Diğer yandan mal rejiminin tasfiyesinden kaynaklanan dava olarak değerlendirildiğinde mal rejiminin tasfiyesi sebebiyle eşler lehine ayın hakkı değil alacak hakkı doğduğuna göre yine bu isteğin dinlenme imkanı bulunmamaktadır. Davacı vekilinin 4.10.2010 tarihli yargılama oturumundaki isteği bakımından dava katılma alacağı olarak nitelendirilerek yazılı şekilde kabule karar verilmiş ise de, esasen dava konusu mesken öncesinde davacı ... adına tapuda kayıtlı iken 20.3.2003 tarihinde davalı ...'ya tapuda devredildiğine göre meskenin davacı tarafından davalı ...'ya bağışlandığının kabulü gerekir. Somut olayda gizli bağış söz konusudur. Borçlar Kanununun 244 ve devamı maddeleri gereğince bağıştan rücuyu öngören usulüne uygun olarak harcı yatırılarak açılmış bir dava ve istek olmadığına, bağış sebebiyle Semra'nın kişisel malı olduğu anlaşılan mesken üzerinde davacının katılma alacağı hakkı da bulunmadığına göre katılma alacağı isteğinin yazılı şekilde kabulü doğru olmamıştır....
Başka bir anlatımla, şahsi hak niteliğindeki mal rejiminin tasfiyesinden kaynaklanan alacak hakkının dava konusu yapılabilmesi için muaccel (istenebilir) hale gelmesi gerekir, bu da mal rejiminin sona ermesi ile gerçekleşir. Mal rejiminin sona ermesi, mal rejiminin tasfiyesiyle katkı payı, değer artış payı ve artık değere katılma alacağı davalarının görülebilirlik ön koşuludur. Mal rejimini sona erdiren boşanma davasının derdest olduğunun anlaşılması durumunda usul ekonomisi gereğince (6100 Sayılı HMK mad.30) bekletici mesele yapılmalıdır. Tasfiye davasında, mal rejiminin sona ermemiş ve sona erdirecek davanın da henüz açılmamış olduğunun anlaşılması durumunda ise davanın görülebilirlik ön koşulu yokluğundan reddine karar verilmesi gerekir. Somut olayda, mahkemece, taşınmazın kişisel mal olduğu gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş ise de, karar hatalı olmuştur....
Hemen belirtmek gerekir ki, 01.01.2002 tarihinden önce edinilen taşınmazlar yönünden TMK'nun 170. maddesine göre, taraflar arasında mal ayrılığı rejiminin geçerli olduğu dönemde edinilen mal varlığına yapılan katkıdan kaynaklanan katkı payı alacağı, 01.01.2002 tarihinden sonra edinilen taşınmaz ve araçlar yönünden TMK 202 ve devamı maddeleri gereğince taraflar arasında edinilmiş mallara katılma rejiminin geçerli olduğu dönemde edinilen mal varlığından kaynaklanan katılma alacağı ve düğünde davacıya takılan ziynetlere yönünden genel hükümlere tabi alacak isteğine ilişkindir. Toplanan deliller ve tüm dosya kapsamından; taraflar 05.01.1980 tarihinde evlenmiş, 16.07.2010 tarihinde boşanma davası açılmış olup, halen derdesttir....
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Aile Mahkemesi DAVA TÜRÜ : Mal rejiminin tasfiyesinden kaynaklanan alacak ... ... ile ... aralarındaki mal rejiminin tasfiyesinden kaynaklanan alacak davasının kabulüne dair Isparta Aile Mahkemesinden verilen 09.06.2011 gün ve 413/520 sayılı hükmün Yargıtay'ca incelenmesi davalı vekili tarafından süresinde istenilmiş olmakla dosya incelendi gereği düşünüldü: KARAR Davacı vekili, evlilik birliği içinde edinilerek davalı adına trafik siciline tescil edilen 06 AD 8445 plakalı aracın alımına vekil edeninin gerek maaş geliri gerekse de bilezikleriyle katkıda bulunduğunu açıklayarak fazla hakları saklı tutularak 1000 TL.nin faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini istemiş; 11.04.2011 tarihinde harçlandırdığı ıslah dilekçesiyle talebini 22.000 TL.ye yükseltmiştir....
İddianın ileri sürülüş şekline göre dava, artık değere katılma alacağı ve katkı payı alacağı isteğine ilişkindir. 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun 225. maddesine göre; mal rejimi, eşlerden birinin ölümüyle, başka bir mal rejiminin kabulüyle, mahkemece boşanmaya, evliliğin iptaline veya mal ayrılığına geçilmesine karar verilmesiyle sona erer. Yargıtay'ın ve Dairemizin sapmaksızın devam eden uygulamalarına göre, mal rejiminin tasfiyesi ile alacak hakkında bir karar verilmesi için eşler aralarındaki mal rejiminin sona ermesi gerekir. Başka bir anlatımla, şahsi hak niteliğindeki mal rejiminin tasfiyesinden kaynaklanan alacak hakkının dava konusu yapılabilmesi için muaccel (istenebilir) hale gelmesi gerekir, bu da mal rejiminin sona ermesi ile gerçekleşir. Mal rejiminin sona ermesi, mal rejiminin tasfiyesiyle katkı payı, değer artış payı ve artık değere katılma alacağı davalarının görülebilirlik ön koşuludur....
İddianın ileri sürülüş şekline göre dava, ölüm nedeniyle sona ermiş evlilikte ölen eşin mirasçısı tarafından açılmış mal rejiminin tasfiyesinden kaynaklanan alacak isteğine ilişkindir. 4787 sayılı Aile Mahkemeleri'nin Kuruluş Görev ve Yargılama Usullerine Dair Kanun'un 5133 sayılı Kanunla değişik 4. maddesi; 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun ikinci kitabından üçüncü kısım hariç olmak üzere Aile Hukuku'ndan (TMK'nun m. 118-395) kaynaklanan bütün davaların Aile Mahkemesi'nde bakılacağını hükme bağlamıştır. Yukarıda açıklandığı gibi; uyuşmazlık mal rejiminin tasfiyesinden kaynaklanan alacak davası niteliğinde olup; görevli mahkeme Aile mahkemesidir. Durum böyle iken mahkemece hatalı sonucu davanın ortaklığın giderilmesi davası olarak kabul edilip, yazılı şekilde görevsizlik kararı verilmesi isabetsiz olmuş; hükmün bozulması gerekmiştir....
İddianın ileri sürülüş şekline göre araca yönelik dava, artık değere katılma alacağı isteğine ilişkindir. Mal rejiminin devamı süresince, bir eşin sahip olduğu edinilmiş malda, diğer eşin artık değerin yarısı oranında katılma alacağı hakkı vardır. Artık değere katılma alacağı; eklenecek değerlerden (TMK mad.229) ve denkleştirmeden (TMK mad.230) elde edilen miktarlar da dahil olmak üzere, eşin edinilmiş mallarının (TMK mad.219) toplam değerinden, bu mallara ilişkin borçlar çıktıktan sonra kalan artık değerin (TMK mad.231) yarısı üzerindeki diğer eşin alacak hakkıdır (TMK mad.236/1). Katılma alacağı, Yasa'dan kaynaklanan bir hak olup, bu hakkı talep eden eşin gelirinin olmasına veya söz konusu mal varlığının edinilmesine, iyileştirilmesine ya da korunmasına katkıda bulunulmasına gerek yoktur....
Ne var ki katılma alacağı ile terekenin paylaşımına ilişkin hükümler birbirlerinden farklı olup, tasfiyeleri de birbirlerinden farklı hükümlere ve kurallara göre yapılmaktadır. Katılma alacağı ve terekeden kaynaklanan haklar arasındaki farklılıkları şöyle sıralamak mümkündür; katılma alacağı bakımından; 1- Katılma alacağı şahsi hak niteliğinde bir nisbi alacak hakkıdır, 2- Katılma alacağı kanundan kaynaklanmaktadır, 3- Ölümle sona eren edinilmiş mallara katılma rejiminin tasfiyesi ölen eşin terekesinin paylaşılmasının bir ön koşulu olarak ortaya çıkmaktadır, 4- Katılma alacağı terekenin öncelikle ve peşin ödenmesi gereken borçları arasında yer almaktadır, 5- Katılma alacağı, miras bırakanın borcudur, 6- Miras bırakanın ölümü ile borçlu olma sıfatı mirasçılarına geçer ve mirasçılar TMK.nun 641. maddesine göre borçlardan müteselsilen sorumludurlar, 7- Davacı sağ eş, hem katılma alacağı nedeniyle tereke alacaklısı ve hem de tereke borcundan dolayı mirasçı sıfatıyla tereke borçlusudur....
Açıklandığı gibi davacı Mehmet'in evlilik birliğinde edinilen taşınmazla ilgili davalı Funda'dan ayın İsteme hakkı bulunmayıp, değer artış payı veya katılma alacağı istemesi mümkündür. Bu açıklamalar karşısında mahkemece davanın reddine karar verilmiş olmasında tapu iptali ve tescil isteği bakımından bir isabetsizlik bulunmamaktadır. Terditli olarak istenen değer artış payı ve katılma alacağı isteğine gelince; az yukarıda da açıklandığı gibi mal rejiminin tasfiyesi sonunda davacının davalıdan değer artış payı ve katılma alacağı istemesi mümkündür....
Dosyadaki belge ve bilgiler ile tanık beyanları ve mahkemece uyulan bilirkişi raporundan, dava konusu taşınmazın % 70'inin mal rejiminin başlangıcında davalıya ait mal varlığı değerlerinden başka bir anlatımla kişisel maldan karşılandığına, dosya muhtevasına dava evrakı ile yargılama tutanakları münderecatına, mahkemece bozma gerekleri ile fedakarlığın denkleştirilmesi ve hakkaniyete uygun biçimde hüküm verildiğine göre davacı vekili ve davalı vekilinin yerinde olmayan temyiz itirazlarının reddi ile usul ve kanuna uygun bulunan hükmün esasının ONANMASINA, Davalı vekilinin faize ilişkin temyiz itirazlarına gelince; edinilmiş mallara katılma rejiminin tasfiyesinden kaynaklanan katılma alacağı ve değer artış payı alacaklarında TMK.nun 239.maddesinin ''Aksine anlaşma yoksa, tasfiyenin sona ermesinden başlayarak katılma alacağına ve değer artış payına faiz yürütülür'' şeklindeki 3. fıkrası uyarınca, tasfiye karar ile birlikte gerçekleştiğinden belirlenen değer artış...