Bu doğrultuda yerleşen dairemiz uygulamasına göre; nafaka alacaklısı davacının ihtiyaçları ile nafaka yükümlüsü davalının gelir durumunda, nafakanın takdir edildiği tarihe göre olağanüstü bir değişiklik olmadığı takdirde; yoksulluk nafakası.oranında artırılmalı ve böylece taraflar arasında önceki nafaka takdirinde sağlanan denge korunmalıdır. Somut olayda; davacının vefat eden babasından 900,00 TL ölüm aylığı aldığı, 550,00 TL kira ödediği, davalının ise .çalıştığı, 2.815,72 TL maaş ve değişen miktarda ikramiye aldığı, yeniden evlendiği, iki çocuğu daha bulunduğu, kendi evinde ikamet ettiği, anlaşılmaktadır. Tarafların sosyal ve ekonomik durumları, nafakanın niteliği, ekonomik göstergelerdeki değişiklikler ve .artış oranları dikkate alındığında davacı kadın lehine hükmedilen yoksulluk nafakası miktarı fazla olup, doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir....
Somut olayda; davacı vekili, ıslah dilekçesinde; davacı yararına dava tarihinden itibaren aylık 600 TL tedbir nafakası ödenmesini, 06.11.2013 tarihinden itibaren de aylık 600 TL yoksulluk nafakası olarak devamına karar verilmesini talep etmektedir. Bu şekliyle, davacı taraf, davasını kısmen ıslah etmiş durumdadır. Tedbir nafakası, evlilik birliği içinde, evlilik birliğinin devamı süresince hükmedilebilen bir nafaka türüdür. Yoksulluk nafakası ise, evliliğin sona ermesinden sonra hüküm ve sonuçlarını doğuran, boşanmaya bağlı hükmedilebilen bir nafaka türüdür. Bu nedenle, henüz boşanma gerçekleşmeden, evlilik birliği içinde ayrı yaşamada haklılık iddiasıyla açılan nafaka davasında; kısmen ıslah yoluyla, boşanmadan sonra hüküm ve sonuçlarını doğuran yoksulluk nafakası talep edilmesi mümkün değildir. Zira, kısmen ıslahla, yapılmış olan bir usul işlemi düzeltilmektedir....
Somut olayda dosya içeriğinden; tarafların 2003 yılında boşandıkları; en son 13.01.2010 günü açılan nafaka artırım davası ile davacıya ödenen nafakanın aylık 200,00 TL'ye; müşterek çocuğa ödenen nafakanın 225,00 TL'ye çıkarıldığı, iş bu artırım davasının 30.04.2012 günü açıldığı, nafaka yükümlüsü davalının aylık 1.800,00 TL; nafaka alacaklısı davacının aylık 600,00 TL geliri bulunduğu; velayeti davacı annede bulunan 15.03.1998 doğumlu müşterek çocuğun öğrenci olduğu anlaşılmaktadır. Tarafların gerçekleşen sosyal ve ekonomik durumlarına, nafakanın niteliğine, özellikle ekonomik göstergelerdeki değişim ile TÜİK’in yayımladığı ÜFE artış oranı nazara alındığında mahkemece takdir edilen iştirak nafakası artırım oranında herhangi bir isabetsizlik bulunmamaktadır. Bu nedenle davalının iştirak nafakası artırım oranına ilişkin temyiz itirazlarının reddine karar verilmiştir....
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: Mahkemece yapılan yargılama neticesinde; davanın kısmen kabulüne, kadının yoksulluk nafakası talebinin reddine, iştirak nafakası talebinin kabulü ile dava tarihinden itibaren geçerli olmak üzere aylık 750 TL iştirak nafakasının davalıdan alınarak velayeten davacıya verilmesine karar verilmiştir. İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ : Karar davacı vekili tarafından yoksulluk nafakasının reddine yönelik olarak istinaf edilmiştir. DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ ve HUKUKİ SEBEPLER : Dava, iştirak ve yoksulluk nafakası isteminden ibarettir....
Hüküm davalı kadın tarafından kusur belirlemesi, yoksulluk nafakası ve tazminat taleplerinin reddi yönünden temyiz edilmiş, Dairemizin 17.09.2018 tarihli ilamıyla davalı kadının kabul edilen ve gerçekleşen kusurlu davranışları yanında, davacı erkeğin de kadını eve almadığı, evin kilidini değiştirdiği ve bu durumda boşanmaya tarafların eşit kusurlarıyla sebebiyet verdikleri, davalı kadının boşanmakla yoksulluğa düşeceği anlaşılmakla kadın yararına yoksulluk nafakası verilmesi gerektiği gerekçesiyle bozulmuştur. Mahkemece bozmaya uyularak yeniden yapılan yargılama sonucunda kadın yararına aylık 800 TL yoksulluk nafakasına hükmedilmiştir. Davalı kadının cevap dilekçesinde talep ettiği nafaka miktarı aylık 600,00 TL iken, bozmadan sonra 04.02.2019 tarihinde verdiği dilekçe ile yoksulluk nafakasının miktarına ilişkin olarak talebini ıslah etmiştir. Islah tahkikatın sona ermesine kadar yapılabilir (HMK m. 177/1)....
Sayılı dava dosyasında yoksulluk nafakası isteminden açıkça vazgeçildiği yönünde bir dilekçe veya tutanağa aktarılmış usulüne uygun feragat bulunmamaktadır. Ayrıca boşanma hükmüne esas alınan protokolün 5. maddesinde "..taraflar birbirlerinden herhangi bir nafaka ve tazminat talepleri bulunmamaktadır." yönünde düzenleme yapıldığı ancak yoksulluk nafakası isteminden vazgeçildiği yönünde bir açıklık bulunmamaktadır. Buna göre deliller toplanıp yoksulluk nafakası miktarı belirlenmek suretiyle karar verilmesi gerekirken delillerin yanılgılı değerlendirilmesi sonucu davanın reddine karar verilmesi usul ve yasaya uygun bulunmamıştır.” gerekçesi ile bozulmuştur. Mahkeme tarafından, bozma kararına uyulmuş, yapılan yargılama neticesinde, "tarafların mali durumları incelenerek davacının boşanmakla yoksulluğa düşmediği" kanaatine varılarak davanın reddine karar verilmiştir. Ancak, bozma kararına uyulmasına karar veren mahkeme, bunun üzerine bozma kararı gereğince yargılamaya devam eder....
HGK.nun yerleşik kararlarında "asgari ücret seviyesinde gelire sahip olunması," yoksulluk nafakası bağlanmasını olanaksız kılan bir olgu kabul edilmemiştir. (HGK. 7.10.1998 gün 1998/2-656 E.,1998/688 K. 26.12.2001 gün 2001/2-1158-1185 sayılı ve 1.5.2002 gün 2002/2-397-339 sayılı kararları). Somut olayda, davalı kadın boşanma davası sırasında bir işte çalışmamaktadır. Kendisine aylık 500,00 TL yoksulluk nafakası bağlanmış, boşanmadan sonra sigortalı olarak çalışmaya başlamış, asgari ücret seviyesinde gelire kavuşmuştur. Aldığı nafaka ve gelirinin toplamı davalıyı yoksulluktan kurtaracak düzeyde de değildir. Zira yoksulluk durumu, günün ekonomik koşulları ile tarafların sosyal ve ekonomik durumları ve yaşam tarzları değerlendirilerek takdir edilmelidir. Yoksulluk nafakası ahlaki ve sosyal düşüncelere dayanır....
Takibe dayanak yapılan Nazilli Aile Mahkemesi’nin ....03.2011 tarih 2011/...-260 Esas-Karar sayılı ilamının incelenmesinden; nafaka artırım davasının kısmen kabulü ile ........2007 tarihinden itibaren 200 TL tedbir nafakasının aylık 300 TL’ye yükseltilerek, boşanmaya ilişkin hükmün kesinleştiği tarihten itibaren aylık 300 TL yoksulluk nafakası olarak devamına karar verildiği, bu kararın temyiz edilmesi üzerine ... .......
Tüm dosya kapsamı, tarafların belirlenen ekonomik ve sosyal durumları, müşterek çocuğun yaşı, eğitimi, ihtiyaçları iştirak nafakasına hükmedildiği tarihten bu yana geçen süre, ÜFE oranları göz önüne alındığında, mahkemece müşterek çocuk için yapılan iştirak nafakası arttırım miktarının uygun olduğu ancak davacı kadının boşandıktan sonra lehine yetim maaşı bağlandığı, halen aylık 1.500 TL yetim aylığı aldığı göz önüne alındığında, yoksulluk nafakası arttırım miktarının fazla olduğu değerlendirilmekle, kadın için yoksulluk nafakası arttırım miktarı Dairemizce 300 TL olarak takdir edilerek, yoksulluk nafakasının 500 TL'ye çıkartılmasına karar verilmiş olup, sonuç olarak, davacı kadının tüm istinaf taleplerinin, davalı erkeğin ise yoksulluk nafakası dışındaki istinaf taleplerinin reddine karar verilmesi gerektiği kanaati ile aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur....
Davalı vekili cevabında; taraflar arasında ki boşanma davasının boşanma yönünden kesinleştiğini, yoksulluk nafakası yönünden kararın temyiz aşamasında bulunduğunu, yoksulluk nafakasının kaldırılması davasının derdestlik nedeniyle reddine karar verilmesini ayrıca davalının yoksulluğunu ortadan kaldıracak düzeyde maddi durumunda değişiklik olmadığını davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. Mahkemece, davalı lehine yoksulluk nafakasına hükmedilmesinden sonra,davalının emekli maaşı almaya başladığı, adına kayıtlı taşınmazının bulunduğu, yoksulluk durumunun ortadan kalktığı gerekçesiyle dava tarihinden itibaren nafakanın kaldırılmasına karar verilmiştir.Taraflar arasındaki boşanma davası 11.06.2010 tarihinde kesinleşmesine rağmen, yoksulluk nafakası, iş bu davanın açıldığı tarih itibariyle kesinleşmemiştir. Yoksulluk nafakası, yoksulluk nafakasının kesinleştiği tarih itibariyle hüküm ifade eder....