Tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, ilk derece mahkemesinin dosya içeriği ile çelişmeyen tespitlerine ve uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kurallarına göre; HMK'nın 355.maddesi uyarınca istinaf sebepleri ile sınırlı olarak ve re'sen kamu düzeni yönünden yapılan inceleme sonucu, davacı hakkında genel haciz yoluyla ilamsız icra takibi başlatıldığı,şikayet tarihi itibariyle davacı borçluya tebliğ edilmiş ödeme emri bulunmadığı, dolayısıyla usulsüz tebliğ şikayeti ve İİK'nın 62. maddesi dikkate alındığında borca itiraz yönünden davacının mahkemeye başvurmakta hukuki yararının bulunmadığı anlaşılmakla, ilk derece mahkemesi kararı usul ve esas yönünden hukuka uygun olduğundan davacının istinaf talebinin esastan reddine karar vermek gerekmiştir....
Mahkemece; Şikayetinin kabulü ile Kayseri Genel İcra Müdürlüğü'nün 2021/36038 Esas sayılı dosyasından davacıya ödeme emri tebliğ tarihinin 06/09/2021 tarihi olarak düzeltilmesine, takibin ilamsız icra takibi oluşu dikkate alınarak yetkiye ve borca itiraz hususunun icra müdürlüğünce değerlendirilmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine, yönelik karar verildiği görülmüştür....
Dairemizce yapılan değerlendirmede; Kayseri Genel İcra Dairesinin 2021/34917 Esas sayılı takip dosyası ile davalı alacaklı tarafından davacı borçlu aleyhine ilamsız icra takibi yapıldığı, örnek 7 ödeme emrinin tebliğ edildiği, davacının usulsüz tebligat ve borca itiraza ilişkin iş bu davayı açtığı anlaşılmıştır....
düzeltilmesini istemiş, ayrıca yetkiye, imzaya ve borca da itiraz etmiştir....
DEĞERLENDİRME VE GEREKÇE : Dava, İİK'nın 169/a maddesi uyarınca borca ve İİK'nın 170.maddesi uyarınca imzaya itiraz istemidir. İİK'nın 168/3. maddesi uyarınca imzaya ve borca itiraz ödeme emri tebliğinden itibaren beş günlük sürede icra mahkemesine yapılmalıdır. Bu süre, hak düşürücü süre niteliğinde olup, mahkemece re'sen gözetilmelidir. Somut olayda, ödeme emrinin borçluya 27/01/2018 tarihinde tebliğ edildiği, borçlunun ise icra mahkemesine yasal 5 günlük süreyi geçirdikten sonra 22/02/2019 tarihinde başvurduğu, usulsüz tebligat şikayetinde bulunulduğunun iddia ve ispat edilmediği anlaşılmakla, mahkemece, borçlunun imzaya ve borca itirazının süre aşımı sebebiyle reddine karar verilmesi usul ve yasaya uygundur. Kaldı ki, icra dosyasından davacı borçlunun adresine çıkarılan ödeme emri tebligatının iade gelmesi üzerine ticaret sicil adresinin tespit edildiği ve aynı adrese ödeme emrinin Tebligat Kanununun 35. maddesi uyarınca usulüne uygun tebliğ edildiği anlaşılmıştır....
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ ve GEREKÇE : Dava, kambiyo senetlerinde imzaya ve borca itiraz istemine ilişkindir. İstinaf kanun yolu başvurusuna konu edilen karar hakkında; 6100 sayılı HMK'nun 355. maddesindeki düzenleme gereğince, istinaf dilekçesinde belirtilen nedenler ve kamu düzenine aykırılık bulunup bulunmadığı hususlarıyla sınırlı olarak inceleme yapılmıştır. Davalının kambiyo senetlerine mahsus takip başlattığı, davalının borca ve imzaya itiraz ettiği, mahkemece imzaya itirazın kabulüne karar verildiği, davalının karara karşı istinaf yoluna başvurduğu anlaşılmıştır. (I)Usulsüz tebligat iddiasının ileri sürülmedikçe dinlenemeyecek olmasına (Yargıtay 12.HD 2016/30317 E, 2018/3243 K) ve davacının usulsüz tebligat iddiasında bulunmamasına göre mahkemece 01/07/2018 tarihli tebligatın usulsüz olduğunu tespit etmesi doğru görülmemiştir....
Somut olayda; borçluya Örnek 10 ödeme emri 22.11.2018 tarihinde tebliğ edilmiş olup borçlu dava dilekçesini 03.12.2018 tarihinde havale ettirerek aynı tarihte harcı yatırmıştır. Tevzi belgesine göre de dava 07.12.2018 tarihinde açılmıştır. Davacının dava dilekçesinde usulsüz tebliğe ilişkin bir şikayeti de yoktur. Bu durumda; yetkiye ve borca itirazın ayrıca anılan şikayetin beş günlük hak düşürücü sürede yapılmadığı anlaşıldığından davanın süre aşımı nedeniyle reddi gerekir. Bu nedenlerle, davacının (borçlunun) istinaf başvurusunun reddine, ilk derece mahkemesinin kararının HMK.nun 355/1, 353- 1- b-2 maddeleri gereğince kaldırılmasına, davanın süre aşımı nedeniyle reddine karar vermek gerekmiştir....
Somut olayda borçluya, örnek 10 numaralı ödeme emrinin 04/02/2016 tarihinde tebliğ edildiği, borçlunun icra mahkemesine müracaatında yetki itirazında bulunmayıp, sadece imzaya ve borca olan itirazlarını ileri sürdüğü, ödeme emri tebliğ işleminin usulsüzlüğüne yönelik bir iddiasının da bulunmadığı anlaşılmaktadır. Borçlunun itirazı, İİK.'nun 168/5. maddesi kapsamında yetki itirazı olup, bu maddeye göre ödeme emri tebliği tarihinden itibaren beş günlük sürede yapılması gerekir. Oysa borçlu yargılama sırasında 17/05/2016 havale tarihli ek beyanını içerir dilekçesinde, yetki itirazında bulunmuş ve mahkemece bu husus değerlendirilerek yetkisizlik kararı verildiği görülmüştür. Bu durumda mahkemece yetki itirazının yasal süresi içerisinde ileri sürülmemesi bakımından reddine karar verilerek imzaya ve borca itirazların esasının incelenmesi gerekirken yetki itirazının kabulü yönünde hüküm tesisi isabetsizdir....
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; ödeme emrinin davacı-borçluya 17/09/2020 tarihinde usulune uygun şekilde tebliğ edildiğini, itiraz süresinin geçtiğini, tebliğ memurunun, mazbatanın üzerine tarih düşerken tebliğ alan kişinin bilgileri doğrultusunda mazbataya isim- soyisim ve çalışan bilgilerini girdiğini, tebligatın, borçlu tarafın tebliğ adresine yapıldığını, taraflar arasında ticari ilişki bulunduğunu, çekin karşılıksız çıkması durumunda icra ve ceza sorumluluğunun çekin verildiği tarihteki şirket yetkilisinde olduğunu belirterek, borca ve imzaya itirazın reddine, itiraz edilen tutar üzerinden %20 icra inkar tazminatına hükmedilmesine karar verilmesini talep etmiştir. İlk derece mahkemesince; davacının davasının süre nedeniyle reddine, davalının icra inkar tazminatı ve para cezası taleplerinin yasal koşulları oluşmadığından reddine, dair karar verilmiştir....
Maddesine göre davacı şirkete tebliğ edildiği, davacı şirketin bu tebliğe yönelik usulsüz tebliğ şikayetinde bulunmadığı gibi tebliğ işleminde de usulsüzlük bulunmadığı, davanın ise ödeme emrinin tebliğ edildiği beş günlük itiraz süresi geçtikten çok sonra 14/02/2020 tarihinde açıldığı, bu durumda İlk Derece Mahkemesinin davacı şirket yönünden davanın süre yönünden reddine dair kararında usul ve yasaya aykırılık bulunmadığı, davacı vekilinin hukuk davasında karar verilmesi için ceza davasının sonucunun beklenilmesi gerektiğine dair iddiasının icra mahkemesinde görülen ve ivedi işlerden olan itiraz ve şikayetlerde geçerli olmadığı, diğer taraftan davacılardan T2 hakkında yapılan bir takip bulunmadığından anılan kişinin takipte taraf sıfatı bulunmadığından imzaya ve borca itiraz edemeyeceğinden aktif husumet ehliyeti yokluğu nedeniyle bu kişi yönünden davanın reddine karar verilmesinde de usul ve yasaya aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla; İstinaf edilen kararda HMK.355 mad. gereğince kamu...