WhatsApp Hukuki Asistan

Yeni

Son Karar yapay zeka destekli hukuk asistanınız artık WhatsApp üzerinden cebinizde. Aşağıdaki hizmetlerden dilediğinizi seçerek WhatsApp asistanınıza soru sorarak hemen kullanmaya başlayabilirsiniz.

Hukuki Destek Alma
Hukuki sorularınız için anında uzman desteği alın
Yargıtay ve BAM Kararı Arama
Emsal kararlar ve içtihatlar için arama yapın
Dava Dilekçesi Hazırlama
Yapay zeka ile hızlı ve profesyonel dilekçeler oluşturun
Sözleşme Hazırlama
Özelleştirilmiş sözleşme şablonları oluşturun
Loading Logo

sonkarar

Sayfa Yükleniyor

ANKARA 1. FIKRI VE SINAİ HAKLAR HUKUK MAHKEMESI

T.C. ANKARA 1. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
T.C.
ANKARA
1. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ

TÜRK MİLLETİ ADINA

GEREKÇELİ KARAR
ESAS NO : 2022/146
KARAR NO : 2023/80

DAVA : Marka İle İlgili Kurum Kararının İptali, Marka Hükümsüzlüğü
DAVA TARİHİ : 25/04/2022
KARAR TARİHİ : 11/07/2023

Mahkememizde görülmekte olan marka ile ilgili kurum kararının iptali, marka hükümsüzlüğü davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
DAVA:
Davacı vekili dava dilekçesiyle; davalı yanın ... sayısı ile gerçekleştirdiği başvuruya karşı itirazlarının davalı kurum tarafından reddolunduğunu, müvekkilinin dünyaca tanınmış “...” markalarının sahibi olduğunu, müvekkilinin 1971 yılından beri bu markaların sahibi olduğunu, markalarını dünya çapında tanınır hale getirdiğini, bugün kahve, kahveli içecek, eşlik edecek yiyeceklerin sağlanması hizmetleri, kafe veya kahve evi denildiğinde tüm dünyada akla ilk gelen markanın müvekkili markası olduğunu, müvekkilinin dünyanın en iyi restoranları markasında 1. Sırada seçildiğini, yine ... sektöründe dünyanın en değerli markaları arasında 2. Sırada yer aldığını, dava konusu markanın 29, 30, 32 ve 35. sınıf mal ve hizmetler tescil edilmek istenildiğini, bu hizmetlerin müvekkilinin 1971 yılından beri süregelen faaliyetlerini kapsadığını, taraf markaları arasında ayırt edilemeyecek kadar benzerlik bulunduğunu, dava konusu markanın “...” ibaresinin ön plana içerdiğini, markalarda “...” seslerinin ortak olduğunu, her iki markanın da aynı şekilde “...+...” ve “...+...” şeklinde oluşturulduğunu, markaların birebir aynı şekilde sonlandıklarını, dava konusu markadaki “... ” ibaresinin tali unsur konumuında olduğunu, markada “...” ibaresinin koyu renk ile yazılarak ön plana çıkartıldığını, markanın bu haliyle müvekkili markalarının bilinirliğinden yararlanma amacı taşıdığını, üçüncü kişilerce sıklıkla “...” + “...” sistematiği kullanılarak marka yaratılması yoluna gidilmek suretiyle müvekkili markalarından haksız yarar sağlama amacı güdüldüğünü, taraf markalarının 9 veya 10 harflik bir bütün oluşturması sebebiyle markaların görsel ve işitsel olarak yüksek benzerlik taşıdıklarını,dava konusu markanın da müvekkili markaları gibi yeşil bir daire tasarımı odaklı bir şekil unsuru taşıdığını, her iki markada da vurgunun “...” ibaresi üstünde olması ve “...” ibaresi yanında yer verilen unsurun “...” gibi ayırt ediciliği bulunmayan bir sözcük olması sebebiyle markaların işitsel olarak da yüksek derecede benzer olduğunu, davalının hiçbir zorunluluğu yokken “...” kelimesi yerine “...” kelimesini ekleyerek “...” ibaresinin kullandığını, bu durumun müvekkilinin tanınmış markasının deforme edilmesi anlamına geldiğini, Kurum’un daha evvel “...." gibi markaların reddine karar verdiğini, yine uluslararası birçok ofiste de “...” ibaresi içerir başvuruların reddedildiğini, gerek ülkemizde gerekse de yabancı ülkelerde huzurdaki marka başvurusunda olduğu gibi, “...” ibaresinin yanında ayırt ediciliği düşük veya marka olmaya muktedir olmayan kelimeler yer aldığında, ilgili markanın “...” ibaresinden türetildiği ve genel izlenim itibariyle ... markaları ile benzer olduğuna karar verildiğini, taraf markalarının kapsamlarının birebir ayı olduğunu, ortalama tüketicinin dikkat ve algı düzeyi, mal ve hizmetlerin niteliğine, fiyatına göre değişebilmekte, özellikle gofret, çikolata, kahve, su, çay gibi toplumun belli bir kesimine özellikle hitap etmeyen, herkes tarafından (çocuk, genç, yaşlı, her meslekten, her eğitim seviyesinden her türde tüketici tarafından) tercih edilebilen ve tüketilebilen, ucuz fiyatlı, her gün veya gün aşırı sık sık tüketilen ürünler söz konusu olduğunda, tüketiciler çok hızlı karar vermekte ve bu sebeple de dikkat düzeylerinin düşmekte olduğunu, dava konusu marka içerisinde “...” ibaresini gören tüketicinin, müvekkili markalarını zihninde çağrıştırmamasının ihtimal dahilinde olmayacağını,... tarafından verilen ... sayılı ve 03.02.2022 tarihli kararında “...” ibareli marka başvurusunun, müvekkilin tanınmış markalarını sulandıracağına karar verildiğini, yine .... esas sayılı dava dosyası neticesinde “...” markası ile müvekkili markalarının benzer bulunduğunu, müvekkili markalarının tanınmış marka olduğunu, ... Sözleşmesi uyarınca da korunması gerektiğini, yine ülkemizde de SMK m. 6/5 uyarınca tanınmış marka statüsü bulunduğunu, mahkemelerce ve kurum tarafından verilmiş kararlarda müvekkili markalarının ve bu statüsünü korunduğunu, “...” ibaresinin ... markasına yaptığı atıf sebebiyle, davalıya ait markamüvekkil markalarını sulandıracağını, itibarını zedeleyeceğin, müvekkili markalarının ... Sözleşmesi uyarınca da tanınmış marka olarak korunması gerektiğini, davalı başvuru sahibinin kötü niyetli olduğunu, davalı yanın kanunu dolanmak amacıyla 30. sınıfı kapsar şekilde ... başvuru numaralı “... ...”, ... başvuru numaralı “... ...”, ... başvuru numaralı “...” markaları için Kurum nezdinde tescil başvurusunda bulunduğu, davalı markasının tescilinin müvekkilinin unvanı ve alan adına da zarar vereceğini iddia ederek ... sayılı ... kararının iptalini ve davalıya ait ... kod numaralı ''... ... " ibareli markanın tescili halinde hükümsüzlüğüne ve sicilden terkinine
karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP:
Davalı ... vekili cevap dilekçesiyle, verilen Kurum kararının usul ve yasaya uygun olduğunu belirterek; davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı şirket vekili cevap dilekçesiyle; taraf markalarının görünüş, okunuş, renk, anlam, yazı karakteri, işitsel ve sesteş yönden farklı olduklarını, verilen ret kararının yerinde olduğunu, davacı firmanın “... =...” anlamına gelen ve topluma mal olmuş genel bir ibareyi aynı dava dışı ... firması gibi ... - ... markasında yer alan “..." ibaresini tekelleştirmeye çalıştığı tekelleştirmeye çalıştığını, “...” ibaresi içerir şekilde tescillerinin Kurumda mevcut olduğunu, “...” ibaresinin kimsenin tekeline bırakılamayacak ibarelerden olduğunu, müvekkili markasının “... parası” anlamına geldiğini, davacı markasının ise “yıldız parası” anlamına geldiğini, davacının ... ibareli markasının barındırdığı ibare, şekil, renk, logo, yazı stili ile müvekkili markasının barındırdığı şekil, renk, logo, yazı sitili ve oluşturuluş biçimleri, görselleri ve telaffuzlarının çok çok farklı olduğunu, markaların yazı karakterlerinin de farklı olduğunu, markaların logolarının da birbirlerinden farklı olduğunu, müvekkilinin “... suyu” ticareti ile faaliyet gösterecek olduğunu, dolayısıyla markasında tercih ettiği görsel unsurlar ve kelimeleri bu nedenle tercih ettiğini, davacı yanın SMK m. 6/3, tanınmışlık ve kötü niyet iddialarını kabul etmediklerini, “... ... " markasının özgün, orjinal ve tasarımı ile bu zamana kadar tescil edilmiş hiçbir markaya benzemediğini, davacı tarafın vekili vasıtasıyla müvekkiline ihtarname göndererek müvekkiline ait olan ..., ..., ... isimli markalara da itiraz edeceğini belirterek kötü niyetini ortaya koyduğunu belirterek; davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
YARGILAMA:
Taraflar arasındaki uyuşmazlığın; davalı başvurusuna davacı tarafından yapılan itirazın reddiyle ilgili verilen ... kararının yerinde olup olmadığı iptal şartlarının oluşup oluşmadığı ve marka tescil edilmiş ise hükümsüzlük şartlarının oluşup oluşmadığı noktalarında toplandığı anlaşılmıştır.
Davanın açılmasını müteakip tarafların dava, cevap, cevaba cevap dilekçeleri karşılıklı tebliğ olunmuş, sundukları deliller alınmış, tescil ve başvuru dosyaları ile Alâkalı ticaret sicil kayıtları getirtilmiş, dava şartları incelenmiş, ön inceleme duruşması yapılmış, taraflar sulhe teşvik olunmuş, sonuç alınamaması üzerine uyuşmazlık konuları tespit edilmiş, tahkikat icra olunmasını müteakip taraf vekillerine tahkikat ve yargılamının geneliyle ilgili son sözleri de sorulmuş; sözlü iddia ve savunmada bulunma olanağı tanınmıştır.
...'den celbedilen işlem dosyasının tetkikinden; dava konusu “... ..." ibaresinin 29 / 30 / 32 / 35. Mal ve hizmet sınıflarında tescili amacıyla 08.05.2020 tarihinde gerçekleştirildiği görülen ... sayılı marka başvurusunun, yapılan ilk incelemeler sonrasında 27.08.2020 tarih ve 355 sayılı bültende ilan olunduğu, anılan karara karşı davacı yanın önceki tarihli “...” markalarına dayalı olarak itirazda bulunduğu, ancak ...’nın 25.05.2021 tarihli kararı neticesinde itirazların haklı bulunmayarak reddine karar verildiği, söz konusu ret kararına karşı davacı yanın bir kez daha itiraz ederek başvurunun reddini talep ettiği, davacı itirazını inceleyen ...’nun ... sayılı kararı neticesinde özetle; ''...Karıştırılma ihtimali gerekçeli itiraz belirtilen genel ilkeler esas alınarak incelenmiştir. Kurul'da, ilgili tüketicilerin başvuruya konu marka ile itiraza gerekçe olarak gösterilen markaları bütüncül algı çerçevesinde farklı ticari kaynaklardan gelen birbirinden farklı markalar olarak algılayabileceği kanaatine varılmış ve başvuru ile itiraza gerekçe olarak gösterilen markalar bütünüyle bıraktıkları izlenim itibarıyla ilişkilendirilme ihtimali dahil olmak üzere karıştırmaya yol açabilecek derecede benzer bulunmamıştır. Bu itibarla, markalar arasında 6769 s. SMK'nın 6/1 maddesi hükmü anlamında karıştırılma ihtimalinin bulunmadığı kanaatine varılmıştır. Ayrıca, itiraz dilekçesinde belirtilen eskiye dayalı kullanım iddiası incelenmiştir. Yapılan inceleme neticesinde, bu iddianın, yeterli bilgi, belge, delil ile desteklemediği anlaşılmış ve bu nedenle eskiye dayalı kullanım gerekçeli itiraz haklı bulunmamıştır. Md. 6/4 kapsamında yapılan inceleme sonucunda "... Sözleşmesinin 1 inci mükerrer 6 ncı maddesi bağlamındaki tanınmış markalar ile aynı veya benzer nitelikteki marka başvuruları, aynı veya benzer mal veya hizmetler bakımından itiraz üzerine reddedilir" hükmünde belirtilen koşulların oluşmadığı kanaatine varıldığından itiraz gerekçesi yerinde bulunmamıştır. Öte yandan, 6769 Sayılı SMK'nın 6/5 maddesi "Tescil edilmiş veya tescil başvurusu daha önceki tarihte yapılmış bir markanın, ...'de ulaştığı tanınmışlık düzeyi nedeniyle haksız bir yararın sağlanabileceği, markanın itibarının zarar görebileceği veya ayırt edici karakterinin zedelenebileceği hallerde, aynı ya da benzer markanın tescil başvurusu, haklı bir sebebe dayanma hali saklı kalmak kaydıyla, başvurunun aynı, benzer veya farklı mal veya hizmetlerde yapılmış olmasına bakılmaksızın önceki tarihli marka sahibinin itirazı üzerine reddedilir." hükmüne amirdir. Somut olay açısından, itiraza konu başvurunun tescilinin 6769 Sayılı SMK'nın 6/5 maddesi hükmünde belirtilen koşulların oluşmasına yol açacağı yönünde de bir kanaat oluşmadığından, tanınmışlık gerekçesine dayalı itiraz haklı görülmemiştir. Bunun yanında, itiraz dilekçesinde öne sürüldüğü gibi itiraza gerekçe markanın, 6769 s. SMK'nın 6/6 kapsamındaki hak sahipliği yönünde yeterli kanaate ulaşılamadığından, bu iddianın kabulü mümkün olmamıştır. Son olarak, başvurunun kötü niyetle yapıldığı yönünde somut ve elle tutulur delillere rastlanmadığından ve Kurul'da başvurunun kötü niyetle yapıldığı yönünde bir kanaat de oluşmadığından, bu iddiaya dayalı itiraz haklı görülmemiştir. Sayılan nedenlerle, itirazın reddi gerekmiştir.” şeklindeki gerekçeler ile davacı yan itirazlarının reddine karar verildiği, eldeki davanın iki aylık yasal süre içerisinde 25/04/2022 tarihinde açıldığı anlaşılmış, işin esasına girilmiştir.
Bilirkişi kurulunca düzenlenen raporda özetle:dava konusu sayılı başvuru kapsamında mal ve ... hizmetlerin tamamının, davacı yanın önceki tarihli markaları kapsamında aynı sınıflarda yer alan mal ve hizmetler ile aynı ya da benzer olduğu, taraf markalarının görsel unsurları itibariyle herhangi bir benzerlik taşımadıkları, işitsel olarak “...” ibaresinin ortak ve baskın ses olmasından ötürü mutlak bir ilişki içerisinde oldukları, kavramsal olarak ise işaretlerin esas unsurları itibariyle doğrudan karşılaştırılabilir olmadığı, bu haliyle taraf markaları arasındaki benzerlik düzeyinin esasen yüksek olmadığı, ancak davacı yanın “...” markalarının, gerek dünyada gerekse de ülkemizde “yiyecek ve içecek ürünleri, özellikle içecek ürünleri, yiyecek ve içecek sağlanması hizmetleri” gibi genel anlamda gıda sektörüne yönelik mal ve hizmetlerde yüksek düzeyli ve güçlü bir tanınırlığı bulunduğu, dava konusu marka ve benzeri markaların tesciline izin verilmesinin davacı yanın bu tanınırlığı ve markalarının ayırt ediciliğinin zarar görme ve zaman içerisinde sulanarak benzer şekilde oluşturulmuş çok sayıda marka arasında ilgili piyasada var olmak zorunda kalması sonucunu doğuracağı, dolayısıyla davacı markalarının tanınırlığı hususunun, işaretler arasındaki benzerlik ile birlikte ele alınarak bir inceleme yapılmasının daha isabetli olacağı, böylesi bir durumda ise davacı yanın markaları ile dava konusu marka arasında davacı markalarının tanınmışlı
ğı da gözetildiğinde, oluşması muhtemel çağrışımsal bir benzerlik ve ilişkilendirmenin tüketici algısında oluşabileceği, davacı yanın markalarının tanınmışlığı nedeniyle bu tanınmışlığın uyuşmazlık konusu mal ve hizmetler açısından da yüksek düzeyli olarak korunması gerektiği, zira bu mal ve hizmetlerin, davacı markalarının birebir tanınırlığı bulunduğu yiyecek – içecek sektörüne yönelik olduğu, bu nedenle somut olayda SMK m. 6/5 koşullarının da meydana gelebileceği, SMK m. 6/3 ve 6/6 kapsamında davacı yanın ek bir korumadan yararlanamayacağı, takdirin mahkemeye ait olduğu, bildirilmiştir.
Bilirkişi raporunun her iki tarafın iddia ve savunmasının kapsamı, taraf delilleri, marka kapsamları dikkate alınarak düzelendiği, hüküm kurmaya yeterli incelemenin yapıldığı, raporun usul ve yasaya aykırı yönünün bulunmadığı, hukuki değerlendirme nihai olarak mahkememizce yapılacağından yeniden rapor alınmasını gerektirir yön bulunmadığı anlaşılmıştır.
GEREKÇE:
Tescilli bir markanın ait olduğu mal ve hizmetler bakımından sağladığı korumanın kapsamı ve sınırları 10.01.2017 tarihinde yürürlüğe giren 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu (SMK) ile düzenlenmiştir.
“Marka tescilinde nispi ret nedenleri ” başlığı altında düzenlenen 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanununun 6. maddesi ise;
(1) Tescil başvurusu yapılan bir markanın, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile aynılığı ya da benzerliği ve kapsadığı mal veya hizmetlerin aynılığı ya da benzerliği nedeniyle, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile halk tarafından ilişkilendirilme ihtimali de dâhil karıştırılma ihtimali varsa itiraz üzerine başvuru reddedilir.
(2) Ticari vekil veya temsilcinin, marka sahibinin izni olmaksızın ve haklı bir sebebe dayanmaksızın markanın aynı veya ayırt edilemeyecek kadar benzerinin kendi adına tescili için yaptığı başvuru, marka sahibinin itirazı üzerine reddedilir.
(3) Başvuru tarihinden veya varsa rüçhan tarihinden önce tescilsiz bir marka veya ticaret sırasında kullanılan bir başka işaret için hak elde edilmişse, bu işaret sahibinin itirazı üzerine, marka başvurusu reddedilir.
(4) ... Sözleşmesinin 1 inci mükerrer 6 ncı maddesi bağlamındaki tanınmış markalar ile aynı veya benzer nitelikteki marka başvuruları, aynı veya benzer mal veya hizmetler bakımından itiraz üzerine reddedilir.
(5) Tescil edilmiş veya tescil başvurusu daha önceki tarihte yapılmış bir markanın, ...’de ulaştığı tanınmışlık düzeyi nedeniyle haksız bir yararın sağlanabileceği, markanın itibarının zarar görebileceği veya ayırt edici karakterinin zedelenebileceği hâllerde, aynı ya da benzer markanın tescil başvurusu, haklı bir sebebe dayanma hâli saklı kalmak kaydıyla, başvurunun aynı, benzer veya farklı mal veya hizmetlerde yapılmış olmasına bakılmaksızın önceki tarihli marka sahibinin itirazı üzerine reddedilir.
(6) Tescil başvurusu yapılan markanın başkasına ait kişi ismini, ticaret unvanını, fotoğrafını, telif hakkını veya herhangi bir fikri mülkiyet hakkını içermesi hâlinde hak sahibinin itirazı üzerine başvuru reddedilir.
(7) Ortak markanın veya garanti markasının yenilenmeme sebebiyle koruma süresinin sona ermesinden itibaren üç yıl içinde yapılan, ortak marka veya garanti markasıyla aynı veya benzer olan ve aynı veya benzer mal veya hizmetleri içeren marka başvurusu, önceki hak sahibinin itirazı üzerine reddedilir.
(8) Tescilli markanın yenilenmeme sebebiyle koruma süresinin sona ermesinden itibaren iki yıl içinde yapılan, bu markayla aynı veya benzer olan ve aynı veya benzer mal veya hizmetleri içeren marka başvurusu, önceki marka sahibinin itirazı üzerine bu iki yıllık süre içinde markanın kullanılmış olması şartıyla reddedilir.
(9) Kötüniyetle yapılan marka başvuruları itiraz üzerine reddedilir." şeklindedir.
Bu düzenleme uyarınca getirilen yaptırımın iki koşulun bir arada bulunması hâlinde uygulanacağı görülmekte olup, bunlardan birincisi tescil başvurusu yapılan markanın, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile aynı ya da benzer olması, ikincisi ise; her iki markanın da kapsadığı mal veya hizmetlerin aynı ya da benzer olmasıdır. Ancak burada 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanununun 6. maddesinin (5) numaralı fıkrasının hatırlatılması da gereklidir. Zira tescil edilmiş veya tescil için başvurusu yapılmış markanın, ...’de ulaştığı tanınmışlık düzeyi nedeniyle haksız bir yararın sağlanabileceği, markanın itibarının zarar görebileceği veya ayırt edici karakterinin zedelenebileceği durumlarda, tescil edilmiş veya tescil için başvurusu daha önce yapılmış bir marka sahibinin itirazı üzerine, farklı mal veya hizmetlerde kullanılacak olsa bile, sonraki markanın tescil başvurusu ret edilebilecektir. Tanınmış marka kavramı yerleşik ... içtihatlarında “bir şahsa veya teşebbüse sıkı bir şekilde matufiyet, garanti, kalite, kuvvetli reklam, yaygın bir dağıtım sistemine bağlı, müşteri, akraba, dost, düşman ayırımı yapılmadan coğrafi sınır, kültür, yaş farkı gözetilmeksizin aynı çevredeki insanlar tarafından refleks halinde ortaya çıkan bir çağrışım olarak” ifade edilmiştir.
Ayrıca, 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanununun 6. maddesinin 1. fıkrasında geçen "halk tarafından karıştırılma ihtimali" konusunda ölçünün; bu işin ilgilisi veya uzmanı değil, tüketici olan halk olduğunun göz önünde tutulması gerekmektedir. Karıştırılma ihtimalinde önemli olan husus, halkın bu iki işaret arasında herhangi bir şekilde herhangi bir sebeple bağlantı kurma, ilişkilendirme ihtimalidir. Buradaki “ihtimal” kelimesi özenle ve özellikle kullanılmış bir kelime olup, şekil, ses, anlam, genel görünüm, çağrışım ve bir seri içinde bulunma izlenimi bu kapsamda değerlendirilmektedir.
Hatta markalar arasında birçok noktada fark bulunduğu tespit edilse bile “umumi intiba” ikisinin karıştırılabileceği yönünde ise, iki işaret arasında karıştırma ihtimalinin bulunduğu kabul edilmelidir (...).
Bir başka anlatımla, "iltibas tehlikesi" görsel, biçimsel, anlamsal, işitsel benzerlikler, çağrıştırma, bir bütün olarak uyandırdığı toplu kanaat, malın veya hizmetin hitap ettiği alıcı grubunun toplumsal düzeyi ve durumu, markayı taşıyan malın değeri ve alıcının bu malı almaya ayırdığı zaman, markanın esas unsurları ve tamamlayıcı unsurları, karşılaştırılan işaretler arasındaki benzerlik, telaffuz, anlam veya biçimden, işaretlerin toplu olarak bıraktığı izlenimden, seri içine girmekten veya başka bir çağrışımdan kaynaklanabilir. Yine halkın, karşılaştırılan işaretler arasında herhangi bir şekilde “bağlantı” kurabilmesi de benzerlik bulunduğunu kabul etmek için yeterli olmaktadır.
Bu açıklamalar ışığında somut olay incelendiğinde;
Taraf markaları tescil kapsamları ve işaretsel yönden karşılaştırıldığında;

Davalı Markası Örnek Davacı Markaları
...
...
(29, 30, 32, 35. sınıf) (29, 30, 32, 35. sınıf)

Tarafların emtia gruplarına bakıldığında; dava konusu başvuru kapsamında 29, 30, 32 ve 35.05 mal ve hizmet sınıflarında yer alan mal ve hizmetlerin tamamı, davacı yanın önceki tarihli markaları kapsamında da aynı sınıflarda yer alan mal ve hizmetler ile birebir aynı / aynı türdeki yiyecek – içecek ürünleri ve bu ürünlerin satışı hizmetleri olduğu, bununla birlikte davacı yanın önceki tarihli sair markalarının neredeyse tamamında yer alan 43.01 alt grubundaki “yiyecek – içecek sağlanması hizmetleri” ile de 29, 30 ve 32.sınıftaki birkısım mallar arasında benzerlik ilişkisi bulunduğu, her ne kadar 43.01. Sınıftaki emtialar yönünden amaç tüketiciye bir mal değil hizmet sunulması olup tüketicinin de bu yerlere gittiğindeki beklentisi, arzu ettiği markaya ilişkin bir ürünü satın almak değil, esasen sunum tarzında hizmet görmek ise de günümüzde özellikle yiyecek ve içecek servisi alanında, bu hizmeti veren işletmelerce verilen hizmetin bir parçası olarak kendi işletme markaları altında ürettikleri ürünlerin satışı da gerçekleştirilmekte ve bu işletmeler kendi hizmet markalarını taşıyan ambalajları, karton kutuları, karton bardakları kullanmak suretiyle tüketiciye al götür
servis şeklinde sunum sağlayabildiği, bu durumda tabloda özellikle yeşil renk ile işaretlenen emtialar bakımından, anılan malların doğrudan yiyecek – içecek hizmeti sunan işletmelerde, işletmenin kendi markası altında üretim ve satışa konu edilmesinin giderek yaygınlaştığı bir dönemde 43.01. gruptaki yiyecek ve içecek sağlanması hizmetinin bir parçası olarak tüketiciye ambalajlı olarak sunumu yaygın bir uygulama olmasından ötürü bu sınıflar arasında da benzerlik bulunduğu görülmektedir. Şu hâlde, SMK 6/1 maddesi yönünden tescil engellerinde aranan şartlardan biri belirtili emtialar yönünden gerçekleşmiştir.
Davalının markasının incelenmesinde; başvurunun şekil ve sözcük unsurlarından oluştuğu, markanın üst kısmında yeşil renkt, yaprak figürünün sapının dairesel şekilde uzatılması ile meydana getirilmiş bir logo, bu logonun merkezinde “...” kelimesi, bu kelimenin altına ve üstüne yerleştirilmiş “...” ibarelerinin yer aldığı, logonun alt kısmında markanın hakim ve ön plana çıkan unsuru olarak, tamamı büyük harflerle “...” ibaresine yer verildiği, “...” ibaresinin markanın ön kısmındaki “...” kelimesine göre daha vurgulu yazıldığı, bu ibarenin altında ise “... “ şeklinde bir sloganın yer aldığı; markanın hakim unsuru olan “...” ibaresinin, bütün olarak bir anlama sahip olmadığı ancak markanın “...” ve “...” şeklindeki kelimelerin yazımı ile oluşturulduğunun algılanabilir olduğu, “...” kelimesinin ... “...” anlamına geldiği, “...” kelimesinin “para, geyik derisinden ayakkabı/pantolon” gibi anlamları olan bir kelime olduğu, ancak bu anlamının ülkemiz ortalama tüketicisi tarafından bilinebilir olmayacağı, anılan ibarenin “...” şeklinde iki hecede telaffuz edileceği, logoda yer alan sair sözcük unsurlarının tamamının tali nitelikte olduğu, “...” ibaresinin gıda sektöründe jenerik bir kavram olarak doğallığı/kimyasal içerik taşımamayı temsilen kullanılan bir pazarlama ibaresi olduğu, sözcük ve şekil unsurlarından oluşan markalarda, tüketici algısında sözcük unsuru daha ön planda olacak olup tüketicinin, mal veya hizmet ile işaret arasındaki ilişkiyi tanımlarken, figüratif unsurları açıklamak yerine doğrudan sözcük unsuru ile markayı ifade edeceği, dava konusu markanın ilk algısı ve bu algının üçüncü kişilere aktarımında ön plana çıkacak yegane unsur “...” ibaresi olacak olup şekil unsurunun bütünsel ayırt ediciliğe asgari düzeyde etki sağlayacağı anlaşılmaktadır.
Davacının markalarının incelenmesinde; davacı yana ait önceki tarihli markalar ise görsel ile davacının düz yazı şeklinde “...” ve “...” ... ibareleri üzerinde de hak sahipliğinin bulunduğu, davacı yanın markaların asli unsurunun “...” ibaresi olduğu, bu ibarenin 9 harften oluşan dilimizde somut bir anlamı bulunmayan, ...’de de doğrudan bir anlamı bulunmayan, “...” şeklinde telaffuze edilecek, ayırt edici vasfı yüksek bir kelime olduğu anlaşılmaktadır.
Markalar arasında iltibasa yol açacak derecede bir benzerlik olup olmadığının tespitinde her iki markaya konu işaretin, ayırt edici ve baskın unsurları dikkate alınarak bütünü itibariyle görsel, işitsel ve anlamsal olarak bıraktıkları izlenimin esas alınması gerekmektedir.
... Hukuk Genel Kurulu'nun 08.06.2016 gün ve .... sayılı kararı uyarınca iltibas değerlendirmesinin hakimlik mesleğinin gerektirdiği genel hukuki bilgi ile çözümlenmesinin mümkün olduğu hususu da gözönünde bulundurularak yapılan incelemede, taraf markalarını oluşturan her iki kelime de 9 ve 10 harften oluşmakla birlikte sözcüklerin bitiş seslerini oluşturan “...” ibaresi, birebir aynı harf dizilimsel bütünlükle markalarda yer aldığı, markaların başlangıç sesleri olan “...” ve “...” ibareleri gerek harf dizilimsel açıdan gerekse de telaffuz açısından birbirleri ile herhangi bir benzerlik taşımadığı, markaların başlangıç seslerini oluşturan ibareler normal şartlarda tüketicinin daha fazla dikkat edeceği kısımlar olduğu, soldan sağa okuma alışkanlığı nedeniyle tüketiciler markaların başlangıç seslerine daha fazla odaklandığı, ancak bu kural mutlak ve değişme bir kural olmayıp bu noktada markaların vurgulanan unsurlarının da gözardı edilmemesi gerektiği, bu çerçevede markaların başlangıç sesleri farklı ise de son sesleri olan “...” ibaresi markalarda ortak oldukları gibi bu ibare hem görsel hem işitsel olarak da vurguyu üzerine toplayan yapıda bir sözcük olduğu, her iki markanın da telaffuzunun iki heceli şekilde gerçekleştirildiği açık olup markaların son seslerindeki ayniyet düzeyi itibariyle işaretler arasında ortalama düzeyde bir işitsel benzerlik bulunduğu; taraf markaları arasında özellikle figüratif unsurlar itibariyle herhangi bir benzerlik ise mevcut olmadığı, işaretler arasında görsel anlamda belirgin tek benzerlik taraf markalarının esas unsurlarını meydana getiren sözcüklerin son 5 harflerini oluşturan harf dizilimsel benzerlik hali olduğu, bununla birlikte logolar itibariyle işaretlerin yeşil renk temelinde oluşturulması tek başına bir görsel benzerliğe yol açmadığı; kavramsal açıdan ise işaretler arasında karşılaştırılabilir bir benzerlik ilişkisi bulunmadığı, markaların ön kısımlarındaki “...” ve “...” ibarelerinin, temel ... eğitimi almış kimseler tarafından anlamının bilinebileceği varsayımında dahi “...” ibaresi açısından bu yönde bir değerlendirmenin ... bilen tüketiciler açısından dahi yapılmasının mümkün görülmediği, bütün olarak bir anlam ifade etmeyen bu işaretlerin kavramsal bir kıyasa tutulması mümkün olmayacağı; halböyleyken dava konusu markanın oluşturulmuş sistematiğinde, davacı markasının ikincil sesini taşıyan “...” ibaresini bütün olarak içerdiği ve hatta bütündeki geri kalan tüm unsurlara nazaran bu ibarenin daha vurgulu bir şekilde ön plana çıkartılan bir görselle kullanıldığı, bu durumun işaretler arasında bir benzerlik oluşturmasının yanı sıra, uyuşmazlık konusu marka kapsamında, davacı yanın markalarının tanınmışlığının bulunduğu sınıfların mevcut oluşu da gözetildiğinde, davacı yanın özgün ve ayırt edici “...” markalarını çağrıştırır nitelikte yaratılmış “...” şeklindeki markada, “...” ibaresinin kullanımının herhangi bir zorunluluktan kaynaklı olmadığı, bu ibarenin ticaret hayatında yaygın veya sektörel ihtiyaç temelli kullanılan bir işaret olmadığı gözetildiğinde, bu ibarenin davacı yan tanınmış markalarının zihinde kalıcı unsurlarından biri olarak dava konusu markadaki birebir kullanımının, ortaya çıkan bütünde, tüketicinin dava konusu markanın, davacı markalarından esinlenilerek yaratıldığı, davacı markasının serisi olduğu yönünde bir algı edinimi için yeterli olduğu, bu haliyle dava konusu markanın, davacının yeni bir hizmet türü için yarattığı bir marka izlenimi verdiği, bu tür markaların tesciline izin verilmesinin zaman içerisinde orijinal markanın ayırt ediciliğinin giderek zayıflaması, benzer ticari isimler taşıyan çok sayıda markanın aynı piyasada var olması sonucunu meydana getirebileceği, bu durumun ise zaman içerisinde tanınmış markanın sulanmasına neden olabileceği gibi davalı markasının, davacı yanın markalarının tanınırlığından dolayı olumlu bir imaj transferi edineceği, tüketicinin bu yöndeki ilk algısı sonradan değişse dahi, tüketicinin davalı markasını öncelikli olarak tercih etmesi sebebinin, davacı yanın tanınır markasının algısında bıraktığı imaj ve kalite algısı olabileceği, bu nedenlerle davacı markalarının tanınmışlığından yararlanma sonucuna sebebiyet verebilecek öğeler içerir şekilde oluşturulmuş dava konusu markanın, farklı şekillerde meydana getirilmesi de mümkünken davacı markaları ile benzer şekilde oluşturulmuş olmasından kaynaklı olarak taraf markaları arasında, başvuru kapsamında yer alan tüm gıda ürünleri ve bu ürünlerin satışı hizmetleri bakımından, davacı yanın markalarının tanınmışlığına bağlı oluşması muhtemel bir iltibas ihtimalinin mevcut olacağı; işin uzmanı veya dikkatli kişilerden oluşmayan, makûl düzeyde bilgilendirilmiş, marka ve başvuru konusu işareti aynı anda görüp detaylarını karşılaştırma olanağı bulunmayan, daha önce görüp yararlandığı markanın aşağı yukarı net anısının tesirinde olan ortalama düzeydeki alıcı kitlesinin, yargılama konusu ürünler için ayırdığı satın alım ve yararlanım süresi içinde, davalının markasını gördüğünde bunun davacının mesnet markalarından farklı bir marka olduğunu algılayamayabileceği, tescilli markaların bir uzantısı, yeni bir versiyonu, yeni bir serisi olarak algılanmasının ihtimal dahilinde olduğu; davacı yanın markalarının tanınmışlığı nedeniyle bu tanınmışlığın uyuşmazlık konusu mal ve hizmetler açısından da yüksek düzeyli olarak korunması gerektiği, zira bu mal ve hizmetlerin, davacı markalarının birebir tanınırlığı bulunduğu yiyecek – içecek sektörüne yönelik olduğu, bu nedenle somut olayda SMK m. 6/5 koşullarının da meydana geldiği, her ne kadar davacı yan SMK m. 6/3 ve 6/6 maddelerinde düzenlenen üstün ve gerçek hak sahipliği karinelerine dayalı olarak da birtakım itirazlar ileri sürmüş ise de esasen her iki itirazının da temelinin “...” ibaresine dayalı olduğu, anılan ibarenin davacı yanın önceki tarihli tescilli markalarının esas unsurunu oluşturduğu, taraf markaları arasında SMK m. 6/1 kapsamında, tanınmışlık hususu da gözetilerek, iltibas ihtimalinin, başvuru kapsamındaki tüm mal ve hizmetler yönünden mevcut olabileceği kanaatine zaten varılmış olduğu dolayısıyla davacı yanın aynı ibareye dayalı olarak ve tescilli markaları kapsamındaki faaliyetleri açısından üstün ve gerçek hak sahipliği karineleri kapsamında elde edebileceği ek bir menfaatin mevcut olmaması nedeniyle SMK m. 6/3 ve 6/6 kapsamında davacı yanın ek bir korumadan yararlanamayacağı, husuusları dikkate alınarak davanın reddine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.

HÜKÜM: Gerekçesi açıklandığı üzere:
1-Davanın kabulü ile
... ...'nın ... sayılı kararın iptaline,
Davalıya ait ... kod numaralı ''... " ibareli markanın hükümsüzlüğüne ve sicilden terkinine,

2-Harçlar Yasasına göre hesaplanan 269,85-TL karar harcından peşin alınan 80,70-TL’nin mahsubu ile bakiye 189,15-TL’nin davalılardan tahsili ile hazineye irat kaydına,
3-Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre hesap olunan takdiren 15.000,00-TL maktu ücreti vekâletin davalılardan alınarak davacıya verilmesine,
4-Davacının yapmış olduğu ve aşağıda dökümü gösterilen 3.359,90-TL yargılama giderinin davalılardan alınarak davacıya verilmesine,
5-Yatırılan ve kullanılmayan gider avansının, hükmün kesinleşmesini müteakip re'sen yatırana iadesine (HMK m.333),
Dair verilen karar, hazır olan taraf vekillerinin yüzüne karşı, tebliğ tarihinden itibaren 2 haftalık yasal süre içinde Bölge Adliye Mahkemesinde istinaf yolu açık olmak üzere açıkça okunup, usulen anlatıldı. 11/07/2023

Katip ... Hakim ...
¸ ¸

MASRAF DÖKÜMÜ
İLK MASRAF : 172,90-TL
GİDER AVANSI :3.187,00-TL
TOPLAM :3.359,90-TL

UYAP Entegrasyonu