Zaman bakımından görev başlığını taşıyan 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 26. maddesinde, askı ilan süresi içinde açılan davaların yanında, tespitten önceki haklara dayanarak asli müdahil olarak davaya katılanların iddialarına dair uyuşmazlıkların da Kadastro Mahkemesinde incelenip karara bağlanacağı belirtilmiş olup, somut olayda davacının tespitten önceki satın alma iddiasına dayalı olarak eldeki davayı açtığı, dava ve karar tarihi itibariyle taşınmazın kadastro tespitinin henüz kesinleşmemiş olduğu, şu halde davacı tarafından Asliye Hukuk Mahkemesinde açılan eldeki davanın, Kadastro Mahkemesinde görülmekte olan davaya katılma talebi niteliğinde olduğu, Fethiye Kadastro Mahkemesi’nin 2013/70 Esas, 2013/194 Karar sayılı dava dosyasında verilen kararın kesinleşmiş olmasının, eldeki dosya davacısı ... yönünden bağlayıcı olmadığı anlaşılmaktadır....
Bu yön dahi başlı başına bozma sebebidir. 2- Çekişmeli 8000 parsel sayılı taşınmazın 1940 yılında 94 ada 140 parsel numarasıyla tespitinin yapılarak Hazine adına tapuya tescil edildiği, bölgede yapılan arazi kadastrosu sırasında da 8000 parsel numarasıyla tapuya intikalinin sağlandığı (yeni bir kadasro işlemi yapılmayarak diğer taşınmazlarla parsel numarasının uyum sağlaması için yalnızca parsel numarasında değişiklik yapıldığı) anlaşılmaktadır. Hal böyle olunca; davacıların tespitten önceki sebeplere dayalı olarak dava açtıkları tapu kaydının oluşmasından itibaren dava tarihine kadar 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 12/3. maddesinde yazılı 10 yıllık hak düşürücü süre geçmiş bulunduğuna göre 8000 parsel sayılı taşınmaz hakkındaki davanın bu nedenle reddine karar verilmesi gerekirken kabul kararı verilmesinde isabet bulunmamaktadır. 3- Diğer çekişmeli taşınmazların tespitine esas alınan iskan sonucu oluşmuş tapu kayıtlarının incelenmesinde Ayşe Duran'ın (iskan maliklerinden ...'...
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ Dava, Hazine tarafından, kadastro tespiti 1954 yılında yapılan dava konusu taşınmazın 17.08.1977 tarihinde yapılıp onaylanan kıyı kenar çizgisi kapsamında kaldığı, taşınmazın devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan yerlerden olduğu iddiasıyla tapu iptali ve tescil istemiyle açılmış olup, tespitten sonraki hukuki nedene dayalı olarak dava açıldığı anlaşılmakla; verilen kararı inceleme görevi Yargıtay Birinci Başkanlık Kurulu'nun 23.01.2020 tarih ve 1 sayılı iş bölümü kararı ile kabul edilen Hukuk Dairelerine ilişkin iş bölümü uyarınca 8. Hukuk Dairesi'nin görev alanına ait olduğu halde bu husus maddi hata sonucu göz ardı edilerek dosyanın Dairemize gönderilmiş olduğu anlaşılmış olmakla, dosyanın temyiz incelemesi yapmakla görevli Daireye gönderilmek üzere Yargıtay Hukuk İş Bölümü İnceleme Kurulu'na GÖNDERİLMESİNE, 10.03.2021 gününde oybirliğiyle karar verildi....
HUKUK DAİRESİ DOSYA NO : 2021/1639 KARAR NO : 2023/410 T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A İ S T İ N A F K A R A R I İNCELENEN KARARIN MAHKEMESİ : GEYVE ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ TARİHİ : 16/04/2021 NUMARASI : 2018/519 ESAS 2021/260 KARAR DAVA KONUSU : Tapu İptali Ve Tescil (Tespitten Önceki Hukuki Sebeplere Dayalı) KARAR : Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen hükmün İstinaf yoluyla incelenmesi davacı T3 tarafından istenilmekle 6100 sayılı HMK'nun 353. maddesi uyarınca dosya incelendi....
Gerek 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nda, gerekse de 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun tescil hükümlerini düzenleyen maddelerinde, kadastro sırasında hakkında tutanak düzenlenmeyen ya da tespit harici bırakılan yerler hakkında kadastro öncesi nedenlere dayanılarak dava açılmasını engelleyen yasal düzenleme yoktur. Bu nedenle, hakkında tutanak düzenlenmeyen taşınmazlar yönünden tespitten önceki kazandırıcı zamanaşımı zilyetliğine dayanılarak dava açılması mümkündür. Hal böyle olunca Mahkemenin tespitten önceki zilyetliği değerlendirmeden yazılı şekilde karar verilmesi isabetsizdir. Bölgede kadastro çalışmaları 2005 yılında tamamlanıp aynı yıl kesinleşmiştir. Mahkemece, 2005 yılından geriye doğru 20 yıllık iktisap süresinin dolup dolmadığı ve davacı yararına 3402 sayılı Yasa'nın 14. maddesindeki iktisap koşullarının oluşup oluşmadığı araştırılmalı ve sonucuna göre bir karar verilmelidir....
Davacının ise, Alanya Kadastro Mahkemesinin 1989/55 Esas - 1991/359 Karar sayılı ilamı ile davalıların sulh anlaşması ile haklarını aldıklarını, 1004 ada 126 parselde bir hakları kalmadığı iddiasıyla eldeki davayı açmış oldukları, davanın dayanağı olarak ileri sürülen sulh anlaşmasının tespitten sonraki bir tarihi taşıması nedeniyle davanın tespitten sonraki hakka dayalı olarak açıldığı anlaşılmaktadır. Davanın tespitten sonraki nedenlere dayalı olarak açılan tapu iptali ve tescil istemine ilişkin olması nedeniyle Hakimler ve Savcılar Kurulu'nun 01/09/2021 Tarihinde yürürlüğe giren 01/07/2022 tarih ve 1047 sayılı Daireler arası İş Bölümü kararında 1. Hukuk Dairesi iş bölümünün 1. Maddesine göre; Taşınmaz mallara ilişkin, tapu kaydına ve mülkiyet hakkına dayalı tapu iptal, tescil, el atmanın önlenmesi, yıkım (kal) istemli davalar ile haksız işgal tazminatı (ecrimisil) istemli davalar sonucu verilen hüküm ve kararlara, bakma görevinin 1....
Dava dilekçesi içeriğine göre, davacı tespitten sonra başlayan zilyetliğe dayalı olarak tapu iptali ve tescil istemiyle dava açmış olup, kadastro tespitinin kesinleşmesi ile birlikte tapuya tescil edilen taşınmazların mülkiyetinin kural olarak zilyetlikle kazanılması mümkün olmadığı gibi, mera olarak sınırlandırılan ve özel siciline kaydolan taşınmazların mülkiyetinin de aynı şekilde zilyetlikle kazanılamayacağı, bu taşınmazlar üzerinde sürdürülen zilyetliğe değer verilemeyeceği, bir an için davanın tespitten önceki nedenlere dayalı olarak açıldığı düşünülse dahi, kadastro tespitinin kesinleştiği 1958 yılından eldeki davanın açıldığı 2015 yılına kadar 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 12/3. maddesinde öngörülen ve dava şartı olan 10 yıllık hak düşürücü sürenin geçmiş olması nedeniyle açılan davanın dinlenme olanağının da bulunmadığı anlaşıldığından, Mahkemece, davanın reddine karar verilmesi gerekirken, bu hususlar göz ardı edilerek davanın esasına girilmek suretiyle...
Dava, tapu iptal ve tescil davasıdır.Dava konusu gayrimenkulle ilgili 2009 yılında kadastro çalışmaları yapıldığı, kadastro tespitlerinin 22/07/2009 tarihinde kesinleştiği, davanın 11/11/2019 tarihinde ikame edildiği, davacı vekilinin davasını kamilen ıslah ederek belirsiz alacak davasına dönüştürdüğü ve tazminat talebinde bulunduğu anlaşılmıştır. 3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun 12/3 maddesinde “Bu tutanaklarda belirtilen haklara, sınırlandırma ve tespitlere ait tutanakların kesinleştiği tarihten itibaren on yıl geçtikten sonra, kadastrodan önceki hukuki sebeplere dayanarak itiraz olunamaz ve dava açılamaz. Hükmünü havidir....
ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ TARİHİ : 17/10/2019 NUMARASI : 2017/508 2019/574 DAVA KONUSU : Tapu İptali Ve Tescil (Tespitten Önceki Hukuki Sebeplere Dayalı) KARAR : Kadirli 2....
Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme Dava, kadastrodan önceki nedene dayalı tapu iptali ve tescil ile müdahalenin önlenmesi istemine ilişkindir. 2. İlgili Hukuk 3402 sayılı Kadastro Kanunu′nun 12 nci maddesinin üçüncü fıkrası. 3. Değerlendirme 1.Kadastro sonucunda 266 ada 7, 8 ve 15 parsel sayılı taşınmazlar tapu kaydı nedeniyle sırasıyla ...,... ve müşterekleri ve ... adına tespit edilmiş, tespitleri 26.01.1991 tarihinde kesinleşmiş, 06.04.2015 tarihinde tevhidleri ile 269 ada 26 parsel sayılı taşınmaz oluşmuştur. Davacılar 15.10.2015 tarihinde açtıkları dava ile çekişmeli 269 ada 26 parsel sayılı taşınmazın kendi taşınmazları olan 269 ada 6 parsel ile komşu olduğunu, kendi taşınmazlarının tespitine esas tapu kayıtlarının daha fazla yüzölçüme sahip olması gerekirken eksik tespit yapıldığını belirterek tapu kayıtlarının tashihini ve meni müdahale talep etmiş, yargılama sırasında tapu iptali ve tescil istediklerini belirtmişlerdir....