sözleşme feshedildikten sonra markayı kullanma haklarının sona erdiği, haksız bir fesih yapıldığı ve bununla ilgili bir zarara uğradıklarını iddia ediyorlarsa, bu konuda ayrı bir dava açabilecekleri, sözleşmenin feshinden sonraki dönemle ilgili ticari defterleri üzerinde yapılan bilirkişi incelemesi ile bu markayla satış yaptıklarına dair faturaların tespit edildiği, davalı tarafın bunun aksini ispatlayacak bir delil sunmadığı, davalının davacıların hak sahibi oldukları "..." markasını sözleşme sona erdikten sonra kullanmaya devam etmesinin marka hakkına tecavüz niteliğinde olduğu, davacıların bu nedenle markaya tecavüzün durdurulmasını, maddi ve manevi tazminata hükmedilmesini, kararın gazetede ilan yoluyla duyurulmasını talep edebilecekleri, SMK'nun 151/2-b maddesi uyarınca yapılan hesaplamaya göre davalının bu haksız marka kullanımı sonucunda 50.267,34 TL gelir elde ettiğinin tespit edildiği, davacıların ve davalının ticari hacimlerine, davacıların hak sahibi oldukları "..." markasının tanınma...
HD 14/11/2011 tarih ve 2010/4308 E 2011/14004 K sayılı emsal içtihatları) 2- 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunun 355/1 maddesi gereğince kamu düzeni ilişkin olarak yapılan incelemede; Davada tanınma ve tenfizi talep edilen Federal Almanya Darmstadt Asliye Mahkemesinin 34 XX 716/20 dosya Sayılı kararı ile 50.095,00 EURO alacak ve 1.954,46 EURO vekalet ücretinin davalıdan tahsiline karar verilmiştir. 492 sayılı Harçlar Kanunu'nun 4. maddesinde yabancı bir mahkeme tarafından verilen ilâmların tenfizi için açılacak davalardan bu ilâmlarda hükmolunmuş şeyin değeri, nevi ve mahiyetine göre (1) sayılı tarife gereğince harç alınacağı, 16. maddesinde değer ölçüsüne göre harca tâbi işlemlerde (1) sayılı tarifede yazılı değerlerin esas olduğu, 28. maddenin (a) bendinde karar ve ilâm harçlarının dörtte birinin peşin geri kalanın kararın tebliğinden itibaren bir ay içinde ödeneceği, 32. maddesinde de yargı işlemlerinden alınacak harçlar ödenmedikçe müteakip işlemlerin yapılamayacağı konularında...
FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ ESAS NO : 2021/632 Esas KARAR NO : 2022/235 DAVA : Marka Hükümsüzlüğü DAVA TARİHİ : 22/12/2021 KARAR TARİHİ : 26/10/2022 KARARIN YAZILDIĞI TARİH : 28/11/2022 Mahkememizde görülmekte bulunan Marka Hükümsüzlüğü davasının yapılan açık yargılamasının sonunda, GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: DAVA : Davacı vekili dava dilekçesi ile, davacının 2000 yılında Türkiye'nin köklü giyim markası olmak adına yola çıkan 2007 yılında süre gelen kabulleniş , tanınma ile sektörde en üst sıralarda yerini aldığını, çocuk giyim sektöründe önde markaları olan ... gibi dünyanın en önde gelen çocuk markalarının aynı çatı altında toplaması genişletilen mağaza sayısı ile şirket Türkiye'de çocuk giyim sektöründe lider marka konumuna ulaştığını, davacının ... markalarının 28/04/2003 tarihinden bu yana seri markaları ile sektörde kabul gördüğünü, davalının şahıs aynı mal ve hizmet sınıfında uzun yıllardır davacıya ait olan markanın başına ekler getirerek şahsi markası haline getirmeye...
SAVUNMA:Davalı-karşı davacı vekili yasal süre içerisinde vermiş olduğu karşı dava-cevap dilekçesinde özetle; Müvekkili ile davalı Merve Öktem'in 12 Temmuz 2010 tarihinde evlendiklerini, evliliklerinden bir çocukları olduğunu, davalının evli bir hanıma bir anneye yakışmayacak davranışlar içerisinde olması nedeniyle müvekkiliyle ayrılarak evliliklerini bitirmeye karar verdiklerini, Hollanda da bulunduğu yerin yargı çevresinde 23 Aralık 2014 tarihinde tarafların boşanmalarına karar verildiğini, kararın 08/04/2015 tarihinde kesinleştiğini, Zile Asliye Hukuk (Aile) Mahkemesinde kararın tanınma ve tenfizi için müracaat edildiğini, bu dosyanın bekletici mesele yapılmasını, Karşı davalı eş Merve'nin Hollanda vatandaşı olan eşinden boşandığını bildiği halde Türkiye'de tamamen gerçek dışı uydurma vakılarla bir boşanma davası açıp maddi çıkar sağlama amaçlı bir yargısal süreç başlattığını, öncelikle Zile Asliye (Aile) Mahkemesindeki tanıma tenfiz yargılamasının bekletici sorun yapılmasını, tanıma...
E.İlk Derece Mahkemesinin Son Kararı İlk Derece Mahkemesinin yukarıdaki başlıkta tarih ve sayısı belirtilen kararı ile 5718 sayılı Kanunu'nun 53 üncü maddesi ve 58 ... maddesi hükümlerine göre tanınma şartlarını taşıyan yabancı mahkeme ilamının tanınmasına ve nafakaya ilişkin hükümlerin tenfizine yönelik davanın kabulü ile tarafların boşanmalarına dair Gelderland Mahkemesi Aile Hukuku Ekibi ARNHEM mevkisi dava verileri C/05/315794/ES RK 17-77 karar tarihi 24.05.2017 tarihli kararının istinaf edilmesi neticesinde verilen 13.02.2018 karar tarihli Arnhem-Leeuwarden İstinaf Mahkemesinin (dava numarası:200.221.893 Gelderland Mahkemesi dava numarası:315794) 13.02.2018 kesinleşme tarihli kararın tanınmasına, 13.02.2018 karar tarihli Arnhem-Leeuwarden İstinaf Mahkemesinin (dava numarası:200.221.893 Gelderland Mahkemesi dava numarası:315794) 13.02.2018 kesinleşme tarihli kararı ile davacı kadın yararına hükmedilen 3.555,00 Euro yoksulluk nafakasının kararın nüfus siciline tescil edildiği tarih...
Ve 2010/643 K. sayılı hüküm ile tanınmaya karar verildiğini, bu kararın tebliği ile temyiz olmadan 24/12/2010 tarihinde kesinleştiğini, taraflarınca işbu davanın ise 15/08/2011 tarihinde ikame edildiğini, dava açmak süresinin 24/12/2011 tarihinde sona ereceğinden ve davanın süresinde açılmış olduğu açık olduğundan bu nedenle davanın reddinin usul ve yasaya aykırı nitelikte olduğunu, her ne kadar boşanma sebebi ile davalının zinası ve başka bir adamla görüşmesi olsa da yabancı Mahkeme kararının kendi kanunlarımız açısından uygulanabilirliği ancak tanınma ile mümkün iken Dusseldorf Asliye Hukuk Mahkemesi'ne açılan dava tarihini baz alarak hak düşürücü sürenin hesaplamasının usul ve yasaya aykırı olduğu gibi hakkaniyete de aykırı nitelikte olduğunu; TMK'nun zina sebebiyle boşanmayı düzenleyen 161. maddesine göre; eşin zinaya dayalı olarak boşanma davası açması halinde yargılamanın her aşamasında eşin affetmesi ve evlilik birliğinin yeniden kurulmasının mümkün olduğunu, bu nedenle boşanma gerçekleşmediği...
İSTİNAF İSTEMİ: Davacı vekili istinaf dilekçesinde; 6769 sayılı SMK'nın 6/5 maddesi hükmünde yer alan tanınmışlık düzeyi teriminin markanın tanınma derecesini, güvenini, imajını, markalar farklı sınıflarda kullanılıyor olsa dahi marka sahibinin hangi işletmeden geldiği kanaatini uyandıracak olması olduğunu, yargıtay kararlarına göre de tescili istenilen markanın toplumda ulaştığı tanınmışlık düzeyi nedeniyle kendisine haksız yarar sağlayabilecek, markanın itibarına zarar verebilecek ve ayırt edici karakterini zedeleyebilecek durumda olması halinde tescilin engellenebileceğini, müvekkiline ait markayı kullanan Sardes Faktoring a.Ş.'...
Bank ... şubesinde mevcut hesapları ve yatırımları bulunduğunu, müvekkilinin bu hesaplarla çeşitli bankacılık işlemleri yaptığını, müvekkilinin 400 bin ABD doları değerinde Türev işlemi olarak adlandırıldığı bilinen hesap işlemi 15/08/2018 tarihinde kapatılması gerekirken 14/08/2018 tarihinde onay alınmadan kapatıldığını, müvekkilinin bankaya yapmış olduğu herhangi bir yazılı veya sözlü bir emri bulunmadığını, bu nedenle yapılan işlem usule aykırı olduğunu, banka tarafından haksız fiil gerçekleştirildiğini, bu konuda davalı bankaya daha önce (....) takip kodu ile şikayet yapıldığını, bu yapılan şikayet ile müvekkilinin yaşadığı mağduriyetin bildirildiğini ve davalı bankanın cevabında "müvekkilin sözlü olarak onay verdiği, şube tarafından tanınan bir müşteri olması sebebiyle işlem yapıldığı" şeklinde olduğunu, işbu hususun usule ve yasaya açıkça aykırı olduğunu, bankanın tanınma sebebiyle hesaplar üzerinde hiçbir işlem yapma yetkisi bulunmadığını, sözlü olarak onay vermiş olsa bile bu işlemin...
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; mahkemenin, tanıma ve tenfizine karar verilmesi istenen kararlardan biri olan veraset belgesi verilmesi için açılan hasımsız dava olduğu, çekişmesiz yargı alanına girdiği, ilam niteliğinde olmadığı gerekçeleriyle tanınma ve tenfiz isteminin reddi istenmiş ise de, veraset (mirasçılık belgesi) kararının tanınmasına ilişkin davaya Türk Mahkemelerinde bakılabileceği, 6100 sayılı Kanun'un 382 nci maddesine göre veraset işlerinin çekişmesiz yargı işi olduğu, aynı Kanun'un 383 üncü maddesinde ise çekişmesiz yargı işlerinde görevli mahkemenin aksine bir düzenleme bulunmadığı sürece Sulh Hukuk Mahkemesi olduğunun belirlendiği, yabancı mahkeme kararının tanınmasına yönelik görevin Asliye Hukuk Mahkemesine ait olduğu, Asliye Hukuk Mahkemesinin görevinin asıl olduğu, yasada sayılan istisnalar dışında Sulh Hukuk Mahkemesinin görevli olmadığı, davanın Asliye Hukuk Mahkemesinde görülüp sonuçlandırılması...
Md. gereğince hisse devir işleminin iptali ile kendi adına kayıt ve tescil edilmesini talep ettiğini, TK 493/7 hükmünde ortaya konulan genel ilke ve önemli sebep kavramını tanımlayan TK 493/2 uyarınca pay sahipleri sözleşmesine taraf olunmadığı takdirde pay devrine ilişkin onay veya tanınma isteminin reddedilebileceği veya reddedilebileceğini öngören esas sözleşmesel hükümlerin de geçerli olduğunun savunulamayacağını, söz konusu red sebebinin TK 493/2 anlamında bir önemli sebep olarak değerlendirilmesinin mümkün olmadığını, bu itibarla ön alım hakkı konusunda şirket ortaklarına bildirim yapılmaksızın hisse devrini gerçekleştirilmesi yok hükmünde olduğunu, bu nedenle davanın görülüp sonuçlandırılması gerekirken, karar verilmesine yer olmadığına dair kararın yasal dayanaktan yoksun olduğunu beyan etmiştir. GEREKÇE: Dava, anonim şirket hisse devrinin önalım hakkı nedeniyle iptali ile kendi adına kaydedilmesi davasıdır....