Loading Logo

sonkarar

Sayfa Yükleniyor

Davalı ise, başmüdür olarak işveren vekili sıfatı ile iş yerinde, işvereni temsil etmektedir. 5521 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu’nun 1. maddesi uyarınca; İş Kanununa göre işçi sayılan kimseler ile işveren veya işveren vekilleri arasında, iş akdinden veya iş kanununa dayanan her türlü hak iddialarından doğan hukuk uyuşmazlıklarının çözülmesinde iş mahkemeleri görevlidir. Davacı, davalı başmüdürün kendisine hakaret ettiğini, görevi dışındaki işlerde çalıştırarak yıpranmasına neden olduğunu, amir olması sebebiyle davacı üzerinde psikolojik baskı kurduğunu belirterek, yani iş ilişkisinden kaynaklanan bir kısım eylemler nedeni ile manevi tazminat isteminde bulunmuştur. Bir anlamda işveren/vekilinin özen borcuna aykırı davranıldığı ileri sürülmektedir. O halde, uyuşmazlığın çözümünde görevli mahkeme iş mahkemeleridir. Mahkemece, görevsizlik kararı verilmesi gerekirken bu yön üzerinde durulmadan işin esası incelenerek yazılı şekilde karar verilmiş olması bozmayı gerektirmiştir....

    E) Gerekçe: Uyuşmazlık, taraflar arasındaki ilişkinin 4857 sayılı İş Kanunu kapsamında değerlendirilip değerlendirilemeyeceği ve bu bağlamda iş mahkemesinin görevi noktasında toplanmaktadır. 4857 sayılı İş Kanununun 1 inci maddesinin ikinci fıkrası gereğince, 4 üncü maddedeki istisnalar dışında kalan bütün işyerlerine, işverenler ile işveren vekillerine ve işçilerine, çalışma konularına bakılmaksızın bu Kanunun uygulanacağı belirtilmiştir. Kanunun 2 nci maddesinde bir iş sözleşmesine dayanarak çalışan gerçek kişi işçi, işçi çalıştıran gerçek veya tüzel kişi ile tüzel kişiliği olmayan kurum ve kuruluşlar işveren olarak tanımlanmıştır. İşçi ve işveren sıfatları aynı kişide birleşemez. Yasanın 8 inci maddesinin birinci fıkrasına göre iş sözleşmesi, bir tarafın (işçi) bağımlı olarak iş görmeyi diğer tarafın (işveren) da ücret ödemeyi üstlenmesinden oluşan sözleşmedir. Ücret, iş görme ve bağımlılık iş sözleşmesinin belirleyici öğeleridir....

      İş Mahkemesinin 2016/748 esas sayılı dosyası üzerinden alınan bilirkişi raporuna göre bu iki şirket arasında organik ve fiili bağ bulunduğunun tespit edildiğini, Ankara 1. İş Mahkemesi 2016/748 esas sayılı dosya ile işveren Ortadoğu Ltd. şirketinden işçilik alacaklarının tahsili ve 50.000,00 TL bedelli teminat senedi için menfi tespit talep edildiğini, Ankara 1. İş Mahkemesi 2016/748 esas, 2018/702 karar sayılı ilamı ile işçi alacaklarının ödenmesine, senet için ise icra takip işlemine konulmadığı için karar verilmesine yer olmadığına karar verildiğini, kesinleşen karar sonucunda Ankara 28. İcra Müdürlüğünün 2019/547 esas sayılı takip dosyası üzerinden işleme konulduğunu, davalının teminat mektubu sunduğunu, davalı T3 Ortadoğu Ltd. Şti.’den almış olduğu teminat senedinin üstünü doldurarak Ankara 4....

      DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ ve HUKUKİ SEBEPLER : Dairemizce istinaf incelemesi HMK'nun 355. ve 357. maddeleri gereğince istinaf sebepleri ile bağlı olarak ve kamu düzenine aykırılık hususları da gözetilerek yapılmıştır. 1- Taraflar arasında asıl işveren alt işveren ilişkisinin bulunup bulunmadığı işçilik alacaklarından sorumlu olup olmadığı hususu uyuşmazlık konusudur. 4857 sayılı İş Kanununun 2 nci maddesinde, işveren bir iş sözleşmesine dayanarak işçi çalıştıran gerçek veya tüzel kişi ya da tüzel kişiliği olmayan kurum ve kuruluşlar olarak açıklanmıştır. O halde asıl işveren alt işveren ilişkisinden söz edilebilmesi için öncelikle mal veya hizmetin üretildiği işyeri bulunan bir işverenin ve aynı işyerinde iş alan ikinci bir işverenin varlığı gerekir ki asıl işveren alt işveren ilişkisinden söz edilebilsin. Alt işverenin başlangıçta bir işyerinin olması şart değildir....

      İŞ MAHKEMESİ TARİHİ : 03/07/2018 NUMARASI : 2016/798 ESAS- 2018/535 KARAR DAVA KONUSU : Alacak (İşçi İle İşveren İlişkisinden Kaynaklanan) KARAR : Dava; işçi ve işveren ilişkisinden kaynaklanan alacak talebine ilişkindir. Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin davalıya ait işyerinde çalışmakta iken iş akdinin işverence haksız olarak feshedildiğini, davalının alt işveren taşeron firmalarla muvazaalı sözleşme yaptığını ve davacının bu şirketlerde çalışıyor gösterildiğini, davalı ile taşeron şirketler arasındaki ilişkinin muvazaalı olduğunu, davacının baştan itibaren davalının asıl işçisi olduğunun kabulü gerektiğini belirterek emsal kadrolu işçi ücretleri esas alınarak hesaplanacak kıdem tazminatı, ihbar tazminatı, yıllık izin ücreti, UBGT ücreti, fazla mesai ücreti alacağının hüküm altına alınmasını talep etmiştir....

      ile vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesini talep ve dava ettiği, Davalı Şirket vekili cevap dilekçesinde özetle; davacının bizzat kendi el yazısı ile düzenleyerek ıslak imzası ile tasdiklediği istifa dilekçesini, davalı şirkete sunarak hizmet sözleşmesini istifa ile sonlandırdığını, istifa etmek suretiyle işyerinden ayrılan işçinin kıdem tazminatına hak kazanmasının mümkün olmadığını, davacının, dava dilekçesinde şartlı istifa ettiğini belirttiğini, ancak şarta bağlı istifanın kural olarak geçerli olmadığını, davacının davasının usulden reddini savunduğu, Davalı Banka vekili cevap dilekçesinde özetle; Asıl işveren- alt işveren ilişkisinden bahsedebilmek için, alt işverenin işçi çalıştırdığı iş yerinde asıl işverenin de işçi çalıştırıyor olması şart olduğunu, asıl işverenden alınan işin, asıl işverenin sigortalı çalıştırdığı işe göre ayrı ve bağımsız bir nitelik arz etmesi halinde iş alan kimsenin, alt işveren veya aracı değil bağımsız işveren olarak nitelendirileceğini, banka tarafından...

      DAİREMİZ GEREKÇESİ : Dairemizce istinaf incelemesi HMK 355 ve 357. maddesi gereğince istinaf sebepleri ile bağlı olarak ve kamu düzenine aykırılık hususları da gözetilerek yapılmıştır. Taraflar arasında kıdem tazminatı, ihbar tazminatı ve yıllık izin alacakları ile davalı Bakanlığın bu alacaklardan sorumluluğu uyuşmazlık konusudur. 4857 sayılı İş Kanununun 2 nci maddesinde, işveren bir iş sözleşmesine dayanarak işçi çalıştıran gerçek veya tüzel kişi ya da tüzel kişiliği olmayan kurum ve kuruluşlar olarak açıklanmıştır. O halde asıl işveren alt işveren ilişkisinden söz edilebilmesi için öncelikle mal veya hizmetin üretildiği işyeri bulunan bir işverenin ve aynı işyerinde iş alan ikinci bir işverenin varlığı gerekir ki asıl işveren alt işveren ilişkisinden söz edilebilsin. Alt işverenin başlangıçta bir işyerinin olması şart değildir. Alt işveren, işveren sıfatını ilk defa asıl işverenden aldığı iş ve bu işin görüldüğü işyeri nedeniyle kazanmış olabilir....

      DAVA KONUSU : Menfi Tespit (İşçi İle İşveren İlişkisinden Kaynaklanan) KARAR : Dahili davalı vekili cevap dilekçesinde özetle, davacının dava dilekçesi ile talep etmiş olduğu alacakların zamanaşımına uğradığını, kendi şirketlerinin sorumlu olmadığını, davanın reddine karar verilmesini istemiştir. İlk derece Mahkemesi tarafından kararda belirtilen gerekçelerle davanın kabulüne karar verilmiştir. Karara karşı dahili davalı vekili yasal süresi içinde istinaf yoluna başvurmuştur. Dahili davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; maddi hukuk kaynaklı husumet yokluğu nedeniyle davanın reddine karar verilmesi gerektiğini, davanın işveren sıfatı bulunmayan Ankara Nakliyat ve Lojistik Hiz. Tic. Ltd. Şti’ne karşı açıldığını, davacının müvekkili Ankara Nakliyat ve Lojistik Hiz. Tic. Ltd. Şti nezdinde hiçbir zaman çalışması bulunmadığını, işveren sıfatı bulunmayan şirket hakkında davanın reddine karar verilmesi gerektiğini ileri sürmüştür....

      Hukuk Dairesi'nin temel görevi Yargıtay Birinci Başkanlık Kurulu'nun 30.01.2019 tarih ve 2019/1 sayılı Kararında belirtildiği üzere "Sosyal Güvenlik Hukuku"ndan kaynaklanan davalarla sınırlıdır. Dosyal üzerinde yapılan ön inceleme sonucu: Dava, taraflar arasında işçi ve işveren ilişkisinden kaynaklanan alacak istemine ilişkin olup, Yargıtay Kanunu'nun 14. maddesi ve en son iş bölümü kararı gereğince niteliği bakımından Yargıtay 14. Hukuk Dairesi'nin işbölümü alanı içine girmektedir. SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle dava dosyasının Yargıtay 14. Hukuk Dairesine GÖNDERİLMESİNE, 13.01.2020 gününde oybirliğiyle karar verildi....

        Dosya incelendi, gereği görüşüldü: Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebeplere ve özellikle işçi-işveren ilişkisinden kaynaklanan davalarda adli yargı mahkemelerinin görevli olmasına ancak mahkemelerce işvereni işlem yapmaya zorlayıcı karar verilmesinin mümkün olmadığının anlaşılmasına göre davacı vekilinin yerinde bulunmayan tüm temyiz itirazlarının reddiyle sonucu itibariyle doğru olan kararın bu gerekçe ile ONANMASINA, davacıdan temyiz harcı peşin alındığından yeniden alınmasına yer olmadığına, 18.04.2016 gününde oybirliğiyle karar verildi....

          UYAP Entegrasyonu