Loading Logo

sonkarar

Sayfa Yükleniyor

Bu nedenle dava tipik bir zilyetliğin korunması davasıdır. Böyle bir davada tapu kayıt malikinin davaya dahil edilmesi için davacıya kesin mehil verilip davanın reddine karar verilmesi usul ve kanuna aykırı olup doğru olmamıştır. Tarafların taşınmaz üzerindeki hakları zilyetlikten kaynaklanmaktadır. TMK.nun 981 ve müteakip maddeleri, mal üzerinde zilyetlikten başka hiçbir hakkı bulunmayan kimsenin zilyetliğini korumak üzere konulmuş hükümleri ihtiva etmektedir. TMK.nun 973. maddesinde zilyetlik "bir şey üzerinde fiili hakimiyeti bulunan kimse onun zilyedidir" biçiminde tanımlanmıştır. TMK.nun 982 ve 983. maddelerinde de zilyetlik herhangi bir hakka bağlı olmaksızın dava yoluyla korunmuştur. Kural olarak; zilyetliğin korunması davalarında görevli mahkeme, HUMK.nun 8/II-3 maddesi uyarınca Sulh Hukuk Mahkemesidir. Ancak, bir dava Asliye Hukuk Mahkemesinde karara bağlandıktan sonra davanın Sulh Hukuk Mahkemesinin görevi içinde olduğu ileri sürülerek üst mahkemede itirazda bulunulamaz....

    "İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Sulh Hukuk Mahkemesi DAVA TÜRÜ : Zilyetliğin korunması ... ile ...ve müşterekleri aralarındaki zilyetliğin korunması davasının reddine dair Dereli Sulh Hukuk Mahkemesinden verilen 04.10.2010 gün ve 127/316 sayılı hükmün Yargıtay'ca incelenmesi davacı vekili tarafından süresinde istenilmiş olmakla dosya incelendi gereği düşünüldü: KARAR Davacı ... dava dilekçesinde; annesine ait olup hakkında annesine ait vergi kaydı bulunan bir parça taşınmazın davalı ... tarafından kullanılmakta olup, ...'ın annesinden gelen hakkını kullanmasına engel olduğunu açıklayarak davalının müdahalesinin önlenmesini istemiştir. Davalı ... 24.01.2009 tarihinde vefat etmiş olup mirasçılarından ... 20.07.2009 tarihli oturumda davanın reddine karar verilmesini istemiştir. Mahkemece, davanın reddine karar verilmesi üzerine ; hüküm, davacı tarafından temyiz edilmiştir....

      Taraflar arasındaki çekişme üstün zilyetliğin kime ait olduğu noktasında toplanmaktadır. Taraflarca sürdürüldüğü iddia edilen bu zilyetlik ne davacı ne de davalılara zilyetlik hakkı bahşetmeyecektir. Eldeki dava huzur ve sükunun sağlanması amacıyla TMK'nin 973 ve müteakip maddelerine göre açılmış zilyetliğe dayalı ecrimisil istemine ilişkin bir davadır. Mahkemece, davacının üstün hakkı bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmesi doğru olmamıştır. Mahkemece yapılacak iş, davacının Hazine'ye ecrimisil ödeyerek işgal ettiği yerleri ayrı ayrı tespit ederek üstün zilyetliğin kimde olduğu hususunun araştırılması gerekir. Bunun için taraflara varsa tüm delillerini bildirmesi için süre ve imkan tanınması, ......

        Dava; TMK'nin 981 vd. maddeleri uyarınca zilyetliğin korunması isteğine ilişkindir. Zilyetliğin temeli hukuki bir durum niteliğinde olduğundan; TMK'nin 981 vd. maddeleri uyarınca açılan zilyetliğin korunması davalarıyla sadece görünüşün ve mevcut durumun korunması amaçlanır. Dava konusu taşınmaz arsa vasfı ile davalı ... adına kayıtlı olup diğer davalı kurum lehine tapuya tahsis edildiğine göre; davacıların zilyetliğinin herhangi bir mülkiyet hakkına dayandığı söylenemez. Başka bir ifade ile tapu kaydı ve tahsis açıklaması karşısında davacıların zilyetliklerine değer verilemez. Tüm bu açıklamalar karşısında davanın reddine karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde kabulüne karar verilmesi isabetsiz olmuş, bozmayı gerektirmiştir....

          Dava, 02.2013 tarihinde açıldığına, 3402 sayılı Kadastro Kanununun 11. maddesinde öngörülen 30 günlük askı ilânı süresinin geçmiş olduğunun anlaşılmasına göre, salt zilyetliğin korunması ile ilgisi bulunmayan ve çekişmesiz yargı işi niteliğinde de olmayan uyuşmazlığın ... ... Asliye Hukuk Mahkemesinde görülüp, sonuçlandırılması gerekmektedir. SONUÇ:Yukarıda açıklanan nedenlerle; 6100 sayılı HMK'nın 21 ve 22. maddeleri gereğince ... ... Asliye Hukuk Mahkemesinin YARGI YERİ OLARAK BELİRLENMESİNE 21/06/2016 gününde oy birliği ile karar verildi....

            Bunun içinde bu tür davalarda mahkemenin zilyetliğin korunmasına ilişkin vereceği karar; sadece eski zilyetlik durumunun yeniden kurulmasını sağlamaya yöneliktir. Bu karar diğer tarafın mülkiyet yahut hak iddiasıyla dava açma hakkına dokunmaz ve üçüncü kişilerin o şey üzerinde hakları olmadığının kabulü şeklinde anlaşılamaz. Bahsi geçen zilyetlik davaları sonunda verilen mahkeme kararları tamamen geçici bir etkiye sahip olup; mülkiyet sorunu çözümlenmediğinden mülkiyet yönünden kesin hüküm teşkil etmezler. (HGK'nun 12.05.1982 gün, 1979/8-589 Esas, 1982/482 Karar) O halde, dava dilekçesindeki açıklamalar, davacının dava konusu taşınmazda ne ayni ne de kişisel hakkı söz konusu olmamasına göre, uyuşmazlığın zilyetliğin korunmasına yönelik TMK'nun 981 vd. maddeleri hükümleri çerçevesinde çözümlenmesi gereklidir. Zilyetliğin korunmasına ilişkin davalarda da görev; Sulh Hukuk Mahkemesine aittir. (HMK. m. 4./1-c)....

              Madde içeriğinden açıkça anlaşılacağı üzere, yalnız zilyetliğin korunmasına ilişkin davalar, dava değerine bakılmaksızın sulh hukuk mahkemesince görülecektir. Maddede yer alan “yalnız zilyetliğin korunması davaları” ile, 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 982. ve 983. maddelerinde düzenlenen zilyetliğin gaspı ve zilyetliğe saldırıdan doğan davalar amaçlanmıştır. Zilyet, zilyetliğinin arkasında bulunan nesnel veya kişisel bir hakka dayandığında ise dava, bir hak davası niteliğini kazanır; o takdirde mahkemenin görevi, yalnız zilyetliğin korunması davasından farklı olarak, dava olunan hakkın niteliğine göre belirlenir....

              Zilyet, zilyetliğin arkasında bulunan ayni (nesnel) veya şahsi (kişisel) bir hakka dayandığı takdirde dava bir hak davası niteliğini kazanır.” denilmekle salt zilyetliğin korunması davaları ile zilyetliğin tespiti davaları arasındaki fark net bir şekilde açıklanmıştır. Yukarıdaki açıklamalar doğrultusunda, Hazine'ye ait taşınmaz mal üzerine, izinsiz olarak, hafif yapı niteliğinde olmayan yapı kuran zilyetlerin, arsa maliki Hazine'den başka kişiler aleyhine açtıkları davalar, arkasında barındırdığı bir hakka dayanmakla, salt zilyetliğin korunması davası olmayıp; temelinde bir hak davasıdır. Somut olayda gelince; davacı, taşınmazın üzerinde bulunan yapıdan kaynaklı satın almaya dayalı elatmanın önlenmesi isteğinde bulunduğuna göre dava, salt zilyetliğin korunmasına yönelik dava niteliğinde değildir....

              Hukuk Dairesinin 17.10.2012 tarihli ve 2012/7135 Esas, 2012/11466 Karar sayılı ilamı ile; elatmanın önlenmesi istemine ilişkin dava değeri belirlenmeden ve buna uygun harç ikmal edilmeden işin esasına girildiğinden ve davalı savunmasında bildirilen 07.11.1971 ve 24.07.1976 tarihli harici satış senetlerinin dava konusu yere uygulanması, harici satış olgusunun kanıtlanması halinde davalı yararına hapis hakkı tanınması gerektiğinden bahisle bozulmuştur....

                "İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Sulh Hukuk Mahkemesi - K A R A R - Dosya kapsamına, sav ve savunmaya, mahkemece saptanan hukuki niteliğe göre uyuşmazlık, kira sözleşmesine dayalı zilyetliğin korunması istemli zilyetliğin tespitinden kaynaklanmaktadır. 2797 Sayılı Yargıtay Yasasının 14. maddesi ve Başkanlar Kurulu kararı uyarınca temyiz incelemesi Yargıtay Yüksek 8. Hukuk Dairesine ait olup, Dairemizin görevi dışındadır. SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle; dosyanın görevli Yargıtay Yüksek 8. Hukuk Dairesi Başkanlığına gönderilmesine 05/07/2010 gününde oybirliği ile karar verildi....

                  UYAP Entegrasyonu