Bir ... Nesli Yetişiyor BAŞARI=...+şekil'' şeklinde olduğu, davacının benzer şekilde 43. Sınıfta da tescilli markalarının aynı kompozisyona sahip olduğu (örn , vs gibi), kurum nezdinde bu markanın davacı markaları ile benzer görüldüğü, gerçekten de marka incelendiğinde markada ön plana çıkan tek unsurun “...” ibaresi olduğu, bu ibarenin hemen altında yer alan “koleji” kelimesinin jenerik bir unsur olarak markasal vasfının bulunmadığı, daha altta ise “bir ... nesli yetişiyor” ve “başarı =...” şeklindeki slogan algısı yaratır kelime unsurlarının da yine ön planda olmadıkları, benzer şekilde kompoze edilmiş sair markalarında da ön plana çıkan tek unsurun “...” ibaresi olduğu değerlendirilmektedir. Markanın en üst kısmında ise gövdesi kalem şeklinde kompoze edilmiş bir ağaç görseli yer almaktadır. Bu markanın da bütününe hakim olan renk yeşildir.
Davacı yanın işlem dosyasına dayanak göstermemekle birlikte işbu davaya dayanak yaptığı 2010/29056 sayılı ''dsüt ... süt ürünleri+şekil'' ibareli marka incelendiğinde ise marka davacı yanın sair markalarında da yer alan gövdesi kalem şeklindeki ağaç figürüne, bu figürün sol kısmında “d” harfine, sağ kısmında ise “süt” kelimesine yer verildiği, devamında ise “... süt ürünleri” ibarelerine yer verildiği görülmektedir. Her ne kadar “... süt ürünleri” ibareleri markadaki figüratif unsurlar ile birlikte “d” ve “süt” ibarelerine nazaran daha küçük yazılmış ise de tüketicinin söz konusu markayı yorumlarken “d süt” şeklindeki ibareyi, hemen yan kısmında yer alan “... süt ürünleri” ile ilişkilendireceği ve markadaki esas unsurun “...” ibaresi olduğunu algılayacağı; keza yine benzer şekildeki 2010/30364 sayılı ''d.s.ü ... süt ürünleri+şekil'' ibareli hükümsüzlük talebine dayanak marka yönünden de tüketici algısı benzer doğrultuda olacak olup burada da “...” ibaresini markadaki öncelikli unsur olarak algılayacakları; zira burada da “d.s.ü” şeklindeki kısaltmanın doğrudan “... süt ürünleri” ibaresine atıfta bulunduğu bir takım tüketici tarafından fark edilebilecekleri anlaşılmıştır.
Dolayısıyla her ne kadar taraf markalarının sahip oldukları bütünsel görünümlerde, farklı birtakım sözcük ve figür unsurları bulunmakta ise de tüketicinin taraf markalarının tamamında derhal algılayacağı ilk ibarenin “...” sözcüğünün kendisi olması nedeniyle taraf markaları arasında görsel anlamda bir benzerliğin bulunduğu, bu benzerliğin yine markalar hakim renk unsurunun da “yeşil” olması nedeniyle pekişeceği anlaşılmaktadır.
Görsel unsurlardaki benzerlik, emtiaların ortalama tüketiciye hitap ettiği durumlarda daha ön plana çıkacak ve baskın hale gelecektir. Somut uyuşmazlıkta da 29. Sınıftaki bu ürünlerin süpermarketlerde ve benzeri şekilde bu ürünleri satan yerlerde aynı raflarda sergilendiği düşünüldüğünde, tüketicinin görsel unsurlardaki benzerliği göre hareket edebileceği kabul edilmelidir. (15/04/2010, T-488/07, ..., EU:T:2010:145, § 54).
Bununla birlikte her ne kadar “...” ibaresi özellikle gıda ürünleri sektöründe, ürünün doğadan geldiğini tüketiciye iletmek için tercih edilen sözcüklerden biri olarak ayırt edici gücü çok yüksek olarak değerlendirilemese de taraf markalarında ön plana çıkan başkaca bir ek sözcük unsuru yer almadığından, tüketici markalar arasında “...” ibaresinden kaynaklı işitsel ve kavramsal benzerlik kuracaktır. Nitekim bu durum markaların telaffuzlarında da ortaya çıkacak olup dava konusu marka “... ...” şeklindeki değil “...” şeklinde algılanacak, davacı markaları ise yine öncelikli olarak “...” şeklinde telaffuz edilecektir. Zira dava konusu marka içerisinde “...” ibaresi yukarıda da ifade edildiği üzere son derece küçük ve geri planda kalacak şekilde ifade edilmiştir.
“İlgili tüketici, söz konusu markalar arasındaki belirli farkları algılamaya muktedir olsa bile, yukarıda anılanlar ışığında ve markaların kapsamındaki malların ayniyeti karşısında, markalar arasında ciddi bir bağlantı kurma olasılığı bulunmaktadır…. Sonuçta, tüketici, markaların zihnindeki yetersiz anımsamalarına istinaden, malların aynı veya ekonomik olarak bağlantılı işletmelere ait olduğunu sanabilecektir.” (T-472/08 Companhia Muller de Bebidas v OHIM, [2010])
Nitekim Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun da oldukça yakın tarihli bir kararında ifade ettiği üzere “tescilli marka ile kullanılan işaret arasında görsel ve sesçil (fonetik) yönden benzerlik bulunmasa, hatta genel görünüş (umumi intiba) açısından ayniyet veya benzerlik bulunmasa dahi, halk bunlar arasında herhangi bir şekilde bir bağlantı kuruyorsa karıştırılma ihtimalinin mevcudiyeti kabul olunacaktır.”
Nihayetinde davalı kurum nezdinde de taraf markaları işaretsel anlamda benzer görülmüş ve fakat bir kısım emtia açısından iltibas ihtimalinin meydana gelmeyeceği yönünde kanaate varılmış olmakla birlikte, dava konusu marka kapsamında kalan emtialar açısından da davacı yanın işlem dosyasına dayanak yaptığı 29. Sınıftaki tek marka olan 2010/28470 sayılı marka kapsamındaki emtiaların benzer olduğu, zira burada emtialar arasındaki benzerlik düşük de olsa tamamı gıda ürünü olan bu ürünlerin Yüksek Mahkeme kararları uyarınca birbirleri ile benzer kabul edilmeleri gerektiği, bununla birlikte davacı yanın hükümsüzlük talebine dayanak yaptığı 2010/30364 ve 2010/29056 sayılı markalar kapsamındaki emtialar yönünden ise taraf markalarının aynı tür emtialara sahip olduğu, keza yine davacının 43. Sınıfta yer alan “yiyecek ve içecek sağlama hizmetleri”nde tescilli 2014/110273, 2013/28034, 2013/27968 gibi markaları yönünden ise yine Yüksek yargı kararları uyarınca markaların benzer oldukları, ilgili ortalama tüketicinin taraf markalarında ortak olarak “...” ibaresini derhal algılayacağı, markaların benzer renk kompozisyonlarına sahip olmasının da görsel anlamda bu algıyı pekiştireceğini, markalar kapsamındaki benzer görülen emtiaların bir markette, bakkalda ya da bu tür perakende gıda ürünlerinin satıldığı herhangi bir yerde bir arada ve “gıda ürünleri” reyonlarında tüketiciye ulaştırıldığı göz önüne alındığında, tüketicinin benzer mahiyetteki bu emtialarda ortak “...” ibaresini görmesi halinde bir an için iki farklı marka karşısında olduğunu belli bir inceleme süreci sonunda anlasa dahi iki marka arasında iktisadi ya da idari bir bağlantı olduğu yanılgısına düşebileceği, tüketicinin sonraki markanın önceki markalardan esinlenilerek yaratıldığı düşüncesine kapılma ihtimalinin kuvvetle muhtemel olacağı, bu durumun ise işaretler arasındaki iktisadi bir bağ olduğu yanılgısını doğurabileceği ve imaj transferine yol açabileceği, karıştırılma ihtimalinin temelinde, ortalama tüketicinin, bu iki işaret arasında herhangi bir şekilde, herhangi bir sebeple bir bağlantı kurmasının yeterli olduğu, tüketicinin aldığı malın başka bir işletmeye ait olduğunu bildiği ve fakat güvendiği işletme ile malını aldığı işletme arasında ekonomik bir bağlantı bulunduğunu zannettiği anda "karıştırılma ihtimali"nin doğacağı, hal böyleyken dava konusu markanın tescili kapsamında kalan emtialar yönünden de 556 s. KHK 8/1-b maddesi uyarınca iltibas ihtimalinin oluştuğu düşünüldüğünden bu emtialar yönünden de YİDK kararının iptali ve dava konusu markanın hükümsüzlüğü koşullarının oluştuğu kabul edilmiştir.
Somut uyuşmazlıkta, davacı yanın “...” esas unsurlu seri markalar ailesinin ağırlık olarak “eğitim öğretim” sektöründe faaliyet gösterdiği, nitekim markalarının da genelinin 16. Ve 41. Sınıflarda tescilli olduğu, dosyaya sunulan deliller, davacı yan iddiaları ve sair belgelerden de davacının “...” markalı eğitim kurumlarının sahibi olarak faaliyet gösterdiği, dolayısıyla davacının markalarının tanınmış olduğu noktasında bir beis bulunmamakla birlikte bu tanınmışlığın salt “eğitim ve öğretim” sektöründe olduğu, her ne kadar tanınmış markaların 556 s. KHK 8/4 anlamında farklı mal ve hizmet gruplarında da korunabilir olduğu kabul edilebilir ise de gerek “...” ibaresinin yaratılmış ve özgün bir kelime olmayışı, gerek anılan ibarenin gıda sektöründe zaten var olan bir kullanımının mevcut olması gerekse de ticaret hayatında işbu davanın tarafları dışında da çok sayıda tacir ya da işletme tarafından anılan ibarenin ticaret unvanı ya da markasal nitelikte kullanımının var olması nedeniyle, davacı yan markalarının tanınmışlığının uyuşmazlık konusu 29. Sınıftaki emtialara sirayet etmeyeceği kabul edilmiştir.
Davalının markanın amaç ve fonksiyonlarına aykırı olarak davacıya ve 3. Kişileri baskı altına alma, engelleme, santaj, yedekleme, tuzak, marka ticareti yapma konusunda kötüniyetli başvuruda bulunduğuna dair delilin mevcut olmadığı, Yalnızca benzer marka başvurusunda bulunmak kötüniyetli başvuru olduğunu kabule yeterli değildir. Davalının markanın kullanım amaç ve fonksiyonlarına aykırı olarak davacıyı veya 3. Kişileri baskı altına almak, engellemek, santaj, yedekleme ve marka ticareti yapmak amacıyla kötüniyetle başvuruda bulunduğu ispat edilemediğinden kötüniyet iddiası ispat edilememiştir.
Davalı yanın, “...” ibaresini içerir önceki tarihli markalarının var olduğu iddiasına dayanarak işbu dava konusu marka açısından müktesep hak iddiasının yerinde olup olmadığının tespiti gerekmektedir.
Davalı yan bu kapsamdaki iddialarında somut olarak herhangi bir marka numarası vermediği ancak müvekkilinin 29. Sınıfta “... SÜT” markasının da sahibi olduğunu ifade ettiği görülmektedir.
Davalının, dava konusu 2016/72141 sayılı dava konusu marka başvurusundan önceki tarihli “...” ibaresini içerir tescilli markaları incelendiğinde, 2016/12335 kod numaralı 12.2.2016 tescil tarihli yücedoğaakawi markasının 29 / 35 sınıflarda, 2016/12332 kod numaralı 12.2.2016 tescil tarihli yücedoğashillal markasının 29 / 35 sınıflarda, 2016/12326 kod numaralı 12.2.2016 tescil tarihli ... inci markasının 29 / 35 sınıflarda, 2016/108535 kod numaralı 30.12.2016 tescil tarihli doğamar markasının 29 / 30 / 35 sınıflarda, 2014/72780 kod numaralı 8.9.2014 tescil tarihli ... ... börekçim markasının 29 / 30 / 43 sınıflarda, 2013/91600 kod numaralı 11.11.2013 tescil tarihli yücedoğaezineden markasının 29 / 35 / 05 sınıflarda, 2013/74139 kod numaralı 3.9.2013 tescil tarihli ... ... markasının 29 / 30 / 32 / 35 sınıflarda, 2012/56941 kod numaralı 21.6.2012 tescil tarihli ... süt hayvancılık süt besi ar-ge markasının 29 / 30 sınıflarda, 2012/56931 kod numaralı 21.6.2012 tescil tarihli ... süt ürünleri markasının 29 / 30 sınıflarda, 2012/56927 kod numaralı 21.6.2012 tescil tarihli ... süt markasının 29 / 30 sınıflarda tescilli olduğu görülmektedir.
Davalının önceki tarihli markalarından, dava konusu markaya aslında en yakın olan markanın davacının birebir aynı mizanpajdaki 2014/72780 sayılı markası olduğu, ancak anılan markanın tescil tarihinin 22.10.2015 tarihi olduğu görülmüştür. Dolayısıyla anılan marka yönünden başvuru tarihi itibariyle uzun süreli birlikte eş zamanlı kullanımın gerçekleşmediği, çekişmesiz hale gelmediği ve taraflar arasında halihazırda “...” ibaresinden kaynaklı bir uyuşmazlık olduğundan anılan markanın, davalı lehine müktesep hak oluşturmayacağı anlaşılmıştır.
Keza yine davalıya ait “...” şeklindeki markalarda da “...” ibaresinin önünde “...” ibaresinin de ön plana çıkacak şekilde yer alıyor olması nedeniyle yine anılan markaların da esas unsurunun farklılaştığı düşünülmektedir.
Davalının, müktesep hak iddiasının temelindeki markalar ise 2012/56941, 2012/56931, 2012/56927 şeklindeki “... SÜT” ibareli olup her üç markanın da ortak olarak “...” ibaresi içermekle birlikte dava konusu markadan tamamen farklı görsel mizanpajlara sahip olduğu görüldüğünden ve ayrıca yine anılan markaların tescil tarihleri göz önünde bulundurulduğunda başvuru tarihi itibariyle uzun süreli birlikte eş zamanlı kullanımın ispatlanmadığı gibi çekişmesiz hale gelmediği ve müktesep hakka konu olamayacağı, müktesep hak iddialarının yerinde olmadığı kabul edilmiştir.
Neticeten, dava konusu 2016/72141 sayılı marka kapsamında kalan 29. Sınıftaki “Et, balık, kümes ve av hayvanlarının etleri ile her nevi işlenmiş et ürünleri. Hazır çorbalar, bulyonlar. Süt ve süt ürünleri (tereyağı dahil). Kurutulmuş, konservelenmiş, dondurulmuş, pişirilmiş, tütsülenmiş, salamura edilmiş her türlü meyve ve sebzeler, salçalar. Kuru yemişler. Fındık ve fıstık ezmeleri, tahin.” emtiaları açısından da davacı yanın önceki tarihli markalarından işlem dosyasına mesnet tuttuğu ve davalı kurumca da benzer görülen 2010/28470 sayılı marka arasında ve yine davacı yanın hükümsüzlük iddialarına mesnet 2010/30364 ve 2010/29056 sayılı markaları arasında 556 s. KHK 8/1-b bendi uyarınca iltibas ihtimalinin bulunduğu, davacı yanın 43. Sınıfta tescilini bulunan “...” esas unsurlu (2014/110273, 2013/28034, 2013/27968 vs dayanak markaları) markaları açısından da Yüksek Yargı kararları uyarınca dava konusu markada kalan 29. Sınıf emtialar bakımından benzerlik ve iltibas ihtimalinin mevcut olduğu, davacı yanın ... markalarının tanınmışlığının dava konusu emtialara sirayet edecek mahiyette olmadığı, bu nedenle 8/4 maddesinin şartlarının oluşmadığı, dava konusu marka başvurusunun kötü niyetle gerçekleştirildiğini ispatlanamadığı, davalı yanın, müktesep hak iddialarına dayanak önceki tarihli herhangi bir markasının, uyuşmazlık konusu 2016/72141 sayılı marka yönünden davalı lehine müktesep hak oluşturmayacağı, anlaşılmış, açıklanan nedenlerle aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM:Gerekçesi açıklandığı üzere:
1-Davanın kabulü ile
TPMK YİDK'nın 2017-M-9482 sayılı kararın davacının itirazının reddiyle ilgili kısım yönünden iptaline,
Davalı adına tescilli 2016/72141 sayılı "... ... yıldız peyniri+şekil" ibareli markanın tescilli olduğu 29. Sınıf ürünler yönünden hükümsüzlüğüne ve sicilden terkinine,
2-Harçlar Yasasına göre hesaplanan 80,70-TL karar harcından peşin alınan 59,30-TL’nin mahsubu ile bakiye 21,40-TL’nin davalılardan tahsili ile hazineye irat kaydına,
3-Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre hesap olunan takdiren 15.000,00-TL maktu ücreti vekâletin davalılardan alınarak davacıya verilmesine,
4-Davacının yapmış olduğu ve aşağıda dökümü gösterilen 2.696,50-TL yargılama giderinin davalılardan alınarak davacıya verilmesine,
5-Davalılar tarafından yapılan yargılama giderinin davalılar üzerinde bırakılmasına,
6-Yatırılan ve kullanılmayan gider avansının, hükmün kesinleşmesini müteakip re'sen yatırana iadesine (HMK m.333),
Dair verilen karar, hazır olan taraf vekillerinin yüzüne karşı, tebliğ tarihinden itibaren 2 haftalık yasal süre içinde Bölge Adliye Mahkemesinde istinaf yolu açık olmak üzere açıkça okunup, usulen anlatıldı. 08/11/2022
¸ ¸
MASRAF DÖKÜMÜ
İlk Masraf : 77,00-TL
Gider Avansı :2.318,10-TL
İstinaf K. Yoluna Başvurma Harcı : 220,70-TL
İstinaf Karar Harcı : 80,70-TL
TOPLAM :2.696,50-TL
Dilekçeniz oluşturuluyor. Bu süreç biraz zaman alabilir, ancak sıkılmamanız için aşağıda dilekçe oluşturulmasını istediğiniz konuda benzer içtihatları listeledik. İncelemek isteyebilir veya bekleyebilirsiniz. Dilekçeniz oluşturulduktan sonra ekranda sizinle paylaşılacaktır. Sabrınız için teşekkür ederiz!