O halde mahkemece yardım nafakası şeklinde niteleme yapılarak karar verilmesi gerekirken, iştirak nafakasının artırılması yönünde hüküm kurulması doğru değil ise de bu hususun düzeltilmesi yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden, bu yöne ilişen temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün 2. fıkrasının tamamen çıkartılarak yerine "Dava tarihinden geçerli olmak üzere aylık 250,00 TL yardım nafakasının davalıdan alınarak davacıya ödenmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine" ifadesi yazılmak suretiyle hükmün düzeltilmesine ve düzeltilmiş bu şekliyle ONANMASINA, 01.04.2010 tarihinde oybirliği ile karar verildi....
Somut olayda davacı, davalılardan Nurcan'ın reşit olduğu tarihte iştirak nafakasının kalkmış olduğunun tespitini veya bu nafakanın indirilerek yardım nafakası olarak devamına karar verilmesini istemiştir. Dava tarihi itibariyle açılmış ve hükmolunan yardım nafakası bulunmadığı halde, iştirak nafakasının indirilerek yardım nafakası olarak devamı doğru değildir. TMK 328/1. maddesinde; “ana ve babanın bakım borcu çocuğun ergin olmasına kadar devam eder” düzenlemesi yer almaktadır. İştirak nafakası çocuğun reşit olması ile kendiliğinden sona erer. Bu nedenle mahkemece davalılardan Nurcan yönünden iştirak nafakasının sona erdiğinin tespiti gerekirken yanılgılı değerlendirme ile "...davalı birleşen dosyada davacı N.. Ş.. için bağlanan aylık 500,00 TL iştirak nafakasının aylık 225,00 TL'ye indirilmesiyle aylık 225,00 TL yardım nafakasının N.. Ş..'ndan alınarak N.. Ş..'na verilmesine..." şeklinde hüküm kurulması hatalıdır. ./.. Birleşen dava yönünden, birleşen dosya davalısı N.. Ş..'...
Davacı tarafın istemi aylık 500,00 TL yardım nafakasına ilişkin olup, mahkemece 300,00 TL yardım nafakasına hükmedilmiştir HUMK’nın 427/2. maddesinde, miktar veya değeri belirli bir tutarın altında kalan taşınır mal ve alacak davalarına ilişkin nihai kararların kesin olduğu hükme bağlanmıştır. 5219 ve 5236 sayılı yasalar ile HUMK. nun 427.maddesinde öngörülen kesinlik sınırı 01.01.2014 tarihinden itibaren 1.890 TL. ye çıkarılmıştır. Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 6.4.2005 tarih ve 2005/3-169 E- 235 K. sayılı kararı ile nafaka davalarında temyiz ve karar düzeltmede yıllık nafaka miktarının dikkate alınacağı açıklanmıştır. Buna göre hüküm, davalı açısından kabul edilen yıllık nafaka miktarı itibariyle kesin nitelikte değildir.Hal böyle olunca mahkemece; kararın kesin olduğundan bahisle davalının temyiz dilekçesinin reddine dair ek kararın kaldırılmasına ve yasal süresi içinde verilen temyiz dilekçesinin incelemesine karar verilmiştir....
Hukuk Dairesi DAVA TÜRÜ : Karşılıklı Boşanma Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda bölge adliye mahkemesi hukuk dairesince verilen, yukarıda tarihi ve numarası gösterilen hüküm davacı-karşı davalı erkek tarafından kusur belirlemesi, tazminatlar ve nafakalar yönünden, davalı-karşı davacı kadın tarafından ise erkeğin davasının kabulü, kusur belirlemesi, tazminat ve nafaka miktarları ile reddedilen yoksulluk nafakası talebi yönünden temyiz edilmekle, evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü: 1-Davacı-karşı davalı erkek, temyiz dilekçesinde adli yardım talebinde bulunmuştur. Adli yardıma ilişkin usul ve esaslar 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 334-340. maddelerinde düzenlenmiş olup aynı Kanun'un 336/3. maddesine göre adli yardım talebi kanun yollarına başvuru sırasında Yargıtay'a da yapılabilir ve Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 337/1. maddesi uyarınca da duruşma yapılmaksızın talep hakkında karar verilebilir....
Mahkemece; davalıların Kazançları ve giderleri nazara alındığında refah içinde olmadıkları ve yardım nafakası ödeme yükümlülüklerinin bulunmadığından bahisle davanın reddine karar verilmiş, hükmü davacı vekili temyiz etmiştir.TMK'nun 364.maddesine göre, "Herkes yardım etmediği takdirde yoksulluğa düşecek olan üst ve alt soyu ile kardeşlerine nafaka vermekle yükümlüdür". Aynı kanunun 365/2.maddesinde "Dava, davacının geçinmesi için gerekli ve karşı tarafın mali gücüne uygun bir yardım isteminden ibarettir" hükmü getirilmiştir....
Davada, TMK'nun 364.maddesi gereğince davalı babadan yardım nafakası talep edilmektedir. TMK'nun 364.maddesinde "Herkes, yardım etmediği takdirde yoksulluğa düşecek olan üstsoyu ve altsoyu ile kardeşlerine nafaka vermekle yükümlüdür." Tarafların sosyal ve ekonomik durumları araştırıldığında, davacının öğrenci olup, çalışmadığı, davalı babanın ise emekli, 730 TL aldığı, ayrıca ticaret yaptığı, 150-200 TL geliri olduğu, bunun yanısıra 1.350 TL kira ödediği, İstanbul Kapalıçarşı'da halı-kilim satan işyeri bulunduğu, davacının annesinin ise emekli dişçi olduğu anlaşılmıştır. Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre, davalı vekilinin tüm, davacı vekilinin sair temyiz itirazları yerinde değildir....
Ancak, tarafların gerçekleşen sosyal ve ekonomik durumlarına, nafakanın niteliğine ve günün ekonomik koşullarına göre, özellikle davalının (nafaka yükümlüsünün) tesbit edilen aylık gelir durumu nazara alındığında takdir edilen yardım nafakası miktarı çok olup, TMK’nun 4.maddesinde vurgulanan hakkaniyet ilkesine uygun bulunmamış ise de; bu hususun düzeltilmesi yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden bu yöne ilişkin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün 1.bendindeki "aylık 250 TL yardım nafakasının” ifadesinin çıkartılarak yerine “aylık 200 TL yardım nafakasının” ifadesinin yazılması suretiyle hükmün düzeltilmesine ve düzeltilmiş bu şekliyle ONANMASINA, 8.20 TL.bakiye temyiz harcının temyiz edene yükletilmesine, 9.2.2010 günü oybirliğiyle karar verildi....
Bu nedenlerle kanun koyucu, yardım nafakasını kişinin ve toplumun vicdanına bırakmamış, kanuni bir ödev olarak düzenlemiştir. Okumakta olan kişi kendi emek ve geliriyle yaşamını sürdürmekten yoksun ise, ana babasından öğrenimini tamamlayıncaya kadar yardım nafakası isteyebilir. Ne var ki, bunu vermekle yükümlü tutulacak kişilerin geçim sıkıntısına düşürülmemesi asıldır. Yukarıda açıklanan ilkeler uyarınca; somut olayda, davalının ... Müdürlüğünde memur olup aylık 2600 TL maaşı olduğu, davacının ise ... Programcılığı Bölüm öğrencisi olduğu, davacının geçinmesi için yeterli, nafaka yükümlüsünün geliriyle orantılı olacak şekilde Medeni Kanun'un 4.maddesindeki hakkaniyet ilkesi de gözetilerek, bir miktar yardım nafakasına hükmedilmesi gerekirken, yazılı şekilde istemin tümden reddi doğru görülmemiştir....
Ancak çocuğun reşit olduğu tarihe kadar ödenmeyerek biriken nafaka alacağı bulunduğu takdirde, velayet hakkı kendisine verilmiş olan eş tarafından çocuğun reşit olduğu tarihten sonra da bu alacak takibe konu edilerek ödenmesi istenebilir. 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun 328. maddesine göre, babanın çocuğuna bakma mükellefiyeti onun reşit olmasıyla sona erer. Küçük reşit olduktan sonra da eğitimine devam ediyorsa bu takdirde, kendisi yeni bir dava açarak yardım nafakası talebinde bulunabilir. Küçük reşit olduğu tarihte, hükmedilen iştirak nafakası kendiliğinden sona erer. Somut olayda; icra takibine dayanak ilam “yardım nafakası” alacağına ilişkin olup, yasal dayanakları farklı olan boşanma davasında hükme bağlanan iştirak nafakasından bağımsızdır....
Bu nedenlerle kanun koyucu, yardım nafakasını kişinin ve toplumun vicdanına bırakmamış, kanuni bir ödev olarak düzenlemiştir. Okumakta olan kişi kendi emek ve geliriyle yaşamını sürdürmekten yoksun ise ana babasından öğrenimini tamamlayıncaya kadar yardım nafakası isteyebilir. Ne var ki; bunu vermekle yükümlü tutulacak kişilerin geçim sıkıntısına düşürülmemesi asıldır. Bunun için belirlenen nafakanın; davacının geçinmesi için gerekli, nafaka yükümlüsünün geliriyle orantılı olacak şekilde TMK.nun 4.maddesindeki hakkaniyet ilkesi de gözetilerek takdir edilmesi gerekir. Somut olayda; tarafların gerçekleşen ekonomik ve sosyal durumları, nafakanın niteliği, davalının gelir durumu, mirasçılıkta da aynı sırada yer alan dava dışı annenin de nafakaya katılma yükümlülüğü nazara alındığında hükmedilen nafaka miktarı fahiş olup TMK.nun 4.maddesinde vurgulanan hakkaniyet ilkesine uygun görülmemiş ve bu husus bozmayı gerektirmiştir....