Loading Logo

sonkarar

Sayfa Yükleniyor

Mülkiyet bir bütün olarak ortaklardan tümüne aittir. Başka bir anlatımla, ortaklık tasfiye oluncaya kadar ortaklardan birinin ayrı mal veya hak sahipliği bulunmayıp, hak sahibi ortaklıktır. Değinilen mülkiyet türünde malikler mülkiyet payları ayrılmadığından paydaş değil, ortaktır. Bu kural, TMK. nun 701. maddesinde “Kanun ve kanunda öngörülen sözleşmeler uyarınca oluşan topluluk dolayısıyla mallara birlikte malik olanların mülkiyeti, elbirliği mülkiyetidir. Elbirliği mülkiyetinde ortakların belirlenmiş payları olmayıp her birinin hakkı, ortaklığa giren malların tamamına yaygındır.” biçiminde açıklanmıştır. Elbirliği halinde mülkiyetin bu özelliği itibariyle, ortaklar arasında zorunlu dava arkadaşlığı bulunmaktadır....

    Bu nedenle, miras yoluyla gelen hakka dayanılarak genel mahkemelerde üçüncü kişiler aleyhine açılacak davalarda, tüm mirasçıların birlikte dava açmaları veya diğer mirasçıların muvafakatlerini almaları ya da miras şirketine temsilci tayin ettirmeleri gereklidir. Bir mirasçının, özellikle acele hallerde miras şirketinin menfaatini korumak için mirasçılar adına, yalnız başına dava açması mümkün ise de, bu şekilde açılan bir davaya tüm mirasçıların katılımının sağlanması zorunludur. Ancak elbirliği mülkiyetinin söz konusu olduğu hallerde bir mirasçı, üçüncü kişiye karşı miras payına yönelik olarak tek başına dava açamayacağı gibi sonradan diğer mirasçıların muvafakatlarının alınması da hüküm ifade etmeyecektir. Davacı ..., çekişmeli taşınmazın müşterek murisleri ... oğlu...’ten intikal ettiği ve mirasçılar arasında terekenin taksim edilmediği iddiasına dayanarak miras payına yönelik olarak dava açmıştır. Dava konusu taşınmazın tapu kayıt maliki olan ...’ın eşi ......

      Bilindiği üzere 4721 sayılı TMK’nın 669. maddesinde; "Yasal mirasçılar, mirasbırakandan miras paylarına mahsuben elde ettikleri sağlararası karşılıksız kazandırmaları, denkleştirmeyi sağlamak için terekeye geri vermekle birbirlerine karşı yükümlüdürler." düzenlemesine yer verilmiştir. Somut olayda; mirasbırakan tarafından temlik, bağış suretiyle yapıldığına göre bu kazandırmaların miras payına mahsuben verilmediği ve mirasbırakanın kendisini iadeden muaf tuttuğunu ispat yükü davalı tarafa aittir....

      Altsoya sağlıkta yapılan kazandırmalar yasanın 669/2. maddesinde gösterilen nitelikte ise, kural olarak bunların miras hissesine mahsuben yapıldığı, karine olarak kabul edilir. Bu halde kazandırmanın miras payına mahsuben verilmediğini ispat yükü kazandırmadan yararlanan davalıya düşer. Mirasbırakan ....sağlığında parasını ödeyerek 21.03.2005 tarihinde satın aldığı .... plaka nolu .... marka otomobili davalı ... adına trafikte kaydederek altsoyuna sağlığında karşılıksız olarak kazandırmada bulunmuştur. Araç bedelinin mirasbırakan ... tarafından .... ve ....dekontlarıyla ödendiği, aracın satın alındığı tarihte davalı ...'in henüz 18 yaşında lise öğrencisi olduğu ve babasının verdiği nafakalarla geçimini sağladığı, aracın kendisi ve annesi tarafından alındığının yeterli delillerle kanıtlanmadığı anlaşılmaktadır. Ayrıca, mirasbırakanın sağlığında altsoyu....'...

        "İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi Taraflar arasındaki mülkiyet ... tesisine ilişkin davada Erdek Asliye Hukuk ve Sulh Hukuk Mahkemelerince ayrı ayrı görevsizlik kararı verilmesi nedeni ile yargı yerinin belli edilmesi için gönderilen dosya içindeki tüm belgeler incelendi gereği düşünüldü: K A R A R Dava, T.M.Y.nın 652. maddesine dayalı mülkiyet ... oluşturulması istemine ilişkindir. Dosya kapsamından, ortak muristen kalan taşınmazın ortaklığının giderilmesi için açılan davada, davacı ... Süzer'in taşınmaz içinde bulunan ev için miras hakkına mahsuben mülkiyet ... tesisi istendiği anlaşılmaktadır. Davanın konusu T.M.Y.'nın 646. vd. maddelerinde düzenlenen mirasın paylaşımına ilişkin olup, T.M.Y. 648, 650 ve 651. maddeleri bu konularda sulh hukuk mahkemesinin görevli olduğunu açıklamaktadır. Somut olayda; davanın açılış tarihi ve dava değerine bakılmaksızın paylaşıma yönelik uyuşmazlığın, sulh hukuk mahkemesinde görülüp sonuçlandırılması gerekir....

          “Sağ kalan eş, eski yaşantısını devam ettirebilmesi için, ölen eşine ait olup birlikte yaşadıkları konut üzerinde kendisine katılma alacağına mahsup edilmek, yetmez ise bedel eklemek suretiyle intifa veya oturma hakkı tanınmasını isteyebilir; mal rejimi sözleşmesiyle kabul edilen başka düzenlemeler saklıdır” (TMK m. 240/1). “Haklı sebeplerin varlığı hâlinde, sağ kalan eşin veya ölen eşin yasal mirasçılarının istemiyle intifa veya oturma hakkı yerine, konut üzerinde mülkiyet hakkı tanınabilir” (TMK m. 240/3). “Eşlerden birinin ölümü hâlinde tereke malları arasında ev eşyası veya eşlerin birlikte yaşadıkları konut varsa; sağ kalan eş, bunlar üzerinde kendisine miras hakkına mahsuben mülkiyet hakkı tanınmasını isteyebilir (TMK m. 652/1). “Haklı sebeplerin varlığı hâlinde, sağ kalan eşin veya mirasbırakanın diğer yasal mirasçılarından birinin istemi üzerine, mülkiyet yerine intifa veya oturma hakkı tanınmasına da karar verilebilir” (TMK m. 652/2)....

            Üçüncüsü ise, karşılıksız kazandırıcı işlemin mirasçının miras hakkına mahsuben yapılmış olmasıdır. (İmre Zahit-Erman Hasan, Miras Hukuku, Der Yayınları, İstanbul, 2016, s.524) Somut olayda, dosyada toplanan tüm deliller yukarıdaki ilkeler ve özellikle TMK. 669. maddesine göre; davanın mirasta iadeye ilişkin olduğu, yasal mirasçıların, miras bırakandan miras paylarına mahsuben elde ettikleri sağlar arası karşılıksız kazandırmaları, denkleştirmeyi sağlamak için geri vermekle birbirlerine karşı yükümlü olduklarının düzenlendiği, yine TMK’nın 669. maddesi gereğince; altsoy dışındaki (somut olayda eşe) yasal mirasçılara yapılan kazandırmalarda ise miras payına mahsup edilmek üzere hareket edilmediği yönünde bir karinenin bulunduğu ve bu karinenin aksinin davacı tarafından kanıtlanması gerekmektedir....

            İstinaf Nedenleri Kararın usul ve yasaya aykırı olduğunu, mirasbırakanın çocukları arasında ayrım yapmadığını, davacı ile mirasbırakan arasında husumet de bulunmadığını, mirasbırakanın mal kaçırma iradesiyle hareket etmediğini, muris muvazaası koşullarının oluşmadığını, mirasbırakanın 2004 yılında öldüğünü, davalının ise 1991 yılından 2012 yılına kadar otelin borçlarıyla uğraştığını, borçları ödedikten sonra oteli sattığını ve davacının miras payına mahsuben hissesini aldığı halde eldeki davayı açtığını, davacının, mirasbırakandan, miras payına mahsuben taşınmaz aldığını, mirasbırakanın paylaştırma amacıyla hareket ettiğinin kabul edilmesi gerektiğini, dava dışı 205 ada 5 parsel sayılı taşınmazı davacıya verdiğini, davacının ekonomik durumu kötü olduğu için dava dışı ...’ın taşınmazı üzerine aldığını ve daha sonra satarak parasını davacıya verdiğini, otelin borçları ödeninceye kadar davacının ses çıkarmadığını, davacı ile davalı ...’in 30.000 TL üzerinden anlaşıp bu hususta anlaşma belgesi...

              Davacı tarafından davalıya yapılan kazandırmanın miras payına mahsuben gerçekleştiği kanıtlanmamıştır. Davanın reddi gerekir. Değerli çoğunluğun farklı görüşüne katılmıyorum....

                TMK'nın 701-703. maddelerinde düzenlenen bu tür mülkiyetin (ortaklığın) tüzel kişiliği olmadığı gibi ortaklardan her birinin doğrudan doğruya bir hakkı da bulunmamaktadır. Mülkiyet, bir bütün olarak ortakların hepsine aittir. Başka bir deyişle, ortaklık tasfiye ile sona erinceye kadar ortaklardan her birinin ayrı bir mal veya hakkı olmayıp, hak sahibi ortaklıktır. 3.2.3. Elbirliği (iştirak) hâlinde mülkiyet türünde malikler, mülkiyet payları ayrılmadığından paydaş değil, ortaktır. Bu ilke TMK'nın 701. maddesi “...Kanun ve kanunda öngörülen sözleşmeler uyarınca oluşan topluluk dolayısıyla mallara birlikte malik olanların mülkiyeti, elbirliği mülkiyetidir.’’ şeklinde hüküm altına alınmıştır. Öte yandan Türk Medeni Kanunu'nun 702/2. maddesi, “Kanunda veya sözleşmede aksine bir hüküm bulunmadıkça, gerek yönetim, gerek tasarruf işlemleri için ortakların oybirliğiyle karar vermeleri gerekir” hükmünü taşımaktadır....

                  UYAP Entegrasyonu