WhatsApp Hukuki Asistan

Yeni

Son Karar yapay zeka destekli hukuk asistanınız artık WhatsApp üzerinden cebinizde. Aşağıdaki hizmetlerden dilediğinizi seçerek WhatsApp asistanınıza soru sorarak hemen kullanmaya başlayabilirsiniz.

Hukuki Destek Alma
Hukuki sorularınız için anında uzman desteği alın
Yargıtay ve BAM Kararı Arama
Emsal kararlar ve içtihatlar için arama yapın
Dava Dilekçesi Hazırlama
Yapay zeka ile hızlı ve profesyonel dilekçeler oluşturun
Sözleşme Hazırlama
Özelleştirilmiş sözleşme şablonları oluşturun
Loading Logo

sonkarar

Sayfa Yükleniyor

Somut olayda, davacı işçi tarafından davalı işverene teminat amacıyla 50,00.00 TL bedelli teminat senedi verildiği iddia edilmiş olup, yukarıda yapılan açıklamalar da dikkate alındığında, işçi işveren arasındaki uyuşmazlıklardan kaynaklanan menfi tespit davalarında dava açılmadan önce arabuluculuğa gidilmesinin zorunlu olmadığı ve arabulucuya gidilmiş olmasının bir dava şartı olmadığı kabul edilmelidir. Aksi düşüncenin kabulü, kanun metninin zorlamayla da olsa genişletici bir yorumlanmasına ve davacının mahkemeye erişim hakkının önlenmesine neden olacaktır. Bu nedenle işçi işveren arasındaki uyuşmazlıklardan kaynaklanan menfi tespit davalarında dava açılmadan önce arabuluculuğa gidilmesinin zorunlu olmadığı ve arabulucuya gidilmiş olmasının bir dava şartı olmadığı kabul edilerek işin esasının incelenmesi gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi hatalıdır....

"İçtihat Metni"Mahkemesi :Ticaret Mahkemesi Taraflar arasındaki menfi tespit davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davacı vekilince temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü. - K A R A R - Davacı vekili, müvekkilinin davalı şirkette Mart 2007 tarihinde uzun yol tır şoförü olarak işe başladığı zaman 5000 Euroluk bono alındığını, maaşının ödenmemesi sonucu işten ayrılması ile bononun davalıca doldurularak takibe konulduğunu ileri sürerek, takibe konu bononun bedelsizliğinin tespitini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili, davanın işçi-işveren ilişkisinden kaynaklanmasına göre İş Mahkemelerinin görevli olduğunu, bononun teminat olarak verildiği iddiasının davacı yanca kanıtlanması gerektiğini, senedin davacının kullandığı araca zarar vermesi nedeniyle takibe konulduğunu belirtmiştir....

    İş mahkemesinin yetkisi kamu düzenine ilişkin olup, davacı işçi, davayı işin yapıldığı yer mahkemesinde açabileceği gibi davalının ikametgâhı mahkemesinde de açabilir. Somut olayda; davacının en son Gaziantep PTT Başmüdürlüğüne bağlı PTT PİM Merkez Müdürlüğünde özel güvenlik görevlisi olarak çalıştığı, açılan davanında işin yapıldığı yer mahkemesinde açıldığı görülerek yetki konusundaki istinaf itirazlarının reddi gerekmiştir. 2- Davacının talep ettiği alacaklardan kimin sorumlu olduğu taraflar arasında uyuşmazlık konusudur. 4857 sayılı İş Kanununun 2 nci maddesinde, işveren bir iş sözleşmesine dayanarak işçi çalıştıran gerçek veya tüzel kişi ya da tüzel kişiliği olmayan kurum ve kuruluşlar olarak açıklanmıştır. O halde asıl işveren alt işveren ilişkisinden söz edilebilmesi için öncelikle mal veya hizmetin üretildiği işyeri bulunan bir işverenin ve aynı işyerinde iş alan ikinci bir işverenin varlığı gerekir ki asıl işveren alt işveren ilişkisinden söz edilebilsin....

    Evli olan davacının işyerinde bir bayan işçi ile gönül ilişkisine girmesi sonrası, davacı işçinin ailesinin işyerine gelmesi, bayan işçinin bu olay sonrası işyerinde ayrılması nedeni ile işyerinde olumsuzluklar yaşandığı ve bu olumsuzlukların davacının davranışlarından kaynaklandığı açıkça anlaşılmaktadır. Davacının davranışlarından kaynaklanan bu nedenlerin, 4857 sayılı İş Kanunu'nun 25/II. maddesindeki nedenler kapsamında bulunmaması, feshin geçersizliği sonucunu doğurmaz. Davacının davranışlarından kaynaklanan bu nedenler, haklı neden niteliğinde olmamakla birlikte, işyerinde olumsuzluklara yol açtığından geçerli neden olarak kabul edilmelidir. İşyerinde ilk kez bayan işçi çalıştıran işveren, davacının bu tür davranışı ile zor durumda kalmış ve işveren açısından iş ilişkisinin sürdürülmesi olanağı kalmamıştır. Davanın reddi yerine yazılı şekilde kabulü hatalıdır. 4857 sayılı İş Yasasının 20/3 maddesi uyarınca Dairemizce aşağıdaki şekilde karar verilmiştir....

      "İçtihat Metni"İş Mahkemesi Dava Türü : İşçi ile işveren ilişkisinden kaynaklanan Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen hükmün, Yargıtayca incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmekle, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldı. Dosya incelendi, gereği görüşüldü: Dosyadaki yazılara, hükmün Dairemizce de benimsenmiş bulunan yasal ve hukuksal gerekçeleriyle dayandığı maddi delillere ve özellikle bu delillerin takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre davalı vekilinin yerinde bulunmayan tüm temyiz itirazlarının reddiyle usul ve kanuna uygun olan hükmün ONANMASINA, aşağıda yazılı temyiz harcının davalıya yükletilmesine, 14/05/2015 gününde oybirliğiyle karar verildi....

        Bu kanun, 4 üncü maddedeki istisnalar dışında kalan bütün işyerlerine, bu işyerlerinin işverenleri ile işveren vekillerine ve işçilerine faaliyet konularına bakılmaksızın uygulanır.” denilmektedir. 5521 sayılı İş Mahkemeleri Kanunun 1.maddesinde ise “İş Kanununa göre işçi sayılan kimselerle işveren veya işveren vekilleri arasında iş akdinden veya iş Kanununa dayanan her türlü hak iddialarından doğan hukuk uyuşmazlıklarının çözülmesi görevinin iş mahkemelerine ait olduğu” belirtilmiştir. Somut olayda, taraflar arasındaki uyuşmazlık işçi-iş veren ilişkisinden kaynaklandığına göre davaya bakmakla görevli mahkeme İş Mahkemesidir. O halde, mahkemece, İş Mahkemesine görevsizlik kararı verilmesi gerekirken, bu husus gözardı edilerek işin esası hakkında yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirir. 2-Bozma nedenine göre tarafların temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik gerek görülmemiştir....

          İŞ MAHKEMESİ TARİHİ : 15/10/2020 NUMARASI : 2019/201 ESAS, 2020/457 KARAR DAVA KONUSU : Alacak (İşçi İle İşveren İlişkisinden Kaynaklanan) KARAR : Davalı KYK vekili cevap dilekçesinde özetle , davacı ile davalı kurum arasında iş ilişkisi olmadığını ve bu sebeple davanın husumet yönünden reddedilmesi gerektiğini, davalı kurum ile diğer davalı lokanta-kantin işleticisi arasında asıl işveren alt işveren ilişkisi bulunmadığını, zamanaşımı itirazında bulunduklarını bu sebeple davanın reddini yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesini talep etmiştir. Mahkemece; davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir....

          Mahkemece, iş sözleşmesinin teminatı olarak alınan bononun kambiyo senedi vasfında olmadığı, işçi-işveren ilişkisinden doğan uyuşmazlıkta iş hukuku hükümlerinin uygulanması gerektiği, görevli mahkemenin iş mahkemesi olduğu gerekçesiyle görevsizlik kararı verilmiş, hüküm davalı vekilince temyiz edilmiştir. Dosyadaki yazılara kararın dayandığı delillerle gerektirici sebeplere, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre, davalı vekilinin yerinde görülmeyen bütün temyiz itirazlarının reddiyle usul ve kanuna uygun bulunan hükmün ONANMASINA, aşağıda yazılı onama harcının temyiz edenden alınmasına, 14.09.2011 gününde oybirliğiyle karar verildi....

            İş Mahkemelerince ayrı ayrı görevsizlik kararı verilmesi nedeni ile yargı yerinin belirlenmesi için gönderilen dosya içindeki tüm belgeler incelendi, gereği düşünüldü: K A R A R Dava, manevi tazminat istemine ilişkindir. Asliye Hukuk Mahkemesince, taraflar arasında, 5521 sayılı İş Mahkemeleri Kanununun 1. maddesinde belirtilen işveren ile işci arasındaki hizmet akdinden doğan bir hak uyuşmazlığı olduğu nedeniyle görevsizlik kararı verilmiştir. İş mahkemesi tarafından ise, taraflar arasında İş Kanunu anlamında işçi-işveren ilişkisinden kaynaklı bir uyuşmazlık olmadığı, genel hükümlere göre açılan bir dava olduğu gerekçesiyle görevsizlik yönünde hüküm kurulmuştur. 4857 sayılı İş Kanununun 1/II maddesinde “Bu Kanun, 4. maddedeki istisnalar dışında kalan bütün işyerlerine, bu işyerlerinin işverenleri ile işveren vekillerine ve işçilerine faaliyet konularına bakılmaksızın uygulanır.” hükmüne yer verilmiştir....

              Taraflar arasında asıl işveren ilişkisinin bulunup bulunmadığı uyuşmazlık konusudur. 4857 sayılı İş Kanununun 2 nci maddesinde, işveren bir iş sözleşmesine dayanarak işçi çalıştıran gerçek veya tüzel kişi ya da tüzel kişiliği olmayan kurum ve kuruluşlar olarak açıklanmıştır. O halde asıl işveren alt işveren ilişkisinden söz edilebilmesi için öncelikle mal veya hizmetin üretildiği işyeri bulunan bir işverenin ve aynı işyerinde iş alan ikinci bir işverenin varlığı gerekir ki asıl işveren alt işveren ilişkisinden söz edilebilsin. Alt işverenin başlangıçta bir işyerinin olması şart değildir. Alt işveren, işveren sıfatını ilk defa asıl işverenden aldığı iş ve bu işin görüldüğü işyeri nedeniyle kazanmış olabilir....

              UYAP Entegrasyonu