Değerlendirme ve Gerekçe ; Dava TMK'nun 1007. maddesinde düzenlenen tapu sicilinin tutulmasından kaynaklı maddi tazminat davasıdır. Yalova 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2015/164 Esas 2016/95 Karar sayılı dosyasının incelenmesinde; Çınarcık Güllük mevkii, 2043 parsel sayılı taşınmazın tapu kaydının iptal edilerek orman vasfıyla tesciline karar verilmesi sebebiyle işbu dosyanın davacısı dışındaki mirasçılar tarafından açılan tazminat davası neticesinde 235.526,04 TL tazminatın davacılara ödenmesine karar verildiği, kararın Yargıtay 20.Hukuk Dairesi'nin 2016/4395 Esas 2018/1650 karar sayılı kararı ile onandığı ve 28/06/2018 tarihide kesinleştiği anlaşılmaktadır. Dosya içerisinde mevcut hükme esas alınan bilirkişi raporundan T1 hissesine isabet eden tazminatın 58.881,52 TL olduğu anlaşılmaktadır. Tapu iptal ve tescil davasının kesinleşme tarihi 22/04/2010 olup, onyıllık zamanaşımı süresi dolmadan dava açıldığı için davalı itirazı reddolunmalıdır....
Hemen belirtmek gerekir ki, Anayasa’nın 40. maddesinin 3.fıkrasında “Kişinin resmi görevliler tarafından vaki haksız işlemler sonucu uğradığı zarar da kanuna göre Devletçe tazmin edilir.” hükmü öngörülmüş; 129. maddenin 5. fıkrasında ise; “Memurlar ve diğer kamu görevlilerinin yetkilerini kullanırken işledikleri kusurlardan doğan tazminat davalarının ancak idare aleyhine açılabileceği” açıklanmıştır. TMK’nun 1007. maddesi bu bağlamda yorumlandığında, tapu sicillerinin tutulmasından ve bundan doğan zararlardan devletin sorumlu olacağı ilkesinin benimsendiği anlaşılmaktadır. Yasanın bu açık hükmünün kaynak olduğu devletin sorumluluğu tapu sicilinin tutulması sırasında, sicil memurunun hukuka aykırı işlemi ile sonuç arasında nedensellik bağının varlığı gerekli ise de eylem yada işlemin kusura dayanması gerekmez....
Öğretide kusursuz sorumluluğun bir hali olarak kabul edilen tapu sicilinin yanlış tutulmasından kaynaklanan devletin sorumluluğu, hukuki niteliği itibariyle haksız fiil sorumluluğun bir türüdür. Dolayısıyla, TMK m. 1007'den kaynaklanan davalarda da zararın kapsamı TBK m. 50/2 bağlamında ele alınmalıdır. Buradan hareketle, dava konusu somut olayda, henüz tapu kaydı bir mahkeme kararıyla iptal edilmemiş ise de, taşınmazın bir kısmının kıyı kenar çizgisi içinde kaldığına ilişkin tapu kaydında bulunan şerhten dolayı davacının ileride bir zarara uğrayacağının açık ve sabit olduğunu kabul etmek gerekmektedir. Zira, kıyı kenar çizgisi içindeki taşınmaza ait mülkiyet hakkının kullanılması ve taşınmazın tasarruf edilmesi bu haliyle mümkün değildir....
Davacı vekili 04/01/2016 tarihli ıslah dilekçesi ile talep ettikleri tazminat miktarını 122901,00 TL'ye artırmış, tapu iptal kararının kesinleşme tarihinden işleyecek yasal faiz ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini istemiş, tamamlama harcını da yatırmıştır. Mahkemece; davanın kabulüne, 122.901,21 TL'nin taşınmazın tapu kaydının iptaline ilişkin kararın kesinleşme tarihi olan 21/06/2007 tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte davalı Hazineden tahsili ile davacıya ödenmesine karar verilmiş, hüküm davalı Hazine tarafından temyiz edilmiştir. Dava, TMK’nın 1007. maddesine dayalı olarak açılan tazminat istemine ilişkindir....
köyü, 107 ada 8 sayılı parselin tapulu yeri olduğu halde, orman olduğu gerekçesiyle açılan dava sonucunda tapu kaydının tamamının iptali ile orman niteliğinde Hazine adına tapuya tescil edildiğini, TMK'nın 1007. maddesi gereğince tapu sicillerinin tutulmasından doğan zararlardan Devletin sorumlu olduğunu ileri sürerek, fazlaya dair hakları saklı kalmak kaydı ile 10.000,00 TL tazminatın taşınmazın tapuya orman olarak tescil edildiği tarihten itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte müvekkiline ödenmesini talep ve dava etmişlerdir. Davacı vekili 14.12.2015 tarihli ıslah dilekçesi ile talep ettikleri tazminat miktarını 201.879,00 TL'ye artırmış tapu iptal tarihinden işleyecek yasal faiz ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini istemiştir....
Davacı, kadastro tespiti sonucunda üçüncü kişi adına tespit görüp kesinleşen ve tapuya kaydedilen taşınmazı, tapu siciline güvenerek satın aldığını, daha sonra Hazine'nin açtığı tapu iptali ve tescil davası sonunda tapusunun iptal edildiğini belirterek uğradığı maddi zararın tazminini istemiştir. Davacı, davasını tapu sicilinin tutulmasından doğan zarardan devletin özel hukuk ilkeleri gereğince sorumluluğunu düzenleyen ayrık nitelikteki TMK'nın 1007. maddesine dayandırmıştır. Bu maddeye göre Hazine'nin sorumlu tutulabilmesi için zararın tapu sicilinin tutulmasından kaynaklanmış olması gerekir. Oysa, dava konusu zarara neden olan hatalı tespit, kadastro çalışmaları sırasında oluşmuştur. Taşınmaz, nitelik ve zilyetlik koşulu gerçekleşmeden üçüncü kişi adına tespit görmüştür....
Maddesine dayalı, Tapu sicilinin hatalı tutulmasından kaynaklanan tazminat istemine ilişkindir. Davacıların da hissedarı olduğu taşınmazların tapu kaydının orman niteliğinde olduğu gerekçesiyle iptal edildiği anlaşılmıştır. Her ne kadar ormanların özel mülkiyete konu olması mümkün değil ise de, tapu sicili hatalı olarak tutulduğundan, TMK'nın 1007. maddesi kapsamında Devletin kusursuz sorumluluğunun bulunduğu ve davacıların zararının tazmininin yerinde olduğu (bakz. Y. 20....
Davacı vekili 06/01/2016 tarihli ıslah dilekçesi ile talep ettikleri tazminat miktarını 67421,65 TL'ye artırmış, tapu iptal kararının kesinleşme tarihinden işleyecek yasal faiz ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini istemiştir. Mahkemece; davanın kabulüne, 67421,65 TL'nin dava tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline davacılara dosyada yer alan veraset ilamlarındaki miras payları oranında ödenmesine karar verilmiş, hüküm davalı ... tarafından temyiz edilmiştir. Dava, TMK’nın 1007. maddesine dayalı olarak açılan tazminat istemine ilişkindir....
Maddesine göre Devletin tapu sicil kayıtlarının tutulmasından kaynaklanan bir kusuru bulunmadığı kanaatine varılmakla açılan davanın reddine karar verilmiştir. HUKUKİ SEBEPLER ve GEREKÇE: Taraflar arasındaki dava, Tapu Sicilinin Tutulmasından Kaynaklanan Tazminat istemine ilişkindir. Hakimler ve Savcılar Kurulu Birinci Dairesi'nin 01/09/2022 tarihinden itibaren geçerli 1047 sayılı İş Bölümü Kararı gereği, 4. Hukuk Dairesi iş bölümünün 26. maddesinde "Tapu sicilinin tutulmasından kaynaklanan tazminat davaları (TMK m. 1007) sonucu verilen hüküm ve kararlar" şeklindeki düzenleme, 27. maddesinde ise; "Tapu kaydının mahkeme kararıyla iptalinden kaynaklanan ve Devlet aleyhine açılan tazminat davaları sonucu verilen hüküm ve kararlar" şeklindeki düzenleme yer almıştır. Bu düzenlemeler karşısında istinaf talebini inceleme görevi Adana Bölge Adliye Mahkemesi 4. Hukuk Dairesi'ne aittir....
Gerçekten de, Anayasanın 40 ncı maddesinin 3. fıkrasında “kişinin resmi görevliler tarafından vaki haksız işlemler sonucu uğradığı zarar da kanuna göre Devletçe tazmin edilir.” hükmü öngörülmüş, keza Anayasanın 129 ncu maddesinin 5. fıkrasında “memurlar ve diğer kamu görevlilerinin yetkilerini kullanırken işledikleri kusurlardan doğan tazminat davalarının ancak idare aleyhine açılabileceği” açıklanmıştır. 4721 sayılı Türk Medeni Knunu'nun(TMK) 1007. maddesi bu bağlamda yorumlandığında, tapu sicillerinin tutulmasından ve bundan doğan zararlardan Devletin sorumlu olacağı ilkesinin benimsendiği anlaşılmaktadır. Devletin sorumluluğunda, tapu sicilinin tutulması sırasında sicil memurunun hukuka aykırı işlemi ile sonuç arasında nedensellik bağının varlığı gerekli ise de, eylem ya da işlemin kusura dayanması gerekmez. Zira, Devletin sorumluluğu kusursuz sorumluluktur....