Mahkemece, davacı için aylık 400.00 TL, müşterek çocuklar Batuhan ve Metehan için aylık 250,00 şer TL olmak üzere toplam 900,00 TL tedbir nafakasının karar tarihinden itibaren davalıdan alınarak davacıya verilmesine, kararın kesinleşmesi ile birlikte yoksulluk ve iştirak nafakası olarak toplam 900,00 TL nafakanın devamına karar verilmiştir. TMK.175 md. hükmüne göre "Boşanma yüzünden yoksulluğa düşecek eş, kusuru daha ağır olmamak şartıyla geçimi için diğer eşten mali gücü oranında süresiz nafaka isteyebilir." Boşanma davası devam ederken eşlerden birinin tedbir nafakasının devamını istemesi de yoksulluk nafakası istemi niteliğindedir. Yoksulluk nafakası davası, boşanmanın fer'i niteliğinde bir dava olduğundan, dava devam ettiği sürece her zaman istenebileceği gibi, boşanma hükmünün kesinleşmesinden sonra ayrı ve bağımsız bir dava olarak da açılabilir. Yoksulluk nafakası boşanma sırasında istenilmişse, boşanmaya karar verilen hükümde yoksulluk nafası da karar altına alınacaktır....
Davalı cevap dilekçesinde özetle; Davacının annesi ile birlikte ikamet ettiğini, çalışıp para kazanmak yerine aldığı nafakalarla geçinmeye çalıştığını, davacı ile 23 ay evli kaldıklarını buna karşılık 5 yıldır nafaka ödediğini, maddi durumunun kötü olduğunu, çocuğa her ay peşin ödenen nafakanın çocuk için harcanıp harcanmadığını bilinmediğini ve çocuğun büyümekte olduğu bakım masrafının sürekli değiştiği için bakım masraflarının faturalandırılarak fatura karşılığı ödenmesine karar verilmesini talep ettiği görülmüştür. Mahkemece; davanın kısmen kabulü ile 200 TL yoksulluk nafakasının 275 TL'ye, 100 TL iştirak nafakasının, 250 TL'ye yükseltilmesine karar verilmiş, hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir. Dava iştirak ve yoksulluk nafakası arttırımı istemine ilişkindir....
Y A R G I T A Y K A R A R I Temyiz isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü.Davada; davacı ve davalının 14.09.2006 tarihli mahkeme kararıyla boşandıkları, 1994 doğumlu müşterek çocuğun velayetinin davacı anneye bırakıldığı, davacı anne için aylık 200 TL yoksulluk nafakasına, müşterek çocuk için aylık 100 TL iştirak nafakasına hükmedildiği, 13.03.2009 tarihinde açılan nafaka artırım davası ile iştirak nafakasının 180 TL'ye, yoksulluk nafakasının ise 240 TL ye yükseltildiği, nafakanın ihtiyaçları karşılamada yetersiz kaldığı iddia edilerek yoksulluk nafakasının 600 TL'ye iştirak nafakasının ise 400 TL'ye yükseltilmesi talep edilmiştir....
Yoksulluk nafakası yönünden yapılan istinaf incelemesinde; Mahkemece; taraflar arasında düzenlenen ve mahkemenin 2016/956 Esas sayılı dosyasına sunulan 17/01/2017 tarihli boşanma protokolünde, tarafların karşılıklı olarak birbirlerinden yoksulluk nafakası taleplerinin bulunmadığının belirtilmesi karşısında, davacı kadının bu beyanının feragat niteliğinde olduğu, bir daha yoksulluk nafakası talebinde bulunamayacağı gerekçesi ile yoksulluk nafakası talebinin reddine karar verilmiştir. Tarafların Karşıyaka 1.Aile Mahkemesi'nin 27/02/2017 tarihinde kesinleşen kararı ile anlaşmalı olarak boşandıkları, davacı kadının karşı taraftan tedbir, yoksulluk nafakası, maddi ve manevi tazminat, katkı payı, katılma alacağı, mal ve alacak, yargılama gideri ve vekalet ücreti talebinin olmadığını beyan ettiği, mahkemece de açıkça talep edilmediği belirtildiğinden taraflar lehine tedbir, yoksulluk nafakası konusunda karar verilmesine yer olmadığına karar verildiği görülmektedir....
Her ne kadar davalı/birleşen davalı vekili tarafından yerel mahkeme kararına karşı birleşen davada davacı kadın lehine yoksulluk ve iştirak nafakasına hükmedilmesinin hukuka aykırı olduğu yönünde istinaf başvurusunda bulunulmuş ise de; yerel mahkemece tarafların tespit olunan ekonomik ve sosyal durumlarına göre, davacı kadının düzenli bir işi ve gelirini bulunmadığı, davalı erkeğin ise, asgari ücretli olarak çalıştığı, boşanmaya sebebiyet veren olaylarda davalı kocanın tam kusurlu oluşu, evlilikte geçen süre, paranın satın alma gücü ve hakkaniyet ilkesi dikkate alındığında boşanmakla yoksulluğa düşeceği anlaşılan davacı kadın yararına yoksulluk nafakasına ve velayeti anneye verilen müşterek çocuk yararına iştirak nafakasına hükmedilmesinde usul ve esas yönünden herhangi bir hukuka aykırılık bulunmadığı gibi hükmedilen yoksulluk ve iştirak nafakası miktarlarının yerinde olduğu anlaşılmakla davalı vekilinin yoksulluk ve iştirak nafakasına yönelik istinaf başvurusunun esastan reddi gerektiği...
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :AİLE MAHKEMESİ Taraflar arasındaki nafaka artırımı davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın kısmen kabulüne yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davalı tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü: Y A R G I T A Y K A R A R I Davacı vekili dava dilekçesinde, boşanma ilamıyla müşterek çocuk lehine 150 TL iştirak nafakasına, müvekkili lehine aylık 200 TL yoksulluk nafakasına hükmedildiğini, nafakaların, ihtiyaçları karşılamada yetersiz kaldığını ileri sürerek iştirak nafakasının 500TL'ye, yoksulluk nafakasının 600 TL'ye yükseltilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı davanın reddini istemiştir. Mahkemece davanın kısmen kabulü ile iştirak nafakasının 300TL'ye yoksulluk nafakasının ise aylık 400,00 TL'ye yükseltilmesine karar verilmiş, hüküm, davalı tarafından temyiz edilmiştir....
Mahkemece; davanın kısmen kabulü ile, dava tarihinden itibaren yoksulluk nafakasının 150 TL arttırılmak suretiyle 300 TL'ye yükseltilmesine, iştirak nafakasının 100 TL arttırılmak suretiyle 250 TL'ye yükseltilmesine, hükmedilen nafakaların her yıl TÜİK tarafından açıklanan TÜFE oranında arttırılmasına karar verilmiş, hüküm davalı vekili tarafından münhasıran yoksulluk nafakasına ilişkin temyiz edilmiştir. Dava, yoksulluk ve iştirak nafakasının artırılması talebine ilişkindir. Mahkemece 07/06/2016 tarihinde karar verilmiş olup; karar tarihinden sonra davacı 17/10/2016 tarihli dilekçesi ile,... Kurumu'nda 10/09/2016 tarihinde işe başlaması nedeniyle davalı tarafından ödenecek yoksulluk nafakasına ihtiyacı olmadığını bu nedenle yoksulluk nafakası talebinin tamamından vazgeçtiğini beyan etmiştir. O halde mahkemece; davacının yoksulluğundan kalktığından bahisle vermiş olduğu 17/10/2016 tarihli dilekçesinin değerlendirilmesi yapılarak bir hüküm kurulmalıdır....
AİLE MAHKEMESİ TARİHİ : 16/04/2015 NUMARASI : 2014/657-2015/256 Taraflar arasındaki yoksulluk ve iştirak nafakasının kaldırılması veya indirilmesi davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın kısmen kabulüne yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davacı tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü: Y A R G I T A Y K A R A R I Davacı dava dilekçesinde; tarafların İskenderun 1. Aile Mahkemesinin 2011/652 Esas ve 2012/775 Karar sayılı ilamı ile boşandıklarını, müşterek çocuğun velayetinin davalıya verildiğini, davalı lehine 200 TL yoksulluk nafakası ve 150 TL iştirak nafakasına hükmedildiğini, çöp toplayarak ve hamallık yaparak geçimini sağlamaya çalıştığını, nafakaları ödeyebilecek maddi gücü olmadığını, bu nedenle yoksulluk ve iştirak nafakaların kaldırılmasına veya indirilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı, davaya cevap vermemiştir....
Y A R G I T A Y K A R A R I Temyiz isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü.Davacı dava dilekçesinde, boşanma kararı ile birlikte davalı kadına 250 TL yoksulluk nafakası, müşterek 2 çocuk için 200'er TL iştirak nafakasına karar verildiğini, asgari ücretle geçici işçi olarak çalıştığını, ailesinin yardımı ile geçindiğini belirterek yoksulluk nafakasının kaldırılmasını, iştirak nafakasının 200'er TL'den 100'er TL'ye indirilmesini talep etmiştir.Davalı, duruşmalara gelmediği gibi, cevap dilekçesi de vermemiştir.Mahkemece; davanın kısmen kabulü ile iştirak nafakasının ve yoksulluk nafakasının ayrı ayrı 100'er TL'ye indirilmesine karar verilmiş, hükmü davalı temyiz etmiştir....
verildiği" belirtilmesine rağmen, hüküm kısmında yoksulluk ve iştirak nafakaları hakkında hüküm kurulmayarak çelişki yaratılmış olup, hükmün kendi içinde ve aynı zamanda gerekçe ile arasında yaratılan bu çelişki bozma sebebi oluşturduğundan hükmün bu sebeple bozulmasına karar vermek gerekmiştir....