Dava konusu uyuşmazlık; taraflar arasındaki taşınmaz vaadi satış sözleşmesinden kaynaklı alacağın, sebepsiz zenginleşme hükümlerine göre, tahsili talebine ilişkindir. Sebepsiz zenginleşmeden söz edilebilmesi için; bir taraf zenginleşirken diğerinin fakirleşmesi, zenginleşme ve fakirleşme arasında uygun nedensellik bağının bulunması ve zenginleşmenin hukuken geçerli bir nedene dayalı olmaması gerekir. Borçlar Kanunu'nun konuya ilişkin 61 ve ardından gelen maddelerindeki (TBK'nun 77 ve ardından gelen maddelerindeki) düzenlemelere göre, sebepsiz zenginleşme; geçerli olmayan veya tahakkuk etmemiş yahut varlığı sona ermiş bir nedene ya da borçlu olunmayan şeyin hataen verilmesine dayalı olarak gerçekleşebilir. Sebepsiz zenginleşme bunlardan hangisi yoluyla gerçekleşmiş olursa olsun, sebepsiz zenginleşen, aleyhine zenginleştiği tarafa karşı, geri verme borcu altındadır. Dava konusu alacak gayrimenkul satış vaadi sözleşmesine, başka bir ifade ile sözleşmeye dayalıdır....
ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ TARİHİ : None NUMARASI : 2020/115 ESAS - 2022/189 KARAR DAVA KONUSU : Taraflar arasındaki taşınmaz vaadi satış sözleşmesinden kaynaklı alacağın, sebepsiz zenginleşme hükümlerine göre tahsili KARAR : Taraflar arasında görülen dava sonucu ilk derece mahkemesince verilen hükme yönelik, davalı vekilince süresi içerisinde istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine dosya incelendi, GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Kocaeli İli, Gebze İlçesi, Mollafenari Köyü, 112 ada, 3 parsel sayılı taşınmaz 2B Arazi Satış Vaadi Sözleşmesi gereğince ilk olarak 11.09.2013 tarihinde satıcılar Nuri Ballı, Nuray Ballı, Cemal Ballı, Cemile Aslantaş, Nuriye Ada, Mahmure Kulak ve Ayşe Ulaman tarafından 100.000,00 TL bedelle davalı T3 satıldığını, daha sonra 03.10.2013 tarihinde Kocaeli İli, Gebze İlçesi, Mollafenari Köyü, 112 ada, 3 parsel sayılı taşınmaza ilişkin olarak akdedilmiş olan 2B Arazi Satış Vaadi Sözleşmesi...
, gerek kat karşılığı inşaat sözleşmelerinin, gerekse taşınmaz mülkiyetinin devri borcunu içeren diğer tüm sözleşmelerin ortak noktasının, yasa gereği bu sözleşmelerin resmi şekilde yapılmasının zorunluluğu olduğu, aksi halde, tapuda kayıtlı taşınmazın haricen satımına ve noterde düzenleme biçiminde yapılmamış olan taşınmaz satış vaadine ilişkin sözleşmelerin de geçersiz olduğu, taşınmaz satış vaadi sözleşmelerindeki amacın, ileride bir taşınmazın satış işleminin yapılması olduğu, bu nedenle, taşınmaz satış vaadi sözleşmeleri ileride yapılacak taşınmaz satış sözleşmesinin esaslı unsurlarını ihtiva etmesi gerektiği ve ön görülen geçerlilik şekil şartına uygun düzenlenmesi gerektiği sabit olmakla taraflar arasında gerçekleştiği iddia edilen sözlü akdin resmi şekilde yapılmaması nedeniyle geçersiz olduğu ve talebin sebepsiz zenginleşme niteliğinde olduğu, uyuşmazlığın taraflar arasındaki geçersiz sözleşmeden kaynaklandığı, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun 2017/3- 990 Esas-2017/954 Karar sayılı...
Anılan madde hükmünden de anlaşılacağı üzere, sebepsiz zenginleşmeden söz edilebilmesi için bir taraf zenginleşirken diğerinin fakirleşmesi, zenginleşme ile fakirleşme arasında uygun nedensellik (illiyet) bağının bulunması ve zenginleşmenin hukuken geçerli bir nedene dayalı olmaması gerekmektedir. Sebepsiz zenginleşme hâlinde zenginleşen ve fakirleşen arasında kanun gereği bir borç ilişkisi doğar ve bu borcun konusu malvarlığında meydana gelen fazlalığın geri verilmesidir. 3. Bununla birlikte; yüklenici ile arsa sahibi arasında imzalanan geçerli bir kat karşılığı inşaat sözleşmesinde, yükleniciye ait olacağı kararlaştırılan bir bağımsız bölümün, yüklenici tarafından resmi olmayan ancak yazılı bir sözleşmeyle üçüncü bir kişiye satılması, Yargıtay’ın kökleşmiş uygulamasına göre, tapulu taşınmaza ilişkin bir satış sözleşmesi değil, 6098 sayılı Kanun'un 183 ve devamı maddelerinde düzenlenen "alacağın temliki" hükümlerine tabi bir işlemdir....
Dava konusu uyuşmazlık; taraflar arasındaki adi yazılı taşınmaz satış sözleşmesinden kaynaklı alacağın, sebepsiz zenginleşme hükümlerine göre, iadesi talebine ilişkindir. Sebepsiz zenginleşmeden söz edilebilmesi için; bir taraf zenginleşirken diğerinin fakirleşmesi, zenginleşme ve fakirleşme arasında uygun nedensellik bağının bulunması ve zenginleşmenin hukuken geçerli bir nedene dayalı olmaması gerekir. Türk Borçlar Kanunu'nun konuya ilişkin 77. ve ardından gelen maddelerindeki düzenlemelere göre, sebepsiz zenginleşme; geçerli olmayan veya tahakkuk etmemiş yahut varlığı sona ermiş bir nedene ya da borçlu olunmayan şeyin hataen verilmesine dayalı olarak gerçekleşebilir. Sebepsiz zenginleşme bunlardan hangisi yoluyla gerçekleşmiş olursa olsun, sebepsiz zenginleşen, aleyhine zenginleştiği tarafa karşı, geri verme borcu altındadır....
Davalı şirket vekili istinaf dilekçesinde özetle; taraflar arasında akdedilen sözleşmenin taşınmaz vaadi sözleşmesi olduğunu, bu sözleşmenin geçerlilik şartınnın resmi şekilde yapılmış olmasına bağlı olduğunu, sözleşmenin adi yazılı şekilde yapılmış olması nedeniyle geçersiz olduğunu, mahkemece taşınmazın dava tarihindeki değerine hükmedilmiş olmasının hatalı olduğunu, sebepsiz zenginleşme hükümlerinin mahkemece gözetilmediğini belirterek, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılarak talep doğrultusunda karar verilmesini istemiştir. Dava, taşınmaz satış sözleşmesinden kaynaklı bedel iadesi isteğine ilişkindir....
Bu durumda davacı, bu geçersiz sözleşme nedeniyle davalıya verdiği bedeli, ancak sebepsiz zenginleşme kuralları nedeniyle geri isteyebilir.Ancak, taraflar arasındaki taşınmaz satış vaadi sözleşmesi resmi şekilde düzenlenmediği için geçersizdir. Geçersiz sözleşme mutlak butlanla malül olup tarafları bağlamaz. Bu sözleşmeye göre, taraflar sebepsiz zenginleşme kurallarına göre ancak aldıklarını iade etmek koşuluyla karşı tarafa verdiklerini isteyebilirler. Çünkü, bir taraf kendi edimini yerine getirmeden diğer taraf için borcunu ödeme yükümlülüğü doğmaz.Dosya kapsamından; mahkemenin 06.03.2012 tarihli celsesinde davacı vekilinin davaya konu taşınmazın zilyetliğinin halen müvekkilinde olduğunu beyan ettiği görülmektedir....
Bu nedenle, taraflar arasında düzenlenen harici satış sözleşmesi mülkiyetin nakli bakımından geçersiz olup, taraflar aldıklarını sebepsiz zenginleşme hükümlerine göre geri isteyebilirler... Geçersiz sözleşmeye göre bir bedel ödenmiş ise, 10.07.1940 tarih ve 1939/2 E.,1940/77 K. Sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararına göre, taraflar satışın kanıtlanması durumunda verdiklerini sebepsiz zenginleşme hükümleri uyarınca isteyebilirler." Somut olayda ; taraflar arasındaki ... tarihli gayrimenkul satış vaadi sözleşmesinin noterden yapılmayıp haricen düzenlenmesi nedeniyle yukarıda yazılı emsal içtihatlarda da belirtildiği gibi, geçersiz olduğu belirlenmiştir. Her ne kadar her iki tarafın edimlerini yerine getirmesinden sonra sözleşmenin geçersiz olduğunu ileri sürmek hakkın kötüye kullanılması teşkil edecek ise de, davalı tarafın edimini yerine getirmediği sabit olup, sözleşmenin geçersizliğini ileri sürmek hakkın kötüye kullanılması teşkil etmeyecektir....
Asliye Ticaret Mahkemeleri görevli olduğundan iş bölümü itirazında bulunduklarını, esasa yönelik olarak ise; davacının bedel ödeme borcunu tam olarak yerine getirmemesi nedeniyle taraflar arasındaki sözleşmenin feshedildiğini, davacının bu nedenle de bir hak talep edemeyeceğini savunarak, davanın reddini istemiştir. Mahkemece;davanın kabulü ile; taleple bağlı kalınarak (HMK 26. md.) 14.590,00 TL'nin davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilmiş, hüküm süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir. Dava konusu uyuşmazlık; taraflar arasındaki tapulu taşınmaza ilişkin adi yazılı taşınmaz satış sözleşmesinden kaynaklı alacağın, sebepsiz zenginleşme hükümlerine göre, iadesi talebine ilişkindir....
Taraflar arasındaki uyuşmazlık; 28/09/2009 tarihli davacı ile dava harici Mehmet Balaban arasındaki taşınmaz satış vaadi sözleşmesinin alacağın temliki hükmünde olup olmadığı, buna göre davacının söz konusu sözleşmeye dayanarak davalılardan alacak isteminde bulunmakta haklı olup olmadığının tespiti noktasında toplanmaktadır. Davacı ile dava harici Mehmet Balaban arasındaki taşınmaz satış vaadi sözleşmesi incelendiğinde; Mehmet Balaban'ın, davalılar murisi ile imzaladığı satış vaadine konu taşınmazları, bu kez davacıya satıp devretmeyi vaat ettiği görülmektedir. Bu bağlamda söz konusu sözleşme, alacağın temliki mahiyetinde değildir....