Loading Logo

sonkarar

Sayfa Yükleniyor

TMK'nın 605/2. maddesi gereğince bu tür davalar için özel bir yetki belirlenmemiştir. O halde, kesin yetki söz konusu olmayıp, davanın HMK'nın 9. maddesindeki genel yetki kuralına göre belirlenmesi gerekmektedir. Bir başka anlatımla mirasın hükmen reddinin tespiti hakkındaki davalarda yetkili mahkeme davalının yerleşim yeri mahkemesidir. Davalı birden fazla ise dava, bunlardan birinin yerleşim yeri mahkemesinde de açılabilir. Yetkinin kesin olduğu davalarda, mahkeme yetkili olup olmadığını, davanın sonuna kadar kendiliğinden araştırmak zorundadır; taraflar da mahkemenin yetkisiz olduğunu her zaman ileri sürebilir. Yetkinin kesin olmadığı davalarda, yetki itirazının, cevap dilekçesinde ileri sürülmesi gerekir. Yetki itirazında bulunan taraf, yetkili mahkemeyi; birden fazla yetkili mahkeme varsa seçtiği mahkemeyi bildirir. Aksi takdirde yetki itirazı dikkate alınmaz. Mahkeme, yetkisizlik kararında yetkili mahkemeyi de gösterir....

    Asliye Hukuk Mahkemesince, kesin yetki kuralı olmayan, tazminat davasında, davalı tarafça cevap süresi içerisinde yetki itirazında bulunulmaması nedeniyle mahkeme yetkili hale geldiğinden, dava ihbar edilen kişinin, kendisinden önce yapılmış olan usul işlemlerinin tekrarlanmasını isteyememesi, katıldığı tarafla birlikte hareket etmek zorunda olup, davada yalnız başına hareket edememesi nedeniyle, kesin süreden sonra yapmış olduğu yetki itirazı usulsüz olup dinlenemeyeği gerekçesiyle yetkisizlik kararı verilmiştir. 6100 sayılı Kanun'un Yetki itirazının ileri sürülmesi başlıklı 19. maddesinde, "Yetkinin kesin olduğu davalarda, mahkeme yetkili olup olmadığını, davanın sonuna kadar kendiliğinden araştırmak zorundadır; taraflar da mahkemenin yetkisiz olduğunu her zaman ileri sürebilir. Yetkinin kesin olmadığı davalarda, yetki itirazının, cevap dilekçesinde ileri sürülmesi gerekir....

      Seçim hakkı kendisine geçen davalı yetki itirazında bulunurken sadece bir mahkemeyi yetkili olarak bildirmelidir. Yetki itirazında birden fazla mahkemeyi gösterirse yetkili mahkemeyi kesin olarak bildirmemiş olduğundan böyle bir yetki itirazı geçersizdir. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun "Yetki itirazının ileri sürülmesi" başlıklı 19/2. maddesinde; "Yetkinin kesin olmadığı davalarda, yetki itirazının, cevap dilekçesinde ileri sürülmesi gerekir. Yetki itirazında bulunan taraf, yetkili mahkemeyi; birden fazla yetkili mahkeme varsa seçtiği mahkemeyi bildirir. Aksi takdirde yetki itirazı dikkate alınmaz." hükmünü içermektedir. Yine, 116/1-a maddesinde "Kesin yetki kuralının bulunmadığı hâllerde yetki itirazı"nı "ilk itiraz" olarak düzenlemektedir. 117/1. madde ise; "ilk itirazların hepsi cevap dilekçesinde ileri sürülmek zorundadır; aksi hâlde dinlenemez." hükmünü içermektedir. Somut dosyada, davacı tarafça icra takibinin yapıldığı yer İstanbul 12....

        Yetki sözleşmesi tacirler veya kamu tüzel kişileri arasında yapıldığı takdirde HMK'nın 17. maddesi uyarınca geçerlidir. Yalnızca tacirler ve kamu tüzel kişileri, aralarında doğmuş veya doğabilecek uyuşmazlık hakkında bir veya birden fazla mahkemeyi yetkili kılabilir. Bu yeni düzenleme, 01.10.2011 tarihinden sonra açılacak davalar bakımından uygulanmakla birlikte, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun (HMK) 19. maddesinin 2. bendi “Yetkinin kesin olmadığı davalarda, yetki itirazının, cevap dilekçesinde ileri sürülmesi gerekir. Yetki itirazında bulunan taraf, yetkili mahkemeyi; birden fazla yetkili mahkeme varsa seçtiği mahkemeyi bildirir. Aksi takdirde yetki itirazı dikkate alınmaz.” hükmünü içermektedir. Mahkemece re'sen yetkisizlik kararı verilebilecek haller, dava şartı olan, kesin yetki halleridir. HMK'nın 18. maddesi kesin yetkinin olduğu hallerde tarafların yetki sözleşmesi yapamayacaklarını açıkca düzenlemiştir....

          Mahkemeleri olduğunu belirterek yetki itirazında bulunmuştur. 01.10.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun uyuşmazlıkla ilgili “Sözleşmeden doğan davalarda yetki “ başlıklı 10. maddesi "Sözleşmeden doğan davalar, sözleşmenin ifa edileceği yer mahkemesinde de açılabilir" hükmünü ,“yetki sözleşmesi” başlıklı 17. maddesi ise "Tacirler veya kamu tüzel kişileri, aralarında doğmuş veya doğabilecek bir uyuşmazlık hakkında, bir veya birden fazla mahkemeyi sözleşmeyle yetkili kılabilirler.Taraflarca aksi kararlaştırılmadıkça dava sadece sözleşmeyle belirlenen bu mahkemelerde açılır.” hükmünü ihtiva etmektedir. HMK m. 17’nin ikinci cümlesine göre, “taraflarca aksi kararlaştırılmadıkça dava sadece sözleşmeyle belirlenen bu mahkemelerde açılır”. Bu hükme göre, yetki sözleşmesi (veya yetki şartı) yapan taraflar, aksine bir düzenleme yapmamışlarsa, dava sadece yetki sözleşmesinde kararlaştırılmış olan mahkemede açılabilir....

            Bu hükme göre, yetki sözleşmesi (veya yetki şartı) yapan taraflar, aksine bir düzenleme yapmamışlarsa, dava sadece yetki sözleşmesinde kararlaştırılmış olan mahkemede açılabilir. Diğer bir deyişle, aksi belirtilmediği sürece, HMK, yetki sözleşmesinde gösterilen mahkemenin münhasır yetkili mahkeme olacağını kabul etmiştir. Bu şekilde yapılmış olan, yetki sözleşmesinin münhasır yetkili olacağı madde gerekçesinde de açıkça belirtilmiştir. Görüldüğü üzere, taraflar, salt bir münhasır yetki sözleşmesiyle, kanunun öngörmüş olduğu genel ve özel yetkili mahkemelerin yetkisini kaldırmış olmaktadırlar. Taraflar, bu sonucun ortaya çıkmasını istemiyorsa, yani genel ve özel yetkili mahkemelerin yetkisinin devam etmesini istiyorlarsa yetki sözleşmesinde bunu ayrıca belirtmek zorundadırlar. Buna göre, münhasır yetki sözleşmesinden kasıt, tarafların yetki sözleşmesi ile kararlaştırılan mahkemeden başka bir mahkemede dava açılamaması üzerinde anlaşmalarıdır....

              Görüldüğü üzere, Hukuk Muhakemeleri Kanunu ile getirilen yeniliklerden bir tanesi de yetki sözleşmelerine ilişkin olup, yetki sözleşmesi düzenleyebilecek şahıslar sadece tacirler veya kamu tüzel kişileri olarak belirlenmiştir. Yetki sözleşmesine ilişkin olarak yapılan bu düzenlemede, tacirler veya kamu tüzel kişileri ile diğer kişiler, yetki sözleşmesi yapmak açısından birbirinden ayırdedilmiştir. Tacirler veya kamu tüzel kişileri, kendi aralarındaki hukuki ilişkilerde hukuken eşit konumda sayılabilirler. Buna karşılık, tacirler veya kamu tüzel kişileri, gerçek kişiye göre, daha güçlü konumda bulunmaktadır. Daha zayıf konumda olan kişilerin, daha güçlü olan tacir veya kamu tüzel kişilerine karşı korunma ihtiyacının ortaya çıkması nedeniyle, kanun koyucu böyle bir düzenlemeye gitmiştir. Ayrıca belirtmek gerekir ki, yeni düzenlemeye bakıldığında, tacirler veya kamu tüzel kişileri dışındaki diğer kişilerin, kendi aralarında yetki sözleşmesi yapmaları da kabul edilmemiştir....

                Burada vurgulanması gereken önemli hususlardan biri de HMK'nın 17. maddesinde öngörülen yetki sözleşmesinde belirlenen mahkeme ya da mahkemelerin münhasır hale gelmesi kuralı ile kesin yetki kuralının birbirine karıştırılmaması gereğidir. Zira, yetkinin kesin olduğu hallerde yetki sözleşmesi yapılamaz (HMK'nın 18/1. md.). Somut olayda davalı vekili HMK'nın 116/1-a ve 117/1. madde hükümleri uyarınca esasa cevap süresi içinde yetki itirazında bulunmadığı halde mahkemece yanılgılı değerlendirme ile bayilik sözleşmesinin 20. maddesindeki yetki kaydının re'sen gözetilerek HMK'nın 17. maddesi hükmü uyarınca kesin yetki kuralı olarak kabulü ile yetkisizlik kararı verilmesi doğru görülmemiştir. SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle hükmün temyiz eden davalı yararına BOZULMASINA, bozma nedenine göre diğer temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, peşin harcın istek halinde iadesine, 18.11.2015 gününde oybirliğiyle karar verildi....

                  Hukuk Dairesinin 22.06.2020 tarihli kararında, konşimentodaki yetki şartının geçersiz olduğuna ve uyuşmazlığın çözümünde Türk Mahkemelerinin yetkili olduğuna hükmedildiğini, anılan karar uyarınca milletlerarası yetki itirazının reddi gerektiğini, yetki sözleşmesi içeren sözleşmelerde her iki tarafın imzasının bulunması gerektiğini, bu nedenle konşimentonun arkasında bulunduğu iddia edilen yetki şartının kabul edilmesinin hatalı olduğunu, taraflarca imzalanmış bir sözleşme ve yetki şartının bulunmadığını, yetki şartının yazılı olarak düzenlenmesi gerektiğini, oysa sunulan konşimentoda tarafların imzasının bulunmadığından, HMK'nın 18 ve TBK 14.maddelerine uygun şekilde yazılılık koşulunun yerine getirilmediğini, tek taraflı bir beyanla yetki anlaşması yapılamayacağının bir çok yüksek yargı kararında kabul edildiğini; Yetki şartının bir an için geçerli olduğu düşünülse dahi, yetki şartının TBK'nın 20 ve 21. maddeleri kapsamında genel işlem şartı içermesi nedeniyle geçersiz olduğunu, yabancılık...

                  Hukuk Dairesinin 22.06.2020 tarihli kararında, konşimentodaki yetki şartının geçersiz olduğuna ve uyuşmazlığın çözümünde Türk Mahkemelerinin yetkili olduğuna hükmedildiğini, anılan karar uyarınca milletlerarası yetki itirazının reddi gerektiğini, yetki sözleşmesi içeren sözleşmelerde her iki tarafın imzasının bulunması gerektiğini, bu nedenle konşimentonun arkasında bulunduğu iddia edilen yetki şartının kabul edilmesinin hatalı olduğunu, taraflarca imzalanmış bir sözleşme ve yetki şartının bulunmadığını, yetki şartının yazılı olarak düzenlenmesi gerektiğini, oysa sunulan konşimentoda tarafların imzasının bulunmadığından, HMK'nın 18 ve TBK 14.maddelerine uygun şekilde yazılılık koşulunun yerine getirilmediğini, tek taraflı bir beyanla yetki anlaşması yapılamayacağının bir çok yüksek yargı kararında kabul edildiğini; Yetki şartının bir an için geçerli olduğu düşünülse dahi, yetki şartının TBK'nın 20 ve 21. maddeleri kapsamında genel işlem şartı içermesi nedeniyle geçersiz olduğunu, yabancılık...

                  UYAP Entegrasyonu