Zira zorunlu olarak kurulan ipoteğin meskeniyet şikayetine engel teşkil etmeyeceği ilkesi, bu ipoteğin sosyal amaçlı olarak verilen kredinin teminatını oluşturmasından kaynaklanmaktadır. Bunun dışında, borçlunun serbest iradesi ile kurduğu ipotekler, adı geçenin daha sonra bu yerle ilgili olarak meskeniyet iddiasında bulunmasını engeller ise de, haciz tarihi itibariyle ipotek konusu borcun ödenmiş olması halinde, ipotekle yükümlü bulunmayan taşınmaz hakkında meskeniyet şikayetinde bulunulabilir. Somut olayda şikayete konu taşınmaz üzerinde Türkiye Emlak Bankası A.Ş. lehine konulmuş ipotek bulunduğu, ancak bu ipoteğin niteliğinin mahkemece değerlendirilmediği ve borcun haciz tarihi itibariyle ödenip ödenmediğinin araştırılmadığı anlaşılmaktadır....
Karara karşı davalı vekili istinaf başvurusunda bulunarak, mahkemece haline münasip ev tahlili yapılırken yeterince araştırma ve değerlendirme yapılmadığını, bilirkişinin raporuna karşı açıklama ve netlik kazandırmasına ilişkin detaylı itiraz yapıldığı halde hiçbiri dikkate alınmadan dosyanın karara çıktığını, emsal Yargıtay kararlarının da haklılıklarını ortaya koyacağını, mahkemece dava konusu taşınmaz üzerinde kendilerinden önceki sıralarda yer alan hacizler ile ipoteğin varlığını hiç nazara almadığını, borçlunun meskeniyet iddiasından feragat etmiş olabileceği ihtimali üzerinde durmadığını, davacının ipotek tesis ettirerek tüm alacaklılar açısından meskeniyet iddiasından feragat etmiş durumda olduğundan meskeniyet iddiasının kabul edilebilmesinin mümkün olmadığını, bu nedenle ilk derece mahkeme kararının kaldırılarak davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir....
Somut olayda, 1119 nolu parsel üzerinde meskeniyet itirazında bulunulduğu halde 1120 nolu parseldeki evin bedeli belirlenip, meskeniyet şikayetinin buna göre değerlendirildiği görülmektedir. Mahkemece yapılacak iş; öncelikle meskeniyet iddia edilen 1119 nolu parselde bulunan evin yukarıda belirtilen kurallara uygun (bakmakla yükümlü olduğu kişiler, oturabileceği en mütevazi ev vs yönünden) değerlendirilme yapılarak meskeniyet iddiası hakkında bir sonuca varılması, borçlunun geçimi için kulllandığı arazilerin yine belirtilen kurallar doğrultusunda değerlendirilerek geçimi için zorunlu miktarı aşan kısım olup olmadığının tespit edilmesi ve meskeniyet iddiasında bulunulmayan 1120 nolu parselin tarım arazisi olarak kullanılmaması halinde birden fazla taşınmaz yönünden meskeniyet iddiasında bulunulamayacağından şikayetin reddi gerekeceği düşünülerek karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ile sonuca gidilmesi doğru değildir....
Nazilli İcra Hukuk Mahkemesince yapılan yargılama sonunda, davalı/alacaklı T4 yönünden taşınmaz üzerindeki ipoteğin zorunlu ipotek olmadığı ve ipoteğe konu borcun şikayete konu haciz tarihinden önce ödenmemiş olduğu anlaşıldığından meskeniyet şikayetinin reddine, davalı T3 yönünden meskeniyet şikayetinin pasif husumet yokluğu nedeniyle reddine karar verilmiştir. Davacı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; müvekkilinin kullandığı kredinin tüketici kredisi vasfında olduğunu, bu kredi ile mesken olarak kullanılan dava konusu olan evin satın alındığını, sözleşmede tüketicinin şartlarını ağırlaştıran yanıltıcı mahiyetteki kayıtların yazılmamış sayılması gerektiğini, ipoteğin mevcudiyetinin davalı tarafça ileri sürülmediği takdirde mahkemece dikkate alınamayacağını, ipoteğin konut kredisinden kaynaklanmış olup, meskeniyet şikayetine engel olmayacağını ileri sürerek, ilk derece mahkemesinin kararının kaldırılmasına ve davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir....
müvekkilinin rızası alınmadan tesis edildiği için geçersiz olduğunu, iptali için açtıkları davanın derdest olduğunu, 2021/504 esas sayılı dosyadan da taşınmaza haciz konulduğunu, müvekkili taşınmazın maliki olmasa da Anayasa Mahkemesi kararları gereğince meskeniyet şikayetinde bulunmaya hakkı olduğunu, taşınmaz üzerine ipotek tesis edilmiş olmasının meskeniyet şikayetine engel olmadığını beyanla meskeniyet şikayetinin kabulüne karar verilmesini talep etmiştir....
Tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, meskeniyet iddiasına dayalı haczedilmezlik şikayetinin İİK'nun 16/1 maddesine göre 7 günlük sürede yapılması gerekmekte olup, icra takip dosyasında 103 davet kağıdının davacı borçluya bizzat 23/05/2019 tarihinde tebliğ edildiği, yasal 7 günlük sürenin geçirilmesinden sonra 25/02/2020 tarihinde meskeniyet şikayetinde bulunulduğu, dolayısıyla meskeniyet şikayetinin süresinde yapılmadığının anlaşılmasına, istinaf olunan ilk derece mahkemesinin kararında yazılı gerekçelere göre istinaf sebepleri ile sınırlı olmak üzere ve kamu düzenine aykırılık bulunmayan karara yönelik istinaf başvurusunun HMK'nun 353/1- b(1) maddesi uyarınca esastan reddine karar vermek gerekmiştir....
Hukuk Dairesinin yerleşmiş içtihatlarına göre de meskeniyet şikayetinde bulunma hakkı sadece borçluya tanınmış olduğundan davacının meskeniyet şikayetinin aktif husumet yokluğu nedeniyle reddine ilişkin verilen karar yerinde görülmüş olup, dosya kapsamı ve ileri sürülen istinaf sebepleri dikkate alındığında mahkemenin vaka ve hukuki değerlendirilmesinde usul ve esas yönünden yasaya aykırılık olmadığı ve hükümde kamu düzenine aykırılık bulunmadığı anlaşıldığından davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK'nun 353/1- b-1 maddesi gereğince esastan reddine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur....
Somut olayda, şikayete konu hacize ilişkin olarak icra dosyasından davacı borçluya 24.11.2020 tarihinde 103 davet kağıdının tebliğ edildiği, borçlunun 04.10.2021 tarihinde meskeniyet iddiasına dayalı haczedilmezlik şikayetinde bulunduğu, şikayetinde 103 davet kağıdı tebligatının usulsüz olduğunun ileri sürülmediği anlaşılmıştır. Meskeniyet şikayetinin 7 günlük yasal süresinde yapılıp yapılmadığı kamu düzenine ilişkin olup, bu hususun re’sen gözetilmesi gerektiği dikkate alındığında, borçlunun meskeniyet şikayeti, İİK.nun 16/1. maddesinde öngörülen yasal 7 günlük süreden sonradır (Yargıtay 12. HD'nin 15.02.2021 tarihli, 2020/5792 E, 2021/1541K. sayılı içtihadı). Her ne kadar davacı borçlu istinaf başvurusunda 103 davetiyesinden yeni haberdar olduğunu, tebligatın usulüne uygun olmadığını ileri sürmüşse de, HMK'nun 357/1. maddesi uyarınca ilk derece mahkemesinde süresinde ileri sürülmeyen iddialar Bölge Adliye Mahkemesince değerlendirme konusu yapılamaz....
Maddesine dayalı meskeniyet iddiası ile haczedilmezlik şikayetine ilişkindir. Borçlunun daha önce ipotek ettiği taşınmazı hakkında sonradan haczedilmezlik şikayetinde bulunabilmesi için ipoteğin mesken kredisi, esnaf kredisi, zirai kredi gibi zorunlu olarak kurulmuş ipoteklerden olması gerekir. Zira zorunlu olarak kurulan ipoteğin meskeniyet şikayetine engel teşkil etmeyeceği ilkesi, bu ipoteğin sosyal amaçlı olarak verilen kredinin teminatını oluşturmasından kaynaklanmaktadır. Bunun dışında, borçlunun serbest iradesi ile kurduğu ipotekler, adı geçenin daha sonra bu yerle ilgili olarak meskeniyet iddiasında bulunmasını engeller ise de, haciz tarihi itibariyle ipotek konusu borcun ödenmiş olması halinde, ipotekle yükümlü bulunmayan taşınmaz hakkında meskeniyet şikayetinde bulunulabilir....
Zira zorunlu olarak kurulan ipoteğin meskeniyet şikayetine engel teşkil etmeyeceği ilkesi, bu ipoteğin sosyal amaçlı olarak verilen kredinin teminatını oluşturmasından kaynaklanmaktadır. Bunun dışında, borçlunun serbest iradesi ile kurduğu ipotekler, adı geçenin daha sonra bu yerle ilgili olarak meskeniyet iddiasında bulunmasını engeller ise de, haciz tarihi itibariyle ipotek konusu borcun ödenmiş olması halinde, ipotekle yükümlü bulunmayan taşınmaz hakkında meskeniyet şikayetinde bulunulabilir ( Yargıtay 12. HD'nin 03.02.2020 tarihli, 2019/4347 E, 2020/684 K. sayılı içtihadı). Somut olayda, Aydın ili, Bozdoğan ilçesi, Kavaklı Mah. 1718 parsel sayılı taşınmaz üzerinde TEB lehine 11/12/2014 tarihli ipotek kaydının bulunduğu, adı geçen bankanın 02/04/2021 tarihli cevabi yazısında ipoteğin konut kredisine dayandığının, 25.04.2019 tarihinde ödenerek borcun kapandığının bildirildiği, haciz tarihi itibariyle borcun ödenmiş olduğu ve meskeniyet şikayetine engel olmadığı görülmüştür....