Loading Logo

sonkarar

Sayfa Yükleniyor

İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davalı Hazine vekili istinaf dilekçesinde özetle; davacının uğradığını iddia ettiği zarar için açtığı dava ve ıslahla talep edilen alacak zamanaşımı itirazları nedeniyle sona erdiğinden, davanın reddi gerekirken, kabulüne karar verilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu, davanın, Medeni Kanun'un 1007. maddesine dayanılarak açılan bir tazminat davası olduğunu, Yerleşik Yargıtay içtihatlarına göre Devletin sorumluluğundan söz edilebilmesi için, tapu sicilinin tutulmasında sicil muhafızı ya da memurun hukuka aykırı bir işleminin bulunması ve bununla beraber zararla sonuç arasında bir nedensellik bağının varlığı hususlarının araştırılması gerektiğini, somut olayda, davacıların ağır kusuru ve kötüniyeti bulunduğunu, tapu sicilinin tutulması ile düzenlenmesi işlemlerinin birbirinden farklı olduğunu, Medeni Kanunun 1007.maddesi açıkça tapu sicilinin tutulmasından doğan zararlardaki sorumluluğu düzenlediğini, burada tapu sicilinin tutulmasından kasıt, Yargıtay...

Bu nedenle, Devletin tapu sicilinin tutulmasından kaynaklanan sorumluluğuna dayanılarak açılan davalarda, bu sorumluluk hallerine ilişkin olarak düzenlenen zamanaşımı, munzam zarar ve hakkaniyet indirimi ya da makul indirim kurallarının uygulanma imkanı yoktur. T.M.K.nun 1007. maddesine dayanılarak açılan davalar için ayrıca zamanaşımı öngörülmediğinden, 6098 sayılı Borçlar Kanunun 146. (mülga 818 sayılı Borçlar Kanunun 125. maddesindeki) 10 yıllık genel zamanaşımı süresinin uygulanması söz konusu olacaktır. 4721 sayılı Türk Medenî Kanununun 1007. maddesi gereğince, tapu sicilinin yanlış tutulması nedeniyle zarara uğrayan kişinin bütün zararlarından Devlet sorumludur. Tapu kaydının iptali nedeniyle, tapu sahibinin oluşan gerçek zararı neyse, tazminatın miktarı da o kadar olmalıdır. Gerçek zarar; tapu kaydının iptali nedeniyle, tapu malikinin mal varlığında meydana gelen azalmadır....

Davacı tarafın tazminat talebi incelendiğinde; Devletin tapu sicilinin tutulmasından kaynaklanan sorumluluğuna dayanılarak açılan davalarda uygulanan zamanaşımında, munzam zarar ve hakkaniyet indirimi ya da makul indirim kurallarının uygulama imkanı yoksa da, TMK'nın 1007. maddesine dayanılarak açılan davalar için ayrıca zamanaşımı öngörülmediğinden, 6098 sayılı Borçlar Kanununun 146. (mülga 818 sayılı Borçlar Kanununun 125.) maddesindeki 10 yıllık genel zamanaşımı süresinin uygulanmasının söz konusu olacağı, diğer taraftan; 4721 sayılı Türk Medenî Kanununun 1007. maddesindeki (743 sayılı TKM m. 917) yer alan “Tapu sicilinin tutulmasından doğan bütün zararlardan Devlet sorumludur. Devlet, zararın doğmasında kusuru bulunan görevlilere rücu eder.” hükmü gereğince, tapu sicilinin yanlış tutulması nedeniyle zarara uğrayan kişinin bütün zararlarından devlet sorumludur. (Yargıtay 20. Hukuk Dairesi, 2020/2787 Esas, 2020/3027 Karar, 17/09/2020 tarihli ilamı)....

Mahkemesine dava açtığını, bu davanın yargılaması sırasında dava konusu taşınmazın yüzölçümünün 15.936 m2 olmayıp, 5.936 m2 olduğunun ortaya çıktığını, dava konusu taşınmazın yüzölçümünün tapu kayıtlarına 10.000 m2 fazla geçtiğini, tapu sicilinin aleniyeti ve güven ilkesi gereği mülkiyeti iktisap edenin, genel kadastro tespiti ile başlayıp tedavül kayıtları ve dayanakları ile nihai kaydı oluşturan tapu sicil işlem aşamalarını oluşturan evrakı tetkik etme zorunluluğu bulunmadığını, Devletin tapu sicillerinin tutulmasından doğan zararlardan birinci derecede ve objektif sorumluluk esasına göre mesul olduğunu, bu sorumluluğun kusursuz sorumluluk olup, tapu sicilinin tutulması görevi ile ilgili yükümlü bulunan memurun yaptığı yanlış işlem ve kayıtta kusursuz olmasının bile, Devleti sorumluluktan kurtarmayacağını, bu nedenle, iyi niyetli müktesebin yolsuz tescile dayanarak kazandığı ayni haklar ve her türlü tazminat istemlerinin saklı olduğunu, bu somut olayda, tapu sicilinin tutulmasında tapu...

    Tapu kaydının iptaline ilişkin mahkeme kararı 09/09/2014 tarihinde dava zamanaşımı süresi dolmadan 2018 tarihinde açılmıştır. Türk Medenî Kanununun 1007. maddesi gereğince, tapu sicilinin yanlış tutulması sebebiyle zarara uğrayan kişinin bütün zararlarından Devlet sorumludur. Tapu kaydının iptali nedeniyle tapu sahibinin oluşan gerçek zararı neyse, tazminatın miktarı da o kadar olmalıdır. Gerçek zarar; tapu kaydının iptali nedeniyle, tapu malikinin mal varlığında meydana gelen azalmadır. Tazminat miktarı, zarar verici eylem gerçekleşmemiş olsaydı, zarar görenin mal varlığı ne durumda olacak idiyse, aynı durumun tesis edilebileceği miktarda olmalıdır. Zarara uğrayan kişinin gerçek zararı ise, tazminat miktarının belirlenmesinde esas alınacak değerlendirme tarihine göre belirlenecek olup, bu tarih ise zararın meydana geldiği tarihtir....

    DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE; İstinaf kanun yolu başvurusuna konu edilen karar hakkında 6100 sayılı HMK'nun 355. maddesindeki düzenleme gereğince, istinaf dilekçesinde belirtilen nedenler ve kamu düzenine aykırılık bulunup bulunmadığı hususlarıyla sınırlı olarak yapılan inceleme sonucunda; Dava; taşınmazın kıyı kenar çizgisinde kaldığı iddiasıyla açılan TMK 1007. maddesine dayalı tazminat isteğine ilişkindir. Mahkemece davanın kabulüne karar verilmiş, kararı davalı vekili istinaf etmiştir. Tapu sicilinin önemi ve kişilerin bu sicile olan güven duygularını sağlamak bakımından Türk Medeni Kanunun 1007. maddesi ile tapu sicilinin tutulmasından doğan bütün zararlardan Devletin sorumlu olacağı ilkesi benimsenmiştir. Bu sorumluluk asıl ve nesnel (objektif) bir sorumluluk olduğundan zarara uğrayan, zararının ödetilmesini doğrudan Devletten isteyebilir....

    DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE; İstinaf kanun yolu başvurusuna konu edilen karar hakkında 6100 sayılı HMK'nun 355. maddesindeki düzenleme gereğince, istinaf dilekçesinde belirtilen nedenler ve kamu düzenine aykırılık bulunup bulunmadığı hususlarıyla sınırlı olarak yapılan inceleme sonucunda; Dava; taşınmazın kıyı kenar çizgisinde kaldığı iddiasıyla açılan TMK 1007. maddesine dayalı tazminat isteğine ilişkindir. Mahkemece davanın kabulüne karar verilmiş, kararı davalı vekili istinaf etmiştir. Tapu sicilinin önemi ve kişilerin bu sicile olan güven duygularını sağlamak bakımından Türk Medeni Kanunun 1007. maddesi ile tapu sicilinin tutulmasından doğan bütün zararlardan Devletin sorumlu olacağı ilkesi benimsenmiştir. Bu sorumluluk asıl ve nesnel (objektif) bir sorumluluk olduğundan zarara uğrayan, zararının ödetilmesini doğrudan Devletten isteyebilir....

    Tapu sicilinin tutulmasında kişi çıkarlarının korunması bakımından uyulması gereken kurallar tapu mevzuatı ile sınırlı olmayıp, bu mevzuat dışındaki hukuk kurallarına ve hukukun genel ilkelerine de uyulması gerekmektedir. Tapu müdür ya da memurlarının ihlal ettikleri hukuk kuralları ister genel olsun ister salt sicilin tutulmasıyla ilgili olsun her iki halde de ortaya çıkan sonuç tapu sicilinin hukuka aykırı tutulmuş olmasıdır (Dr. Lale Sirmen, Tapu Sicilinin Tutulmasından Doğan Zararlardan Devletin Sorumluluğu, Ankara, 1976 Sh.63 vd). Bu nedenle sicilin hukuka uygun tutulması kavramı tapu mevzuatına uygunlukla sınırlı bir kavram olmayıp, hukukun genel ilkelerine uygunluk da gerekmektedir. Bunun dışına çıkan her hukuka aykırı davranıştan Devletin sorumluluğu asıldır....

      Bu nedenle, Devletin tapu sicilinin tutulmasından kaynaklanan sorumluluğuna dayanılarak açılan davalarda, bu sorumluluk hallerine ilişkin olarak düzenlenen zamanaşımı, munzam zarar ve hakkaniyet indirimi ya da makul indirim kurallarının uygulanma imkanı yoktur. T.M.K.nun 1007. maddesine dayanılarak açılan davalar için ayrıca zamanaşımı öngörülmediğinden, 6098 sayılı Borçlar Kanunun 146. (mülga 818 sayılı Borçlar Kanunun 125. maddesindeki) 10 yıllık genel zamanaşımı süresinin uygulanması söz konusu olacaktır. 4721 sayılı Türk Medenî Kanununun 1007. maddesi gereğince, tapu sicilinin yanlış tutulması nedeniyle zarara uğrayan kişinin bütün zararlarından Devlet sorumludur. Tapu kaydının iptali nedeniyle, tapu sahibinin oluşan gerçek zararı neyse, tazminatın miktarı da o kadar olmalıdır. Gerçek zarar; tapu kaydının iptali nedeniyle, tapu malikinin mal varlığında meydana gelen azalmadır....

      Asliye Hukuk Mahkemesinin 2006/123 Esasındaki dosya ile dava açıldığını, dava içerisinde yapılan bilirkişi incelemesi sonucunda 1323 sayılı parselin müvekkillerinin 1324 sayılı parsele tecavüz etmediği, 1324 sayılı parselde yaklaşık 217,00 m² azalmanın var olduğunu, bu azalmanın ise tapu kadastro müdürlüğünce yapılan hatadan kaynaklandığını, 1324 sayılı parsel ile komşu 1506 sayılı parselin (bu parselinde müvekkillerine ait olduğunu) tedahül ettirildiği (iç içe geçme, bindirme) anlaşıldığını, bu rapor doğrultusunda 1323 sayılı parsel malikine karşı açılmış men'i müdahale davalarının ret olunduğunu, deracaattan geçerek kesinleştiğini, bu haliyle müvekkillerinin bilirkişi raporuyla belirlenen yaklaşık 217,00 m² taşınmazın tapu kadastronun hatalı işlemi sonucu yok edildiğini, tapu sicilinin tutulmasını ve sicilin tutulması ile ilgili usullerin Türk Medenî Kanununun 1007. maddesi gereğince tapu kadastronun işlemi olduğu ve sicil tutulmasından doğan bütün zararların Devlet tarafından sorumlu...

        UYAP Entegrasyonu