Somut uyuşmazlığa dönüldüğünde; Dairenin 17.11.2016 tarihli bozma ilamında, davalının sair temyiz itirazları incelenmeksizin sadece İİK 361 maddesi kapsamında kalan alacak yönünden dava açmakta hukuki yarar bulunup bulunmadığı bozmaya konu edilmiş, menfi tespit davası ile icra müdürlüğünün kabulünde bulunmayan istirdat bölümü yönünden Dairece bir karar verilmemiştir. Bu halde Dairenin 17.11.2016 tarihli bozma ilamının davalı yönünden, tüm davaya yönelik olmak üzere usule ilişkin kazanılmış hak oluşturması mümkün değildir. Nitekim, davacı takip dosyası dayanağı 08.10.2003 tarihli protokolün, davacı şirketten mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olarak düzenlendiğini iddia ederek bu belgeye dayalı takip yönünden menfi tespit davasını açmış olup derdest menfi tespit davasının İİK 361. maddesi hükümlerine göre çözümlenmesi mümkün değildir. Bu durumda menfi tespit davası açmakta, davacının elbetteki hukuki yararı bulunmaktadır....
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ Taraflar arasındaki uyuşmazlık, bankacılık işleminden kaynaklanan menfi tespit, istirdat istemine ilişkin olup, öncelikli olarak incelenmesi gereken menfi tespit istemine ilişkindir. Bu tür uyuşmazlıklardan kaynaklanan davaların temyiz incelemesi Yargıtay Yüksek 19. Hukuk Dairesi'ne aittir. Ancak 19. Hukuk Dairesince dosyanın Dairemize gönderilmiş olduğu anlaşılmakla, görev uyuşmazlığının çözümü için dosyanın Yargıtay Yüksek Başkanlar Kurulu'na sunulmak üzere Yüksek 1. Başkanlığa gönderilmesi gerekmiştir. SONUÇ: Dosyanın görev uyuşmazlığının çözümü için Başkanlar Kurulu'na sunulmak üzere Yargıtay Yüksek Birinci Başkanlığı'na GÖNDERİLMESİNE, 21.01.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi....
ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ TARİHİ : 20/10/2020 NUMARASI : 2018/446 ESAS, 2020/282 KARAR DAVA KONUSU : Menfi Tespit KARAR : TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ : Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davalı tarafından, davacı ve Bahtiyar Çavuş, Abdullah Hakan Acar, Murat Halil aleyhine Samsun 9....
Menfi tespit davalarının arabuluculuk dava şartına tabi olup olmadığı uygulama ve doktrinde tartışmalara sebep olmuştur. Kanun metninin lafzi yorumuna bağlı kalındığında menfi tespit davaları kapsam dışında görünmektedir. Ancak unutmamak gerekir ki menfi tespit davası bir olumsuz alacak davasıdır. Esasen tartışılan husus bir alacağın varlığı veya yokluğudur. Alacak davası olumlu bir tespite dayalı alacak hükmü kurulmasını gerektirir ve bir tarafı para ödemeye mahkum eder. Menfi tespit davası ise olumsuz tespit içeren alacak davası olup bir tarafı para ödemekten kurtarır. Hatta menfi tespit davası sonuçlanmadan veya henüz açılmadan alacak tahsil edilirse menfi tespit davası istirdada yani bir alacak davasına dönüşür. Davanın tabiatı bu biçimde tavsif edildiğinde kanun koyucunun amacına yönelik bir yorumla menfi tespit davalarının da arabuluculuk dava şartına tabi olduğu kabul edilmelidir....
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davanın menfi tespit değil istirdat davası olduğunu, istirdata ilişkin davaların icra edilebilmesi için ilamın kesinleşmesinin şart olmadığını ileri sürerek davanın reddine karar verilmesini istemiştir....
en yüksek mevduat faizi uygulanması talebinin ise yasal dayanağının olmadığını, ödeme iddiasını ispat yükünün, davacı borçluya ait olduğunu, davacı tarafından müvekkili davalıya yapılmış bir ödemenin söz konusu olmadığını, dava dilekçesinde müvekkili davalıya yapıldığı ileri sürülen ödemelerin dava konusu bono ile bir ilgisi ve illiyet bağı bulunmadığını, davacının, dava konusu bonoya mahsuben yapmış olduğu bir ödeme bulunmadığından açmış olduğu menfi tespit ve istirdat davasının tümden reddi gerektiğini, davacının haczedilen mallardaki hacizlerin ihtiyaten kaldırılması talebinin haksız ve hukuka aykırı olduğunu, davacı borçlunun haksız, yersiz ve hukuka aykırı davasının reddine ve kötü niyet tazminatına karar verilmesini talep etmiştir....
Davalı, davanın reddini istemiş, mahkemece çekin iptaline yönelik davanın aktif husumet yokluğu nedeniyle reddi, menfi tesbit isteminin ise kabulüne karar verilmiş, hüküm taraf vekillerince temyiz edilmiştir. Dava menfi tesbit davası olarak açılmış, yargılama sırasında İcra İflas Kanununun 72/6 maddesi uyarınca istirdada dönüşmüştür. İİK'nun 72/6 maddesine göre menfi tesbit davasının açılmasından sonra borç ödenmiş ise, ıslaha gerek olmaksızın davacının talebi üzerine davaya istirdat davası olarak devam olunur. Mahkemece gerek bu husus, gerekse geçersiz sözleşmelerde tarafların aldıklarını aynı anda ve karşılıklı olarak iade edecekleri kuralı (HGK 2003/4-676 E ve 2003/639 K. sayılı kararında belirtildiği gibi) gözetilerek buna göre istirdat hükmü kurulması gerekirken yazılı şekilde menfi tesbit kararı verilmiş olması doğru olmayıp bozmayı gerektirmiştir. Yukarıda açıklanan bozma nedeni uyarınca sair temyiz itirazları şimdilik incelenmeksizin karar verilmiştir....
Esas sayılı dosyada menfi tespit talepli dava açıldığını davanın kabulüne karar verildiğinden bahisle icra dosyasına icra baskısı ile ödeme yaptığından bahisle istirdat talep edilmiştir. Davalı cevap dilekçesi ile davacının ödemeyi *** tarihinde yaptığından bahisle hak düşürücü süre sebebiyle davanın reddini dilemiştir. Bilindiği üzere; kendisine karşı ilamsız icra takibi yapılmış olan borçlu, ödeme emrine itiraz etmemiş veya itiraz etmiş olup da, itirazının icra mahkemesince kaldırılmış olması sonucu kesinleşen icra takibi ile; menfi tespit davası da açmaması nedeniyle, gerçekte borçlu olmadığı bir parayı ödemek zorunda kalırsa, ödemiş olduğu paranın kendisine geri verilmesi için alacaklıya karşı istirdat davası açabilir (İİK.m.72/VII). Öte yandan, borçlunun menfi tespit davası açmış olması halinde, bu dava sırasında ihtiyati tedbir kararı verilmemesi nedeniyle borç alacaklıya ödenmiş olursa, artık menfi tespit davasına istirdat davası olarak devam edilir (İİK.m.72/VI)....
Mahkemece toplanan delillere göre; davacı tarafça asıl alacağa yönelik olarak açılan menfi tespit davasının, yargılama esnasında çek bedellerinin ödenmesi nedeniyle istirdat davasına dönüştüğü, davanın kabulüne yönelik olarak verilen kararın 10/04/2014 tarihinde kesinleştiği, o davada davacının faiz talebinde bulunmadığı, faizin ayrı bir dava konusu yapılabileceği, davacının faiz talebinde haklı olduğu gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiş, hüküm davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir. Dava, icra takibi nedeniyle ödenen paranın faizinin istirdatı istemine ilişkindir. İİK'nun 72/7 maddesinde düzenlenen istirdat davasının, son ödeme tarihinden itibaren 1(bir) yıl içerisinde açılması gerekir. Bu 1(bir) yıllık süre, hak düşürücü süre mahiyetinde olduğundan mahkemece re'sen dikkate alınması gerekir. Somut olayda son ödeme tarihi 28/02/2012'dir....
Taşınmaza ve buna ilişkin ayni haklara, aile ve şahsın hukukuna ilişkin ilamlar (HUMK.443/4 m.), Mahkumiyete ilişkin ceza ilamlarının tazminat ve yargılama giderlerine ilişkin kısımları, (5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkındaki Kanun'un 4.maddesi), Kira tespit ilamları (12.11.1979 tarih 1979/1-3 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı), Menfi tespit davasına ilişkin ilamlar ( İİK 72. madde), Yabancı Mahkeme ilamlarının tenfizi hakkındaki kararlar ( MÖHUK. 41/2), Sayıştay kararları (6085 sayılı Sayıştay Kanunu 53. madde), İdare aleyhine açılan haciz veya ihtiyati haciz uygulamaları ile ilgili davalarda verilen kararlar (2577 sayılı İYUK 28/1), Bu istisnai hükümlere göre, menfi tespit konulu ilamın anılan maddeler karşısında kesinleşmeden takibe konulabilmesi olanaklı değildir....