İİK'nın 72. maddesinin 5. fıkrası gereğince borçlunun açmış olduğu menfi tespit davasında ihtiyati tedbir kararı almamış veya verilmiş olan ihtiyati tedbir kararının herhangi bir sebeple kaldırılmış olması nedeniyle dava konusu borcu alacaklıya ödemiş olursa açılmış olan menfi tespit davasına istirdat davası olarak devam edilir (İİK m. 72/6). Bu durumda borçlunun menfi tespit davasının istirdat davasına dönüştürülerek devam edilmesi için bir talepte bulunmasına gerek yoktur. Borcun ödenmiş olduğunu öğrenen mahkemenin yukarıda yazılı yasa hükmü gereğince davaya kendiliğinden istirdat davası olarak devam etmesi gerekir (Çavdar, S.: İtirazın İptali, Borçtan Kurtulma, Menfi Tespit ve İstirdat Davaları, Ankara 2007, s. 803). 20. Kesinleşmeden icraya konulamayacak istisnai düzenlemelerden biri de İİK'nın 72. maddesinin 4 ve 5. fıkralarında yer alan menfi tespit davasına ilişkindir. 21....
İİK’nın 33/4. fıkrasına göre “Borçlu olmadığı parayı ödemek mecburiyetinde kalan borçlunun 72. madde mucibince istirdat davası açarak paranın geriye verilmesini istemek hakkı saklıdır”. Bu hükümden ilamlı icrada menfi tespit davası açılamayacağı sonucuna varılmamalıdır. Çünkü İİK’nın 33/4. fıkrasında menfi tespit davasının belirtilmemiş olması sadece bir unutmadır. İİK’nın 41. maddesindeki yollama 72. maddenin tümünü de kapsar. Menfi tespit davası bir eda davası olan istirdat davasının sonucudur. Bu nedenle borç ödenmediği için henüz açılamayan istirdat davasının öncüsü olan menfi tespit davasının açılmasının da hukuki yararı vardır (Kuru Baki ; İcra ve İflas Hukuku El Kitabı, Ankara 2013 s. 955). Ayrıca ipoteğin paraya çevrilmesi yolu ile ilamsız icra takibi ile ilgili İİK’nın 150. maddesinde “…Ancak rehin hakkı itiraz konusu yapılamaz. İpoteğin iptali hakkında dava açılması hâlinde İİK’nın 72. madde hükümleri kıyasen uygulanır.” demektedir....
Esas sayılı dava dosyasında menfi tespit davasının davacı ... tarafından değil, dava dışı ......
Mahkemece, davalı banka tarafından davacıya ait emekli maaşından yapılan kesintinin davacı hesabına aktarıldığı hususu gözetilerek istirdat davasının konusuz kaldığı, her ne kadar davalı banka söz konusu kredi sebebiyle bu krediye banka kayıtları üzerinde hesabı işleme kapattığını bildirmiş ise de, bankanın kendi kayıtları üzerinde işleme kapatmasının açılmış bulunan bir menfi tespit davasında verilecek karara engel olmadığı, her an için davalı tarafça işlemlere devam edilebileceği gerekçesiyle ayrıca davacının sahte kimlikle kredi çekildiği yönündeki başvurusuna rağmen gerekli düzeltmeleri ilk aşamada yapmayan bankanın bu eyleminden sorumlu olduğu gerekçesiyle istirdat davası yönünden karar verilmesine yer olmadığına, menfi tespit davasının kabulü ile, davacının davalıya borçlu olmadığının tespitine, 3.000,00 TL manevi tazminatın davalıdan tahsiline karar verilmiş, hüküm taraf vekillerince temyiz edilmiştir. 1)Dosyadaki yazılara kararın dayandığı delillerle gerektirici sebeplere, delillerin...
Somut olayda uyuşmazlık, menfi tespit, istirdat ile tapu iptal ve tescil istemine ilişkindir.Dosya kapsamından tarafların 2005 yılında boşandıkları anlaşılmaktadır.Davacı, boşanma sonrsında davalı eşi ve çocukları ile birsüre biraya gelerek birlikte yaşadıklarını idda ederek bu dönem için davlı tarfından talep edilen nafaka yönünden borçlu olmadığının tespit edilmesine, ödediği nafakaının istirdatına ve bu dönmede kendi adına kayıtlı olan ancak yarı hissesini davalıya devrretini belirttiği taşınmazın tapusunun iptali ile tamamının adına tesciline karar verilmesini talep etmiştir. Dava mal rejimi tasfiyesinden kaynaklanan bir dava olmayıp,boşanan eşler arasında nafaka alacağından kaynaklanan menfi tespit, istirdat ile tapu iptal ve tescil davasıdır. Bu durumda uyuşmazlığın Asliye Hukuk Mahkemesinde görülüp, sonuçlandırılması gerekmektedir....
Bu sebeple itirazın iptali davası açıldıktan sonra takip konusu borçla ilgili olarak borçlunun menfi tespit davası açmakta hukuki yararı bulunmamaktadır. Zira menfi tespit davasında ileri sürebileceği borçla ilgili iddiasını itirazın iptali davasında savunma sebebi yapabilmekte ve savunmayla ilgili tüm delillerini gösterebilmektedir. Somut olaya gelindiğinde, davacı kendisi aleyhine itirazın iptali davası açılmasından sonra, itirazın iptali davasına konu faturalardan kaynaklanan cari hesaptan dolayı borçlu olmadığının tespitini ve ödediği 100.000,00 TL’nin istirdadını istediğinden, gerek menfi tespit ve gerekse istirdat talebi yönünden hukuki yararının bulunmadığı anlaşılmaktadır. Mahkemece yukarıda açıklanan ilkeler ve olgular gözetilerek davanın hukuki yarar yokluğundan reddine karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde hüküm kurulmasında isabet görülmemiştir....
Bu durumda, takibin dayanağı olan ilamda, menfi tespit davasına konu olan çekten kaynaklanan alacak ile doğrudan istirdat davasına konu edilen çeklerden kaynaklanan alacaklar birbirinden farklı olup, anılan çeklerle ilgili olarak açılan istirdat davası sonucu verilen karar diğerinden bağımsız olarak kesinleşmeden takibe konulabilir. Bir başka deyişle, takibe konulan alacağın, menfi tesbi davasından istirdat davasına dönüşen dava sonucu hükmolunan bir alacak olmadığı anlaşılmaktadır. O halde, mahkemece, şikayetin reddine karar verilmesi gerekirken, yazılı gerekçe ile takibin iptali yönünde hüküm tesisi isabetsizdir. SONUÇ : Alacaklının temyiz itirazlarının kabulü ile mahkeme kararının yukarıda yazılı nedenlerle İİK'nin 366. ve HUMK’nin 428. maddeleri uyarınca BOZULMASINA, peşin alınan harcın istek halinde iadesine, ilamın tebliğinden itibaren 10 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 27/02/2019 gününde oy birliğiyle karar verildi. ..........
DELİLLER ; 05/10/2023 tarihli ara karar ile 28/3/2023 tarihinde kabul edilip 05/04/2023 tarihli Resmi Gazete'de yayımlanan .... nolu ... ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunun 31. maddesindeki " 6102 sayılı Kanunun 5/A maddesinin birinci fıkrasında yer alan “paranın ödenmesi olan alacak ve tazminat talepleri hakkında” ibaresi “para olan alacak, tazminat, itirazın iptali, menfi tespit ve istirdat davalarında,” şeklinde değiştirilmiştir. " hüküm ele Türk Ticaret Kanununun " Dava şartı olarak arabuluculuk " başlıklı 5/A maddesinin 1. fıkrasının " Bu Kanunun 4 üncü maddesinde ve diğer kanunlarda belirtilen ticari davalardan, konusu bir miktar para olan alacak, tazminat, itirazın iptali, menfi tespit ve istirdat davalarında, dava açılmadan önce arabulucuya başvurulmuş olması dava şartıdır. " şeklinde değiştirilerek menfi tespit davalarından önce arabuluculuğa başvurulmasının dava şartı haline getirilmesi, aynı Kanununun 43. maddesine göre bu değişikliğin 01/09/2023 tarihinde...
"İçtihat Metni" MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi Taraflar arasındaki menfi tespit davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davacı avukatınca temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi gereği konuşulup düşünüldü....
Asliye Hukuk Mahkemesinde açtıkları menfi tespit davasında her iki senetten dolayı 1.500.000.000 TL borçlu olmadıklarına karar verilerek kesinleştiğini, davalının haksız tahsil ettiği paranın faiz ve fer'ileriyle birlikte tahsili için başlattıkları icra takibinin itiraz sonucu durduğunu belirterek, itirazın iptaliyle takibin devamına, % 40 tazminata karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili, alacağın icra marifetiyle 24.08.1999 tarihinde tahsil edilmesine rağmen menfi tespit davasının istirdat davasına dönüştürülmediğini, istirdat davası için yasada öngörülen 1 yıllık hak düşürücü sürenin geçirildiğini belirterek davanın reddini istemiştir....