Asliye Hukuk Mahkemesinin 2020/84 esas, 2021/212 karar sayılı dava dosyasında verilen tasarrufun İptali-Muvazaa (İİK 277 Ve Devamı-TBK. 19.) talebinin kabulüne karşı, davalılar vekili tarafından istinaf yoluna başvurması üzerine, dosyanın yapılan inceleme sonucunda; İddia ve savunmaya mahkemece toplanıp değerlendirilen deliller ile duruşma tutanaklarına yansıyan bilgi ve belgelere göre; İstinaf incelemesine konu ve esas teşkil eden eldeki dava;Tasarrufun İptali-Muvazaa (İİK 277 Ve Devamı-TBK. 19.) istemine ilişkindir. İlk derece mahkemesince yapılıp bitirilen yargılama sonucunda, "......
Davalı T3 vekili 30.05.2022 tarihli istinaf başvuru dilekçesinde özetle; Mahkemece daha önce dava, İİK'nun 277 vd. maddelerinde düzenlenen tasarrufun iptali davası olarak değerlendirilip hak düşürücü süre yönünden davanın reddine karar verildiğini, işbu karara karşı yapılan istinaf başvurusunda davacının davasının TBK'nun 19. maddesinde düzenlenen "Muvazaa" gerekçesine dayalı olarak açıldığını, bu davalarda da hak düşürücü sürenin uygulanamayacağından bahisle hükmün kaldırılmasına karar verildiğini, hükmün kaldırılmasından sonra yerel mahkemenin taşınmazda keşif icra ettirip tanıklar dinlendikten sonra davanın kabulüne karar verildiğini, mahkemenin gerekçesinde dava TBK'nun 19. maddesine dayalı tasarrufun iptali talebine ilişkin olduğu değerlendirildiğini, TBK'nun 19. maddesinde tasarrufun iptali düzenlemesinin mevcut olduğunu, tasarrufun iptali düzenlemesi İİK'nun 277 vd. maddelerinde düzenlendiğini, yerel mahkemece ilk hükümde verilen karardaki hatanın işbu hükümde de tekrarlandığını...
Kaldı ki; davacı taraf dava dilekçesinde bildirdiği açıklamalarında davalılar arasındaki devir işleminin TBK 19 maddesi uyarınca da muvazaalı ve batıl olduğunu, davanın bu nedenle de kabulüne karar verilmesini istediklerini belirtmiştir. İlk derece Mahkemesi tarafından bu yöne ilişkin hiçbir değerlendirme yapılmamış ve aciz vesikasının gerekip gerekmediği bu talep için değerlendirilmemiştir. Zira talep yukarıda da belirtildiği üzere TBK'nun 19. Maddesi ve İİK 277. ve devamı maddelerine dayalı olarak davalılar arasında yapılan satış işleminin tasarrufun iptali isteminden ibarettir. Yüzeysel bakıldığında tasarrufun iptali davaları ile muvazaa davaları arasında bir benzerlik görülmekte ise de bu benzerlik her iki davanın güttüğü amaçtan öte gitmemektedir. İİK'nın 277. maddesinde sözü edilen iptal davaları borçlu tarafından geçerli olarak yapılmış bazı tasarrufların hükümsüz kılınması için açılır....
Maddesinde ilk işlemden kaldırma sonrasında alınması gerekli olan harçların yazıldığı ve davacı vekiline de 2 haftalık kesin süre verildiği, kesin süre içerisinde harçların yatırılmaması halinde davanın açılmamış sayılacağının ihtar edildiği ve ihtarın tebliğ suretiyle yapılmasına rağmen ilgili ara kararda belirtilen harçların da davacı tarafça süresinde yatırılmadığı anlaşıldığından her iki sebeple davanın açılmamış sayılmasına" karar verildiğini, davanın basit yargılama usulüne tabi olması ve ilgili kanun maddesi gereğince en fazla bir kez takipsiz bırakılabileceğine ilişkin değerlendirmesinin hatalı olduğunu, hem İİK 277 göre tasarrufun iptali hem de TBK madde 19 a göre muvazaa sebebiyle tasarrufun iptali talebiyle terditli olarak açıldığını, davacı- alacaklıya İİK. m. 277 vd. göre tanınmış olan ‘tasarrufun iptali davası’ açma hakkı, alacaklının genel hükümlere (TBK m.19) göre ‘muvazaa nedenine dayalı’ tasarrufun iptali davası açmasına engel teşkil etmediğinden müvekkilinin de bu...
İSTİNAF NEDENLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE: HMK'nun 355. maddesi uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebepler ve kamu düzeni ile sınırlı olarak yapılan istinaf incelemesinde; Dava; İİK'nun 277 ve devamı maddeleri gereğince açılmış tasarrufun iptali olmadığı takdirde TBK 19. Maddesi gereğince muvazaaya dayalı iptal istemine ilişkindir....
İlk derece mahkemesince; İİK 277 vd. md. uyarınca tasarrufun iptali davası için mevcut bir icra takibi ve aciz vesikası alınmasının ön koşul olduğu, bunların dosyada mevcut bulunmadığı, kaldı ki davacının Bursa 2. Aile Mahkemesi'ndeki 2017/1033 Esas sayılı dosyada da işbu davaya konu talebin aynısını talep ettiği, hem aynı taleple önceden açılmış bir dava olduğu, hem de tasarrufun iptalinin özel dava şartlarının sağlanmadığı belirtilerek davanın usulen reddine karara verilmiştir. Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; yerel mahkeme tarafından davanın İcra ve İflas Kanunu'nun 277 vd. maddesi uyarınca açılmış olduğu değerlendirmesinde bulunulduğunu, halbuki davanın Türk Borçlar Kanunu 19. maddesinde tanımlanan muvazaa davası olduğunu, esasen ortada bir muvazaa bulunduğunun ispatlandığını, bu konuda açtıkları diğer bir davanın kabul edildiğini belirterek mahkeme kararının kaldırılmasına ve davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir....
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ DAVA TÜRÜ : TASARRUFUN İPTALİ (İİK 277 VE DEVAMI) -KARAR- Mahkeme kararındaki nitelendirmeye göre dava; genel muvazaa hukuksal nedenine dayalı olarak TBK.' nın 19.maddesi gereğince açılan tasarrufun iptali istemine ilişkindir. Yargıtay Birinci Başkanlık Kurulunun 16.01.2015 tarih ve 1 sayılı kararı ile aynen kabul edilen ve 26.02.2016 günü Resmi Gazetede yayımlanarak 01.03.2016 tarihinde yürürlüğe giren hukuk dairelerine ilişkin işbölümü uyarınca temyiz incelemesi Yargıtay 17. Hukuk Dairesine ait bulunmaktadır. Hal böyle olunca, 2797 Yargıtay Kanunu'nun 23.07.2016 tarihinde yürürlüğe giren 6723 sayılı Kanun'un 21. maddesi ile değişik 60/3. maddesi gereğince dosyanın Yargıtay 17. Hukuk Dairesine GÖNDERİLMESİNE, 19.09.2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi....
-KARŞI OY- Davalının taşınmaz devrine ilişkin tasarrufunun İİK’nın 277 vd. maddeleri ile BK’nın muvazaya ilişkin 18. maddesine maddesine dayanılarak iptali istemiyle açılan davanın, iptali istenen tasarrufun borcun doğumundan önce yapılmış olması gerekçesiyle reddedilmesi nedeniyle vâki temyiz başvurusu üzerine Dairemizde yapılan incelemede kararın onanmasına karar verilmiş ise de aşağıdaki gerekçeyle Sayın Çoğunluğun düşüncesine iştirak edemiyorum. Dava dilekçesi incelendiğinde; davacının alacağını alamadığı davalının, adına kayıtlı taşınmazı rayiç değerinin çok altında bir bedelle sattığı, bu yüzden alacağını alamadığı ileri sürülerek İİK 277 vd maddeleri ve BK’nın 18. maddesi gereğince tasarrufun iptali talep edilmiştir. Mahkemece sadece İİK’nın 277 vd. maddelerine göre talep değerlendirilerek, dava konusu tasarrufun davacının alacağının doğumundan önce gerçekleştiği, bu durumun dava ön koşulunun gerçekleşmesini engellediği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir....
Dosya kapsamı, mevcut delil durumu ve ileri sürülen istinaf sebepleri gözetilerek Dairemizce yapılan incelemede; Dava, İİK 277 ve devamı maddeleri ile TBK 19. maddesi uyarınca tasarrufun iptaline ilişkindir. Davanın hem İİK 277 vd. maddeleri uyarınca hem de TBK 19. madde uyarınca açıldığı anlaşılmaktadır. Yerel mahkemece sadece TBK 19. madde yönünden değerlendirme yapılmış, İİK 277 ve devamı maddeleri yönünden değerlendirme yapılmamıştır. Karar bu yönüyle isabetsiz bulunmuştur. Ancak bu eksikliğin dairemizce tamamlanmasının mümkün olduğu, delillerin tümünün toplandığı, dosyanın yeniden yargılama yapılmak üzere mahkemeye iade edilmesine gerek bulunmadığı kanaatine varılmıştır....
Dosyanın yeniden yapılan incelemesi sonucunda: Davacı vekili, dava dilekçesinde davalılar arasında yapılan danışıklı satış işleminin iptali istemiştir. Davacının kendisinin alacağını akim bırakan bir işleme karşı, takip yapılmamış olması, İİK. 284. maddedeki hak düşürücü sürenin geçmiş olması gibi değişik düşüncelerle BK 19.(eski 18.) maddeye dayalı olarak bir dava açabileceği gibi aynı işlem için İİK. 277 vd maddelerine göre bir tasarrufun iptali davası açması da mümkündür. Davacının bu seçimlik haklarından BK 19. maddeye dayalı iptal yolunu seçtiği dava dilekçesinde ve daha sonraki açıklamalardan anlaşılmaktadır. Öte yandan, davalı ... borcun doğumundan sonra dava konusu taşınmazı önce Kayınbiraderi ...'e satmış, o da diğer davalı ...'e satmıştır. İlk satış 24.12.2003 ikinci satış 31.05.2010 tarihinde yapılmış ve her iki satıştan sonrada borçlu taşınmazda oturmaya devam ettiğinden davanın kabulü yönündeki kararı yerindedir....