İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ; "...davacının annenin küçüğü kendisine göstermediği, velayet görevini kötüye kullandığı, haysiyetsiz yaşam sürdüğü, küçüğün anneyi istemediği gerekçelerine dayanarak velayetin değiştirilmesini talep ettiği, davalının davanın reddini savunduğu anlaşılmaktadır. Dinlenen taraf tanıkları, yanında yer aldıkları taraf lehine anlatımlarda bulunmuşlar, bir tarafın beyanının diğer tarafın beyanına üstün tutacak sebepler sabit görülmemiştir. Velayet değişikliğine ilişkin olarak alınan 08.04.2022 tarihli sosyal inceleme raporunda velayetin annede kalmasının uygun olacağının bildirildiği görülmüştür....
Dava, velayetin değiştirilmesi istemine ilişkindir. İlk derece mahkemesince yapılan yargılama neticesinde davanın reddine karar verilmiş, davacı tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur. TMK'nın 183. maddesinde "Ana veya babanın başkasıyla evlenmesi, başka bir yere gitmesi veya ölmesi gibi yeni olguların zorunlu kılması hâlinde hâkim, resen veya ana ve babadan birinin istemi üzerine gerekli önlemleri alır." şeklindeki düzenlemeye göre değişen koşullara göre velayetin değiştirilmesi mümkündür. Yine, TMK'nın 349. maddesinde; "Velayete sahip ana veya babanın yeniden evlenmesi, velayetin kaldırılmasını gerektirmez. Ancak, çocuğun menfaati gerektirdiğinde velayet sahibi değiştirilebileceği gibi, durum ve koşullara göre velayet kaldırılarak çocuğa vasi de atanabilir" hükmü yer aldığı gibi, TMK'nın 351. maddesinin birinci fıkrasında da; "Durumun değişmesi halinde, çocuğun korunmasına ilişkin önlemlerin yeni koşullara uydurulması gerekir" düzenlemesi mevcuttur....
Belirtilmelidir ki, velayetin kaldırılması ve değiştirilmesi şartları gerçekleşmedikçe, ana ve babanın velayet görevlerine müdahale olunamaz. Boşanma ile düzenlenen velayetin değiştirilebilmesi için velayet kendisine verilen tarafın ya da velayete konu çocuğun durumunda boşanma hükmünden sonra esaslı değişikliklerin olması şart olup, ayrıca esaslı değişikliğin önemli ve sürekli olması da gerekmektedir (Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun; 15/04/1992 tarih, 1992/2- 140 esas ve 1992/248 karar sayılı, 22/01/2014 tarih, 2013/2- 2085 esas ve 2014/30 karar sayılı ilamları). Velayetin düzenlenmesinde asıl olan küçüğün yararını korumak ve geleceğini güvence altına almak olduğundan, çocuğun fiziksel ve ruhsal gelişimini engelleyen ve süreklilik arz edeceği anlaşılan her olay, tehlikenin büyüklüğü, doğuracağı onarılması güç sonuçlar değerlendirilerek sonuca varılmalı, velayetin belirlenmesi ve düzenlenmesinde öncelikle çocuğun yararı göz önünde tutulmalıdır....
Dava; velayetin değiştirilmesi ve yoksulluk nafakasının kaldırılması istemlerine ilişkindir. Yargılama giderleri haksız çıkan taraftan alınır (HMK m.326). Vekalet ücreti de yargılama giderlerindendir (HMK m.323). Feragat veya kabul beyanında bulunan taraf, davada aleyhine hüküm verilmiş gibi yargılama giderlerini ödemeye mahkum edilir (HMK md.312/1). Anlaşmazlık, davanın konusuz kalması, feragat, kabul, sulh veya herhangi bir nedenle; ön inceleme tutanağı imzalanıncaya kadar giderilirse, bu Tarife hükümleriyle belirlenen ücretlerin yarısına, ön inceleme tutanağı imzalandıktan sonra giderilirse tamamına hükmolunur. (Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi md. 6) Dosya kapsamı incelendiğinde; davacının açmış olduğu velayetin değiştirilmesi ve yoksulluk nafakasının kaldırılması davalarından ön inceleme tutanağı imzalandıktan sonra feragat ettiği, bu nedenle açılan davanın feragat nedeniyle reddine" karar verildiği anlaşılmaktadır....
Kısıtlanan ergin çocuğun babası, velayetin anneden alınıp kendisine verilmesini ve çocuk lehine de iştirak nafakasına hükmedilmesini istemiştir. Didim Asliye Hukuk Mahkemesi “Aile” sıfatıyla verdiği kararla; davayı reddetmiş, kararı davacı temyiz etmiştir. Ergin çocuğun kısıtlanması halinde, Türk Kanunu Medenisi’nin 369/2. maddesi uyarınca, velayet altına konulmuş bulunması, kısıtlı hakkında velayet hükümlerinin geçerli olacağı anlamına gelmez. Ana ve/veya babanın ergin olmayan çocukları üzerindeki doğumla başlayan kanunen sahip oldukları velayet hakkı ile, kısıtlama nedeniyle, kanunda yer alan hüküm ‘TKM. 369/2, TMK. 419/3) gereği kendi velayetlerine bırakılan ergin çocukları üzerindeki hak ve yetkileri farklıdır. İkinci halde, kısıtlanan ergin çocuğa atanan veli, vasi gibidir ve vesayete ilişkin hükümlere tabidir. Başka bir ifade ile veli, vesayet makamının denetimi altındadır....
DAVA KONUSU : Velayet (Velayetin Değiştirilmesi) KARAR : Dairemizce yapılan dosya üzerinden inceleme sonucunda; GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: İSTEM:Davacı dava dilekçesinde özetle; müşterek çocukların velayetlerinin değiştirilerek tarafına verilmesini talep ve dava etmiştir. SAVUNMA:Davalının usulüne uygun tebliğe rağmen davaya cevap vermediği ve duruşmalara katılmadığı anlaşılmıştır. DELİLLER: Dava dosyası....
Sonuç itibariyle, davalı babanın herhangi bir çekince koymadan kabul ettiği velayetin değiştirilmesi davasını gerekçe göstererek ortak çocukların mağdur olmasına yol açacak şekilde yapılan velayet düzenlemesinden bağımsız olarak ödemeyi taahhüt ettiği eğitim giderlerinden sorumlu olmadığını ileri sürmesi ve bu yönde mahkemece direnme gerekçesi oluşturulması usul ve yasaya aykırı görülmüştür....
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk (Aile) Mahkemesi DAVA TÜRÜ : Velayetin Değiştirilmesi-Nafaka Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen, yukarıda tarihi ve numarası gösterilen hüküm davalı tarafından temyiz edilmekle, evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü: 1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuna uygun sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir yanlışlık görülmemesine göre, davalının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yersizdir. 2-Velayeti anneye verilen ortak çocuk 02.04.2002 doğumlu Aleyna Nur ile velayet kendine verilmeyen davalı baba arasında kişisel ilişki kurulmaması usul ve kanuna aykırı olup (TMK m.323), bozmayı gerektirmiştir....
Bu düzenlemeler dikkate alındığında; ortak velayetin, bir “zorunluluk” değil, ancak uygun koşullar varsa tercih edilebilecek bir durum olduğu anlaşılmaktadır. Ortak velayet ülkemizde hem yasal gereklilikleri hem de anne-baba ve çocuğun psikososyal koşulları ve toplumun sosyokültürel koşulları çerçevesinde incelenmelidir. Ortak velayet uygulaması olan ülkelerde, bu konu ebeveynlerin hak ve yükümlülükleri ile çocuğun üstün yararı ilkesi çerçevesinde ele alınıp düzenlenmektedir. Yasa koyucu da ortak velayeti yasalar ve kurumlar çerçevesinde ele almaktadır. Ortak velayet bazı sistemlerde kural iken bazı sistemlerde ise istisna olarak yer almaktadır Ülkemizde ise henüz bu içerikte yasal bir düzenleme bulunmamaktadır. Öte yandan; ortak velayetin Türk hukuk ve kamu düzeni ile ülkenin sosyokültürel koşullarına uygun olup olmadığı da bir diğer tartışma konusudur....
Baba, 29.01.2009 tarihinde açtığı dava ile, velayetin anneden alınıp kendisine verilmesini istemiş, bu dava Cumhuriyet Savcısının anneye karşı açtığı dava ile birleştirilmiştir. Çocuk 24.07.2000 doğumlu olup, idrak çağındadır. Mahkemece görüşüne başvurulmuş, kararlı bir şekilde babasının yanında kalmak istediğini söylemiştir. Kendi isteğinin yüksek çıkarına aykırı düşeceğine ve babanın velayet görevini yerine getiremeyeceğine veya yükümlülüklerini savsayacağına ilişkin ciddi sebep ve deliller bulunmamaktadır. Bu durumda velayet babaya verilmelidir. Mahkemenin buna aykırı olarak hüküm kurması doğru bulunmamıştır. Açıklanan sebeple sayın çoğunluğa katılmıyorum....