Davalı vekili ek temyiz dilekçesinde, taraflar arasında protokol düzenlendiğini, mal rejiminin tasfiyesi konusunda anlaştıklarını, protokolün 4.maddesi uyarınca davacı tarafın davadan feragat edeceğini, protokol içeriğinin uygulanabilmesi için hükmün bozulmasını istemiştir. Temyiz dilekçesine ekli protokolün incelenmesinde; tarafların mal rejimine tabi bir kısım mal varlığı konusunda anlaştıkları, hükümden sonra düzenlenen 17.11.2011 tarihli protokolde tarafların, vekillerinin ismi ve imzalarının yer aldığı protokolün açıkça mal rejiminin tasfiyesine ilişkin bulunduğu anlaşılmaktadır. Hükümden sonra, temyiz incelemesi aşamasında davalı vekili, taraflar arasındaki mal rejiminin tasfiyesi konusunda protokol düzenlendiğini ve tarafların sulh olduklarını ileri sürmüştür. Sulh, tarafların talep sonucundan kısmen veya tamamen vazgeçmesidir. HMK.nun 314. maddesine göre sulh, hüküm kesinleşinceye kadar her zaman yapılabilir....
Evlilik birliği devam ederken serbest iradeleriyle gerçekleştirdikleri bu paylaşımla, her bir payın o eşin kişisel mal grubuna terk edildiği kabul edilmelidir. Davacı tarafça, paylı şekilde tescil edildikten sonra katkıda bulunulduğu da iddia edilip kanıtlanmadığına göre, ayrıca boşanma dava tarihinden sonraya kalan kredi ödemelerinin mal rejiminin tasfiyesi hükümlerine tabi olmayıp genel hükümlere tabi olduğu da göz önüne alınarak davalı eş adına kayıtlı paya yönelik davanın reddine karar verilmesi gerekirken, yazılı gerekçeyle davanın kabulüne karar verilmiş olması doğru olmamıştır....
Mal rejiminin tasfiyesinde eşlerin bağlı bulunduğu rejime ilişkin hükümler uygulanır (TMK 179.m). Edinilmiş mallara katılma rejiminin tasfiyesinde, artık değere katılma alacak miktarı hesaplanırken "eklenecek değerler" göz önünde bulundurulur. 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun 229. maddesine göre; eşlerden birinin mal rejiminin sona ermesinden önceki bir yıl içinde diğer eşin rızası olmadan, olağan hediyeler dışında yaptığı karşılıksız kazandırmalar ile mal rejiminin devamı süresince diğer eşin katılma alacağını azaltmak kastıyla yaptığı devirler mal rejiminin sona erdiği anda mevcutmuş gibi tasfiyeye dahil edilir. Bu tür uyuşmazlıklarda; öncelikle, davalı eş tarafından 229. maddede sayılan amaç ve doğrultuda kazandırma veya devrin yapılıp yapılmadığı araştırılıp belirlenmelidir....
O halde, boşanma kararı ile hüküm altına alınan manevi tazminatın edinilmiş mal olarak kabulü ile davalı yararına ve onun edinilmiş malının borcuymuş (pasifiymiş) gibi hesaptan düşürülmesine zaten olanak bulunmamaktadır. Şu gerçek olguyu da saptamakta yarar vardır. Her şeyden önce eşler arasındaki mal rejimi boşanma davasının açıldığı tarihte sona ermiştir. TMK'nun 219/1. fıkrasında; yer alan “… bu mal rejiminin devamı süresince karşılığını vererek elde ettiği mal varlığı değerleri…” ibaresi ile aynı Kanun'un 231/1. fıkrasındaki, “…bu mallara ilişkin borçlar…” tanımı birlikte gözetildiğinde mal rejiminin sona erdiği tarihte eşlerin mal varlıkları arasında maddi ve manevi tazminat diye bir mal mevcut bulunmamaktadır. Çünkü maddi ve manevi tazminat ancak boşanma kararının kesinleştiği tarihte belirginleşmektedir....
Aile Mahkemesi TARİHİ :10.12.2013 NUMARASI :Esas no: 2012/304 Karar no:2013/947 Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen, yukarıda tarihi ve numarası gösterilen hüküm davacı-davalı (kadın) tarafından yoksulluk nafakası miktarı, manevi tazminat miktarı, maddi tazminat, ziynet eşyası alacağı, mal rejiminin tasfiyesi, yargılama giderleri ve vekalet ücreti yönünden; davalı-davacı koca tarafından ise kusur belirlemesi, manevi tazminat ve yoksulluk nafakası yönünden temyiz edilmekle, evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü: Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebeplere ve özellikle davacı-davalı kadının, davalı-davacı kocanın birleşen boşanma davasına cevap olarak verdiği dilekçesinde ziynet eşyası alacağı ile mal rejiminin tasfiyesi talebinde bulunması ve bu talepleri yönünden sonradan harç alınmış olmasının ziynet eşyası alacağı ve mal rejiminin tasfiyesi talebini...
KARAR Davacılar ..., ... ve ... vekili, dava dilekçesinde belirtilen taşınmazlar nedeniyle mal rejiminin tasfiyesi ile alacak isteğinde bulunmuştur. Davalı ... vekili, davanın reddini savunmuştur....
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi DAVA TÜRÜ : Mal Rejiminin Tasfiyesi ile Alacak Taraflar arasında görülen ve yukarıda açıklanan davada yapılan yargılama sonunda Mahkemece, asıl davanın kabulüne, karşı davanın reddine karar verilmiş olup, hükmün duruşma yapılması suretiyle Yargıtay'ca incelenmesi davalı-karşı davacı vekili tarafından istenilmiştir. Dosya incelenerek işin duruşmaya tabi olduğu anlaşılmış ve duruşma için 13.03.2018 Salı günü tayin edilerek taraflara çağrı kağıdı gönderilmişti. Duruşma günü temyiz eden gelmedi, karşı taraftan ... bizzat vekili Avukat ... geldi....
Öte yandan; tasfiyeye konu taşınmazın, bedelinin tamamının ya da bir kısmının kredi ile karşılanması durumunda, kredi veren kuruluşa yapılan geri ödemelerin isabet ettiği dönemden, miktarından ve taksit sayısından hareketle mal rejiminin tasfiyesi sonucunda eşlerin alacak miktarları belirlenir. 4721 sayılı TMK'nun 202/1.maddesi gereğince edinilmiş mallara katılma rejiminin geçerli olduğu dönemde yapılan ödemelerde, eşler lehine değer artış payı ve/veya artık değere katılma alacak hakları doğabilecektir. Kredi borcu ödemelerinin bir kısmının mal rejiminin devamı süresince, bir kısmının da daha sonraki tarihlerde yapılmasında, mal rejiminin geçerli olduğu dönemin sonrasına sarkan ödemeler, dava konusu taşınmazın borcu kabul edilerek tasfiye gerçekleştirilir. Tarafların 18/07/2007 tarihinde evlendikleri, Kayseri 5. Aile Mahkemesinin 29/06/2017 tarihinde kesinleşen boşanma kararı sonucunda boşandıkları, nüfus kayıtlarına işlendiği görülmüştür....
KARAR Davacı, davalı ile aralarındaki boşanma davasının derdest olduğunu, evlilik boyunca müşterek evin tüm ihtiyaçlarını kendisinin karşıladığını, davalının hiç bir katkısının bulunmadığını buna rağmen edinilen 12 nolu dairenin tapusunun davalı ile müşterek olarak adlarına tescil edildiğini, 2008 yılında ekonomik sıkıntı nedeni ile taşınmazın satılarak bedelinin davalı hesabına yatırıldığını ayrıca kendisine ait tüm kişisel ziynet eşyaları ile plaketlerinin de davalı yedinde kaldığını ileri sürerek, mal rejiminin tasfiyesi ile katılma alacağı, değer artış payı, atık değer ve alacakların belirlenmesine ve kişisel ziynet eşyaları, ödül ve plaketlerin aynen iadesine, fazla hakları saklı kalarak 125.000 TL.nin faizi ile ödetilmesini istemiştir....
Tasfiyeye konu taşınmazın, bedelinin tamamının ya da bir kısmının kredi ile karşılanması durumunda, kredi veren kuruluşa yapılan geri ödemelerin isabet ettiği dönemden, miktarından ve taksit sayısından hareketle mal rejiminin tasfiyesi sonucunda eşlerin alacak miktarları belirlenir. 4721 Sayılı TMK'nin 202/1. maddesi gereğince edinilmiş mallara katılma rejiminin geçerli olduğu dönemde yapılan ödemelerde, eşler lehine değer artış payı ve/veya artık değere katılma alacağı hakları doğabilecektir. Kredi borcu ödemelerinin bir kısmının mal rejiminin devamı süresince, bir kısmının da daha sonraki tarihlerde yapılmasında, mal rejiminin geçerli olduğu dönemin sonrasına sarkan ödemeler, dava konusu taşınmazın borcu kabul edilerek tasfiye gerçekleştirilir. Yukarıda açıklandığı gibi iki döneme yayılan kredi borcu ödeme tablosu mevcut olduğunda; öncelikle, mal rejiminin sona erdiği tarihte henüz vadesi gelmediği için ödenmemiş kredi borç miktarının, toplam kredi borcuna oranı bulunur....