Somut olayda, ödeme emrinin borçluya 31.07.2015 tarihinde tebliğ edildiği, borçlunun ise İİK'nun 168. maddesinde öngörülen yasal beş günlük süreden sonra 14.08.2015 tarihinde icra mahkemesine başvurarak ödeme emri tebliğ işleminin usulsüz olduğunu ileri sürüp, imzaya itiraz ettiği anlaşılmaktadır. Bu durumda, mahkemece; öncelikle, borçlunun ödeme emri tebliğ işleminin usulsüzlüğüne yönelik şikayeti hakkında HMK'nun 297. maddesine göre bir karar verilmesi, tebligatın usulsüzlüğünün tespiti ve itirazın süresinde olduğunun anlaşılması halinde, işin esasının incelenmesi, aksi halde istemin süreden reddi gerekirken, tebligatın usulsüzlüğüne yönelik şikayet hakkında olumlu ya da olumsuz bir karar verilmeden ve dolayısıyla İİK'nun 168. maddesi uyarınca itirazın süresinde olup olmadığı saptanmadan imzaya itirazın esasının incelenmesi isabetsizdir....
Mahkemece istemin incelenmesi sırasında takibin geçici olarak durdurulmasına karar verilmiş, inceleme sonunda usulsüz tebligat şikayeti kabul edilip, imzaya itirazın reddine hükmedilmiştir. İmzaya itirazın reddi kararı borçlular tarafından temyiz edilmiş, istemin reddine karar verilmesi sebebiyle alacaklı tarafından haciz talebinde bulunulmuş ve icra müdürlüğünce talep kabul edilmiştir. Borçlular tarafından, imzaya itiraz incelemesi sırasında icra mahkemesince verilen takibin geçici olarak durdurulmasına ilişkin tedbir kararının HMK'nun 397/2. maddesi uyarınca aksi karar verilmediğinden karar kesinleşinceye kadar devam edeceği belirtilerek hacizlerin kaldırılması talebiyle icra mahkemesine şikayet yoluna başvurulmuş, mahkemece istemin reddine karar verilmiştir....
Yine Buna göre; borçluların imzaya ve borca itirazının da, İİK'nun 168. maddesi gereğince yasal 5 günlük sürede yapılmadığı da görülmektedir. Yukarıda belirtilen gerekçelerle davacı/borçluların usulsüz tebliğ şikayeti ile imzaya ve borca itirazlarının süre aşımı nedeniyle reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur..." şeklinde açıklanan gerekçeleriyle, "Şikayetin ve davacıların itirazlarının süre yönünden reddine" karar verildiği görülmüştür. Davacılar istinaf dilekçesinde özetle; HMK'nun 93. maddesi gereğince resmi tatil günlerinin süreye dahil olduğunu, tebliğleri öğrendikleri 09/07/2019 tarihine göre 5günlük sürenin 14/07/2019 pazar gününe denk geldiğini, sonrasındaki 15/07/2019 gününün de resmi tatil olması nedeniyle başvurunun yapıldığı 16/07/2019 tarihine göre davanın süresinde olduğunu, Mahkeme kararının açıkça hukuka aykırı olduğunu, Edirne C....
İmzaya ve borca itiraz bakımından hükmün verildiği tarihte yürürlükte olan 31.12.2014 tarih ve 29222 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren 2015 yılı Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi'nin 11/3. maddesinde; Tarifenin ikinci kısmının ikinci bölümünün üçüncü sıra numarasındaki miktar nazara alınarak maktu avukatlık ücretine hükmedileceği öngörülmüştür. Öte yandan, icra mahkemesinin imzaya ve borca itiraza ilişkin kararlarında 492 sayılı Harçlar Kanunu'nun Yargı Harçlarına ilişkin (1) Sayılı Tarifesi'nin, "Karar ve İlam harcı" başlıklı (III) numaralı bölümünün maktu harçlarla ilgili 2/a maddesi uyarınca maktu harç alınması gerekmektedir. İmzaya itiraz hakkında uygulanması gereken İİK'nun 170. maddesinin 3. fıkrasında; “İtirazın kabulü kararı ile takip durur” hükmüne yer verilmiştir....
İlk derece mahkemesi gerekçeli kararında özetle; "...Somut olayın alıntılanan kanuni düzenlemeler ve yapılan açıklamalar çerçevesinde değerlendirilmesinde, davacının genel olarak borcunun bulunmadığı yönündeki itirazını yukarıda alıntılanan kanun maddesinde işaret olunan nitelikte deliller ile ortaya koyamamış olduğu, bu kapsamda da mahkememizce İİK. m. 169 hükmünde öngörülen borca itiraz için öngörülen usul dairesinde yapılan incelemede davacının davasının borca itiraz istemi yönünden de reddinin gerektiği anlaşılmıştır. Buraya kadar yapılan tüm açıklamalar çerçevesinde davacının yetkiye, borca ve imzaya yönelik itirazlarının tümden reddine dair aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur..." şeklinde açıklanan gerekçeleriyle, Davacının yetkiye, imzaya ve borca yönelik itirazlarının REDDİNE, İcra takibi muvakkaten durdurulmamış olduğundan davalı yanın tazminat talebinin reddine karar verilmiştir....
İcra Dairesine gönderilmesine, borca yönelik zamanaşımı ve husumet itirazlarının bulunduğunu, ayrıca imzaya itiraz ettiklerini belirterek icra takibinin öncelikle tedbiren durdurulmasına, akabinde takibin iptaline, alacaklı aleyhine %20’den aşağı olmamak üzere kötü niyet tazminatına hükmedilmesine, masraflarla ücreti vekaletin karşı tarafa tahmiline karar verilmesini istemiştir....
DEĞERLENDİRME VE GEREKÇE : Dava, İİK'nın 16. maddesine dayalı usulsüz tebligat şikayeti ile İİK'nın 169. maddesine dayalı yetkiye ve İİK'nın 170. maddesi uyarınca imzaya itiraz ve borçlunun kambiyo hukuku bakımından şikayetine ilişkindir. İstanbul 24. İcra Müdürlüğünün 2018/38338 Esas sayılı takip dosyasının incelenmesinde, alacaklı davalı tarafından borçlu davacı hakkında 249.295,89 TL alacağın tahsili amacıyla başlatılan kambiyo senetlerine özgü haciz yoluyla takip olduğu anlaşılmıştır. İlk derece mahkemesince usulsüz tebligat şikayetinin kabulü ile tebliğ tarihi öğrenme tarihi olarak bildirilen 11/04/2019 olarak belirlenmiş, yetkiye ve imzaya itiraz yönünden esasa ilişkin nedenlerle dava reddedilmiştir. Davacı tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuş olup, usulsüz tebligat şikayetine ilişkin karar istinafa konu edilmediğinden kesinleşmiştir....
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacılar vekili dava dilekçesinde özetle, müvekkillerinin adresinin Tekirdağ İli olduğunu, icra takibinin Tekirdağ icra dairelerinde başlatılması gerektiğini belirterek icra dosyasının yetkili Tekirdağ İcra Dairelerine gönderilmesini talep etmiş, ayrıca imzaya ve borca itirazla davalı aleyhine tazminata hükmedilmesini talep etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle, icra takibinin yetkili icra dairesinde başlatıldığını, davacının imzaya ve borca itirazının haksız, asılsız ve takibi sürüncemede bırakmaya yönelik olduğunu beyan ederek davanın reddine ve davacı aleyhine tazminata hükmedilmesine karar verilmesini talep etmiştir....
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davacının iddialarının asılsız olduğunu, davacının takibe konu çeki ciro ettiğini kabul ettiğini, imzaya itiraz etmeyerek borca itiraz etmesinin haksız ve hukuka aykırı olduğunu, davacı vekilinin müvekkil şirkete değil başka bir şirkete borcu olduğunu beyan ettiğini, davacının icra dosyası borçlusu olduğundan bahisle, davanın reddine, davalının %20 den aşağı olmamak üzere icra inkar tazminatına mahkum edilmesine karar verilmesini talep etmiştir. Didim İcra Hukuk Mahkemesi'nce yapılan yargılama sonunda; davacının yetkiye ve borca ilişkin itirazlarının ayrı ayrı reddine, takibin durdurulmasına karar verildiğinden asıl alacağın %20'si oranında inkar tazminatının davacıdan alınarak davalıya verilmesine karar verilmiştir....
verilmesine yönelik değerlendirmede bulunduğunu, bu davanın konusu borca ve imzaya itiraz olup hem borca hem imzaya itirazların değerlendirilmesi gerektiğini, müvekkilinin her iki dosya için de imza itirazının olduğunu o nedenle her iki takip dosyasında imza incelemesi yapılarak karar verilmesi gerektiğinin ortaya çıkacağını, mahkemece kambiyo senetlerinde bulunan imzanın müvekkiline ait olmadığını, müvekkili hakkında itirazların kabulü ile Konya 4....