Loading Logo

sonkarar

Sayfa Yükleniyor

Genel nitelikte yasaklama ile alacaklıların takip haklarının engellenmesinin hak ve yarar dengesini bozacağı ortadadır. Ancak somut olayda ipotek alacaklıları ile ipotek borçlusunun işbu davada davalı olarak taraf bulundukları, davacının işbu dava dosyasındaki talebinin konut satım sözleşmesinden kaynaklanan tapu iptali ve takyidatlardan ari tescil istemine ilişkin olduğu anlaşılmaktadır. Mahkemece verilen tedbir kararının davalı aleyhine hak ve yarar dengesinin bozulmayacağı değerlendirilmiştir. Ancak verilen tedbir kararının davalı banka ve finans kuruluşu dışında diğer takyidat alacaklarını da kapsadığı ve ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla icra takibine konu yapılmasının önlenmesine ilişkin olduğu, bu durumun davada taraf olmayan 3. kişilerin hak ve yarar dengesini bozacağı değerlendirilmiş tedbir kararının sadece davanın tarafı olan davalı banka alacağı yönünden yapılacak icra takipleri sonucu satışının durdurulması şeklinde sınırlandırılması gerekmiştir....

Asıl davada anılan satış vaadi sözleşmesi uyarınca tapu iptali ve tescil, tescilin olmaması halinde satış vaadi sebebiyle davalılardan 650,00 tazminatın tahsili, karşı davada 14.05.1980 tarihli satış vaadi sözleşmesinin feshedilmiş olduğunun tespiti ile iptaline karar verilmesi, birleşen 1992/136 Esas sayılı davada 14.05.1980 tarihli satış vaadi sözleşmesinin iptali ve birleşen 2000/182 Esas sayılı davada ise 14.05.1980 tarihli satış vaadi sözleşmesinin, satış vaadinde bulunan ...’in imzasının sahte olması ve hukuki ehliyetinin bulunmaması sebebiyle iptali talep edilmiş, birleşen 1991/652 Esas sayılı davada ise 18.09.1987 tarihli “Satış vaadi sözleşmesi” uyarınca tapu iptali ve tescil isteminde bulunulmuştur.Asıl dava, karşılık dava ve birleşen davalara dayanak teşkil eden gerek 14.05.1980 gerekse 18.09.1987 tarihli sözleşmeler taşınmaz satış vaadi sözleşmeleri olup, taraflar arasında eser sözleşmesinin bir türü olan arsa payı devri karşılığı inşaat yapım sözleşmesi bulunmamaktadır....

    İhtiyati tedbir kararının kapsamı belirlenirken iki tarafın hak ve yarar dengesinin gözetilmesi gerekir. Elbette cebri icra ile ilgili olarak temel yasa niteliğindeki İİK menfi tespit davalarında icranın durdurulmasını özel koşullara bağlamıştır. Genel nitelikte yasaklama ile alacaklıların takip haklarının engellenmesinin hak ve yarar dengesini bozacağı ortadadır. Ancak somut olayda ipotek alacaklıları ile ipotek borçlusunun işbu davada davalı olarak taraf bulundukları, davacının işbu dava dosyasındaki talebinin konut satım sözleşmesinden kaynaklanan tapu iptali ve takyidatlardan ari tescil, ipoteklerin ve hacizlerin kaldırılması istemine ilişkin olduğu anlaşılmaktadır. Ayrıca mahkemece verilen tedbir kararının tüm icra işlemlerini değil sadece cebri icra yoluyla satış işlemini engeller nitelikte olduğu dolayısı ile icranın diğer yönlerden satış aşamasına kadar devamında yasal bir engel bulunmadığı, davalı aleyhine hak ve yarar dengesinin bozulmayacağı değerlendirilmiştir....

    Vaat alacaklısı, taşınmaz satış vaadi sözleşmesi ile mülkiyet devir borcu yüklenen satıcıdan edim yerine getirilmediğinde Türk Medeni Kanununun 716. maddesi uyarınca açacağı tapu iptali ve tescil davasında borcun hükmen yerine getirilmesini isteyebilir. Somut olayda dayanılan 29.11.2005 tarihli satış vaadi sözleşmesi kanuna ve usulüne uygun düzenlenmiş geçerli bir sözleşmedir. Ancak satış vaadi sözleşmesinden kaynaklanan davaların kabulüne karar verebilmek için sözleşmenin ifa olanağı bulunmalıdır. Elbirliği mülkiyetine (TMK m.701) konu bir taşınmazda elbirliği (iştirak halinde) ortaklarından birinin, ortaklık dışı bir kişiye satım vaadinde bulunması halinde, sözleşme bir taahhüt muamelesi olarak geçerli olmakla birlikte elbirliği ortaklığı çözülünceye kadar sözleşmenin ifa olanağının varlığından söz edilemez....

      Davalı bu aşamadan sonra dava konusu bağımsız bölüme yerleşmiş ve taşınmaz halen onun kullanımındadır. Davalı da savunmasında taşınmazı biçimine uygun satış vaadi sözleşmesi ile satın aldığını belirtmiş, sözleşmeyi sunmuş, ayrıca sözleşmeden kaynaklanan bu hakkı nedeniyle tapu iptali ve tescil davası açtığını da belirtmiştir. Mahkemece, davalının açtığı tapu iptali ve tescil davasının sonucu beklenirken bundan vaz geçilerek İcra Müdürlüğü vasıtasıyla teslim edilen yerde davacı zilyetliğinin korunmasının istendiği belirtilerek davanın kabulüne karar verilmiştir. Az yukarıda da açıklandığı gibi dava kişisel haktan kaynaklanmaktadır. Tarafların kişisel haklarının yarışması söz konusudur. Nitekim, davacı başlanğıçta Sulh Hukuk Mahkemesine dava açmış, davanın zilyetliğin korunması niteliğinde olmadığı şahsi hakka dayandığı gerekçesiyle görevsizlik kararı verilmiş, bu karar Dairemiz denetiminden de geçerek kesinleşmiştir....

        "İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Sulh Hukuk Mahkemesi Davacı tarafından, davalılar aleyhine 25.03.2010 gününde verilen dilekçe ile tapu iptali ve tescil istenmesi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın reddine dair verilen 25.03.2010 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü: K A R A R Dava satış vaadi sözleşmesine dayalı tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir. Davacı, 18.12.1984, 03.01.1985 ve 21.01.1986 tarihli satış vaadi sözleşmeleri ile ortak murisleri adına kayıtlı bulunan 40 ve 333 parsellerdeki davalıların hak ve hisselerini satın aldığından davalıların paylarının iptali ile adına tescilini istemiştir. Davalılar, davanın reddini savunmuştur....

          DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE: Dava, satış vaadi sözleşmesine dayalı tapu iptal ve tescil, tazminat istemine ilişkindir. Kaynağını Türk Borçlar Kanununun 29. maddesinden alan taşınmaz satış vaadi sözleşmeleri, Türk Borçlar Kanununun 237. maddesi ile Türk Medeni Kanununun 706. ve Noterlik Kanununun 89. maddesi hükümleri uyarınca noter önünde re’sen düzenlenmesi gereken, bir başka anlatımla geçerliliği resmi şekil şartına bağlı kılınan, tam iki tarafa borç yükleyen ve kişisel hak sağlayan sözleşme türüdür. Vaat alacaklısı, taşınmaz satış vaadi sözleşmesi ile mülkiyet devir borcu yüklenen satıcıdan edim yerine getirilmediğinde Türk Medeni Kanununun 716. maddesi uyarınca açacağı tapu iptali ve tescil davasında borcun hükmen yerine getirilmesini isteyebilir....

          "İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi Davacı vekili tarafından, davalılar aleyhine 31.05.2010 gününde verilen dilekçe ile tapu iptali ve tescil istenmesi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın reddine dair verilen 15.05.2012 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü: K A R A R Dava, satış vaadi sözleşmesinden kaynaklanan satış bedelinin tahsili için girişilen icra takibine itirazın iptali ve icra inkar tazminatına hükmedilmesi, satış vaadi sözleşmesine dayalı tapu iptali ve tescil mümkün olmadığı takdirde satış bedelinin tahsili istemlerine ilişkindir. Davalılar, davanın reddini savunmuştur. Mahkemece, davanın reddine karar verilmiştir. Hükmü , davacı vekili temyiz etmiştir....

            Tüketici Mahkemesi’nin 2020/224 esas sayılı dosyasının 22/06/2020 tarihli ara kararı ile tesis edilen 18/11/2020 tarihli ihtiyati tedbirin kabulüne yönelik kararın kaldırılması ve istinaf nedenleri doğrultusunda ihtiyati tedbir talebinin reddine karar verilmesini, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir. DELİLLER: Tapu kaydı, Konut satım sözleşmesi ve ekleri, Delil listeleri sunulan ve toplanan deliller. DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE: Dava, konut satım sözleşmesinden kaynaklanan tapu iptali ile tüm takyidatlardan ari tescil, ipoteklerden dolayı borçlu olmadığının tespiti, ipoteklerin ve hacizlerin fekki istemine ilişkindir....

            Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme Uyuşmazlık, satış vaadi sözleşmesine dayalı tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir. 2. İlgili Hukuk Kaynağını Borçlar Kanunu'nun 22 nci maddesinden alan taşınmaz satış vaadi sözleşmeleri, Borçlar Kanunu'nun 213 üncü maddesi ile Türk Medeni Kanunu'nun 706 ncı ve Noterlik Kanunu'nun 89 uncu maddesi hükümleri uyarınca noter önünde re’sen düzenlenmesi gereken, bir başka anlatımla geçerliliği resmi şekil şartına bağlı kılınan, tam iki tarafa borç yükleyen ve kişisel hak sağlayan sözleşme türüdür. Vaat alacaklısı, taşınmaz satış vaadi sözleşmesi ile mülkiyet devir borcu yüklenen satıcıdan edim yerine getirilmediğinde Türk Medeni Kanunu'nun 716 ncı maddesi uyarınca açacağı tapu iptali ve tescil davasında borcun hükmen yerine getirilmesini isteyebilir. Satış vaadi sözleşmesinden kaynaklanan davaların kabulüne karar verebilmek için sözleşmenin ifa olanağı bulunmalıdır....

              UYAP Entegrasyonu