TMK' nun 693. maddesi gereğince; " Paydaşlardan her biri, diğerlerinin hakları ile bağdaştığı ölçüde paylı maldan yararlanabilir ve onu kullanabilir. Uyuşmazlık halinde yararlanma ve kullanma şeklini hakim belirler. Bu belirleme, paylı malın kullanılmasının zaman veya yer itibarıyla paydaşlar arasında bölünmesi biçiminde de olabilir. Paydaşlardan her biri, bölünemeyen ortak menfaatlerin korunmasını diğer paydaşları temsilen sağlayabilir." TMK' nun 702/2.maddesi gereğince kanunda veya sözleşmede aksine bir hüküm bulunmadıkça gerek yönetim, gerek tasarruf işlemleri için ortakların oy birliği ile karar vermeleri gerekir iken 702/4.madde ile bunun istisnası düzenlenmiş olup ortaklardan her biri, topluluğa giren hakların korunmasını sağlayabilir ve bu korumadan bütün ortaklar yararlanır. TMK' nun 693/3.maddesi gereğince de paydaşlardan her biri bölünemeyen ortak menfaatlerin korunmasını diğer paydaşları temsilen sağlayabilir....
Türk Medeni Kanunu'nun 706., Borçlar Kanunu'nun 213.(6098 sayılı TBK'nın 237.) ve Tapu Kanunu'nun 26. maddeleri hilafına tapulu taşınmazlarda harici veya fiili taksim ile payların mülkiyeti ana taşınmazdan ayrılamaz ise de, taşınmazın kullanma biçimi tüm paydaşlar arasında varılan bir anlaşma ile belirlenmiş ya da fiili bir kullanma biçimi oluşmuş, uzun süre paydaşlar bu durumu benimsemişlerse kayıtta paylı, eylemsel olarak (fiilen) bağımsız bu oluşumun tapuda yapılacak resmi taksime veya şüyuun satış suretiyle giderilmesine yahut o yerde bir imar uygulaması yapılmasına kadar korunması "ahde vefa" kuralının yanında Türk Medeni Kanunu'nun 2. maddesinde düzenlenen iyiniyet kuralının da bir gereğidir. Aksi halde pekçok kimse zarar görecek, toplum düzeni ve barışı bozulacaktır....
Paydaşlardan veya ortaklardan birinin ölümü halinde alınacak mirasçılık belgesine göre mirasçılarının davaya katılmaları sağlandıktan sonra işin esasının incelenmesi gerekir. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 50. maddesine göre, medeni haklardan yararlanma ehliyetine sahip olan herkes davada taraf ehliyetine de sahiptir. Aynı Kanunun 51. maddesine göre de, dava ehliyeti, medeni hakları kullanma ehliyetine göre belirlenir. 4721 sayılı Türk Medeni Kanununun 9. maddesine göre, fiil ehliyetine sahip olan kimse, kendi fiilleriyle hak edinebilir ve borç altına girebilir. Aynı Kanunun 10. maddesine göre de ayırt etme gücüne sahip ve kısıtlı olmayan her ergin kişinin fiil ehliyeti vardır. 11. maddeye göre ise erginlik 18 yaşının doldurulmasıyla başlar. Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 14.01.1976 günlü ve 477/12 sayılı kararına göre, davada taraf olma ehliyeti, medeni haklardan yararlanma hakkının bir sonucudur....
Aynı kanunun 10. maddesine göre de ayırt etme gücüne sahip ve kısıtlı olmayan her ergin kişinin fiil ehliyeti vardır. Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 14.01.1976 günlü ve 477/12 sayılı kararına göre, davada taraf olma ehliyeti, medeni haklardan yararlanma hakkının bir sonucudur. Kısıtlanan kimse; medeni hakları kullanma ehliyetinden yoksun bulunması nedeniyle her ne kadar kendisi dava açamaz ise de sözü edilen haklardan yararlanma ehliyetini haiz bulunduğundan aleyhine dava açılabilir. Ancak, davalının kısıtlı olduğunun mahkemece öğrenilmesi halinde re'sen kanuni mümessile tebligat yapılması gerekir. Somut olaya gelince; davalılardan ...’in kısıtlı olduğu ve kendisine vasi olarak atanan kişinin davalılardan ... olduğu dosya içerisindeki ......
vekilinin temyizi yönünden yapılan incelemede; a-6100 sayılı HMK’nın 50. maddesine göre, medeni haklardan yararlanma ehliyetine sahip olan herkes davada taraf ehliyetine de sahiptir. Aynı kanunun 51. maddesine göre de, dava ehliyeti, medeni hakları kullanma ehliyetine göre belirlenir. 4721 sayılı TMK’nın 9. maddesine göre, fiil ehliyetine sahip olan kimse, kendi fiilleriyle hak edinebilir ve borç altına girebilir. Aynı kanunun 10. maddesine göre de ayırt etme gücüne sahip ve kısıtlı olmayan her ergin kişinin fiil ehliyeti vardır. 11. maddeye göre ise erginlik 18 yaşının doldurulmasıyla başlar. Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 14.01.1976 günlü ve 477/12 sayılı kararına göre, davada taraf olma ehliyeti, medeni haklardan yararlanma hakkının bir sonucudur. Reşit olmayan kimse; medeni hakları kullanma ehliyetinden yoksun bulunması nedeniyle her ne kadar kendisi dava açamaz ise de sözü edilen haklardan yararlanma ehliyetine haiz bulunduğundan aleyhine dava açılabilir....
Hukuk Dairesi 2016/6932 E. , 2016/5834 K."İçtihat Metni" MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi _ K A R A R _ Dava, TMK'nın 713. maddesine dayalı tescil istemine ilişkindir. 2797 sayılı Yargıtay Kanununa 6572 sayılı Kanunun 27. maddesiyle eklenen geçici 14. madde gereğince Yargıtay Birinci Başkanlık Kurulunun Hukuk Dairelerinin işbölümünü düzenleyen 12.02.2016 tarihli ve 2016/1 sayılı Kararına göre ve davanın açıklanan niteliği itibariyle temyiz inceleme görevi Yargıtay 8. Hukuk Dairesine ait bulunmaktadır. 2797 sayılı Yargıtay Kanununun 60. maddesinde 6644 sayılı Kanunla yapılan değişiklik gereğince görev uyuşmazlığının giderilmesi için dosyanın Yargıtay Hukuk İşbölümü İnceleme Kuruluna sunulması gerekmiştir. SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle, görev sorunu giderilmek üzere dosyanın Yargıtay Hukuk İşbölümü İnceleme Kuruluna GÖNDERİLMESİNE, 16.05.2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi....
ün kiracısı olması sebebi ile onun payını kullandığını ve kira ödediğini, paydaşlar arasında çok önceye dayalı fiili kullanma biçiminin oluştuğunu ve herkesin yerinin belli olduğunu, davacının yerine de herhangi bir müdahalesinin bulunmadığını belirterek davanın reddini savunmuştur.Mahkemece, paydaşlar arasında geçmişe dayalı fiili taksim bulunduğu, davalının ise paydaş ..............'ün kiracısı olup, bu ilişkiye istinaden dava konusu taşınmazda onun payını kullandığı, öte yandan davacının zeminde payından fazla yer kullandığı gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiştir. Karar, davacı vekili tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi .............'ın raporu okundu, düşüncesi alındı....
Bu durum istinaf ve temyiz sınırının belirlenmesi vekalet ücreti harç ve yargılama giderlerinden sorumluluğun belirlenmesi açısından da önemlidir. Bunun yanında hangi davalının hangi parseli kullandığı tanık beyanında belirtilmemiş kimin nereyi kullandığı bilirkişi raporunda gösterilmiştir. Bilirkişilerin bu kullanımları neye dayalı olarak tespit ettikleri belli değildir. Ayrıca belirtildiği gibi bilirkişiler her bir dava konusu taşınmazdaki davacı payının dava tarihindeki değerini ayrı ayrı göstermemişlerdir. Öte yandan T6 taşınmaza paydaş olmaması taşınmaza tecavüzde bulunmadığı anlamını taşımayacağından, kaldı ki davalı vekilinin açıklamalarına göre payı da bulunduğu belirtilmiştir, gerçekten taşınmazda kullanımı bulunup bulunmadığının araştırılması ve paya elatmanın önlenmesinin diğer şartlarının bulunup bulunmadığının araştırılması gerekmektedir....
Aksi halde, pek çok kimse zarar görecek toplum düzeni ve barışı bozulacaktır. O halde, paydaşlar arasındaki el atmanın önlenmesi ve ecrimisil davalarında öncelikle tüm paydaşları bağlayan harici bir taksim sözleşmesi ve özel bir parselasyon planının olup olmadığı veya fiili kullanma biçiminin oluşup oluşmadığı üzerinde özenle durulmalı, varsa çekişmeli yerin kimin kullanımına terk edildiği saptanmalı, harici veya fiili taksim yoksa uyuşmazlık yukarıda değinildiği gibi, TMK'nin müşterek mülkiyet hükümlerine göre çözümlenmelidir. Somut olayda, dava konusu taşınmaz üzerinde tüm paydaşları bağlayan harici bir taksim sözleşmesi, özel bir parselasyon planı veya fiili kullanma biçiminin oluşmadığı anlaşılmaktadır. İlk Derece Mahkemesince yapılan keşiften sonra alınan 25/10/2019 tarihli bilirkişi raporuna göre, davalının tapu kayıtlarındaki hissesinden daha az bir bölümün zeytin dikmek suretiyle kullandığı belirtilmiştir....
talep ve dava etmiştir....