Değişen koşullara göre, çocuğun yaşı ve eğitim durumu gözetilerek kişisel ilişkinin yeniden düzenlenmesi her zaman istenebilir. Kişisel ilişki kurulmasına yönelik hüküm kurulurken; gelecek yıllardaki koşullar önceden bilinemeyeceğinden, şimdiden çocuk ile baba arasında kademeli bir şekilde kişisel ilişki düzenlenmiş olması isabetsiz olduğu gibi, baba ile ortak çocuk arasında "Aynı şehir", "Ayrı şehir" ayırımı esas tutularak kişisel ilişki düzenlemesi de doğru bulunmamaktadır. Günümüzdeki ulaşım araçlarının kolaylığı da dikkate alındığında kişisel ilişki tesisinde taraflar ayrıca talep etmedikleri takdirde aynı yer, ayrı yer ayrımı yapılması da doğru değildir. O halde, "Aynı şehir", "Ayrı şehir" ayrımına gidilmeksizin ve kademeli olmayacak şekilde baba ile ortak çocuk arasındaki kişisel ilişki tesisi gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulması doğru olmayıp, bozmayı gerektirmiştir....
"İçtihat Metni" MAHKEMESİ :Aile Mahkemesi DAVA TÜRÜ :Boşanma Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen, yukarıda tarihi ve numarası gösterilen hüküm temyiz edilmekle, evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü: 1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuna uygun sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir yanlışlık görülmemesine göre, davalının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yersizdir. 2-Çocukla ana veya baba arasında düzenli kişisel ilişki kurulması ve bu ilişkinin sürdürülmesi çocuk için bir hak olduğu gibi, düzenli kişisel ilişki elde etme ve sürdürme ana veya baba için de bir haktır. Kişisel ilişki tesisinden beklenen amaç çocukla ebeveynleri arasında aile bağlarını geliştirmek ve bu suretle çocuğun sağlıklı gelişimini sağlamaktır. Bu bakımdan kişisel ilişki tesis edilirken çocuğun bedeni, fikri ve ruhsal gelişimi esas alınarak amacı gerçekleştirici bir düzenleme yapılmalıdır....
Kişisel ilişki düzenlenirken çocuğun sağlık, eğitim ve ahlak bakımından yararları esas alınmalıdır (TMK m. 182/3). Davalı baba ile çocuk arasında, her yıl 1-31 Temmuz tarihleri arasında 1 Temmuz günü sabah saat 9.00'dan başlayıp, 31 Temmuz günü akşam saat 17.00'de sona erecek şekilde kesintisiz olarak kişisel ilişki kurulmasına karar verilmesi çocuğun menfaatine ve üstün yararına uygun değildir. O halde, çocuğun yaşına ve menfaatine uygun bir kişisel ilişki kurulması gerekirken, yazılı şekilde kişisel ilişki kurulması doğru olmamıştır. Ne var ki, bu yanlışlığın düzeltilmesi yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden, hükmün bu bölümünün düzeltilerek onanmasına karar verilmesi gerekmiştir (HUMK m. 438/7)....
hali” ve "farklı şehirde ikamet etmeleri hali" için ayrı ayrı kişisel ilişki düzenlenmiştir....
Kişisel ilişki kurulmasına yönelik hüküm kurulurken; gelecek yıllardaki koşullar önceden bilinemeyeceğinden, şimdiden çocuklar ile baba arasında kademeli bir şekilde kişisel ilişki düzenlenmiş olması isabetsiz olduğu gibi, velayetleri davacı anneye bırakılan ortak çocukların kimlik bilgilerinin hükümde gösterilmemesi de hükmün infazında tereddüt oluşturur. Bu sebeple velayet ve kişisel ilişki düzenlemesinde yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı ise de; bu yanlışlığın düzeltilmesi yeniden yargılamayı gerektirmediğinden hükmün düzeltilerek onanması gerekmiştir (HUMK m. 438/7). SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda 2. bentte gösterilen sebeple gerekçeli kararın hüküm fıkrasının 3. ve 4. bentlerinin hükümden tamamen çıkartılmasına, 3. bent olarak "Tarafların ortak çocukları 19.07.2011 doğumlu ... T.C kimlik numaralı ... ile 25.02.2013 doğumlu ... T.C kimlik numaralı ...’ın velayetlerinin davacı anne ...'...
Bu yönler gözetilmeden hüküm tesisi doğru bulunmamıştır. 3-Velayet kendisine bırakılmayan ebeveynle çocuk arasındaki kişisel ilişki düzenlemesinde asıl olan çocuğun fikri, ahlaki, bedeni, sağlık ve eğitsel yönden kişisel gelişiminin sağlanmasındaki üstün yararı olmakla birlikte analık ve babalık duygularının tatmininin de göz önüne alınması gerekir. Velayeti davacı anneye bırakılan tarafların müşterek çocuğu 22.06.2012 doğumlu ile davalı-davacı baba arasında mahkemece kurulan kişisel ilişki babalık duygularını tatmine elverişli olmadığı gibi, çocuğun da baba sevgi ve şefkatini yaşayacağı yeterlilikten uzaktır. Açıklanan sebeplerle müşterek çocuk ile davalı-davacı baba arasında çocuğun yaşı dikkate alındığında öngörülen kişisel ilişki uygun bulunmamıştır. Ayrıca değişen koşullara göre her zaman yeniden düzenleme talep edilebileceğinden yatısız kişisel ilişki kurulması da doğru değildir....
Bu hak, sadece çocuğun yüksek yararı gerektirdiği takdirde kısıtlanabilir veya alınabilir (Çocuklarla Kişisel İlişki Kurulmasına Dair Avrupa Sözleşmesi m.4). Mahkemece velayeti davacı annede olan küçük ile davalı baba arasında uzman aracılığı ile kişisel ilişki kurulmuştur. Toplanan delillerden; çocuğun babayı tanımıyor olması sebebiyle kaçırılma korkusu yaşaması kişisel ilişkinin ileriki zamanlarda değişen durum ve koşullara göre yeniden düzenlenmesinin mümkün olmasına göre her ayın 1. Cumartesi günü ve dini bayramların 2. günü yatılı olmayacak şekilde uzman refakatinde kurulan kişisel ilişki çocuğun üstün yararına uygun ise de; her yıl 1-31 Temmuz tarihleri arasında yatılı olarak kurulan kişisel ilişkinin psikolog eşiliğinde tesisi infazda sıkıntı yaratacağı gibi kişisel ilişkiden beklenen amaca da aykırıdır. Ne varki bu husus yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden hükmün bu bölümünün düzeltilerek onanması gerekmiştir (HUMK m.438/7)....
Cumartesi günleri saat 10:00'dan ertesi Cumartesi saat 17:00'a kadar, her yılın Haziran ve Eylül aylarının 15. ve 30. günleri saat 10:00 ile 17:00'a kadar ve dini bayramların 2. günlerinde saat 10:00 ve 3. günleri 17:00'a kadar kişisel ilişki düzenlenmesine" şeklinde kişisel ilişki tesis edilmiştir. Kendisine kişisel ilişki hakkı tanınmış olan babanın yurtdışında yaşadığı, velayet kendisine verilen anne ve ortak çocuğun ise Türkiye'de yaşadığı dosya kapsamından anlaşılmaktadır. Ortak çocuk yaşı gereği okul çağına erişmiş olup, bu nedenle 15-30 Eylül arasında tanınan kişisel ilişki süresi okulların açık olduğu döneme rastgeldiğinden çocuğun üstün yararına aykırıdır, bu husus gözetilerek daha uygun sürelerde ilişki tesisi gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulması doğru bulunmamıştır. Ancak bu husus yeniden yargılamayı gerektirmediğinden, hükmün düzeltilerek onanması gerekmiştir (HMK m. 370/2)....
Davaya konu çocuk Taha Toprak 12.12.2009 doğumlu olup, anne ve babası boşanmış; boşanma kararı ile velayet davalı anneye bırakılmış, velayetin kullanılması kendisine bırakılmayan baba ile çocuk arasında kişisel ilişki kurulmasına karar verilmiş ve karar kesinleşmiştir. Kanuna göre olağanüstü haller mevcutsa, çocuğun menfaatine uygun düştüğü ölçüde diğer kişilere özellikle hısımlarına çocukla kişisel ilişki kurulması hakkı tanınabilir (TMK m. 325/1). Boşanma kararı ile kendisine kişisel ilişki hakkı tanınmış olan baba Rusya'da yaşamaktadır. Davacılar ve davalı anne ile torun Muğla'da yaşamaktadır. Babanın yurt dışında çalışıyor ve yaşıyor olması TMK'nun 325/1. maddesindeki olağanüstü hal kavramı içine girmez. Boşanma kararı ile baba ile çocuk arasında kurulan kişisel ilişki yeterli olup, babanın yurt dışından gelememe sebebine ilişkin bir olağanüstü hal, davacılar tarafından kanıtlanmamıştır....
Anne ve babasından veya bunlardan birinden ayrılan çocuğun ana veya babasıyla düzenli kişisel ilişki kurması ve sürdürmesi, çocuk için bir hak olduğu gibi, ana veya baba için de bir haktır. Kişisel ilişkinin düzenlenmesinde çocuğun bedeni ve fikri gelişimi yanında analık veya babalık duygularını tatmin de önemlidir. Çocukla anne arasında tesis edilen kişisel ilişki süresi, annelik duygularını tatmine elverişli olmadığı gibi, çocuğun da anne sevgi ve şefkatini tatmasına da yeterli değildir. Yarı yıl tatili ve yaz tatili döneminde de daha uygun süreyle kişisel ilişki tesisi gerekirken, yazılı şekildeki düzenleme doğru bulunmamıştır. Bu açıklamalar doğrultusunda, küçüğün üstün yararları da dikkate alınarak daha uygun kişisel ilişki kurulması gerekmektedir....