DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE; İş bu dava icra takibinden önce imza sahteliğine dayalı açılan menfi tespit davasıdır. Menfi tespit davası, 2004 sayılı İcra ve İflâs Kanunu’nun (İİK) 72. maddesinde düzenlenmiştir. Bu maddeye göre, borçlu, icra takibinden önce veya takip sırasında ya da icra takibinden sonra borçlu bulunmadığını ispat için menfi tespit davası açabilir. Bu dava maddi hukuk ve usul hukuku bakımından genel hükümlere dayalıdır ve normal bir hukuk davası olarak açılır. Bir adi senedin kendisi tarafından vücuda getirildiği iddia edilen kişi, kendisine karşı adi senede dayanarak dava açılmasını bekleyebilir ve bu davada, senet altındaki imzayı inkar etmekle yetinebilir. Bununla birlikte bir adi senedin kendisi tarafından vücuda getirildiği iddia edilen kişi (borçlu), bu adi senede dayanarak dava açılmasını beklemeden imzanın kendisine ait olmadığının ya da senedin sahte olduğunun tespiti için ayrı bir sahtelik davası da açabilir (HMUK m.314, HMK m.208/3)....
Dosyanın yapılan incelemesinde; icra dosyasının 24.01.2019 tarihli alacaktan kaynaklı olduğunu, davacı tarafın takibe itiraz ederek icra takibini durdurduğu, davacı tarafın menfi tespit davasını açmasında hukuki yararının olduğu, takibe konu alacağa ilişkin hasar dosyasının celp edildiği, uyaptan davacının taşınmaz kaydına ilişkin sorgulama yapıldığı, davacı adına kayıtlı taşınmaz olmadığı, menfi tespit davasında ispat yükünün davalı tarafta olduğu, hasara neden olan dairenin malikinin davacı taraf olduğunun ispatlanamadığı , TBK 69 madde yasal şartları oluşmadığı, davacının menfi tespit talebinin yerinde olduğu, kötüniyet tazminatına ilişkin İİK ‘da düzenlenen yasal şartların oluşmadığı dikkate alınarak aşağıdaki şekilde hüküm kuruldu. HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1-Açılan menfi tespit davasının kabulü ile davacının davalıya Bakırköy ........
Şahıs Tarafından Açılan Menfi Tespit Taraflar arasındaki davada İstanbul 19. Asliye Ticaret Mahkemesi ile İstanbul 6. Asliye Mahkemelerince ayrı ayrı görevsizlik kararı verilmesi nedeni ile yargı yerinin belirlenmesi için gönderilen dosya içindeki tüm belgeler incelendi, gereği düşünüldü: K A R A R Dava, menfi tespit istemine ilişkindir. İstanbul 6....
İcra ve İflas Kanunu’nun 72/8. maddesi; “Menfi tespit ve istirdat davaları, takibi yapan icra dairesinin bulunduğu yer mahkemesinde açılabileceği gibi, davalının yerleşim yeri mahkemesinde de açılabilir…” hükmünü içermekte olup, menfi tespit ve istirdat davaları yönünden özel bir yetki kuralı öngörülmüştür. Ancak İİK. 72/8. maddesinde düzenlenen yetki kuralları, HMK.'da düzenlenen genel yetki kurallarını kaldırmaz. Menfi tespit davası HMK'da düzenlenen yetkili mahkemelerde de açılabilir. HMK.6 madde gereği, "Genel yetkili mahkeme, davalı veya tüzel kişinin davanın açıldığı tarihteki yerleşim yeri mahkemesidir. Yerleşim yeri, 22.11.2001 tarihli ve 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu hükümlerine göre belirlenir." hükmünü içermektedir. Dava, icra takibinden sonra açılan menfi tespit davası olup, HMK.6. Madde gereği genel mahkemede veya İİK'nın 72/8. maddesi gereği, takibin yapıldığı icra dairesinin bulunduğu yer mahkemesi veya davalının ikametgah mahkemesinde açılabilir....
Asliye Ticaret Mahkemesi kararının yargılamada 3. kişi sıfatını taşıdığı belirtilen takip alacaklısına tebliğ edildiğini, senedin açılan menfi tespit davasından sonra alelacele ve sonradan ciro edildiğini, dar yetkili icra mahkemesinin menfi tespit davası yargılaması yapan mahkeme yerine geçerek yerindelik denetimi yapar şekilde karar veremeyeceğini belirterek kararın kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir. C. Gerekçe ve Sonuç Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; İstanbul 7. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2018/804 Esas sayılı menfi tespit davasında takip dayanağı bono için 12.09.2018 tarihli ara karar ile "... bedelli bononun icra takibine konu edilmemesine" karar verildiği, takip alacaklısının menfi tespit davasında davalı sıfatı ile taraf olmadığı, menfi tespit davasında, tedbir kararı kimin hakkında verilmişse, sadece onun için hüküm ifade edeceği, menfi tespit davasında davacının keşideci ....., ... Ltd....
Davacı vekilince verilen istinaf dilekçesinde özetle ; Takip alacaklısı vekilinin gönderdiği Mail cevabındaki faturaların DA108 ve DA122 seri numaralı faturalar olup huzurdaki menfi tespit davasının konusunu oluşturan faturalarla aynı faturalar olduğu, davalı yanca menfi tespit davası ikame edildikten sonra başlatılan icra takibinin dosyaya depo edilmiş teminat karşılığında ihtiyaten durdurulmasına karar verilmesi gerektiği,verilen kararın usul ve hukuka aykırı olduğu ileri sürelerek,kararın kaldırılması ,tedbir kararı verilmesi istenmiştir. HMK.nun 355. maddesi uyarınca, ileri sürülen istinaf sebepleri ile sınırlı olarak yapılan inceleme sonucunda; dava , menfi tesbit talebine ilişkindir. İİK'nun Menfi tesbit ve istirdat davaları başlıklı 72.maddesinde: "Borçlu, icra takibinden önce veya takip sırasında borçlu bulunmadığını ispat için menfi tesbit davası açabilir....
Öte yandan menfi tespit davasında, alacaklı olarak kim taraf gösterilmiş ise, dava sonunda verilen karar, sadece ona karşı hüküm ifade eder. Somut olayda, takip alacaklısı bonoda ciranta olup, keşideci ve lehtar hakkında takip yapmıştır. Menfi tespit davası, keşideci ile lehtar arasında görülmektedir. Yukarıdaki yasa hükmü gözetildiğinde, alacaklı cirantanın taraf olmadığı menfi tespit davasında verilen karar alacaklıyı bağlamaz. Takip alacaklısı 3. kişi ciranta olup, menfi tespit davasının tarafı değildir. Bu nedenle anılan karar ile senedin iptal edilmiş olması, ona karşı hüküm ifade etmez. O halde mahkemece, borçlunun, TTK.nun 687/1.maddesinde belirtildiği üzere, alacaklı hamilin bonoyu iktisap ederken bile bile zararına hareket ettiğini iddia ve ispat edemediği gibi, İİK.nun l69-a/1. maddesinde öngörülen nitelikte bir belge ile de iddiasını kanıtlayamadığı dikkate alınarak istemin reddine karar verilmesi gerekirken, kabulü yönünde hüküm tesisi isabetsizdir....
VEKİLİ : DAVA : Menfi Tespit (Ticari Nitelikteki Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan) DAVA TARİHİ : 28/06/2021 KARAR TARİHİ : 05/11/2021 YAZIM TARİHİ : Mahkememizde görülmekte bulunan Menfi Tespit (Ticari Nitelikteki Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılamasının sonunda, GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Davalı tarafından müvekkili aleyhine Bursa 12. İcra Müdürlüğünün ... sayılı dosyasıyla icra takibi başlatıldığını, müvekkilinin davalıya herhangi bir borcu olmadığını, icraya konu edilen senedin teminat senedi olduğunu, senedin davalı tarafından aralarındaki anlaşmaya aykırı olarak doldurulduğunu, buna dair suç duyurusunda bulunulduğunu, bu nedenlerle menfi tespit davası açılmasında hukuki yararı olduğunu, davanın kabulü ile %20 oranında kötü niyet tazminat talebi ile yargılama gideri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesini talep ve dava etmişlerdir....
Şahıs Tarafından Açılan Menfi Tespit Taraflar arasındaki davada İstanbul Anadolu 30. Asliye Hukuk Mahkemesi ile İstanbul Anadolu 8. Asliye Ticaret Mahkemelerince ayrı ayrı görevsizlik kararı verilmesi nedeni ile yargı yerinin belirlenmesi için gönderilen dosya içindeki tüm belgeler incelendi, gereği düşünüldü: K A R A R İstanbul Anadolu 30. Asliye Hukuk Mahkemesince, "...Davacı tarafın menfi tespit istemine konu haciz ihbarnamesinin gönderildiği icra takip dosyasının incelenmesinde; alacaklı tarafın ... Sanayi Ve Ticaret Ltd. Şti, borçlu tarafın ise ... Tic. Ltd. Şti. olduğu, anlaşılmıştır. Bu itibarla icra takip dosyasındaki tarafların her ikisinin de ticari şirket olduğu ve tacir oldukları sabittir. Ticari iş niteliğindeki alacağın takip dosyasından gönderilen ihbarnameye karşı açılan menfi tespit davasının ticaret mahkemesinde görülmesi gerekir" denilmek suretiyle görevsizlik kararı verilmiştir.İstanbul Anadolu 8....
Bu durumda, mahkemece hükme esas raporu düzenleyen bilirkişi kurulundan kaçırılan fırsat diye adlandırılan menfi zarar miktarı konusunda açıklanan yönteme göre gerekçeli ve denetime elverişli rapor alınıp, bulunacak menfi zarara, fazla ödeme, gecikme cezası, güncellenmiş teminat miktarı eklenip, geçici kabul kesintileri mahsup edilerek bulunacak miktar üzerinden hüküm kurulması gerekirken, menfi zarar hesabı hususunda eksik inceleme ile daha düşük miktarda alacağa hükmedilmesi doğru olmamış, kararın bozulması uygun bulunmuştur. SONUÇ: Yukarıda 1. bentte açıklanan nedenlerle davacının diğer temyiz itirazlarının reddine, 2. bent uyarınca kabulü ile hükmün davacı yararına BOZULMASINA, karara karşı tebliğ tarihinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme isteminde bulunulabileceğine 13.01.2020 gününde oybirliğiyle karar verildi....