Bilindiği üzere ve kural olarak, taşınmaza zilyet olanlar tapu kaydı veya bir hakka dayandığı takdirde TMK'nin 683. maddesindeki mülkiyet hakkının korunmasından yararlanarak istihkak davası veya elatmanın önlenmesi davası açabileceği gibi, salt zilyetliğe dayanan kişiler ise TMK'nin 981 ve devamı maddeleri uyarınca zilyetliğin korunması hükümlerinden yararlanarak zilyetliğin korunması davası açabilirler. Kişilerin, devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan yerlerdeki üstün zilyetlik iddiasına veya taraflar dışında başkası adına tapuda kayıtlı bir taşınmazdaki tapu kaydına ya da gayri menkul satış vaadi sözleşmesine dayanmayan, kişisel hakka dayalı üstün zilyetlik iddiası durumunda, davanın 4721 sayılı TMK'nin 981 ve devamı maddelerine dayalı zilyetliğin korunması davası olacağı kuşkusuzdur....
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle 6100 sayılı HMK'nun 21. ve 22. Maddeleri gereğince ...Sulh Hukuk Mahkemesinin YARGI YERİ OLARAK BELİRLENMESİNE 22.01.2015 gününde oybirliğiyle karar verildi....
SONUÇ: Yukarıda belirtilen nedenlerle; 6100 sayılı HMK’nın 21 ve 22. maddeleri gereğince ... Asliye Hukuk Mahkemesinin YARGI YERİ OLARAK BELİRLENMESİNE 06/10/2015 gününde oy birliğiyle karar verildi....
Davacı tarafça dava dilekçesi ile taşınmazdaki kiracılık sıfatına ve kira sözleşmesine dayanılarak saldırının önlenmesi talep edildiği anlaşılmaktadır. Davacının kira sözleşmesine ve kiracı olması nedeniyle kişisel hakka dayandığı, zilyetliğe dayanmadığı anlaşılmakla davanın TMK'nun 683 ve devamı maddeleri kapsamında saldırının önlenmesi istemine ilişkin olduğunun, TMK'nun 981 ve devamı maddeleri uyarınca salt zilyetliğe dayalı zilyetliğin korunması istemine ilişkin olmadığının kabulü gerekir. Davacının istinaf başvuru sebep ve gerekçeleri yerinde görülmekle İDM kararının kaldırılmasına karar vermek gerekmiştir. Açıklanan nedenlerle davacı vekilinin istinaf başvurusunun 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 353/1- a/3. maddesi gereğince kabulüne, kararın kaldırılmasına, dairemiz kararı gereğince davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren mahkemeye gönderilmesine karar verilmesi gerektiği kanaatine varılarak aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur....
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARINI ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; dava konusu yerde müvekkilinin 10 yılı aşkın süredir zilyetliğinin bulunduğunu ve bu yerde kendi ürettiği mahsulün satışını yaptığını, davalı tarafın söz konusu yere taş ve briket yığmak sureti ile tecavüzde bulunduğunu beyan ederek,4721 sayılı Türk Medeni Kanununun 981 ve devamı maddelerinde düzenlenen zilyetliğin korunmasına yönelik hükümler dikkate alınarak, davalı tarafından davacı zilyetliğine yapılan saldırının sona erdirilmesi ile 1.000,00 TL lik zararın giderilmesine karar verilmesini talep etmiştir. Davalı tarafça davaya cevap verilmemiştir. İlk Derece Mahkemesi Kararının Özeti: İlk derece mahkemesi tarafından; söz konusu davada zilyetliğe ilişkin hak tartışma konusu olduğundan, davacının söz konusu davayı açmakta hukuki yararı bulunmadığından davanın usulden reddine karar verilmiştir....
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARINI ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; dava konusu yerde müvekkilinin 10 yılı aşkın süredir zilyetliğinin bulunduğunu ve bu yerde kendi ürettiği mahsulün satışını yaptığını, davalı tarafın söz konusu yere taş ve briket yığmak sureti ile tecavüzde bulunduğunu beyan ederek,4721 sayılı Türk Medeni Kanununun 981 ve devamı maddelerinde düzenlenen zilyetliğin korunmasına yönelik hükümler dikkate alınarak, davalı tarafından davacı zilyetliğine yapılan saldırının sona erdirilmesi ile 1.000,00 TL lik zararın giderilmesine karar verilmesini talep etmiştir. Davalı tarafça davaya cevap verilmemiştir. İlk Derece Mahkemesi Kararının Özeti: İlk derece mahkemesi tarafından; söz konusu davada zilyetliğe ilişkin hak tartışma konusu olduğundan, davacının söz konusu davayı açmakta hukuki yararı bulunmadığından davanın usulden reddine karar verilmiştir....
Öte yandan, dava konusu taşınmazların 2002 tarihinde davacıya satılarak zilyetliğinin teslim edildiği tarihten, 3402 sayılı Kanun'un Ek-4. maddesi uyarınca yapılan kullanım kadastrosu tespiti çalışmalarına kadar davalı yanca fiilen tasarruf edildiği ve üzerindeki muhdesatlarında davalı tarafça tesis edildiği de sabit olup, uyuşmazlığın 4721 sayılı TMK' nın 981 ve 987. maddeleri çerçevesinde değerlendirilmesi gerekir. TMK'nın 982. maddesinde, zilyetliği gaspedilen kimsenin fiili ve faili öğrendiği tarihten itibaren iki aylık süre içersinde dava açabileceği düzenlenmiş olup, davacı tarafta önce 15.08.2002 tarihinde 3091 sayılı Kanun uyarınca zilyetliğinin korunmasını idari yoldan talep etmiş; buna rağmen davalı tarafın müdahalesini sonlandırmadığından bahisle 18.09.2002 tarihinde de eldeki dava açılmıştır. TMK' nın (zilyetliğin korunmasına ilişkin) 981 ve devamı maddelerinde söz konusu edilen, kişinin o an için ihlal edilen üstün zilyetliğinin korunmasıdır....
Somut olayda; dava konusu taşınmazın hazine adına tapuya kayıtlı olduğu, davacının taşınmaz üzerinde gecekondu inşa ettiği, davalının gecekonduya haksız olarak müdahale ettiği iddiasıyla müdahalenin önlenmesi ve ecrimisil talep edilmiştir. Taşınmazın Hazine adına kayıtlı olduğu, tarafların kayıttan kaynaklanan bir haklarının bulunmadığı, TMK'nın 981. ve devamı maddelerinde düzenlenen 'zilyetliğin korunması davası' niteliğinde olduğu, HMK'nın 4/c maddesi uyarınca davaya bakma görevinin Sulh Hukuk Mahkemesine ait olduğu anlaşıldığından uyuşmazlığın İstanbul Anadolu 13. Sulh Hukuk Mahkemesinde görülerek sonuçlandırılması gerekmektedir. SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 6100 Sayılı HMK’nun 22. ve 23. maddeleri gereğince İstanbul Anadolu 13. Sulh Hukuk Mahkemesinin YARGI YERİ OLARAK BELİRLENMESİNE, 20.02.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi....
Mahkemece, dava 4721 sayılı TMK.nın 981 ve devamı maddelerinde düzenlenen salt zilyetliğin korunması davası olarak nitelendirilerek, davanın hak düşürücü süre nedeniyle reddine karar verilmiş; karara karşı davacı vekilince istinaf itirazında bulunulmuştur. Dosya kapsamına göre, davacı taraf davasında salt zilyetliğe dayanmayıp, zilyetlik yanında, şahsi hakka (kira sözleşmesine) da dayanmaktadır. 3- Yargıtay 8. Hukuk Dairesinin Dairemizce de benimsenen 18/09/2014 tarihli, 2013/22227 Esas-2014/16366 Karar sayılı kararında da vurgulandığı üzere, 4721 sayılı TMK'nun 981, 982 ve 983. maddeleri mal üzerinde zilyetlikten başka hiçbir hakkı bulunmayan kişilerin zilyetliğinin korunması için konulmuş hükümleri ihtiva etmektedir. TMK'nun 973. maddesinde zilyetlik “bir şey üzerinde fiili hakimiyeti bulunan kimse onun zilyedidir” biçiminde tanımlanmıştır. TMK.nun 982 ve 983.maddelerinde zilyetlik herhangi bir hakka bağlı olmaksızın dava yoluyla korunmuştur....
Dava konusu iki katlı binanın değerine göre davanın Asliye Hukuk Mahkemesinin görevi kapsamında olmasına rağmen, yanlışa düşülerek açılan dava TMK.nun 981 ve devamı maddeleri kapsamında zilyetliğin korunması davası olarak değerlendirilerek yazılı şekilde görevsizlik kararının verilmesi doğru olmamıştır. Nitekim, Yargıtay HGK.nun 15.06.1983 gün 3351/679 sayılı, 25.11.1987 gün 394/876 sayılı, 06.10.1993 gün 1993/14-423-561 ve 25.11.2009 gün 2009/8-518-573 sayılı kararlarında da aynı ilke kabul edilmiştir. Yukarıda açıklanan gerekçeler nedeniyle davacı vekilinin yerinde görülen temyiz itirazlarının kabulüyle usul ve yasaya aykırı bulunan yerel mahkeme hükmünün HUMK.nun 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA ve 15,60 TL peşin harcın istek halinde temyiz eden davacıya iadesine 15.02.2010 tarihinde oybirliğiyle karar verildi....